![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Annem, Ah Annem!
sular boz bulanık akıyor yine yeryüzü sabırsız annem, açgözlü hıçkırığı duyuluyor magmanın tebdil-i kıyafet geziyor koca bir top surlarda yalınayak ateş har vaktimiz dar gönül ekseni yaralı kuş bugün titriyor yüreğim içselleşmiş kaygılarla son süvari son hızla güneşe koşuyor hovardaca savuruyor narını firezler tutuşuyor sinir uçlarında ışık saçar yavrusundan ışık alan ten yanar bir dağdan ruhsatlı magma burcunda huşu ile kanatlanır analığa kızıl nöbetler nedendir o halde bunca korku! düğün alayına tetiklenmiş bir mavzer tut kendini vaktidir devranın zulmüne direnmenin sıkı dur annem! yüreğindeki bütün mermileri yak acıdan kalan çağır sonra gelirim çağırmasan da öpülesi ellerin bir kez daha sıvazlasın ağrılı başımı ah annem! senin ve benim günümdür bugün (8 Mayıs 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Argos*
karalar giydi zaman ışık savaş...ışık kutsal köpürürdü mağrur yüzü güneşin kulakları yırtardı siren sesi bekledi İthaka dalgalarla konuştu yol boyu gece gündüz yalanı yoktu suyun hangi güç esirgerdi kaostan kim kurtarırdı bir Argos vardı bir yara izli ayak bir de yaşlı kadın “…kara ölümün kaderi yakalamıştı...”* son nefesi saldı Argos huzurla yurda dönen en yaralıydı! (*) Argos: Odysseus’u İthaka’da yirmi yıl bekleyen ve efendisinin döndüğü gün ölen yaşlı köpek. (**) Homeros: Odyssea (20 Aralık 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Arke (Başlangıç) Ve Son!
yeniden yaratmak için çağımı cellada verdim şiirin başını kurtuluş yok kurban olmaktan kendini kurtarır oysa şiir en keskin kılıçlardan ağırdı tanıklığı zor zamanların yanlış değildi elbet her başkaldırış tözümle yaşamayı öğrenmek kendime doğrulmuş bir arayış içimde isyan! her yerde yerleşik hiçbir yerde yaşamayandım uçurumdan kayarken hayata azgın bir kurtça saldıran sözcükler varoldukça doğuşu yeniden kanıtlayan mülkiyetime almaksızın mekanları zamanın elinden tutarak geçtim çağları aşinaydım karmaşaya çekişmede tavlanıp çelişkide piştim : yaradılış öncesine benzer durgun ve sancılı düşen her imgeyle doğan zamansız güneş gafil uykulara kahkaha savuran / sorgulayan özgürlük avında bir çingene geleceği unutturan / geçmişi anımsatmayan şiir çokluk bedene hükmeden su gibi başlangıç havayı kucaklayan alev kadar yakıcı ve kamil imzamı bırakarak hayata dair fırtına dininceye ruhumda özenle sakladığım ateş küle dönüşünceye kadar alacaklısı olmayan bir sürecin yegane borçlusu ve kiracısıyım paylaşılıyor şiir bölüşülmüyor! şiir devinim ölümden doğuş şiir değişim şiir isyan şiir son! (08 Aralık 2003) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Arta Kalan
dün düşmüştüm bugün dineldim bak! hangi alıcı kuştu isyana kışkırtan hangi riyakarlık ve silsile-i ihanet göçer gözlerde başıbozuk serseri öyküler taşlayıp durdum ayıklamak üzere gerçeği yalandan bir gittim ki öyle hiç’le eski bir tanış kadar yoktum uzak bir ülkede dolanıyorum şimdi tenimde düş imgeler sürgün veriyor bu ellerde uçuruma başka bir şey deniyor saçımı okşamasa da olur söz simsarları! takılıp kalmak yetiyor karanfil kokulu şiirlerde az uyur şairler layemuttur onlar derin ölürler tıpkı şiirler gibi vurucudur oysa bizzat yaşamak kendimize bırakılan en derin iz artalandan dimdik arta kalanız biz! (3 Mart 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Arzın Çivileri
