www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 09-25-2006, 12:12 AM   #1
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

b. Jung'un Yaşam Evreleri Anlayışı

Bühler'in yaşam döngüsüne ilişkin görüşü sistemli yaşamöyküsü
incelemelerine, Kuhlen'inki görgül araştırmalara dayanırken, Jung'un
yaşam evrelerine ilişkin görüşü öncelikle klinik çalışmalarına ve kendi
psikoloji kuramına dayanmaktadır. Jung yaşam evrelerini açıklamaya
"gençlik" ile başlar ve bu evreyi erinlik sonrasından orta yıllara (35-40
yaşları) dek uzatır. Jung psyche'nin sorunlarına eğilmiş, ancak çocukluğu
bu incelemeye katmamıştır. Jung'a göre çocuk, anababasına, eğitimcilere
ve doktorlara sorun olabilir, ama çocuğun kendi sorunları
yoktur; yalnızca yetişkin "kendi hakkında kuşkular duyabilir".

Gençlik dönemi, çocukluğun cinsel içgüdü ve aşağılık duygularına
ilişkin düşün terkedildiği ve genel olarak yaşam ufkunun genişlediği
dönemdir. Bundan sonraki önemli değişik 35-40 yaşları arasında
başlar. Jung bu değişimi şöyle anlatır:

"Başlangıçta bu değişim belirgin ve bilinçli değildir.
Daha çok, değişimin dolaylı belirtileri bilinçdışında meydana
gelen değişimden kaynaklanırlar. Çoğu zaman, sanki kişinin
karakterinin yavaş yavaş değişmesi gibidir. Bazen çocukluktan
beri kaybolmuş bazı özelliklerin su yüzüne çıktığı
görülür, bazen kişinin önceki eğilim ve ilgileri zayıflar
ve yerini yenilerine bırakır. Bazen de tersine -bu çok sık
olur- kişinin inanç ve ilkeleri, özellikle ahlaki olanlar güçlenir,
gittikçe sertleşir ve 50 yaş dolayında birey hoşgörüsüzlük
ve fanatiklik dönemine girer; sanki bu ilkelerin varlığı
tehdit altındadır ve onları daha bir güçle korumak gerekmektedir."
(Jung, 1933)

Jung, nörotik hastalıkları, "gençlik evresinin psikolojisi"nin orta
yıllara taşınmak istenmesi olarak görür -tıpkı gençlikteki nörotik
rahatsızlıkların çocukluğu terk edememekten kaynaklanması gibi-.
Yaşlılıkta ise Jung, "psyche'de derin ve garip değişimler" görür. İnsanlarda
özellikle psyche alanı içinde karşıtlarına doğru değişme eğilimi
vardır. Örneğin yaşlı erkekler gittikçe daha "dişil", yaşlı kadınlar
da gittikçe daha "eril" olmaktadırlar. Jung, "yaşamın çelişkisini pekiştiren
güçlü bir içsel süreç"ten söz eder. Genel olarak Jung, "yaşamın
öğleden sonrasını sabah programına göre yaşayamayacağımızı"
ileri sürer, "sabah büyük olan akşamüstü küçülecek ve sabah doğru
olan akşamüstü yalan olacaktır."

İnsan yaşamının ileri yaşlara dek sürmesinin çocuklara bakmak
gibi bir amacı olmalıdır. Ancak bu görev de yerine getirildikten sonra
yaşamın amacı ne olacaktır'? Bu amaç Batı toplumlarında sıklıkla görüldüğü
gibi gençlerle rekabete girmek midir? Jung, birçok ilkel toplumlarda
yaşlı insanların bilgelik kaynağı olduklarını, "kavmin kültürel
mirasını dile getiren gizlerin ve yasaların bekçileri" olarak görev
yaptıklarını belirtir. Buna karşılık modern insan, yaşama ilişkin belirli
bir amacı ve anlayışı olmadığı için, ileriye bakacağına yaşamın ilk
yarısına takılıp kalmaktadır. Jung, pek çok insanın ileri yaşlara
doyurulmamış isteklerle ulaştığını, ancak geriye bakmalarının tehlikeli
olduğunu ve geleceğe ilişkin bir amaç edinmeleri gerekğini savunur.
Bütün büyük dinlerin ölümden sonra da bir yaşam vadetmeleri bu
yüzdendir ve insanların yaşamlarının ikinci yarısında da bir amaç
edinmelerini sağlar. Jung, ölümde bir amaç bulmanın sağlıklı olduğunu
ve bundan kaçınmanın yaşamın ikinci yarısını amaçtan yoksun
bırakarak sağlıksız kıldığını ileri sürer. Jung, yaşamın ikinci yarısında
bireyin dikkatinin kendi iç dünyasına yöneldiğini ve bu iç keşfin yaşama
bütünlük ve anlam kazandırarak ölümü kabullenmede yardımcı olduğunu savunur.

Özetle, Jung'a göre kişilik, yaşam döngüsünün birinci ve ikinci
döneminde farklı yönlerde gelişir. Birinci dönemde birey dış dünyaya
doğru açılır, dış dünyayla ilişki kurma kapasitesini geliştirir, toplumsal
ödüller kazanmaya çalışır. Ayrıca, böyle davranmak kadın ve erkek
cinsel kimliğinin geliştirilmesi için de gereklidir. Bu dönemde tek
yanlılık bir bakıma gerekli, hatta zorunludur. Genç insanların iç doğalarıyla
ilgilenmelerinin bir yararı yoktur; görevleri şimdilik yalnızca
dış dünyanın istemlerini karşılamaktır.

Ruhsal yaşamda 40 yaşına doğru başlayan değişimde birey artık
hedeflerinin ve hırslarının önemini yitirdiğini hisseder, kendisini durgun,
çökkün ve eksik olarak algılar. Jung'a göre bu olgu toplumsal başarı
kazanmış insanlarda bile gözlemlenebilir, çünkü bu toplumsal
başarılar kişilikte yaşanmadan kalan özelliklerin bedeli olarak kazanılmıştır.
Ancak insan bu bunalımdan çıkış yolunu bulabilir. Bilinçdışı
kişiyi iç dünyasına dönmesi ve yaşamın anlamını araştırması için
yüreklendirir. Bu dönemde enerjimizi dış dünyayla başetme çabasından
uzaklaştırıp iç dünyamızda odaklaştırmaya başlarız. Böylece ne
zamandır gerçekleştirilmemiş gizilgüçlerimizi tanımak için bilinçdışını
dinlemeye yöneliriz.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:12 AM   #2
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

c. Erikson: İnsanın Sekiz Çağı

Erikson'un insan gelişimi kuramı da öncelikle klinik gözlemlerine
ve kuramsal psikolojisine dayanır. Yine de bu kuram bu konuda
bugüne kadar ileri sürülmüş en kapsamlı açıklamadır. Bunun nedeni,
Erikson'un tüm yaşam boyunca gelişimin çeşitli yönleri (bilişsel, duygusal,
toplumsal yönleri) arasında bağlantılar kurabilmiş ve disiplinlerarası
bir kuram geliştirebilmiş olmasıdır. Erikson'un bu başarısı
meslektaşlarının -aşağıda kendi sözleriyle aktarılan- tanıklığıyla da
vurgulanmaktadır:

"Psikososyal evreler sırası içinde içgüdüsel güçlerle
organizma tarzlarının bağlantısını açıklamaya çalıştık. Listelenen
evrelerin kesin sayısında ya da kullanılan bütün terimlerde
ısrar edemesek bile, formüle edildikleri zaman disiplinlerarası
kabul gören bazı gelişim ilkelerini vurguladık;
açıkçası, şemamızın genel kabulü için diğer bazı (daha önce
sözü edilen) disiplinlere bağlı olmak durumundayız. Psikolojik
yönde ise, gerçek dünya ile kesin ve kavramsal ilişki
kapasitesi olan ve her evrede gelişen bilişsel büyüme'nin
geçerli gücü vardır. Bu Hartmann'ın (1939) tanımladığı anlamda
en vazgeçilmez bir "ego aygıtı"dır. Böylece, Piaget'in
tanımladığı anlamda zekanın "duyusal-devinimsel" yönleri
ile temel güven, "sezgisel-simgesel" yönler ile oyun ve
girişim, "somut-işlemsel" başarı ile çalışkanlık duygusu ve
son olarak "soyut işlemler" ve "mantıksal evirmeler" ile
kimlik gelişimi arasındaki ilişkiyi izlemek yararlı olabilir.
Burada belirtilenleri bazı disiplinlerarası toplantılarda sabırla
dinleyen Piaget, daha sonra, kendi evreleri ile bizimkiler
arasında en azından çelişki görmediğini kabul etmiştir.
Greenspan, "Piaget'in; Erikson'un, Freud'un kuramının psikososyal
yönlere uzantısı olan kuramına oldukça sempati
duyduğunu" (1979) belirtmiştir. Ve ondan şunu nakletmektedir:
"Erikson'un evrelerinin en büyük başarısı, kesinlikle,
Freud'un mekanizmalarını daha genel davranış tipleri içine
yerleştirerek önceki kazanımların sonraki düzeylerle sürekli
olarak bütünleşmesini göstermeye çalışmasıdır (Piaget,
1960)" (Erikson, 1982).

Erikson'un epigenetik kuramı da Freud'un psikanalitik kuramı
gibi çocukluk gelişimine ağırlık verir ve ilk dört evresi büyük ölçüde
Freud'un çocukluk evrelerinin genişletilmiş biçimidir. Bu nedenle aşağıda
yalnızca -ergenliği de içine alan- son dört evre özetlenecektir.

- Kimliğe karşı rol karmaşası. Erikson'un beşinci evresi, erinliğin
başlamasıyla birlikte, bireyin toplumsal bir gereksinme olarak
yaşamdaki rolünü tanımlaması çabasıyla başlar ve genellikle öğrenimini
bitirmesi, bir işe girmesi ve bir eş seçimiyle sonlanır. Bu evre bireyin
kimliğinin birçok yönünün çözüme bağlandığı bir evredir, ama
bu oluşum tek bir etkene bağlanamaz ve tek bir olay diğer bir evreye
geçişin nedeni olamaz. Aslında yetişkinlik evreleri birçok bakımdan
birbirleri üzerine binişirler ya da aynı zamanda yer alırlar. Ancak,
kimlik sorunları yaşam boyunca sürseler de, en çok bu evrede ağırlık
taşırlar. Birey bu bunalımını olumlu bir biçimde çözemezse kimlik
karışıklığı içine düşecek, bunun sonucu olarak da yaşam çerçevesi
içinde oynadığı rolden hiçbir zaman emin olamayacaktır. Bu karışıklığın
çözülmesi, soyut düşünme yeteneğinin yansıtıldığı ilgi ve uğraşlarla
olabileceği gibi, duygusal bağlanımlarla da olabilir.

