www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-07-2007, 12:42 PM   #1
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Oturduğu banktan kalktı, üzerindeki denizci üniformasını düzeltti ve şehrin büyük tren istasyonundaki insanları incelemeye koyuldu. Gözleri o kızı arıyordu, kalbini çok iyi bildiği, ama yüzünü hiç görmediği, yakasında gül olan o kızı. Ona olan ilgisi bundan on üç ay önce Florida'da bir kütüphanede başlamıştı. Raflardan aldığı bir kitabın içindeki yazıdan çok etkilenmişti. Kitaptan değil, sayfalardan birinin kenarında kurşun kalemle yazılmış minik notlardan.. Yumuşak el yazısı düşünceli bir ruhu ve insanın içine işleyen bir karakteri yansıtıyordu. Kitabın baş sayfasında, o kitabı en son okuyan kişinin ismini gördü: Bayan Hollis Maynell. Biraz zaman ve çaba sonunda adresini buldu. Bayan Maynell New York'ta yaşıyordu. Blanchard ona kendisini tanıtan ve mektup arkadaşı olmayı teklif eden bir mektup yazdı. Ertesi gün de İkinci Dünya Savaşı'na katılmak için Avrupa'ya doğru yola çıktı. Daha sonraki bir yıl bir ay boyunca birbirlerini mektuplarla tanıdılar. Her mektup kalplerine düşen bir sevgi tohumuydu sanki. Bir romantizm başlıyordu. Blanchard kızdan bir resmini istemişti, ama kız reddetti. Kendisini gerçekten önemsiyorsa nasıl göründüğünün ne önemi vardı?.Sonunda Blanchard'in Avrupa'dan dönüş günü geldi çattı. İlk buluşmalarını ayarladılar.. New York Tren İstasyonu'nda akşam saat tam 7'de."Beni tanıman için" diye yazmıştı kız mektubunda, "Ceketimin yakasında kırmızı bir gül takılı olacak".İşte saat tam 7'ydi ve Blanchard yüzünü daha önce hiç görmediği, ama kalbini sevdiği o kırmızı güllü kızı arıyordu. Hikayenin gerisini Bay Blanchard'dan dinleyelim:" Birden genç bir kızın bana doğru yürüdüğünü farkettim. İnce ve uzun boylu,dalgalı sarı saçları o güzel kulaklarının önünden omuzlarına düşmüş.. Çiçek rengi mavi gözlü. Dudaklarının ve çenesinin muntazam kıvrımları ve açık yeşil giysisiyle insana sanki baharın geldiğini müjdeleyen bir kızdı. Ben de ona doğru yürümeye başladım. O kadar etkilenmiştim ki yakasında gül olup olmadığına bakmak aklıma bile gelmedi.Ona yaklaşınca, dudaklarında hafif ve tahrik edici bir gülümsemeyle bana 'Benimle aynı yöne mi gidiyorsun, denizci?' diye fısıldadı. Neredeyse kontrolsüz bir şekilde ona doğru bir adım daha atıyordumki, o anda Hollis Maynel'i gördüm. Kızın tam arkasında duruyordu. 40'ını çoktan geçmiş, grileşmeye başlamış saçlarını şapkasının altında toplamış.. Şişmana yakın, kısa boylu, kalın bilekli ayakları topuksuz ayakkabılara gömülmüş. Kafamı çevirdim, yeşil giysili kız hızla uzaklaşıyordu. Kendimi ikiye bölünmüş hissettim; arzularım kızı takip etmemi, ta içimden gelen bir istek ise ruhu bir yıldır bana eşlik eden kadınla kalmamı söylüyordu. İşte orada öylece duruyordu. Solgun, kırışık suratı kibar ve duygulu, gri gözleri sıcaktı. Çekinmedim. Beni tanımasını sağlayacak mavi deri ciltli kitabı ona doğru tuttum. Bu aşk olamazdı, ama, mutlaka değerli, belki aşktan da güzel, çoktan beri minnettar olduğum ve olacağım bir arkadaşlık gibi bir şey olabilirdi. Kadını selamladım, her ne kadar gizlemeye çalıştıysam da pek başaramadığım hayal kırıklığımı belli eden sesimle 'Ben Teğmen John Blanchard, siz de Bayan Maynell olmalısınız. Sizinle buluşabildiğim için çok mutluyum. Sizi yemeğe götürebilir miyim?' diye sordum. Kadının yüzüne bir gülümseme yayıldı: 'Neden bahsettiğini bilmiyorum delikanlı' dedi, ama şu az önce buradan geçen yeşil elbiseli kız bu kırmızı gülü yakama takmamı rica etti benden, ve eğer siz beni yemeğe davet edecek olursanız kendisinin sizi caddenin karşısındaki büyük restoranda beklediğini söylememi istedi. Dediğine göre bu bir çeşit sınavmış .."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:42 PM   #2
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Dr.Paul Ruskin, ogrencilerine yaslanmanin psikolojik belirtilerini ogretirken onlara su olayi okur :

