![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Likurga Balıkları…
çünkü sınır komşusuyduk biz : iki çılgın nehir iki balık vurgunda kaç kulaçta kim bilir çivilendik suda ağır çırpınış yersiz yurtsuz kimse bilmez şimdi sessiz ve durgun bir şiir öpecek bizi pusulasız teknelerin ağında (Mart 2008) – Likurga Dosyasından Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Lupus…
bir düşü aramaktı yürümek sözün tutuştuğu yerde yalınayak kaldırımlar ateş tuğlası yol amansız duruşma dışa vurduğunda acı zamanı tersten okur gerçek sorumlusu “hiç kimse” düşsel fırtınanın tini yalayan çığlık tek umursanan farklıdır öyküsü yanık tabanların “homo homini lupus” fal da biter ey Avigdor! Beckett’in kaşığına kulak ver onu diline savur çünkü şiirde geçmez zaman şiirde ölmez masallar tükenir lupus sabır ve diken küle beyan rüzgâr sus pus… (*) Avigdor Arikha: Samuel Beckett’in dostu. Öldüğünde Arikha’ya bir tek kaşığı kalmıştı. (Sn. Enis Batur’un bir yazısından esinlenerek…) (12 Ekim 2007) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 9 Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Maya…
toprağa su yürüdü gönendi ağaç utandık yaprağından burası Likurga zaman ey! kendine üfleyen ney : bu yüzdendir marazi bu hal şiire kekelemesi sözün tel tel ak kâğıda dökülen ekşi bu maya Mart 2008 – (Likurga Dosyasından) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Mistik Karşılama…
yeniden doğmak gerektiğini hatırlatıyor bulutta saklı eskimiş ay korkuyoruz güneşin yaşlanmasından : ruhun kuş sürüsü tedirgin ağır mirasından ürküyor ebegümeci dudaklar satır aralarında eğreti bir ağıt yoncalarla öpüşüyor mizanı bozuk yolların hülyalı mitosunda belleğimi mayalıyorum bir çekirge uğruna akşamın grileştiği sessiz doğumların ihtiram duruşunda soğurmak içinmiş acılar bildim uğurlayanmış hep karşılayan mistik bir rükuda mavi çarpıyor tanrıların kalbi vadesi yetmemiş borçlar ödeniyor ölü kuşlarla turkuvaza bin yıllık intiharları atıyorum ey! eskimemiş ay’lar adına karşıla beni içerim ışık anası (24 Ekim 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…MÜLK…(Düz Yazı)
Onca karmaşaya rağmen, bir çiçek bahçesi olduğunu unutmuyor evren. Üzerinden bin yıl geçse dahi tohumun özünde saklıyor kendini. Toprakla sevişmeye koyulduğunda, güneş su ve insandan beslenmeyi çok iyi biliyor. Yaşama sanatının mucidi o… Çiçek ise kısa ömürlü… Elle tutulur, koklanır; özenle bakılmadığı takdirde kuruyup gider. Aynı zamanda bu kısacık ömründe ruhları şenlendirir. Tıpkı unutkanlığı reddeden evren bahçesi gibi… Bir de tinsel bahçelerimiz var. İnsanoğlunun tüm sırlarını gizlediği bu âlemin renkleri, alacalı tonları, bağbanları, yamakları bizleriz aslında. Şair ise oradaki sesleri duyan, renkleri gören, kalplere aktarabilen biri… Hayatın karanlık yüzünde içlerimizi eşeleyen, tohumlayan ve evrenle birlikte yaşamını sessizce, belki de bir ömür boyu susarak sürdüren... Yalnızca sözcüklerin kadife eldivenleri ile dokunur bizlere. Tepelerde, kıyılarda, ruhun koyaklarında dolaşır durur. Bir gün bakarsınız bir dağ lalesinden esinlenip “gelincik” sözcüğünü armağan eder dizelerinde. Tirşe, yavruağzı, kimyoni, şarabi, ebruli gibi unutulmuş renkleri ve Yuda’dan erguvan’ı getirir gönüllerimize. “Şairler ses verir, soluk verirler, evren çiçek açar” diyordu Ahmet İnam. O halde, evrene tılsım üfleyendir şair. Ona gerçeğin ötesinde yepyeni anlamlar