www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 12-18-2006, 01:22 PM   #1
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Maturİdİ Mezhebİ

Maturidilik;
Semerkand’a bağlı bir köy olan Maturid’te doğan ve 333/944 yılında vefat eden Ebu Mansur Muhammed Maturidî’nin sistematize ettiği, ardından aynı çizgide yer alan alimler tarafından geliştirilen dinî-itikadî yorumları eksene alan Kelâm ekolüne verilen isimdir. İmam Maturidî, Ebu Hanife’nin din yorumunu benimsemiş başta itikad-kelam olmak üzere birçok alanda İslamın sünnî anlayışına katkıda bulunmuştur. Ebu Hanife’nin "insanın, lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi" şeklinde tanımladığı fıkıh, diğer fıkhî mezheplerin aksine itikad-ibadet-ahlak ve siyaset gibi insanı ilgilendiren tüm hususları kapsamaktadır. Dolayısıyla aynı anlayışı benimseyen Maturidî, inanç esaslarının yanı sıra başta Tefsir olmak üzere birçok farklı dalda görüş belirterek ekolleşmeyi başarabilmiş bir alimdir. Maturidi’nin günümüze kadar ulaşabilen iki eseri bulunmaktadır. Bunlardan birincisi inanç esaslarıyla ilgili olan Kitabu’t-Tevhid diğeri de Te’vilatu Ehl-i’s-Sünne isimli kapsamlı tefsiridir. Her iki eser de yakın zamana kadar el yazma halinde duruyordu. Kitabu’t-Tevhid’in şimdiye kadar bilinen tek nüshası Cambridge Ünv. Kütüphanesinde olup Mısır’lı ilim adamı Dr. Fetullah Huleyf tarafından 1970 yılında basılmış, ardından Prof. Dr. Bekir Topaloğlu tarafından yeniden tahkik edilerek Türkiye’de hem Arapça metni hem de Türkçe tercümesi yayımlanmıştır. Maturidî’nin en önemli eseri olan Te’vilatu’l-Kur’an isimli tefsiri ise 2004 yılına kadar dünyanın değişik kütüphanelerinde el yazmalar halinde bulunuyordu. Bekir Topaloğlu başkanlığındaki bir komisyon tarafından birkaç yıldan beri edisyon kritiği devam eden bu eser, Suriye’li Fatıma Yusuf el-Hiyemî tarafından tahkik edilerek "Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim el-musemmâ Te’vilatu Ehl-i’s-Sünne" ismiyle beş cild halinde Beyrut’ta yayımlanmıştır.



Başta Osmanlılar olmak üzere tüm Türkler ve Hanefî-Maturidî eksenindeki dinî yorumu benimseyen diğer müslümanlar için çok önemli olan bu eserlerin bugüne kadar neden günyüzüne çıkarılmadığı sorusu hâlâ cevapsız bulunmaktadır. Sünnî İslam yorumunun iki büyük itikadî mezhebinden biri olan Maturidîliğin fikir babası ve ilk üstadı olan Ebu Mansur’un görüş ve yorumları son elli yıla kadar neden gündeme getirilmemiştir. Horasan, Maveraünnehir, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Malezya, Endonezya, Kafkaslar, Orta Asya, Anadolu ve Ortadoğu gibi büyük bir coğrafyaya yayılan bu ekol hakkındaki çalışmalar, Ankara İlahiyat Fakültesi hocalarından her ikisi de merhum Yusuf Ziya Yörükan ve Muhammed Tavit Tanci tarafından yayımlanan makalelerle başlatılmıştır.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Eski Bugün   #n/a 
Teşekkür Botu
Bot
bot Çevrimiçi

