![]() |
|
![]() |
#1 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Üzerinde Yürüme
Televizyonda seyretmiş, gazetelerde okumuş belki de bizzat şahit olmuşsunuzdur. Bazı insanlar kızgın korlar üzerinde, üstelik de çıplak ayakla yürüyebilmekte, ayaklarına da bir şey olmamaktadır. Bu 3-4 metre uzunluğundaki ateş yığınım hiç acı çekmeden ve yara almadan yürüyerek geçenler bunu nasıl ve niçin yapıyorlar, kendilerini nasıl hissediyorlar? Ateş yürüyüşü Hindistan, Japonya, Güney Afrika, Endonezya, Tahiti gibi yerlerde binlerce yıldan beri dini geleneklere dayanarak uygulanagelmiştir. Günümüzde ise gösteri ve psikolojik tedavi de dahil bir çok amaçla uygulanmakta, bu konuda bilimsel toplantılar ve seminerler düzenlenmektedir. Psikolojik tedavi amacı ile uygulayanlar asıl amacın ateşin üzerinden yürümeyi başarmak değil, bunu başardıktan sonra güven duygusu ile özel hayatta ve iş yaşamında da başarılı olmak olduğunu söylüyorlar. Önemli olanın ateşe hükmetmek değil, güvenemediğimiz her şeyin üzerine cesaretle gitmek olduğunu savunuyorlar. Peki nasıl oluyor da ateşte yürüyenlerin ayaklarına bir şey olmuyor? Olaya ruhsal bilinç değil de bilimsel açıdan yaklaşanların değişik görüşleri var. Bir görüşe göre 200 - 300 derece sıcaklıkta ayak tabanları normalden çok ter atmakta, bu ter tabakası koruyucu bir örtü oluşturmaktadır. Nasıl kızgın bir tava üzerine düşen su damlası, aralarında oluşan buhar tabakası nedeniyle hemen yok olmaz, tava üzerinde zıplayıp durursa, onun gibi bir şey. Ancak ayak tabanı ile kızgın kömürler arasında böyle bir şeyin oluşması mümkün görülmüyor. Bir diğer görüşe göre önemli olan ayağın kömürler üzerine basış süresidir. Buna göre yüksek sıcaklıklar, çok kısa bir sürede etkili oldukları zaman acı vermiyorlar. Deri yüzeyindeki alıcılar ısıya oldukça yavaş reaksiyon gösterdiklerinden 0,3 saniyeden kısa bir sürede etkili olan 500 derecelik bir sıcaklığı yalnızca 2 derece olarak algılıyorlar. Bu nedenle ateş üzerinde yürüyenler işin tekniğini biliyorlar ve çok hızlı hareket ediyorlar, böylece ateşe basış sürelerinin çok kısa olmasını sağlıyorlar. Ama bu görüş de tam tatminkar değil. Basış süresi 0,3 saniyeyi geçmesine hatta 7 saniyeyi bulmasına rağmen ayakları yanmayan yürüyücüler de var. Ateş üzerinde çorapla yürüyenlerin ayaklarının duyarsızlığı trans hali ile açıklansa bile bu, çorapların nasıl olup da yanıtladığını açıklayamaz. Yürüyüş sırasında beynin acıyı bastıran 'endorfin' gibi maddeleri salgıladığı doğrudur ama bu da ayak taban derilerinin nasıl olup da yanmadığına açıklık getirmez. Psikologlara göre ateş yürüyüşü henüz bilimsel yöntemlerle tam açıklığa kavuşturulabilmiş değildir. Hiç bir dini inancı olmayanlar da dahil, ateşte yürüyenlere kendilerinin bu gücü nereden aldıkları sorulduğunda, tümü aynı cevabı veriyor: İnanç.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Beynin Potansiyeli
