![]() |
![]() |
#11 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KEŞİŞLER GEÇTİ ÖLÜMDEN
Yüzüm eskiydi Zaman sonrasız, unutkan Yatağım öyle derin Onca batık hüznü taşıyan Keşişler geçti ölümden Kan ve tufan Ses ve susuş Yankı ve buz Karaya bağlayan Batmak için kara göründü Kıyıya sağır dalga durmaz
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() MUTSUZ KRALİÇE
Etekleri buz tutmuş O mutsuz kraliçe Artık inanmıyor Gözün büyüsüne Günlerdir beklediği ses Gizlenmiş tepelerin ötesine Arasıra buluşup Kervanların sığacağı darlıktaki Sokaklardan sözeden adam artık yok Anlayan yok Baharat satılan hanların Kokulu yalnızlığından Bir ses bekliyor ısrarla İnce parmaklı tütün kokusundan Ormanda fısıldayan Güz kadar yaşlı kraliçe Dökülüyor Buzdan ve siyah eteğiyle
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#13 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ONUN ÇÖLÜNDE
Onun çölüne gittim. Konuğum, Duvardaki kan pıhtısında. Onun bulduğu damar beni çağırdı. Ve ruhum eski bir kanla yıkandı. Onun çölüne düştüm, oturdum çadırında. Eski bir kavmin buluşması ve töreni. Bir yaban kuş gibi tüneyip kıyıya Dedi ki bana "ölümsün sen" Mutlak Mutlak olan. Onun çölünde gece kımıldar. Yılan ve akrep karanlığıyla. Hayat bir zehre gizlenir Çoğalır sabırla. O bıraktı beni. Çöldeki kızıl sularda Balıklara bakacak Nefesimi tutarak Uyuyacağım. Onun çölünde her gece Fısıldadım kumlara. Sordum nasıl yaptıklarını çölü, Boğmadan koyun koyuna. Onun çölünde ölüyüm ben. Gelin ve kaldırın beni. Gittiği yolda bulutlara değen bir gölge bırakılmış sanki. Bir sesle uyandıracak beni Kahra kan olan bir aldanışla yakaracak Tanrıya söylendim. Nasıl da zalim gövdede varlığı onun. Güzellik acıya kavuştuğunda yorulur ve Hep yaşlı kalacak bir gözün ışığıyla bakar; Her yüz bir işarettir tanrıdan. Bunu yaşlı bir adam söylediğinde Gözleri yoktu. Annem öyle inanmış olmalı ki ona, Yüzümü kederli çizdi. Ve uzayıp tanrıya "işte" dedi "benim annem yeniden doğdu annem varlığıma döndü" Gece paslı bir kafesle durdu önümde Dua için zaman istedim tanrıdan. Onun varlığına adanacak hiçlik Düş için, O büyüde kalbime saplanan acıyla Bağırdım; Başka adamlar, başka dillerde dua etsinler. Bizim için. Ölümü tanıdığımız ve sessiz olduğumuz için Kutsasınlar. Ölü bir yaprağın sürüklenişi gibi rüzgârda Gövdem yitirdi yerini. Ağır bir uykuyla gizlendi tohuma varlık. Ağır bir istekle. Kızıl kan pıhtısı. Tül sabah. Ört üstümü. Koyu gücünü yüzünün nasıl çizdiyse tanrı Ve ne gizlediyse kıvrımına gülüşünün. Gördüm ben. Tüllere sarılmış çölde ölümümü bekliyorum. Sakinim. Yok bir gece bu. Sabah uyanacak aşkı konuşacağız. Ne çok sürdü diyecek bana. Ne uzun sürdü hayat. O uzun günün sabahında Sesini duydum gün ve gecenin çakışmasının. Bir tül işleniyormuş gibi aralarında Kavuştular usulca. Uyu ağır uykunu Taşların altında ve su isteğinle kal. Geniş bir avluda gece kapanan kapıların ağırlığı. Sürecek olan dilsizlik. Rüzgâr tırmalıyor kapını Aşk uzakta. Ne tuhaf inanmaman. Sırtıma dokundun ve orada ayla ışıyan çizgilerin Bir acıdan artan masumiyet olduğuna şaşırdın. Gideceğini söyledin İnanmadım sana. Oysa ben daha doğmadan biliyordum. Acılı bir ruhta oyalanan