![]() |
![]() |
#11 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Rapa Nui
O muhteşem denizin göbeğisin, Tepito-te-henúa, denizin atölyesi, söndürülmüş taç. Senin lav püskürtülerinden yükseldi insanın alnı okyanusun yücesinde, taşın çatlamış gözleri ölçtü o siklonsu evreni, ve hayatın beli senin heykellerinin tamamlanmış boyutunu diken eldi. Tanrısal kayaların oyuldu Okyanus’un bütün çizgilerine doğru, ve insan yüzleri çıktı ortaya, adaların derinliklerinden yaratılmış, boş kraterlerden doğmuş, ayakları sessizliğe dolanmış. Nöbetçilerdi onlar ve kesmişlerdi bütün nemli imparatorluklardan gelen suyun dolaşımını, ve yüz yüze maskelerle geri tuttu deniz kendi mavi, fırtınalı ağaçlarını. Bu yüzlerden başka kimse şeneltemezdi deniz imparatorluğunun dolaşımını. Dilsizdi bir gezegenin kapısı gibi, adanın ağzını geren bu tel. İşte böyle, denizin dışbükey ışığında taçlanıyor taşın masalı ölü madalyalarıyla ölçümsüzlük, ve o küçük krallar, dalga köpüğünün sonsuzluğu için, bütün bu ıssız monarşiyi kuranlar, geri dönüyorlar denize o görünmez geceden, geri dönüyorlar tuzdan lahitlerine. Sadece ay balığı öldü kumda. Sadece zaman kemiriyor moais tanrılarını. Sadece sözcükler biliyor kumdaki sonsuzluğu: mühürlenmiş ışık, ölü labirent, boğulmuş kadehin anahtarları.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|