www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 09-25-2006, 12:34 AM   #35
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3009
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

3. Yaşam süresince ölüm yönelimleri

Herkes yaşam süresinin her noktasında ölümle ilişki içinde yaşar.
Bu bakış açısı yaşlılıktaki ölüm yönelimlerini anlamamıza katkıda bulunur.
Böylece yalnızca ölüm karşısındaki tutumlara ilişkin özel araştırmalara
değil, bilişe, zaman açısına, kişilerarası ilişkilere eğilen araştırmalara
da yer vermek olanaklı olmaktadır. Genel bilişsel düzey ve
üslup önemlidir; çünkü ölüm konusundaki düşünceler bireyin kendisini
ve dünyayı yorumlama yeteneğiyle ilişkilidir. Zaman boyutu önemlidir,
çünkü kişisel ölüm hep geleceğe ilişkindir; aynı zamanda, geçmişteki
kederler, ayrılıklar, diğer yitimler ve tehditler de geriye bakışın
konularını oluşturmaktadır. Ölüm yöneliminin kökleri ilk kişilerarası
yaşantılarda bulunabilir ve bu ilişkiler yaşam boyunca etkili olmayı
sürdürdüklerinden ölüm yönelimi (death orientation) açısıdan önemlidirler.

a. Bebeklik ve ilk çocukluk

Zihin gelişimi alanında yüzeysel bir yaklaşım bebek ve çocukların
ölüm konusunda hiçbir şey bilmedikleri sonucuna varabilir.
Çocuklar soyut kavramlar konusunda hiçbir şey bilmezler ve çoğu anababaların
ve öğretmenlerin beklentisi doğrultusunda da ölümü anlamazlar
ve anlamamalıdırlar. Yine de küçükler ölümün farkında olduklarına
ilişkin tepkiler vermişlerdir. Bu olgu dikkatle incelenirse zihin
gelişimi kuramına uygun düştüğü görülmektedir. Piaget'e göre zeka
biyolojik bir uyum işlevidir ve bu işlev ergenlikte birdenbire ortaya
çıkmaz. Bebek ve çocuk da yetişkinden farklı da olsa zeki davranışlar
sergiler. Zeki davranış her zaman yüksek düzeyde gelişmiş bilişsel
yapı sonucu değildir. Üstelik küçük insanın güçsüzlüğü onun tehlikeyi
sezme ve yardım isteme yeteneğini gerekli kılar. Koruyucu yetişkinin
yitirilmesi ölüm tehdidi gibidir. Varoluşu tehlikeye girdiğinde bebek
soyut zihinsel işlemler olmadan da çevresini algılayabilir. Hiçbir insan
ayrılma vc terkedilme tehdidini algılayamayacak kadar küçük değildir.
Buradaki önemli nokta, kavram-öncesi zeka etkinliği biçimlerinin
yaşamın çok erken dönemlerinde var olduğu ve en kritik konularından
birinin yaşamın korunması olduğudur. Piaget'in kuramında vurgu
"nesnenin sürekliliği ve korunumu" üzerindedir. Piaget'in bulguları
bunların ilk iki yıldan itibaren başladığını ve çevre etkileşimiyle gelişmeyi
sürdürdüğünü göstermektedir. İnsanlar ve diğer nesneler uzaydaki
konumlarını çocuğa göre sürekli değiştirirler. Çocuk, algı alanındaki
değişimleri izleyebilmek için değişim içindeki "değişmezlik"
bilincini elde etmek zorundadır. Nesnenin sürekliliği ve korunumu
özelliğinin gelişimi büyüyen bireyin gerçekliği nasıl kurduğunu
açıklamaktadır. Nesne korunumunu elde edemeyen çocuk tek parçalı
ya da kaotik bir gerçekliğe takılıp kalacaktır. Ancak çocuk, değişim,
yok olma gibi olguları anlamadan nesne korunumunun da pek anlamı
olmayacaktır. Değişmezlik kavramının temelinde değişim vardır. İlk
yıllarda zihinsel etkinlik henüz ayrışmamıştır, global'dır. İkinci yaşta
örneğin zaman, süreklilik ve ölüm gibi soyut kavramlar oldukça uzaktır,
ama çocuk bunlara ilişkin deneyimleri şimdiden işleme koymaya
başlamıştır. "Gitti", "uzun süreli gitti", "ebediyen gitti" (ya da "öldü")
düşünceleri henüz ayrıştırılmamıştır; dolayısıyla her ortadan yitme
değişim, ayrılma ya da yitirme (kavramöncesi biçimde), "ölü" ve
"öldü" kavramları kategorisine kaydedilecektir. Bu "nesnenin ölümü"
olarak adlandırılabilir ve çocuğun olgun zihinsel işleyişe doğru
ilerlemesinde en önemli öncül kavramları (protoconcepts) oluşturur.
"Nesnenin ölümü" ile "benliğin ölümü" arasındaki farkın elde edilebilmesi
için daha fazla zihinsel olgunlaşmaya ve deneyime gerek vardır. Çocuk
hala en yakın çevresine bağımlıdır. Zihinsel işlemlerle kestirilebilir
ve tutarlı bir dünya kurmak için, kestirilemezi ve tutarsızı tanıma
ve ayrıştırma yeteneğine gereksinme vardır.