bir gövde bu. Saf ve çocukça bir düşün yatağında. Kan ve susuşla dinlenen ten kabullenir. Beyaz tül yatağında başucuma Camdan bir göz bırakıp gittin. Ona fısıldanan sözlerin Aşk olan varlığı O gidince karardı. Yüzeyinde göğün Beyaz ve kıpırtısızım. Acıdan bir okla çıktım Bekleyiş yatağından. İçimde siyah bir taş. Atları gördüm. Kapı önlerinde oturan insanı, sözü. Çok yaşanmış bir çığlıkla hayat. Bir sırrın bana verilmediği yerden Sordum ona Bana ne söyleyeceksin? Çölün söylemediği ne? Ruhumu orada tutan ağırlıkla Geceye ilendi tenim. Ve çağırmadı çölü varlığım Ondan sonra. Aynaya dönüyorum Değişmiş gözlerim. Çölde kumlara bakan kadın Kedere bakan Artık benim. Gördüm çizgilerini avuçlarının Çöl her şeyi söyledi bana. Anladım nerede bitti aşk Kan pıhtılı odanda uyanan gövdem Neden sığmadı varlığa. Seni yaprakların gölgeli yalnızlığına bırakıyorum. Gün doğumunda uyanan nefese ve sana dönen gözlerin Yakaran çizgisine. Çölden aldığını çöle ver Hayattan aldığını hayata. Artık beklemiyorum Kal orada. Geride, tepelerin art arda dizilmekle Var ettikleri dünya bir hiçlik ahtı gibi. Bir hiç ve gölge. Gece ay Gece tül ve yokluk. Yok gece. Çölden aldığını çöle ver Hayattan aldığını hayata.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#14 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() RÜZGÂR DOLU KONAKLAR
Doğduğumuzda Bizim için yaptırdığı sandıklara Gümüş aynalar Lacivert taşlar Ve Halep'ten kaçak gelen kumaşlar Dolduran annemiz Bir zaman sonra Bizi koyup o sandıklara Yol Rüzgâr Ve konakları fısıldayacaktı kulağımıza. Yalnız kalmayalım diye karanlıkta Çocukluğumuzu ekleyecek Avunmamızı isteyecekti O çocuklukla. Sırtımızdan jiletle akıtılan kanın Karıştığı uzun ırmağa Bırakıldığımızda Annemiz bu kadarını istemezdi Bu yüzden O uyurken Uzaklaştık Diyorduk sulara. Gidişin kendisinden artakalan Her şey, herkes burada. Ben buradayım Kardeşlerim yitikliğiyle burada Annem elbiseleriyle Erkek kardeşim savaş korkusuyla Babam burada hiç uyanmış olmasa da Dünya eksilmiş etrafımda Bir düş sanki olanlar Uzayan ve uzadıkça acıtan I Annemiz Siyah kadife elbisesini okşadığında Saçlarını düşürerek bakışlarına Babamızı hatırlardı: Beyaz bir dağda olduğunu söylüyordu onun Beyaz ve her bahar küçülen bir dağda II Hepimizden büyük olan Ve uzaktaki savaştan korkan Erkek kardeşimiz Dönmeyince bir daha Biz de korktuk savaştan. Ama savaş değildi onu bırakmayan. Gelirken yanımıza Atıyla uyumuş Babamızın karşısındaki karlı dağda Annemizin yüzü azaldıkça Omuzları küçüldükçe annemizin Şaşırdık hangi dağa bakacağımıza III Evimizin uzun sofasında Kadife elbisesi uzayıp Gümüş başlığı ağırlaştıkça Bolardıkça gümüş kemeri Annemiz benziyordu baktığı dağlara. Baharda inceliyordu kabuğu Ama ulaşamıyorduk ona. Ölüyordu Bu defa gerçekten eriyordu Bir daha görünmedi sofada IV Her kış kaybolan Ve baharda ortaya çıkan Bir ağaç oldu annemiz Dövmeleri olan bir meşeydi o İniltisi geliyordu kulağımıza V Annemiz Her gece siyah kadifesiyle Dolaşıyordu dağların arasında Kökleri olmayan bir meşeydi o Suskun, arasıra ağlayan Ayrılmadan daha Toplaşır gölgesine annemizin Fısıldaşırdık aramızda Tanrım n'olur bağışla Evimizi bağışla tanrım n'olur