![]() |
![]() |
#91 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Unutulmuş Lir
Ey güzel Portekiz, meyve ve çiçek sepeti, okyanusun gümüş gri kıyılarında belirdiğinde, Avrupa’nın deniz köpüğünün ortasında, o altın renkli lirle terk eder seni Camõens, şirinlikle çağıldayarak – Atlantik Okyanusu’nun ağızlarında dağıtırsın meyhanelerinin dalgalı kokusunu ve denizin portakal çiçeklerini, bulutlarla ve felaketlerle bölünmüş ışıltılı ayın.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#92 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Unuttuğum Erdemlerden Yeni Bir Giysi
Unuttuğum erdemlerden yeni bir giysi dikebilir miyim kendime? Niçin en güzeli ırmakların tam da Fransa’da akıyor? Che Guevara’nın gecesinden sonra niçin şafak doğmuyor Bolivya’da? Titreşip duruyor mu öldürülmüş yüreği ve arıyor mu katillerini orada? Önce gözyaşlarının tadına mı bürünür sürgünlüğün siyah üzümleri?
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#93 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() United Fruit Company
Trompetler çaldığında her şey düzenlenmişti dünyada, ve Yehova bölüştürmüştü dünyayı Coca Cola, Anaconda, Ford ve diğer şirketler arasında: Meyve Şirketi en şerbetlisini aldı, ülkemin merkezi kıyısını, Amerika’nın en hoş bölgesini. “Muz Cumhuriyetleri” olarak değiştirdiler adlarını ülkelerinin, ve uyuyan ölülerinin üzerinde, büyüklüğü, özgürlüğü bayrakları fetheden kaygılı kahramanlarının üzerinde yükseldi bu bizon operası: teşhir etmişlerdi kendilerini özgür iradeyle, harcanmış kral taçları, çıplak bıraktı haseti, çekti sineklerin diktatörlüklerini: Trujillo sinekleri, Tachos sinekleri Carías sinekleri, Martínez sinekleri, Ubico sinekleri, kanda ve reçelde yıkanan sinekler, halkın mezarı üzerinde yaz gibi boğulan sinekler, sirk sinekleri, zorbalığın yönlendirdiği hilekâr sinekler. Kana susamış sinekler arasında karaya çıkıyor Meyve Şirketi, kahveyi ve meyveyi yığıyor gemilerinde, dolu tabaklar gibi ayrılıyor hazinelerle boğulmuş ülkelerimizden. Limanların şeker ağırı uçurumlarında düşüyordu ara sıra sabahın pis kokusuna gömülmüş yerli: sallanan bir gövde, adsız önemsiz bir şey, bitkin bir numara, gübreye fırlatılmış bir salkım çürümüş meyve.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#94 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Umutsuzluk
Sis koyu ve sonsuz, çünkü unutmalıyım denizin tuzlu dalgalarının beni fırlattığı yeri. Vardığım ülkenin ilkbaharı yok: yalnızca beni bir anne olarak saklayan uzun gecesi. Uluyor yel evimin çevresinde ve hıçkırıyor. Bir cam gibi kırıyor çığlığımı. Ve beyaz ovaların sonsuz ufukları boyunca görüyorum görkemli ve acılı günbatımının ölümünü. Kimi çağırabilir ki buraya düşmüş kadın, yalnızca ölüler O'ndan daha çok yol gidebilirse? Kendileriyle sevdiklerinin kolları arasından sessiz ve katı bir denizin yükselişini yalnızca ölüler görür. Limanda beyaz yelkenleri parıldayan gemiler geliyorlar kimselerin bilmediği ülkelerden; açık-gözlü tayfaları bilmiyorlar ırmaklarımı ve geliyorlar denizlerimin ışığını görmemiş solgun meyvalarla. Ve boğazıma bir düğüm gibi takılan sorunun yanından geçişini gördüm onların, yitip gittiğini, yenildiğini: yabancı lisânlar konuşuyorlardı, yaşlı annemin altın ülkelerde türkü söylediği canlı dili değil. Toz gibiydi mezara düşen kar, bir ölümlü gibi görüyorum sisin büyüyüşünü, ve delirmemek için saymıyorum her bir saniyeyi, çünkü uzun gece yeni başladı daha. Görüyorum yenik ovaları ve topluyorum kederlerini, çünkü yitik manzaraları görmeye geldim. Kardır gördüğüm yüz pencerelerimden; her zaman düşsün o beyaz ışık göklerden! Her zaman üstüme kar, Tanrı'nın büyük bakışı gibi Her daim beyaz portakal-çiçek evimin üstüne; Her zaman, kaderin hiç yorulmaması ya da yok olmaması gibi düşer gökten beni örtmek için, korkunç ve mükemmel.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#95 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Umutsuz Bir Şarkı
Beni çevreleyen geceden fırlıyor hatıran. Irmağın inatçı şikayetiyle birlik deniz. Terk edilmiş rıhtımlar gibi şafakta. Bırakışın zamanıdır, ey terk ettiğim! Yağıyor soğuk çiçekler yüreğime. Ey harabelerdeki mezar, gemi batışlarının zalim oyuğu! Yığılır sende savaşlar ve kaçış. Yükseldi senden bütün kanatları şarkı kuşlarının. Yuttun her şeyi, mesafeyi bile. Deniz gibi, zaman gibi. Battı her şey sende! Saldırının ve öpüşün şen zamanıydı. bir deniz feneri gibi parlayan, sihrin zamanı. Kılavuz kaptanın korkusu, o kör dalgıcın hiddeti, şiddetli aşk esrimesi, battı her şey sende! Siste çocukluk benim yaralanmış kanatlı ruhum. Yitik kaşif, battı her şey sende! Savurdun üzüncünü, sarıldın arzuya. Felç etti hüzün seni, battı her şey sende! Gölgelerin duvarı arasından geçtim, girdim ötesine isteklerin ve eylemlerin. Ey et, kendi etim, sevdiğim ve kaybettiğim kadın, bu ıslak zamanda çağırıyorum seni şarkımla. Bir vazo gibi verdin o sınırsız şefkatin korunağını, ve o sonsuz unutuşta ezdim seni bir vazo gibi. Adaların kara, kapkara yalnızlığı vardı, ve orada, aşk kadını, aldın beni göğsüne. Susayış ve açlık vardı, ve meyveydin sen. Üzünç ve harabeler vardı, ve mucizeydin sen. Ah kadın, bilmiyorum nasıl kapsayabilirsin beni yüreğinin dünyasında, kollarının haçında! Seni özleyişim korkunçtu ve kısaydı, zahmetli ve sarhoş, sabırsız ve arzulu. Öpüşlerin mezarlığı, yanıyor ateş hâlâ mezarlarında, alazlanıyor hâlâ üzümler gagaların izleriyle. Ey ısırılmış ağız, ey öpülen kollar ve bacaklar, ey aç dişler, ey birlikte örülmüş bedenler! Ey eridiğimiz ve umutsuzluğa kapıldığımız çılgın birliği umutla zahmetin! Ve şefkat, su ve un gibi hafif. Ve söz, silinmemiş daha dudaklardan. Yazgım oldu bu benim, yolculuk etti bununla özlemim, düştü özlemim bununla, battı her şey sende! Ey harabelerdeki mezar, her şey düştü sana, hangi acıyı ifade etmedin ki, hangi dalgalarda boğulmadın ki! Dalgadan dalgaya çığlık attın sürekli ve şakıdın, ayakta durarak bir gemici gibi pruvada. Hep çiçeklendin şarkında, çatladın akıntılarda hep. Ey harabelerdeki mezar, açık ve acı kuyu. Soluk kör dalgıçlar, mutsuz sapan atıcıları, yitik kaşif, battı her şey sende! Bırakışın zamanıdır, o sert soğuk zamanı gecenin bütün yelkovanlara yerleştirmesi gibi. Denizin çağıldayan kuşağı sarmalıyor kıyıyı. Soğuk yıldızlar yükseliyor, siyah kuşlar kaçıp gidiyor. Terk edilmiş rıhtımlar gibi şafakta. Sadece titreyen gölge burkuluyor ellerimde. Ey her şeyin ötesindeki! Ey her şeyin ötesindeki! Bırakışın zamanıdır. Ey terk ettiğim!
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#96 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uluslararası Tugay’ın Madrid’e Girişi
Soğuk bir ayın bir sabahında, ölen bir ayda, kirle ve dumanla lekelenmiş, dizsiz bir ayda, kuşatmalı ve felâketli üzüncün bir ayında, tek umudumuz barut hakkındaki bir düş iken dünyanın açgözlü canavarlar ve gazaplardan oluştuğunu biliyorken zaten evimdeki ıslak camların arasından işitirken tüfekli ve dişi kanlı Afrikalı çakalların ulumasını, o vakit, Madrid’in don soğuğu ayı arasından, sabah sisinde, nöbetteyken bu yürek, gördüm bu gözlerle burada, gördüm onların geldiklerini, o ışıklı, utkulu savaşçıları o ince, katı, olgun, taşın alazlanan tugayını. Kadınlar taşırken bir yokluğu ürkünç bir kor gibi kaygının zamanıydı, ve doldurdu tarlaları şimdiye dek saygın olan buğdaylar gibi, başka ölümlerden daha acı ve kesin olan İspanyol ölüm. Evlerin mahvolmuş yüreklerinden fışkıran suyla birleşti caddelerde insanın yarılmış kanı: uzuvları kopmuş çocukların kemikleri, annelerin yürek buran yas giyimli sessizliği, savunmasızların sonsuzca kapanmış gözleri, üzünç ve kayıp gibiydi, tükürükte boğulmuş bir bahçeydi, sonsuzca öldürülmüş inanç ve çiçekti. Yoldaşlar, o vakit gördüm sizleri, ve gözlerim daha da doldu gururla, çünkü gördüm sabah sisi arasındaki yükselişinizi, şafaktan önce çanlar gibi sessiz ve kararlı Kastilya’nın temiz alnını, ciddiyet dolu ve mavi gözlerle geldiniz uzaktan, çok uzaklardan, saklandığınız yerlerden, yitirdiğiniz memleketlerden, düşlerinizden alazlanan şirinlikle dolu ve tüfeklerle geldiniz savunmak için canavarın ısırarak kemirdiği özgürlüğün kuşatıldığı ve ölebileceği o İspanyol kentini. Kardeşler, bundan sonra paklığınızı ve gücünüzü, büyük tarihinizi bilsin çocuklar ve erkekler, kadınlar ve yaşlılar, ulaşsın umudu olmayan herkese, aşağıda madenlerde kükürt ekşisi havayla tükenenlere, kölenin insaniyetsiz merdivenlerine, ki böylelikle bütün yıldızlar, böylelikle Kastilya’nın ve dünyanın bütün başağı yazsın bir kızıl meşe gibi güçlü ve dünyevi adlarınızı ve acı kavganızı ve zaferinizi. Çünkü özveriniz sayesinde yeniden doğdu yitirilmiş inanç, namevcut ruh, yeryüzüne güven, ve bereketiniz, soyluluğunuz ve ölüleriniz arasından sert kanlı kayalıklardan bir günün arasından gibi akıyor çelik güvercinli ve umutlu o muhteşem ırmak.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#97 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ubico
Ya da Ubico’dur giden bu patikalarda, cezaevinden cezaevine dolaşan motosiklet üstünde, bir taş gibi soğuk, korkunun hiyerarşisi üzerinde oyulmuş bir gemi süsü gibi.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#98 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Türkü
Başka biriyle giderken gördüm O'nu. Yolun bu derin huzurunda duyuldu rüzgârın ezgisi. Ve bu alçak gözler gördü O'nu giderken. Başka birini seviyor şimdi O yeryüzünün çiçek bahçesinde. Alıç-dikeni batıyor elime ve bir nakarat işitiyorum. Başka birini seviyor şimdi O yeryüzünün çiçek bahçesinde. Başka birini öpüyor şimdi O denizin uzun sahili boyunca. Limon-sarısı parıldıyor ay dalganın karanlık suyunda. Kanım asla coşmayacak artık denizin gelgiti gibi. Sonsuza dek bir başkası taşıyacak parmağında sevdiğimin nişan-yüzüğünü. Gökyüzü ışıl ışıl üstlerinde. (Sus pus olmuş Tanrı) Sonsuza dek bir başkası taşıyacak parmağında sevdiğimin nişan-yüzüğünü.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#99 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Tutto è Sciolto
Issız bir gök, loş deniz, batıda Parıldayan bir yıldız gibisin Ey çılgın kalbim, ve hatırlanmakta En çok soluk saati aşkın. Pırıl pırıl gözlerin tatlı bakışı, dürüst alın Mis kokulu zülüf Gibi düşüyor sessizliğin arasından Alacakaranlık. Öyleyse neden, anımsamak o ürkek Ve hoş cazibeleri ve üzülmek? Bir iç çekişle seslenirken sana Her şeye karşın senin sevgilindi O.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#100 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57915
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Tupac Amaru (1781)
Concorcanqui Tupac Amaru, Bilge efendi, adil baba, Gördün avutulmaz ilkbaharın Tungasuca'ya yükseldiğini Anddağlarının basamakları boyunca, ve ilkbaharla birlikte tuzu ve felaketi, adaletsizliği ve zulmü. İnkaların Reisi, Reis Baba, gözlerine gizlendi her şey. Bir sandıkta aşktan ve kederden sertleşmiş gibi. Yerli halk gösterdi ısırık yaralarının damarlarda parıldadığı sırtlarını eski cezalardan arta kalan, ve öyle çoktu ki sırtlar, bütün bir yayla tiril tirildi ağlayışın çağlayanlarıyla. Bir hıçkırık duyuldu, ve bir başkası daha, ta ki silahlandırılana dek toprak-grisi halk yığının çalışma-günü topladı gözyaşları çanağında ve pekiştirdi patikaları. Dağların koruyucu efesi yaklaştı, barut döşedi yollara, ve şaşkın şaşkın halkın yanına geldi kavganın ağası. Fırlattılar kepeneklerini toprağa, eski bıçaklar birleşti, ve çağırdı trompetlerin sesi dağılmış hısım akrabayı. Kana susamış taşa karşı, Uğursuz miskinliğe karşı, Zincirlerin metaline karşı. Ne ki böldüler senin halkını ve kırdırdılar kardeşi kardeşe, senin kalenin duvarları ufalandı toz gibi. Bağladılar yorgun düşmüş ellerini ve ayaklarını dört azgın ata ve dörde böldüler şafağın amansız ışığını. Tupac Amaru, yenik güneş, senin parçalanmış şanından bir deniz-güneşi gibi yükseliyor yitik bir ışık. Balçıklı toprağın alçak köyleri, adanılmış hasır iskemleler, tuzun rutubetli evleri 'Tupac' diye fısıldar usulca, ve Tupac bir mısır-tohumudur derler usulca: 'Tupac', ve bekler Tupac saban-izinde, usulca fısıldarlar: 'Tupac', ve filizlenir Tupac topraktan.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|