![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu kadar mı olur bana benzemek
haydi söyle istersen; sende en çok benim gibi renklerden mavi yi mi seversin yanında üstüne deniz bindirilmiş biraz lacivert olsun ister misin. geç otur karşısına gel keyfim gel yak bir sigara tütsün dumanları istediğin renk ondan sonra. ne dersin. ben ayrıca üç’ü, beş’i birde yedi’yi verseler bütün dünyayı değişmem hiçbir rakama bilirim senin de burçlardan en çok benim burcumu sevdiğini üç gibi, beş gibi bir de yediyi sevdiğin gibi. haydi söyle istersen saklama ezbere bildiğim o şarkının sözlerini senin yazdığını ve bir kadeh dolusu gözyaşı gibi her söylendiğinde benim gibi yürekten başlayarak yandığını. böyle iki elini birden avuçlarımın içine saklamışken kim kesti şimdi suyunu bütün yangın musluklarının. olmaz yani, bu kadar benzemek olmaz nereden bildin şimdi bu yangında kül olmak istediğimi. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu mektubu sana ben
bu mektubu sana ben; bir intihar komandosunun ateşlediği dinamitin fitilinden yazıyorum. birazdan sesini sadece senin duyacağın ağır bir infilak olacağım. bütün camlar, çerçeveler duracak yerinde. vazondaki çiçeklerden tek yaprak bile kopup düşmeyecek ellerine. belki birkaç damla toz dökülecek duvara asılı resimden. ama çok parçalanmış sesler yükselecek, üstüne adımı yazdığın yüreğinden. bu mektubu sana ben; bir salon radyosunun yeşile boyalı göz lambasından yazıyorum. şimdi alacağın bir haberi okuyacağım birazdan. kulaklarından başlayacak öksüz yolculuklar yüreğine hiç uğramadan beynini sarsacak ve orada son bulacak. inanmak mı gerekiyor duyduğun her şeye yoksa yine öfke mevsiminin terapisi mi bu, neler oldu, daha neler yaşanacak. ama son kontrolde elin mutlaka yüreğini arayacak, orada koskocaman bir boşluk bulacak. bu mektubu sana ben; duygularımın son bayram yerinden, bu mektubu sana ben; terkedilmiş günlüğümün son satırından, bu mektubu sana ben; cinlerin çarptığı akşam sofrasından yazıyorum. yaşadığın şehrin ellerinden, sokaklarının gözlerinden öperim. seni görürsen eğer, sana benden selam söylemeni isterim. birazdan tıkanmış damarlarımla yelken açacağım, bulutun, yağmurun ve rüzgarın olmayacağı yarınlara. artık anılara giremeyecek olan yarınlara. şimdi yaprakları solmuş bir elma ağacının gölgesinde yeni günahları bekliyorum. sen bana aldırma….. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu öykünün sebebi çok
bu bir geç anlaşılma ya da hiç anlaşılamamanın öyküsüdür. bir anafor sarmalında dilinin dönmemesi, yüreğinin yetmemesi, sebebidir. belki biraz geç kalma, koşup da yetişememenin öyküsüdür. tırmandığın yokuşta nefesinin yetmemesi, sesinin çıkmaması. sebebidir. bu belki bir, yanlış denizlere yol almanın öyküsüdür. bakmadan pusulaya hiç kavuşamamak gibi buz tutmak yaz günü, sebebidir. belki sadece bir çarpılma ve duyguların kararmasının öyküsüdür. açıp kollarını yağmur altında yıldırımla kucaklaşmak ve düşmek toprağa sebebidir. ya da herkesin belki, kendinden bir parçanın ağır öyküsüdür. susuz musluklarda yüzünü yumak ve yaşama hakkını yanlış kullanmak sebebidir. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu özlemin çaresi yok
üç numara şakir zümre donuyor avuçlarım. bu soğuk havadan değil anne, pencerem hala açık. nerelere saklandı rengini o çoktan unuttuğum çocukluk perdelerim. çok acıktım anne! hadi gelsin üstüne yağ sürülmüş ekmek dilimlerim. on numara yalnızlık donuyor avuçlarım. bu soğuk havadan değil anne, özlemim hala sönmeyecek alevinde. diz çöküp öpmek istiyorum peygamber toprağı gibi dizimi ilk kanatan o sokak taşlarını. çok acıktım anne! hadi gelsin üstüne kül dökülmüş çocukluk günlerim. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bugün 11 Kasım, nasıl geçiyor zaman - eleştiri notları
