|  | 
|  03-27-2009, 06:40 PM | #231 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   ödünç aldım bu gece hüzünleri;  ağlamayı unutmuş bir hayat kadınından! şiir diye mırıldanıyorum; mahrem bir gecenin üryan boşluğuna/ utanmadan... küflü,soğuk duvarlara çarpıp yankılanan/ sarhoş lakırdıları... ahşap bir odanın ıssızlığında; dua gibi geliyor insana! Deniz'in tuz kokulu sularından damıtıp içtiğim beyaz şarabı; eski bir Venedik sarnıcından aşırılmış/ fıçılarda saklıyorum... her gece karanlığın şerefine; bir hayat kadınıyla paylaşıyorum! — Şerefinize Olimpos Tanrıları — Şerefinize Poseidon'un; sürgün tayfaları... bu gece içtiğim şarabı şiir diye; bir hayat kadının mavi gözlerinin dehlizinden alıyorum... köpüklenen bahar suskunluğunu; kitapsız bir yazara yazdırıyorum. ödünç aldığım hüzünleri; enfiye tadında ciğerlerime çekerek! ve avuçlarımda ki ıslak şiirleri buz kesmiş kaldırımlarda; dilenen bir sokak çocuğunun yamalı parkasının zulasına bırakıyorum ihanet adımlarıyla hızla uzaklaşarak kefilsiz inayetimden kaçıyorum... ben ağlıyorum,başım ellerimin kıskacında hayat kadını ağlıyor,bedeni gecenin; soysuz karanlığında... ama o her şeye rağmen; yüzünde tebessüm provalarıyla gökyüzünün mavi tonuna çalan/ gözlerinin buğusuyla... eksik yaşanmışlıkların arayışında ki/ insancıkların arasında 'mendil' diye bağırıyor...içim kanıyor utanıyorum o mağrur çocuktan mendil almaya aldığım mendillerle kanayan insanlığıma; tampon yapmaya! utanıyorum; çünkü gözyaşlarını ben çaldım hazin bir kış akşamında kendi göz yaşlarımı şiir diye ben verdim o çocuğa soğuk bir kış gecesinin uğuldayan yalnızlığında yamalı parkasının zulasına ben attım ben attım o zehirli şiiri ben attım! biz attık; ben, sen, o, onlar... ismi insan,cismi hayvan olanlar! ben ağlıyorum şiir diye o çocuk ağlıyor ekmek diye söyleyin, söyleyin Allah aşkına hangi kıy tırık şileple uğurladık insan kalmaya çalışan yanlarımızı uğursuz denizlere... hâlâ dökmüyorsa gözyaşı hain çakal sürüleri; o vakit vurun kör bıçağı,vurun; aksın gecenin suskunluğuna kanımız sokak,sokak dilenip mendil satıyorsa yarınlarımız! 30/03/06 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #232 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   arka fonda;  ütopik içten tınısıyla dile gelmeyen eylemsel bir şiirin; resmini çiziyorum… bir aşk militanının heybetli dağ doruklarında kaleme aldığı; yasak sevişmenin kimliksiz kahramanı gibi! üşüyen parmaklarımla buğulu camları üstüne uzak ...soğuk yasaklı bir ülkeye kıvranarak yürüyen; hasret yüklü trenin… 02/Ocak/2007 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #233 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   Hatıralar dört bir yerde...  Gece; uyku yok gözümde Aşk acısı doldu yüreğe Yıkılıp kaldım orta yerde. Ölen kişi gömülürmüş; Ben de yaşarken ölmüşüm Gömün artık beni gömün Toprak ile dolsun gözüm! Dayanacak güç kalmadı Ne yürek de, ne bedende Oldum Mecnun gibi bende Halim Eyyub'un halinde! 