![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Villa Grimaldi...*
- Augusto Pinochet'ye unuttun bir kış gecesi denizden geldiğini suyun sesini unuttun! korku kustu yorumsuz karanfil üstüne öfkeli dudaklar titreyen karanlığın öç almasıdır şimdi çağrılı gidişin kimdin sen acılar kuyusuna buğulu şarkılarıyla gömülen onlar kimdi ölür müydü emekli tiranlar sorular sus’a bağışlandı yanıtlar hecenin sürgün hali (17 Aralık 2006) - 6. Dekad Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Vurgun...
zımbalıyorum şiirleri üst üste hedef tahtasındalar şimdi vuruyorum on iki'den düşüyorlar vurgun yerken şiirler sinsice iniyor gece geceye idam mangaları diziyorum yetmiyor barut! bir daha yeniliyorum dili benden içre suskun çığlık çığlığa benden öte boydan boya bedenimle örtüyorum geceyi delice koşuyorum sağrımda bir it delişmenliği kanımda diz boyu itlik : boynunu ilk büküşte hani vurmuştum yüreği ona emanetim oldu mahşer yollarında emaneti oldum bir tutam zehrin ucunda gece aksak dokunsam hırlayacak gece it azmanı sıcak yanıyor delifişek kalbim : “ceketimle örteyim gecenin bütün itliğini”* gömeyim kendimi vurgun sesine gecenin oyduğu mezar sessizliğine gürlesin şiir ey gönül çağlasın selama dursun alem! bekle saba gölgesi düşecek güne ardı sıra izler bırakan hiraman sam yeli ateşinde çek geceyi kınından! ….. (*) İsmet Özel – “Geceleyin Bir Korku”dan... (29 Temmuz 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yaban Kumrusu... Düz yazı
Sisli bir yalnızlık gibidir ölüm... Bilinmeyenin içinde tek başına yitmek, kaybolmak... Ve yeniden doğmak şairin dilinde... Pir-ü pak, taptaze, dipdiri… Ölmek hangi hesabı sonuçlandırıyor, düşündün mü hiç? O ki doğumdan önce de vardı. Ondan geldik; ona gideriz hepimiz. Ah bu korkularımız! İntihardan ne sık söz ederiz. Yaşamaktan ürktüğümüz için midir dersin? Yenilgiler cehenneminde yanmaktan korktuğumuzdandır belki. Birileri gerçekleştirmiş diye ne çok kıskanırız onları. Ama yapılmaz... Yapamayız. Bu yüzden de söze ve sözün anası şiire dokunur ellerimiz. Sen kırık ötüşler bırakırsın evrene... Bizler, 'söz'lenir ve söyleriz... Bu kış yaşamdan yine ayrı düştün. Ne kadar da benzemiyoruz birbirimize. Benim bir eşim var; senin yok. Onu arıyorsun sabahları balkona astığın çığlıklarla... Bense suskunluğumda, yaradılış anında vaat edilmiş olan sözümü... Susmak da bir tür konuşmaktır, biliyor musun? Şakımayı öğrenemedin lakin bağırarak bir ün bırakıyorsun sonsuza. Ben, içimin boşluğuna saldığım sözcüklerle anlatıyorum meramımı... Ölümü, hayatı, aşkı ve sevda karası hüzünleri “söz”lüyorum oradaki 'ben'lerle. İpine tutunduğum bir uçurum var. Sen görmüyorsun. İniyor çıkıyorum durmadan. İniyor, çıkıyorum… İnan ellerim kanıyor ama yılmıyorum. Kimi gün bir dağ ateşinde yanmayı seçiyorum. Küllerden yine yaratmak için kendimi... Anlamazsın sen. Sana ölüm, kalbin durması demek... Açlıktan, sayrılıktan; belki de vicdansız bir kedinin pençelerinde inleyerek... Hayattan kopardığın anlam, yalnızca eylem ile sınırlı. Veya eylemsizlikle... Hâlbuki yazan kişi eylemsiz de anlamlayabilir, özüyle anlamlandığı gibi... Gördün mü, ne kadar farklıyız! En fazla kaç boyutta yolculuk edebilirsin? Üç, dört, beş? Ruhumun koyaklarında dolaşırken, “ödünç alınmış büyülü âlemlerde, ‘n’ sayıda boyuta hükmediyorum” diye övünsem şimdi, darılır mısın? Gidilmemiş göç yolların var senin, sıcak ülkelere