Avatar

Giriş Tarihi: Ocak 2005
Yaş: 0
Mesaj : 0
Üye No: 0
Rep Power: Çok
noumAhmet (12-21-2006) bu konu için teşekkür ettiler...
bot Çevrimiçi Tesekkur botuna Rep veremezsiniz. Yinede Tesekkurler. Kurallara Aykırı Mesajı Bildir  
Old 12-18-2006, 01:23 PM   #2
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Maturidî’nin fikir ve düşüncelerinin bugüne kadar neden ihmal edildiği ve ilim dünyasında hakkettiği ilgiyi bulamamasının kesin bir cevabı verilebilmiş değildir. Halbuki, ondan daha az eser vermiş olmasına rağmen çağdaşı İmam Eşarî’nin fikir ve düşünceleri daha fazla yaygınlık kazanmıştır. Eşarîlik, Şafiî ve Malikî mezhebi mensupları tarafından benimsendiği halde Maturidîliğin etkisi Hanefîlerle sınırlı kalmıştır. Bu hususu Maturidîliğin veya Eşarîliğin savundukları düşüncelerin mahiyetiyle ilgili olarak izah etmeye çalışmak problemi çözmemektedir. Çünkü her iki ekol arasında sınırları kesin çizgilerle birbirinden ayrılan usulî bir fark yoktur. Farklılık tamamen ayrıntılardadır ve bu da iki ayrı ekol olmalarının doğal sonucudur.



Kelam literatüründe Ehl-i Sünnetin bu iki büyük ekolü olan Maturidîlik ile Eşarilik arasındaki farklılıklar değişik kaynaklarda altı ile elli arasında değişen rakamlarla olduğu belirtilmiştir. Ancak bu farkların çoğu köklü olmayıp bir madalyonun iki yüzü gibidir. Bu farklardan birkaçı şu şekildedir:



Maturidilere göre kendisine dini bilgi ulaşmamış bir insan aklıyla Allah’ı bilir. Eşarilere göre bilemez. Maturidilikte, İnsanda bağımsız bir cüzi irade vardır, bu iradeye göre seçimini yapar, Allah da insanın bu seçimine göre fiili yaratır. Eşarilere göre insanda böyle bağımsız bir cüzi irade yoktur, onu da Allah yaratır. İyi-güzel (hüsün) veya kötü-çirkin (kubuh) akıl yoluyla bilinir dolayısıyla bir şey iyi-güzel olduğu için Allah tarafından emredilmiş, kötü-çirkin olduğu için de yasaklamıştır. Eşarilere göre hüsün ve kubuh akılla bilinemediğinden dolayı Allah, bir şeyi emrettiği için güzeldir, nehyettiği için de kötüdür.



Peygamberlikte erkek olmak şarttır. Eşarilere göre peygamber olmak için erkek olmak şart değildir, kadın da peygamber olabilir.



Maturidilikle ile Eşarilik arasında zikredilen diğer farklar da bahsedilen bu konulardan daha az ehemmiyete sahip hususlar hakkındadır. Şimdi bunlardan hareketle nasıl ki; ‘Eşariler, Maturidilerden daha çok kadınlara değer veriyorlar ve Maturidiler kadın erkek ayrımcılığı yapmışlardır’ şeklinde bir hüküm çıkarılamıyorsa ‘Maturidilik, Eşarilikten daha özgürlükçü bir teolojidir’ sonucuna da varılamaz. Çünkü doktrinel farklılık bu iki yorum arasında olmayıp bu iki yorumun beraberce belkemiğini oluşturduğu Sünnilik ile Mutezile arasındadır.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-18-2006, 01:23 PM   #3
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Herhangi bir dini yorumun siyasal iktidarlar tarafından kabule şayan olabilmesinin en vazgeçilmez şartı bu yorumun din-siyaset ilişkileri hakkında sahip olduğu perspektifin kabul edilebilir olmasıdır. Bu anlamda Hanefilik ile Maturidilik çizgisi ilk müessislerinin siyasi tutum ve düşüncelerinden farklı olarak gelişmiştir. Hanefi ekolün önderi Ebu Hanife, hem Emevi hem de Abbasi iktidarına karşı mesafeli olduğu gibi birçok ısrara rağmen hiçbir resmi görev üstlenmemiş ve hatta Emevi iktidarına karşı ayaklanan bazı hareketlere de destek vermiştir. Aynı şekilde Maturidî ekolün imamı Ebu Mansur’un da siyasilerle arasının pek iyi olmadığı ve resmi bir görev üstlenmediği belirtilir. Tüm Kelam kitaplarında hilafet-imamet bahisleri yer alırken Maturidi, kelam ve akaide dair kaleme aldığı Kitabu’t-Tevhid isimli eserinde bu konulara yer vermemiştir. Onun siyaset felsefesini ancak ona nisbet edilen görüşlerden öğrenebiliyoruz. Bu bilgilere göre; İmam Maturidi, dönemin yöneticileri tarafından kullanılan "şehinşah, yeryüzünün sultanı" gibi unvanlara karşı çıkmış ve yöneticilerin bu unvanlarla Cuma hutbelerinde zikredilmelerini eleştirmiştir.



