![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() GİTTİĞİN HER YER YALNIZLIĞIMDIR
şiir biter sen gidersin ne kalır geride yağmur yağar ıslanır kirpiklerim savurur yüzüme ayrılığı şehir bir ben yalnız kalırım şiir biterse senin gittiğin her yerde yağmur yağar üzerime ateş üşür acı kanatır kendini sen yine de gidersin silerek ardındaki ayakizlerini bir bela olur yaşamak senin gittiğin her yerde uçurumlar büyür aşka şiir biter büyür o mavi derinlik sabah çözer gecenin gizini ipi kopan bir uçaurtma yalnızlığına ağlar gökyüzünde senin gittiğin her yer yalnızlığımdır benim
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() HAYATI İHLAL EDİYORUM
bir bu kalmıştı yapmadığım itiraz mecbur hayata bizi temize çıkaracak bir tek sözcük bile yok yakılmış köyler kadar küliçindeyiz ihtimal ve ihtiras bir intihar biçimidir aşk illegaldir astarı devletin iğfal edilmiş katiller vakitsiz infaz eder adamı bütün kediler ağlar müntehir halime yenik düşer siyanüre damar ihtimal. ihlal. infial ve ihtilal bu dört sözcüğe gömdüm hayatı dalından kopan songülün kalbimi kanatan dikeni. ihtimal infial. ihtilal ve devlet kaybedilen hayatlar kuşatır kirletilmiş gökyüzünü ey aşk! iğdiş edilmiş suretin için kılıç çektim kalbimdeki nasıra ihlal ettim hayatı boğdum hayatı yalnızlığımla paramparça aklımdaki bomba
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() İĞBİRAR ÇİÇEĞİDİR DOĞU
doğu'nun çeşmesinde yıkadım acılarımı hangi yaprağa ellerimi sürsem kanıyor sesimde kağıtlara dökülen yangın kokusu var kürt evinden çalınmış gün gibi yaralıyım doğu'nun çukurundan kopan dağyelleri ölüme çoğalan göçebe kervanına benziyor hangi yöne yürüsem çekiyor beni koynuna sanki bir uçurtmayım aşkın yeline savrulmuş sevgilim bir hoşcakal çığlığı doğu'nun çatısından dünyaya fırlayan bir kiremitim diyarbakır bir eşkıya hikayesidir yeni yetmelere mardin süryani nakışlı bir gerdanlıktır sevgili boynunda dağlara ve gökyüzüne kardeştir hakkari bitlis bir ermeni türküsüdür van'a karşı siirt atlasın ortasına saplı bir acem hançeri bölünmüş bir ırmağın küfrüdür urfa sevgili zulasında ışıldayan umut dağın bittiği yerde bir komdur adıyaman elazığ dersime kurulmuş bir pusu içimdeki ormanı tutuşturan bir alevdir sıvas sevgilinin son mektubunda yazdığı kanayan bir iğbirar çiçeğidir doğu ben hangi yöne yürüsem kesiyor yolumu ben bir kum saatiyim doğu'ya akan annemin oğul acısıyla kırılmıştır kalbi gözyaşlarının acısı demlenir dağlarda vurur efsunu anadolunun yüzüne ben nereye gitsem doğu'nun tutsağıyım
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KUŞ YUVALARI
sen bir kırlangıçsın bahar sevişmelerin yorgunluğunu gagasında taşıyan belki de bir serçe yüzünde yapraklar sallanır pencerelerde perdeler uyur kanatlarında aşkın yükü ansızın gelirsin göğsümün baygın kapılarından yüreğime sızan serinlik yakar memeuçlarımı sen bir güvercinsin kanatların tutkusuna sadık belki de bir kumru sabahın ezan sesini kovan akşamdan kalma uykusuz teslim olan yalnızlığımdır bu bir başkarıştır baykuş gözlü *******e bir kanaryasın belli ki dar geliyor kafesin sana öyle karanfil öyle gülki dünya bir bülbülsün aslında yarına budanmış dutuyla çareli bir yalnızlığı yaşayan bu ise benim sen olmuşluğumdur
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KUŞLARI KİM ÇALDI
gözlerimde daha demlenmeden yıldızlar yetimliğimi asarım kirpiklerime her gece yüreğim bir yavru kuş olur ellerim ekinsiz bir tarla unuturum yazdığım şiirleri yakılan kitapların öpülesi külleridir savrulan şehir yüzlü avuçlarımdan doğumundan başka geleceğim yok bilmiyorum adımı yaşımı göçmen kuşlar çaldı uçurtmamı nerdesin anne bir kor gibi yanıyor yüreğim çoğalıyor kuytu yerlerde sahte gülüşlü insanlar silinmiş bir yazı oluyor dudaklarım nerdesin anne toprak yalanlıyor ölümü kaç zamandır günaltında seni ararım. bulamam yetmeden yetim kalırım camii avlusuna bırakılmış gibi yorulup yıkılırım düşüncelerimin yalnızlığından deniz olmazsa nasıl yaşar martılar nerdesin anne adressiz mektuplar gibiyim göçmen kuşlar mı çaldı seni anne iyi ama kuşları kim...