Uzmanlar, normal insanların mevcut beyin kapasitelerinin çok azını, bazı uzmanlar ancak %1 kadarını kullanabildiğini söylemektedirler. Bu durumda beynimizi, kullanılmayan, yaklaşık % 99 kapasitesiyle beraber, uyuyan bir deve benzetmek yanlış olmasa gerek. Demek geride, kullanılmayı bekleyen muazzam bir kapasite var. Peki, beyin potansiyelinin neden bu kadar azı kullanılmaktadır? Bunun temel sebeplerinin başında, beynin nasıl çalıştığının, yakın zamanlara kadar bilinememesi geliyor. Yani, zihinsel yeteneğimizle ilgili sorunlar, beynin kapasite eksikliğinden değil, onu nasıl kullanacağımızı bilmeyişimizden kaynaklanıyor. İşte hafıza eğitiminin amacı, bu âtıl potansiyeli harekete geçirmek ve geliştirmek için yardımcı olmaktır. Büyük âlim İbni Sina çocukluk yıllarında matematik dersinde başarısız olur ve medreseden kaçar. Gide gide bir kuyunun başına varır. Kuyudan kovayla su çekmek için eğildiğinde, kuyunun ağzını çevreleyen taşlar üzerindeki ip izlerini görür. İp, gide gele, o sert taşlar üzerinde izler bırakmıştır. Bu, küçük İbni Sina'yı derin düşüncelere götürür ve: "Bu yumuşacık ip, gide gele gide gele bu sert taş üzerinde bu izleri yaparsa, ben de azimle çalışırsam, matematiği başarırım." der ve o kuyunun başından tekrar derslerinin başına döner. Böylece, bildiğimiz İbni Sina ortaya çıkar. Çalışmak, özellikle sistemli çalışmak zekâyı, hafızayı açtığı gibi, tembellik de köreltir. Tarihte "inanılmaz" denilebilecek hafızalar var. Bunlardan birisi olan Dominic O'Brien hafıza sistemlerini öğrendiğinde, para kazanmak için bir yol arar ve maalesef bu bilgi ve beceriyi çok kötü bir yolda kullanır. Her akşam bir kumarhaneye giderek 21 diye bilinen Black Jack adlı oyunu oynamaya başlar. Bu oyunda kâğıt takip etmek son derece önemli olduğundan, bütün kâğıtları hafızasına alan ve hangi kâğıdın kullanıldığını bilen Dominic O'Brien her akşam büyük paralar kazanmaya başlar. Ancak, onun bu yeteneğini keşfeden kumarhane sahipleri onun kumarhanelerine girmesini yasaklarlar. Dominic O'Brien için tek bir seçenek kalır: Hafıza eğitimi vermek ve müthiş hafıza gösterileri yapmak. O da bunu yapar ve bu sayede çok zengin olur. Melik Safi Duyar ise, hafıza konusunda, ülkemizden yetişen bir dünya şampiyonudur. Kendisi sadece bir dünya şampiyonu olmakla kalmamış, bu sistemin ülkemizde yayılmasına önderlik etmiştir. Ayrıca, Tony Buzan'ın "Dehânın El Kitabı" adlı eserinde kısaca belirttiği gibi, büyük bir hadis âlimi olan İmam Buharı 300.000 hadisi, haber zinciri ile beraber ezberlemiştir ki, bu yaklaşık 21 milyon kelime eder. Bir arkadaşı, Buhari'yi şöyle anlatıyor: "Buhari, işittiklerini, küçük yaşına rağmen yazmıyor, ezberliyordu. Basra'da bizimle beraber hadis âlimlerini dolaşırdı; biz yazardık, fakat o yazmazdı. Biz de ona, yazmamasının sebebini sorar dururduk. Aradan onaltı gün geçmişti ki bize, 'Artık bana sataşmakta çok oldunuz. Yazdıklarınızı getirip gösterin bakalım.' dedi. Getirdik. Hepsini ezberden okuyuverdi." Buhari'nin bir hadisi ezberlemesi için, bir defa işitmesi veya okuması yetiyordu. Bu şahsiyetten, çok çarpıcı bir örnek daha verelim: Buhari'nin Bağdat'a bir gidişinde, oradaki bir kısım hadis âlimleri ve hukukçular, onu sınava çekip bilgisini ve hafıza gücünü ölçmek isterler. Bu maksatla 100 hadis seçerler ve bu hadislerin metinleriyle haber zincirlerini birbirine karıştırırlar. Sonra bu hadisleri on kişiye, onar onar dağıtırlar. Buhari'nin bulunduğu bir topluluk