" Hasta ne konusuyor, ne de soylenenleri anliyor.Bazen saatlerce anlasilmaz seyler geveliyor.Zaman, yer ya da kisi kavrami

yok. Yalniz, nasil oluyorsa, kendi adi soylendiginde tepki veriyor.Son alti aydir onun yanindayim, ne gorunusu
icin bir caba sarf ediyor ne de bakim yapilirken yardimci oluyor.Onu hep baskalari besliyor, yikiyor ve giydiriyor.Disleri

yok, yiyeceklerin pure halinde verilmesi gerekiyor.Gomlegi salyalarindan dolayi surekli leke
icinde.Yürümüyor.Uykusu surekli duzensiz.Gece yarisi uyanip cigliklariyla herkesi uyandiriyor.Cogu zaman mutlu ve sevecen,

fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor.Biri gelip onu yatistirana kadar da feryat figan bagiriyor.
" Bu olayi okuduktan sonra, Dr. Ruskin ogrencilerine boyle birinin bakimini ustlenmek isteyip istemediklerini

sorar.Ogrenciler bunu yapamayacaklarini soylerler. Ruskin,kendisinin bunu buyuk bir zevkle yaptigini ve onlarin da
yapmasi gerektigini soyleyince ogrenciler sasirirlar.Daha sonra Ruskin hastanin fotografini dolastirmaya baslar. Fotograftaki

doktorun alti aylik kizidir. Dr.Ruskin, Amerikan Tip Birligi Dergisindeki makalesinde,(gunumuzde cok yasandigi gibi ) gulunc

bir yanlis anlamanin insana nasil tamamen farkli bir perspektif kazandiracagini anlatmaktadir. Belkide hayatta yasadigimiz