İmam Maturidi, İslam coğrafyasının genişlediği ve merkezi Bağdat’ta Abbasî hilafetinin oluşturduğu çevredeki birçok devletin de bu merkezden siyasetlerine meşruiyyet aldıkları bir dönemde yaşamıştır. İslam dünyasındaki merkezî otoriteyi temsil eden Abbasi hilafetinin zayıflamasıyla birlikte birçok devlet bağımsızlığını ilan etmiş, nitekim Maturidi’nin yaşadığı yer olan Maveraünnehir’de de Samanoğulları müstakil bir devlet olarak ortaya çıkmıştır.



İmam Maturidi, devlet-hilafet merkezi olan Bağdat’tan uzak bir bölgede yaşamaktaydı ve hatta siyasal iktidarla ilişkilerinin iyi olmadığı belirtilmektedir. Eşarîlik ise, Nizamiye medreselerindeki ders müfredatı içerisinde yer almış ve devlet imkanlarından yararlanmıştır.



Eşarîliğin bu zaferinin arkasında Bakıllanî ve özellikle de İmam Gazzali gibi alimler vardır. Ancak Eşarîlik, tüm İslam dünyasındaki yaygınlığını büyük oranda İmam Gazzali’ye borçludur. Bu anlamda Maturidîliğin bir Gazzali’ye ihtiyacı vardır. Gerçi, Maturidi’nin doktrin ve üslubunu daha anlaşılır ve sistematik bir şekilde ele alan Ebu’l-Mu’in e’n-Nesefî "Tebsiratu’l-Edille" isimli eseriyle Gazzali’nin Eşarîlik için yaptığı entelektüel katkıyı yapmaya çalışmıştır ama bu ilmî faaliyet, siyasî ayağı bulunmadığı için eksik kalmıştır. Çünkü Gazzali’nin rolü sadece Eşarîliği benimsemek ve onu yorumlamakla sınırlı olmayıp siyaset içerisinde yer alarak da devletin eğitim-öğretim organında sorumluluk sahibi olmuştur.