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KUŞLA BENİ
sana diyeceklerim vardı ne çabuk bitti gece yeni bir ayrılığa açıldı pencere sana seveceklerim vardı esrikliğim. çıplaklığım. terim iki yanım uçurum böyle nasıl çekip gidersin gel.. atma beni sensizliğin koylarına boğulurum gölgen yüzüme düştü yüzümden gözüm düştü neyin nesi bu ayrılık kahır canıma düştü gel.. sürme beni ekinsizliğin toprağına kururum bir yanım gül kopması öbür yanım dalsız ağaç kurudu ırmaklarım bak yağamıyorum bulutuma gel.. ağlat beni mendilene sevdanın ve kazı tırnağınla çürüyen yanlarını hayatın serçe kanatlarında hırçın çığlıkları büyür sevdanın ayrılık ekmiş özlem biçmiş bu kadar yaşım darmadağın gel.. topla beni alfabesinden ömrün çoğalayım yıldızı süpürülmüş sabahlarda güneşli çocuğun gibi büyürüm koynunda sığınıp dudaklarına dilin olurum suskunluğunda gel.. sar beni rengine gözlerinin yanayım günortasında havalarımda sis var yüzümün tülü yanık kuşatılmış bir kentte direnen bir tutsağım çakıltaşı tuz ve kum gel.. yaz beni kanadına martıların savrulayım yakamozlardaki ışık sensin martılardaki hüzün ben yelkeni kırık bir sevda nasıl boğuşur dalgalarla gel.. yarınla beni geçmiş denilen yamalı bir bohça ılık nefesinle okşa yüzümü çokla sevdamın ayakizini kim umursar yoksa dalından düşen yaprağın öyküsünü gel.. çiçekle beni saksısında aşkın güzelleşeyim gittiğin yollar kadar uzarım söylediğin şarkılar kadar susarım bulutuna yağan yağmur olur kendi kendimi boğarım gel.. çaresizleme beni karşısında ölümün çürürüm senden sonrası ölüm ayrılık diye bir şey yok hem kimi inandırabilirsin terkederken beni öldürmediğine gel.. cinayetleme beni intihar aşka günahtır susamış bir çeşmeyim: paslı yağmursuz bir bulutum: puslu dalgasız bir denizim: sisli kıyılarım çalınmış martılar küskün kipriğimde mavi bir damladır hayat ağlasam sonum olacak gel.. hiçleme beni üzümdür şarabın tadı esrikliği hikayesi sabahları bozuluyor güzelliğim sen böyle giyinirken ayrılığı koşarken bensizliğe yaprağıma sonbahar düşüyor gel.. çirkinleme beni mutlu portreler çizelim güneşli yüzüne sabahın kelebek ıslığımla sararım tenini uzanıp körpe memelerinin arasına kovarım allahı romanımızdan bırak peygamberler oynasın eski oyunlarını biz tenimizin acıya direnişiyle kendi dünyamızı kendimiz kuralım gel.. dinsizle beni ezan sesleri çocukların oyun saati olsun umutla başlarız sabaha sevişen iki nehir gibi çoşkuyla karışırız güne ve çalıp her evin kapısını bir demet gül bırakırız önüne gel.. sokakla beni bakir bir dünya olmasın hayat sensiz sigara içerken kendimi içerim biraz da emdiğim nikotin savurduğum ömrüm olur vatkitsiz kavuşmalarla paylaşılmaz ki yalnızlık gel.. alevle beni eski bir mektup gibi yakalım saçını yalnızlığın (son söz) yüreğimin titrediği yer aşkın yarası yaşlı bir kuş çırpınır avucumda gökyüzü evimizin çatısı olacaktı yüzümüzde hayatla boğulurcasına bir kaynaşmışlık yüreğimizden aynı mezraya ırmaklar akacaktı ve rüzgarda ömrüme yağacaktı saçların gel.. kuşla beni uçalım birlikte yaşanmamış günlere.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() LAMİA
