![]() |
![]() |
#681 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hülyâlarimdaki Dünya
Söyleyin nerde ruhumun dünyasi o diyâr, Ferhat gibi daglari yarip yarip gideyim... Eşigine baş koyup da aglayayim zâr zâr, "Ne olur gel, gel artik" diye feryât edeyim! Yillar var senin hayalinle avunuyorum, Kanayan şu gönlümde en onulmaz yaralar; Kimse bilmez nasil bir hicranla yaniyorum, Gözlerimden akan gönlümdeki hâtiralar... Ey tatli hülyâ bir şifâ sun kendi dilinden, Âteş-i hicranimi onunla söndüreyim. Vur mizrabini nagmeler duyur bamtelinden, Duyur ki onunla efgânimi dindireyim. Kaynak: Sizinti, Eylül 1998 |
![]() |
![]() |
![]() |
#682 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hülyâlı Mavilikleriyle *******
Her zaman ayrı bir ışıkla tüter *******, Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler... Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar... Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar. Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı; Budur bence karanlıkların ışıktan farkı... Her gece kudret gök kapılarını aralar, Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar. Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider; Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder. Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur, Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur... Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır, Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır... Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden, Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden... Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser, Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser. Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden, Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden... Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner, Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner. Denizler gibi coşar, köpürür duygular, Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar. Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade, Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1996 |
![]() |
![]() |
![]() |
#683 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hülyâlı Mavilikleriyle *******
Her zaman ayrı bir ışıkla tüter *******, Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler... Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar... Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar. Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı; Budur bence karanlıkların ışıktan farkı... Her gece kudret gök kapılarını aralar, Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar. Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider; Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder. Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur, Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur... Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır, Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır... Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden, Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden... Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser, Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser. Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden, Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden... Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner, Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner. Denizler gibi coşar, köpürür duygular, Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar. Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade, Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1996 |
![]() |
![]() |
![]() |
#684 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hüzün
Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor, Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk... Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk; Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor... Günler-******* hep ukbâ türküsü söylüyor. Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri, Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde... Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde, Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri; Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri... Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş, Dolaşiyorum ötelere açik koylarda; Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda... Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş. Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum, Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik; Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik, Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum... "Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum! Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek, Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin! Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin! Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk... Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk! Kaynak: Sizinti, Mart 1995 |
![]() |
![]() |
![]() |
#685 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hüzün
Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor, Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk... Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk; Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor... Günler-******* hep ukbâ türküsü söylüyor. Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri, Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde... Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde, Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri; Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri... Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş, Dolaşiyorum ötelere açik koylarda; Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda... Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş. Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum, Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik; Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik, Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum... "Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum! Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek, Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin! Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin! Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk... Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk! Kaynak: Sizinti, Mart 1995 |