bircok sey bize onyargilarimiz ve bakis acilarimiz tarafindan dayanilmaz ve zor gözükebilir...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:43 PM   #3
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Okuyacagınız hikaye Japonya'da yaşanmış gerçek bir hikayedir.
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayagına battıgı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördügünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanırda kertenkelenin ayagına çakılmış çiviyi görünce. Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştı? Karanlık bir duvar boşlugunda hiç kıpırdamadan 10 yıl yaşamak çok zor olmalıydı. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl yaşadıgını düşündü 'ayak çivilenmişti'!!
Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar, ne yiyor acaba? Sonra nerden çıktıgını farkedemedigi başka bir kertenkele gelir agzında taşıdıgı yemekle...
İnanılmaz!! Adamı sersemletir gördügü manzara. Bu nasıl bir sevgi?
Ayagı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diger kertenkele tarafından beslenmekteydi...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:43 PM   #4
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bu hikayeyi bize Avustralya'dan Mary Nol gönderdi.
Kendisine bu hikaye
için tesekkür ediyoruz.
Bir kiz ve bir delikanli, bir motosikletin üzerinde
180 Km hizla
gidiyorlar ve aralarinda söyle bir konusma geçiyor;
Kiz : Lütfen yavasla, ben korkuyorum
Delikanli : Hayir, bak ne kadar eglenceli
Kiz : Lütfen, lütfen, çok korkuyorum
Delikanli : Peki, beni sevdigini söyle
Kiz : Seni çok seviyorum, lütfen yavasla
Delikanli : Simdi de bana sikica saril
* Kiz delikanliya sikica sarilir
Delikanli : Sapkami alip, kendine takar misin? Basimi çok sikti..
Ertesi gün gazetelerde söyle bir haber çikti:
Motorsiklet Kazasi;
Motorsiklet, fren arizasi nedeniyle, bir binaya çarpti. Üzerindeki 2
kisiden sadece biri kurtuldu.
Gerçek ise söyleydi; Yolun yarisinda, delikanli frenlerin bozuldugunu
anlamis ama bunu kiza belli etmek istememisti. Bunun yerine, kizdan kendisini sevdigini söylemesini istemis ve
kendisine son defa sarilmasini istemisti. Sonra da kendi ölümü pahasina, kizin basligi takmasini ve hayatta kalmasini saglamisti.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:43 PM   #5
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktıgında, üç yaşındaki oglunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonun kaportasını mahvettigini görmüş. Hemen oglunun yanına koşmuş ve çocugunun eline çekiçle vurmaya başlamış... Biraz sakinleşince, hatasını anlamış, çocugunu hemen hastaneye götürmüş.
Doktor çocugun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden birşey gelmemiş. Çocugun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtıgında bandajlı ellerini farketmiş ve gayet masum bi ifadeyle:
''Babacıgım, kamyonuna zarar verdigim için çok üzgünüm...''demiş, ardından babasına: ''Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?'' diye sormuş.
Bu soruyla karşılaşan baba, eve dönmüş ve intihar etmiş.
Birisi masaya süt döktügünde yada bir bebegin agladıgını işittiginizde, bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiginiz birine karşı sabrınızı yitirdiginizi anladıgınızda, önce biraz düşünün.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:43 PM   #6
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bu sabah uyandığımda ev sessizdi. Salona geçtim saate baktım saat on iki'ye geliyordu. Amma'da uyumuşum. Kimse bu sabah beni uyandırmamış. Masanın üstünde bügünün gazetesi vardı, tam baş sayfada bir ölüm haberi, yine bir genç basılmıştı. Tüylerim diken diken oldu ürperdim bir anda. üstümü giydim ve dısarı çıktım. Adım adım yürüyordum, köyün içinde. Bütün evlerin kapıları kapalıydı insanlar yok olmuş gibiydi. Sankide terk edilmiş bir köydü. Yürüdükçe içime bir sıkıntı doğuyordu. Sonra sokağın sonuna geldim ve mezarlığın tarafında bir kalabalık gördüm. Telaşla koşmaya başladım. Koşuyordum ama sanki nefes almıyordum nefesim hiç tükenmiyordu ve ben hiç yorulmuyordum. Mezarlığa varınca annemi gördüm, ağlıyordu. Ama garip olan benim adımı haykırıyordu. Sesi gökyüzünü inletiyordu. Bütün ailem perişan bir haldeydi, kimi ağlıyor kimiyse sadece adımı sayıklıyordu. Anneme seslendim 'anne ben burdayım, niye ağlıyorsun?' diye sordum. Sesimi duymadı beni gormemiş gibi devam etti ağlamaya. Tek tek herkese dokundum coğuna ilk defa sarıldım ama kimse duymadı, hissetmedi. 'Ağlamayın, ağlamayın, ağlamayın... ben ölmedim' diye haykırdım defalarca ama kimse duymadı.
O anda anlamıştım neler olduğunu hepsini tekrar yaşıyormuş gibi hatırladım. Ben ölmüştüm dün o bir türlü gelemeyen ambulans hiç gelmemişti ve bu cenaze benim cenazemdi, benim için bitmişmişti hayat başlamıştı ölüm. Dün hergün olduğu gibi yine evden çıkmıştım kimseyle vedalaşmadan. Tam eve dönecekken otostop çekmeyi beklerken meğersem ecelimi bekliyormuşum. Çünkü karşıdan hızla gelen bir araç benide aldı bereberinde ve hayatımda biriken acılarla beni sürükledi yerde. Çok canım acımıştı ama şimdiyse hiçbirşey hissetmiyorum. Dün evden çıkarken hiç geri dönemeyeceğim diye bir his yoktu içimde. Vedalaşmamıştım kimseyle. Onları aslında ne kadar sevdiğimi soyleyememiştim. Belkide ilk kez ama son kez sarılamamıştım.