Maturidi’nin çağdaşı olan İmam Eşari, ömrünün kırk yılını Mutezile içerisinde geçirmiş, bazı konularda fikir ayrılığına düşmüş, tarih kaynaklarında yer alan bilgilere göre; bir gece rüyasında Hz. Peygamberi görmüş ve onun uyarıları sonucu doğru yolu bularak Mutezileyi terketmiştir. Mutezilenin Basra ekolüyle fikir mücadelesine girişmiş, fikir ve yaklaşımını doğru bulduğunu söylediği Ahmed b. Hanbel’in taraftarlarına (Ehl-i hadis, Selefiyye) sıcak mesajlar vermesine rağmen onların da kabulüne mahzar olamamıştır. Ardından kendi kelamî yöntemiyle doktrinini açıklamış ve Sünnîliğin büyük itikadî mezheplerinden biri olan Eşarîliğin kurucu fikirlerini belirlemiştir.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-18-2006, 01:24 PM   #4
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Akıl-nakil ilişkilerinde akla öncelik veren Mutezile ekolünün Halife Memun döneminde devletin resmi din yorumu olarak benimsenmesi, diğer dinî yorumların dışlanması ve baskı altında tutulması İslam düşünce geleneğinde "fikir özgürlüğü" bağlamında değerlendirildiğinde büyük bir talihsizliktir. İslam düşüncesinin bu en özgürlükçü ekolünün iktidar serüveninde düşünce ve fikir özgürlüğünü hiçe sayarak muarızlarına karşı siyasetin sopasını eline alması, Hz. Peygamber sonrası müslümanlar arasında ortaya çıkan dinî karakterli hareketlerin büyük oranda iktidara gelmek isteyen siyasî oluşumlar olduğunu göstermektedir. Bu dönemde ortaya çıkan dinî karakterli siyasî oluşumlar, kendilerini "büyük günah işleyen bir kişinin durumunun ne olacağı" şeklinde formüle edilen Kelamın bu kadim sorunu üzerinden birbirleriyle kozlarını paylaşıyorlardı. Bu oluşumları Haricîler, Mutezile ve Mürcie olarak sınıflandırmak mümkündür. Haricî tutum; büyük günah işleyen kimsenin kafir olduğunu, Muaviye ile olan siyasal mücadelede tahkim olayını kabul ettiği için Hz. Ali’yi de tekfir etmekten çekinmiyordu. Mürciî tutum ise; amelin imandan bir cüz olmadığı, dolayısıyla büyük günah işlemenin imana zarar vermeyeceğini dile getiriyordu. Mutezile de bu görüşlerin her ikisine de karşı çıkarak üçüncü bir yol geliştirerek büyük günah işleyen bir kimsenin ne mümin ne de kafir olduğunu, iman ile küfür arasında bir durumda (el-menziletu beyne’l-menzileteyn) bulunduğu şeklindeki yaklaşımını ortaya koymuştur. Din üzerinden yürütülen bu siyasî tartışmanın tüm taraftarları kendi görüşlerini ayet ve hadislere dayandırarak din diliyle yürütülen siyasi bir mücadelenin içerisinde bulunmuşlardır. İşte bu üç akımın temel yaklaşımları kendilerinden sonraki tüm fikir ve düşünce akımları üzerinde farklı tonlarla etkisini sürdürmüştür.



Nakli (ayet ve hadisler) esas alarak dinî konuların yorumunda akla yer vermeyen Ehl-i hadis- Selefiyye doktrini ile aklı esas alan Mutezile arasında orta bir yolu benimseyen yeni bir yaklaşımın ve akımın ortaya çıkması kaçınılmazdı. Aslında bu yeni akım daha önceleri çerçevesi ve fikriyatı, Ebu Hanife tarafından belirlenen Ehl-i rey (naklin yorumunda aklı kullanan, ictihad eden) ekolünün fikir dünyasındaki yerini alması anlamına geliyordu. İşte Kelam terminolojisinde Ehl-ü’s-Sünnet olarak isimlendirilen bu akımın iki büyük imamı vardır. İkisi de birbirinin çağdaşıydı ve her ikisi de siyasallaşan mutezile ve şia gibi akımlarla fikri mücadeleye girişti. Bu imamlardan biri olan Maturidi, mutezilenin özellikle Bağdat ekolüyle mücadele ediyordu. Bağdat, Abbasi hilafetinin merkeziydi ve Ehl-i rey taraftarlarının yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Maturidi’nin memleketi olan Maveraünnehir ile Bağdat arasında siyasi bir çekişme vardı. Samaniler, bu coğrafyanın İslam dünyasının merkezi olan Bağdat’a olan mensubiyetine son vererek bağımsız bir devletin üssü haline getirmişlerdi. Siyasi çekişmenin fikri plana taşınması mukadderdir ve Maturidi ile Mutezile’nin Bağdat ekolü arasındaki fikir kavgası da siyasetin gölgesi altında yürütülmüştür.



