![]()  | 
	
| 
	 | 
| 		
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Dinle deniz kuşlarını 
		
	
		
		
		
		
		
	
	geldiğimi deniz kuşları haber verecek sana. bardaktan boşanır gibi, çığlık çığlığa. sis dalgalarından renk almış pejmürde bir gemi, bırakırken bezgin kontrolsüzlüklerle karanlık derinlere, pas tutmuş zincirini ve ay ışığı gebe kalırken pul renkli yakamozlara geldiğimi deniz kuşları haber verecek sana. ilk gençliğimin çocuk yüzlü kadınları, en omurgalı haykırırken masumiyet çığlıklarını ve soğukla karartılmış *******imin, erken soğuyan yer yataklarında doymamış bedenlerin soluğu vururken duvarlara geldiğimi deniz kuşları haber verecek sana. İstanbul’da kapısına kilit vurulmuş her meyhanede korsan sevdalıların çentiklerinde, şarap, duman ve tek gözlü karanlıkla suçlanmış baştan çıkarılmaya hazır manastır kızlarının, aranmış da hiçbir yerde bulunamamış, terkedilmiş görüntülerinin boy aynalarında., geldiğimi deniz kuşları haber verecek sana. bensizlikle üzerine bir ağıt olup yağan yağmurlar köşe başlarında iz bırakmasa da küfürlerimden, ve ihanetlerinin gönderdiği kavgalarımın yanlış adreslerinden., yaka paça atılsan da omuzladığımız o sokaklara, bekle gözlerini dikip, İstanbul’a geldiğimi deniz kuşları haber verecek sana. Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#2 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Doğru okuyabilmek 
		
	
		
		
		
		
		
	
	felsefe okulunun kapısında hoşgörüsüzlük yazıyor. mavileşmiş köpük düşü gibi denize iniyorum. sen gözlerime bakıyorsun, Paris ruju dudaklarınla bin yıllık bir bulvar ağacının gölgesinde vitrindeki ışıklar gibi dalgalanıyor saçların bende geliyorum diyorsun, beni de bekle. anarşist sakallarımı doluyorsun ellerine akıyoruz adresini aramayan kurşunlar gibi. bir yanımızda yüreklerini toplayan pamuk işçileri diğer yanda göçmen kuşların son kafileleri denizin üstüne düşüyor masmavi kanat sesleri. su’dan akrabalık var mıdır acaba, şimdi takılıyor aklıma pamuk işçilerinin toprağa dökülen alın terleri ile denizdeki su damlacıklarının arasında. doğru okuyabildin mi diyorsun kapıda ne yazdığını. çok uzaklarda çığlık çığlığa bir gemi batıyor. sırtında kayıtsızca gezdikleri gemiyi zamanlar boyu boş kalabalıklarıyla ilk terk eden filikalar oluyor. ben şarap içiyorum, sen makyajını tazelerken aynanda sahile koşan filikaların ismini okuyorsun gözlerinin bir delta gibi açıldığını görüyorum ne yazıyor, okuduğunu bana da söyle diyorum. önce bakımlı parmaklarına yapışıyor harfler sonra aynanın üzerine diziliyor birer birer. şaşkınlıktan vazgeçip saçlarını atıyorsun arkaya haydi gel diyorsun filikaların yanına, sahile koşalım boşlukları kimliğimizi söyleyip biz dolduralım sonra sen dola kollarını belime, çıkalım indiğimiz yere. doğru okuyabildin mi diyorum aynanda ne yazdığını. biliyoruz ki içimizden biri en acımasız katil. işte soluksuz yatıyor filikalar her biri başka sahilde suçluyu arıyoruz el falımıza bakar gibi parmak izlerimizde. kanıyoruz ince bir sızı, hala tütüyor sızı gibi ince bir duman batarken ismi okunamamış geminin bacasından. dünya yuvarlak, ufuk çizgisi elimizi atsak, tutulacak acelemiz kabuğunu kıramıyor, güneş birazdan batacak. önümüzde tertemiz sınav kağıdı, verelim haydi cevabımızı yaşananları değil, anlatalım haydi yaşamadıklarımızı önce tanımamış sayalım birbirimizi, doğum öncesi gibi. ve hatta kainatı ve hatta kainatın kanunlarını hiç tanımamış olalım cerahat salgılayan kimliklerimizi. hey cehaletin ilahları, kim çıkardı bu soru işaretini? Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#3 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Doğum günü olmak 
		