Dün 10 Kasım’ dı. Atatürk’ ümüzü saygıyla, minnetle ama hepsinden daha da önemlisi; özlemle andık. Cumhurbaşkanımız büyük ve kalabalık bir kortejin en önünde saygı duruşunda bulunmak için Anıtkabir’e gitti. Ve saygı duruşunda bulundu. Neredeyse adı-namı-rengi belliler dışında bütün basın ve medya’da bu çok önemli günün önemine gerçekten yaraşır yayınlar yaptılar. Bir matem havası estirmemeye de özen göstererek. Bizler de kullanma hakkımız olan kendi medyamız ve yayın organlarımızda içimizden geldiği, kalemimizin yettiği, dilimizin döndüğü kadar yazdık, söyledik ve onu andık. Evet dün 10 Kasım 2007 …Büyük Atatürk’ün altmışdokuz’uncu ölüm yıldönümü. Bugün 11 Kasım 2007. Yazılı basının “yalancı olanına” göz atıyoruz. Dün Atamızın resminin, ona özlemimizin ve saygımızın ifadesi olan büyük puntoların yerinde bugün bir başka başlık. “Cumhurbaşkanı huzura çağrıldı” Çağrıyı yapan Suudi Arabistan Kralı. Adına çağrı yapılan Türkiye Cumhurbaşkanı. Hani bir yıl içinde uçaklar dolusu yaptığı ikinci ziyaretin bu ikincisinde Cumhurbaşkanımız tarafından bütün protokol kuralları ve geleneklerin aksine uçağın merdivenlerinde karşılanan Suudi Arabistan Kralı. Çağrıya uygun olarak da Kral Hazretleri oteldeki dairesinde ziyarete gidiliyor. Nedeni ne olabilir bu çok özel ve farklı ilginin. Gene “yalancı” basının yorumlarına göre; Sayın Cumhurbaşkanının geçmişteki ilişkilerinden, o ülkede geçen çalışma günlerinde oluşan özel dostluktan kaynaklandığını anlıyoruz bu ilginin. Yada tamamlanmamış bir imza protokolünün bir an önce tamamlanması telaşı. Ama daha ötesi ve ilginci ise “yaşına hürmet” …. Geçmiş ilişkilerin oluşturduğu havaya bakarak hareket edecek olursak Cumhurbaşkanının kendi özel ilişkilerinden önce biraz daha yakın tarihte, hala sırtımızdaki acısını hissettiğimiz ilişkileri dikkate alması gerekmez mi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak. Eğer gerekçe bu değil de yaşına hürmet söz konusu ise; Kral Hazretleri de Çankaya yokuşunu yürüyerek çıkmayacağına göre konut içinde kapıda olması gerektiği gibi protokol kurallarına uygun bir şekilde ayakta karşılarsın bir ara da punduna getirip elini öpüp alnına götürürsün ve yaşına hürmetin göstergesini de yerine getirmiş olursun. Eğer bütün bunların dışında yani geçmişteki ilişkiler yada kralın yaşı söz konusu değil de bir başka büyüklükten söz ediliyorsa. Yani biraz dolar renginden de petrol kokulu olan cinsinden. Ve bu saygı bunun için gösteriliyorsa o zaman hiç atıp tutmalara gerek yok. Aynı saygıyı ve hatta daha fazlasını ABD’ye ve onun Başkanına da göstermek gerekmez mi. Şimdi aramızda bazı arkadaşlarımızın zaten ikisi aynı şey, aynı kapıya çıkar dediğini duyar gibi oluyorum. Hamasi duyguların gösterileceği, isyana dönüşeceği sokaklar, alanlar, kürsüler doğru zamanlarda ve doğru hedeflere karşı yapıldığı takdirde bir anlam taşır. Eğer varsa gösterebileceği bir etki yerini ancak o zaman bulur. Vatanseverlik için de bu budur, Milliyetçilik içinde. ama hepsinden öncesi bir yurtseverlik gereğidir bunu böyle amir hüküm yapan. Evet dün 10 Kasım 2007 idi, bugün 11 Kasım 2007. Ne çabuk geçiyor zaman …. Büyük Atatürk’ü bugünde en çok özlemle anıyoruz. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bugün 23 Nisan, güzel ama...- eleştiri notları