Ebu Mansur’un doğum yeri olan Maturid, bugün Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki Semerkant’a bağlı bir mahalledir. Özbekistan Cumhuriyeti, 2000 yılında Maturidi’nin 1130. doğum yılı vesilesiyle bazı resmi etkinlikler düzenlemiş, onun anısına yapılan bir türbenin açılışını gerçekleştirmiştir. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığını ilan eden çiçeği burnunda bir devlet olan Özbekistan’ın kimlik ve aidiyet arayışında kendi iç dinamiklerini tesis edici kültürel değerleri adına topraklarından çıkmış bir büyüğü anması, gündeme taşıması aynen Türkiye’de Hacı Bektaş ve Mevlana anısına düzenlenen resmi etkinlikler gibi önemli olduğu kadar anlamlıdır.



Maturidilik de Eşarilik, Mutezile, Haricilik ve Selefiyye gibi İslam düşüncesinin kendi içinde önemli bir zenginliğidir. Meselâ Mutezilenin akıl merkezli doktrinleri ve yaklaşımları, Haricilerin müslümanların siyasi kaderini "kureyş" soyuna mahkum eden ve hatta daha sonraları hem Maturidiler hem de Eşariler tarafından farklı yorumlarla benimsenen siyaset anlayışını reddetmeleri, Selefiyye’nin inanç esaslarını her türlü hurafe ve şirkten arındırma konusundaki hassasiyetleri bugünün İslam dünyasının birer kazanımıdır.



Tarih boyunca İslam dünyasındaki siyasi otorite, kendisini İslam düşünce ekollerinden herhangi biri üzerinden meşrulaştırmaya çalışmıştır. Cumhuriyete geçiş sürecinde yeni Türkiye için Maturidî-Hanefî ekseninde bir dini yorum öngörülmüş olacak ki M. Kemal, kendi tahsisatından pay ayırarak Hamdi Yazır’a sipariş ettiği Kur’an tefsirinin sözleşme şartları arasına "bu tefsir, Hanefi fıkhı ve Maturidi itikadı üzerine kaleme alınacaktır" hususunun yer almasını istemiştir. Diyanet İşleri başkanlarının da bu dini yorumu benimseyenler arasından atanması, sadece belirli bir mezhebin fıkhından derlenerek kaleme alınan ilmihal türü eserlerin başına İslam kelimesinin getirilerek genelleştirilmesi Hanefi-Maturidi yorumun günümüze kadar öncelenerek geldiğini göstermektedir. Cumhuriyet dönemi din eğitiminde de Hanefilik ve Maturidilik çizgisi hakim unsur olmaya devam etmiş ve hatta bu çizginin kaynak eserlerinin Türkçe’ye çevrilmesiyle beraber Osmanlı döneminden daha fazla yaygınlaşması sağlanmıştır. Dolayısıyla toplumun kahir ekseriyeti fıkıhta Hanefi, itikadda Maturididir yani Cumhuriyetin özgür bireyinin teolojisi Maturidiliktir.



Eğer bugün din-toplum ve devlet arasında bir ilişki bunalımından söz ediliyorsa bu bunalımın, toplumunun sahip olduğu dini inanış ve yaşayış biçimleriyle veya Maturidilik-Eşarilik gibi bir teolojiyle bir ilgisi yoktur. Bunalımın temellerini ekonomi-politik gibi rasyonel sebepler yerine teolojik yorumların dünyasında aramak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Ayrıca etnik bir temele indirgenen veya etnik bir temelle anlamlandırılmaya çalışılan herhangi bir dini yorum siyasallaştırılmış bir yorumdur ve sözü edilen sorunları çözmekten uzaktır. Sebepleri veya sonuçları, tamamen teolojik yorum dünyasında aramak cebri-kaderci ideolojinin bir başka versiyonudur ve böylesi bir bakış açısı da sebepleri veya sonuçları, siyasal ve ekonomik gibi rasyonel bir temelle anlamaya çalışmanın önündeki en önemli engeldir.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-18-2006, 01:25 PM   #5
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

İmam-ı Matüridi'nin naklen bildirdiği Ehl-i sünnet itikadının esaslarından bazıları şunlardır:

Allahü teâlâ kadim olan zatı ile vardır.
Her şeyi, O yaratmıştır. Birdir. İbadete hakkı olan da Odur. Ondan başka hiçbir şey, ibadet olunmaya layık değildir. Kâmil sıfatları vardır. Bu sıfatları; hayat, ilim, semi', basar, kudret, irade, kelam ve tekvin'dir. Bu sıfatları da ezelidir. Allahü teâlânın isimleri tevkifidir, yani dinimizde bildirilen isimleri söylemek uygun olup, bunlardan başkasını söylemek yasak edilmiştir.

