![]() |
|
![]() |
#1 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölüm Aşkı Ertelemektir
1/: Vurursa son katar, En bittim kampanasını, İpek raylar üstünde istasyona girerken. Aşk kuşu çırpınırsa durup dururken, Kalbin yuvadan uçma vakti gelmiş demektir. 2/: Uçmaktan korkan gümüş gözlü palazı, Nasıl atarsa merhameti avucundaki anası ağaçtan, Gereğini yapmazsa sevdanın çırpınan yürek, Göz ve gönül yaşına bakılmadan, Sökülür bir demir pençe ile, Acımasızca atılır yuvasından. Ki bu ölüm demektir. Ölümse aşkı sonsuza kadar ertelemektir... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölüm ile Sevişmek
1/: “En güzel çağıdır” derler elleri kınalı tarihin, Savaş sonrasında kanlı çadırlarda, Ölüm ile ölümüne sevişmek... *** Savaşan bilir, (Muhakkak) Ben bilmem...(Allah sizi inandırsın.) 2/: Ancak bildiğim bir şey varsa: Ey sevdakar savaşçı, Bil ki, Ölümüne sevişmek için, Ölümüne savaşmak gerekmez. Yeter harman yerinde yürekle halaya durmak... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölümdür Olgunluğun Ödülü
1/a: Gelince o gün... Gelin duruşlu dağlar Gelince yürüyecek... Bulutlar dürülecek. Beyaza düşecek sakalım. Döşüme ektiğim kurşunlar üşüyecek. 1/b: Gelince o gün... Delecek karı beynimin gülü Zira ölümdür olgunluğun ödülü… 1/c: Gelince o gün... Gelinler gebe kalacak erkenden Tezcanlı ve son yolcularına. Deve dikenlerinin çorak diyarına Sürülecek yapış yapış bulutlar. Kızlar bürünecek kınasız endişelerini Beyaza düşecek sakalım. Beynime aç yıldızlar üşüşecek. 1/c: Gelince o gün... Yaracak bedenimi beynimin gülü Çünkü ölümdür olgunluğun ödülü… Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Parantez Mahkumuydu Hasan
– Hasan Demir kardeşime – 1/: Bir parantez içinde ruhum. Ben bu idim... Ben buyum… Geçmişten kalan lifli hatıralar buruk… Savurdum yılların yandaşında kalbimi. Bir karlı Kastamonu ormanı tiryakiliğinde, Ellemiştim zamanı yorgun elimle. Kan fideliği verimli dudaklarım Ve cana damlayan titrek ve zavallı bir mum. Kan kokan dallarıma mahkumum. Bir parantez içinde ruhum hapiste Arkam akşam... Önüm sıra sekiyor gölgem. Uzak rüzgârların hızıyla akan Anılarım yitiriyor daracık hafızasını. Yerinde sade, tek damlacık kan Haykırıyor ardımdan derin bir ağız: Hasan... Hasan... Can Hasan! ... 2/: Sensiz girişim geceye. Say ki cephede bozgun. Kılıcım kırık uzak bir Dandanakan’da. Kargıların ucunda bir damlacık can Ağlıyor keskin kenarlı vefakar bir kayalık: Hasan... Can Hasan! .. 2a/: Yanıyor keyfim... Kaçıyor uykum son menziline. Saçlarım ılık ılık özgürlük üfürüyor enseme. Bir parantez içinde ankebut ruhum. Sen yan gayri ey kalbim kendi mahpusuna yan Hasan... Hasan... Can Hasan! ... 