- Yakınlığa karşı yalıtılmışlık. Cinsel yakınlık kapasitesi ergenlikte
başlıyor olsa da, birey kimlik karışıklığı sorununu yeterince
çözmeden tam bir yakınlık ilişkisi kurmayı başaramaz. Dolayısıyla,
bireyin bir başkasının özel (tek) oluşunu ve insanlığını değerlendirerek
onunla kaynaşabilmesi için önce kendisinin tam olduğu konusunda
belirli bir görüş sahibi olması gereklidir. Daha önceki romantik
yakınlıklar genellikle bireyin kendini romantik ilişki aracılığıyla tanıma
çabalarından başka birşey değildir. Erikson (1968), "cinsel yakınlık
anlatmak istediğim yakınlığın sadece bir parçasıdır" demektedir;
"cinsel yakınlıklar bireyin gerçek ve karşılıklı psikososyal yakınlık
kapasitesi geliştirmesinden önce de yaşanabilir. Arkadaşlıkta olsun,
erotik karşılaşmada ya da ortak çalışmada olsun, kendi kimliğinden
emin olmayan genç, kişilerarası yakınlıktan kaçınacak ya da gerçekten
birleşemeden ve kendisinden kurtulamadan sürekli olarak yüzeysel
ilişkilere girecektir."

- Üretkenliğe karşı durgunluk. Yaşamın bu yedinci evresi en
uzun evre olabilir, çünkü insanın anabalalık ve iş başarıları ile
kendisinden de çok yaşayacak bir şeyler üretmesi olanağını içerir. Bu evre,
bireyin tüm üretkenliğini kapsayan ve genç yetişkinlikten yaşlılığa
dek uzayan bir evredir ve yaşamda doyuma ulaşma duygusunu sağlamada
önemli bir yer tutar. Bu evrenin olumsuz çözümü ya da çözümsüzlüğü,
durgunluk, sıkılma, yoksullaşma duygularıyla ve bireyin fiziksel
ve psikolojik gerileyişiyle aşırı uğraşmasıyla kendini gösterir.

- Bütünleşmeye karşı umutsuzluk. Bu evre, gittikçe artan bir
biçimde yaşamın sınırlı olduğu ve ölüme yakınlaşıldığı duygusuyla
yaşanır. Bu oluşum çoğu zaman emekliye ayrılma ya da bir sağlık bozukluğuyla
hızlanır. Bu evrenin en önemli görevi, bireyin kendi yaşamını
ve elde ettiklerini değerlendirerek yaşamının tarih içinde anlamlı
bir serüven olduğu sonucuna ulaşmasıdır. Önceki evrelerdeki başarılar
ve elde edilenler bu bunalımın atlatılmasında önemli bir rol oynarlar.
Bu evrenin olumsuz çözümü ise umutsuzluk, çaresizlik duygularıdır.
Bu, varoluşçu anlamda tam bir anlamsızlık duygusudur, bütün yaşamının
boşa gitmiş olduğu ya da başka türlü yaşanmış olması gerektiği duygusudur.

Erikson'un kuramında son iki evre yaşam döngüsünün orta ve ileri
yıllarnı içermektedir. Robert Peck, orta ve ileri yaşların önemli
dönüm noktalarını daha kesin olarak belirleyebilmek için yeni bir
düzenleme gerçekleştirmiştir.

Orta yaştaki sorunlar:

- Akla karşı fiziksel güce değer verme. Kırk yaş dolaylarında
bir dönüm noktası yer almaktadır. Fiziksel güçlerine sıkı sıkıya sarılan
ve bu güçler azaldıkça çöküntüye uğrayan bireyler ile zihinsel güçlerini
öne alarak daha başarıyla yaşlanan bireyler söz konusudur.

- İnsan ilişkilerinde toplumsallaşmaya karşı cinselleşme.
Erkek ve kadınlar bu evrede cinselliğin gittikçe daha az yoğunluk taşıdığı
arkadaşlar olarak kendilerini yeniden düzenleyebilirlerse, kişilerarası
ilişkiler daha bir derinlik ve anlayış kazanmakta ve evliliğe yeni
bir boyut katmaktadır.

- Duygusal esnekliğe karşı duygusal yoksullaşma. Bu evrede
duygusal alanda bir açıklık öngörülmektedir. Bu, anababanın ölmesi,
eski dost çevresinin dağılması, çocukların evden ayrılması ile bireylerin
daha önce hiç yaşamadıkları çeşitli insan çevrelerine uzanmalarına
olanak sağlar. Yetişkinler çocuklarının aileleriyle yine duygusal bağlar
oluşturabilirler.

- Zihinsel esnekliğe karşı zihinsel katılık. Bu evrede bireyin
yeni deneyim ve yorumlara açık olabilmesi ya da geçmiş yaşantıların
bireyi güncel sorunlara farklı yanıtlar bulmaktan alıkoyması söz konusudur.

Yaşlılıktaki sorunlar:

- Ego ayrışmasına karşı iş rolünün ağırlık kazanması. Buradaki
görev değişik etkinlikler edinebilmektir. Bu etkinlikler, işin yitirilmesi
(emeklilik) ya da alışılmış rollerin yitirilmesi (çocukların evden
ayrılması) durumlarında insanı doyum duygusuna ulaştırabilirler.

- Bedenin aşılmasına karşı bedene aşırı ilgi. Hemen bütün
yaşlı insanlar hastalıktan, artan ağrılardan ve çeşitli rahatsızlıklardan
geçerler. Buna karşın bazıları insan ilişkileri ve yaratıcı etkinlikleriyle
yaşamdan tat almayı sürdürerek yaşlanan bedenlerini aşmayı başarırlar.

- Ego aşkınlığına karşı egoya aşırı ilgi. Çocuklarla, kültüre
yaptıkları katkıyla ve dostluklarıyla insanlar kendi davranışlarının
önemini yaşamlarından sonraya da uzatabilirler. Ölüm kaçınılmazdır
ve bu gerçek bütün ağırlığıyla ilk kez ancak yaşlılıkta algılanabilir;
ama insan yine de ailesinin ve insan tümünün gelecek kuşaklarında,
ürettiği kendi fikirlerinde yaşamına doyurucu bir anlam katabilir.

Yetişkin gelişimi konusunda yukarıda özetlenen kuramlar, insan
yaşam döngüsünün sırasal ilerleyişini anlamada yararlı olabilecek ana
çizgileri vermektedir. Ancak bu kuramlar, yalnızca çok "genel" olmakla
kalmayıp, aynı zamanda çok "idealist"tirler. Çünkü bu kuramlar
"doyumlu bir gelişim"den ve "başarılı bir yaşlanma"dan söz etmekte,
ancak tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik farklılıkların olası
etkilerini hesaba katmamaktadırlar. Gerçi toplumsal sınıf, etnik
özellik, erkek-kadın farklılığı gibi etkenlerin yetişkinlik gelişimindeki
etkilerini araştıran çalışmalar yapılmaktadır, ama bunların sonuçları
henüz elde değildir, dolayısıyla bu spekülatif kuramların bütün koşullarda
bütün insanları kapsadığı savından sakınmak gerekmektedir
(D.C. Kimmel, 1974). Nitekim, yetişkin gelişimini boylamsal yaklaşımla
ele alan araştırmacılar, Erikson'un çizdiği kişilik tablosunun
yalnızca bireyciliğin egemen olduğu ve bireysel rollerin toplum tarafından
sıkıca denetlenmediği kültürlerde geçerli olduğunu düşünmektedirler.
Öte yandan, gelişimin her evresinde karşılaşılan gelişim
görevleri de cinsler arasında farklılık göstermektedir (farklı toplumsallaşma
yaşantısı nedeniyle). Dolayısıyla, günümüzde artık bütün toplumlara
ve bütün insanlara aynı anda uygulanabilecek evrensel kuramlardan
söz etmeye olanak yoktur.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:13 AM   #3
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

d. Levinson'un yaşam yapısı kuramı:

Daniel J. Levinson, yetişkin gelişiminin incelenmesinin henüz
çok yeni olduğunu belirtmektedir. Yaklaşık 1950'lerden beri konuyla
ilgilenilmekle birlikte, genel bir yetişkin gelişimi kuramı oluşturmakta
çok az yol alınmıştır. Bu süre içinde psikolojinin birçok alanında bir
yetişkin gelişimi yaklaşımına gereksinme duyulduğu gitgide daha fazla
farkedilmiştir. Levinson'a göre yetişkin gelişimi, bir disiplin olarak
psikoloji için anlamlı bir sorundur ve psikolojiyle sosyoloji, biyoloji,
tarih gibi diğer disiplinler arasında önemli bir bağlantı halkasıdır.

İlk çalışmalarından yaklaşık on beş yıl sonra yeni bulgularını yayınlayan
Levinson'un yetişkin gelişimi kuramı şu ögeleri içermektedir:
a) Yetişkin gelişimi alanına temel bir çerçeve sağlayan "yaşam
akışı" ve "yaşam döngüsü" kavramları; b) Kişiliğin ve dış dünyanın
birçok yönünü içeren, ama bunların hiçbiriyle aynı olmayan ve kendi
farklı yolunda gelişen "bireysel yaşam yapısı" kavramı; c) Bireysel
yaşam yapısının ilk ve orta yetişkinlikteki gelişimini dile getiren bir
"yetişkin gelişimi" anlayışı. Yaşam yapısı gelişimi kişilik gelişiminden,
toplumsal rollerden farklıdır ve onlarla karıştırılmamalıdır. Aşağıda
bu kavramlar Levinson'un kendi anlatımıyla birer birer açıklanmaktadır.