amaç boşluğa dikmemekti fidanı gitti mi gider! bulamazdık bir daha ipuçları arardım kokusunu aşkın izlerini buğulu bakışlarında sen kavganda umutsuz onca yılgınlıkla tutardın ellerimi “aşk yoksa, yaşamak ne…” derdim sarmalardın kükreyen bir duyguyla gelirdin üşenmezdin hiç bilirdim oldum olası sevmedim köksüz aşkları somut ve güçlü olmalıydık ve dimdik göndere çekilircesine gövdemiz arzın çivileri gibi en çok toprağa yakışırdık biz bağrında yeşerdim boşluğa yürüyen kadını yazdım sana gökten düşen bir elmaydın içimde biliyorsun sevdiğimi söylemeye ne gerek var kutluyor ve kutsuyorum seni! alevdim ben...dağ ateşin aşk gibi tuttum dağlarca aşkı sende! (31 Aralık 2004) Toplu ve kişisel mesajlarla veya yorum bölümünde yeni yılımı kutlayan – kutlamayan bütün dostlarıma 2005’te tazelenen umutlar; çoğalan sevgiler; sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum… Kalbiniz ak sayfalar kadar temiz; şansınız bol ve bütün güzellikler sizinle olsun! ... Kucak dolusu sevgilerimle Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Asla Ölmüyor Büyük Aşklar
çoğaldık yoksa eksildik mi siste yiten zaman dilimlerinde soluk resimlerden yansıyan aşk dolu pişmanlıklar mutluluktu belki acı dolu anlar zincirlerle sıkıca bağlandıklarımız kanarken yüreğimiz dört elle sarıldıklarımız kah üzerimize düşen gümbür gümbür kah sırıtarak elimizden kaçanlar geçmişin bilinmeyen bir yerinde kaskatı donarken zaman capcanlı duruyorlar orada yaşam albümündeki büyülü fotoğraflar yalnızca yaşamak lazımdı zamanı doyasıya severek her bir anını kimlik yapıştırmaksızın üzerine asla gömmeksizin anılarımızı korkutucu oluyor çünkü mezarlıklar! sizin anılarınız...bizim anılarımız aşklarınız...aşklarımız...güzel anlarımız asla ölmüyor büyük aşklar! (18 Kasım 2003) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Aslında!
Miami'de bir tayfun -yine kadın adı verdiler- çatılar yerle bir ağaçlar köklerinden söküldüler feryat benim feryadımdı rüzgarda savrulan aslında benim yaşamın benim duygularımdı hırpalanan! Orta Amerika'da yine sarsıldı toprak pek çok ölüm çokça kan titremiyor artık tek bir yaprak ağıt benim ağıdımdı gürleyen o yerde çınlayan aslında benim geleceğim benim duygularımdı ziyan olan Afrika'da çocuklar aç ve bilaç gözleri patlamış yuvalarından karınları şiş çaresiz bacakları çelimsiz acı benim acımdı güneşin altında solan aslında benim yüreğim benim duygularımdı kahrolan! (2003) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Aşk-Ölüm
-falcon'a akmaya görsün kader çeşmesi sevda kuş olur kalp kafesinde, sirenler öter el tutmaz, göz görmez, düşer boyun yollara yolculuk birileri aşk kuruyor bir yerde, aşk topluyor sofradan gönül sözcükleri akıyor, her biri bir hançer söylemek gerek, yoksa buz kesecek yürek sımsıcak eller nakşa duruyor pamuksu kavaklardan beter gönül harman tutuyor, deşiliyor o yer konuşmak gerek, yoksa ölünecek mevsim tam bu mevsim ılıman iklimlerden birinde aşk konuş aş dikenleri çitleri telleri ne varsa işte çığlığını duyur aşkın siren sesinde tam da aşk zamanı yoksa öleceğim yoksa öleceğiz! (05 Haziran 2003) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Aşk – Zenaat – Sanat! ...(Düz Yazı - Derleme)
Enis Batur’un aşk üzerine yazılmış bir denemesini* dün yeniden okudum. Bugün oradan edindiğim izlenimleri özet olarak ve kendi penceremden size aktarmaya çalışacağım… Aşkı anlatmak ne haddimize! .. “Dalı öncesizlikte aşkın / kökü sonrasızlıkta…” diyor M.Celaleddin-i Rumi… Konuya ancak kıyısından köşesinden dokunabiliriz. N-boyutlu ve tanımlaması henüz yapılamamış bir şeydir aşk. Olsun! Yine de herkesin kendine göre bir fikri vardır elbette. Tıpkı sorular gibi…. Kavuşma ve kavuşamama durumlarında aşk ve mutluluk nerede dururlar? Aşkın günümüz toplumunda ekonomi ile ilgisi nedir? Veya “ölüm” kavramıyla? Sizi