içinde, bu on kişiden her biri, elindeki on hadis ve haber zincirini, sırasıyla tek tek İmam Buhari'ye sorar. O da hepsine, verilen bilgiler yanlış olduğu için, "Böyle bir hadis bilmiyorum" diye cevap verir. Bu durumda, insanların, özellikle onu müşkil duruma düşürmek isteyenlerin hâllerini tahmin edersiniz. Böylece 100 soru da biter. Bundan sonra Buhari, ilk şahsa döner ve "Senin birinci hadisin şöyle, haber zinciri de şöyle" diyerek onu düzeltir. Sonra ikinci hadise geçer, onu da aynı şekilde düzeltir. Böylece, 100 hadisi de, metni ve haber zincirleriyle beraber düzelterek, hiçbir kişiyi ve sırayı şaşırmadan, hepsini de tam ve doğru olarak söyler.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Beynimiz Nasıl Çalışır? 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren beyinle ilgili bilgiler hızla artmaya başladı. Özellikle son yıllardaki çalışmalar neticesinde, beynin çok karmaşık ve sanıldığından çok daha yetenekli olduğu anlaşıldı.
Önceleri, zekânın beynin büyüklük ya da küçüklüğüyle orantılı olduğu sanılıyordu. Fakat, bunun da doğru olmadığı, beynin kıvrımlarının gösterdiği artışın zekânın asıl kaynağı olduğu anlaşıldı. Her hücrenin diğer hücrelerle yapmış olduğu birleşmeler arttıkça bu kıvrımlar da fazlalaşıyordu. Çarpıcı bir benzetmeyle, insanı bir bilgisayara benzetirsek, beş duyumuz klavyeyi, bilinçaltımız ise hard diski temsil etmektedir. Davranışlarımız ise hard diskten ve klavyeden gelen bilgilerin görüntülendiği monitöre benzetilebilir. Sonuç olarak, davranışlarımız, iç programlarınızın hayata yansımalarıdır. Önce, 60'lara doğru Roger Sperry'nin, sonra da Robert Ornstein'in incelemeleri sonucu, beyinle ilgili ilginç şeyler ortaya çıktı. Beyin, iki loba ayrılmıştı ve ikisinin de farklı fonksiyonları vardı: SAĞ BEYİN: Vücudun sol yanını kontrol eder. SOL BEYİN: Vücudun sağ yanını kontrol eder. SOL LOB: Sözcükler, Mantık, Sayılar, Ardışıklık, Matematik, Analiz, Listeleme, Konuşma, Yazma SAĞ LOB: Ritim, Müzik, Bütünü görme, Hayâl gücü, Hayâl kurma, Sentez, Renkler ve şekiller, Üç boyutlu düşünme, Görüntüler Biraz daha açarsak,
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() MANTIKSAL SOL BEYİN:
* Kelimelerle, sayılarla düşünür. Yani, sol beynin anahtarı kelimeler ve sayılardır. * Yazma işini kelimelerle yapar. * Zor ve karmaşık işlerde verileri adım adım uygulayarak ve zorlukla ilerleyebilir. * Herşeyi bir anda algılayamaz. * Ayrıntılarla ilgilenir. Örneğin, gül bahçesindeki tek bir güle odaklanır.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DUYGUSAL SAĞ BEYİN:
* Görüntülerle düşünür. Anahtarı, görüntülerdir. * Dili en hoş ve çarpıcı şekilde, duygusal ayrıntı ve sembollerle kullanabilir. * Zor ve karmaşık bağlantıları kavrayıp çözebilir. * Birçok farklı şeyi bir anda algılayabilir. * Adım adım ilerler. Aynı anda çok şey düşünür.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() BÜTÜNÜ GÖRMEKSağ beynin en önemli fonksiyonu bütünü görmektir. Bütünü görmenin safhalarını tek tek incelediğimizde ortaya şöyle bir tablo çıkar:
