![]() |
![]() |
#151 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Mirasçın Sayılır Seven Yüreğim
1/: İşte bütün terekem: Bir dudağı yamuk çorba kasem, Dibi kara kazanım ki bakırdan, Tahta kaşık... Ve bir yürek, (İyi ki) Aşık... *** İnanmasan da kız Bilure, Acemi aşıklar da türkü çığırır: “Ham meyveyi” bir kopartır dalından, Tadına doyum olmaz billahi... O ki sevmiştir seni aşkınadamı, Her an içinde bir çağ saklanır, Kapanır günahıyla sevabıyla ortaçağ, Bütün karanlığıyla bir orta çağ daha açılır. 2/: Dur ve dinle ey Billure! “Bana ne,” denmez ki aşka, Terkedilmiş yüreklerde görmedim tütün tüttüğünü, Ya sen gördün mü? Çağ açıp kapayan sevdanın fatihini... Bil ki billur kız, kılıcını bileyleyen savaşçı, Savaşı göze almış demektir. 3/: İşte bütün terekem: Bir savaşa daha hazırlanan kılıcım, Dibi kara kazanımın kapağı ki bakırdan, (Bunu kalkan olarak kullanacağım uğraşta.) Tahta kaşık... Ve bir yürek, (İyi ki) Aşık... *** Ayrıca bir de... Mirasçın sayılır seven yüreğim. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#152 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Nehirler Çaldı Sevdalarımı
1/: O ırmaklardır yüreğimi aşındıran törpüler, Nehirler, Dereler, Sevdamın yarısını alıp, Koca koca denizlere döktüler... 2/: Dağlarla karşı karşıyaydım o küçük köyde, “Karşı karşıyaydım,” dedimse, Düşmanlık değildi bizimkisi tabii ki... O bana bakardı efkarlandığında, Ben de şiir yaza yaza dolanırdım eteklerine. Babam da bana benzerdi dağların karşısında, Dedem de tıpkı... 3/: Ya nehirler öyle mi? Onlar ki yüreğimi aşındıran törpüler, Irmaklar, Çaylar, Dereler, Ömrümün yarısını çalıp, Koca koca denizlere döktüler... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#153 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Neredesiniz ey Gökyüzünün Elleri
1/: Bakışmıştık, Çayır teli kirpiklerimizin altından, Uğrun, Ve işveli biraz…. Yaz yeni dogurmuştu temmuz palazını. 2/: Ben işte demiştim, İşaret parmağımın ucuna dolayıp seni, Yeni bir yoldu belki de önümdeki, Yani öyleki, Bir şarapnel parçası uçmuştu ta Çanakkale’den. İçerimden bir yerlerden buğulanmıştı o esrik mai… 3/: Kırk kilidim, Kırk yerden açılmıştı, Bir sultan kızın lokmani elleriyle. Ve işte o anahtarlardı, Kırk kilidimi kırk bir yerden bağlayan sana. Ayna o aynaydı, Ama ey Leyla, Suret, zamanın eskiticilinde ağıt ağıda şimdi… 4/: Alıçlar yiyerek açmıştım, Aşk orucumu bilinmez bir lisanla, Ve Leyli can, o akşamın damağında ılıman bir ezanla. Acıkmış gönlümüzün son türküsüydü, Buhar buhar dualar, Uğrun ve işveli bulutların kaş altından göz atan. Yakansa cümle alemi lahuti bir volkandı, Yandı aşk ehli, Ve pişen yüreğimdi tandırlarda bir zemheri aşkında… 5/: Durdum, Hulyalarımla kurduğum içrek limanda. Özlemin kumlu kıyıcığını, Delişmen arzumun dalgalarıyla dövdüm. Kapı içre kapılardan okundu adım. Paslı bir anahtarı elimde buldum burçlara karşı, Ve kozmik bir aşka kalkan olan ellerim, Bir avuçladı yalnız yıldızlarını gökyüzünün, Döndü kendine, Bir elledi arkadaki eyvahlarını. 