fazla sıkmadan, kısaca bir şeyler söylemeye çalışacağım. Batur’un saptamalarına göre, aşık çiftler arasında mutlu aşkın sürme olasılığı var gibi görünmüyor. “Mesafe, aşkın en sağlam sigortasıdır” diyor Batur. Burada söz konusu olan, tek taraflı tutkular değil elbette. Yaşanmış bitmiş; diğer bir deyişle çoktan ölmüş aşk öyküleri ise hiç değil. Karşılıklı olan ve tüm engellemelere rağmen yaşamını sürdüren; dirençli ve büyük aşklardan söz ediyor. Aşk, mutluluk verdiği oranda mutsuz da edebilir insanı. Ve çoğu kez, bir mülkiyet duygusu içerebilir. Özellikle çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere ve yerleşik düzene geçildikten sonra ve toplumsal anlamda devlet otoritesinin hükümran olmasını izleyen dönemlerde nüfus çoğalmasının legal eşlerle sürdürülmesiyle ölüm halinde mülkün devredileceği varislerin sorun çıkmaksızın belirlenmesi sağlanmıştı. Bu ise otoritenin işini kolaylaştırdı. Kadın-erkek ilişkisinin, bedelleri önceden tespit edilen kesin kontratlara bağlanmış olması, zamanla eşler üzerinde dolaylı bir mülkiyet hakkının doğmasına da yol açtı. Gördüğünüz gibi aşktan çoğalmaya ve oradan da mülke ve mülkün paylaşımına geçtik. Aşkın ekonomi ile olan ilişkisi de denilebilir buna. Eşler böyle bir düzende, bir anlamda yapışık yaşamaya zorlanırlar. Bazıları aşkı sürdürmeyi ve sevgiye dönüştürmeyi başarırken; bazıları ise Tolstoy’un Kroyçer Sonat’ında belirttiği gibi “Biz aynı zincire bağlanmış iki kürek mahkumuyduk” diyebilirler pekala. Bu noktada aşk ölmüş veya katledilmiştir. Tek hükümran, yalnızca 'statüko'dur artık… Aşk-ölüm ilişkisine değinelim biraz da. Aşk ve ölüm kavramları birbirlerinden pek ayrılmazlar. Ölüm, manevi anlamda veya gerçek olarak ebedi bir kaybın belgelenme hadisesidir…Aşık kişi ölümü sıkça düşünür. Gerçek ölüm ihtimali; partnerini yitirme korkusu, aşığın aşka her zamankinden daha güçlü bir tutku, ve heyecanla sarılmasına neden olur. Giderek büyür aşk. Sanatta aşk ve ölüm temasının (Romeo ve Juliet; Leyla ile Mecnun; 'Love Story', örneklerinde olduğu gibi) sıkça ve bir arada kullanılmasının altında yatan asıl nedenin aşığa (ve günümüzde izleyiciye) bu heyecanı kuvvetlice yaşatmak arzusu olduğunu düşünüyorum… Aşkın manevi ölüm ihtimali ve bunun yarattığı korku ise aşkın metabolizmasına bir anlamda ivme kazandırır. Aşığı sürekli düşünmeye ve duyguyu derin yaşamaya zorlar. Kavuşmalı mı; kavuşmamalı mı? Mesafe ne kadar olmalı? Kavuşma ve doyum aşamalarından sonra ölüm kaçınılmazsa eğer, bu durumda aşık aşkını yaşatmak uğruna “acı”yı seçmeli ve engellemeleri mi tercih etmeli yoksa? Burada bir soru takılıyor kafama. Mesafenin kısaldığı zamanlarda, aşk ölüme doğru hızla yürüyorsa eğer, bir süre sonra ölmesine izin vermek yerine, aşkı kendi içinde diri tutmanın bir yolu var mıdır? Aşkı yaşatabilmek belki de en zor zenaat! Aşkın hiçbir karşılık beklemeksizin, ruhsal ve bedensel anlamda tam ve kesin bir teslimiyet olduğuna inanıyorum. Bu kez ortada, yazılmamış, gönüllü ve iki kişiye özel; bir öncekinden çok farklı ilahi bir kontratın var olduğunu düşünüyorum. Şimdi asıl soru geliyor: Yüzde yüz ve açık bir kitap gibi teslim olunursa eğer, aşkın ölümüne davet çıkarılacağına göre, aşkı yaşatmak adına ne yapılabilir? Üstelik o, çok değerli ve vazgeçilmez olandır. Özellikle de aşk aleminden beslenen şair ve yazarlar için…İşte tam burada aşığın aklı, zekası, becerisi ve karmik gücü giriyor devreye. Aşkı diri tutmak için verilen savaş da denilebilecek böyle bir aşama içerir bu evre. Kimi aşık niteliksiz bir savaşçı olup kaybetmeye mahkumdur. Kimisi ise tam bir aşk insanı