* Bütünü görerek iyi bir izlenim edinin. * Bütünü zihne kolay giren parçalara bölün. * Her parçanın bir bütün oluşturmasına dikkat edin. * Tek tek parçaları birbirleriyle ilişkiler kurarak birleştirin.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Beynin İki Yarısı
Bir bütün olan beynin yansını yoğun olarak kullanıp diğer yarısını ihmal eden insanların performanslarında yetersizlikler, kusurlar görülür. Fakat, diğer yarının da geliştirilmesi, son derece ilginç, harika sonuçları beraberinde getirir. İki lobun birlikte çalışmasıyla 1+1=2 şeklinde aritmetik bir artış olmaz; verim kat be kat artar. Bir örnek verecek olursak; futbol dünyasında sağ ayağını ya da sol ayağını çok iyi kullanan futbolcular var. Örneğin, her iki ayağını da son derece iyi kullanan Hagi'nin futbol dünyasındaki yeri çok farklı, değil mi? Çocuklar, beynin iki yansını beraber kullandıkları halde, onlara hayâl gücü ve hafıza gibi sağ beyin fonksiyonlarıyla ilgili eğitimden çok, mantık ve ezbere dayanan eğitim verilmesi sonucunda bu yetenekleri büyük ölçüde yok olmaktadır.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SAĞ BEYNİN ÖNEMİ
Klâsik eğitim sisteminde daha çok sol lob ağırlıklı akademik bilgilere prim verilmekte, sağ lobun faaliyetleri ise maalesef ihmal edilmektedir. Beynin, farklı fonksiyonlara sahip iki lobu olduğu keşfedilen günümüzde, eğitim sistemi hâlâ sadece beynin mantık, matematik, analiz, konuşma, yazma, listeleme gibi fonksiyonları olan sol lobunu kullanmaya devam etmektedir. Oysa, gelişen bilimin ışığında, mantık ağırlıklı sol lobla beraber, hayâl gücü, renk, şekil, ritim, bütünü görme gibi fonksiyonları olan sezgisel, üretken sağ lob da kullanılsa, insanların üretkenlik potansiyellerinin kat kat artacağı aşikârdır. Zaten, tarihte büyük sıçramalar yapan insanlar da, bilerek ya da bilmeyerek, beynin her iki lobunu da birlikte kullanan insanlardır.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Mantığın âdeta tek başına gittiği yerle, sezgi, hayâl ve renklerle el ele gittiği yer bir olur mu?
Sağ lobun da devreye sokulması, insana aynı zamanda duyusal keskinlik kazandırmakta, hedefini sürekli ve herşeyiyle canlı tutan o insana müthiş bir motivasyon kazandırmaktadır. Bilgisayarların bile matematik ve mantık işlemlerini yapabildiği günümüzde, bunlardan daha önemli bir özellik çıkıyor karşımıza: Üretken düşünce, üretken zekâ. Hayâl gücü, yeni fikirler oluşturma, orijinalite gibi değerler, insan zihninin üretkenliğini ortaya koyar. Bilgi dünyasına uçtuğumuz günümüzde asıl fark, işte bu noktadadır. Yâni, geleceğin başarılı insanları, üretken zekâya, hayâl gücüne, esnekliğe ve güçlü vizyona sahip insanlar olacaktır. Eğitim sistemi ise, bu hedefe ulaştırmak bir yana, insanları yalnızca sol lobun fonksiyonları içine âdeta hapsetmektedir. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde, her birinde orijinalite ve üretkenliğin izleri açıkça görülmektedir. Aynı öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise, tek düzeliğin ve kendini birilerine beğendirme arzularının yoğunlaştığı, elma şekerine benzer, tek tip ağaçlar, tek tip evler, aynı tür insan resimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle düşünmek gibi, dış etkilere daha açık ve çok farklı fantezilere sahiptir. Fakat, okulda bu