6/: Yandı aşk ehli suskun naralarla, Yaz yağmurlarıyla ıslak zamanlarda bile, Ve piştim ben de yana yana limanlara garkolarak… Açılmıştı nihayeti önümde bir koca umman, Çırpınan delirmiş dalgalarıydı boralardan artakalan arzularımın, Ve dövünense, Küskün keşkelerimin ak saçlı başı… Deli dalgalarsa kendi türküsünde, Göklere karşı… 7/: El sallar siren kızları, Yıldızları indirir bir kadırga sulara. Zavallı bir eylülün koynundayım bu tarih kırığında, Derin bir kraterde uyuyan sandalımsa zavallı, Dibine delik açar korsanlar, Karabasanlar il basar çalakılıç... Nedendir bilemem muhayyilemdeki ürkeklik, Nerdedir sularda çırpınan ardıç küreğim, Ve nerde acul duygularımın derin ummanı, Neden yüreğim karalı bir betik taşır yarına, Soramam kimselere, Kendime bile… 8/: Gönüldür, Ya güneşe yarendir, Ya bir saray kapısında kapıkulu askeri… Oysa şanlı limanımda yatan kadırgam, Yol alma derdindedir, Hep ama hep ileri… Ve nerde acul duygularımın derin ummanı? Neredesiniz ey gökyüzünün elleri? ... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#154 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Nisanın Gözünde Çiçek Açar mı?
1/: Ateş çiçekleri neresinde açar takvimin? Nisanın gözünde mi mesela? Ya da karların apış arasında, Acuze bir zemheri akşamında? ... *** Bilen varsa söylesin Allah aşkına, Ateş çiçekleri neresinde açar takvimin? Nisanın ağlayan gözünde mi? Gözyaşına her vurduğumuz kampana, Ve yüreğimize vurduğumuz ferhat balyozu, Hırçın bir sükuneti doğurur aşk sonrasında. Duydum ki sevgili çığlığının lisanı, Onulmaz bir asabiyetmiş. Dişlediğimiz anıların kanıymış akan öykülerimizden Ve acılı yılların koyu karanlığı inim inim... 2/: Ateş çiçekleri neresinde açar takvimin? Nisanın sağ gözünde mi, sol gözünde mi? Bilen varsa söylesin Allah aşkına... Apansız *******den arta kalan kuşların, Çelikten olsa kanatları taşımaz ağırlığımı. Hantal bir zamanın burcundayız ikimiz ey yüreğim. Ufkumuza çekip de atlas yorganı, Veya bir siyah duvarı utancımıza örsek, Öfkeler beslesek de döşümüzdeki, İkinci şube tabutluklarında... İrin, kan ve leş ile... Ne yazar? Yırtıp dinginliğini onulmaz işkencelerin, Duru gözünü arzularız tüm hücrelerimizde, Çok değil. Bir parçacı gülen gökyüzünün... 3/: Bilen varsa söylesin Allah aşkına, Ateş çiçekleri neresinde açar takvimin? Nisanın gönül gözünde mi örneğin? Ve metal yüzünü isterik mahkemelerin ışılatmak, Deniz sanıp çölde kürek sallamak mı bizim işimiz? Belki de bin yıldır kapalıdır, Her seher sulandığımızı sandığımız bekaret pınarları. Kabaralı ve perçinlidir Nuh nebiden beri ar. Bu yüzden taşar asabi barajların suyu, Sahibini sevmesse ey yüreğim, Beynimizdeki bahçede boşa açar çiçekler. Çünkü cehennem de ikiz kardeşidir sümbülün, Kıvılcımlar ise öfkenin çocukları... Ey yar yüzümdeki tarlaya, İffetsizce saçtığın utanç, Ateşten çiçekleridir tandır gözelerinin... Gözümdeki ise yeni bir nisan... 4/: Ateş çiçekleri neresinde açar takvimin? Nisanın gözünde mi bilgeler? Bilen varsa söylesin Allah aşkına... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#155 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Niye Ağlar Ayşelerin Gözleri?
