![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale'de Merhamet Dersi
Çanakkale’de savaşan Fransız bir general, Hatırasında ne yazıyor, bak da ibret al. Soranlara der ki: “Yaşlıdır hala gözlerim, İnsanlık dersi için okunmalı sözlerim. Çok kanlı bir boğuşmadan sonra dolaşırken, Bir Türk askerine gözüm takıldı aniden. Bana tuhaf görünen hareketleri vardı, Ona doğru yöneldim, beni bir merak sardı. Bir de baktım ki, ağır yaralı bir Fransız’ın Yarasını sarıyordu, hiç aldırmaksızın. Kendi elbisesini kesip, yaralı ere, Tampon yapıyordu, kanın fışkırdığı yere. Durdurmuştu can düşmanının akan kanını, O da ağır yaralıydı, akıyordu kanı. Kendi yarasına basmıştı bir avuç toprak, Düşmanına bakıyordu, merhamet duyarak. Rüyadaydım sanki olanları görüyordum, Koşarak yanına kadar gidip şunu sordum: -O sana düşman değil mi, yarasını sardın, Ne yapmak istiyorsun, söyle nedir maksadın? O Türk askeri yarı baygın zor cevap verdi; -Bu asker yaşlıca bir kadın resmi gösterdi, Anladım ki anasına gitmek arzusudur, Belki anasının bir tanecik kuzusudur. Kendim şehit olacağım, bunu biliyorum, O anasına kavuşsun, budur benim arzum. Akan gözyaşlarımı silmeye çalışırken, Son nefeslerini vermişti ikisi birden. Gözlerimin önünden hiç gitmez bu manzara, Türk’e hayran olarak gideceğim mezara.” |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale'de Ramazan
Çanakkale'nin yazı, güneş tam tepemizde, Gündüz onaltı saat, iftar saat sekizde. Hareket etmek yok, ayakta güneşe karşı, Kaynayan beyinler; bu bir şehitlik yarışı. Daracık siperler sanki bir kapan, bir kafes, Ömre ilavedir aldığımız her bir nefes. Şarapnel yağmuru, el bombası top güllesi, Her gün duyulan, yüzlerce “yandım anam! ” sesi. Üstte düşman uçakları, kıpırdamak yasak, Altımız tünel, ha patladı, ha patlayacak. Üstü kapatılamamış hacet çukurunun, Ceset, çöp, hayvan leşleri, dayanır mı burun? Aman mı verir karınca, yılan, çıyan, akrep? Kanlı tırnak izleri, bit ve pireler sebep. Bulutlarca gelir karasinek, sivrisinek, Bir parça peksimettir, gece yenilen yemek... Dudaklar parça parça yarılmış susuzluktan, Gözler diken dolu, kaç günlük uykusuzluktan. Hasrettiler sıladaki bayram sabahına, Onbinlerce can, oruçlu gitti Allah’ına... |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale'den Ankara'ya
Toprağa şehit ekildi Gelibolu'da Herbiri meyveye durdu Anadolu'da. Gölge vermiş de, Çimentepe Alçıtepe, Yiğitlere karargah olmuş Kocatepe... Efeler ders verdi bir orduya Muğla'da, Bire karşı kırk örneği vardı; Suvla'da. Mehmetçiğe boyun eğmişti tüm arz ve tul, İzmir'i Çanakkale'den gördü İstanbul. Gaziler; Çakmak, Karabekir, Kemal Paşa, O ruhla dirildi Anadolu baştan başa... Kirte, Dardanos, Kilitbahir, Seddülbahir, O azimle direndi, Afyon Eskişehir. O gün rüyaları süslüyordu Marmara, Çanakkale Destanı'ndan doğdu Ankara. |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale'yi Ziyaret