Yaşam akışı (life course). Yaşam akışı yüksek düzeyde bir soyutlama
olmayıp betimsel bir terimdir ve bir yaşamın başlangıçtan sona
gelişimi içindeki somut özelliğine dayanır. Terimin içindeki her iki
sözcüğü de dikkatle kullanmak gerekir. "Akış" sözcüğü sırayı, geçici
dalgayı, yaşamın yıllar boyunca açılımını inceleme gereksinmesini
belirtmektedir. Bir yaşamın akıcılığının incelenmesi, kararlılığı ve
değişimi, sürekliliği ve süreksizliği, düzenli ilerlemeyi ve kaotik
dalgalanmayı dikkate almayı gerektirmektedir. Yalnızca belirli bir an
üzerinde odaklanmak ya da üç dört anı birbirinden kopuk olarak incelemek
yeterli değildir. Yaşamı ilerleyişi içinde incelemek ve geçici sıralar yaşam
boyunca ayrıntısıyla izlemek gerekmektedir. "Yaşam" sözcüğü de
çok önemlidir. Yaşam akışı konusundaki bir araştırma yaşamın bütün
yönlerini içermelidir: İç dilekler ve fantaziler, aşk ilişkileri, aileye,
işe, diğer toplumsal sistemlere katılım, beden değişimleri, iyi ve kötü
zamanlar, yaşamda anlamı olan her şey. Yaşam akışının incelenmesinde,
önce yaşama belirli bir zamandaki bütün karmaşıklığıyla bakmak,
bütün ögelerini ve bunların bütüne etkilerini içermek zorunludur. İkinci
olarak bu bütünün zaman içindeki evrimini belirlemek gerekmektedir.
Yaşam akışının incelenmesi, insan bilimlerinin her biri, kişilik,
toplumsal rol ya da biyolojik işleyiş gibi yaşamın bir yönünü ele aldığı,
diğerlerini ihmal ettiği için güç olmaktadır. Her disiplin yaşam
akışını çocukluk ya da yaşlılık gibi ayrı parçalara bölmektedir. Böylece
araştırmalar aralarındaki etkileşimi pek dikkate almadan, biyolojik
yaşlanma, ahlak gelişimi, meslek gelişimi, yetişkin toplumsallaşması,
kültürlenme, yitirme ya da strese uyum sağlama gibi çeşitli kuramsal
açılardan yapılmaktadır. Değişik kuramsal yaklaşımların birbirinden
yalıtılmış birimler değil, tek bir alanın değişik yönleri olduğu görüşü
yeni yeni kazanılmaktadır. Levinson'a göre, bireysel yaşam akışının
araştırılması insan bilimlerinde çeşitli disiplinleri birleştiren yeni bir
çok-disiplinli alan olarak yakın gelecekte ortaya çıkacaktır.

Yaşam döngüsü (life cycle). Yaşam döngüsü düşüncesi yaşam
akışı düşüncesinin ötesine gitmektedir. "Döngü" imgesi insanın yaşam
akışında alttan alta bir düzenin var olduğunu telkin etmektedir; her
bireysel yaşam biricik olmakla birlikte, herkes aynı temel sıra içinde
yaşar. Yaşam akışı basit, sürekli bir süreç değildir; niteliksel açıdan
farklı evreleri ya da mevsimleri vardır. Yıl içinde (örneğin bahar yaşam
döngüsünün çiçeklenme mevsimidir) ya da gün içinde (örneğin
gündoğumu, öğle vakti, alaca karanlık, karanlık gibi) mevsimler vardır.
Aşkta, savaşta, politikada, sanatsal yaratışta ve hastalıkta da mevsimler
vardır.

Yaşam döngüsü imgesi yaşam akışının belirli bir sıra içinde
geliştiğini düşündürmektedir. Bir mevsim toplam döngünün büyük bir
parçasıdır; bütünün parçası olsa da her mevsimin kendi zamanı vardır,
hiçbiri diğerinden daha iyi ya da önemli değildir, her birinin kendi gerekli
yeri ve bütüne özel katkısı vardır.

Yaşam döngüsünde önemli mevsimlerin neler olduğu konusunda
ne popüler kültür ne de insan bilimleri açık bir yanıt getirebilmiştir.
Modern dünya bir bütün olarak ve evreleriyle kurulu bir yaşam döngüsü
anlayışına -bilimsel, dinsel, felsefi ya da edebi- sahip değildir.
Yaşam döngüsünün çeşitli büyük parçalarını belirten standart bir dil
de yoktur. Egemen görüş yaşam döngüsünü üç bölüme ayırmaktadır:
a) Çocukluğu ve ergenliği içeren yaklaşık 20 yıllık ilk bölüm (yetişkinlik
öncesi); b) 65 yaşında başlayan sonuncu bölüm (yaşlılık); c) bu
bölümler arasında yer alan, yetişkinlik olarak bilinen biçimlenmemiş
zaman.

Bir yüzyıldan beri insan gelişiminde en önemli araştırma alanını
oluşturan yetişkinlik öncesi yıllar çok iyi bilinmektedir. Kabul edilen
görüşe göre ilk yirmi yıl içinde bütün insanlar aynı dönemleri izlerler:
Doğum öncesi, bebeklik, ilk çocukluk, orta çocukluk, önergenlik ve
ergenlik. Her ne kadar bütün çocuklar ortak gelişim dönemlerinden
geçiyorlarsa da, biyolojik, psikolojik ve toplumsal koşullardaki
farklılıkların sonucu olarak tamamen farklı yönlerde büyürler. Somut biçimi
içinde her bireysel yaşam akışı tektir. Yetişkinlik öncesi gelişimin
incelenmesi evrensel düzeni belirlemeyi ve her insanın yaşamını gitgide
bireyselleştiren süreci yöneten genel gelişim ilkelerini saptamayı
amaçlar.

Çocuk gelişimi araştırmalarının Freud ve Piaget gibi önemli adları
gelişimin ergenliğin sonunda büyük ölçüde tamamlandığını ileri
sürerler; bu sayıltıya dayanarak yetişkin gelişimiyle ya da bir bütün
olarak yaşam döngüsüyle ilgilenmezler. 1950'lerden başlayarak gerontoloji
konuyla ilgilenmiş, ama bir yaşam döngüsü anlayışı geliştirecek
kadar ileri gitmemiştir. Belki bunun bir nedeni yetişkinlik yıllarını
incelemeden çocukluktan yaşlılığa atlamasıdır. Levinson'a göre yetişkinlik
konusunda daha fazla şey öğrendiğimizde şimdiki yaşlılık anlayışı
da değişecektir. Günümüzde yaşam döngüsünün bir mevsimi
(ya da mevsimleri olarak) yetişkinlik konusunda çok az kuram ya da
araştırma var. Ergenlikten sonraki yaş düzeylerini betimleyen popüler
bir dil yok. "Gençlik", "olgunluk", "orta yaş" gibi sözcüklerin anlamı
çok belirsiz. Dildeki bu belirsizlik, yetişkinliğin kültürel bir tanımının
olmamasından ve insan yaşamının bunun içinde nasıl geliştiğinin
bilinmemesinden doğmaktadır. İnsan bilimlerinde de yetişkinliğin doğası
konusunda uygun bir anlayışa sahip değiliz.

Levinson, yaşam döngüsü kuramının kendi araştırmasından ve
Erikson, Jung, Neugarten, Ortega y Gasset gibi yazarların görüşlerinden
doğduğunu açıklamaktadır. Yaşam döngüsünü bir çağlar sıralaması
olarak kabul eden Levinson'a göre her çağın kendi biyo-psikososyal
niteliği vardır ve her biri bütüne farklı katkılarda bulunur. Bir
çağdan diğerine yaşamımızda önemli değişimler olur. Çağlar birbiriyle
kısmen çakışır, yeni bir çağ bir önceki çağ sonlara yaklaşırken
başlar. Genellikle beş yıl süren geçiş çağı önceki çağı bitirir ve sonrakini
başlatır. Çağlar ve geçiş dönemleri, her insanın yaşamının altındaki
düzeni sağlayan ve bireysel yaşam akışındaki ince farklılıklara
izin veren yaşam döngüsünün makro yapısına biçim verir.

Her çağ ve gelişim dönemi iyi tanımlanmış bir ortalama yaşta
başlar ve biter. Birinci çağ olan Yetişkinlik Öncesi, döllenme ile aşağı
yukarı 22 yaş arasında yer alır. Bu "oluşum yılları" sırasında birey
yüksek ölçüde bağımlı, farklılaşmamış bebeklikten yola çıkıp, çocukluktan
ve ergenlikten geçerek, yetişkin yaşamının daha bağımsız ve
sorumlu başlangıcına doğru büyür. Bu, en hızlı biyo-psikososyal büyümenin
olduğu çağdır. Yaşamın ilk birkaç yılı çocukluğa geçişi sağlar,
bu zaman içinde yenidoğan biyolojik ve psikolojik açıdan anneden
ayrılır ve 'ben' ile 'ben-olmayan' arasındaki ilk ayırımı gerçekleştirir,
bu da sürekli bireyleşme sürecinde ilk adımdır.

Yaklaşık 17-22 yaşları insanın İlk Yetişkinliğe Geçiş dönemini
oluşturur, bu gelişim döneminde önyetişkinlik sona erer ve ilk yetişkinlik
çağının temelleri atılır. Dolayısıyla bu dönem her iki çağın da
parçasıdır, ama tam olarak ikisinin de parçası değildir. Bireyleşmede
yeni bir aşama aileyle ilişkilerin değişmesi ve önyetişkinlik dünyasının
diğer ögeleri olarak kazanılır ve yetişkine yetişkinler dünyasında
bir yer oluşturmaya başlar. Çocuğu merkez alan bakış açısından gelişimin
büyük ölçüde tamamlandığı ve çocuğun bir yetişkin olarak olgunluk
kazandığı söylenebilir. Gelişim (çocuk) psikolojisi geleneksel
olarak bu görüşü benimsemiştir: Levinson'un yaşam döngüsünü bir
bütün olarak alan bakış açısı ise ilk çağın gelişimsel kazanımlarının
yalnızca bir temel, bir sonraki çağı başlatan bir hareket noktası sağladığını
kabul etmektedir. İlk Yetişkinliğe Geçiş hem önyetişkinliğin
tam olgunluğunu, hem de yeni bir çağın bebekliğini temsil eder.