3/: Bir parantez içinde kelebek ruhum... Cereyanlar tarifeli... Pınarlar nöbetleşe akıyor. Bereketli zamanımı çalan hırsızlar Cephelere dökülen feryadıma bakıyor. Canım Hasaniye’m ağlıyor ayakucumda Gözleri umman içre inci tarlası gibi… Topraksa nisanın kıblesini soyunup Azgın ateşler doğruyor damarlarımda. Kargım kırık temreninin dudak kenarından... Hayal meyal bir Dandanakan’da Tutsak oluyor aşka Dağlara üzengilik gibi bakan Yasa durmuş karanlıkta bir çift güvercin. Ağlıyor hırçın hırçın hıçkırarak: Hasan... Hasan Can Hasan! ... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Paslı Gaddareler Burulur Adalelerde
1/: Kanat çırpışını duymak için, O kardeş ve dost İsrafil'in, Peygamber nefesini solumak gerek Uhudlarda... Hüdhüdlere binmek, Diyar-ı Süleymanlarda... *** Ve avuçlarında bir kor parçası ile beklemek, Yorgun beyinlerde pek etki yapmazmış, O yüzden mi dersin rıdvan ile samimiyetsizliği, Ya da albızlarla ıslak düşlere yuvarlanması, Güllerin renk arasında dolanan morötesinin... 2/: Sur üfürüşünü duymak için, O kardeş ve dost İsrafil'in, Peygamber nefesini solumak gerek Babillerde... Mavi zırhlar bürünmek, Diyar-ı Davutlarda... *** Kahkahalar uçuruyorsa menzilsiz ibibik kanadında, Eğer amaçsız vuruşmalarda yaralanan muharipler, Biliriz ki yürekdaşım ve ben, Uçmağlara uçmak vakti doğmak üzredir ufuklardan. Sıyrıl ey kükürdün sarı safrası şiirim gözünden, Her sözümün gümrah ayağına bir pınar kurmak isterim, Çünkü yarım sevdaların yavukluları, Ölümcül nöbet başında bir Sezer-i glad olurlar, Ve utangaç zamanları katletme telaşındadırlar. 3/: Vahyi fısıltısını duymak için, O kardeş ve dost İsrafil'in, Peygamber nefesini solumak gerek Sinalarda... Develerle göç etmek, Diyar-ı Salihlerde... *** Paslı bir gaddare dişini geçirmişse adalelere, Dokulara uzun ve huzurlu bir uyku düşer, Şaşkın bir yol uzanır mordan bir istasyon ötesine, Terkisine rengarenk bir kuyruk taksa da uçurtmalar, Dercolur on iki ayın bütün tonları, Güneşin bir tek beyaz ziyasına uğrunca... 4/: Kanat çırpışını duymak için, O kardeş ve dost İsrafil'in, Peygamber nefesini solumak gerek Mısırlarda... Asalara abanmak, Diyar-ı Musalarda... *** Sırtımızı yasladığımız bodur ağaçlar, Bir yol bulur gördüğümüz rüyalardan, Ya da kadim buutlu dudaklardan dinlediğimiz masallardan, Bir kaçak yolu bulur hudut boylarında, El verir gökyüzüne... Bize ise acılar kıvrımında ağaç gibi olmak kalır, Sevdanın kökleri nisanda ağ kurar yürek tarlalarına, Kara bir kabir oyulur yerlere ancak. Bir hörgüçlü sel alır muhayyilemizi ölüm döşeğimizde, Ölümü biz, Döşeğimizi el alır...