Bu ay duygu doluyum, çok bunaldım, sıkıldım, Vefayi unutmuş insanlar gördüm yıkıldım, Tam sırasıdır, şehitliklere gitmeliyim, Artık dayanamam, efkarlarımı atmalıyım. İyi düşünmüşüm, zamanlama tam isabet, Tavsiye ediyorum sen de gel, acele et. Her yer kıpkırmızı olmuş, gelincik çiçeği, Fatiha, dua... Şehitlerin tek içeceği. Sanırsın mahşer yeri, o kadar kalabalık, Duygular dipdiri, ne bir sertlik ne kabalık. Kimi taşlardan arar dedesinin ismini, Kimisi çeker, küçük çocuklarının resmini. Kimi hıçkırıyor, kimisi mendil kullanıyor. Şehit mezarları gözyaşıyla sulanıyor. Bilenler anlatıyor, duygular kabarıyor, Burda ağlanır, gözyaşlarını saklamak zor. Abdülhamid’in tabyalarına ayak bastınız, Sesi kulağınızda çınlar: “Ne bu kasdınız? Tabyalarım bakımsız, yıkılmış, çöp, pis koku. Nasıl unuttunuz, Onsekiz Mart’taki şoku? Onarın tabyaları, dünyayı güldürmeyin, Miras bıraktığım eserleri öldürmeyin.” Koca Seyit’im gülüyor, boğaza bakarken. Mutludur, yaramaz çocuk sırtına çıkarken... Ziyaretçiye eza için çok şey yapılmış... Yeşil Morto Koyu, araçlarla tıkış tıkış. Şehitler Abidesi bu sefer daha durgun, Göstermelik kazma darbelerinden, çok yorgun, Salim Mutlu, sevdiği şehitlere kavuşmuş, Sevenler, Alçıtepe müzesinde buluşmuş. Yahya Çavuş’um, bakarken Ertuğrul Koyu’na, Cihad öğretir gibi torununa, soyuna... Sargıyeri; Vahşi Batı’nın tarihi izi, Şehitlerin sesi o güne götürür bizi. Mehmet Çavuş çok şanlı şehit, makamı yüksek, Erişecek miyiz O’na, bu yolda yürürsek? Hala zafer coşkusu yaşıyor, Conkbayırı, Bayram yerine dönmüş o yemyeşil çayırı. Sfenks hala, Anzak Koyu’na merakla bakıyor, Şaşkın Anzak, sanki sahile yeni çıkıyor. Kulaklarımda çınlar o top gümbürtüleri, Hayalimde hep, kaçan düşman görüntüleri. Çimentepe’ye yol yok, gidiş acaba nasıl? Zaferin heybeti oradan görülür asıl. Siz bekleyin, Anafartalar, Suvla,Tuz Gölü! Elbet size de düşer, ziyaretçinin yolu. Ziyaret edenler artıyor, her yıl giderek, Yeniden doğmaya, buralara gelmek gerek... |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale Cihadı
I-DÜNYANIN GENEL DURUMU Çanakkale cihadını size anlatmak dilerim, Yazdıkça hep tazeleniyor benim de bilgilerim. Bindokuzyüzondört’te, dünya bölünmüştü ikiye, Osmanlı Devleti olarak anılırdı Türkiye. İngiliz, Fransız ve Rus, bir tarafındaydı dünyanın, Öbür taraf Almanya, dostu idi Avusturya’nın. Kıyametler koparken biz de tarafsızız demiştik, Ama, ittihatçılar gütmüşlerdi ince bir taktik. Gizlice Almanların yanında savaşa girmişiz, Kararı Alman’a bırakıp, kontrolü yitirmişiz. Bu ittihatçı taktiği imiş, oldu sonun başı, Bu kararla oynattılar yerinden, her temel taşı. Yabancı güçleri içeri almakla başladılar, Ordu kumandasını da verip, aklı dışladılar. O günün yabancı asker gücü Breslav ve Gobendi, Millete Turan’ın gerçek olacağı müjdelendi. Devleti ateşe attılar, o Alman gemileri, Akıllar tatilde, maceracılık geçti ileri. Kabul etmişsen bir yabancı gücü topraklarına, Mahkum olursun tarihin insafsız yapraklarına. Böylece sokulmuştuk, Birinci Dünya Savaşı’na, Musibetler gelmeye başladı devletin başına. Girdi doğu illerimize ezeli düşman Rusya, Bütün bakışlar böylece çevriliverdi doğuya. Sarıkamış’ı duydunuz mu sizler Sarıkamış’ı, Şu rüyalarıma giren katil, beyaz karakışı... Napolyon’luğa özenmişti meşhur Enver Paşa’mız, Onbinlerce gencimizi buzlara gömdü hilafsız. Yay çizmek istemişti kuzeyden ta Sarıkamış’a, Gencecik fidanlarımızı yem etti kurda kuşa. “Sarıkamış İhata Manevrası” gençliği yuttu, Paşa’mız, zafer dedi, koca bir milleti uyuttu. Bu bozgunu konuşmayı ve yazmayı yasaklattı, Gerçeği konuşanları da bir bir hapse attı. |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() II-DENİZ HAREKATI
