![]() |
![]() |
#961 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uğrun Bakışlı Dilber Mist Semahı
1/: Zaman aslında zamanlarüstüdür, Mekansa dehr atının tekisine ilişmiş turna kanadı... Uğraş bile bile yanmaktır E eşittir em ce karenin şaşmaz narına. Yarına ancak bugünden kurulur burgaç düğünleri dönerek, Ki deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta... Baldıran dediğin bir lokma lokum, Engerekse kıvrım kıvrım patika olur şerbetli duygulara. Boşa çığırmam caney, lotus kokulu türkülerimi ben, Tandırlarda göğünmem ki gökler içindir. Gökler ise açar kocaman gözlerini ve muhayyilemin penceresini, Biteviye ve bin bir yıl kırpmadan izler uzaktan, O gün görmüş yüzünde engin mavinin... Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber, Yani mağmanın derununda kaynar biteviye saklı mist... *** Dedik ya canlarey! Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta... Kızıl ötesi kükrer, kırmızının bu yanında şeffaf anılar, Kahpe devran kıpır kıpır, Ve azgın zamanın sırlı kazanında çılgın aşk, Koygun alevler kükrer kapak arasından en yakın cehennemin, Yanar dili ay, Vay vay... yalanır damağı aşkı yudumlayan elem ehlinin, Ayrılık hırsla tutsak eder ölüme baş eğdirip, Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber, Yani lavların derununda çırpınır ha bire o saklı mist... 2/: Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta... Ummanların yarılan olgunluğu bakar Musa’ya, Oysa firavun bilmez yekpare olduğunu aşkın, Katre katre sızar bulutlardan melekutun gözyaşı, Şiir istiflenir en derin konuların sisli rafına, Ölü deniz ve koygun aşk koyun koyuna şimdi. Can toprağı serpseniz bile uyanmaz acı ile harcolmuş anı, Sönmez ne cehennem ne de yürek alazı su ile asla, Yabanıl cangılların inkarına yenik düşer saltanat burcu, Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber, Yani semanın derununda “can” çeker o saklı mist... 3/: Tekrarın avamiliği bağlamaz beni, Ki bin birinci kez düşerim fiziğin ve simyanın döşüne, Bir doğurgan döngüdür ki bizimkisi, Her enleminde bir başka boylam barındırır. Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta... Delişmen kızlar ise aşk ağacında alıç meyvesi, Durulur kızıl deniz artık, Durulur da yol verir kavm-i samiye tarih, O aslan ki başını kıraç bir vadiye yaslayarak dalar, Ellerini aritmetiğin şiirsel dizimine açar eşref vakti, Yüreğini ise teleportasyon hülyalarına... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#962 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uzak Leylalar Semahı
1/: Gözlerinde ocaklar yanan çalıcı kuşlar, Sular başında kan ve kinle açılmış kanatlarından, Ve burun deliklerinden üfürüyorlarsa zamanı ve öfkeyi, Kabzası gümüşlü aşk hançeriyle vurulmak düşer özümüze. *** Evet, bu karanlık *******de biz, Döneriz kevkebler gibi mavi elipsler üzerinde, Önden vuruluruz, tam kalp hizamızdan usulca. Döneriz bir kez daha seyyareler misali yörüngemizde, Arkadan vuruluruz, bu kez iki kürek arası. Akar kanımız kinimizi temizleyerek, İşte o zaman duruluruz... *** İnadına utançsız ve zalim bir devedir, Zamanları aşarak vahalarda oturan o dev. Ve de inatçı bir saltanat zebunu... Laylalar ol sebepten döne döne çöle vurur başlarını, Ve upuzak düşerler tahtında kurulan mecnunlarına, Saklaya saklaya göz yaşlarını... 2/: Oyar zamanı ve duvarı bir kabil ustalığıyla, Her can dönerek pergelinde cem vilayetinin. Mühürdarlar son sayfayı aşk ile damgalarlar, İpince bir galeri uzar her yürekten bela'ya, Her beyinde bir yol çizilir uzaktaki leyla'ya. *** Son konuğu göçmüş olsa da arı duru görmenin, Kendini, Üç konak ötesini, Ve kırk menzil karanlığı... Yıllar öncesini yüklenmiş kervanlar gelir bu güne, Zincirleri paslanmış develerin gözleri som altından ya, Kilitler kırık olsa da ne ki babil bahçelerinin? Sığındığımız kalelerin, Hatta bin fit çeken burçların, Birer birer kağşasa köşe taşları... Kendileri yedi mekan uzak da olsa, Suretleri alnacımızda ışılar leylaların. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#963 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Üç İşaret Semahı