I. damarında siyanür dolaşıyor şehrin aşk bizden güçlü. bizden uzak cinnetli bir cinayet saklı gelen her günde eksiliyor bizim olan zaman. kederli sarsak ben öyle uzak durmayı bilmezdim insanlar geçerdi kalbimden acıtarak düşlerimi geçerdi bakır bir sürahide kanardım iflah olmaz gençliğimi gölgesi vuruyor şimdi sağılmayan bir yaranın yalnızlığın üstüne uzak bir şarkı gibi düşüyor kalbi kanıyor şehirlerin lamia avucuma akan sudan anlıyorum bunu bilmezdim ben sofraya erdemle gelen ekmek gibi uzak durmayı sevdiğim şehirlerden II. sana hayatı tutsak alan acılardan söz ediyorum adli tıp morglarına takılı kelebekşarkısı dalından koparılan yaprakağrısı sana yüzünü dağlara dönmüş hayattan sözediyorum şehir sansartuzağı kondular ağıt halkotobüsleri üryan sabah felaketlerle çalıyor kapıları kadavrasız yaşamın çağıldayan sevdası aşk bana kahır lamia. bana serkeş sana oğlu kaybedilmiş bir annenin acısıyla sesleniyorum ben ölürüm lamia nefes alarak kalbim çarparak şehrin belleğini zonklatarak ölürüm salgın vebadır şehre kayıpoğulsancısı bitirim mahçup gayriresmi yıkar tahtını saltanatın korku öde çığlık anamın sancısına karışır ben yeniden doğarım lamia bir avuç et üç gram kanpıhtısı sonrasız canhavli çağötesinden kalma bir fosilim anamın evlat deyip bağrına bastığı III. çocuk yanıma tetik çekiyor hayat her sabah başka yerimden vuruluyorum uyumsuzluğun kahredici sessizliği şehirler teslim alınmış lamia aşka ayakbağı şehirler ankara: yürüyen bir sürgün salyangoz burunlu sıvas: yüreğimin tuncunu eriten yangın istanbul: iki yakası biraraya köprülerle getirilen zavallı ne verebilir ki hayata karavana yaptıran bir aşka ben sabahı vuran sürmanşet haberim lamia "teslim ol çağrısına" aşkla karşılık veren adını kurşunkırığı camlara çizen dilinin ucunda patlayan ateşim dağla kuşanmış bir bildiri gibi parçalanırım şehrin koynunda IV. benim aşk dediğim lamia. aşk bildiğim bombalar arasında yiten tozbulutlarının taneciklerindeki günışığı dağın koynundan kopup gelen rahmine akıp giden ateştohumu kefensiz gömütsüz meçhul denizler kervanı benim aşk dediğim aklı çürüten tez dağdan kopan ezgi ben bir deprem uğultusuyum lamia yağmurlu bir kırlangıç kanadı kaynağını arayan ırmak semah duran turnadirenci inerim birgün şehrin koynuna gecenin yıldızını koparan sabahın ilkışığı gibi şehrin cenderesinde yangınlara sarılmış bir annenin ateşli yüreği gibi inerim yakarak yokluğun acısını sığmaz şehre içimden kopan fırtına çünkü aşk değil bu lamia. herşeydir parçalanır şehrin rutinağrısı sel olurum oyunlarda unutulmuş afet bir çocuk varoşlardaki delikanlılığın vitrine vuran hıncı gençkızların kitabaralarında kuruttuğu falpapatyası sabahına kahır düşmüş kalpağrısı devinen ve kirlenen bir yalnızlıktır şehirkalabalığı acılarını bas yarama lamia. yoksa vurur beni de aşka kasdeden bu çaresiz hayat V. sana sabahın sisini kalbine sarıp şehri