kazandıran kişi… Ya şaire üfleyen evren? O şenlendirmez mi şairi? Hüzünlendirmez mi; çiçeğini güldürüp soldurmaz mı? Aşkı ve sevdayı yorgun güzlerden bahar coşkusuna taşıyan değil midir o? Elbette söz’ün müziğine tutkuyla değen her yürek gibi o da kendi çiçeğini açtıracaktır. İnleyen çiçekler, “elem çiçekleri”, “uçurum çiçekleri”, beyazdan tarçıniye, patlıcaniden mora insan ruhunda seyrana çıkmış rengârenk çiçek… Şairin dilinde her nefes alış, her soluk veriş farklı bir kimlik kazandırır kişiye. Böylece adımız konulur bir çiçekten. Neyiz bugün? Gül mü, karanfil mi, mateme gark olmuş bir kasımpatı, yoksa gülün dikeni mi? Söz’le buluşulan o yerde anlamlarız kendimizi. Bu yolculuk bazen bir yonca yaprağından çiğdeme, oradan da Afrika’lı bir menekşeye kadar uzanır. Narçiçeklerinin narında veririz molalarımızı. Nilüferi seyrederken suya akseden yüzümüzle Narcissus’a benzer; zihnimizde bir bataklık nergisinin serüvenlerini yazarız. Krizantemden asalet alır, yaseminden tutkuyu öğreniriz. Sıradan bir reyhan dalı aniden güven veren, kucaklayan bir “sevgi evi”ne dönüşür. Kimi gün alabildiğine mutlu bir kır papatyası yansır aynamıza. Taç yapraklarıyla aşk falları açar, ya da güneşi tutkuyla kovalayan bir günebakan oluveririz. Sevgiliye sunulandır şiirce bir söz. Sevgiyle alınan ve ona da çiçek açtıran. “Geceleyin gül yanar” dediği gibi şairin: “gül akar gülüşünde, yanar ışığı yüzünün harede gözler büyür, ay büyürken sularda” …(Aydın Afacan) Gül gider gün gelir ve bir akasya ya da ıhlamur ağacına tutunarak dallarında çiçeğe dururuz. Yalnızlığı paylaşırız onunla. Ruhu dağlayan acılar yakıcı birer goncaya dönüşür. Yitirdiğimiz sevgilinin başucuna hatmi çiçeği bırakırız bazen. Ne çok şikâyet edilir çiçeksiz saksılar ve saksısız çiçeklerden. Ve ne çok soru sorulur bir sap çiçeğe: “elimde demin küçük bir saksı vardı boş bir saksı nasıl ağırmış meğer nasıl kolum ağrıyor boş bomboş çiçeksiz bir saksı” …(Arif Damar) “bir sap çiçek mi – saksısız – kaçışına uğrayan bir çiçek neden olmasın yağmurlar yağmurlar yağdığı zaman…” …(Edip Cansever) Bir şair, “her şeyin tadı dağıldığında”, hayatın havı döküldüğünde çiçekle anlatır iç yağmurlarını: “bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta” …(Murathan Mungan) Sümbüldür, hüzün rüzgârları estirir yüreğimizde. Ve iğde… Tüm yollar bir kez olsun mutlaka iğde'den geçer. Itırlı esansıyla sarhoş ederiz sevgiliyi. Gri bir melankoliye tutuklanmış rengimize isyandır bu kuvvetli koku salış… An olur, gönlümüz zehirli bir çiçeğe dönüşür. Zakkum ağacıdır mesela o gün mekânımız: “Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman Yüreğimdeki zehirli çiçeği Usulca bıraktım dünyanın dışına…” …(Cezmi Ersöz) Küskündür gönül. 'Elleme' deriz, 'elleme küserim'…Küstüm! söz düşer tohum olur ben düşerim sözden siz düşersiniz diri bir nefestir üflenen her dize çiçek açar hükmederiz evrene bugün bir zambak dalına tutunduk tenimizi döver yarın insafsız bir yosun evrene böyle düşülür gizemli döşünde tohumun gül ölümsüzlüğü tomurcuklanır iç bahçelerde çiçekten gelir çiçeğe gideriz aslında çiçek bizleriz! Payımıza “şairlik” düşse ne olur, düşmese ne? Tılsımlı şiirler veren, nefes üfleyen şairler var oldukça solmaz bu âlemin çiçekleri… Ve şiirden esen her söz, mülk edinilmiş bir çiçektir bu bahçede! (S’İMGE Dergisi, Temmuz 2006) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Öteki Yarı...