1/: Ay canlar canı ey! Dinimizle tuttuğumuz kozmik deftere, Can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke... *** Göğsümüzdekine güvenmemiz tez getirir nihayeti kapımıza. Şahsi tarihimizde, Delirmişliğimizin de bir hududu vardır, Uzanır eşkin taylar burcuna dek ara vermeden. İçimizdeki mahpus damak cidarımızı yalar, Ve iştah ile yakalar bizi, büyüttüğümüz heyula işaretler. 29, 30, 31 ve 32 de olsa harf sayısı alfabelerde, Can da canan da üç işaretle yazılır ancak: A, şe ve ke... *** 'Hayır canlar istemem hayır! 'ın anlamı nedir? Nedir Füsus'un gizemi Araboğlu Muhittin destanında? Ya da çöl kokan satırlarında neler iniler Nesimi Seyyit? ... İsteriz sırra dair ne varsa, ağlayarak giderken kurban olmaya, Ol sebepten bir ayinde bile pek çok yıldız kayar semadan. Kül ve ter fışkıran her hücremizden, Delişmen arzularımızın atlıları koşuşur dörtnala. Beynimize dolanan her koşuda, asumanın uçuk mavi yaygısıdır, Gözümüzde burgulanan ateşten parmak ise, Bir fani pirin ikazıdır sadece yaşamın akıl ermez düsturunca. Can da canan da üç işaretle yazılır bu düsturda: A, şe ve ke... 2/: Tutar bağlarsa bir kafası kıyak peyiğin avazı, Orta yerde kıskıvrak beni ve cümlemizi cem'an bire, Habire yıldız doğar her sabah bitiminde. Bize şu karşıki akşam üstlerinin el edişi var ya, Cümlemiz onun dayanılmazlığına dayanırız boşlukta durup. Gölgemizi uzatıp arzumuzu kısaltırız ama yine de, Yüz yıllar alır ulaşmamız beklenen yere. Ol yerde bile can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke... *** Durur, Ve donar Ve kalır zamanın harmanında bir an, meyyitse yürek. Yalnızlığın ten yakan kançılaryasında lahuti mührün şekerrengini, Ve yok olmayı kalabalıklar ortasında tadar her can. Yollanır güneşe boynu bükük selamlar, Sımsıkı yan yanalığımız açılır kainat eninde. Dönsek de eksenimizde revan olduğumuz yoldan, Dönmesek de buruluruz ışığın kirmanında... Zira ol revanda can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke, Kurbanız bir tekine... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#964 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Vazgeçtim
1/: Ne olsaydım? Ne olsaydım? ... Mesela bir kuş olsaydım Yuvamı bozsaydı yaramaz çocuk Kırsaydı yumurtamı acımadan hiç Kafam yarılsaydı sapan taşıyla Tüyümü yolsaydı nasırlı eller Tüfekler patlasa dan dan! Aman...aman Ben vazgeçtim kuş olmaktan. 2/: Ne olsaydım? Ne olsaydım? ... Mesela bir ağaç olsaydım Gövdemi delseydi bir ağaçkakan Çocuklar tırmansa ince dalıma Üstüme kar yağsa ocak ayında Kökümü kemirse o hain kurtlar Oduncular kesse genç dallarımı Baltalar doğrasa dan dan! Aman...aman Ben vazgeçtim ağaç olmaktan. 3/: Ne oldum? Ne oldum? ... Sonunda bir insan oldum Doğdum çığlık çığlığa Annemin sıcacık kucağına Gülerek büyüyorum şimdi Hayata yürüyorum 'Bu iyi.' diyor babam 'Bunlar bunlar da kötü.' Güzeli de görüyorum çevremde Çirkin olanı da hem de Her gün bir şeyi keşfediyorum Yeniden öğreniyorum dün öğrendiğimi İnsanlığımla övünüyorum... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#965 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Alın Size Bin Kelvin fisyon ve Aşk
1/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Bir gümrükte kesilmişti önümüz. Sarmal şehre giremiyorlardı mikrodalgalar. Ancak kuzeyden gelen barbar takımı on üç parsek ilerliyordu. Ne ben gireyim, ne de argon kütle çekime. Diyorduk ya: Füzyon üşütür bizi. Alın size on beş bin kelvin fisyon öyle ise. Ne kütle ne de dijital zaman kayzeriydi tahta çıkan emperyal devirlerde. Ne de bu sektörde. Ya da nereden gireceksiniz kinetik yasaklamalara? Ayrıcalıklı değil hiç kimse... 2/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Pozitron diye bir şeydi karşılaştığımız harpçi. Ve soruyordu bize kutsal yolu. Biz de ne kördük ne de topal neticesi. Oysa herhangi bir yerden girebilirdi radyoaktif fiziğe. Yani izan kitabının yalancı aşk zamanına ya da. Ama bizim şiirimize asla! Daha doğrusu artık girmek istiyorduk biz de samanyoluna. Ama bir türlü bunu beceremiyorduk biz. Ve zavallı nötrinolar. Muhtaçtık bir atomik nefese... 