www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-05-2006, 12:23 PM   #11
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Orman Çiftliği « Atatürk'ün Gizemi



Atatürk bir gün Ankara'nın banliyölerinde araba ile dolaşırken, arabasını durdurur. Şimdiki Orman Çiftliği'nin bulunduğu bölgede bir çiftlik kurmak istediğini yanındakilere açıklar. Fakat itiraz ile karşılaşır... "Paşam burada bir şey yetişmez. Burada su dolu bir testi toprağa gömülse aksamdan sabaha çıkmaz."

Yetkililer de bu bölgede hiç bir şeyin yetişemeyeceğini söylerler. Fakat Atatürk fikrinden vazgeçmez. Bu bölgede bir çiftlik kurulabileceğini ısrarla vurgular. Bunun üzerine Atatürk'e konuyu ispat etmek için su dolu bir testi toprağa gömülerek bir gün bırakılır. Ertesi gün testinin topraktan çıkarıldığında su dolu olduğu görülür...

Şimdi o yerde "Atatürk Orman Çiftliği" bulunmaktadır...
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:24 PM   #12
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

İznik'in Batı Kapısı « Atatürk'ün Gizemi



Atatürk, 15 Temmuz 1936'da Yalova'dan Bursa'ya geçerken İznik'e uğramıştı. Yanında Celal Bayar, Afet hanım ve daha bazı arkadaşları vardı. Afet hanını İznik'i gezmek için Atatürk'ten izin alır. Atatürk: "Hay, hay... Gidebilirsiniz fakat asıl İznik'i göremeyeceksiniz. Çünkü o toprağın altındadır" der.

Atatürk etrafındakilere sorar: "İznik kaç kapılıdır?" Bir İznikli yanıt verir: "Üç kapısı vardır efendim. Bulunduğumuz yerin doğusundaki kapı, kuzeyindeki Yenişehir kapısı, güneyindeki İstanbul kapısı..."

Atatürk'ün "Peki Batı kapısı nerede?" diye sorması üzerine İznikli öyle bir kapının olmadığını ve böyle bir kapıyı bilmediklerini söyler. Atatürk bir müddet susar.. Ve o konuyla ilgili başka bir söz etmez.. Konu kapanır...

Aradan seneler geçer... Biriken suları İznik Gölü'ne akıtmak için kanal açmaya uğraşan işçiler, suların kendiliğinden boşluk bularak akmaya başladığını görürler... Kazıya devam edilir... Sonunda toprağın altından tam teşkilatlı kurşun bir kapıyı ortaya çıkartırlar... İşte bu kapı Atatürk'ün aradığı ve bahsettiği kapıdır!...
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:26 PM   #13
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

8. Edward « Atatürk'ün Gizemi



1936 yılının Ekim Ayı'nda o zamanki İngiltere Kralı 8. Edward ile Madam Simpson, Türkiye'de Atatürk'ün misafiri olarak bulunuyorlardı. Atatürk ve misafirleri bulundukları gemiden, Moda'daki deniz yarışlarını seyrediyorlardı. Atatürk çok keyifli ve neşeliydi. İngiltere Kralı 8. Edward ile Madam Simpson yanyana oturuyorlardı.

Bir ara Madam Simpson elindeki dürbünü ile ayağa kalktı. Davetliler ve gazeteciler de kalktılar. Kral da Ata'yı selamlayarak Madam Simpson'un arkasından kalkınca, Atatürk yanlarındakilere döner ve şöyle der: "Kral'ın Madam'a karşı zaafı olduğunu görüyorum. Korkarım ki, tahtını bu kadın yüzünden kaybedecek."

