![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21 Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8775
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ağlamak bu kadar mı yakışır yalnızlığa?Ağızdan çıkan her kelime yas havasında bir ağıt kılığına bürünürken, ıslak bırakılan o buz gibi yanaklar gün gelip de hesap sormaz mı; boşverilmiş ve belki de yitip gitmiş sevgilinin takındığı umursamazlık tavrının kahredici sebebini? Bir cevap bulabilmek adına incelenen o daha derinleşememiş alın çizgileri daha bir belirsizliğe sürüklemez mi sevdaları? Veya terkedilmiş düşlerde yetim kalmış tertemiz aşkları bulabilmek adına harcanan yılların bedeli, o ince çizgilerdeki düşlerin belirsizliğinde mi saklı? Defalarca ettiği isyanlardan yorgun düşmüş bedeni, artık ruhunu kemiren sorulara cevap bulabilmek adına yormuyordu beynini... Aksine; sorulara her geçen gün yenilerini eklemek suretiyle biraz daha gömüyordu kendini, elleriyle kazdığı bir metrekarelik sonsuz yalnızlığa... Böyle bir acı belki de yalnızca romanlarda kalmalıydı... Gerçek hayata yakışır mıydı böylesine derin iç çekişler?! Bir gece vakti, yıldızların tılsımıyla, dilek tutmaya saatlerini kaptıran o umutsuz, yenik ve bir o kadar da yalnız hikâye kızının yanaklarının hakkıydı bu şimşekler, orada çakmalıydı! Hikâyenin sonunaysa yıldırımlar düşmeliydi o gözlerden birer birer! Sonu ne olursa olsun o kız ağlamalıydı... O bir hikâye kızıydı ne de olsa; bir kalemlik sevdaları en fazla dörtyüz sayfa yaşardı... Gerçeklerse kitap kapağının kapandığı andan itibaren bütün bir ömür acı içinde ruhu yakardı, kıvrandırırdı basit görünen sevdaların derinliğinde... Söylenememiş, yarım kalmış sözlerin pişmanlığı batardı her an... Kanar giderdi ruh, yalnızlığın görünmeyen diplerine... Bir an durakladı... Çiseleyen yağmurda ıpıslak olmuş ruhunu gözyaşlarıyla kuruladı; derin bir iç çekip, elindeki kalınca kitabı sokağın ortasına var gücüyle fırlattı... Çığlık çığlığa tepindi üzerinde... Gözyaşlarını akıttı... Romandaki o kızdan intikam almaya çalıştıkça kapanmaya yüz tutmuş yaraların üzeri biraz daha kanıyor, dikişler patlıyor, acısı bin kat daha yakıyordu canını... Böylesine yakıcı sevdalar ancak nöbetler sonrası patlayan dikişlerin arasından sızan kanlarla temizlenebilirdi... O da, belki bilmeden, yıkıyordu ruhundaki kirlenmişlikleri kanıyla... Rahatlıyor muydu acaba bir nebze? Meçhul... Bir an çevresinde toplanan insanların gürültüsüyle irkildi... Ne yaptığını farkına varmanın verdiği o mahvedici utançla yerdeki paramparça, yağmurda ıslanmış kitabı toparladı... Nereye gideceğini bilmeyen insanlara özgü şaşkınlıkla adımları birbirine dolandı, gözleri son bir defa daha kanadı yitip gidenin uğruna... Kalabalıktan birkaç kahkaha yükseldi gecenin karanlığında... Bir tek susan, zavallı roman kahramanıydı. Parçalanıp kopan ve pervasızca buruşturularak kaldırıma fırlatılan bir sayfanın içinden izliyordu olanları... Yitip giden aşklara ağladı dakikalarca... Kendi zavallılığına... Düşlerdeki yalnızlığına... Bir iç çekip düşüncelere daldı... Gerçeklikte boğulanların sorularına bir cevap aradı bir roman yaprağında... Sahi... Ağlamak bu kadar mı yakışırdı yalnızlığa? |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|