süpüren genç bir çöpçünün aklından geçirdiklerini sesleniyorum hergün dolup boşalan sırça bir okyanustur şehir dediğin yağmursuz riyakar ölümkurusu ah... lamia sen umuttan daha güzel şeyler de olduğunu öğrenemedin dolarla markla tercüme ediliyor yaşam sanılan yanılsama artık aşkını leylekler kanatır senin diplomatik ihanetlerde ziyan olur bahar dellenmiş bir tetikçi düşürür korkusunu şehrin ihanet dolu avuçlarına lamia... güzelim aşkarasında unutulmuş gültadım şehri kuşatan hayatın gücü erişmez aşkın doruklarına zehir bir hançerdir saklı durur yaranda ağla...ağla... ağla karışsın gözlerin dağların kıvrımlarında çoğalan tozkabarcıklarına ben artık şehirlerde yaşayamam lamia
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() MÜEBBETLİK KAVGA
herhangi bir kıyısında tanışıp dünyanın iki hırçın güvercin telaşıyla sevdik hayatı ve kavgayı ay düştü. yıldız koptu. güneş doğdu yüzümüze karanfil kokulu düşler yaşadık mapusluğumuzda yakarak avucumuzda özgürlük ateşini -a- yastığımı ver cürüm. başım ağrıyor gece duyabilmek için dünyanın bütün seslerini gökyüzüne bakıyorum koğuşun penceresinden kadife bir ayın önünde yıldızlar oynaşıyor ve birden pencerenin camında buğulanıyor suretin -gazetecilerin flaşlarında yorgun yüzüyle hayata gülümseyen bir 'terörist' kız oluyorsun- ellerin çiçeğe durmuş güneş vurmuş alnına dimdik ayaktasın işkencehanelerde ölmüş yoldaşların anısına yastığımı ver cürüm. başım ağrıyor -b- nişanlayıp uzak bir yıldıza gözlerimi düşünüyorum sahi nerede tanıştık biz ne zaman böyle kaynaştık ve ne çok şey böyle ne çok şey paylaştık o günleri biz yaşadık gördüğümüz düş değildi kan sıçradı beynimize gererken kaslarımızı elektrik çırılçıplak yandı etimiz beton gibi çarparken vücudumuza su ve sildik gizleyerek kendimizden bile yüzümüzden akan iğrenç kirimizi hücrenin duvarlarına o günleri biz yaşadık gördüğümüz düş değildi ihanetin ve direncin ateşi içinde korktuk kendi gizimizi gizlemekten çatladı direncin iğbirar çiçekleri avucumuzda düşünüyorum uzak bir yıldıza nişanlayıp gözlerimi -c- ihanet değil belki bu. yüzünü gizleme fareli köyün çobanlarının utancı yüreğimi yakmıyor artık alnım açık elegüne karşı başım dik içim kavga ve sevda dolu müthiş kendimle barışık oysa içten içe yiyip bitiriyor kendini en yakınım ve göstererek azı dişlerini ağzınca saldırıyor aldırmayıp diyorum ki ona ayakları yere sağlam basmak artık iş değil bu çağda toprak da kayıyor dostum insanın ayakları altında toprak da kayıyor toprak da toprak bastığın yere iyi bak ihanet değil belki bu. yüzünü gizleme -d- bir bardak su verir misin. içli bir türkü yüreğimde ince yağmurlar çiseliyor şimdi bu doğurgan yüzlü *******inde nisanın tahliye muştusu geliyor uzaktaki bir dostun çığlıklarla uçuyor gecekuşları başımın üstünde morkanatlarına takıyorum kirpiklerimi afacan bir çocuk gibi sevinip ben de çıkıyorum onunla özgürlük şarkıları söylemeye lacivert dağların kurşuni yamaçlarında -ve ikimiz birden durmuşuz da sanki dalgaların kıyısında