İngiltere tahtına çıkmış olan 8. Edward bir süre sonra Madam Simpson ile evlenmek isteyince, saray çevresindekiler ve hükümetin ileri gelenleri bu evlenmeye karşı geldiler ve engel oldular. Çünkü Madam Simpson asil tabir edilen bir aileden gelmiyordu. O halktan biriydi. Bunun üzerine 8. Edward İngiltere tahtından feragat ederek, Bayan Simpson ile evlenmişti. Bu olay Yirminci yüzyılın en büyük aşkı olarak kitaplara ve filmlere konu olmuştur.
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:27 PM   #14
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Başkent Ankara « Atatürk'ün Gizemi



Atatürk'ün Ankara'yı Başkent yapmasının ardındaki sebep bir hayli ilginçti. Bu sebebi açıklarken aynı zamanda yeni bir kehanette daha bulunuyordu. "Ben Türk'ün imkansızı imkan haline getiren kudretini bütün dünyaya göstermek için Ankara'yı istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar yeşil ağaçların çevirdiği villalar arasından uzanan yeşil sahalar, asfaltlar ve binalarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz, yakında olacak..."

Ankara 13 Ekim de Başkent oldu... Fakat Cumhuriyet'in ilk yılları da neredeyse boş denecek kadar az bir nüfusa sahipti ve kırsal bir alanda kuruluydu. Bunun için bazı Batılı devletler büyükelçi göndermeyeceklerini açıklamalarına rağmen, Atatürk ve Türk Hükümeti kararlarından hiç bir zaman vazgeçmediler.

Ancak Atatürk bu konuda da haklı çıkacaktı... Atatürk'ün bu sözlerinin de çok kısa bir süre sonra gerçekleştiğini, Batılı devletler büyük bir şaşkınlıkla izlemişlerdir. Bu arada Ankara'nın Başkent olacağı ile ilgili kehanette bulunan bir başka kişi daha vardı...

Bu kehanet; Tarikatı Aliye Sufi şeyhlerinden Müştak Dede'nin 1848 yılında basılan "Divan"ında yer alan bir şiirde ortaya çıkıyordu. Bu şiirde Ankara'nın Başkent olacağına dair bir kehanette bulunulmuştur.

Müştak Dede'nin Sufi anlayışına uygun olarak kehanetini şifreli bir şekilde yazdığı şiirinin l, 3, 5, ve 7 nci mısralarında sırasıyla Arapça Elif, Nün, Kaf, Re ve He harfleri vurgulanmaktadır. Bu harfler A, N, K, R, H yi yani Ankara'yı belirler. İkinci mısrada belirtilen bu yerin Ankara olacağı, yedinci mısrada da bunun hay-u hu ile yani Kurtuluş Savaşı kastedilerek, gürültü-patırtıyla gerçekleşeceği ima edilmektedir. Üstelik Ebcet hesabıyla birinci mısranın açılımı yapıldığında, hicri tarih ortaya; çıkmaktadır. Ayrıca Başkent olacak yerin Ankara olduğu dokuzuncu mısrada geçen Sultan Hacı Bayram'a ilişkin ifadeyle; de açıklanmaktadır. Çünkü Hacı Bayram Veli'nin türbesi Ankara'da yer alır.
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:29 PM   #15
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Yeşil Ordu « Atatürk'ün Gizemi


1920 yılı İlkbaharı'nın sonlarına doğru bir gün Mustafa Kemal, Tevfik Rüştü Âras'ı Ankara İstasyonunun bitişiğinde kaldığı bir eve çağırdı. Tevfik Rüştü Araş kendisine bir yaverinin haber verilmeksizin "Yeşil Ordu" teşkilatına alındığından şikayet etti. O sıralarda Büyük Millet Meclisi kurulalı 10 hafta olmuştu. Vatanın kurtarılması için başvurulan, türlü tedbirler arasında bir de "Yeşil Ordu" adı verilen gizli bir teşkilat vardı.

Fakat Birinci Büyük Millet Meclisi tam anlamıyla ve bütün kuvvetiyle işlemeye başladığı için artık her türlü dağınık tedbirlerin kaldırılması ve her faaliyetin Büyük Millet Meclisi yetkileri içine alınması zamanı da artık gelmişti. Yeşil Ordu teşkilatına lüzum kalmamıştı.

Atatürk o gece bazı arkadaşlarını davet ederek konuyla ilgili bir toplantı düzenlemişti... Toplantıda Celal Bayar, Muhtar Bey, Yunus Nadi Bey, Kılıç Ali Bey ve Tevfik Rüştü Araş bulunuyordu. Atatürk ciddi işler konuştuğu zaman toplantılarda kahveden başka bir şey içmezdi. Alkol kesinlikle almazdı.