uzanan katar katar özlemlerin... Beni sorma hiç. Asırlarca önce evcilleştim. Evcilleştirdiler ve sözü keşfettim böylece. Diğer kuşlardan farklıyız biz. Göçemediğimiz sürece mekânsal kısıtlanmalar, iç yolculuklar aracılığıyla özlemlerin patlamasına neden olur. Sen haykırırsın, ben söylerim… Biraz dert yansam, dinler misin? Âdemoğlu sözün değerini bilmiyor artık. Yaşam ve ölümün iç içe’liğini… Neden içimizde intihar ettiğimizi bıkmaksızın ve neden her satır ve mısra ile ana rahmine geri dönüp, orada bir kez daha yunup yıkanmak istediğimizi… Dışa vurdular çünkü. Hemen hepsi dışa vurdu. O denli berbat evcilleştiler ki, safi “dış” oldular! Hasreti, ayrılığı, sevdayı unutmuş gibi görünüyorlar. Şairin ölüm özlemini de bilmiyor onlar. İnsana dair ne varsa külliyen unutuldu… Üzülüyorum yaban kumrusu. Zarf ile mazruf birbirine karıştı epeydir. İzlediklerinden utanır oldu sözüm. Ve sol yanım budanıyor gün geçtikçe. Hiç değilse bunu anlayabilirsin. Evrensel bir duygudur. Eşini kaybettiğinde hissettiğin acıdan farkı yok inan. Örselenmiş yüreğimi sana bağışladım. Anlat bana şimdi, bu yarayı nasıl kanayacağım? .............................. -(S’İMGE Kültür Edebiyat Seçkisi: Mart – Nisan Sayısı – 2006) -(http://borgesdefteri.blogspot.com/) -(http://blogcu.com/nimo/) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yağmur Kokusu...
duygunun üleşilmez bütünlüğünde bir yol hikayesiyim kah üzgün kah deli bir tay yüreğim sormasın kimse beni ilkyazı beklemekteyim bilmece bir armağanla avuçlarında ikizim gülümsüyor aynadan can çekişircesine yabanlık bir entari biçiyoruz kışa yoldaşım dilsiz alfabesi ciğerim suskun ve yanık ateşten icazetli zirve sis zirve çamur zirve kayalık toprak içe dönüyor hıçkırık kış ağaçları kadar yalnız ve çıplak havada yağmur kokusu sormasın kimse beni ben böyleyim! (18 Şubat 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yaşam ve Ölüm Uymacıları! ...
50 derecede kış! Ölüme de yaşam kadar yakın durmak gerektiğini düşünmüşümdür hep. Ölüm zamanla kabullenilebiliyor ama kanıksamayı ve vurdumduymazlığı anlayamıyorum bir türlü. Ölümü renkli camlardan bir Hollywood yapımı gibi izleyip sonra da hiç bir şey yokmuşçasına 'hayattan keyif almayı' anlayamıyorum. Baudrillard 'ın 'hipergerçek'i bu olsa gerek... Telefonları açmak istemiyorum artık; posta kutularını da... İnsanoğlu bir tuhaf olmuş. Sınırlı sayıda sözcükle konuştukları yetmezmiş gibi sınırlı sayıda düşünce, sınırlı sayıda duyguyla yaşıyorlar. İlk duyduğum cümle 'tatile gitmediniz mi? ' sorusu. Gitmedim lanet olsun! Yanı başımda masum siviller ve bebekler ölüyor, anlamıyor musun? İçim kaldırmıyor, havuza bile gidemiyorum. Yeni aldığı evin dekorasyonundan söz edeni mi ararsınız; köpeğini denize sokarken yaşadığı mutluluğu anlatanı mı? Oysa dört ayaklı dostlarımız için hayatını verecek kadar seven biriyim onları, ama sırası değil şimdi. Havuz başında yediği balığı dillendiren, mangalda et, yanında rakı hayalleri kuranları mı; alışveriş şehvetiyle kendini ve çağını yitirenleri, her şey yolundaymış gibi okumam ve değerlendirmem için aşk şiirleri gönderenleri mi, hangisini saysam ki… Bu ölümler sıradan değil, anlasana! Planlanmış katliam, duyumsamayı unutmamış olanların yaşam sevincini çalıyor. Olan biten budur işte! Ekranlar ise ölümün kanı donduran soluk yüzü kadar soğuk. Oysaki içine girdiğimde kokusunu duyabiliyorum. İnlemeleri, çığlıkları, o