Rusya’yla buluşmak istedi İngiliz’i, Fransız’ı, Geçilmesi gerekiyordu, Çanakkale Boğazı. Çanakkale, İstanbul’u koruyan bu son kapımız, İşte orada ortaya çıktı ruhumuz, yapımız. Bindokuzyüzonbeş’te, Çanakkale bulandı kana, Anlatayım şimdi, birazcık kulak verin de bana. Haçlılar var güçleriyle Çanakkale’ye üşüştü, Yüzbinlerce yetişmiş insanımız toprağa düştü. Cihad emriyle herkes silaha sarıldı, din için, İmanıyla neler yaptığı görüldü, mücahidin. Yedi düvel değildi sanki çullanan yedi iklim. İnsanlar değil de, insanlık doğrandı dilim dilim. Başladı böylece yeni bir takvim, yeni bir dünya, Kâbus oldu, yarasaların gördüğü tatlı rüya. Çanakkale... İnsan öğütülen koca bir değirmen, Dirildi cihad ruhu, o kanlı değirmene rağmen. Çelik donanmalar, gururla, azametle geldiler, Sanki ölüm makinası... Kükrediler birer birer. O teknoloji harikaları hücuma geçtiler, Silah denediler, alev kustular, ölüm saçtılar. İlerlemek mi, ne mümkün çünkü mücahitler vardı, Her bir mehmetçik, içi iman dolu etten duvardı. Cevat, Selahaddin, Hasan-Mevsuf, Seyit Onbaşı, Onsekiz Martta kıyam etti, boğazın dağı taşı. Nusret’le döşenmişti boğaza; yirmi küsür mayın. Neler kazanıldı ölçülemez, hiç hesaplamayın? Görmedin mi, şu azmin imanın neler yaptığını? Şimdi araştır bak, denizin dibi hurda yığını. Seyit’im kaldırdı ikiyüzonbeş okka mermiyi, Karanlık Liman’da batırdı, o son zırhlı gemiyi. Ne yazmış düşman, bakmalısın hatıra defterine? “Gömüldü donanmamız, boğazın en derin yerine.” Hamidiyeler, Mecidiyeler, Dardanos, Çimenlik... Bir iki duvarları sağlam kalmış, o da şimdilik. Ecdadın hatırasına yapmak istense kötülük, İşte böyle yapılır... Tabyalar sanki birer çöplük. Sahipsiz, taşlar sökük, bakımsız harabe bir halde, Bunları, uzaydan gelenler onaracak herhalde? Görüyor musun ne kadar vefasız olduğumuzu? Leylekler getirmedi bize bu güzel yurdumuzu. Nerde tarihi değiştiren Nusret mayın gemimiz, Ne çabuk unuttuk, ne kadar vefasız bir milletiz. Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Kurtardı Nusret’i, bu hizmeti hiç unutulamaz. Koca destanı yazdıran toplar acaba nerede, Şehit ve gaziler yatar, kim bilir hangi derede? Sefalet içinde ömür tüketti Kahraman Seyit, Bu vefasızlık bende ne moral bırakır ne ümit. |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() III-KARA HAREKATI