İkinci çağ olan İlk Yetişkinlik yaklaşık 17-45 yaşlar arasında yer
alır ve İlk Yetişkinliğe Geçiş'le başlar. Bu, en büyük enerji ve bolluğun,
en büyük çelişki ve stresin yetişkin çağıdır. Biyolojik açıdan 20'li
ve 30'lu yaşlar yaşam döngüsünün doruk yıllarıdır. Toplumsal ve psikolojik
açıdan ilk yetişkinlik güçlü dileklerin biçimlendirilmesi ve izlenmesi,
toplumda uygun bir yer kazanılması, bir aile kurulması ve
çağın sonunda yetişkin dünyasında daha saygın bir konuma ulaşılması
mevsimidir. Bu çağ, aşk, cinsellik, aile yaşamı, mesleki ilerleme,
yaratıcılık ve yaşamın büyük hedeflerinin gerçekleştirilmesi konusunda
zengin bir doyum zamanı olabilir. Buna karşılık, ezici stresler de burada
yer alabilir. İlk yetişkinlik bizim kendi tutkularımızın ve isteklerimizin
darbesini en çok yediğimiz çağdır. Uygun koşullar altında bu
çağda yaşamanın ödülleri de çok büyüktür, ama bedel çoğu zaman yarara
denktir, hatta onu aşar.

Yaklaşık 40-45 yaşlar arasında yer alan Orta Yaş Geçişi ilk yetişkinliği
sona erdirir ve orta yetişkinliği başlatır. Bu iki çağ arasındaki
ayırım ve onları ayıran ve birleştiren gelişim dönemi olarak Orta
Yaş Geçişi kavramı bu şemanın en tartışmalı konuları arasındadır. Bununla
birlikte, araştırmalar yaşamın niteliğinin ilk ve orta yetişkinlik
arasında farkedilir derecede değiştiğini göstermektedir. Benzer gözlemler
Jung'un, Erikson'un, Ortega'nın çalışmalarında da yer almaktadır.
Değişim süreci Orta Yaş Geçişi'nde başlamakta ve çağ boyunca
sürmektedir. Bu geçişin gelişim görevlerinden biri bireyleşmede yeni
bir aşamaya başlamaktır. Bu olgu bizi daha sevecen, daha düşünceli
ve tedbirli, iç çatışmalardan ve dış istemlerden daha az etkilenmiş,
kendimizi ve başkalarını daha içtenlikle seven biri yapabilir. Bu olmaksızın
yaşamımız saçma ve tatsız olur.

Üçüncü çağ olan Orta Yetişkinlik yaklaşık 40-65 yaşlar arasında
yer alır. Bu çağ boyunca biyolojik kapasitelerimiz ilk yetişkinlikten
daha aşağıdır, ama normalde enerjik, kişisel olarak doyum verici ve
toplumsal olarak değerli bir yaşam için hala yeterlidir. Biz yalnız
kendimizin ve başkalarının işinden sorumlu değiliz, aynı zamanda yakında
egemen kuşağa katılacak olan şimdiki genç yetişkinler kuşağının
gelişiminden de sorumluyuz.

Bir sonraki çağ olan Son Yetişkinlik yaklaşık 60 yaşında başlar.
60-65 yaşlar arasında yer alan Son Yetişkinlik Geçişi orta ve son
yetişkinliği birleştirir ve her ikisinin de parçasıdır. Levinson son
yetişkinlikle ilgili görüşlerini daha önceki kitabında (1978) tartışmıştı.

Yaşam yapısı (life structure). Levinson öncelikle bir kişinin özel
bir zamandaki yaşamının doğasıyla ve bu yaşamın yıllar içindeki akışıyla
ilgilendiğini belirtmektedir. Araştırmalarının anahtar kavramı
olan "yaşam yapısı" kavramı, bir kişinin belirli bir zamandaki yaşamının
temelini oluşturan örüntüyü dile getirir. Levinson bu kavramın
kendi yetişkin gelişimi anlayışının temel direği olduğunu söylemektedir.
Ona göre yetişkin gelişimindeki dönemler yaşam yapısının
evrimindeki dönemlerdir. Yaşam yapısı teriminin anlamı kişilik
terimiyle karşılaştırılarak anlaşılabilir. Bir kişilik yapısı kuramı somut
bir "Ben ne tür bir kişiyim?" sorusuna verilen yanıtı kavramlaştırma
yoludur. Çeşitli kuramlar bu soruyu, örneğin özellikler, beceriler, dilekler,
çatışmalar, savunmalar ya da değerler doğrultusunda düşünme
ve birini ya da diğerlerini belirleme yollarını sunarlar. Bir yaşam
yapısı kuramı ise daha fazla bir soru olan "Şu anda yaşamım neye benziyor?"
sorusuna verilen yanıtı kavramlaştırma yoludur. Bu soruyu
düşünmeye başladığımızda başka pek çok soru da aklımıza gelir:
Yaşamımın en önemli bölümleri hangileridir ve aralarındaki ilişki
nasıldır? Zamanımın ve enerjimin çoğunu nereye harcıyorum? Daha
doyumlu ya da anlamlı kılmak istediğim ilişkiler (eş, aşk, aile, meslek,
din, boş zaman vb.) var mıdır? Yaşamıma katmak istediğim şeyler var
mı? Yaşamımda şu andaki yeri küçük olan, ama daha fazla yer tutmasını
istediğim ilgiler, ilişkiler var mı? Bu soruları düşünürken dış
dünyanın bizim için en anlamlı olan yönlerini farketmeye başlar, bunların
her biriyle ilişkimizi belirler ve çeşitli ilişkilerin müdahalesini
değerlendiririz. Kendi ilişkilerimizin bir tek örüntü ya da yapıyla
eksik biçimde bütünleştiğini görürüz.

Yaşam yapısının birincil ögeleri kişinin dış dünyada başkalarıyla
"ilişkiler"idir. Başkası bir kişi, bir grup, kurum ya da kültür, özel
bir nesne ya da yer olabilir. Anlamlı bir ilişki, bir benlik yatırımı
(istekler, değerler, bağlanma, enerji, beceri), diğer kişinin ya da varlığın
karşılıklı yatırımını, ilişkiyi içeren, biçimlendiren ve onun bir parçası
olan bir ya da daha fazla toplumsal bağlamı içine alır. Her ilişki zaman
içinde hem istikrar, hem değişim gösterir ve yaşam yapısının
kendisinin değişmesi nedeniyle kişinin yaşamında değişik işlevleri
vardır.

Bir bireyin pek çok değişik "başkası" ile anlamlı ilişkileri olabilir.
Anlamlı bir başkası bireyin gündelik yaşamındaki güncel bir kişi
olabilir. Dostlar, sevgililer, eşler arasındaki, ana baba ve onların değişik
yaşlardaki çocukları arasındaki, amirler ve astlar, öğretmenler ve
öğrenciler arasındaki kişilerarası ilişkileri incelememiz gerekmektedir.
Anlamlı başkası geçmişten biri ya da dinden, mitostan, düş ürünlerinden
ya da özel düşlemden alınmış simgesel ya da imgesel bir kişi olabilir.
Bir grup, kurum ya da toplumsal hareket gibi bir kollektif varlık
da başkası olabilir: Bir bütün olarak doğa ya da okyanus, dağlar, yabanıl
yaşam, genel olarak vadiler ya da özel olarak Moby Dick (ünlü
balina) gibi bir doğa parçası; bir çiftlik, bir kent, bir ülke, "kişinin
kendi odası" ya da bir kitap ya da tablo gibi bir nesne ya da yer.

Yaşam yapısı kavramı, bir yetişkinin bütün anlamlı başkalarıyla
ilişkilerinin doğasını ve örüntüleşmesini ve bu ilişkilerin yıllar boyunca
gösterdiği evrimi incelememizi gerektirir. Bu ilişkiler yaşamımızın
örüldüğü kumaşı oluşturur, yaşam akışına biçim verirler, onlar aracılığıyla
çevremizdeki dünyaya -iyi ya da kötü biçimde- katılırız. Bir
yaşam yapısı herhangi bir zamanda birçok ve çeşitli ögeler içerebilir.
Ama sadece bir ya da iki -nadiren üç- ögenin bu yapıda merkezi bir
yer tuttuğu görülmektedir. Çoğu zaman evlilik -aile ve meslek bir kişinin
yaşamının merkezi ögeleridir- Merkezi ögeler benlik için en anlamlı
ve yaşam akışmı geliştiren ögelerdir; bireyin zamanını ve enerjisini
en çok bunlar alır ve diğer ögelerin niteliğini güçlü bir biçimde etkilerler.
Yan ögelerin değiştirilmesi ya da bırakılması kolaydır, bunlara
benliğin yatırımı çok azdır ve kişinin yaşamına az bir etkiyle
değiştirilmeleri olanaklıdır.

İlk ve orta yetişkinlikte gelişim dönemleri. Levinson erkeklerin ve
kadınların yaşamındaki yaşam yapısının evrimini izlerken temel bir
değişmez örüntü bulduğunu belirtmektedir: Yaşam yapısı yetişkinlik
yılları boyunca yaşa bağlı dönemlerle görece düzenli bir sıra içinde
gelişmektedir. Şaşırtıcı olan, böyle bir düzenliliğin yetişkin gelişiminde
ortaya çıkması, ego gelişiminde, ahlak gelişiminde, meslek gelişiminde
ve yaşamın diğer özel yönlerinde var olmamasıdır.

Sıra, bir yapı-kurma ve yapı-değiştirme dizisinden ibarettir. Yapı
kurma (structure-building) döneminde ilk görevimiz bir yaşam yapısı
oluşturmak ve yaşamımızı onun içine koymaktır. Bazı temel seçimleri
yapmak, onların çevresinde bir yapı oluşturmak, değerlerimizi ve
amaçlarımızı bu yapının dışında izlemektir. Bir yapı kurmayı başardığımızda
yaşamın mutlaka rahat olması gerekmez. Bir yapı kurma
görevi çoğu zaman çok zahmetlidir ve umduğumuz kadar doyurucu
olmadığını görebiliriz. Yapı-kurma dönemi genellikle 5-7, en fazla 10
yıl sürer.

Bir geçiş dönemi varolan yaşam yapısını sona erdirir ve bir yenisi
için olanak yaratır. Her geçiş döneminin birincil görevleri, varolan
yapıyı yeniden değerlendirmek, benlikte ve dünyada değişim olanaklarını
araştırmak ve sonraki dönemdeki yeni bir yaşam yapısına temel
oluşturacak önemli seçimleri yapmaya yönelmektir. Geçiş dönemleri
genellikle beş yıl sürer. Yetişkinlik yaşamımızın yaklaşık yarısı gelişimsel
geçişlere harcanır. Hiçbir yaşam yapısı sürekli değildir, periyodik
değişim varoluşumuzun doğasında vardır.