O gece konuşmalar uzun sürmüştü. Toplantı bittiğinde gece yarısını iki saat geçmişti. Toplantıda memleketin çeşitli yerlerinden ve önemli kişilerden gelen raporlar okunmuş, kurtuluş etrafında değişik mevzular konuşulmuş, sert tartışmalardan sonra, üzerinde görüş birliğine varılan bazı kararlar alınarak sırasıyla yazılmaya başlanmıştı.

Toplantı tamamen bitip de, o gece için son kahveler içilirken, Mustafa Kemal, Tevfik Rüştü Aras'a hitap ederek: "Bu gün öğleden sonra bu konular etrafında bir arkadaşla görüşmüş, bazı notlar almıştım. Tevfik Rüştü, lütfen köşedeki saksının içinde duran o notları alıp okur musunuz?"

Tevfik Rüştü Aras sözkonusu notlan okumaya başlayınca toplantıda bulunanların hepsi hayretler içinde kalmıştı... Saatlerce üzerinde konuşularak, görüş birliğine varılan kararların hepsinin, tamamıyla aynı olmak üzere o not kağıdında yazılmış olduğunu gördüler!...
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:30 PM   #16
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Not Defteri « Atatürk'ün Gizemi



Erzurum Kongresi yapıldığı dönemlerde geçen bir konuşma:

"Mazhar not defterin yanında mı?"
"Hayır paşam."
"Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel."

Mazhar Müfit Kansu'nun aşağıya gidip elinde not defteriyle geldiğini görünce, sigarasından bir iki nefes çektikten sonra: "Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Süreyya (Kalem Mahsus Müdürü) bileceksiniz, şartım bu..."

Paşa'nın şartı kabul edildi. Bundan sonrasını olayın şahidi Mazhar Müfit Kansu'nun ağzından dinliyoruz: "Öyleyse tarih koy" dedi. Koydum: 78 Temmuz, 1919 Sabaha karşı.

"Pekala yaz" diyerek devam etti. "Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır... Bu bir. İki Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç örtünme kalkacaktır. Dört Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir."

Bu anda kalem elimden düşüverdi. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme bakıyordu. Bu, gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşuşuydu. Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdum. "Neden duraksadın?" dedi. "Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var" dedim.
Güldü...

"Bunu zaman gösterir, sen yaz" dedi. "Beş Latin harflerini kabul etmek." "Paşam yeter, yeter..." dedim. Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile: "Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter" dedim.

Defterimi kapattım. "Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşçakalın" dedim. Yanından ayrıldım. Gerçekten gün ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığını ve Mustafa Kemal'i doğruladığını ve Mustafa Kemal'in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım...

Aradan yıllar geçmişti...

Çankaya'da akşam yemeklerinde birkaç defa: "Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum'da örtünme kalkacak, şapka giyilecek, Latin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti" demekle kalmadı, bir gün önemli bir ders daha verdi.

Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu'ndan dönüyordu. Ankara'ya geldiği zaman da otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu. Ben de kapı önünde bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanamadım!...

Kendisinin yanında oturan Diyanet İşleri Başkanı'nın başında da bir şapka vardı. Kendisi ne ise? Fakat kendisim karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Başkanına da şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı seyrederken otomobili durdurdu. Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi: "Azizim Mazhar bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?"
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:32 PM   #17
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Rüyasında Gördüğü Zafer « Atatürk'ün Gizemi


Bu inanılmaz olay, yıllar önce Mustafa Kemal'in görmüş olduğu kehanet özelliği taşıyan bir "haberci rüya"nın ayniyle gerçekleşmesidir. Atatürk görmüş olduğu bu rüyayı Dr. Reşit Galip beye anlatır: "Rüyamda bana 'Paşam, İnönü'den ne haber?' diye sordunuz. Ben de: 'Vaziyet kritiktir' cevabını verdim. Kritik nedir? Anlamadım ki dediniz. Bunun cevabını 15 dakikaya kadar size veririm diyerek odama çekildim."