1/: Onlar ki ezeli bir bölgeden alırlar ağıtlarını. Gözyaşları çöl sarılığındadır. Gülüşleriyse nisan turaçlarının uçuşu sanki. Belki unuttukları yağmur dolu yükleridir. Belki de hatırlamak istemedikleri Dökülmüş sitemleri vardır O çinko tabelalı karatren istasyonlarında… İstedikleri bir katarda onların Bir diğer yanda istemedikleri... *** Niye akar Ayşelerin gözünden? Düşündünüz mü hiç niye? Hüznü kucaklayan uzak diyar beyleri “Oy broy.” diye diye... *** Onlar ki… Ezeli bir bölgeden alırlar ağıtlarını. Saçlarına yağız ve ısırgan kokulu sevda örerler. Bazen hicranın gayyasına dalar umarsız Daha güneşi doğmamış şafak vakti elleri. 2/: Onlar ki kendilerini unuturlar yanıbaşlarında. Gurbete çığırırlar şarkılarının son ayağını. Denkleri bağlı her zaman Saçları ise dağınık dağ doruğu rüzgarlarında. Bir yüzleri çimen yeşili resmederken tenlerine Öteki parmakları kızıl kınalı Ve burçak tarlasında sosyoloji devşirmede. İstedikleri bir yaylada onların Ya istemedikleri? ... *** Niye akar Ayşelerin gözünden? Düşündünüz mü hiç niye? .. Öfkeyi doğuran lanetli sarayların beyleri “Oy broy.” diye diye... *** Onlar ki... Kendilerini unuturlar yanıbaşlarında. Kirpiklerine temmuz akşamları doru kırağı düşer. Bazen benim de kısmetime doğranır apansız Henüz akşamüstüsü batmamış o lacivert elleri. 3/: Onlar ki süt katışık göllerinde çimerler ikindilerin. Diz çöküp eski zaman şiirleri dinlerler. Ne sağırdır kulakları sevdaya karşı Ne de çocuk doğururlar eloğlu için. Teker teker dizerler uzun ve ince parmaklarına Hüzne bulanmış sevinçlerini koridorlarda. Odaları iç içe açılır mor dünyalarının. İstedikleri uzak bir varoştadır onların. Bir başka kenar semtinde ise istemedikleri. ** Niye akar Ayşelerin gözünden? Hiç düşündünüz mü niye? ... Saklı melodileri haykıran şarkıların beyleri “Oy broy.” diye diye... *** Onlar ki... Süt katışık göllerinde çimerler ikindilerin. Depremlerle sarsılır takvimin bir yerinde Zemheride ateş keser teşne elleri. 4/: Onlar ki... “Onlar ki” diye şiir yazar birileri gıyaben. Onlar ki oturup türkü yaktırırlar kendilerine. Ne kehkeşanlara uzanır hayalleri Düşleri sayısız tonlar içerir aralığında ömrün. Çırpıp kanat ışıklarını güz aylarında Bulutların salkımsaçaklarına konarlar yüreklerine binip Söyleşirler yalnız ve sakin çoban yıldızlarıyla. İstedikleri bu ucundadır göğün Filan yıldızda ise istemedikleri... *** Niye akar Ayşelerin gözünden? Hiç düşündünüz mü niye? ... Kırık ışıklar yayan güneşlerin beyleri... “Oy broy.” diye diye... *** Onlar ki... Oturup türkülere yakarlar kendilerini. Topuk altlarına karanlığı doğrarlar. Yıldızlardan sihirli şarkılar derer elleri.... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#156 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ok Uçları Taşıyan Harappa Kralları