Üc gün mevlit okundu bizim evde. Annem hep ağlıyordu. Ne çok sevenim varmış meğer. Görememişim hayattayken. Benim için ne kadar insan ağlıyor ne kadar insan üzülüyordu. Ama herşey bitmişti. Ölümmüş son nokta. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, hepside geride kalmıştı. Neden? diye sordum Allaha. Bana bir şans daha vermesi için yalvardım söz veriyorum daha dikkatli olacağım her saniyenin değerini bileceğim diye isyan ettim.
Günlerce yalvardım Allaha bana bir şans daha ver diye. Ama vermedi bana tekrar bir şans vermedi. Dokunuyordum ama beni kimse hissetmiyordu, ben ordaydım ama beni kimse görmüyordu, ben artık bir hiçtim...bir ölüydüm sadece. Benim için bitmişti hayat başlamıştı ölüm. Geriye kalan gözü yaşlı bir anne ve baba vardı bana sarılamadıkları için sevdiklerini söyleyemedikleri için pişmanlık duyan bir anne ve baba. Kardeşlerim, ailem, arkadaşlarım ve o sabah ölüm haberimi gazetede okuyup bana acıyan insanlar. Insan her kapıdan çıkışında dönüp'de bakmalı bir arkasına düşünmeli geri dönebilecekmiyim diye yada ardımda bıraktıklarımı bir daha görebilecekmiyim diye. Ben düşünemedim. Aklıma hiç gelmemişti ölüm daha çok gençtim ve yapacak daha çok şeyim vardı hayatta. Hayattayken sonsuza dek yaşayacakmışsın gibi gelir insana. Ama hayat oyle garipki bir saniye varsın bir saniye yoksun. Ileride pişman olmamak için insan sevgisini göstermeli, kimseyi kırmamalı, insan hayattayken yaşamanın değerini bilmeli. Kaç gün geçti aradan artık ölümü kabüllendim ve Allah beni affetmeyecek bana yaşamam için bir şans daha vermeyecek. Vaktim doldu ben gidiyorum...
hoşcakal anne
hoşcakal baba
hoşcakal köyüm, hoscakal dünya
hakkınızı helal edin
Ben sizinle hep olacağım ben ölmedim ruhum yaşıyor biz ölmedik ruhumuz yaşıyor. Siz beni görmesenizde, duymasanızda, hissetmesenizde. Siz bizi görmesenizde, duymasanızda, hissetmesenizde. Ben yaşıyorum. BİZ YAŞIYORUZ VE HEP BURDAYIZ...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:44 PM   #7
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Kelebek Ömrü
Bir yaz akşamı ılık bir meltem iyot,kokusu denizin üstünden ruzgarla havada uçuşan.
Kumral saçlarını savurup ruzgara,kumsalda tek başına oturan incecik narin yapılı,bir kız sanki biraz sert esse ruzgar uçacak ,bulut olacak gökyüzüne.Yavaşça kaldırıp başını bana baktı gözyaşı dolu gözleriyle, ne olur ağlama demek geldi içimden.. Yapamadım, zaten hiç bir zaman dinlemedimki içimin sesini,ben hep bu yüzden kaybettim ya.
Biraz ilerledim kumsalda gözümün önündeydi gözleri,arkama baktım kaybolmuştu boşlukta sanki
tutamayıp kendimi az önce bıraktığım yöne doğruldum..Bir sandalın arkasından hıçkırık sesiyle karışık ağlamalı bir uğultu geliyordu.Yanaştım yanına,Sessizce biraz ürkerek belkide
....Neyiniz var sizin.?
....Cevap vermedi.Hala ağlıyordu.sadece kaldırıp başını bana baktı.
....Ne olur ağlama artık yeter.!
....Hafifçe gülümsedi,sende kimsin?ben mi?şey..boş ver beni dedim.
...Hıçkırıkla karışık anlatmaya çalıştıı
....Bu gün benim doğum günüm ve kimse hatırlamadı beni,
....Ben unutulacak kadar daha büyümedimki,on dokuz yaşıma bastım bu gün.
....Bütün gün bekledim, belki biri gelir yanıma diye kimse gelmedi!!!
....Hala ağlıyordu, içimden sarılmak geldi,sanki anlamıştı başını omzuma yasladı.,,
....Sustuk dakikalarca,hiç konuşmadık,
....Benim gitmem lazım dedi,sessizce ....
....Tamam dedim ve yürüdük evine kadar kapısında,içeri girerken !!!!
....İçinden gelen sesidinlediğin için sağol dedi!!!!
....kapattı kapıyı.
....Sabahın ilk ışıklarıydı beklemeye başladım kapısının önünde,saatler geçti hiç ses seda yok.Karalıydım,gece yarısı hatta günlerde geçse beklicektim,akşama doğru bir kadın ince cılız korkak bir sesle,
... evladım ne bekliyorsun saatlerdir orda,
....okadar benziyorduki ona
....sizin kızınız var mı?.
....kadın duraksadı gözlerinde bir telaş,..
....içeri gel,,,,
....kapı açıldı,tekerlekli sandayede oturan kadın sanki o idi.
....ben şey akşam,,doğum günüymüş,,ağlıyordu,,ne söyliceğimi bilemeden,,resimlere daldı gözlerim..
....Heryerde onun resimleri vardı..
....Anlamsızca bana bakan, yaşlı kadına işte bu bir şey sormak için geldim..
....Kadın gülümsedi sence biraz geç kalmadınmı????
....Nasıl yani dedim,,
....Daha onaltı yaşındaydı sen onu bırakıp gittiğinde.
....Ve aynı geceydi,sahilde kendisini karanlık sulara bırakıp intihar etiğinde..
....Yıllar geçti,,ACI DOLU YILLAR ,
....Şimdi tekrar soruyorum sana biraz geçkalmadın mı?.
....İçinin sesini dinlemeye....!!!!!!!!!!!!!!!!!!
.....Onun ömrü KELEBEĞİN ÖMRÜ kadar kısa oldu....!!!!!!!!!!!!!!
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:44 PM   #8
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bu bir fıkra yada masal değil bu gerçek acı bir gerçek. lütfen okuyun ve destek verin. bu yazıyı yazan bir çanakkale şehidinin torunu. çanakkale gezimizde dedesininin, değil kabrini adının yazılı olduğu bir taş parçası bile bulamadık. bunun yanında anzakların isimlerini ve mezar taşlarını teker teker gezip okuyabildik. dikkatinizi bir şeye çekmek istiyorum burası TÜRKİYE. orada mezar taşlarını kolayca bulmamız gereken şehitlerin uğruna can verdiği ülke.