Dokunma sofamıza Orada gülebiliyoruz ancak Orada adamakıllı susuyoruz Orada ağzımız bizim oluyor Dokunmasak da Görüyoruz annemizi uzaktan VI Soğuklar başladığında Atlılar gelmişti bizi almaya Yaşlı ve tuhaf atlılardı Korkutmuşlardı bizi Kar yağmıştı bakışlarına. Ve hiç konuşmadan bizimle Bakmadan ellerimizin küçüklüğüne Konaklara götüreceklerdi bizi Rüzgârla uğuldayan konaklara VII Annemiz Babamızın ve kardeşimizin ortasında Usulca uyurken Uzaklaştık yaşlı atlılarla. Boynumuz ağrıdı geriye bakmaktan Gözlerimiz uzadı her kıvrımda. Ama boşuna Boşuna bizim ağlayışımız Hastalığımız boşuna Yönü yitirmişti atlılar Dönemedik bir daha VIII Dağlardan yuvarlanan taşlar gibiydik. Dört kızkardeş Gölgesiyle derinleşen bir vadide Artık bizim olmayan Yatağımızı aradık Aradık yatağımızı günlerce. Kaç dağ gittiysek O kadar uzaktık birbirimizden O kadar yalnız kendimizle IX Ne son ne başlangıç Ne içeri ne dışarı Oradaydık O taştan dünyanın ortasında. Yollarımız uzadıkça Annemizin dövmeleri kararmakta X Ayrılacaktık herbirimiz Bir yolağzında. Ama önce kim Kim korkacaktı Yoldan Geceden Ve yaşlı atlıdan. Sıramız yoktu Bu yüzden ürperiyorduk her ayrımda. Ben kalmıştım sona Önümde uzanan dar yolla Acılarından güç alan Bir yolcuydum artık hayatta XI Geldiğimde rüzgâr dolu iki konağa Günlerce uyudum Kilimler ve bakırlar arasında. Rüzgârı sevebilirdim Kapılar ve pencereler olmasa XII On yılım geçti rüzgârla Üşüdüm her konakta Konuşmanın ne anlamı var diyordum İnsanın yankısı olmazsa Suskun konaklar gibiydim Kapıları gittikçe çoğalan XIII Gümüşler ve atlar azaldıkça Taşınıyordum oradan oraya Yıldızların sesini tanıyordum Güneye yaklaştıkça XIV *******i Yalnız ve budala ay Bana benziyordu Bir tuhaflık vardı gülüşümde Büyüyordum. Aşkı düşünüyordum arasıra Efendisini gövdenin. Hangi gece uykusuz kalsam Toprak kokuyordum Ve çıktığım her yolculukta Yorgunluğuma aldırmadan Düşler kuruyordum. Yolların korkutmadığı bir zamanda Yoksulluğuyla alay eden Yeşil gözlü bir adam çıktı karşıma Gözleri koyulaştı adamın Yaşlandıkça XV Çocuklarım oldu o yeşil gözlü adamdan Biri askerdeyken, diğeri kızıl saçlı olan İki oğlan. Ve gelinim, Her gece kızıl saçlı oğlumla uyuyan. Üşürdü hep "Yenge ayakların ne sıcak" Derdi ona sokularak. Onüç yaşında iki çocuk Uyurlardı her gece fısıldaşarak. O *******den birinde Yağmur girmişti uykusuna. Saçlarını bana bırak Saçlarını bana bırak Diyen yağmur, Büyülemişti oğlumu uykuda. Saçlarını rüzgârla yıkadığı Tepeye çıktığımda Görünen ova Sular altındaydı Bulutlar yapışmıştı toprağa. Bir kıpırtı bekliyordum Bir ses Oğlumu gizleyen sulardan. Arkamda toplanan köylüler Uçları yanan sopalarla Karanlığı hatırlattılar bana. Duramazdım İndim buharlaşan toprağa. Çamurlar arttıkça Gücüm yetmiyordu karanlığa. Üşümesinden korkuyordum yine Saçlarının kirlenmesinden. Bir ses "Ölmüş" dediğinde Üşümüyordu artık oğlum Sessizdi yağmurdan. Yüzüm çamurlu ve keder içinde Taşıdım gövdesini, Saçlarını taşıdım ellerimde. Yüzükoyun bindirildiği at Tepeyi çıkarken Işık sızdırıyordu gizlice. XVI Yeşil gözlü adamın Bıraktığı yatakta Yaşlanıyorum tavana baktıkça. Artık Anneminki kadar uzun eteklerim. Saçlarım uzun Oğlumun kızıl saçlarından. Kısa sürdü her şey Yolculuklar Ölüm Ve konaklar Hiçbir şey kalmadı etrafımda İsten kararmış sütunlardan başka Gücümü toplamalıyım son defa Saçlarım kına kokmalı Elma çiçekleri olmalı suyumda. Ve tanrı beni duyuyorsa Daracık bir mezar istiyorum ondan Konakların büyüklüğünü Uğultusunu unutturan