derin acıyı, 45–50 derecelik sıcaklıktaki açlığı, ilaçsızlığı, giderek bir istatistiğe dönüşen ölüm raporlarının gerçek yüzünü; kalplerimize kocaman bir “neden? ” sorusu bırakan dipsiz çaresizlik ve isyanı… İmha eden, yok edendir ölüm. Ve acıyı durduran… Hâlbuki ölüm bu coğrafyada acıyı çoğaltıyor. Katlıyor, büyütüyor, öyle ki kıyılarıma vuruyor dalgası. “Öncelikler”le “incelikler”in değerini kavrayamayan insanoğlu ey, teknem sallanıyor anlasana! Günün dertlerine hiç de denk düşmeyen, dahası şu sıra “baş kadın” olan ben”imle hiç uyuşmayan abuk sabuk bir konuda yazı istiyor bir dergi. Yok canım! O kadar ucuz mu bu ruh! Aslında yazabilirim. Kafama koyduğum her şeyi yazabilirim fakat istemiyorum. İnsancıl sorumluluğum dik durmamı ve bu duyarsızlığa başkaldırmamı emrediyor. Şu sıra Ortadoğu üzerine yazıyorum. İsteyen alır basar; istemeyenle ise hiç işim olmaz. Gazeteleri, “köşe yazıları”nı, tüm kanallardaki haber saatlerini izliyorum. “Ivır-zıvır ve gündeme getirilmeyecek konularda birbiri ardına dakikalarca süren oturumlar düzenleyen programcılar nereye gittiler? ” diye soruyorum kendime. Yanıt bulamıyorum. Belki de tatildedirler! Böylece onlar da önceliklerini yitiriyor. İngiltere ve Londra üzerinden ABD’ye uçmak üzere olanlar dün çok korktular, çünkü gerçekleşmesini asla arzulamayacağımız olası bir El Kaide saldırısı ile korkutuldular. Çünkü üstlerine Batılı bir paranoya, post-modern bir dehşet duygusu salındı. Dondular. Sırada bekleyen yolcuların yüz ifadelerini dikkatle izledim. Koyun sürüsü gibiydiler. Parfümleri, sıvı ilaçları ve hatta su şişeleri ellerinden alınırken en ufak bir tepki gösterene rastlamadım. Oysa üzerlerine sıcak kahve suyu döküldüğünde bile tazminat almak için mahkeme kapılarını aşındıran insanlardı bunlar. Neden böyle suskundular? Ruhları da davranışları gibi güdülüyordu da ondan! Ortadoğu için kaygılandıklarını da görmedim. İçlerindeki “bukalemun” böyle buyuruyordu. Otorite karşısında boyun eğmeye, sorgulamamaya ve yalnızca kendilerini düşünmeye alışmışlardı. “Kırmızıçizgi”yi geçmemeye gayret eden, tarih bilincinden yoksun, geleceğe dair zerre kadar sorumluluk taşımayan konformistlere (uymacı) dönüşmüşlerdi. Lübnan’da 30 günü bulan şiddet, acımasızlık, onca haksızlık, yüzlerce ölü ve binlerce yaralı; Birleşmiş Milletlerin iktidarsızlığı, ibret olsun diye tarihe kanla kazınacak olan beceriksizlik; Akdeniz’e sızıp doğa katli****** da neden olan tonlarca petrol; geleceğimizin dünya çapında giderek kararıyor olması umurlarında bile değildi. Yepyeni bir maske takınarak hortlayan çağcıl ve küresel bir faşizmin dayanılmaz tehdidi altında olduğumuzu önemsemiyor, utanç duymuyorlardı. Ne yazık ki bazı değerleri unutmuşlardı. İnsanlığın son duası okunuyordu uyandığımda, çünkü bu gezegeni yönetenler(!) “İslami Faşizm”den söz ediyordu o sıra. “İnsanlık”tan başka hiçbir ölçütü, özellikle dinsel ayırımcılığı kıstas almayan benim gibi birini bile çıldırttı bu söylem. Üste çıkmayı nasıl da beceriyorlardı! Altmış yaşındayım. Ve sabahın er saatlerinde, bedeli ne olursa olsun, asla bir “yaşam ve ölüm uymacısı” olmayacağıma dair bir kez daha yemin ettim. Bir belge düşürdüm kişisel defterime… Aksi halde kendimle yaşayamazdım. Ve beni büyüten bunca acıyla! (11 Ağustos 2006) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yeni Dünya Düzeni (Novus Ordo Seclorum) ...