Yeterli görememiş ki, denizden aldığı dersi, Karadan geldi, kolay sanarak tepenin gerisi. Kıyıdaki birliklerimiz çekildi içeriye, Almanın taktiği dediler, yığınak ta geriye. Savunma planını hazırlayan Alman generaller, Planların ayrıntısında neler gizlemişler neler? Kıyı zayıf birliklerce gözetilip, korunacak, Düşman karalara çıkar, sonra yenilebilir ancak. Maksatları Batı Cephesi’ni rahatlatmak biraz, Emirler Almanya’dan alınmış, mümkün mü itiraz? Çok sayıda düşmanı burada sürekli tutmak için, Maliyeti yok ya, kanı akıtılsın mehmetçiğin. Verilmişse yabancı kumandanlara, ipin ucu, Okuyun bakın nerelere varır işin sonucu? Donanmayla birlikte ordular da geldi bu sefer Hepsi beraber çullandılar, kıyametten de beter. Öyle bir boğuşma oldu ki, dağlar taşlar hep şehit Gözleri kamaştırdı o gün bizim şanlı mücahit. Elinde tüfek, kalbinde kuran, dilinde ise tekbir, Ölüm yağmuru altında haklıyor düşmanı bir bir. Gülleler, bombalar, yakıyor, sanırsın ki cehennem. Mücahidim diyor ki; bugün için doğurdu annem. Anne, baba, eş, akraba şimdi geride dursunlar, Artık hayallerini gelecek kuşağa kursunlar. Yemin ettik bizler; asla düşman geçemez buradan, Şehit olacağız, nasip etmiş ise bizi yaradan. Bu gün bir bahar sabahıydı, etrafta, çiçek ve kuş, Var mı başka kimsede, mehmetçikteki metin duruş? Şu gelincik çiçeğine bakın, şu kırmızı çiçek, Her baharda, şehit mezarlarını temsil edecek. O kuşak çok fedakardı, şehid oldu, gazi oldu, İbret almalı, zannetmeyin olanlar mazi oldu. Nedir bilir misiniz, insanı mahveden, kahreden? Din kardeşleriyle savaşmak zorunda kaldı deden. İhanet de, kandırılmışlık de, ganimet hırsı de, Bu orduya karşı savaş, felakettir akabinde. Cihad Emiri Halife, fetva herkesin cebinde, Halife askerine saldırmak dinin neresinde? Mücahide karşı savaşan gider pisi pisine, Hayatı mahvolur biter, boğaz harbi gibisine. Hep hüsran olmuştur, ordudan ayrılanların sonu, Dün böyleydi, bugün de böyle, bekle de gör sonunu. Cihad şartlarını bilen anlayabilir durumu, Ben ayrılıyorum, demek var mı, hiç böyle olur mu? İngilizler, Fransızlar kandırıp getirmiş bunları, Ama hüsran oldu, hem hayatları, hem de sonları. Yirmibeş Nisan’ın sabahı kader anı seçildi, O sabah, çıkarma için uygulamaya geçildi. Bir bahar sabahı diyordum ya, ama ne baharmış, Saldırıyor düşman, sanki çıldırmış, gözü kararmış. Sahil yamaçlarına saldılar alevden burguyu, Londra’da planlamışlar, bu lanet olası kurguyu. Alçıtepe, Kocaçimentepe, ilk gün düşecekti, Sekiz ayda öğrendiler, bu tepeler ne demekti. Top ve gülle seslerinden oluyor kulaklar sağır, Kan kokusu, barut kokularından çok daha ağır. Her “yandım anam! ” sesiyle yerlere düşer fidanlar, Kalanlardan daha şanslıdır bugün, şehit gidenler. Eski gemiyi iskele diye kullanmak cin fikir, İçinden çıkan, vurulup denize düşüyor bir bir. Çıkarmalar çok kanlı yapıldı Ertuğrul Koyu’nda, Düşman kanı, kırmızı şerit oldu denizin suyunda. O günü yaşayanlar şahitlik ettiler ki şuna; Birden çok düşman cesedi düşmüştü, her bir kurşuna. Zığındere’ye bir birlik çıktı, arkadan vurmaya, Niçin ilerleyemedi, hala merak eder dünya? Mehmetçik Allah’ın yardımını almıştı, velhasıl, Düşman hayret içindeydi, nasıl olur bu iş, nasıl? Düşmanı durdurmaya çalışan bir avuç mücahit, Gün batarken cennete uçtular, hepsi oldu şehit. Seddülbahir, Eskihisarlık ve Morto’dan Kirte’ye, Tahammül sınıra geldi, sabır dersen son kerteye. Kuvvetlerimiz yürümüştüler kanlı cephelere, Düşman karaya çıktı, nelere