1/: Anlamı bendedir savaşları anlatan, Sahtiyan kaplı fenomen tarihlerin. Cengaverlik neye yarar ki Zaloğlu Rüstem olsan? (Efendime söyleyeyim, eğer dinlerse...) İçinde kırılmış ok uçları taşıyan Harappa kralları, Adını topluyordu dudağına dizmek için, Yalnızca, düzde kazanılan metalik zaferlerin. (Doğru değil mi?) O Harappa kralları ki, İndüs vadisinin anlı şanlı beyleridirler. (Ben sorarım kendime. İsterseniz siz de sorun.) Tamam da şimdi neredeler? 2/: Adı güzel Sümer ilinde, Yolların kenarında dizim dizim muharipler, Ellerinde gül taşırlar, Ancak o güller kan kırmızıdır, Ve bayat işkembe kokar ekşi ekşi... Oysa, Demlenmeye hazır çaylar bekler içilmeyi... (Doğru değil mi?) Ancak turaçların derdi vurulmak değil ki beklesinler, Yolların kenarına dizilen muharipleri. O Sümer muharipleri ki, Mezopotam vadisinin anlı şanlı yiğitleridirler. (Ben sorarım kendime. İsterseniz siz de sorun.) Tamam da şimdi neredeler? Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#157 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Oy Gelinler
1/: Oy gelinler… Gelinler... Bilin ki Alişim cephede Göbi çölü hararetinde. Etinde ince ve uzun sızılar gezinmede. Elleri tetik düşer Alişimin, gelinler Oysa yüreği tetikte hep sizi dinler… “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 1/a: Aliş’imin neden kare kaşları? Yüreciği yaredir bilir misiniz neden? Çünkü Aliş’im dokunamaz ölüme ve soğuk çeliğe Aliş’im uyanamaz... *******in kuştur kanadında. Aliş’im ağlar yalnız kalanda hırsız rüzgâra karşı Sizi nah şurasında duyumsar, yüzünüzü görmeden, Ve duymadan türkü yakan buğulu sesinizi, Uğruna yaktığınız türkülerinizi duyar: “Aliş’imin kaşları kare...”dir bundan... *** Aliş’im barut yakar vadilerde car... car! Aliş’ime siz yoksanız cephenin gerisinde Koca dünya daracık... Siper de kaderi kadar... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 2/: Oy gelinler... Gelinler... Aliş’imin şakağı gül arpası bahçesi Hayalinden burnu sivri keklikler uçar yiğidimin, gelinler... Duymaz da yanında yöresinde vızıldayan mermileri, Çiçek sokulu kulağı tetikte hep sizi dinler. “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 2/a: Aliş’im pus ve pusu dolu Arnavut dağlarında Demli kahve yudumlar ara sıra bakır güneş altında Donanır dudaklarına konuşkan fişengini sabahın eşiğinde Döşünde kan gülleri büyütür ilkbahar olmasa da. Oturmasa da devler sular başında, Od düşer çiğerine... Bilir misiniz gelinler? ... Yüreciği yaredir neden Aliş’imin? Türkülerden... Türkülerden... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. *** Aliş’im pıtrakla tarar bıyıklarını Makedon tütününün en sertini içer Aliş’im Tersi tersi kokar sevdalı üflemesi bulutların aralığına Aliş’im hasretli bir türkü tutturur Sırpsındığında Sizi bağlar bağlamanın teline: “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. *** Konmamışsanız Aliş’imin yıllarının saçağına, Genç ve gümrah düğünlerde yüreğinizle, Ve değirmi kalçalarınızla oynamamışsanız... Aliş’im kocar daha yirmi ikisinde. Yani Aliş’ime siz yoksanız Dünya daracık. Kaderi kadar siper... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 3/: Oy gelinler... Gelinler... Aliş’imin sırtında yağlı nefer tulumu Kendi girer tamir için demirlerin altına Yüreği dışardaki durakta sizi bekler. “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 3/a: Aliş’imin neden elleri kare? Gözleri kömür... Bahtı gibi kapkara... Yüreği aşka vurgun ve onulmaz yara Aliş’imin. Aliş’im afi keser Ürgüp’ün ortasında yol boyu Huyu sevilir, kızına yar arayan analarca... Suyuna akar koyun gözlü gelinler... Oturur bir yanık ardıç dibine Aliş’im Türkülü ve şehvetli geceyi dinler sabahın eşiğinde Aliş’im ateş böceklerine göz kırpar Arnavut dağlarında El sallar yıldızlar kadar uzaklara Alişim Debre’de sizi bekler ve yirmi ikisinde kocar Vefasız gelinler yoksanız onun başucunda Dünya daracık ona. Yani kaderi kadar... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 4/: Oy gelinler... Gelinler... Uğrunuza kınalanır yürekler ateş boylarında Debreli’nin mavzerinin ucunda seker bir alaca keklik. Zemheride kar üstünde bir damla kandır keklik Oysa Aliş’im bir damla candır Ama yüreği kocaman Sımsıcak... Ve sayın ki ateşli tandır... Aliş’imin kaşları ise karedir katran kadar... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. 4/a: Aliş’im bileğine kabaralı sahtiyan sarar Arar uğrunu uğursuz Ohri’de dam saçaklarında Aliş’im şu afili dağlardadır... Ve silah çatmadadır. Katar katar turna oynatmaktadır Alişim harp aralığında Komitası ise gelin kaçamağında... Aliş’imse soyunur, yalnız damlarda derdiyle yatar. Yıllarını eker derin sükunetlere Aliş’im. Debrede Hasan kocar... Aliş’im Ohri’de kocar. Siz gelinler yoksanız cephede silah çatanda Aliş’im Dünya daracık ona. Yani savaşta kaderi kadar... “Aliş’imin kaşları kare...”dir ondan. Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#158 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölüm Aşkı Ertelemektir
1/: Vurursa son katar, En bittim kampanasını, İpek raylar üstünde istasyona girerken. Aşk kuşu çırpınırsa durup dururken, Kalbin yuvadan uçma vakti gelmiş demektir. 2/: Uçmaktan korkan gümüş gözlü palazı, Nasıl atarsa merhameti avucundaki anası ağaçtan, Gereğini yapmazsa sevdanın çırpınan yürek, Göz ve gönül yaşına bakılmadan, Sökülür bir demir pençe ile, Acımasızca atılır yuvasından. Ki bu ölüm demektir. Ölümse aşkı sonsuza kadar ertelemektir... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#159 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölüm ile Sevişmek
1/: “En güzel çağıdır” derler elleri kınalı tarihin, Savaş sonrasında kanlı çadırlarda, Ölüm ile ölümüne sevişmek... *** Savaşan bilir, (Muhakkak) Ben bilmem...(Allah sizi inandırsın.) 2/: Ancak bildiğim bir şey varsa: Ey sevdakar savaşçı, Bil ki, Ölümüne sevişmek için, Ölümüne savaşmak gerekmez. Yeter harman yerinde yürekle halaya durmak... Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() |
#160 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57921
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ölümdür Olgunluğun Ödülü
1/a: Gelince o gün... Gelin duruşlu dağlar Gelince yürüyecek... Bulutlar dürülecek. Beyaza düşecek sakalım. Döşüme ektiğim kurşunlar üşüyecek. 1/b: Gelince o gün... Delecek karı beynimin gülü Zira ölümdür olgunluğun ödülü… 1/c: Gelince o gün... Gelinler gebe kalacak erkenden Tezcanlı ve son yolcularına. Deve dikenlerinin çorak diyarına Sürülecek yapış yapış bulutlar. Kızlar bürünecek kınasız endişelerini Beyaza düşecek sakalım. Beynime aç yıldızlar üşüşecek. 1/c: Gelince o gün... Yaracak bedenimi beynimin gülü Çünkü ölümdür olgunluğun ödülü… Ahmet Yozgat |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|