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Paslı Kılıçlarla Vurulurdu Aşk
1/: Ve biz dokunmuşluğumuzu yitirdik... Zaman arkasını gösteren bir ayna gibi balkırdı a yar! İpek pamukluğunda bir eldi saçlarımızdaki, Isfahan pazarlarının yumuşak esintilerine vurgunduk, Bıçkın duyguları büründüğümüzde olurdu ne olursa, En gecikmiş güneşler üstümüze doğardı, Erken nisan çağlalarını yüreğimizdeki bahçeden yolardı haylaz eller, Ulu ortaya düşerdi sakınılması gereken sırlar çarşafa, Paslı kılıçlarla vurulurdu ihanetin başları... *** Zaman arkasını gösteren bir ayna gibi balkırdı a yar! Yaşlı ilkbaharların çiçekleri boyun burarlardı takvimin yol boylarında, Bıçkın duyguları büründüğümüzde olurdu ne olursa, Karanlıkların dibinden çıka gelirdi ışık, Siyah çarşafını güneşin önüne gererdik gecenin, Dudaklarımızda her daim tuzlu türküler koşuşurdu, Ve o tuzlu tadın söz aralarında aranırdık birbirimizin adını, Ya lel, ya lel... 2/: Ve biz dokunmuşluğumuzu yitirdik.. Zaman arkasını gösteren bir ayna gibi balkırdı a yar! Dam başlarında üzerimizde uçuşan keklikler, Divitler bırakırlardı cönklerin sayfa aralarına. Misafir üveyiklerin gagaları her daim kırmızı kırmızı açılırdı, Paslı kılıçlarla vurulurdu ihanetin başları... *** Zaman arkasını gösteren bir ayna gibi balkırdı a yar! Karanlık zamanların kanat çırpışı kaçışırdı patikalarda, Ve avuçlarımızda düne dair bir pıhtı saklardık, Bıçkın duyguları büründüğümüzde olurdu ne olursa, Ya lel, ya lel... Ve bir kor parçası taşırdık yüreğimizde yarın için, Yorgun beynimizde ise hep döş üzerinde şekerleme arzusu, Kahkahalar uçardı kırk gün kır gece şah düğünlerinde, Paslı kılıçlarla vurulurdu ihanetin başları... Zaman hala arkasını gösteren bir ayna gibi balkıyor a yar! Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1461
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ruh da Göçer Bir Fesleğen Otuna
1/: Canlar ay! İlerleyin arkalara doğru bi zahmet! Yer açılsın yeni gelen enaniyet ehline... Galiba kinden yana evriliyor yüreğim Ellerim seğiriyor... *** Tenimden dildiğim kemerim şah-ı maran kesiliyor yılan vilayetinde, Ve ekvator misali sarıyor cihanı kırkbayırımda beslenen kobra, Kat kat inşa ediliyor içimde küçük dağların kibiri, Hatta komprador kafirin biri: “Emrin olur sahip,” diye soluyor ya İblis’e... “Meğerse o da bir astroid yani dumansız ateş ehli imiş.” İnanırsan. Yanarsan inanırsın, -ki iyi bilirim,- Ancak mağma kazanında eridi dizginsiz kibrim... Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... 2/: Canlar ay! İlerleyin arkalara doğru bi zahmet! Yer açılsın yeni gelen mağma ehline... *** Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim ay canlar... Bu nedenle aynalara inanıyor, Ve kendi avucuma düşüyorum bu daracık şiiristanda. Bir anda bileyleniyor sevdaya aç gaddaremin kenarı, Ve ins-ü cinne dair her kör ağız lügatın çevriminde, Astro ufku saran safran ve kör inat kesiliyor bin pare. Sessiz bir rüzgar, dehrinin birinin civarında dolaşıyor, Sonra mahmuzlayıp aliminyum kısrağını cebabir bir hırs ile, Bata çıka gidiyor ins ve cinistan dolaylarına doğru. Ellerim kendi dizginimi kavrıyor nihayeti, Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... 