mal oldu nelere? Öldürmekle biter mi, sürülerle geliyor düşman? Karaya çıktılar, faydalanıp koyu karanlıktan. Kimisi getirilmişti Türk Lokumu’nu yemeye, Sonunda ancak aldılar, bir mezarlık yer hediye... Kimisinin kafasında İstanbul’daki haremler, Harem yerine süngümüzü öptüler birer birer. Kimisi yağmalar yapacaktı Türk şehirlerinde, Daha sonra cesedi bulundu derin siperinde. Güya barbar Türk’e haddini bildirmeye gelenler, Ne vahşetler yaptılar, anlatır görenler bilenler. Dini için cihada gelmiş olan, mücahit mehmet, Her yokluğu göğüsledi, kimseye etmedi minnet. Siperden fırlayıp ileri atlar o aslan yiğit, Elinde bir süngüsü, gözü cennet yönünde sabit. Kurşun ciğerini delmiş de, inliyor yardım için, Allah’a kavuşmak üzere, gülüyor için için. Mustafa Kemal öl dedi, emir, yerine gelecek, Emri alan erler üst üste yığılmış, öbek öbek. Canla başla savaşıyor, kafasında kanlı sargı, Hep cihada, hep Kuran’a, hep şehitliğedir vurgu, Bakmışsın yeri göğü inleten büyük bir infilak, Tepeler yerin altına inmiş, yarılmış da toprak, Kaç mücahidin toprak altında kaldığı bilinmez, Şehit değil, zayiat denmiş, sicil artık silinmez. Dereler dolu, parça parça gövdeler, ayaklar eller, Kıpkırmızı tepeler, adam sürükler kandan seller. Başkalarının imdadına koşan bir kahraman er, Yarasına bakmaz, yaralı hasmına yardım eder. Yılmadı mehmetçik, karış karış savundu her yeri, Bir gece bombalandı, kana bulandı Sargıyeri. Binlerce hasta ve yaralı, mermilerle doğrandı, Kıyamet denilen an, zannederim işte o andı. “Bizleri düşmana bırakma kumandan paşam! ” diye, Feryat ettiler ama, defnedildiler bu vadiye. Bu ne vahşet, ey medeniyet, hastane vurulur mu? Kınayalım bile demediniz, bu rezil durumu. Bombaladılar, yaktılar ve şehit ettiler, her gün, Azmi ve imanı çiğneyip de geçmek mi, ne mümkün? Arıburnu, Kanlısırt, az yukarısı Sarıbayır, Bitmez hınçlarıyla yaktılar her yeri cayır cayır. Süngüsü elinde, ölüme koştu her askerimiz, Her gün binlerce şehitle doldu her bir siperimiz. “Çanakkale’de vurdular beni”diye duyarım da Canlı mezara girenler, görünür rüyalarımda. Böyle bir savaş hiç görülmüş mü, feryatlar canhıraş? Ateş kesilir, hasımların her biri sarmaş dolaş. Bir el tetikte, ölüm kusuyor mermi yağdırıyor, Öbür el cebinde, hasmı için hediye arıyor. Bir mendil, bir sigara, düğme yahut da bozuk para, Sıcak mesajlarla atılır, sarılıp ta taşlara. Öldürmeleri gerekiyor, geçmek için ileri, Bombayla doludur, bazı hediyelerin içleri. Boş konserve kutuları çöpe atılır mı, yazık(!) , İçleri doldurulmuş kutular, yığınla bombalık. Lağım kazılmış, siperlerin altına tuzak için, Patlatılan çukurlar mezarı olmuş mehmetçiğin. Taneyle verilirdi askere mermiler, bombalar, Mehmet de israftır diye, siperden çıkarak atar. Siperden sipere bomba fırlatmak ne de zor bir şey, Yeni düzenek gerek, haydi deney üstüne deney. Düşman değil, sinek, bit, pire esir almış cepheyi, Tek tek attılar, hasmın tonla yaktığı cephaneyi. Elbise yırtık ayakkabı delik, yemek de gramla, Ana baba hasreti, gözyaşı olmuş, damla damla. Uçaklardan atılan dört uclu o demir çiviler, Görülemez, her