ellerimizi uzatıyoruz yakamozlara ansızın portakal çiçekleri açıyor avucumuzda konuşmadan öylece duruyoruz yanyana sen gökyüzüne dikiyorsun gözünü ben suya düşürüyorum yüzümü ve birden gelincikler yağıyor martıların kanatlarından karışıyor sularına akdenizin- bir bardak su verir misin. içli bir türkü -e- saat kaç oldu şimdi. neden herkes uyuyor sessizce açıp yeniden okuyorum yazdığın bütün mektupları kök salıyor yüreğimde gizli bir sarmaşık aralıyorum geçmişin tülperdesini o zamanlar orada herkesin adı ULAN'dı ve her asker KOMUTAN'dı oysa şimdi burada onların hamlamış ezgilerinde yoksul bir direncin türküsünü dinliyorum o günleri biz yaşadık gördüğümüz düş değildi a blok. zemin. birikiüçdört aslankafesi tecrit ve bilcümle mamakta yüzlerce insanın içinde 42. güne erişen bir avuç insandı ki yüzakıydılar mamağın o günleri biz yaşadık bir düş olamaz bu haydarım bir düş olamaz bu sezai ve adlarını unutup yüzlerini unutmadığım dostlarım bir düş olamaz bu sorun raci tetikin korkularına ayrılık ve ölüm nasıl gerçekse ve acıları ne denli büyükse öylesine gerçekoğlu gerçekti herşey ve öylesine büyüktü acı ve utanç çırılçıplaktı saat kaç oldu şimdi. neden herkes uyuyor -f- -arif acar'a çayı avluda içsek. yarın hava güzel olacak yitirilmiş bir duygunun dayanılmaz kederidir bu o zamanlar yaralıydı yaşdığımız aşklar şimdi bedeli ödenmiştir yıllarımızın kanımızla ödenmiştir canımızla ve ansızın bir sigara yakar gibi uzun bir şiir söylercesine içli bir türkü dinler gibi usul ince bir kadın severcesine sürüp gidiyor işte kavga en haklı ve güzelini yaşıyoruz sevdaları "hüzünlü bir şiir yaz" diyor ranza arkadaşım "karıma göndereyim" boşver diyorum hüznü sırasımı şimdi efkarlanmanın ve ona kadınlar koğuşundan gönderilen kurutulmuş karanfilleri veriyorum çayı avluda içsek. yarın hava güzel olacak -g- gece çok mu kısa. yoksa bana mı öyle geliyor avluda volta atıyorsun yıldızlarla okşayabilmek için saçlarını özenle açıyorum pencereyi ve yıldızlar doluyor içeri dördüncü koğuşta herkes koynunda bir yıldızla uyuyor şimdi ve ben ranzama astığım bir fotoğrafın çocukca yanan gözlerine nişanlayıp yüreğimi düşünüyorum sahi nerede tanıştık biz. unuttum ve ne zaman böyle kaynaştık. bilmiyorum ve ne çok şey böyle ne çok şey paylaştık ah...seni nasıl da seviyorum gece çok mu kısa. yoksa bana mı öyle geliyor
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SERÇE ÖTÜŞÜ
yüzünü rüzgar kokularına sürmelisin anılarla çoğalan yalnızlık akşamlarına kuşkulu araba farlarına. sokak fenerlerine gizlipolisin vuremirli baskınlarına katli vacip ajanların itiraflarına ve hatta yoksul işçi evlerinin perdesiz güneşli camlarına yüzünü hayatın her yerine sürmelisin *******i yüzünün her çizgisinde darağaçları kurulup sabahları yıkılır yeniden umarsız katledilir şiir bir içimlik aşklar yüzünden leyleği hep yuvasında görüp baca temizleyicilerini uçururuz her göç mevsimi yalnızlığını tanrıyla paylaşan insanların arasında nasıl bilebiliriz aşkın yanmamış bir