	
		
		
		
		
		
	
	uzun bir geceydim, karanlıklarım kan kokulu süzülüp geliyordum. karanlıklar içinden ışıklara doğru. çığlıklar duyuyordum, yaşamın her soluğunu benimle paylaşacak onlardı. ben sadece ağlıyordum.  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#4 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Dostluklar üzerine 
		
	
		
		
		
		
		
	
	öksüz bacak aralarından çok uzakta. kimsenin görüp seçemeyeceği bir konudur bu. derin ve hep gezinen, anlaşılmaz sularda. pek herkesin anlayacağı, bir şey değildir bu. çalıvermek sabahın kör vakti ve kimsesizken, çalıvermek kapını, aklıma estiği yerden…. bir sofra donatır kendini, sen elini sürmeden. hiç tadılmamışlar gibi, ya da tadı çok iyi bilinen. eller bir şey yazmaz, ne söylesin ki gözler. yüreklerdir sadece konuşan ve sessizce dinlenen. kurallar bir yol bulur kendine, zaman durmuştur. bir başka yük taşır bulutlar, budur istenen. merhabamı desem günaydın mı, işte ben geldim…. ne dersen de nesli tükenmişim, hoş geldin… Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#5 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Doyarım sensizliğin olmadığı yerde 
		
	
		
		
		
		
		
	
	avuçlarımdan taşacak kadar deniz suyuyum. senin sahilden göremeyeceğin kadar uzak ve rüzgarımın alnından geçeceği en son noktadayım. yosun kokusuz ve yakamoz ışıksız. sahildeki kimsesiz sandalların dökülen boyalarından doyar karnım. sarılardan, mavilerden, kırmızılardan ve en son senin boyadığın o renkten, hani adını bulamadığın. gözlerime hasretin yuvalandığı adalardayım. hiçbir yüzgecin ulaşamayacağı kadar uzak ve pusulada kuzey yıldızının olmadığı en karanlık yerdeyim. el yordamsız ve senin sesine sağır. sahildeki kimsesiz sarhoşların yanlış selamlarından doyar karnım. balıksız kılçık, gecesiz yıldız ve bulutlardan ve arkasına senin saklandığın ay ışığından hani hiç olmadığın. Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#6 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Dönence oyunu 
		
	
		
		
		
		
		
	
	güneşe küsülür mü hele mevsim tam yaz ortası ve akşam üstü adın; ayçiçeklerine babadan akraba da olsa,. güneşe küsülür mü . saati erkene çevirip erken gitti denilir mi. oysa bütün hesap dönencelerde gizli yengeç, adımlarını yetiştirmek için çağırmıştır yardıma oğlak tarafına birde böyle düşünsene. evet bende farkındayım güneş gerçekten erken gitti bugün gündöndü çiçekleri şaşkın yıldızlarda hazırlıksız yakalandılar gece karanlığına . ama gene de küsülmez güneşe doğar yarın sabah gene dinleriz bakalım ondan neymiş meselenin aslı oğlak mı fazla nazlı yoksa yengeç adımlarında mı bir sır saklı. bakarız ki yok ortalarda güneş hala ve yıldızlarda başlamış toparlanmaya o zaman düşünürüz bir çare hepimiz küseceksek hep beraber küseriz. Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#7 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Dört duvar arasında 
		
	
		
		
		
		
		
	
	Tutukevimdeki tüm tutuklular! Hanginiz bulaştırdı gümüş tozunu, Deniz kızlarının yüzgeçlerine. Şimdi doğmayacak yakamozlarında Hırçın dalgaların Karanlıkları avlıyorum. Volta adımlarımda kehribar sesli ağıtlar Dönerken hasret mektuplarına, Hanginiz mahkum etti *******imi Yakalanamayacak tutkulara. Şimdi kan-ter içinde Dört duvarım, Ona ağlıyorum. Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#8 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Dört mevsim intihar - düz yazı 
		