- Uzar gider bu şiir....Nefes aldıkça serpilen çocuklar gibi! Whitman’ın* kuzu postunda kükreyen kurt takdis ediyor sübyan ağıtlarını post-modern çağın yalancı mezelerle donatılmış işkence zanlısı sofralarında ağırlanıyor bin izzetle(!) doğrulanıyor Huntington savaşları** karşıtını şehvetle emziriyor geleneksel “novus ordo seclorum”*** zamansız kederler çatıyor güvensizliğimde yapay teoriler kulpu çatlak küp gibi devrilirken kalesi kadim uygarlıkların farkındalığım ağlıyor : ağlıyor insan yanım geleceğe kurulmuş adaletsiz bir masa bu yara derin kozmopolit yüreğim ah! iç ben’lerim çok uluslu şirketleri işaret ediyor boğuyor kalleşliği kahpe entrikanın yırtılıyor suratlar / dökülüyor şiddete parça tesirli! : kan revan içinde ürkmüş eski bir dost yeryüzü şimdi hangi dilimle gülümsemeliyim ona hangi yangından kalmış dudaklarla utanıyorum çocuk! ………….. (*) Whitman: İlerleme, demokrasi ve geleceği yücelten şair… (**) Samuel P. Huntington: “Medeniyetler Çatışması” tezini ileri süren yazar. (***) ”Novus Ordo Seclorum”: “Yeni dünya düzeni - yeni seküler düzen” anlamında. ................... 'çocuklar acıları paylaşmaz demiştim omuz silkerek acılardır paylaşan çocukları gün geldi paylaşıldı acılar çocuklar paylaşıldı....' (İsmet Özel) ............. 'bana bir şeyler söylediniz, anlamadım bir cümle, iyi bir söz, gene anlamadım doğrusu hiç anlamadım, siz ne demiştiniz? ben ne demiştim, ve çekip gitmiştim sonra öyle ya, niye hiç değişmedi bakışlarınız? BİTMEDİ DİYORUM, BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ....' (Edip Cansever) ........... 'size bir şeyler söyledim, anlamadınız öyle ya, neden hiç değişmedi ahrazlığınız bitmedi diyorum: bitmedi şaşkınlığınız! ' (Naime Erlaçin) ........... 'kurtulmak için çırpındığım çocukluğu yeniden öğreniyorum çocuklardan şaşarak...' (Şükrü Erbaş) ............. 'sokaklarda güpegündüz düş kuruyor çocuklar... geleceklerini yazıyorlar kaldırımlara....' (Doğan Özcan) ....... Ve ben üşüyorum anne! (N.E.) (11 Ağustos 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yetmedi...
dünyayı yaktım dün gece önce okyanusları attım ateşe sonra anakaraları tek tek ateş tozunun mağrur yüzünde ağlayan zümrüdüanka’yı yetmedi! çiçek tozlarına bulanmış kitapları yaktım buluttan çaldığım sevdaya yapışan telkari anıları geride bıraktığım yılları gelecek olanları insana dair bütün yalanları yetmedi! yıldızlarda tutuştu evren esin perilerinin çığlıkları yuttu geceyi kızıl bir alemde can çekişen canımla ödeşirken ellerimi kaybettim gözlerim ve dolunayı yetmedi! külleri unutmuşum... (29 Şubat 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yol...
yılana terk ettim yaban sesimi yolum iniş yol yokuş yol taşa köle taş küle kim yarattı acıyı ve aşkı toplasın elmaları -kurtlar bizim! - ikiyle sevsin zamanı biri beni çınlasın biri sizi sabra nişandır dayancın yolu koyaklara meydan okur içimdeki Mâr dağ kişnerse gül sevinci küserse değişir zar (25 Aralık 2007) 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 85 Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yolcu...
efkârın gergefinde dokunur düşünce nakışları mistik bir rüzgar eser buralarda billurlaşır söz suyun yorgun teninde “gönle ulaşmanın tarihidir insanınki” der feylesof* hınzırca gülümser bir dağ ateşi yakar gözlerine satırlarda buluşulur sonra hayal aleminde dolaşılır düşler kurulur gönül eri olmak üzre bütünleşir ruh ve akıl durulur nöbetlere -aşk düşünüp ölüm konuşmaktan gelmiş ne geldiyse başına! böyle hikâye eder serüvenini... kendine özgü bir sestir aranan özgür ve özgül olan kalıplar dökeriz bedenlerimize sil baştan libaslar biçeriz o bir garip bir derviş ben çilekeş yoldaş açarız evrenin ‘la’ sesine penceremizi tutunur kenara dolgun başaklar dökülür dizeye nakış mistik bir rüzgar eser buralarda sessizliğe bürünür yol apansızın kokusundan tanınır yolcu yel sürükler yol sürer izimizi (*) Ahmet İnam (28 Haziran 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57931
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
...Yorgunluk...
boşluğa terk edilmiş bir nida artık sesim savunmasız bıraktım savunma kalkanlarını sonsuza açılan son kapıdan hiç gelmemiş gibi süzülmek son hevesim hiç selam durmamış gibi söze toparlanmak anlamsız harf öldü hece dağınık yerebatan gibi bir şey oldu söz uğraşlar kanamalar ter akıtmalar kuma saçılan inci taneleri yakılacak kaç darağacı kaldı daha? ah emek! son reddin olsun bu son inkarın affet beni yorgunum! (1 Kasım 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|