Soğuk bir Mart günü... Çanakkale, Gelibolu yarımadası... Binlerce askerimiz, şehidimiz Gelibolunun çeşitli yerlerinde yatıyor: Anafartalar'da, Bomba Sırtında, Ertuğrul, ;Ölüm(morto) Koyu'nda, Kanlı Sırtta, kısaca Yarımadada bastığımız her yerde... Hâlâ topraktan şehitlerimize ait kemiklerin çıktığı söyleniyor.

Yurdun hemen hemen her yerinden gelen ziyaretçiler... Kimi şehit dedesini, bir yakınını aramak, kimileri ise şehitleri yâd etmek için, dua etmek için gelmişler...

Şehit dedesi, bir yakınını veya hemşerisini arayanlar hayal kırıklığına uğruyor; zira bizim şehitlerimizin bırakın doğru dürüst bir kabri, yapılan çeşitli anıtlarda, yazıtlarda ismi bile yok, esamesi okunmuyor. Kimin nerede yattığı, ne oduğu belli değil.

Anadolu'nun bağrından kopup anasını, babasını, eşini, çocuğunu, gençliğini terk edip "Vatanım namusum elden gitmesin" diye burada şehit düşen 253 bin Mehmetçik maalesef -bazı istisnalar hariç- KAYIP !
Çok hazin bir tablo !