2/: Canlar ay! İlerleyin arkalara doğru bi zahmet! Yer açılsın yeni gelen dukhansız od ehline... *** Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... Yapayalnız akıyorum ateş ırmaklarının yatağında, Bir yanımda azık diye aldığım Harname’si şairin, Arkamda tek başına gölgem sürüklenmede... Cengiz’in birinin ise yok ins’i cinni taktığı, İskender’in Everest meverest bildiği nanay bu gece. Himalayaların başında bir yeti yürüyor çünkü zamana işeyerek, Karşı yamaçlardaki tapınaklarda yanan mumlar pişman olup sönüyor. Son Dalay Lama’nın ruhu göçüyor bir fesleğen otuna. Kendi nefesini yemiş gibi boğuluyor volkanlarda o yoksul yeti. Ellerim kendi çenesini bağlıyor dağ pürçeğiyle, Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... 3/: Canlar ay! İlerleyin arkalara doğru bi zahmet! Yer açılsın yeni gelen mağma ehline... *** Dedim ya galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... Dehrinin biri yine ipiri doğruluyor atının gidonunda, Mekanik bir kıpırdanışla geriye dönüyor filizlenen taze aşk. Yıldızlar kayar gibi ilerliyorlar zulmün kızıl burcunda, Ve nirvananın rahmine giriyor yakaza halinde Dalay. O da yeniden içiyor on yıl evvel bıraktığı tütünü. Ben de yazmaya duruyorum tarihini ot ve od’un, Ve özü yalan dolan olan kendi şiirimi Vedalara bakarak. Ve karşılıksız aşkı ve karşılıklı yaşamı tekrardan yaşayarak. Gözlerim onaylıyor eşiğinde durduğum od vilayetini, Galiba aşktan yana evriliyor yüreğim... 4/: Canlar ay! İlerleyin arkalara doğru bi zahmet! Yer açılsın yeni gelen kevser ehline... *** Kesinlikle aşktan yana evriliyor yüreğim... İstanbul’un ortasındaki ahşap bir mozole giriyor şiirimin koynuna Tekrar uzanıyor Kommenosoğlu Kostantin surun dibindeki oyuğa. Dehrinin biri’nin gözleri bin bir kez kapanıyor. Yorgun ki zahir... At, ışın, kuant ve ins-ü cin mola veriyor şira yıldızında. Bu uzayın dışında gelişiyor belki de herbirşey. Ben ve diğer insanlar donmuş gibi takip ediyoruz kaderimizi Ve Azazil’in biri ile kral Gassani’nin hareketlerini, Kimse anlayamıyor işin ve ışığın sırrını. Ben anlıyor gibiyim, Çünkü mağma mağma kokuyor tenimin her mikronu, Şiirin sonu mutlu bitiyor aşkım için, Mavinin suretine açılıyor ellerim, Evet, aşktan yana evriliyor yüreğim... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57920
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kuşatma *******i
1/: Dikenli tel hayalimin çevresi, Kuşatmadayım... Ne savrulmadayım mahzun kaplarda, Ne de şırıltısıyım hür çavlanların. *** Dikenli tel düşlerimin çevresi, Ortasından gerçeğe kan katmadayım, Tarihin o yaslı sayfasına, Bir tükürüp bir acımı boşaltmadayım, Dikenli tel hayalimin çevresi, Kuşatmadayım ah kuşatmadayım! ... 2/: Bulutlarım yağmur taşır zamansız, İzansız arsızlığım yar peşinde koşmada, Buluşmada en olmadık zamanda, Ğöğ ekinle ölümcül tırpan... Ölgün tarlalarımda ter atmadayım. *** Dikenli tel hayalimin çevresi, Müşterisiz pazarımda sitemler satmadayım, Geçip zamanın kurduğu demirden saatleri, Yörüngemde zemberek boşaltmadayım, Dikenli tel hayalimin çevresi, Kuşatmadayım ah kuşatmadayım! ... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57920
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Küçücük Bir Cezveyim