	
		
		
		
		
		
	
	İlkbahar; Boğaziçi’nde … Renk ve mevsim tarifenizin en solundaki kış kara’sı önce dip dalgalı laciverde döner kendiliğinden. Eğer içinizden geçer de dip dalgalı lacivert arasına yosun yeşili ve bol saçaklı fırça darbeleri atarsanız belki ebru sanatının en incelikli doğal figürlerini de yakalamış olursunuz. Sonra da üzerine bir parça gök mavisi bulut düşürüp aralarına üç-beş damla erguvan pembesi döküverirseniz bilin ki İstanbul’a da baharı getirdiniz demektir. Siz şimdi; biraz yeşil, çokça güney nefesli serin rüzgar eşliğinde ve bir karşı kıyıda bir bu yakada kuğu boyunlu zarafeti ile gelinlik elbisesi içinde dolaşıp duran Şirket-i Hayriye’nin son torunlarından birisinin aile albümündesinizdir artık. Emirgan ’da çayınızı da yudumlasanız, Kanlıca ’da yoğurdunuzu da kaşıklasanız ve hatta sevgilinizin elini avuçlarınızın içinde biraz daha terletseniz de ….. Seni seviyorum fısıltıları fırından taze çıkmayı bekleyen sabah simidine duyulan açlık taşır nefeslerde, bir başkadır yani. Kendi baharımızı yaratıp, yaşattığımız günlerden: Bağdat’ta bomba yüklü bir araç günün alışverişe en uygun saatinde bir Pazar yerine doğru pimi çekilmiş hızla yol almaktadır. Pazar yeri kalabalığını anneler ve ellerinden kaybolmamaları için sıkı sıkıya tutulan çocuklar oluşturmaktadır. Çocukların elleri terlemektedir annelerinin avuçlarının içinde. Ve Kafkasya’da okul sıralarının aralarına minicik kalplere akacak damar bulamayan kanlar dolmaktadır. Bahar gerçek sahiplerinden çok uzaklara düşmektedir. Yaz; Konya ovasında … Bu seneki kadar böylesine çatlamamıştı toprak. Bir başka hasret vardı çekilen. Anlatılamıyordu da anlaşılamadığı gibi. Renk ve mevsim tarifelerinde tek renk kuraklıktı. Sarıydı, sarı sıcaktı, kırmızı gibiydi biraz boz kahverengiyi de andırıyordu. Gölgeli ve ıslak mavilik ise hiç yoktu. Çocuklarımızın ayakları sıkışıyordu ekini boy vermemiş tarlalarda yürürlerken yanımız sıra, toprağın çatlağına. Çocuklar, canlarının acıdığının farkına varsalar ağlayacaklardı. Babalar; başlarına sarıp sarmaladıkları ıslak mendilin üzerine geçirdikleri kasketlerine saklıyorlardı yaşlı gözlerini. Nasılsa gözyaşları damlasa da toprağın üzerine, çatlaklar arasında kaybolup gidecekti. Analar; yaklaşan doğum sancısının üzerine konmuş akbabaları kovalıyorlardı elleriyle. Ve gökyüzünde bir kağıttan kayık uçuyordu. Acemi ve deniz suyunun tuzunda elini ıslatamamış bir çocuksu tersanede üretilmiş kağıttan kayık. Yüzsün diye bir zamanlar ayaklarının altında çalkalanan göle salınan. Kağıttan kayığın üzerinde yazanlardan: Kadın erkeği heyecanla çekti çırılçıplak yattığı yatağın üzerine. Gel hadi dedi dayanamıyorum …. Erkek sarıldı kadının çıplak bedenine, canım benim, sevgilim … Kadın birden yüzünü ekşiterek kenara çekti kendini. Öff dedi doğru söyle bana, kaç kere duş yaptın bugün, çok fena kokuyorsun … Erkek bozulur gibi oldu bu tepkiye. On kere bile yapsam ne değişecek ki diyerek biraz kırgın, biraz da utanarak doğruldu kadının yanından. Ve devam etti; klimalar en son ayarda, onun bile faydası yok görüyorsun ….. Haklısın sevgilim dedi kadın gülerek, hadi o zaman biraz parfüm sık, bir şeyler yap, boşuna mı aldık onları Paris’ten. Haklısın dedi adam, banyoya doğru yürüdü…. Konya ovasında bir göl damlacığının üzerinden kalkan son buharlar kağıttan bir kayığı da alıp götürüyorlardı gökyüzüne … Sonbahar; eski şarkılarda … “Yine hazan mevsimi geldi/ Yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek/Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde hicranımı yalnız başına çekecek / Geleceksin belki de o zaman / Ne o yapraklar, ne o rüzgar ve ne o ben olacağım ….”Hanım hadi ver bir duble daha, efkarlandım iyice. Kadın ellerini dizlerine bastırarak doğruldu yerinden. İç ama fırlamasın tansiyonun gene, biliyorsun ne bir doktor var gideceğimiz ne de….. Kış; geldiği zaman …. Renk ve mevsim tarifemizin en solunda kış karası, başka bir renk yok … Cevat Çeştepe  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#9 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Duvar saatleri 
		