3/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Araftaydık. Siz ise arasatta... Bizim şiir yazıcıları da ara evredeydiler şimdi. Yani sorana yolun tersini işaret ediyordular. Ancak paralak ölçüler içinde kalarak. Yüreğimize egemen oluyordu bir kızıl dev. Ve üç yüz elli kilo parsek bir ölçümle doldurduğumuz kahrımızdı evrendeki. Ve fizikteki. Ve metasimyadaki. Ve atomertesi... 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#966 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Zebercet Şah Semahı
1/: Dönerse can, Menzili ırak olmaz. Aha şuracıktadır arzın ekseni, Celalettin kirpik ucunda canın, Mansur pamuk pamuk atmada alemleri.. *** Öyle ise biz de döneriz. Neredeyse sabah atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız. Ah yüreğimiz, Yüreğimiz ah kan içinde gezinen, Vesezinleyen aşk ve ışk'a dair ne varsa bu alemde... Burada bu akşamları da siyaha boyamışsa gaflet ustaları, Ama pas tutmaz muharipler uyanırlar erkenden, ilk yürek atımında, Ve sürünürler nurdan kefenlerin turkuvaza çalan beyazlığını. Beyazın aşk ve ışk'a kestiği bir andır ki bizimkisi, Hakik taşlarıydı sanırız izimizle öpüşen. Bir yarı gece de geçti elimize zebercet şahı. Gaflet ile dövüşen mahmur yüreklerimizin azalan gücü, Kurban verdi on ikinci konakta son muhafızı. Böyle anlarda, Bir pir ki sakalında mevsimlik bulutlar gezinen gökyüzüdür, Ve yağmurlara binerek hallaç olur pamuklar diyarında, Karanlıklar yayılır perde perde dam aralarına, Tan yerinde parlayan ayna ise ilk aslanın gözüdür. Mahmuzlarımız çivilenir arzın böğrüne, Neredeyse sabah, atımızı oralara süreriz çünkü, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... 2/: Ne olaydı? Zaman denen burgaç gibi biz de, Ve neler olaydı yıllar evvelinde gizemli bir denizde, Bela'nın kuzuları yüzseydi... Ve gözlerinde meşaleler yanan meydanın şahı, Kutlu libaslar giyinseydi kefen yerine... Ya bir bayrak çırpınışıyla gezinse Horasanlı yitik can, Ya da kan ve kum ve tarih harmanında bir zıpkın rüzgar esse. Yüreğinde taş kaldırımları döşeli karayağız hakimler, Ya da yeşil bir tekinsizlikte dağlanan gözler, Durulsaydı Sıffin'de, Hurmalar şerbete dursaydı muallanın bereketinde... Dönseydi Şam, Çünkü dönmedeydi her zaman Sıffin'den arta kalan öksüzler. Öyle ise ömür dönümümüzde biz de döneriz turna kesilip, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve yetimler neredeyse orada döner semahımız, Ahımızla saltanatı da yakarız, Hariçte bekleşen kararmış ardıç ağaçlarını da... 3/: Tuttuğumuz her bir kınalı parmak kılavuzumuz olur, Bu belki sonuncu kıvrılışımızdır katardaki hız ile, Bir daha uğramaz o pembe düşler derelerin çakıl taşlı yatağına, Miadı tamamlanmış bir demir zincirdir zaman yatak ve taşta... Delişmen gözlerinde çiçek açan altın kızlar diyarının, Uzaklardan uzanan beyaz entarili çöl çiçekleri, Ne susamışlığımız ve ne de acıkmışlığımızdır bizi bağlayan, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... 4/: Pınar başucundayken oruca durur aşkın adamı, Yani aşk ile kuruyan dudak ölüm ile halleşir, Muharrem kervanı zor yol alırtakvimlerin mekansız yollarında, Ancak yüreklerden tez geçer. Eğer ummanlar köpürüp kurutmazsa çölün şikayetini, El aman karanlıklardan ay can... Bilin ki, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#967 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ver Elini Oyunistan