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #234 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   Sıcak yatağında bir bakire  örgülü saçları dağılmış yastığa masmavi ıslak gözleriyle yasak bir sevişmenin artığı gayri meşru doğum sancısı günahlarına ağlıyor... Beyaz kozasında bir böcek muallak hayatının sınırında bildik yumru gözleriyle acılarını hesaba katmadığı yeniden yaşama dönüş hakkını kazanmak için kımıldıyor... Soğuk kaldırımda bir çocuk don korkusuyla, elleri avuçlarında elem kusan gözleriyle çaresizliğini arasına doğradığı kan kokulu ekmek kırıntısını kemirmeye çabalıyor... Torna başında, işçi bir adam saçı - başı kapkara yağdan gururlu gözleriyle karnı tok yavrusunun yarınını onuruyla kazanma sanatını heybesinde taşıyor... Mısır diyarında bir rakkase peçeli yüzü; ay ışığının şavkında günaha davetkâr gözleriyle iniltili dansının aykırı yanını tüm cesaretiyle baştan aşağı kıvranarak yaşıyor... Eskizler arasında bir şair şekiller çizen sigara dumanında yaşayan gözleriyle duygularının sezgisine aldandığı Mitolojik kahraman bakışlarını şiir diye sunmanın telaşını ak kâğıtlarla paylaşıyor… 02 11 2002 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #235 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   yalvarıyorum dokunmayın  doluyum bugün doluyum, dopdolu! ağlayacak gücüm yok; neler duymadı ki kulaklarım neler görmedi ki sefil gözlerim... bir muamma gölündeyim yalvarıyorum; gelin bulun beni yitik bir şehrin kızgın çölündeyim… 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #236 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   Sirkeci garı  sıcak bir Temmuz akşamı vedalar hep ağlamaklı... siren sesleri duygu sarhoşu kanatırcasına dokunaklı yorgun ayaklarım koşar adım hoşça kal ıslak yüreğim bir veda yağmuru yağıyor saatler ayrılığı vurmakta yelkovan akrebi kovalıyor -gidiyorum bir tren çığlığına kapılıp gidiyorum sevdiğim İstanbul denilen bu şehri bağrından bıçaklayarak masmavi akan kanını sarhoş kaldırımlara yayarak Eylül ikindisi yağmuruyla seni sende bırakarak içimde kan kusan duygularla yarı uykulu, yorgun yalpalayarak -gidiyorum gidiyorum sevdiğim uçurtması yırtılmış bir çocuk yüreğiyle içten içe ağlayarak sonbahar yağmuru hüznüyle sicim, sicim damlayarak Fırat suyu gibi derinden çağlayarak -gidiyorum isteksizim lâkin ayaklarım şu kırılası kahrolası ayaklarım yalnızlığa doğru / koşar adım ayaklarım laftan anlamıyorlar sevdiğim acımasız, kitapsız bunlar niyetleri kötü beni sensizliğe ölüme götürüyorlar -ölüme götürüyorlar sevdiğim unutma beni... 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #237 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   —Bülbüle Sitem-  İş midir bu senin ki ey bülbül Beyhude öter, öter durursun Dal incinir,gül gamsızdır gönül Dileğim huyun,dilin kurusun. Nasıl bir od var, yanar içinde Ölüm kurşunu, sanki dilinde Söz dinlemezsin onu bildinde Dileğim huyun, dilin kurusun. Soluklan biraz, yorma kendini Başka bahara sakla ezgini Zalim yar duymaz işte sesini Dileğim huyun, dilin kurusun. Düşürdün derman bulunmaz derde Uyku nedir, unuttuk sayende Mecnun gibi, gezeriz hanende Dileğim huyun, dilin kurusun. Etme bahçelerde, az gezmedik Sen varsın diye, bir gül dermedik Sevdin de sanırsın biz sevmedik Dileğim huyun, dilin kurusun. Bilmez misin yaralar feryadın Günlerdir beddua mı alırsın Sur üflense de, öter durmazsın Dileğim gülüne, kıran vursun. Dileğim gülüne, kıran vursun. Kasım 2006 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:41 PM | #238 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   —Bülbülün Ah-ı-  Seven seveni anlarmış bülbül Kederim seninkinden de beter Sevenin ah-ı tutarmış bülbül Derdine düştüm var bir yol göster. Görmez, bilmez misin ahvalimi Nasıl anlatayım bu derdimi Yar hasretidir yakar içimi Derdine düştüm var bir yol göster. Köz, köz oldu yanar ta ciğerim Gözler buğulu