biri bir askeri saf dışı eder. Yerin altı tünel ağları ile hep delik deşik, Siperde, ateş etmek, namaz kılmak hep keşik keşik. Yaz güneşi dikilmiş askerin kafasına, aman, Beyinler sıcaktan kaynayacak gibi, zaman zaman, Ceset kokusu çöp kokusuna karışmış, çok ağır, Silah ve bomba seslerinden zaten kulaklar sağır. Karınca, yılan, çıyan, haşere, sinek, hiç yok rahat, Her an hazır olmak gerek, yapamazlar istirahat. Ara sıra siperlerde yapılır müzikli yarış, Sanki düşman değillermiş gibi, çoşkulu bir alkış. Bazen anne babadan, eşten dosttan, gelen bir mektup, Nereye götürür, gözlerine kanlı yaş doldurup? “Ey benim biricik valideciğim! ” diye başlanan, Mektubun cevabı; “Yavrucuğum, kurban sana anan! ” Evlatlar kurban, analar kurban, Murat kurban, ah, ah! Kurbanların hepsine rahmet eylesin Rabbim Allah! Yatmak yok uyumak yok, dinlenmek yok, eller tetikte, Gemiden gelen bir mermi... Yüzlerce şehit birlikte. Bu gece hücum var, sadece süngü kullanılacak, Çamaşır değişecek, mektuplar yollanılacak. “Son vasiyetim şunlardır” diye kalem oynatılıp, Dinlenmek gerek, yarım saat kadar fazla yatılıp. Süngü hücumunun, anlamını artık biliyorlar? Yaralı kalmak değil de, şehit olmak diliyorlar. Dağlar kadar şehit cesedi yığıldı bütün bir gün, Feryat ve kokudan siperde bir an durmak ne mümkün. Gelin buraya, şu kadar saat müddet ateşi keselim, Katliamdan kalan cesetlerse çukurlara teslim. Et çengelleriyle çukurlara çekildi her ceset, Ey Kanlısırt, eşi bulunmaz olaya şahitlik et! Önündeki de yanındaki de şehit oldu, lakin, Bir an tereddüdü olmadı, o kahraman askerin. Elinde kuran, dilinde tekbir, giderler ileri, Şehit olana kadar yerine gelir birileri. Batının sicili bozuk, insanlık meselesinde, Hastane gemisi vuruldu Akbaş iskelesinde. İkiyüz yaralıyı bombalayıp şehit ettiler, O şehitcikler de, Akbaş Şehitliği’ne yattılar. |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() IV-SONA DOĞRU
Taze kuvvetle tepeler kolay aşılır sandılar, Yeni birliklerle, bu sefer Suvla’ya çullandılar. Binbeşyüz mücahit, koca bir kolorduyu durdurdu, Londra ve Paris bu haberle sarsıldı ve kudurdu. Dokuz ağustos, Anafartalarda atılan ağır yumruk, Albay Mustafa Kemal’indi, zafer getiren buyruk. On Ağustos’ta Conkbayırı’nda süngüler çalıştı, Süper güçler iman karşısında apışıp kalmıştı. Yirmibir Ağustos, yine saldırdı var kuvvetiyle, Bulutlar bile yardıma geldi, Rabb’ın hikmetiyle... Zorlu bekleyişler böylece başladı siperlerde, Siper savaşı, kör dövüşü oldu artık her yerde. Dostluklarla düşmanlıklar iç içe yaşandı o yıl, Hediye faslından sonra haydi silahlara sarıl. Aylar böylece geçti, hep soğuk derin siperlerde, İlerlemek mümkün mü, kaldılar oldukları yerde? Aralık ayı geldi, Mehmetçik siperden çıkmadan, Düşman Anzak ve Suvla’dan kaçtı ardına bakmadan. Seddülbahir’de kaldılar, ta Ocak ayına kadar, Yenilmezlik ünvanını orda bırakıp kaçtılar. |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() V-SONUÇ