1/: Karanlık yatak odama Yatmadan önce gelmemişse Masallara can katan annem, Söylememişse uyuyan prensesi Dayanır o korkunç ses enseme Haber veremeden ben kimseye: 'Aç,' diye haykırır kara kâbus Zorlanır sürgülü kapılarım, Yavaşça, 'Sus,' derim; 'Sus! ' 'Kapıları zorlamak tehlikeli burada, Girmek yasak düşlerime.' 2/: Karanlık yatak odam aydınlanmışsa Yani ben yatmadan önce gelmişse Masallara tat katan annem, Dinlemişsem tembel Ahmet masalını Açılır sürgülü kapılarım Dalarım rüyalarımın sıcacık kucağına Tepemde asılı duran güneşe el sallarım. Öptürür nurlu ellerini ay dedem. Kolay benim için yıldızlara ulaşmak. Siz de ısrar etmeyin boşuna Burası benim özel dünyam. Yassak hemşehrim düşlerime girmek. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#968 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aşk Ovasında Dumansız Ateş Sakini
1/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Sular yarıldı. Ardı karardı okyanusların. Marz adlı bir Zombardı okyanustan doğrulan. Ve Atlantis... Ateş krallarının gözlerinde turkuaz bir soyutluk. Ve boz rengin yanıp söndüğünü görüyordu Mu'nun uçsuz bucaksız ovalarında dumansız ateş sakinleri. Sonra çatal dilleri ile kırmızılar geliyordu kutuplardan. Ardından turkuvaz derili huriler... Serin ekvator yöresine. Yalaz renkli atlarını meşale kılıp... Ve dünyanın ateş ırmaklarından sulaya sulaya. Oysa haksızdılar davalarında... 2/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Alt zamandan bir başka ırk... Kırık mızraklılar ya da. Onların da uniform ölçüleri orta bir kararlılıktaydı. Şiir yazıcıları da susuzdular. Ve birer bardak istiyorlardı. İlk ve kızıl Volga’nın dolaylarından ilk günahlarını işlemek için. Kızıl gezegenin yeni müdavimlerindendiler onlar da bundan böyle. Ve soyut türkülerdi lisanları. Karşı kabileden olan yanmaz ateş canları teber tebere. Aksi ve asi... Şimşek ibrişim iplikler abalarında... 3/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Şifasız bir bunalımdı bulutlardaki. Zaman canla yarış halinde. Ölüm ve doğum iç içe. Ama hem aspirini biliyorlardı tayifeyi latif. Ve hem de aynı anda heroin diye bir şeyi... Bir başka ilacın daha muhtevasını ex tabletlerine dönüştürüyordu simya dilinde ruhban. Işık diyarına yolluyordu ardından. Tayf ölçümleriyle yine endazedeydik. Çünkü bizdik ve acizdik. O anda şiir yazıcıları gazel derdinde... Şifalara gebe arzhanenin biraz daha genişlediğini hissediyordular. İlk dalga boyu salınımları zihnimizi sallıyordu galiba bizimse. Lokman şifalı ot aramada arzın ilkel savanlarında... 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#969 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Verin Ulan Kılıcı
1/: İstila altında bedenim İstilacım kalıcı. İstilacım kalıcı. İstilacım kalıcı. İstilacım kalıcı. İstilacım kalıcı. ........ 2/: İstila altında beynim Verin ulan kılıcı... İstilacım gidici. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#970 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aşk Zamanını Ölçebilmez Saatler
1/: Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman... Her yürekten öfke ile... Er dileyen bir merdi meydandır yaşam. Zira an be an yüreğimizden ezgiler yükselmede. Duyuyoruz kimse duymasa da acılarımızı biz. Hepimiz koro halinde uluyorduk. Motorbot ezgi sayılıyordu kılıç tınıları savaş çarpışmalarında. Kurşini özlemlere vuruluyorduk dan dan! ... Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman. Çünkü an da kocaman bir çağı kaplıyordu. Ölçüsüzdü çoğu zaman... 2/: Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman... Klimanjaro'nun iskeleti örülüyor. Zirvedeki karları kurtlar dişliyorlar. Bizse eteklerde yeşil kilimler gibiydik. Hayattan aldığımız tezkereyi bürünmüştük mezar yolunda. Yani bir aşk ve ışk hanedeydik ki yanakları enerjik bir tazyik altındaydı. 3/: Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman... Yıldızların yüzleri kızıldan mora çalıyordu. Ve hatta onları kapı dışarı ediyordu hadsiz basınç. Binleri bilen on binler eğitiliyordu kadim tapınaklarda. Uzaklarda utangaç bir galaksi yeni yeni seçiliyordu. Zaman Pitsagor akademisinin sayılarını sahipleniyordu. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. Aman! diyordu dehşetle patlayan her gözün altındaki dudak. Bir yaman... 3/: Dedik ya ey ehli şiir... Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
Konu Araçları | |
Görünüm Modları | |
|
|