Kur'an-ı kerim Allah kelamıdır, Onun sözüdür. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimi harf ve kelime olarak gönderdi. Bu harfler mahluktur. Bu harf ve kelimelerin manası, Kelam-ı ilahiyi taşımaktadır. Bu harflere, kelimelere Kur'an denir. Bu harf ve kelime kalıpları içinde Kelam-ı ilahi olan Kur'an mahluk değildir. Allahü teâlânın öteki sıfatları gibi ezelidir, ebedidir.

Allahü teâlâyı müminler Cennette, cihetsiz olarak ve karşısında bulunmayarak ve nasıl olduğu anlaşılmayarak ve ihatasız, yani şekli olmayarak görecektir. Nasıl görüleceği düşünülemez. Çünkü Onu görmeyi akıl anlayamaz. Allahü teâlâ, dünyada görülemez. Bu dünya ve insanın bu dünyadaki yapılışı Onu görmek nimetine kavuşmaya elverişli değildir. Dünyada görülür diyen yalancıdır. Hz. Musa, Peygamber olduğu halde bu dünyada göremedi. Peygamber efendimiz mirac gecesinde gördü ise de, bu dünyada değildi. Dünyadan çıktı, ahirete karıştı. Cennete girdi ve orada gördü.

Allahü teâlâ, insanları yarattığı gibi, insanların işlerini de, O yaratıyor. İyi ve kötü işlerin hepsi Onun takdiri, dilemesi iledir. Fakat iyi işlerden razıdır, fenalardan razı değildir, insanın yaptığı işte, kendi kuvveti de tesir eder. Bu tesire "kesb" denir.

Peygamberler Allahü teâlâ tarafından seçilmiş, gönderilmiş insanlardır. Onların Allahü teâlâdan getirdiği her haber doğrudur, yanlışlık yoktur.

Kabir azabı, kabrin sıkması, kabirde Münker ve Nekir denilen meleklerin soru sorması, kıyamette her şeyin yok olacağı, göklerin yarılacağı, yıldızların yollarından çıkıp dağılacakları, yer küresinin, dağların parçalanması ve herkesin mezardan çıkması, mahşer yerinde toplanması, yani ruhların cesetlere gelmesi, kıyamet gününün zelzelesi, o günün dehşeti, korkuşu ve kıyamette sual ve hesap, iyiliklerin ve günahların oraya mahsus bir terazi ile tartılması, Cehennem üzerinde sırat köprüsünün bulunması vardır. Bunların hepsi olacaktır.

Müminlere mükafat ve nimet için hazırlanmış olan Cennet, kâfirlere azap için hazırlanmış Cehennem şimdi vardır. Her ikisini de Allahü teâlâ yoktan var etmiştir. Cennet ve Cehennem ebedi, sonsuz kalınacak yerdir. Zerre kadar imanı olan ve bu iman ile ahirete göçen Cehennemde ebedi (sonsuz) kalmayacaktır.

İbadetler imana dahil değildir. Farzların farz olduğuna inanıp, tembellikle yapmayan kâfir olmaz.

Mümin ne kadar büyük günah işlerse işlesin imanı gitmez. Ancak farzlara ve haramlara, olduğu gibi inanmak lazımdır. Emir ve yasaklardan herhangi birine inanmamak veya hafife almak veya alay etmek, değiştirmeye kalkışmak imanı giderir ve sonsuz olarak Cehennemde yanmaya sebep olur.