![]() |
![]() |
![]() |
#686 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hüzünlü Gurbet
Beynim tipki bir sorular harmani, Hislerim ölgün, cevaplarim sisli; Gezer dururum yorgun ve avâre... Sarmiş bir bugulu hüzün dört bir yani, Kalbim annemin kalbi gibi hisli; Her hâlim garipligime emâre... Kulaklarimda hep bir gurbet şiiri, Her nagmemde bir poyraz serinligi... Düşüncem "veda" diyor bu yerlere. Ülkemden ayrildigim günden beri, Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi; Hasretim şimdi o mavi günlere... Gurbet yagiyor ufkuma muttasil, Bu semâda hiçbir şimşek çakmiyor; Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar... Insan, eşya ve varlik fasil fasil, Irmaklar bize dogru akmiyor... Ihtilâç içinde kalabaliklar. Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor, Kapali kapilari gökler-yerler... Ve madde katiliginda her biri... Burda rûha güzellikler sinmiyor, Tüter gözümde o bizim bahçeler; Nerde o yemyeşil bahar günleri?. Dog ey işik dog gönlümün içinden! Tasayla dolaştigim bu ellerde; Bana rûhumun sırlarını duyur.! Bir ses sun o eski bestelerinden, Şu hüzünlü şafakta perde perde... Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..! Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#687 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hüzünlü Gurbet
Beynim tipki bir sorular harmani, Hislerim ölgün, cevaplarim sisli; Gezer dururum yorgun ve avâre... Sarmiş bir bugulu hüzün dört bir yani, Kalbim annemin kalbi gibi hisli; Her hâlim garipligime emâre... Kulaklarimda hep bir gurbet şiiri, Her nagmemde bir poyraz serinligi... Düşüncem "veda" diyor bu yerlere. Ülkemden ayrildigim günden beri, Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi; Hasretim şimdi o mavi günlere... Gurbet yagiyor ufkuma muttasil, Bu semâda hiçbir şimşek çakmiyor; Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar... Insan, eşya ve varlik fasil fasil, Irmaklar bize dogru akmiyor... Ihtilâç içinde kalabaliklar. Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor, Kapali kapilari gökler-yerler... Ve madde katiliginda her biri... Burda rûha güzellikler sinmiyor, Tüter gözümde o bizim bahçeler; Nerde o yemyeşil bahar günleri?. Dog ey işik dog gönlümün içinden! Tasayla dolaştigim bu ellerde; Bana rûhumun sırlarını duyur.! Bir ses sun o eski bestelerinden, Şu hüzünlü şafakta perde perde... Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..! Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#688 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ikbal Yildizi
Ufukta ikbâl yildizi ve ardinda işik, Tomurcuklar üzerinde taptaze jâleler... Dün başka, bugün başka, zaman buna alişik, Bir bir umrânlaşiyor o eski virâneler... Tik taki kesilmiş bir saat gibiydi zaman, Ölüm sessizligine tutsak olmuştu beşer; Buzullara dönmüştü âdetâ bütün cihan, Gün döndü, diriliyoruz şimdi dörder-beşer. Tepeler mor, yeşil, sari, bütün renkleriyle, Dem vuruyorlar o mutlu gelecekten; Tüllenen şafaklar sirli güzellikleriyle, Ne büyülü besteler sunuyorlar felekten... Ufuklar masmavi, göklerinki kadar derin, Üfül üfül yillarin sararttigi yaylalar Ve meltemleşiyor kasirgalari kaderin, Her yerde bir başka türlü köpürüyor bahar. Yeis cadisinin artik büyüsü bozuldu, Zulmet delik-deşik, her yana nurlar yagiyor... Yollar, metai işik, süvarilerle doldu, Şimdi her ufukta ayri bir güneş doguyor. Diriliyor yeniden tarih, yüzünde peçe, Geçmişteki bütün ihtişamiyla rengârenk... Şanli maziler mutlu yarinlarla iç içe, Göklerin yerle ilk buluştugu günlere denk... Bir olma hummasi yaşaniyor için için Ve herkes daliyor kendi iç aydinligina; Germiş kanatlarini âdetâ uçmak için, Varligi canlara can Dost yakinligina. Ömrün en tatli rüyasiyla sürekli mahmûr, Yol azığı ihlâs ve sermayesi muhabbet; Dudaklarında hep ötelere ait fağfûr, Işık alıp ışık vermedeler ebed-müddet... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#689 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ikbal Yildizi
Ufukta ikbâl yildizi ve ardinda işik, Tomurcuklar üzerinde taptaze jâleler... Dün başka, bugün başka, zaman buna alişik, Bir bir umrânlaşiyor o eski virâneler... Tik taki kesilmiş bir saat gibiydi zaman, Ölüm sessizligine tutsak olmuştu beşer; Buzullara dönmüştü âdetâ bütün cihan, Gün döndü, diriliyoruz şimdi dörder-beşer. Tepeler mor, yeşil, sari, bütün renkleriyle, Dem vuruyorlar o mutlu gelecekten; Tüllenen şafaklar sirli güzellikleriyle, Ne büyülü besteler sunuyorlar felekten... Ufuklar masmavi, göklerinki kadar derin, Üfül üfül yillarin sararttigi yaylalar Ve meltemleşiyor kasirgalari kaderin, Her yerde bir başka türlü köpürüyor bahar. Yeis cadisinin artik büyüsü bozuldu, Zulmet delik-deşik, her yana nurlar yagiyor... Yollar, metai işik, süvarilerle doldu, Şimdi her ufukta ayri bir güneş doguyor. Diriliyor yeniden tarih, yüzünde peçe, Geçmişteki bütün ihtişamiyla rengârenk... Şanli maziler mutlu yarinlarla iç içe, Göklerin yerle ilk buluştugu günlere denk... Bir olma hummasi yaşaniyor için için Ve herkes daliyor kendi iç aydinligina; Germiş kanatlarini âdetâ uçmak için, Varligi canlara can Dost yakinligina. Ömrün en tatli rüyasiyla sürekli mahmûr, Yol azığı ihlâs ve sermayesi muhabbet; Dudaklarında hep ötelere ait fağfûr, Işık alıp ışık vermedeler ebed-müddet... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#690 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12104
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Inancin Ak Ikliminde
Kuşlar gibi pervâz etmekte sonsuzluga rûh; İç içe gönlündeki sırlı pencerelerden. Her taraf aydınlık, her yanda ayrı bir vuzûh; Binbir çeşit ışık dalgasıyla ötelerden. Önünde semâ, ve her yanda nurdan ırmaklar; Burada rûhânîler sonsuz sükûna dalmış. Aslâ hazân görmeyen zümrüt gibi yapraklar; Bu ölümsüz ülkede olduğu gibi kalmış... Hiçbir karanlığın uğramadığı bu yerde, Sonsuz’a uzayıp giden apaydınlık yollar; Dostun cemaline erildikçe perde perde, Vuslat şevkiyle yaylar gibi gerilmiş kullar... Duygularıyla denizler gibi köpürürler; Binlerce mevce kovalar binlerce mevceyi. Buraya yoklukla gelir, varlık götürürler... Çözülmüş bulurlar o çözülmez bilmeceyi... Yıldızlarla dizdize... ve ruh O Bilinmez’le, Başlar; hayâl edilen âlemler belirmeye. Iç içe girer artik (sezilen) (sezilmez)le; Teşne ezelden insan, bu menzile ermeye. Hülyâ bu iklimlerin altin kanatli kuşu, Engelleyemez onu ne deniz ne de kara; Kanat çirpar yükselir, devam eder uçuşu, Sigmaz olur artik yere, göge, ufuklara... |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
Konu Araçları | |
Görünüm Modları | |
|
|