Bir geçiş döneminin sonlarında kişi önemli seçimler yapmaya,
onlara anlam vermeye ve onların çevresinde bir yaşam yapısı kurmaya
başlar. Bu seçimler bir anlamda geçişin en önemli ürünüdür. Geçişin
bütün çabaları -işi ve evliliği iyileştirme, seçenek yaşam biçimlerini
keşfetme, kendisiyle barışık olma çabaları- gösterildiğinde seçimler
yapılmalı ve en iyisine yer verilmelidir. Kişi sonraki aşamaya geçmesine
aracı olacak bir yaşam yapısını yaratmaya başlamalıdır.

Levinson'un ilk ve orta yetişkinlikteki gelişim dönemleri (Tablo
9) aşağıda sıralanmıştır; her dönem belirli ortalama yaşlarda başlayıp
bitmekte, ortalamanın altında ve üstünde en fazla iki yıllık bir
farklılık olmaktadır.

Tablo 9

Levinson'a göre ilk ve orta yetişkinlikte gelişim dönemleri

ONYETİŞKİNLİK ÇAĞI: 0-22

İLK YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 17-45

İlk Yetişkinlik Geçişi: 17-22

ORTA YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 40-65

İlk yetişkinlik için yaşam yapısına giriş: 22-28

30 yaş geçişi: 28-33

İlk yetişkinliğin yaşam yapısını sonuçlandırma: 33-40

Orta Yaş Geçişi: 40-45

GEÇ YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 60-?

Orta yetişkinlik için yaşam yapısına giriş: 45-50

50 yaş geçişi: 50-55

Orta yetişkinkinliğin yaşam yapısını sonuçlandırma: 55-60

İleri Yaş Geçişi: 60-65

Kaynak: D.J. Levinson. 1986.

1. İlk Yetişkinliğe Geçiş: 17-22 yaşlar arasında yer alır, yetişkinlik
öncesi ile ilk yetişkinlik arasında gelişimsel bir köprü görevi görür.

2. İlk Yetişkinlik İçin Yaşam Yapısı Girişi: 22-28 yaşlar arasında
yer alır, yetişkin yaşamının ilk biçimini oluşturma ve sürdürme dönemidir.

3. 30 Yaş Geçişi: 28-33 yaşlar arasındadır. Giriş yapısını yeniden
değerlendirme, değiştirme ve sonraki yaşam yapısına temel yaratma
olanağı sağlar.

4. İlk Yetişkinliğin Yaşam Yapısını Sonuçlandırma: 33-40 yaşlar.
İlk yetişkinlik çağını tamamlama ve gençlik dileklerimizi gerçekleştirme
aracıdır.

5. Orta Yaş Geçişi: 40-45 yaşlar. Hem ilk yetişkinliği bitirmeye,
hem de orta yetişkinliği başlatmaya yarayan bir başka büyük geçiş
çağıdır.

6. Orta Yetişkinlik İçin Yaşam Yapısına Giriş: 45-50 yaşlar. Önceki
dönemin benzeridir, yeni bir çağdaki yaşama ilk temellerini sağlar.

7. 50 Yaş Geçişi: 50-55 yaşlar. Yaşam yapısına girişi değiştirmek
ve belki iyileştirmek için bir orta yaş olanağı sunar.

8. Orta Yaşın Yaşam Yapısını Sonuçlandırma. 55-60 yaşlar. Orta
yetişkinlik çağını sona erdirmemizin çerçevesini oluşturur.

9. Son Yetişkinlik Geçişi. 60-65 yaşlar. Orta ve son yetişkinlik
arasında yer alarak iki dönemi ayıran ve bağlayan sınır dönemidir.

İlk yetişkinliğin yaklaşık 17-33 yaşlar arasında yer alan baştaki
üç dönemi bu çağın 'acemilik evresi'ni oluşturur. Bu dönemler, ergenliğin
ötesine geçme, geçici ama zorunlu olarak bir yaşam yapısı girişi
oluşturma ve bu yapının sınırlarını öğrenme olanağını sağlar. 33-45
yaşlar arasındaki son iki dönem bu çağın çabalarının getirdiği "sonuçlandırma
evresi"dir. Benzer bir sıra orta yetişkinlikte de vardır. Orta
yetişkinlik de 40-55 yaşlar arasında üç dönemlik bir acemilik evresiyle
başlar. Orta Yaş Geçişi hem sona erme hem de başlamadır. 40 yaşlarımızın
başında ilk yetişkinliğimizin olgunluğu ve orta yetişkinliğin
bebekliği içindeyizdir. Her çağdaki acemilikleri, bir yaşam yapısı
girişini deneme ve bunu orta çağ geçişinde sınama ve değiştirme olanağını
buluncaya kadar sürdürürüz. Yalnızca yaşam yapısını sonuçlandırma
döneminde ve onu izleyen geçiş çağında bu mevsimin sonucunu
almaya ve sonraki basamağa geçmeye başlarız.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #4
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

e. Gould'un dönüşüm kuramı

Roger L. Gould'un (1972-1975) yetişkinin gelişimine ilişkin kuramı
bu gelişimin bir dizi dönüşümden (transformations) geçerek
oluştuğunu kabul etmektedir. İnsanlar her dönüşümde benlik-kavramlarını
yeniden biçimlendirir, çatışmaları yeniden çözerler. Gould'un
kuramı Levinson'unkiyle aynı tarihlerde (1970'ler) kurulmuştur ve
onunkiyle koşutluk gösterir (ancak Gould'un kuramı her iki cinsi de
ele almaktadır); Levinson gibi Gould da yetişkinliği kararlı bir duygular
ve güdüler zamanı olmaktan çok, bir değişim zamanı olarak görür.
Gould'un dönüşüm kuramına göre genç yetişkinler dört evreden geçerler.
Ergenliğin sonunda başlayıp 22 yaşına kadar giden birinci evrede
(16-22 yaşlar) insanlar anababalarının dünyasından ayrılır ve
kimliklerini güçlendirirler. Özerkliğin yerleşmesiyle birlikte ikinci evreye
(22-28 yaşlar) geçer ve amaçlarını gerçekleştirmeye girişirler.
28-34 yaşlar arasında (Levinson'un 30 yaş geçişine benzer) bir geçiş
evresinden geçer ve önceki amaçlarını, evliliklerini yeniden değerlendirmeye
koyulurlar. Yaklaşık 35 yaşında hoşnutsuzlukları artar ve
yaklaşan orta yaşların farkına varmaya başlarlar; yaşam şimdi onlara
zor, belirsiz ve acılı gelebilir. 45 yaşına kadar süren bu istikrarsız evrede
bazı bekarlar evlenebilir, bazı evliler boşanabilir, bir ev kadını
çalışmaya başlayabilir, çocuksuz bir çift çocuk yapmaya karar verebilir.
Bu evrede tabloya yeni bir öge katılır: Zaman kavramı. Zamanın
baskısı hissedilmeye başlanır ve yaşamda yapılacak önemli değişimlerin
hemen yapılması gerektiği farkedilir. Çalışma güdüsü değişir,
meslek yaşamı sıkıcı gelmeye başlar. Yaşamın bu evresi, Levinson'un
orta yaş geçişinde olduğu gibi, kararsız, çalkantılı, sıkıntılı bir evredir.
Buna karşılık 45-50 yaşlar kararlı yıllardır. Evlilik doyumu artar, dostlar
daha önemli olur, paranın önemi azalır, yaşama olumlu bakılır.
Yaşama bu olumlu yaklaşım ellili yaşlarda artma eğilimi gösterir.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #5
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Kuramların Değerlendirilmesi.

Yetişkin gelişimine ilişkin kuramlarda önümüze en çok çıkan
kavram geçiş (transition) kavramıdır. Geçişler, değişen yaşantılara
tepki olarak yaşamımızı yeniden düzenlememizi ya da amaçlarımızı
yeniden yapılandırmamızı içeren değişimlerdir. Evlenmek, işe girmek,
çocuk sahibi olmak, ev satın almak gelişimsel geçişlere yol açan olaylardır.
Hoffman ve arkadaşlarına (1994) göre, bu değişimlerin ne derece
stres kaynağı olduğu konusu geçişlerin doğasına ilişkin en önemli
kuramsal sorundur. Geçişlerin fiziksel ve psikolojik sıkıntıların yaşandığı
dönemler olduğu konusunda görüş birliği yoktur. Levinson'a göre
geçişler yüksek derecede stresli zamanlardır. Örneğin, onun incelediği
erkek deneklerin çoğu "30 yaş geçişi" sırasında ılımlı ya da ciddi bunalımlar
yaşamışlardır. Oysa, daha önce de belirtildiği gibi, Neugarten
bu görüşe katılmamaktadır. Neugarten'e göre geçişler ancak önceden
beklenmedikleri zaman yüksek derecede stres kaynağı olurlar. Eğer
bir olay önceden bekleniyorsa ve yaşam akışının normal bir parçası
olarak görülüyorsa çok az strese yol açabilir. Buna karşılık, eğer bir
olay normal yaşam akışmın parçası değilse, beklenen bir olay ortaya
çıkmıyorsa ya da bir olay erken ya da geç gelerek kişinin toplumsal
saatiyle çatışıyorsa büyük bir strese yol açabilir ve duygusal bunalımı
körükleyebilir. Örneğin, kadınlara yaşamlarındaki bunalımların sorulduğu
araştırmalarda, kadınların evlenmeyi ya da çocuk doğurmayı
değil, boşanmayı, trafik kazasını, iş değiştirmeyi ya da anababa ölümünü
yaşam akışlarını altüst eden olaylar saydıkları görülmektedir.
İki kuramcının görüşleri arasındaki fark geçişin kaynağı konusunda
ortaya çıkmaktadır. Neugarten'e göre geçişin nedeni fiziksel ya da toplumsal
olaylardır. Levinson'a göre ise kişinin içinde oluşan süreçlerdir;
çünkü eski gelişim görevleri uygunluğunu yitirmekte, yeni görevler
ortaya çıkmaktadır. Ona göre, örneğin boşanma içsel süreçlerin
nedeni değil sonucudur.