	
		
		
		
		
		
	
	benim duvarımda bir saat asılı içinde bir kuş saklı. görüyorum. ellerini tutsam onula ıslansam su içmesini annesiz kanat çırpmasını kanatsız ben öğretsem. ben öğretsem uzatıp penceresinden başını merhaba diye bağırmasını … şimalden bir rüzgar gibi cenuba inmesini. senin duvarında bir saat asılı içinde bir kuş saklı. görmüyorsun.  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
| 		
			
			 | 
		#10 | 
| 
			
			
			
			 Aşmış Üye 
			![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007 
				Konum: İstanbul 
				
				
					Mesajlar: 281,268
 
				
				Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts 
Üye No: 44033
 
				İtibar Gücü: 57931  
Rep Puanı : 34658  
Rep Derecesi :   
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek 
				 | 
	
	
	
	
		
			
			 Duvardaki o fotoğraf 
		
	
		
		
		
		
		
	
	duvarınıza astığınız o fotoğrafı çok sevin isterseniz bakışlarınızı bulut rengine boyayın ama gözyaşlarını değil duvarlarınızın rengini sevin üstünde oyunlarınızdan izler, koklanmış çiçekler varsa eğer . bir gün, bakarsınız bir gün gözlerinizin önünden geçer daha su yüzü bile görmeden yüzünüz, dağınıkken saçlarınız elinde lanetli çemberiyle bir çocuk dizlerinde paramparça adınız bir gün, bakarsınız bir gün çıkıverir karşınıza çok acıyacaktır yüreğiniz, onun güldüğünü sandıkça. ….. o fotoğrafın gözlerinize bakmasını çok sevin tersine dönse bile mevsimleriniz hiç aldırmayın pencerenizde kalan hayali ve yüreğinizin sesini sevin köşe kapmacalar gibi mum ışığında titreyen gölge varsa eğer. bir gün, bakarsınız bir gün elleriniz donmuş eline değer ilk yuduma gelmeden çayınız, boğazınızda dururken lokmanız gözlerinde anlatamadığı çok şey yada sizin hiç anlamadıklarınız bir gün, bakarsınız bir gün düş gibi düşer sessizce hayallerinizin üzerine çekilmiş, beraber astığınız o perdeye. ….. olmamaları değil, duvardaki o fotoğrafı sevin dallarından tadına bakılmamış meyveleri toplayın yorganı çekip üstünüze her gece sevişebilmeleri sevin karabasan yalnızlıklar uzaklardan yanlışlar okutuyorsa eğer. bir gün, bakarsınız bir gün o fotoğraf yerinden düşer ilk sancıyı bile bilmeden gebelikleriniz, doğmadan çocuklarınız yaşamayı yok olmaktan beter eder ellerinizdeki kırmızı boyalarınız bir gün, bakarsınız bir gün gözleriniz duvarlarda gezer güneşi hiç görmemiş boşluk vardır yerinde, iş işten çoktan geçer. Cevat  | 
| 
		 | 
	
	
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
			
			
		
	 | 
		
		![]() ![]()  | 
		
	
		
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
		
  | 
	
		 |