İngilizler, ilk anıt mezarlığını 1927 yılında yapmışlar ve Lozan'da buraların koruma altında olması için madde koydurmuşlar. Fransızlar ise 1930 yılında Ölüm Koyu'nda ölen askerlerinin mezarlarını yeniden tespit edip buradaki 2236 askerin adlarını yazmışlar. Avusturalyalılar, Yeni Zelandalılar, hepsinin buralarda anıt mezarlıkları var. Nerede askerleri çarpışmış ve ölmüş ise bu askerlerini topraktan çıkarıp kimlik tespiti yaparak defnetmişler, mezarlıklar yapmışlar üstelik bakımlı ve düzenli. Ölen askerlerin isimlerini de tek tek yazmışlar.
Binlerce kilometre ötelerden Yeni Zelanda'dan, Avusturalya'dan,

Fransa'dan, İngiltere'den, kalkıp gelen biri, buradaki dedesinin, akrabasının
nerede yattığını görebiliyor. Ne güzel bir vefa örneği!

Ya biz? Conk Bayırı'nda Anzak askerlerinin isimlerinin yazıldığı anıt mezarlarının yanında bulunan şehitlerimizin kemikleri, 1985'te yoplkanıp hepsi bir mezara koyulmuş, tek bir mezara toplu halde... Burada kimin yattığı belli değil, isim yok (!)

1997'de yapılan 57. Alay şehitliği ve 1993'te yapılan Sargı Yeri Şehitliği ile Nuri Yamut Anıtı'ndan başka kabrimiz, şehitliğimiz yok !
Bunun dışında 1954 yılında yapımına başladığımız 1960 yılında kısmen, güç bela tamamlanan, 2004 yılında yeniden restore edilen Hisarlık Tepesi'ndeki anıt. Ayrıca bazı heykeller, yazıtla... Yarımada'nın her yerine birer heykel, yazıt yapmışız.

Fakat hiçbiri kabrin yerini tutmuyor. Kabir bir başkadır bizim kültürümüzde. Kabirde manevi bir hava olur daima. Kabir ziyaretlerinde dualar okunur, kur'an okunur... Anadolu'daki kabir ziyaretleri de böyledir.

Binlerce kilometre dedesini veya bir yakınını görmeye gelen İngilizler, Fransızlar, Avusturalya ve Yeni Zelandalıların bu imkânı varken, ben kendi yurdumun sınırları içindeki yerde şehid dedemin yattığı yeri göremiyorum!
Bırakın kabrini, yazıtlarda ismine bile rastlayamıyorum!
Nerede benim şehit dedemin kabri?
Doksan yıl geçmiş. Şimdiye kadar buradaki şehitlerin yattığı yerler tespit edilip tıpkı İngilizler, Fransızlar ve Anzakların yaptıkları gibi, mezarlıklar, şehitlikler yapılamaz mıydı?
Birkaç heykelle, anıtla, göstermelik şehitlikle bu suç örtbas edilebilir mi?

Şehitlerin değil ama bizim bu kabirlere ihtiyacımız var. Hemde çok! Yeni neslin; çocukların, gençlerin ihtiyacı var.
En çok ihtiyacı olanlarda devletin yönetimine talip olanlar, devleti yönetenler. Onların bu görevlere gelmeden önce muhakkak "ÇANAKKALE RUHU" nu anlamaları lâzım. Çanakkale'yi yaşamaları, Çanakkale'yi görmeleri lâzım.

Zararı trilyonlara varan KİT'lerin lojmanlarını, hatta en gözde turistik yerlerde bu kurumlarda çalışanlar için yaz kamplarını eksiksiz yapan bürokrasimiz, "devlit-i âlimiz(!)" bu kabirleri şimdiye kadar -herhalde parasızlık sebebiyle, belki de başka bir sebeple- niye yapmamışlar? Bunda bir kasıt mı var?

Hadi devletimiz yapamadı diyelim. Pekiyi nerede bizim sivil toplum örgütlerimiz? Nerede iş adamlarımız? Nerede vakıflarımız? Nerede bu millet? Nerede, nerede? Bunun maliyeti nedir ki?

Yazık, hemde çok yazık! Bu ayıp bir an evvel düzeltilmelidir. Şehitlerimize saygı ve minnet borcumuz var. Bunu herkesin bilmesi lâzım, bu saygısızlık ve vurdumduymazlık için utanıyorum, haykırıyorum!
Şehidimin kabrini arıyorum!
Nerede benim şehit dedemin mezarı?