Hoffman ve arkadaşlarına (1994) göre geçişlerin doğası yanında
bir başka konu da, yetişkinliğin zamanı sorunudur. İlerde göreceğimiz
gibi, bir kişinin ne zaman olgun sayılacağı sorusunun yanıtı kolay
değildir (kronolojik yaşın iyi bir ölçüt olmadığını biliyoruz). Bütün
yetişkin gelişimi kuramlarında olgunluğun bazı ögeleri ortaktır: Yakınlık
kurma, sevme ve sevilme, cinsel tepki verme gibi. Yine bütün
kuramlar toplumsallığı, arkadaşları olmayı, özveride bulunmayı
vurgulamaktadır. Ayrıca, olgun insanlar yeteneklerini ve amaçlarını bilen,
üretici bir işe ilgi duyan ve onu yapmaya yeteneği olan kişilerdir.
Olgunluk sorununu incelemenin yollarından biri, yaşamın özel bir
anında karşılaşılan olaylarla başarılı biçimde başa çıkma yeteneğini
ele almaktır. Söz gelimi, Erikson'un kuramında erken yetişkinlikte olgunluk
başkasıyla yakın ilişki kurabilme yeteneğidir. Olgunluğu incelemenin
bir başka yolu da kişilerin benlik algılarına bakmaktır. Büyüdüğümüzü
hissetmemizi sağlayan nedir? Araştırmalar anababa olmanın
ve kendi gücüne dayanmanın en kesin olgunluk belirtisi olduğunu
göstermektedir. Olgunluk durmadan değişen beklentilere ve sorumluluklara
sürekli bir uyum sağlama sürecini içerir. İnsanlar evlenmeden
ya da çocuk sahibi olmadan, bir işte çalışmadan da olgun olabilirler;
onları olgun yapan, kim olduklarını, nereye gittiklerini, hangi amaçlar
için çalıştıklarını bilmeleridir (Hoffman ve ark., 1994).
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #6
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

4. Yetişkin Psikolojisinin Temel Sorunları

İlerde ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi, yetişkin psikolojisinin
ele aldığı iki temel sorun vardır. Bunlardan biri kişiliğin zaman içinde
değişip değişmediği sorunu, diğeri de zekanın yaşla birlikte azalıp
azalmadığı sorunudur.

a. Kişilik sorunu. İnsanlar ergenlikten yetişkinliğe geçerken ergen
ve yetişkin benlikleri arasında kesin bir süreksizlik yaşamazlar
genellikle. Bununla birlikte benlik-kavramı (self-concept) bazı değişimler
gösterebilir (benlik-kavramı, benliğe ilişkin algıların örgütlenmiş,
bütünleşmiş, tutarlı örüntüsü olarak tanımlanır). Çünkü benlik
kavramı içinde benliğe ilişkin şimdiki görüşler bulunduğu gibi, geleceğe
ilişkin olası değerlendirmeler de vardır. Bu olası benlikler
önemlidir, çünkü bunlar bir kişinin yapacağı ve yapmayacağı eylemleri
etkileyerek şimdiki davranışa yol gösterirler. Öte yandan, kişinin fiziksel
görünümü, yetenekleri, rolleri benlik-kavramıyla yakından ilişkilidir
ve bunlar da genç yetişkinlik sırasında kişilikte hem süreklilik
hem de değişim olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, kişiliğin
zaman içinde hem değişen hem de sabit kalan yönleri vardır.

Kişiliğin sürekliliği sorunu asıl orta yetişkinlik dönemi açısından
tartışılmaktadır. Orta yetişkinlik dönemine ulaşan bir birey kişiliğinin
ergenlikten beri önemli ölçüde değiştiğini düşünür; buna karşılık kişilik
orta yıllar boyunca oldukça sabit kalıyor görünmektedir. Araştırmalar
deneklerin aynı kişilik testine 20 yaşında ve 45 yaşında aslında
aynı yanıtları verdiğini, görünürdeki farklılığın bireyin gençlikteki
benliğine orta yaşlardaki bakışında ortaya çıktığını göstermektedir.
Kişilikleri yıllar boyunca görece aynı kaldığı halde insanlar kendilerini
değişmiş olarak algılamaktadırlar. Buradaki temel sorun değişimin
olası olup olmadığı değil, ne kadar olduğu ve önceden kestirilip
kestirilemeyeceği sorunudur. Araştırmalar kişiliğin bellibaşlı yönlerinin
yetişkinlik dönemi boyunca genellikle sabit kaldığını ortaya koymaktadır.
Örneğin, içtepisel ergenler içtepisel yetişkinler olmakta, utangaç
ergenler yine utangaç yetişkinler olarak kalmaktadır. Bu konuda boylamsal
araştırmaların kesitsel araştırmalardan daha güvenilir sonuçlar
verdiği de bilinmektedir. Kişiliğin en az sabit göründüğü dönem, bireylerin
meslek rollerine ve evliliğe girdiği genç yetişkinliğe geçiş
dönemidir; bu geçiş tamamlandıktan sonra kişilik yine kararlılık
kazanmaktadır. Bazı kişiler kişilik değişimleri gösterseler bile bunların
genellikle beklenmedik (eşin erken ölümü gibi) yaşantılarla bağlantılı
olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde, kişinin yaşamı köklü bir biçimde
değişmedikçe kişiliği de görece sabit kalmaktadır.

Bu durumda orta yaş bunalımı yaşantısı nasıl açıklanacaktır? Bilindiği
gibi, orta yaş bunalımı kavramı, orta yaşın gelişim görevleri
bir kişinin içsel kaynaklarını ve toplumsal desteklerini aşma tehdidini
yarattığında ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik rahatsızlık durumunu
dile getirir. Levinson'un ve Gould'un yetişkinlik kuramlarında bu durumun
orta yaş geçişine eşlik ettiği kabul edilmektedir. Ayrıca popüler
yayınlar da böyle bir bunalımı yaşamın kaçınılmaz bir yönü olarak
sunmaktadırlar. Oysa boylamsal araştırmaların çoğu genel bir orta yaş
bunalımının varlığını saptayabilmiş değildir. Ne orta yıllarda ne de
başka bir dönemde böyle bir duygusal karışıklık zorunlu olarak yaşanmaktadır.
Bazı kişilerin kırklı yaşlarında yaşadığı bunalımlar insanların
otuzlarında ya da altmışlarında yaşadığı çalkantılardan daha fazla
olası değildir. Üstelik orta yaşların yaşamın en doyumlu dönemi olduğunu
kabul eden araştırmacılar da vardır. İlerde göreceğimiz gibi, birtakım
gelişimsel olaylar (evlenme, menopoza girme, emekli olma,
vb.) benlik-kavramında ve kimlikte değişimler yaratabilir, ama bunlar
beklenen zamanlarda geldiğinde bunalıma yol açmazlar; ayrıca beklenmeyen
değişimler bile her zaman kötü değildir.

Bilindiği gibi, yaşamdaki değişimlerle başetme yollarımız benliğimizi
nasıl algıladığımızı da etkilemektedir. Yetişkinlerin çoğu benlikleri
hakkında orta yaşların sonlarında yetişkinliğin başlarında olduğundan
daha iyi duygulara sahiptir. Araştırmalara göre yaşamdan en
az doyum alan kişiler genç yetişkinler, en doyumlu kişiler de elli yaşını
geçmiş yetişkinlerdir. Doyumdaki bu artışın kısmen benlik denetimindeki
artışın sonucu olduğu düşünülmektedir. İnsanlar orta yaşlarda
ilerledikçe sorularla başetmede ergenliktekinden ve genç yetişkinliktekinden
daha olgun yollar kullanmakta, daha gerçekçi olmaktadırlar.

İleri yaşlardaki duruma gelince, yetişkinlik kuramları yaşlanmanın
kişilik üzerindeki etkisinin cinsler açısından farklılık gösterdiğini
öne sürmektedirler. Benlik-kavramındaki cinsiyet farklılıkları yetişkinliğin
ileri yıllarına doğru ilerledikçe azalmaktadır. Buna göre, erkekler
ve kadınlar ergenliğin sonlarında ve yetişkinliğin başlarında tamamen
farklıdırlar, buna karşılık ileri yıllarda birbirlerine benzer olurlar.
Yaşlı erkekler kendilerini eskisinden daha az egemen ve daha
fazla işbirliğine yatkın görürler; yaşlı kadınlar ise kendilerini
gençliklerindekinden daha az boyun eğici ve daha fazla atılgan, otoriter ve
yetenekli bulurlar. Bu değişimin olası nedenleri ilgili bölümlerde
tartışılmaktadır. Öte yandan, benlik-kavramında ve benlik saygısında
sorunlar yaşandığında yaşlı erkeklerin ve kadınların tepkisi farklı
olmaktadır. Örneğin, yaşlı erkekler kadınlardan daha fazla alkole yönelmekte,
yaşlı kadınlar da erkeklerden daha fazla depresyona girmektedir.
Stres, özellikle denetim duygusu aşındığı ya da toplumsal destek
yitirildiği zaman yıkıcı olmaktadır.

b. Zeka sorunu. Kişilikte olduğu gibi zeka alanında da değişim
sorununu bakış açısına göre yorumlamak olanaklıdır. Zekaya testlerdeki
başarı açısından bakıldığında yaşla birlikte düzenli bir düşüs
görülür, buna karşılık deneyim bu tabloyu tersine çevirmektedir. İleri
yaşlardaki birçok yetişkinin üretici etkinliği nicelik açısından azalmakta,
ama nitelik açısından sabit kalmaktadır.