Bu savaşta ikiyüzelliüçbin fidan kaybettik. Doksan yıldır, okumuş kuşakta var hala eksiklik. Türkiye’nin kuruluşunda Çanakkale fidelik, Nice cevherler keşfedildi bu savaşta, üstelik. İki yıl sonra, düşman burdan İstanbul’a dalmıştı. Ama Çarlık Rusya’sı da tarih dışında kalmıştı. Yeni Çanakkale’ye hazır mıyız, kalırsak mecbur? Vahşi süper güçleri birtek cihat ruhu durdurur. Allah korusun diyoruz da, biz çabalarsak korur, Gücü tam kullanmak, işte çabanın şartı da budur. Tekniğinle beraber aklın da olacak devrede, Böyle kaliteli bir nesil göster, var mı nerede? Görmez edilmiş gözler, uyuşturulmuş hep beyinler, Şahin akbabanın ortağı, çaresiz güvercinler. Akıllar havadadır görüşler hep belden aşağı, Gökte yıldız arar çukura yaklaşmışken ayağı... Değişmedi düşmanımız, dost bildiklerimiz bile.. Aldanma, yurdumuzun her yeri yine Çanakkale! .. |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57895
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çanakkale Cihadı Ve Nusret
Çanakkale Cihadı’na bakalım beraber, Sen de inceleyip gör, konuşuyor belgeler. Koynunda cihad fetvası, asker yırtınıyor, Komutan emir verdi, canhıraş çırpınıyor. Başında komutan, önünde amansız düşman, Aklında şehitlik, yürüyor geri bakmadan. Böyle gayret, böyle cesaret, böyle yiğitlik, Ölümüne yükleniyor kolay mı şehitlik? Bütün imkanlar seferber edilmesi gerek, Gayret, cihadın altında yatan büyük gerçek. Cihad edenlere Allah’ın nusreti gelir, Bu nusret, O’nun Kuran’ındaki vaadidir. İbretle bak, burda görürsün nice sahneler, Allah’ın yardımıyla doludur her an, her yer. Bazen Seyit Onbaşının rekoruyla gelmiş, Bazen Nusret Mayın Gemisi gözleri delmiş. Bazen denizlerde bilinmeyen bir akıntı, Bazen düşmanın karargahında bir takıntı. Bazen gelmiş bilinmeyen bir örtü şeklinde, Bazen silah olmuş askerimizin elinde. Bazen düşmanın gözüne çekilen bir perde, Bazen de dayanma gücümüz olmuş siperde. Bazen selvi ağacı, bazen de mezar taşı, Bazen düşmanı vururmuş kendi arkadaşı. Bazen toz yüklü rüzgara dönüşmüş, ters esen, Bazen bulutla ordumuzu saklamış gözden. Bazen haritalarda kaymış, dağların yeri, Bazen bağlanmış düşmanların basiretleri. Bazen şaşırtmış İngilizleri, Anzakları, Bazen kendilerine döndürmüş tuzakları. Bazen boş tepelerde Türk var diye korktular, Bazen olmaları gereken yerde yoktular. Bazen komutanın gemisi arızalandı. Bazen korku olup ayaklarına dolandı. Bazen telefonda arızalarla belirdi, Bazen komutanları kabus görüp delirdi. Bazen Peygamberler Türklere yol gösterirdi, Bazen görünmez ordularla destek verirdi. Bazen saat ayarsızlığıyla yardım geldi, Bazen küçük bir mola, zaferlere bedeldi. Bazen Mustafa Kemal’in göğsünde bir saat, Zafere giderken, kalbine gerdi kol kanat Bazen düşman tek bir rapora gözünü dikti, Bu hayati rapor, tam sekiz sene gecikti. Bazen albayları birbirlerine karıştı, Bazen nusret sebebi, içten bir yalvarıştı. Bazen düşman birlikleri çok ileri gider, Vurur onları gemiden gelen dost mermiler. Var mı bunlara hurafe diyecek bir nankör? Ancak olmalı ki; kulaklar sağır, gözler kör. Çanakkale’de iman, cihad, nusret ve zafer, Allahım milletime hep böyle zaferler ver. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
Konu Araçları | |
Görünüm Modları | |
|
|