YAZAN : ENGİN ÖMEROĞLU
Erbil sancaktar
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:44 PM   #9
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Genç kız hastalıgın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi. Canını feda edecek birini arıyorlardı. Genç kız ise hergün hastane odasında biraz daha solmaktaydı.
Yine yalnız odasında; gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu. Gözlerini kapadı; bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı. Yine de engel olamadı pınar gibi çaglayan gözyaşlarına. Sevdigi geldi aklına; fakir ama onu çok seven sevgilisi. Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu.
''Param yok ama sana verebilecegim sevgi dolu bir kalbim var!'' demişti delikanlı. Genç kız ise zaten başka birşey istemiyordu. Sevgiye muhtaç biri, sevdiginin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki! Ama olmamıştı...
İşte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı. İşte paranın geçmedigi zamanlara gelmişlerdi. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdigi yanında olsa yeterdi.
Ayrıldıklarından bu yana, bitmeyen, çile dolu beş yıl geçmişti. Her günü zehir, her günü hüsran... Ama genç kız hep sevgisini yüreginde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamıştı. Sevdigini düşündü işte o an. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuga karışmıştı. Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı; bir zamanlar ellerinin, onun ellerini tuttugunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi. En çok saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdigi öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptugunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Belki sevdigi yanında olsa,kalbi bu kadar yorulup veda etmezdi yaşama. Zaten artık ölüm umrunda degildi genç kızın. tekrar o geldi aklına ''Keşke, keşke yanımda olsa!'' dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi o zaman.
Artık yaşamak istemiyordu bu dünyada. Ama sevdiginden bir hatıra almadan ölmeyecegine and içmişti. Bu düşünceler içinde derinlide daldı. Birden babası girdi odaya; kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.
O gece biri gözlerini dünyaya kapadı; genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi degiştirilmişti. Bir hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti. Aradan aylar geçmiş, genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki buruklugu bir türlü atamıyordu. Sevdigi aklına geldiginde kalbi eskisinden daha da hızlı atıyordu. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense hergece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu. Genç kız bu durumu doktoruna anlatmış ama ameliyatın kolay geçmedigini, bir süre sonra düzelecegini söylemişti doktor.
Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Her gün onlarla saatlerce konuşuyor, dertleşiyor, zaman zaman aglıyordu. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün yeri apayrıydı.
Kırmızı gül genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber aglıyordu. onu sevdigi gibi görüyordu genç kız. Gülünü, sevdigini ilk gördügünde ona hediye edecegine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle.
Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavaşça egilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne oldugunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bi isim, nede bi adres vardı. Zarfı açtı içinden beyaz bi kagıda yazılmış bir mektup çıktı. Onun kokusu vardı kagıtta. Evet onun kokusu vardı. Başı dönmeye başladı. KOltuguna geçip oturdu yavaşça. Kagıdı açtı ve elleri titreyerek okumaya başladı.
Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe iki sevginin sıgmayacagını bildigimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, ne de kimseye bakabildim. Her günüm digerinden daha zor geçti; çünkü her gün özlemin daha da artıyordu. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri digerinden daha da hüzünlüydü. Yazdım, okudum, agladım. Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmak istedim. Her gece sensizlige lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım. Bir gün herşeyi degiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı degerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim. Senden çok uzaklara gittim, seni unuturum diye. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık. Senden çok uzaklardayım belki ama yine de seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hem de her gece. Seni seviyor, seyrediyor ve egilip uyurken yanagına bir öpücük konduruyorum. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldigimi bildigini sanıyorum ama yine de o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin altıncı senesi. Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarın da sen gel olur mu sevgilim. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettigim kalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona. Seni senden bile çok seven bir sevgin var, kalbin içinde. Unutma, kırmızı gülü de unutma olur mu?..
Seni seviyorum... Yanıma gelinceye kadar da sevecegim...
SEVGİLİN.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:44 PM   #10
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1514
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bir zamanlar Afrika''daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
"Bunda da bir hayır var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
"Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"Hayır" diye karşılık verdi arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."
"Ne diyorsun Allah aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene!!!..."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:57 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.