Bilindiği gibi, psikometrik ölçümlerdeki puanlar yaşla birlikte
azalma eğilimi göstermekte, buna karşılık yetişkinlerin edimi (performans)
yüksek düzeyde kalabilmektedir. Şu halde, yalnızca ZB puanının
ölçülmesi yetişkin zekasının belirlenmesinde yeterli bir yol değildir.
Zekanın çeşitli görünümleri farklı yönlerde değiştiğine göre,
aynı bir ZB puanının farklı yaşlarda farklı anlamlara geleceği söylenebilir.
Kesitsel araştırmalar, birçok yeteneğin orta yaşların başlarında
en üst noktaya çıktığını, sonra ellilerin sonlarına ya da altmışların
başlarına kadar süren bir platonun geldiğini, bunu yetmişlerden sonra
hızlanan aşamalı bir düşüşün izlediğini göstermektedir. Ancak zekanın
bütün yönlerinin aynı biçimde yaşlanmadığı puanların incelenmesinden
ortaya çıkmaktadır. Örneğin, birikimli zeka'yı ölçen sözel
ölçeklerin puanları altmışlı yaşların ortalarına kadar artmayı sürdürmektedir.
Buna karşılık akıcı zeka puanları orta yetişkinlikte sabit kalmakta,
ama yaşamın geri kalan yıllarında düşüş göstermektedir. Klasik
yaşlanma örüntüsü adı verilen bu örüntünün evrensel olduğu kabul
edilmektedir; yani bu örüntü cinsiyet, sosyoekonomik düzey, toplumsal
sınıf, etnik köken farkı tanımaksızın geçerli görünmektedir. Öte
yandan, boylamsal araştırmalar zeka bölümü puanlarındaki bölük
farklıklarını ve bireysel farklılıkları göstermektedir. Hem zekanın
farklı yönlerindeki değişimler, hem de farklı araştırma türlerinin ortaya
koyduğu farklı bulgular ilgili bölümlerde ele alınmaktadır. Burada
ele alacağımız son bir olgu sonul düşüş kavramıyla ilgilidir. Bu
kavram sağlık ile zeka bölümü arasındaki bağlantıya dayanmakta ve
ZB puanlarında ölümden hemen önce ortaya çıkan önemli düşüşü dile
getirmektedir. Buradaki düşüş yaşa değil, ölümlülüğe bağlıdır ve açık
bir biçimde bedensel bozulmanın ya da hasarın sonucudur. Bazı boylamsal
araştırmalara göre bu keskin düşüş ölümden önceki beş yıl süresince
ortaya çıkmaktadır, bazılarına göre de yaşamın son on ayı ile
sınırlıdır (Hoffman ve ark., 1994).
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #7
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

GENÇ YETİŞKİNLİK

"Genç yetişkinlik" (young adulthood) dönemi, yetişkinliğe girişi
temsil ettiği için insan yaşamındaki en önemli dönüm noktalarından
biridir. Bu nedenle, ergenlikteki gelişim bir bakıma yetişkinliğe hazırlanma
olarak görülebilir. Ancak kişi ergenlikten çıkıp hemen yetişkinliğe
giriyor da değildir.

Yetişkinlik döneminin evreleri ve yaş sınırları çeşitli yazarlarca
farklı biçimde belirtilmiştir. Neugarten ve Moore (1968) yetişkinlikte
üç dönem ayıt ederler:

1) Genç yetişkinlik: 20-30 yaşlar.

2) Orta yıllar ya da orta yetişkinlik: 40'lar, 50'ler ve 60'ların
başları.

3) Yaşlılık: 65 ve sonrası.

Genç yetişkinlik döneminin yaşları konusunda da tam bir anlaşmanın
olduğu söylenemez. Örneğin Havighurst'e göre 18-35, Erikson'a
göre 20-40. Bühler'e göre 25-45 yaşları arası genç yetişkinlik
dönemidir. Bu farklılık, değişik sosyoekonomik sınıfların, ulusların,
kültürlerin koşulları, tarihsel olaylar, kişilik farklılıkları gibi
etkenlerden kaynaklanmaktadır. Bu olağan değişkenlik nedeniyle yetişkinlik
evrelerini yaş olarak kesin bir biçimde göstermek çok güçtür.

Bir başka güçlük de, günümüz gençliğinde görülen değişimlerden
kaynaklanmaktadır. Günümüzde genç insanlar daha hızlı büyümekte,
ancak gelişimlerini daha uzun zamanda tamamlamaktadırlar.
Böylece, çocukluğun son günleri ile yetişkinliğin bağımsızlık dönemi
arasındaki zaman süresi gittikçe uzamaktadır. Günümüzde artık lise
diploması zorunluluk kazanmış, üniversite diploması ise iş bulma
güvencesi olmaktan çıkmıştır; böylece gençliğin karşılaştığı sorunlar
artmakta, bunları çözmede harcanan süre de uzamaktadır. Bu yüzden
kimi yazarlar ergenliğin son dönemi (17-21 yaşlar) ile genç yetişkinlik
arasında bir ara dönemden söz etmektedirler. Bu dönem, insanların
"genç erkek", "genç kadın" olarak nitelendikleri dönemdir. Bu ara dönemde
bir yandan ergenliğe göre daha kararlı özellikler gösterilmekte,
ama öte yandan genç yetişkinliğin normatif özelliklerine (işe girme,
evlenme, anababa olma) tam anlamıyla ulaşılmış olunmamaktadır. Bu
ara dönem, örneğin yüksek öğrenimini henüz sürdürmekte olan, işe
girmiş ama evlenmemiş ve askerliğini yapmakta olan vb. gençler için
geçerli olabilir.

Bu bölümdeki açıklamalarda genç yetişkinlik bir bütün olarak ele
alınacaktır. Yaş sınırlarını belirlemedeki güçlük nedeniyle, genç
yetişkinlik, psikolojik olgunluk ve toplumsal bağlamlar açısından
değerlendirilecektir.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #8
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

İ. GENÇ YETİŞKİNLİKTE PSİKOLOJİK OLGUNLAŞMA

1. Olgunluğun Tanımlanması

Genellikle yetişkinlik' "olgunluk" dönemi sayılır. Kişilik kuramlarının
çoğu olgunluğu, genç yetişkinlik sırasında gelişen bir olgu olarak
tanımlar. Kişilik kuramları olgunluğun psikolojik nitelikleri konusunda
da uzlaşırlar: Sevecenlik, cinsel duyarlılık, sevme ve sevilme
yetisi, toplumsal olma yetisi, başka insanlar yetiştirebilme yetisi, vb.
Ayrıca, olgun kişiler kim olduklarının, kişisel güçlerinin ne olduğunun
bilincinde olan kişilerdir. Olgun kişi durağan değildir, sürekli değişim
ve yeniden uyum gösterir, kendini yeniler. Olgunluk sonul bir ürün de
değildir, sürekli bir oluşumun durmadan yenilenen sonucudur. Kişilik
kuramcıları olgunluğu, bir tür ulaşılan plato ya da sonuncu durum olarak
değil, bir oluşum süreci olarak görürler. Olgunluk bireylerin, yaşamın
gereklerine ve zorunluluklarına başarılı bir biçimde uyum sağlamaları
ve bunlarla esnek bir biçimde başa çıkabilmeleri için sürekli
değişim gösterme yeteneğidir. Olgunlaşma süreci bizimle dünya arasında
hiç bitmeyecek bir uyum arayışıdır. Kuşkusuz, toplumsal beklentiler,
bireyin yaşamının nesnel koşulları, yeteneklerdeki bireysel
farklılıklar olgunluğa ulaşmayı etkileyecektir. Buna karşın Maslow olgunluğu,
toplumun bireyin insancıl gelişimine gizil bir engel oluşturduğu
yerde, "insancıl yönelimin egemenliği" olarak tanımlar. Aşağı ve
yüksek düzeydeki gereksinmeler birbiriyle etkileşir, fakat bireyi
olgunluğa götüren gereksinmeler yüksek düzeydeki gereksinmelerdir,
yani "kendini gerçekleştirme" ve "bilimsel anlayış"tır. Kendini
gerçekleştiren kişi aşağı gereksinmeleri aşmıştır; özsaygı, başkalarına
bağlılık, insancıl bir kişi olarak büyümeye istekli olma özelliklerini
gösterir. Rogers'ın deyişiyle, olgun kişi, kendine güvenerek ve kendi
yaşantılarını kabul ederek tam bir işleyişe ulaşan kişidir, karşı karşıya
olduğu gerçekliğin tüm yönlerine uyum sağlama gereksinmesini duyan
kişidir. Olgun kişi kendi çevresini oluşturur ve kendisini ve başkalarını
nesnel bir biçimde algılamaya yeteneklidir; bireysel bir kimlik
ve bütünleşmiş bir kişilik kazanmıştır; kendi yaşam düzeyi için gerekli
gelişim görevlerini başarır ve şimdiki zamanla ve gelecekle başa
çıkmak için gerekli yetenek ve becerileri geliştirir.

Gordon W. Allport'a (1961) göre olgun kişiliğin özellikleri şunlardır:
1) Geniş bir benlik duygusuna sahip olmak, 2) Başkalarıyla
hem yakın ilişkilerde hem de genel ilişkilerde sıcak bağlar kurmaya
yetenekli olmak, 3) Temel bir duygusal güvenliğe sahip olmak ve kendini
kabul etmek, 4) Dış gerçeklikle bağlantı içinde, atılımla algılamak,
düşünmek ve eylemde bulunmak, 5) Kendini gerçekleştirmeye,
içgörüye ve humor'a yetenekli olmak, 6) Bütünleşmiş bir yaşam felsefesiyle
uyum içinde yaşamak.

Olgun kişiliğin bu ögelerinin temeli olumlu bir benlik-kavramıdır.
Benlik-kavramı (self-concept), zaman içinde kendimiz konusunda
sahip olduğumuz görüştür. Benlik-kavramı toplumsal etkileşime
dayanarak gelişir. Çünkü çevreden alınan geri bildirimlere dayanır.
Benlik-kavramı benlik-imgesi'nden çok daha bağımsız ve kararlıdır.
Benlik-imgesi (self-image), bizim kendimize ilişkin ve biz bir
toplumsal durumdan diğerine geçtikçe değişen ve görece geçici olan
zihinsel resimlerdir. Benlik-kavramının davranışlarımız üzerindeki etkisi
kuşkusuz daha önemlidir.

Ergenlikten genç yetişkinliğe geçerken benlik-kavramında önemli
değişimler görülmez, daha çok, bir kararlılık kazanma söz konusudur.
Genç yetişkin temelde ergenlikteki aynı insandır. Ancak genç yetişkinler,
sorunlarla başa çıkmada daha büyük bir yetenek ve dünyayla
ilişkilerde daha büyük bir kavrayış gösterirler. Bu gelişmede cinsel
rollerin öğrenilmesi çok önemli bir etkendir. Erkek ve kadın davranışlarında
kültürel beklentilerin etkisi çok büyüktür. Örneğin kadınlar,
"uygun" kadın davranışının edilgin, duygusal, akıldışı olması gerektiğini
"öğrenirler"; kendi yaşamları üzerinde erkekten daha az bir denetim
iradesi geliştirirler; özellikle erkeklerle yarışmak zorunda oldukları
alanlarda başarılarını beceri ve akıllarından çok "şans"a bağlarlar.
Ancak günümüzde genç yetişkinler bu geleneksel kalıpyargıları
aşabilmektedirler.

Genç yetişkinin kişiliğindeki olgunlaşmanın çeşitli yönlerini betimlemeden
önce, bellibaşlı kişilik kuramlarının olgunluk modellerini
topluca göstermekte yarar var. Tablo 10'daki modellerde görülen farklılıklar
olgun yetişkini tanımlamada karşılaşılan temel sorunları da ortaya
koymaktadır.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:15 AM   #9
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

2. Olgunlaşma Yönleri

Robert W. White (1966), yetişkinliğe geçiş yıllarında olgunlaşmada
beş doğrultu saptamıştır.

a) Ego kimliğinin yerleşmesi. Genç yetişkinliğin temel özellikleri
genellikle ergenlikte ulaşılan zihinsel olgunluğa dayanır. Piaget'in
gelişim kuramı çerçevesinde, soyut işlemler (formal operations)
dönemi zihin gelişiminin en üst düzeyidir. Soyut işlemlerle ergen ilk
kez soyut düzeyde düşünebilir, varsayımlar kurabilir, akıl yürütebilir.
Bu yetenek aracılığıyla kendisinin kim olduğunu ve evren içindeki yerini
belirleyebilir. Böylece, insan olarak, toplumun bir üyesi olarak,
evrenin bir yaratığı olarak bütünleşmiş bir benlik duygusuna ulaşabilir.
Kendisini soyut olarak "bir başkasının bakış açısından" (G. H.
Mead) görebilir. Cinsel, toplumsal, siyasal ve ahlaki açıdan kim olduğuna
ilişkin duygusunu, belirtileri "süreklilik", "bütünlük" ve "bütünleşme"
(Erikson) olan soyut bir kimlik duygusu içinde bütünleştirmeye
yetenekli olmaya başlar. Ergenin zihin gelişimi kimlik sorununu
çözebilecek karmaşıklığa ulaşmıştır. Ancak zihinsel olarak bu
düzeye ulaşmış olmak bu sorunların tümünü çözmüş olmak anlamına
gelmez. Bu sorunlar psikolojik ve toplumsal niteliktedir ve büyük ölçüde
kültür tarafından belirlenirler. Ergen genç yetişkinliğe yaklaştıkça
bu sorunların çözümlerini keşfeder. Genç yetişkinlikte kimliğe
ilişkin en önemli sonuç, birey ile toplumsal sistem arasında kurulan
ilişkidir. White'a göre kimliğin kararlılık kazanması, yetişkin yaşamın
görece sürekli olan toplumsal rollerinin benimsenmesiyle olur. Bu rollere
bağlanılması ölçüsünde kimlik duygusunun gelişmesi de güçlenir.
Yetişkin rollerine katılma derinleştikçe, genç yetişkin katılımının üslubu
ve oynadığı rollerin bütünleştirilmesi konusunda kararlar almaya başlar.

Tablo 10 Yetişkin Olgunluğu Modelleri

Model/Kuram: Psikanalitik Kuram

İnsan ya da Davranış Kavramı:

a) Yaşamda erkenden belirlenmiş; psikoseksüel; içgüdüsel

b) Psikososyal

Çarpışan Güçler:

Bilinçdışı güdüye karşı bilinçli güdü; id ve süperegoya
karşı ego

Toplumsal kökenin yön verilmiş çatışmaları

Olgunluk Standardı:

Genital cinsellik; en cinsel ve saldırgan dürtülerin
yüceltilmiş anlatımı

Güçlü ego ve yakınlık kurma yetisi

Öncü Kuramcılar:

Freud

Model/Kuram:

Öğrenme Kuramı U-T Kuramı

İnsan ya da Davranış Kavramı:

Dış olasılıklarla belirlenmiş

Çarpışan Güçler:

İç dürtülere karşı dış pekiştirmeler

Olgunluk Standardı:

Tepkinin anksiyeteden kurtulmuş hiyerarşiler

Öncü Kuramcılar:

Erikson

Model/Kuram:

Benlik Kuramı

İnsan ya da Davranış Kavramı:

Kendini gerçekleştirme; temel olarak iyi

Çarpışan Güçler:

Organizmik iç tepilere ve dürtülere karşı benlik kavramı

Olgunluk Standardı:

Kendini kabul etme; iç değerlendirme odağı

Öncü Kuramcılar:

Rogers

Model/Kuram:

Personalistik Kuram

İnsan ya da Davranış Kavramı:

Bireyselci ve tek

Çarpışan Güçler:

Özel çabaya karşı çevresel sınırlamalar

Olgunluk Standardı:

Benlik duygusunun genişlemesi; bütünleşmiş
yaşam felsefesi

Öncü Kuramcılar:

Allport

Model/Kuram:

Varoluşçu Kuram

İnsan ya da Davranış Kavramı:

Dünyada bir yabancı

Çarpışan Güçler:

Eigenwelt'e karşı Dasein (anksiyete, umutsuzluk, ölüm)

Olgunluk Standardı:

Otantik varoluş

Öncü Kuramcılar:

Heidegger, Binsvanger

Model/Kuram:

İnsancıl Kuram

İnsan ya da Davranış Kavramı:

Belirlenmemiş; verili, fakat gereksinmeye bağlı

Çarpışan Güçler;

Aşağı gereksinmelere karşı yüksek değerler ve
otantik insanlığın evrensel idealleri

Olgunluk Standardı:

Kendini tamamlama; en yüksek değerlere bağlanmış yaşam

Öncü Kuramcılar:

Bühler, Maslow
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-25-2006, 12:16 AM   #10
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

b) Kişisel ilişkilerin özgürleşmesi. White'ın belirttiği ikinci
büyüme çizgisi, ilişkinin diğer insanların gerçek doğasına gitgide daha
duyarlı duruma gelmesidir. İnsanlararası ilişkiler, gitgide daha fazla
biricikliği içinde değerlendirilen tek bir kişiyle ilişkiye dönüşmekte ve
gitgide daha az kendi gereksinmelerini, düşlemlerini yansıttığı bir
ilişki olmaktadır. Erikson, tek ve biricik olan bir başka kişiyle özgür
olarak ilişkiye girebilmek için, kişinin ilişkide kendisinin kim olduğu
konusunda gelişmiş bir kimlik duygusu olması gerektiğini savunur.
Gelişen kimlik duygusu, genç yetişkinlikte kurulan ilişkilerdeki artan
geçicilik ve süreklilikle birlikte, başkalarının biricik (unique) oluşunu
kendi kimliğinin sağlam temelinden hareketle keşfetmeye katkıda bulunur.
White'ın belirttiği ilginç bir nokta da, beklenmeyen etkileşimlerin
önemidir. Bir başkasının beklenmeyen bir davranışı karşısında
şaşırdığımız zaman o insanın tek ve biricik oluşuna daha fazla uyum
sağlarız; yine bunun gibi, bizden beklenmedik biçimde farklı olan biriyle
etkileşime girdiğimizde bu bizi kişilerin tek ve farklı oluşu konusunda
daha duyarlı kılar. Beklenmedik etkileşimler kendimizi tanımamıza,
kişisel ilişkileri derinleştirmemize yardımcı olur.

c) İlgilerin derinleşmesi: Bu üçüncü büyüme çizgisi kişilerin
ilgilendiği ve uğraştığı etkinliklerde izlenebilir. White'a göre genç
yetişkinlik, ilgilerin derinleştiği ve girişilen işlerin yürekten yapıldığı
bir dönemdir. Uğraşlar ve ilgiler mesleki ya da özel olabilir, ancak ortak
özellikleri gerçek bir başarı elde etme amacıyla yapılıyor olmalarıdır.
Bir başka özellik, bireyin ilgi duyduğu alanla uğraşmaktan yarar
beklemeksizin zevk almasıdır. Burada, bireyin kendisine ilginç gelen bir
etkinliği ele alması, sadece o etkinlikten zevk duyması, bu zevkin de
ilgiyi derinleştirmesi biçiminde gelişen bir süreç söz konusudur. İlginin
bu biçimde derinleşmesi sonuç olarak kimliğin kararlılık kazanmasını
ve buna bağlı olarak meslek seçimini, başka hir insana duyulan
ilgiyi etkiler.

d) Değerlerin insancıllaşması. Piaget ve Kohlberg tarafından
yapılan ahlak gelişimi çalışmaları, genç yetişkinlerde üst düzeyde soyut
ahlak felsefesi gelişimi için yeterli gizilgücün var olduğunu göstermiştir.
Soyut bir ahlak felsefesi oluşturma yetisi bütün yetişkinlik
boyunca sürüp gidcr. Genellikle toplumlarda daha alt düzeyde ahlaki
yargılar geçerli olduğu halde genç yetişkinler, yeni kazandıkları bu yetiyi
daha insancıl değerler geliştirme yönünde kullanırlar. Genç yetişkinler
kendi kişisel deneyimlerini değerler sistemine katar ve kimliğin
gelişen açıklık ve kararlılığını yansıtan kendi kişisel değerler sistemini
oluştururlar; bu sistem, daha özgür ve derin ilişkiler kurdukları insanlar
aracılığıyla gelişen kişisel deneyimlerinin bir sentezidir. Bütün bu
süreçler ideal olarak daha insancıl değerler doğrultusunda gelişirler.

e) Özen ve bakımın genişlemesi. Bu büyüme çizgisi kısmen
değerlerin insancıllaşmasını yansıtır, aynı zamanda diğer insanların
durumlarına duyulan duyguları da içerir. Bu eğilim, başkalarına gittikçe
artan bir sempati duymayı ve onların duyguları konusunda derin
bir özen geliştirmeyi içerir. Bu özellikler sadece sevilen kişiye değil,
yoksullara, baskı altında olan, fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıkları olan
kişilere de yöneliktir.

Yukarıda açıklanan büyüme çizgileri genellikie Erikson'un kimlik
ve yakınlık açıklamalarını tamamlayıcı niteliktedir. Bu büyüme
çizgileri her toplumda ergenliğin son ve yetişkinliğin ilk yılları için
gizil niteliktedir. Ancak bütün genç yetişkinlerin bu gizil-güçleri sonuna
kadar harekete geçirdikleri söylenemez (D.C. Kimmel, 1974)
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Uyku ve Yaşlılık BeatLes Revir 0 04-05-2010 01:05 AM
Ölüm GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 10-07-2007 07:40 AM
'Yaşlılık aylığı yükseltilmeli' / 1 ekim M@D_VIPer Eskiler (Arşiv) 0 10-01-2006 03:30 PM
'Yaşlılık aylığı yükseltilmeli' / 1 ekim M@D_VIPer Eskiler (Arşiv) 0 10-01-2006 03:24 PM
Romatizma yaşlılık hastalığı değil Karizmatix Eskiler (Arşiv) 1 03-19-2006 03:20 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:23 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.