Bugün 23 Nisan … Çocuklarımız bugün; ülkemizin neredeyse bütün meydanlarında, stadyumlarında rengarenk, cıvıltılı, mevsime yaraşır görüntüler içinde, şarkılar- türküler eşliğinde ve kol kola oyunlar oynayacak, danslar edecek. Anne-babalar da bu keyif dolu manzarayı izlerken mutluluk gözyaşlarını saklı mendillerine silecekler ve anlık bir gururun, umut yanını hiç hesaba katmadan gözlerinin önünde oynayan, dans eden, şarkılar-türküler söyleyen çocuklarına oturdukları yerden eşlik edecekler, tempo tutacaklar ve alkışlayacaklar. Daha sonra terleri kurumayan çocuklarımızı alacağız, onları cumhurbaşkanlığı, meclis başkanlığı, başbakanlık gibi önemli koltuklara bir anlık misafirliğe götüreceğiz. Ellerindeki öğretmenleri tarafından yazılıp tutuşturulan kağıtta yazılanları okudukları anda alkışlayacağız ve kameralara o makamların şu andaki sahipleri ile birlikte verdikleri pozları izleyeceğiz ve son olarak ta işte bugünün çocukları, yarının gençleri ve öbür günün büyükleri diyeceğiz. Ve yarınlar için karamsarlığa kapılmamamız gerektiğini çocuklarımızın gözlerinin içine bakarak söyleyeceğiz, biraz daha rahatlayacağız. Şimdi 2007 yılındayız. Şöyle bir geriye dönüp bakacak olursak mesela 1990 yılındaki benzer törenlerdeki çocuklarımızın, bugün ellerindeki kör bıçaklarla kendileri gibi düşünmeyenlerin boğazlarını kesen, enseye kurşun sıkarak düşünce karartan çocuklarımız olduklarını, o günler için yarınlardan benzer gurur ve beklentilerimiz içinde yer aldıklarını görürüz. Biraz daha öncelere gidip 60’lı yılların 23 Nisan törenlerine bakarsak durum gene aynıdır, o günkü çocuklar, bugün koltuklarını bir an içinde olsa 2007 çocuklarına bırakanlar değil mi? Neden bu hale geldiğimiz içinde sıralanacak nedenlerin başına ABD’yi, uluslar arası örgütlenmeleri, emperyalizmin sömürü düzenini oturtarak işin kolay yanında kahve höpürdetiyoruz da, sevgisizlik, sevmeyi bilememek, bilemediğimiz içinde öğretememek gibi bir başka yönden hesaba dahil olmayı hiç aklımıza bile getirmiyoruz. Belki dünyada yürekten taştığı varsayımıyla en çok aşk ve sevgi şiiri yazılan bir ülkede yaşamamıza rağmen ne sevmeyi ne de aşkı bilemiyoruz ne yazık ki. Ve bunu bilemeyip öğretemediğimiz içinde o boşluğu hemen “en büyük biziz” koşullandırması ile doldurmaya çalışıyoruz. Sevmesini bilemeyip yeni kuşaklara öğretemediğimiz içinde sevilmiyoruz. Formül ve neden, bu kadar basit olarak düşünülüp ele alınırsa acaba çok şey mi kaybederiz yarınları kurtarmak adına. Evet sevilmiyoruz. Yaptığımız her şey, bizim dışımızda olanların fena halde gözüne batıyor, rahatsız ediyor. Yaptıklarımız ve bizim ne güzel bir iş becerdik sonunda bile dediklerimiz gerekli alkışı alamıyor, ağzımızla kuş tutsak yaranamıyoruz. Bizde onların bu tutumları karşısında “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur” diyerek,giderek kendi içimize kapanıyor ve gücümüzü, büyüklüğümüzü, hoşgörümüzü, çağdaşlığımızı kendimize ve tüm dünyaya kanıtlayacak tamamen Türkçe yeni söylem yada davranışlar geliştirip bunları sergilemeye başlıyoruz. Biz; sahip olduğumuz renkleri savunurken sadece “ bizim bir komşumuz vardı Yorgo amca ile Despina teyze, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi” diyerek kabulleniyoruz ve oradan da kaybetmeye başlıyoruz. Ucu buralara kadar varıyor çözülen yumakların. Bu yazıyı neden mi yazdım, ne demek mi istedim. Hiç …Belki sadece bugün 23 Nisan ama neşe dolamıyor insan demem yeterli olacaktı kendi görüşümü ve duygularımı anlatmak için, boşuna uzattım galiba. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bugün İstanbul bana benziyor