Çok küçük çocukların ölümle ilişkili yönelimlerini gözlemlemede
çok geniş olanaklar vardır, ancak daha büyük çocuklar ve yetişkinler
için kullanılan yöntembilimi kullanmak olanaksızdır. Oyun
durumunda gerçekleştirilen doğal gözlem küçük deneylerle desteklendiğinde
çok yararlı olabilir.

Bowlby küçük çocukluktaki yitirmelerin psikososyal sonuçlarını
dikkatle izlemiştir. 12 aylık çocuklara ilişkin gözlemler, çocukların
yabancıların yanındayken yitik anneyi bulmak için belirgin bir çaba
gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Önce "protesto" ve bulmak için
"acil çaba" vardır. Çocuk günlerce yüksek sesle ağlamakta ve yiten
annesi olabilecek her şeye ve her sese doğru kendini atmaktadır.
Umutsuzluk ve umutla arama arasındaki gidip gelmeler bir hafta
sürmekte, ama sonunda çaresizlik yerleşmektedir. Annenin dönmesi
isteği ortadan kalkmaz, ama bunun gerçekleşmesi umudu yitirilir. Sonunda
bu istek de ortadan kalkar ve çocuk sonsuz bir acı içinde içine
dönük ve apatik bir görünüm kazanır.

Bu tepki örüntüsü yakınlarının yasını ya da başka acı yitimleri
yaşamış olan kişilerde de gözlemlenebilir. Bu görünüme kurumlardaki
geriyatrik hastalarda da rastlanır. Bowlby'nin diğer gözlemleri çocukluktaki
keder tepkisinin uzun süreli olabileceği doğrultusundadır.
Anne figürünü yitiren küçük çocuk, bellek sınırlarına ilişkin bütün
sayıltılara karşın, son derece sürekli bir duygu ve davranış göstermektedir.
Çok küçük çocuklarda kederin sürekliliğini açıkça gösteren
sözel olmayan davranışlar gözlemlenmektedir. Terapistler küçük çocukların
ölümle ilişkili oyunlarını izlemişlerdir. Bu gözlemler iki
yaşındaki çocuğun ölüm konusunda bir şeyler bildiğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca gözlemler ölümle ilişkili yaşantıların çocuğun tüm
gelişimini etkileyebileceğini de göstermektedir. Yetişkinlerin çocukluk
anıları incelendiğinde ölümle ilişkili çok belirgin yaşantılar bulunmaktadır.
Stanley Hall'a göre, çocuk olayı yaşadığı sırada duygularını
dile getirecek sözel yeteneğe sahip olmadığı için acısını uzun yıllar
taşımaktadır. Sonuç olarak, gözlemler ve anı incelemeleri, çok küçük
çocukların ölümle ilişkili yaşantıları kaydettiklerini ve bu yaşantıların
bireyin tüm yaşam yöneliminin bir parçası haline geldiğini göstermektedir.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Uyku ve Yaşlılık BeatLes Revir 0 04-05-2010 01:05 AM
Ölüm GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 10-07-2007 07:40 AM
'Yaşlılık aylığı yükseltilmeli' / 1 ekim M@D_VIPer Eskiler (Arşiv) 0 10-01-2006 03:30 PM
'Yaşlılık aylığı yükseltilmeli' / 1 ekim M@D_VIPer Eskiler (Arşiv) 0 10-01-2006 03:24 PM
Romatizma yaşlılık hastalığı değil Karizmatix Eskiler (Arşiv) 1 03-19-2006 03:20 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:24 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.