Mustafa Kemal bu rüyasını Dr. Reşit Galip Bey'e anlattığı zaman düşman henüz saldırılarına başlamadığı gibi, İnönü Mevkii de önem kazanmamıştı. Aradan çok uzun zaman geçti. Düşman ile yapılan ilk savaş olan Birinci İnönü Savaşı kazanılmıştı. Bunu İkinci İnönü Savaşı izledi...

Henüz bu ikinci savaşın neticesinin alınmadığı tehlikeli günlerden biriydi... Mustafa Kemal'in arabası Millet Meclisi'nin önünde durduğunda; O'nun yanına telaş ve endişe içinde koşan Dr. Reşit Galip bey sorar:

"Paşam, İnönü'den ne haber?"
"Vaziyet kritiktir."
"Kritik nedir? Anlamadım ki"

Mustafa Kemal: "Sana bunun cevabım 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra, gülümser... "Hani Ankara'ya geldikten sonra ben bir rüya görmüştüm. Hatırladınız mı?"

Dr. Reşit Galip bey biraz düşündükten sonra rüyayı anlatır. Bunun üzerine Mustafa Kemal tekrar gülümseyerek: "İşte, rüya aynen gerçekleşmektedir... Ben İsmet'i tanırım. Göreceksin 15 dakikaya kadar varmadan muzafferiyet haberini alacağız!..."

Mustafa Kemal Millet Meclisi'ndeki odasına çekilir. Gerçekten de 15 dakika geçmeden. Garp Cephesi Komutanı İsmet imzalı bir telgraf gelmiş ve İkinci İnönü Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı öğrenilmiştir...
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:33 PM   #18
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Cepheyi Görüyordu « Atatürk'ün Gizemi


Sakarya Savaşı'ndan sonra idi. Bir subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal'e okuyordu. Kağıttaki notta cephe komutanlarından biri, Seyit Gazi'nin kuzeydoğu tarafında bir düşman fırkasının göründüğünden bahsediyordu...

Bunun üzerine Mustafa Kemal kaşlarını çatarak: "Hayır!... Orada düşman yoktur... İyi baksınlar..." Subay öğle yemeğinde geri geldi. Biraz da sıkılarak: "Haber aldım komutanım. Bahsedilen yerde düşman yoktur."
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:34 PM   #19
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Casusu Tanıması « Atatürk'ün Gizemi



16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilmesi üzerine, Kemalettin Sami Paşa Anadolu'ya geçerken gemide bir Hintli ile tanışır. Bu adam Mustafa Sagir'dir.

Milli harekete yardım için Hint Müslümanları'nın kendisini gönderdiklerini söyler. Böylelikle paşayı etkilemiştir. Ankara'ya telgraf çeken Sami Paşa, Mustafa Sagir'e ilgi gösterilmesini ister. Bir süre sonra Sami Paşa Atatürk'te Hintliyi anlatır ve görüşmesini rica eder. Ertesi gün Atatürk, Mustafa Sagir'i kabul eder.

Bu görüşme uzun sürer. Hintli gönderilir. İki paşa yalnız kalınca Atatürk: "Bana bak Kemal bu adam casus!..." der. Kemalettin Sami Paşa: "Aman paşam siz de çok şüphecisiniz "diyerek Atatürk'e inanmaz.

Atatürk konuşmayı keserek yaveri Hayati Bey'i çağırır ve şu emri verir: "Bu Hintli İngiliz casusu olacak. Kendisini takip etsinler. Mektuplarını da sansürde çok dikkatli okusunlar!..."

Bundan sonra Hintli'nin mektupları o zamanlar kimya hocası olan Avni Refik Bey'e verilir. Bir iki tecrübeden sonra gizli yazılar bulunur. Mustafa Sagir yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-05-2006, 12:35 PM   #20
walsman07
Daimi Üye
 
walsman07 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2006
Konum: ANTALYA
Yaş: 44
Mesajlar: 914
Teşekkür Etme: 197
Thanked 367 Times in 210 Posts
Üye No: 15559
İtibar Gücü: 1764
Rep Puanı : 18330
Rep Derecesi : walsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond reputewalsman07 has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Sağ Elim « Atatürk'ün Gizemi



Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da bulunan, Hz. Muhammed ahfadından Şeyh Ahmed Sünusi, bir gece rüyasında Hz. Muhammed'i görür. Derhal koşarak elini öpmek ister. Hz. Muhammed kendisine sol elini uzatınca buna şaşıran ve üzülen Şeyh: "Ya Resulallah, niçin bana sağ elinizi uzatmadınız?" diye sorar. Hz. Muhammed şu cevabı verir: "Sağ elimi Ankara'da Mustafa Kemal'e uzattım..."