bugün İstanbul; ilk kış günlerinin hangi deklanşöre basarsan bas karşına çıkacak aynı fotoğraf gibi. kaldırım kenarlarında, yağmur suyu ırmaklarında yüzmeye çalışan bir sarı yaprak… altından mazgallar geçiyor yaşamının, denizi çok uzak. sonra kalkıp yerimden aynaya bakıyorum. bende öyleyim. beni tanıyıp tanımayan herkes ve kendim için. bir İstanbul kışı gibi….. ayaklarımın altından tüm bir yaşam akıyor, ben sarı bir sonbahar yaprağı gibi akıp gidiyorum, denizim yok ama gemiciyim diyorum. ve bağdaş kurup yere oturuyorum. yaşam puzzle’ımdan bir parça her kurgumun sonunda açıkta kalıyor. Bugün olduğu gibi. severek ölmek gibi bir şey bu, istanbul’da ve her şeyden çok uzakta, frekanslarımdaki tüm seslerden bile. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Buluşmalar ve ayrılıklar
bu kent bugün buluşmalar ve ayrılıklar kenti olmuş. önce en süslü meydanlarda çiçekçileri sonra orta yerdeki büyük saat kulesini kurşunlamış, yerle bir etmişler. efsaneleri ve eski salonları yakmışlar üst üste koyup. yarım kalmış resimler, tamamlanamamış. son dizeleri eklenmeden okunmuş sevdaya ait şiirler. ve bir darbede indirilmiş o sevdiğim, sabah dükkanının tabelası. cam kırıkları karışmış kuşların su kaplarının içine. ve göç mevsiminden çok önce. uçanların hepsini yarından tanıyorduk bu kent bugün zamanının ötesiyle buluşmuştu. tahta bavulları ile ellerindeki sürgünlerin geri döndüğü günler gibiydi. yamaçlara ışıksız pencerelerin okula yeni başlamış çocuk elleriyle çizildiği. sığırcık kuşları avlanıyordu bir sapan, ince bir lastik ve taş parçaları ile kanayan bir kaldırım taşı oluyordu. veresiye defterlerine yazılıyordu yani hayatlar kimsenin hesabını tutamadığı. göz ucuna yakalanınca da cinayet başlıyordu. bir kurşun çıkıyor namludan üç mum birden sönüyordu. ve her şey gene bildiğimiz tarifeden ödeniyor, umutsuzluk dökülüyordu son ateşte zor pişen çorbanın içine. içenlerin hepsini dünden tanıyorduk. bu kent bugün zamanının öncesiyle buluşmuştu. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bulutlarla oynamak
ister misin, seninle bu boş vaktimizde, bulutlardan insan resmi yapmaca oynayalım. mum ışığımızda ısınırken elleri, öfkeli akrebimiz ve heyecanlı yelkovanımızın. batan güneşin kızılına boyansın tuvalimiz. ister misin, ama başkası yok, sadece ikimiz. en sevdiğimizin gözlerini aramakla başlayalım. sonra saçlarını bulalım, bulutlar karışmasın. açık pencereden giren akşam rüzgarı önce güneşin yakasına yapışsın, bırakmasın. yoksa çizdiğimiz tüm çizgiler silinip gidecekler, bu oyunu bir daha oynamayacağımızı bilmeyecekler. gel biz seninle gene elimizdeki bir boş çerçeveye ikimizin resmini yan yana yerleştirelim güzelce. sonra bulursak uygun zamanda bir bulut kümesi onu da alır yerleştiririz usulca, bozmadan içine. ister misin, seninle bu boş vaktimizde, başka oyunlar oynayalım, çocukça, gönlümüzce. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bunca yoksulluğa rağmen
öyle diyoruz ama aç kalıyoruz ve ağlıyoruz be gülüm. biz yumruk yapsak ellerimizi göğsümüze, bebelerimiz ağlıyor, onu görüyoruz ve duyuyoruz be gülüm. ve bizde kahroluyoruz. oyuncaklarımızın ya kolu kopuk oluyor ya başları ayrı gövdesinden yerine yenisini koyamıyoruz. tüm sevdalarımızı ayrı köşelerde tutup, yumruklarımızı boğazımıza düğüm yapıyoruz. ne aydınlatıyor lambalarımız, o saatlerde, gözümüzün gözümüzü göreceği kadar, ne akıyor sularımız ateşimizi söndürecek kadar. yüreğimiz daralıyor, yoksulluğumuz acı veriyor sadece be gülüm, çekilmez acılar veriyor. sıralanmış inci taneleri gibi gözyaşları. damlıyor ve göl oluyor çamurumuz üstünde, ama leke tutmayan bir yanımız, her zaman bulunuyor, gene ayakta ve gene sapasağlam be gülüm hamurumuz üstünde. Cevat Çeştepe |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|