Halifelikten konuşmak, dinin esas bilgilerinden değildir. Dört halifenin yüksekliği halifelik sıralarına göredir. Eshab-ı kiramın hepsini istisnasız sevmek ve hürmet etmek lazımdır. Hepsi adil ve din ilimlerinde müctehid idiler.

Muhammed aleyhisselama iman edenler, başka Peygamberlerin ümmetinden daha üstündür.

Matem tutmak, dinde yoktur. Üzülmek başka, matem tutmak başkadır. Hadis-i şerifte, (İki şey vardır ki, insanı küfre (imanın gitmesine) sürükler. Birisi, bir kimsenin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır) buyuruldu.

Resulullaha, Eshab-ı kirama, Tabiine ve evliyaya tevessül ederek, yani onları vesile ederek dua etmek, duanın kabulüne sebep olur.

Dini deliller müctehidler için dörttür: Kitap, Sünnet, icma-i ümmet, Kıyası fukaha. Avamın delili müctehidin fetvasıdır.

Tenasühe, yani ölen insanın ruhunun başka bir çocuğa geçerek, tekrar dünyaya gelmesine inanmak, dine aykırıdır. Böyle inananın imanı gider.

Kıyamet günü Allahü teâlânın izni ile iyiler kötülere şefaat edecek, araya girecektir. Peygamber efendimiz, (Şefaatim ümmetimden günahı büyük olanlaradır) buyurdu.

Peygamberin mucizesi, evliyanın kerameti ve salih müminlerin firaseti haktır.

Evliyanın kerameti, vefatından sonra da devam eder.

Her bid’at dalalettir, sapıklıktır. Bid’at, dinde sonradan yapılan şey demektir. Peygamberimiz ve dört halifesinin zamanlarında bulunmayıp da, onlardan sonra dinde meydana çıkarılan, itikad ve ibadet olarak yapılmaya başlanan değişikliklerdir ve büyük felakettir.

Mest denilen ayakkabı üzerine mesh ederek (ıslak el ile dokunarak) abdest alınır. Çıplak ayak üzerine mesh edilmez.

Ebu Mensur-i Matüridi hazretleri, irade-i cüziyye hakkında buyurdu ki:
İrade-i cüziyye, bir varlık değildir. Var olmayan şey, yaratılmış olmaz, irade-i cüziyye, kullarda bir haldir. Kuvveti, bir şeyi yapmak ve yapmamakta kullanmaktır. Kullar, irade-i cüziyyelerini kullanmakta serbesttir. Mecbur değildir. Şeytana, (İrade, bende bir haldir, iyiliğe kullanırsam Allahü teâlâ iyiliği yaratır. Kötülüğe sarf edersem, onu yaratır. Eğer sarf etmezsem, ikisini de yaratmaz) diye cevap verilir.

Allahü teâlânın, kul irade etmeden de, yaratması caiz ise de, ihtiyari olan işleri yaratmaya, kulların iradelerini sebep kılmıştır. İrade-i cüziyyemizin sebep olması da, Allahü teâlânın iradesi iledir. Kul, bir iş yapmak irade edince, Allahü teâlâ da, o işi irade öderse, o işi yaratır. Kul irade etmezse, ihtiyari olan o işi yaratmaz. Şu halde, kul irade-i cüziyyesini ibadete sarf ederse, Allahü teâlâ, ibadeti yaratır. Eğer günahlara sarf ederse, günahları yaratır.

O zaman kul, dünyada fena olur, ahirette azap görür. Böyle olduğunu bilen bir kimseye, şeytan bir şey diyemez.

(Siz, ancak Allahü teâlânın dilediğini arzu edersiniz!) mealindeki âyet-i kerimenin manasını, Ebu Mensur-i Matüridi hazretleri şöyle açıklıyor: "İhtiyari işleriniz, yalnız sizin iradenizle olmaz. Sizin iradenizden sonra, Allahü teâlâ da, o işi irade edip yaratır.......
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-21-2006, 04:43 PM   #6
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2553
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

bilgi için tşkler...
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:11 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.