sigara olduğunu ve bitmeye başladığını yakıldığı anda günler patlıcan ile kırağı hesabında yeni kimlikler aramakla geçiyor zaman bulvarlarda serçe ötüşü tavında saçlarını denize salan asırlık salkım söğüdün öyküsünü unut kaynağına akan ırmaklar gördüm şehirlerin çukurunda telef olan hayatlar hiçbir sırrı kalmadı artık yaşadıklarımızın bütün maskelerimi çöpe attım çıkardım parmaklarımdan kirli kılıfları yazdığım şiirleri yaktım nergis kokularından ve grev yerlerinde vuralan işçilerin çocuklarını kanıyorum artık seni her gördüğümde ellerinde çiçek demetleri avuçlarının içi yosunlu imge yuvası ama koparılmış çiçekler mezarlıktır toprak cesetlerin içine gömülür aşkın ve kavganın yasası yoktur çünkü bir de dili işte hep böyle kocaman bir çocuk olarak kalacağız kitabaralarında çiçek kurutarak şiirler de kuruyacak. hayatımız gibi ve şiir kurularını yakmak isterken yağmur sonrasının hüznünde küllenecek aşkımız sahte kimlikle yapılan görüşmeler esaret tarihimizde bir çayiçimi tadıdır öyle çok ki gardiyanı hayatın savcılar. adli tıp raporları gazeteler ve bilumun yalan boğuyor yeniyetme günlerimizi evine yeni eşyalar değil yeni kitaplar al takvim yapraklarıyla kapla onları zamana karşı direnen tek şey kitaplardır çünkü ve ancak bilgi güzelleştirebilir dünyayı teslimiyet kokularını sürme yanaklarına aşklar içinde taşısa da yanlızlıklarını. korkma kendine bile itiraf edemiyorsa insan bazı şeyleri gün gün ölüyor demektir her üniversitenin duvarına dernekçilerin açlık grevlerine ve her sinema afişine bir şiir yazılır sanıyordum pek de güzel yanılıyordum insanların artık gözleri açık uyuyup elleriyle düşler gördüğü şiirin ise yasadışı olduğu yeraltı günlerinde yaşıyoruz ve cumartesi eylemlerinde çoğaltıyoruz kentli çaresizliğimizi kuşları yemlemeyi ve bir de faşizme karşı direnmeyi öğrenmeliyiz tekil kaçışlarla nereye varılabilir ki karanlığı yüreğinde taşıyorsa insan acısı elbet kerbela çiçeğidir bir avuç yürek kanıyla beslenir yaşamaktan mı yoruldun itiraf et öyleyse yorgunluğu duymak bile yaşama sevinci değil mi bırak adımızı anmasın kimse aslında bitimsiz bir satranç maçıdır ömrümüz her şah çekilişinde telaşlanıp veziri feda ediyoruz kendimizle sevişiyoruz sabahlara kadar afrodit'in büyüsüne kapıldığımızdan beri freud annemiz froom babamız oldu unuttuk bir büyük yalnızlık içinde kendi yalnızlığımızın anlamını
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ÜŞÜYEN PALTO
suyum ıslandı. sesim konuşamıyor beni kapattım hayatı yüzüme esmer bir kadın oldu yağmur ateş neden yakamıyor beni suyum ıslandı. akşam aklamıyor beni sicilim bozuk. yüzüm sabıkalı aklım yokuş. sabahsız bir rüyayım hayatın nidasında kanıyor kalbim suyum ıslandı. ateşkes ilan ettim aşka rüzgar tadında ekmekparasıyım kapandı kafes. kuş uçtu. nihaventim yağmur ne zaman vuracak beni suyum ıslandı. adımı yırttım üşüyen palto. sarhoş bir A'yım vurdum yavrusunu yiyen balığı avucumda kaygıyla çürüdü su
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|