olup, girdiği bütün savaşlardan galibiyetle çıkar. “Başarılı aşığın anahtarı nedir? diye soruyorum kendime ve sonra kişisel görüşlerime göre bir sonuca varıyorum. Aşık, öncelikle aşkın sıkça görülen pembe bir rüya olmadığına inandırır kendini. Seçicidir ve bulduğu mücevheri bin bir özenle saklamayı bilir. İkinci olarak, sevdiğinin yanına çözülmüş bir bilmece olarak varmaz. En yakın olduğu anlarda bile aradaki mesafenin sürekli özlem yaratacak ve arzuları diri tutacak biçimde korunmasının bir önkoşul olduğunun bilincindedir. Akıl, zeka ve kavrama gücü öylesine gelişmiştir ki, sevilen kişiye çok yaklaştığında dahi öznel gizemini, bilinmezini koruduğu gibi; onun sihrine ve sırlarına da saygı duyar. Şiddetle istemesine rağmen bencil değildir. Ne kendisinin, ne de onun kalesi tamamen fethedilsin gibi bir gayret içine asla girmez ve sevgiliyi mülkiyeti altına almaya çalışmaz. Her ikisinin de nefes almasına izin verir. Uzun soluklu bir aşk için, bir anlamda “an”dan fedakarlık etmektir bu. Birbirlerine bütünüyle ait olduklarını elbette bilir. Ancak prangalar, yerini onlara sürprizler hazırlayan ve heyecan rüzgarları estiren hoş bilinmezlere bırakmıştır. Böylece yolun sonuna varılmaz; mücadele bitmez ve aşıklar “aşk alemi”nde aşkın meyvelerini toplamayı sürdürürler. Aragon “Mutlu aşk yoktur” derken, Rougemont “Mutlu aşkın yazılı tarihi yoktur” diyordu. İkisi de kendi doğrularını söylüyorlardı aslında. Yaşatmayı becerebildiğiniz sürece mutlu aşk vardır; dolayısıyla ölümsüz aşk da… 'Ancak mutlu aşkın okuru ve izleyicisi azdır! ' Aşk esaret olmayıp, istekle teslim edilmiş bir özgürlüktür. Üstelik “Aşk bize güç veren tek özgürlük yitimidir..” diyen Aragon’un vurguladığı gibi özgürlüğü yitirirken bile sonsuz mutluluk tattıran ama öğrenilmesi ve uygulanması en zor zenaat ve çoğu kez de gerçek bir sanattır aşk. Bana sorarsanız eğer, dipsiz acılar, nihayetsiz bekleyişler, kıskançlık, umutsuzluk, zihinsel ve tensel özleyişler, hatta kimi zaman bıkkınlık ve ruh yorgunlukları ile dolu karanlık bir labirentte pusulasız ve rehbersiz yol alırken, aynı anda hem bir cengaver; hem gönül adamı bir kuyum ustası; hem de aklın zirvesinde gözü kara dolaşan bir serüvenci olabilme sanatıdır aşk. Uzun soluklu aşklar diliyorum dostlar… Ve Cogito okuyun HAYIR, gitmeyin! Bundan sonraki yazıda izleyin beni. Bambaşka bir öykü anlatacağım sizlere! (*) Enis Batur: “Aşk Üzerine Marazi Bir Deneme Daha” başlıklı yazıdan derleme...(Cogito 4, 'Aşk' Sayısı, Bahar 1995) (12 Temmuz 2004) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından. Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Aşk Beraat...(Manzum Öykü)
karmaşa şölenlerin bezgin dervişi paslı gemiler yaktı bir gece vakti savurdu tenine biriken hırpani döşeği papatya ekti zarflara eskimiş adaklar ödendi ruh tutsaklığında kim bilir kaç kerre yazıldı diller! gecenin koynuna kaç damla yaş indi kaç kerre sil baştan edildi kader yol yorgunuydu derviş aşk yorgunu doğmayan şafaklar emzirir hüznünde zemheride bir kardelen özlerdi usuldan bir isyan tutkulu ve dik başlı acının içinden yükseldi sessizce gurup vakti canlandı ateş ‘sevda’ya yazıldı yeniden hüviyet bilmezdi oysa vadesi yetmemiş doğum sancılarında solarken yürek dayancın müminleri semaha durur da içinde sadakat bekçisi bir kadın onu zindanda beklerdi an geldi bir kıvılcım çaktı gök tanrı çekildi ağır perde kamaştı gözler dolunay indi kadının dizlerine gece kendine gitti sanık: aşk davacı:kayıp tanık: namevcut aşk: beraat! dosya kapandı duruşma bitti (20 Haziran 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|