özellikler bastırılınca, sol beyin, sağ beynin de bazı fonksiyonlarını yüklenmek zorunda kalıyor ve aşırı derecede zorlanıyor. Bu arada, zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca, çocuklarda birtakım ruhsal dengesizlikler de görülebiliyor. Aynı zamanda, bu tek yönlü, yâni yanlış ve aşırı bilgi yüklenmesi sonucunda beyinler köreliyor, çocuklarda üretkenlik, merak ve öğrenme istekleri yok oluyor. Bu çocuklar büyüdüklerinde, özellikle sağ beynin gerekli olduğu durumlarda dâima başarısız oluyorlar.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2007
Konum: İstanbul
Yaş: 31
Mesajlar: 5,860
Teşekkür Etme: 70 Thanked 42 Times in 30 Posts
Üye No: 26495
İtibar Gücü: 2560
Rep Puanı : 2488
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DENGELİ KULLANIMININ SONUÇLARIProf. Orstein, iki beyin işbirliği içinde çalıştığı zaman, genel yetenek ve etkide çok büyük artış olduğunu ortaya koydu. Çünkü, beynimiz, standard matematikten farklı bir şekilde çalışıyor; sağ ve sol beyin birlikte çalıştığı zaman, iki kat değil, beş-on kat daha etkili sonuçlar ortaya çıkıyordu.
Buraya kadar söylediklerimizin ışığında, artık şunları rahatlıkla söyleyebiliriz: Belirli konularda gerçek anlamda uzmanlaşmak, ancak bu iki beynin işbirliği ile mümkün olabilir. Tarihteki bütün dehâlar, büyük buluş yapanlar, üstün kişiler, hep beyninin iki yarısını da mükemmel bir işbirliği içinde kullanan kimselerdir. Örneğin Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u almak için gerekli bütün planları, hazırlıkları yaptı, uygulamaya geçti. Bunlar için daha çok, beyninin mantık ağırlıklı sol lobunu kullandı. Fakat, Bizanslılar'ın Halic'e zincir gerip Osmanlı gemilerinin önünü kesmeleri üzerine hemen sezgi ağırlıklı sağ lob evreye girdi ve tarihte ilk defa, gemiler karada yürütülerek, bir gecede Kasımpaşa'dan Halic'e indirildi. Sonuç malum. Evet, dünyamızdaki karmaşa ve problemleri çözmek için, beynimizin iki yarısını birlikte kullanmamız gerekiyor. Özellikle karmaşık sorunların çözümünde, geniş ve uzun vadeli olabilecek kararlarda sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek için, beynin her iki yanının işbirliği içinde çalışması şarttır. Öğrenilen bilgilerin, geçici bir ezber olarak kalmayıp kalıcı hafızada dosyalanması ve ömür boyu kullanılabilmesi, her iki beynin de öğrenme işine aktif olarak katılmasıyla mümkündür. Beynimizdeki zincirleri kırıp, beynimizi tutsaklıktan kurtarıp, orada uyuyan dâhiyi uyandırmak için yapmamız gereken en önemli şeylerden biri, ciddi bir hafıza eğitimiyle fotoğrafik bir belleğe sahip olmaktır. Temel hafıza tekniklerini öğrenip kullandığınızda, * Sadece hafızanız güçlenmekle kalmayacak, üretkenliğiniz de müthiş bir şekilde artacaktır. * Bilgiyi öğrenme hızınız artacak, zihinsel fonksiyonlarınız güçlenecektir. * Sağ ve sol beyinleriniz arasından müthiş ve dinamik bir potansiyel ortaya çıkacaktır. * Elbette ki, bütün bunlar, iş ve sosyal yaşantınızdaki problemlerin çözümüne büyük katkılar sağlayacaktır. Beynin etkin kullanımında, aşağıda Abdullah'ın anlatacağı anekdot, sanırım ilginç bir örnek oluşturacaktır.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|