www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-07-2007, 12:38 PM   #1
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Kiza bir partide rastlamisti.. Harika birseydi. O gün pesinde o kadar delikanli vardi ki.. Partinin sonunda kizi kahve içmeye davet etti.
Kiz parti boyu dikkatini çekmeyen oglanin davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik gösterisi yaparak kabul etti. Hemen kösedeki sirin kafeye oturdular. Delikanli öyle heyecanliydi ki, kalbinin çarpmasindan konusamiyordu. Onun bu hali kizin da huzurunu kaçirdi.. "Ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu çagirdi..
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.."
Yan masalardan bile saskin yüzler delikanliya bakti..
Kahveye tuz!..
Delikanli kipkirmizi oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye basladi. Kiz, merakla "Garip bir agiz tadiniz var" dedi..
Delikanli anlatti:
"Çocukken deniz kenarinda yasardik. Hep deniz kenarinda ve denizde oynardim. Denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadi çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadi dilimde hissetsem, çocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi hatirliyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar.. Onlari ve evimi öyle özlüyorum ki.."
Bunlari söylerken gözleri nemlenmisti delikanlinin.. Kiz dinlediklerinden çok duygulanmisti.
Içini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. Evini düsünen, evini arayan, evini sakinan biri.. Ev duyusu olan biri..
Kiz da konusmaya basladi.. Onun da evi uzaklardaydi.. Çocuklugu gibi.. O da ailesini anlatti. