![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Üzüldü Güneş
1/: Ayşe ve ben Yaşarız kocaman bir apartmanda Alt alta ve üst üste. Baktı baktı da bu halimize güneş Öyle üzüldü öyle üzüldü ki bize Biz de acıdık kendimize. 2/: Yusuf ve ben Aynı apartmanın çocuklarıyız. Koca koca dağlara tepeden bakarız. Sıcacık oyun toprağı kaplı zemine Tam on beş kat uzağız. Baktı baktı da bu halimize güneş Öyle üzüldü ki bize Biz de acıdık kendimize. 3/: Zühal ve ben Aynı demir kapıdan gireriz. Dairelerimiz üst üste. Ben otururum numara 37'de Zühallerinki ise 45'inci daire Baktı baktı da bu halimize güneş Öyle üzüldü ki bize Biz de acıdık kendimize. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uzak Bır Sokaktayım Amca
1/: O bir zamandı amca. Annem ensemden öperdi. Okşardı babam yanağımı: Türkü gibi sesiyle 'Bebişim' derdi. Ben de sabahları sıcak çorba içerdim. Buğusu burnumda hala. 2/: Batasıca adımız çıkmış ya, “Sokak çocuğudur,” diye... Şimdi benekli bir kedi, Koca dünyada kalan tek akrabam. Sorma ne olur babamı? Babam, unuttuğum bir fotoğraf, Tüter gözümde hala. 3/: Adımız çıkmış ya doksana, Yani “Sokak çocuğudur,” diye... *******i uzak bir yerdeyim, Gündüzleri ise bu geniş cadde, Bizim mekanımızdır amca. 4/: İnmiyor ya adımız seksene, “Sokak çocuğu.” diye... Mutfağım, şu sitenin çöp bidonu. Ne yazın yakıp kavuran sıcağı, Ne kışın karı, ayazı, donu, Koymaz da bana amca... Batasıca adımız çıkmış ya, “Sokak çocuğu.” diye... Ona yanarım hala... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uzaklarda Aramayın Beni
1/: Uzaklarda aramayın beni Hemen şuracıktayım Üstünüzdeki kuşların kanadındayım Yani yanı başınızdayım. 2/: Uzaklarda aramayın beni Hemen buracıktayım Sokağınızın ucunda Caddenizin sonundayım Oturup eski ve yırtık Bir oluklu mukavvanın üstüne Çolak kolumu uzatıp gözlerinize Allah rızası için dileniyorum. 3/: Uzaklarda aramayın beni Toplamadığınız arkanızdayım Sisler içindeki önünüzdeyim Ya kendine yeten kasabanızda Ya da uçsuz bucaksız kentinizdeyim Ama mutlaka çöp kutunuzdayım. 4/: Uzaklarda aramayın beni Hemen yanı başınızdayım Paçavralar içinde uyuyorum Buz gibi kaldırım taşınızdayım Siz içerken sıcacık şehriye çorbanızı Ben şehrin herhangi bir köşesindeyim Dünden beri açım Attığınız artıkları arıyorum Mavi çöp bidonlarının yakınındayım Siz yatarken sıcak odalarınızda Ben jilet gibi doğrayan soğuktayım Ben bir sokak çocuğuyum Yakınlardaki herhangi bir kovuktayım. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Uzat Ellerini Söğüt Ağacı
1/: Mahalleli minik serçeler sana koşar Yağınca ilk ve son baharda yağmur Konup iyiliksever dallarına Yağmurlardan korunurlar Ve iri kıyım dolulardan... Sen onlar için anasın Sen bir yarsın say ki onlara Beni de alsan kollarına Ne var? Uzat ellerini uzat söğüt ağacım Ne olur annem ol ki? Bitsin benim de öksüzlük acım... 2/: Mahalleli kara kargalar Konup iyiliksever dallarına Korkuluklardan korunurlar Ve yaramaz çocuklardan... Sen onlar için anasın Sen bir yarsın say ki onlara Beni de alsan kollarına Ne var? Uzat ellerini uzat söğüt ağacım Ne olur annem ol ki? Bitsin benim de öksüzlük acım... 3/: Bir haziran sabahı yaz gelir Tepeye takılır tekerlek gibi güneş Koşar sana doğru burnu batırmalı koyunlar Manken bacaklı taylar altına sığınırlar Gölgene konar arkadaşımız kuşlar Sıcaktan korunurlar... Sen onlar için bir anasın Sen bir şemsiyesin say ki koruduklarına Ah beni de alsan kollarına Özlem ve sevgi ile kondursam Bir yaprak boyu öpücük yanaklarıma Uzat ellerini uzat söğüt ağacım Ne olur annem ol ki? Bitsin benim de öksüzlük acım... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Üzeyir Amca Diye Biri
'Üzeyir Gündüz'e' 1/: Şekerleri öykü öykü yapıp Kitap kutularına sıralayan Kalemdar Üzeyir amca Haydi yaz bana da bir öykü Ama ağaçlarla başlasın benimki Kocaman ama aydınlık ormanla bitsin Sakın analar ağlamasın Melemesin öksüz kalıp da kuzular. 2/: Şekerleri masal masal yapıp Kitaptan kutulara sıralayan Kalemdar Üzeyir amca Yaz bana da bir masal Bir varmışla başlasın benim masalım Hiçbir şey 'bir yok' olmasın ama Yalnızca üç elma düşmesin gökten Yağmurlar kadar yağsın. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Vadide Kelebek Uçar
1/: İsterseniz siz de deneyin. Hani var ya bir seccadeniz Dedenizin üzerinde namaz kıldığı Duaya durduğu apak ninenizin. Uçardı, uçmazdı demeyin. Binin üstüne, siz de deneyin. 1a/: Kovanda arı uçar, Mavi havalarda serçeler uçar. Bir de seccade uçar. 2/: İsterseniz bir kez de siz sınayın. Hani var ya çatı katında bir halınız Annenizin kızlığında dokuduğu Ninenizin üzerinde yasin okuduğu. Uçar mı, uçmaz mı demeyin. Hemen binin üstüne, siz de deneyin. 2a/: Vadide kelebek uçar, Ulu dağlarda kartallar uçar. Bir de sizin o halı uçar. Uçardı uçmazdı demeyin, Şimdi binin üstüne, bir kez deneyin. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Telefonun Kordonu
1/: Evimizdeki telefonun kordonu Çıkar evden dışarı Ve uzar gider ilden ile Yok mudur bunun sonu? 2/: Evimizdeki telefonun kordonu Bağlar beni döne döne Kuzeydeki bir kasabadaki ablama Güneydeki bir ildeki ağabeyime Bağlar beni her bir yöne. 3/: Evimizdeki telefonun kordonu İşe başlayıp bizim evden Girer ve çıkar her eve Selam verir o evlerde herkese. 4/: Evimizdeki telefonun kordonu Kulak verir duyduğu her bir sese Tekrar tutar uzun yolu Bu şehirden o şehire. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Teker Gider
1/: Teker... Yuvarlanır teker meker Üstüne bir kutu kor Düşer yola çeker gider At olur dıgıdık dıgıdık Tıngır tıngır araba olur Bazen otobüs olur uzun yollarda Bazen de havada uçak olur. 2/: Teker... Döner gider teker teker Beni de ardı sıra Sonsuza dek çeker gider. |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Telli Turnanın Şiiri
1/: Şu telli turna var ya... Dolanır hayalimin tepelerinde Ellerim uzanır göğe o an, Ancak bulutları tutarım Gece bir gelinlik kız gibi Siyah perçemini çalar yana Uçmak yasak ya kuşlara gece Karanlıkta yuvalara dalarım Ancak kurumuş dalları tutarım Ağlarım, Bulut olur tepemde göz yaşlarım Dizilir tane tane kuşlar Acımı paylaşmaya Ancak gözlerim hep turnayı arar Turnaysa göçer başka dünyaya. 2/: Şu telli turna var ya... Dolanır hayalimin eteklerinde Sonbaharda soğur yuvalar Buz keser kış aylarında Bulutlar pusu kurar denizlerin üstüne, Yıldırımlar bulutları parçalar Turnalar dökülür tane tane Alışılmış göçmen yollarına Güneş bir açar gözünü bir yumar Gölge, gri bedenini yayar toprağa Çiftçiler siler terini Sonra nasırlı ellerini alnına dayar Kelaynaklar, leylekler tüm göçmen gagalılar Yani art arda ulanır kuşlar Ancak gözlerim hep turnayı arar Turnaysa göçer başka dünyaya. 3/: Şu telli turna var ya... Dolanır rüyalarımın tepelerinde Ellerim uzanır göç yolu göğe, Bulutların saçlarını tutarım Gece, siyah perdesini gerer dünyaya Yayan yapıldak düşerim yola Bir göçmen kuş gibi geçerim köprülerden Köpüklü derelerden Kuduran denizlerden Dizilir tane tane kuşlar peşime Eşime, kardeşime aldırmam Ağlarım çölde, düzlükte bağırırım: 'Nerdesin turnam, telli turnam! ' Ben gezerim yana yana rüyalarımın eteklerinde Turnaysa göçer başka dünyaya. 4/: Şu telli turna var ya... Dolanır gerçeğimin tepelerinde İlkbaharda yavaş yavaş ısınır yuvalar Bulutlar pusu kursa da alışılmış yollara Gölge, gri bedenini yaysa da bu toprağa Aldırmaz bir avcı siler tuzlu terini Art arda ulanır kuşlar Ancak turna terk eder diğerlerini Benimse gözlerim hep telliyi arar Sonunda ben de göçerim başka dünyaya. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Teloğlan İle Çiçek Kızlar
Bir varmış, bir yokmuş... Zamanlardan bir zamandayız. Mevsimlerden ilk bahardayız. Günlerden bir gün Teloğlan'ın anası, Elinde kocaman sopası ile dikilip oğlunun başına, Yumup gözünü, açmış ağzını: 'Bre Tel oğlum,' demiş. Ne bir mesleğin, ne de evde bir emeğin var. Sen de eller gibi çıkıp dışarı, bir iş ara kendine. Bu tembellikle aç kalacağız bir gün. Sonra demedi deme.' Bunun üzerine bizim Teloğlan: 'Ya Allah! ' deyip vurmuş yollara. Az gitmiş, uz gitmiş. Dere, tepe düz gitmiş. Altı ay bir güz gitmiş. Dönüp bakmış ardına... Meğerse bir arpacık yol gitmiş. Ne ise masal buya... Biz bakmayalım buğdaya, arpaya. Hiçbir vakit dönmeyelim arkaya. Teloğlan'ı takip edelim. O nereye gidese biz de gidelim. Vara vara varmış Tel'in yolu bir sarayın önüne. Demiş bizimki kendi kendine: 'Akşam olmak üzere. Yatayım burada bu gece. Sağ salim ulaşayım gündüze.' Bu karar üzerine Teloğlan atmış adımını. Burası kocaman bir salonmuş. Tabanı halı kaplıymış. Som mermerdenmiş dört yanı. Teloğlan'ın ardı sıra Kapanmış girdiği demir kapı. Kilitlenen kapıyı zorlamış bizimki. Ama açamamış bir türlü. Nasıl açsın ki? Kapı kapı değilmiş sanki. Ne menteşe varmış, ne de bir kol. Demiş kendi kendine: 'Teloğlan kaderine razı ol! Unut geriyi ileri yürü.' Bu kararın ardından üç beş adım atmış. O sırada açılmış gizli bir kapak. Bir kuyu ayağının altında... 'Ne oluyor? ' demeden yuvarlanmış boşluğa. 'Tutunayım,' diye sağa sola saldırmış. Ama ne sağ varmış, ne de sol. 'Teloğlan kaderine razı ol! ' Bir süre düşmüş ve çakılmış sert tabana. Gözleri karanlığa alışınca doğrulmuş. 'Burası ne büyük böyle? ' diye düşünmüş. Yuvarlak bir taş oda imiş burası. Ortasında kendisi. Çevrede ne bir in, ne de bir cin varmış. Oda, ova kadarmış. Odanın duvarlarında bir sürü kol ve tokmak... Tehlikeli olur mu bu kollara dokunmak? Teloğlan bu korkar mı hiç? Asılmış kolun birine: Fooş! Aaa ne hoş, demeyin. Sanki delinmiş gökyüzü, başlamış yağmaya. Ama ne yağmur! Şarıl şurul... Teloğlan şaşırmış: 'Yağmuru durdurmak gerek. Ama nasıl? ' 'Eğer şu kolsa yağdıran bu seli,' 'Durduran da o olmalı...' demiş. Tekrar asılmış kola ama nafile tabiî. O olmadı, belki bir başkası... Teloğlan öteki kolu indirmiş aşağıya. Yağmur durmuş ama başlamış kar yağmaya. Ama bir kar ki lapa lapa... Şiddeti zemheri kadar... Bir kış ki sormayın, dondurucu ayaz var. İlikleri üşümüş, bizim zavallı Teloğlan'ın Takırdamış dişleri: 'Bu işleri nereden sardım başıma? ' demiş Ve pişmanlıkla hayıflanmış. Kışı durdurmak için yerinden fırlamış. 'Olur mu, olmaz mı? ' dememiş. Birer birer tüm kolları denemiş. Bu olmamış. Öteki. O olmamış. Beriki derken... 'Şak! ' diye kolun biri kesivermiş tipiyi. Ama aksilik bu ya. Asılmışmış meğerse bir başka yanlış kola. Bu sefer de başlamış gök gürlemeye. Başlamış şiddetli şimşekler çakmaya. Başlamış yıldırıcı yıldırımlar düşmeye. Gök, gök olalı görmemiş imiş böyle bir olay. Söylemesi kolay. Ama yaşaması çok zormuş. Teloğlan zıpır zıpır zıplamaya. Köşe bucak hoplamaya başlamış. Ama çok sürmemiş, yorulmuş bu gidişle. Demiş kendi kendine: 'Bir kol daha çekeyim, şimşekten kurtulayım.' Yapmış hemen kafasından geçeni. Gitmiş kolun birine eli. Bununla birlikte kesilivermiş toz duman. Aman aman! O sırada ne olmuş bakın. Bir güneş, bir aydınlık, sanki ilkbahar ortalık. Karlar erimiş, çekilivermiş tabana. Sular buharlaşmış, çıkıvermiş tavana. Kuruyan topraktan otlar fışkırmış. Çiçekler çıkmış üç tane. Ortalık olmuş gülistan. Teloğlan baygın, Teloğlan mestan Oda olmuş bağ, bostan. Çiçekler öyle güzel öyle renkliymiş ki... Dünyada yokmuş benzerleri. Çiçekler öyle kokuluymuş ki... Bayıltırmış herkesi. Teloğlancık sevinçle koparmış birini. Burnuna götürmek üzereymiş. 'Dur ey yiğit.' demiş çiçek ona. Teloğlan demiş şaşırarak: 'Bak şu konuşana! Sen canlısın. Hem de Konuşuyorsun benimle... Bu ne iştir söylesene.' Çiçek kızda bir cilve, bir işve: 'Ay Teloğlan Teloğlan! Hepimiz sana kurban... Biz biz idik, biz idik. Üç kız kardeş idik. Bu sarayın sahibi yeşil dev kaçırdı bizi. Hepimizi tohum yapıp ekti yerin altına. Bekliyorduk yıllardır bizi kurtaracak yiğidi. İşte geldin sonunda sen buraya. Tabiî ki bizi yeşil devden kurtarmaya.' Teloğlan hindi gibi kabarmış: 'Tabiî ki geldim gelmesine de... Sizleri de kurtaracağım ama... Şimdi bu karanlık kuyudan kim kurtaracak beni? ' Çiçek kızlar demişler: 'Korkma yiğit, hele sarıl boynumuza.' Teloğlan yapmış deneni. `Ne oluyor? ' demeye kalmadan, Hızlıca uzamış çiçeklerin gövdesi. Yukarı çıkmış gül kızların bedeni. Olan olmuş, bulmuş kendini bizimki yer yüzünde. Çırpmış ellerini şaşkınlık ve sevinçle Ama... İşte aması var her işin. Duyulmuş bir ses ki sayın ki boru. Kaplamış sağı solu: 'Kimsin sen? Ne arıyorsun sarayımda? ' Teloğlan öyle bir korkmuş ki görünce yeşil devi. Demiş kendi kendine: 'Hemen kaçmaktır kurtuluşun yolu.' Ama dev bu kocaman parmağıyla enselemiş bizimkini. Demiş ki titreterek dağları: 'Söyle bakalım insanoğlu. Kırk katır mı ister canın? Yoksa kırk keskin satır mı? ' Teloğlan yalvar yakar olarak: 'Dev dayı israf etme de sende kalsın. Bir gün belki gerekli olur o katırlar. Bir gün belki lâzım olur o güzelim satırlar. Ben gideyim buradan ufak ufak... Anam beni hatırlar. Üzülür kadıncağız.' O sırada unutulan sarmaşık boylu kızlar, Uzatıp ince dallarını yeşil devi dolamışlar. 'Ne oluyor? ' dedirtmeden sütunlara bağlamışlar. Sonra dönüp Teloğlan'a demişler: 'Şimdi bizi kopar dalımızdan.' Emir kulu Teloğlan... Kızlar ne diyorsa o olmalı. Hak yerini bulmalı. Kopan çiçekler bir bir dünya güzeli olmuşlar. Yitirdikleri yaşamı yeniden bulmuşlar. Bu sırada tutsak olan dev, başlamış yalvarmaya: Teloğlan bu, kıyar mı hiç bir canlıya. Tövbe ettirmiş deve. Çözmüş bağlayan dalları. Sonra yanına almış dünya güzeli kızları. Ve de torba torba altınları... Veda etmiş yeşil deve. Sağ salim dönmek için eve, İzine basa basa vurmuş yola. Uzaklaşmış güzellerle kol kola. Bazen mola vererek, Bazen saatlerce yürüyerek Az gitmiş, uz gitmiş. Masal masal matitas... Tas tas soğuk sular içmiş yolda. Çayırla çimen biçmiş sağda solda. Teloğlan ermek için amaca, Yolu sardırmış dik bir yamaca. Altı ay, bir güz daha gitmiş. Var varadan vararak, sür süreden sürerek... Asya'dan, Amasya'dan, Tire'den sürünerek... Ben deyim uzunca bir süre. Siz deyin göz açıp kapayana kadar Bir zamanmış geçen aradan. Başladığı gibi bitense işte bu masalmış. Yaşam gerçek, masallarsa yalanmış. Ermiş onlar murada, biz çıkalım kerevete. Şişmanlamamak için başlayalım diyete. Hareketlenmiş masalın sonu. Başlamış masalcının en tatlı oyunu. 'Pat! ' demiş. Bir elma düşmüş gökten. Teloğlan kapmış onu. Bir elma daha düşmüş. Onu da ben kapayım. Sanırım bir tane daha düşecek yukarıdan. Burada bekleyin, onu da siz kapın. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|