“Cezve gibi içinde kırk yıl hatır kaynatanlara...” 1/: Ben… Küçük bir cezveyim. Bir kıvılcım yar bana, Volkanların ateşini neyleyim? *** Unutup harlı bir ocak üstünde Taşırmayın telvemi kızlar. Kulbumu sıkı kavrayın aman Ortaşeker yeter bin asırlık suyuma Şekerime ise bir kesim yürek Ninniler söyleyerek... Türküler heceleyerek... Bir taşımlık kaynatın kızlar. Dilberlerin sofrasına damıtın sevda ile. Kıymayın bana n’olur karanlık zındanlarda? *** Ben ki... Küçücük bir cezveyim. Aşk ile tutulduğum parmaklara Tutuşturun kulbumu Yemen elinde Elden ele, ilden ile gezmeyim. 2/: Ben… Küçük bir cezveyim kızlar. Bir taşımlık yar bana, Cehennemi alazları neyleyim? *** Dudakla nişan benimki... Zifaf damakla Unutup sevdalı dil üstünde Nazlı telvemi taşırmayın kızlar... Kulbumu kavrayan parmak... İllaki kınalı Ben bu harlı yalazlara yanalı Kırk hatırlı yıl olmuş tarih-i yemanide. Ondandır iç çekişim ateşle dans ederken Fincan fincan sekişim kahverengi gökkuşağında Bağrı yanık *******e aşkımdandır. Yanağımdaki kurumuş Yemen’se O son taşkındandır... *** Ben ki... Küçücük bir cezveyim. Dua gibi tutulduğum dudaklara Tutuşturun telvemi kızlar, Dilden dile, ilden ile gezmeyim. 3/: Ben... Küçük bir cezveyim Bir içimlik yar bana kızlar İlkbaharda ırmakları n’eyleyim? *** Uzak ve som nara kesmiş anılar taşırım Bir Habeş tandırında kare kare dizilmiş. Aklımda kalan son pişiriliş. Ondandır sevdiğime hasret hasret yanışım İçin için kaynayışım güneşin bağrındandır Yurdumu hatırlayışımdandır taşan göz yaşım Kıymayın bana n’olur kızlar Unutup hayal kuranda harlı ocak üstünde Güneşten taşıdığım telvemi taşırmayın Tarihin yüreğindeki sır kırk hatırmış neyime, Taştı artık, silmeyin gözyaşımı Yanayım kökümü bıraktığım Yemen’ime... *** Ben ki... Küçücük bir cezveyim. Buhar buhar tutulduğum buhurdan yüreklere Tutuşturun öksüz sevdamı kızlar, Kalpten kalbe gezmeyim... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57920
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Küskün Metropol
1/: Zifir kusuyordu zaman. Ben sırılsıklamdım... *** Bulvarında vurulduğum metropol kafir Metropol küskün bir yılandı. Oğlum doğmamıştı daha. Doğrusu ikizime gebeydi anam. Elleri nasırlı inşaat ameleleri Düşe kalka asfalt çukurlarına Ağızlarında sunturlu ve Adanavari küfür Azgın nefesi burunlarında acının Yürüyorlardı... Ve ayak izleri akan kanımda. *** Altımda ıkhtırdığım metropol kafir Metropol yutuyordu zamanı, Ve ana rahmini kımıldayan her şeyin. Ben sırılsıklamdım... B/: Zifir kusuyordu zaman volkanik bacasından. Bulvarında vurulduğum metropol kafir. Eskiyen rüyalarımı keşfe çıkmıştım. Altımda düz tavanları sakin apartmanların. Ama ayrılınca kabuk... Yırtılınca zar… Yollara akıyordu... Hatıraları hırçın kalabalıklar. *** Metropol küskün bir yılandı Tısıl tısıl... Ve dan dan! … Daha anasından doğmadan özgürlük. Elleri nasırlı iblis işi işçileri Boğuyorlardı karanlığın saklı aydınlığını. Metropol kafirdi ya hem de kıpkızıl Metropol yutuyordu kutlu emeğini Ve anarahmini kımıldayan her şeyin. Ben sırılsıklamdım... Ba/: Düşe kalka asfalt çukurlarına Ağzımda masum bir küfür... Azgın nefesi burnumda karayazgı acısının, Yürüyordum metropolün üstüne. Ama bulvarında vurulduğum metropol kafir... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|