sevda tüterim Gündüzler gece, ağlar inlerim Derdine düştüm var bir yol göster. Çağlamaz, kurudu göz pınarım Nicedir hep boş yere ağlarım Naçar bir yara gibi kanarım Derdine düştüm var bir yol göster. Bilmezmiş aynı derdi çekmeyen Hemdert oldum, sen gibi inleyen Feryadına karşılık bekleyen Derdine düştüm var bir yol göster. Beni de dertlere sürdün işte Halim nice olur bu gidişle Ah’ın tuttu bülbül,gördün işte Derdine düştüm var bir yol söyle Derdine düştüm var bir yol söyle 07/Aralık / 2006 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:42 PM | #239 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   bana Sibirya'yı anlat diyorsun  anlatayım dostum,anlatayım hele sen; beni bana soruyorsun işte ben beni anlatıyorum dinle söylesene sen bana Lodos Şövalyesi harbice kaç masum yürek gördün; yağlı urganda çırpınan kaç geceyi yaşadın söyle toprak yerine kan kokan? sen hiç yalnız kaldın mı ömründe hiç ürktüğün oldu mu aniden işkence dolu *******de/titreyerek bir gece kanlar içinde uyanıp taptaze çelikten hançerlerle kaç derin yara gördün, bedeninde kaya tuzuyla yoğrulu! kaç parçanı yitirdin habersiz Sibirya'nın güneşsiz çöllerinde? yalınayak sürgün yaşadın mı sen kilometrelerce aç-açık Rusya'nın keskin soğuğunda kış ortasında su dolu hücreye günlerce kapatıldın mı de hele Rabbine bir kaç an sığındın diye! kaç gün yaşadın asil Şövalye söyle açlıktan ölenlerle aynı hücrede… ölülerle konuştuğun oldu mu/ yalvarıp özür dilediğin oldu mu pirinç yerine etinden yedin diye! miden azap çektir dimi sana? insan etinden insanoğlu yedi diye! hücre duvarlarına mısra,mısra işkence sonrası kanınla asırlarca silinmez yazıyla yaşadıklarını yazdın mı sen yazdın mı söyle… söylesene sen küskün Şövalye utanma; ayırma gözlerini gözlerimden saklama gözyaşlarını geceden bırak aksın yanaklarından/bırak ben; gözyaşları mı saklamadım saklayamadım.! hiç gün yüzü görmeyip işkenceden işkenceye girdin mi? yıllarca dört duvar ardında; tepende votka içip, raks edenlere içten,içe kin besledin mi sen? anlat dedin, anlatıyorum işte ben; beni anlatıyorum sana. su yerine, kendi kanını içip azık yerine, insan eti yiyip kaç gece yaşadın de hele! yok, yok insanoğlu ağlama anlattım işte; ben beni sana! ben; Kırımlı Sibirya sürgünü ben; Bektöre, ben Türk çocuğu Anadolu'nun bilinmez gururu ben; yedi göbek Osmanlı torunu ben,ben işte hayatını sorduğun kendisini anlatmasını istediğin/ kişiyim.... ben; Yunus'um,ben yorgun yolcu ben; Erdemir, ben Süleyman oğlu Sibirya'da yitirilen canın ruhuyum... 20.01.2000 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|  03-27-2009, 06:42 PM | #240 | 
| Aşmış Üye  Üyelik Tarihi: Aug 2007 Konum: İstanbul 
					Mesajlar: 281,268
 Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 İtibar Gücü: 57931 Rep Puanı : 34658 Rep Derecesi :             Cinsiyet : Erkek |   Ne yaşadığın devrin;  Ne de bu devrin… Devirlerin ötesindesin Tapınmasız bir kutsiyetin.! Sevgi değirmenisin… Ne Pagan ne Hristiyan, Ne de Müselman Sen her şeyden önce.! İnsansın, insan… Dinlerin ötesinde, Camilerin,Havraların Kiliselerin,Sinegogların dışında İnsanca sevmenin yanındasın; Cansın,canansın… Törensiz, kıblesiz Yaradana sığınan Ezgin ve ermiş bir ruhsun. Sen; Lisan-ı haliyle Yunussun… 03 Nisan 2005 
				__________________ Buraya Kadarmış ..   | 
|   |   | 
|   | 
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
| Konu Araçları | |
| Görünüm Modları | |
| 
 |  |