Nostradamus Biliyordu « Atatürk'ün Gizemi



Almanya ile birlikte, Birinci Dünya Savaşı'na giren Osmanlı İmparatorluğu her şeyini kaybetmiş durumda idi. 30 Ekim 1918'de imzaladığı Mondros mütarekesi ile Türk topraklan işgale uğruyordu. Kısacası, Osmanlı İmparatorluğu topraklarını kaybettiği gibi yavaş yavaş tarih sahnesinden de silinmeye başlamıştı...

İstanbul'un işgal edildiği günlerde, İstanbul'a dönen Mustafa Kemal düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğü zaman büyük bir üzüntüye kapılmış ve ağzından sadece şu sözler dökülebilmişti: "Geldikleri gibi gidecekler..."

Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Mudanya mütarekesi imzalandı. Bunu Lozan Antlaşması izledi. İstanbul'u işgal eden kuvvetler geldikleri gibi gittiler.

İşin ilginç tarafı, 16. Yüzyılda Fransa'da yaşayan ünlü kahin Michel Nostradamus'un da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulunmasıdır!...

1555 yılında yayınlanan ve Nostradamus'un tarihi olaylar, savaşlar ve keşiflerle ilgili kehanetlerinin açıklandığı "Centurien" isimli kitapta Mustafa Kemal Atatürk'ten de bahsedilmiş ve yukarıdaki konuyla ilgili bir kehanete yer verilmiştir. İnanılmaz kehanet şu dörtlükten oluşmuştur:

Kongre başkanını tutan devlet adamları
İşgal kuvvetlerince sürülecek Malta'ya
Girilmiş İstanbul'a alınmış Rodos Adası
Ama geldikleri gibi gidecekler sonunda

Bu dörtlükte Nostradamus, yüzyıllar öncesinden geleceği görerek, Türkiye'yi, Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal Atatürk'ü bilmiştir.

Dörtlüğün sonunda geçen: "Ama geldikleri gibi gidecekler sonunda" sözüyle; Atatürk'ün: "Geldikleri gibi gideceklerdir" sözünün de bu kadar büyük bir benzerlik oluşturması da ayrıca üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir rastlantıdır.

4 Eylül 1919'da hatırlanacağı gibi Sivas Kongresi toplanmıştı. Kongre Başkanlığı'na, işgal kuvvetlerine ve İstanbul Hükümeti'ne karşı açıkça tavır alan Mustafa Kemal seçilmişti. Kurtuluş Savaşı'nı ve Atatürk'ü destekleyen İstanbul'daki mecliste olan milletvekilleri de işgal kuvvetlerince Malta Adası'na sürgüne gönderilmişti. Bu hatırlatmanın ışığında yukarıdaki dörtlük tekrar okunacak olursa, işin içinde bir şeyler olduğu daha iyi anlaşılacaktır...
__________________
[SIZE="4"]Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver.
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver.
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl ver... :confused:
walsman07 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Mercedesin Gizemi Kéan aRs Eskiler (Arşiv) 4 03-09-2008 03:36 PM
Gözlerinin Gizemi GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 01-29-2008 09:57 AM
Troja Gizemi DHeMLy-CHaY Efsaneler ve Korku Hikayeleri 0 01-08-2007 04:32 PM
MARS'IN GiZEMi DHeMLy-CHaY Efsaneler ve Korku Hikayeleri 0 01-08-2007 01:44 PM
40 sayısının gizemi.. CaKaLBoT Eskiler (Arşiv) 1 11-17-2006 08:58 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:19 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.