usandım eskitilmiş sözcüklerden! sıradan menevişler bir çarmıh ve ikinci tekil şahıs hallerden “y a ş l a n m a z g ü l ” den bir ses ver bana ölümsüz bir lehçe eprimiş dillerden taçlandır önce yasemin saraylarımı bozgunlarına asıldığımız kale burçlarında şiirler bağışla! ak düşmemiş hecelerde çimlensin kendiliğimizin meçhule üfleyen yamaçlarında bilelim duygunun ateşinde döllendi ey! aşktan yayılan nefesi ayrılık ve hüzünden h a n g i kuşun kanadına tutunsa yeniden yaratır dilim göğünü gürleyerek hiçliği delen bu sayha yıpranmadı usanmaktan henüz iki soluk arasında bekleyen bu gül nida bağışla dilime söylesin anlatsın insan yanımın dikende ağlayan öteki yarısını (5 Nisan 2006) - 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 79 Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Peçe*…
bir yas peçesiydi yüzüm eksik yanık yapayalnız eski bir kuda oyunundan kalan cilası sıyrık tutkuların düşkıran istilasına arsızca kondu’laşmasına arı-duru sevdaların gece gündüz yozlaşmasına mecalsiz bir isyan! bize zimmetliydi uçurumlarla intiharların sancılı hazzı bir biz kalmıştık düşerken aşka tutunan “inecek peçe iniyor peçe ya sabır! ...” boşluğu ünlüyordu boyundurukta bir ses içimiz kızıl isyan! ey gülüme günışığı gibi değerken dilimi bağışlayan sevgili! kıyamete dek rızama boyun eğdiren eller size döndü ey! çıbanları patlayan sırlı yüzüm günebakan çiçeğinde sayısız kederlerin çatıldığı yetim haller indi peçe! matemi lal eden bir duygunun sınırsız gücüyle çoğalmaktan nasıl yorgunuz şimdi ___delice akmaktan hiç düşündün mü! : nasıl da kalabalığız yatağını bulmuş efsunlu bir masal nehrinde… ……… (*) Yalnızca 14 Şubat’lar değil, tüm sevenlerin her doğan günü kutlu olsun… Sevgimle (14 Şubat 2006) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Sessizliğe İnmek…
- Feride’ye çekildim kalbimin kısrak yüzüne öze çekildim sordum: ne demekti sessizliğe inmek? dörtnala giderdim anlamı çözerken kaçmayı sevmedim sürati de yolculuğu bir tek dirilerek geçti okum yayından en zoru delmekti ruh çekirdeğini susmaktı konuşmaktı derinde durularak anlamak rüzgârın rüzgârdan başka bir şey olduğunu sezdiler bildiler bildirdiler acılı şiirlerden böyle geçtik ey! kabuğa tutunup söze çekildim (25 Aralık 2007) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Sis…
karanlığa dokununca avuca sızan hırsız buğudan söz ediyordum : gölgeniz kaçmıştı sizin kısıktı nefesiniz sesiniz dağda! böyle ezber ediliyor sevmek ruhsatlanıyor böylece dengeli bilgelik yoktan var ederek yitirilmişi yolculukta keşfederek bireyliğimizi …bakmak lazım görmek için... kamaşmıştık oysa afili benliğimizden yol ortası aynı uzaklıkta iki yöne ve “herkes yalnızdı siste yürürken”*… bu yüzden fark etmedi kimse kimseyi tanımadı duman yeşeren kendiliğimizi! ah bir de omuz silkseydik ne iyi olurdu! sisi anlatsaydık soyguncu karanlığa hiç yaşamamış gibi daha önceleri hiç yaşanmamış gibi… üstelik kimse yokken! (*) Hermann Hesse (27 Ocak 2007) (S'İMGE Dergisi, Mart-Nisan 2007, Kedi Şiir Seçkisi) 6. Dekad, HAYAL Yay. Ocak 2008, s. 89 Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
…Soğuk Parantez…*
sabahlar bilmez yaşlanmayı kadim bir masalın ayak izlerine gece kırmızı saatlerin mührünü vurur : açılır parantez cezaya durduğunda tek ayak üstünde en fazla kendi kökünü söker kişi eşikten sızan suyudur buz dona çeken akşamın adresini bulamayan bir mektup yazar sevgiye : soğur beden geçmiş zamanlardan kalan iri sözler ufalanıp un eler yazgımıza arsızca kuşanılır sabahın diri vakitleri tanrısal gücü umulur dağın yalnız bir ağıttan dişlerini geçirir gerçek etimize acıtır içimizin çengelleri : sessizliği dinleriz meçhule üflenmiş mum alevinde kapanır parantez puhu kuşu sonuncu kez kanat çırpar ağlar tüylerini bırakır kırık bir eylül cübbesine : soğur evren üşürüz böyle... (*) 13 Eylül 2005 - Sevgili Babam A. Muzaffer Bulgulu anısına. Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|