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#15 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() RÜZGÂRI ACITAN DOĞU
Geldim Suskun ve kederli Bıraktım kendimi toprağına Kalbim bekle diyordu Bir tapınak bu geç olmadan. Ama geciktim Gölgesi kalmış duvarların Kendileri gitmiş uzaklara Doğu diyorum bazan Rüzgârı acıtan doğu Yeter mi anlamama. Avunmak için Dörtlükler ve haritalar Topladım çantama Taşlar biriktirdim Saçlarımı uzattım kahırla. Senden konuşan O tuhaf kalabalığın ortasında Baktım dağ göllerinin derin uykusuna Görünen tüm yollara baktım Gücüm yok Acıyan yaralarını sormaya Orada Tanrının biliniyor kuşlar Kadınlar tanrının biliyor kuşları Ve soruyorlar ona Tanrım ne yaptık sana Kuşlarının kanatlarını mı kırdık Ne yaptık sana Tanrı sessiz Annem kadar sessiz Bakarak Neden bekliyorsunuz burada Diyordu kalanlara Ah sevgili ten Neden bekliyorsun burada Alıp kokunu git Git O acı rüzgârın ardından.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#16 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SÖZCÜKLER ACIMIZI DOLDURMAYACAK
Siyah örtüyle kapatılmış, ölme hazırlanan bir gelin gibi duran masada, konuştum onlarla. Yanımızdan bir şair hırsız gibi geçti. Sözün uçurduğu gövdesiyle. Şairlere baktım. Hepsi bir gölgeyi dolaştırıyor. Bir köpeği dolaştırır gibi. Sözcükler acımızı doldurmayacak.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#17 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() TÖREN GİYSİLERİ
Çürümüş donuk kalbinde bu toprakların Gözleri gördüm. Herkes sesiyle vardı Ve duruşuyla gövdesinin. Bir insanı en iyi sevişirken tanırız. Kalbimizi birlikte çürütürken. Ağırlaşan gövdemiz Gece uyandırır. Mezar gibidir avlulu evler. Çocukluk bir uykudur. Uzun sürer. Ve dokunmak için bir arzu Bir arzu sürükler bizi ölüme. Ben kendimi sınadım her gövdede Ben kendimi bıraktım her şehirde İçime aldım göğünü ülkelerin Ve boşluğunu görünce kalbimin Gitmeli dedim. Çürümüş tören giysileri içinde Askıda salınan kökler. Biz denize düşürsek de ateşi O hep yanar. Issızlık bahşeder karanlığa. Yanar. Tarih bir yanılgı olabilir diyor şair İnsan bir yanılgıdır diyor tanrı. Çok sonra Bu toprakların kalbi kadar Çürümüş bir sonrada İnsan bir yanılgıdır diyor tanrı. Ve düzeltmek için varım Ama geciktim. Ölü kızıl suyun dalgası Gece yürünen yol Ve yolcuların dağıldığı zavallı yeryüzü Salınan beyaz kefenler Tören giysileri. Ve bir koşu için gerekli tek şey Atın yelesidir. Aslolan, Şimdi ve burada Çürüyüp kaldık. Tanrı görmesin harflerimi İnsan bir hata diyor durmadan Ve hatasını düzeltmek için Acı veriyor Sadece acı.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#18 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() VEDA
Ne ay ışığı yürüyeceğim, Ne sessizlik aşk boyunca. İçimde çırpınan dalganın var ettiği kıyıda Gömdüm onu Aşkla.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|