![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21 Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8776
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() “Cânâ rakîbi handân edersin”
“Yitik cennet”imsin. Sana giden yollarsa cehennem denizleriyle çepeçevre kuşatılmış. Bir oyun alanı değil mi dünya? Hem de sınav alanı... Sanat oyundur diyenle mimesis diyen aynı şeyi söylemiyor mu o halde? Sanat “yaratışı taklittir” diyense ikisini birden söylemiyor mu? Seni sevmek için sana ihtiyacım var mı? Bu sorunun cevabını henüz bulamadım. Sen bir işaret değil misin? Ama işaretleri herkes göremez öyle değil mi? Herkes okuyamaz. Doğrusu, işaretler herkesle konuşmazlar. Konuştuklarına da aynı şeyi söylemezler. Tenbih: “Temiz et gönül evini/ Yar gelicek kondurmaya” Sende olan ne? Beni cezbeden? Bende olmayan bir şey mi; yoksa bende de olduğundan mı bu iştiyak? Belki sende de hiçbir şey yok bende de? Sen benim yarımım mısın; yoksa benden mi ibaretsin? Bedenler sadece temas edebilir. Sevişmekse ruhlara özgü. Tenbih: “Dünyada bir garip ya da bir yolcu gibi ol.” Şehinşah sensin. Gazapla dahi olsa teveccühün gedalar için bir atıyyedir. Sadık bir bendeye, efendisinin onun adını anarak idamını emrettiği gün bayram sayılır. Nasıl olmaz ki! Hem mevlası kulunun adını anmıştır; hem de köle, başını bir İsmail teslimiyetiyle cellada uzatırken buyruğa itaatin huzuru içindedir. Bende olmanın edebi budur. Mucizeler işte bu sınavdan sonra tecelli eder. Nükte: “Kervan yola çıkınca babaları dedi ki: Yusuf’un kokusunu alıyorum, şayet bana bunak demezseniz.” Dünyaya yanlışlıkla geldik öyle değil mi? Yoksa atalarımız Adem ile Havva’nın doğru bir şey yaptıklarını mı düşünüyorsun? Öyleyse dünyada bunca yanlışlığın bulunmasına şaşmamak gerek. Belki de hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Belki “dünya icabı”dır pek çok şey... Ne dersin? Görmüyor musun, sahnenin bir ucundan milyonlarca oyuncu oyuna yeni dahil olurken; aynı anda milyonlarcası da sahneyi terk ediyor. Evet oyun sürüyor, yapım muhteşem, dekor kusursuz... Ama neticede bir süresi var oyunun. Her rolün de bir süresi var. Bir an gelecek “stop” denecek. Bu süre uzun mu? Kime göre? Oyun bir sınav demiştik aynı zamanda. Belki de insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri rolünü, hatta oyunu unutmak... Yani sınavda olduğunun idrakini yitirmek. Gerçekten uzaklaşmak... Gerçeğin bilgisinden uzak düşmek. Oysa spotlar gözünü böylesine kamaştırmasa işaretleri okuyabileceksin, gürültüler kulağını böylesine sağır etmese suflörü duyabileceksin, aklın böyle beş karış havada olmasa cebinde taşıdığın pusulaya bakmayı akledebileceksin. Yoksa gerçeği hayal, hayali gerçek gibi mi algılıyorsun? Ya da gerçek için artık çok geç kaldığına mı inandırdın kendini? Bu gün yarına göre erken. Yarına çıkmaya senedin yok. Dün için hayıflanmak ise beyhude. Tenbih: “Aşk yolu uzun ve tehlikelerle doludur. Ancak bazen bin yıllık mesafenin bir ah ile alındığı olur.” Kaçıyor musun, korkuyor musun, yoksa koruyor musun? Aynaya bakmak ürkütmesin seni bu kadar? Biganelerle ünsiyet eylemen beni ne denli dilgir ediyor bilemezsin. Bunu sana söyleyemem. Söylersem yüzüne ayna tutmuş olurum. Ayna tutarsam nikabını kapatır, bir daha da açmazsın. İşaret: “Çün aybın yok gökçek yüzün/ Yüzündeki nikap nedir?” |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|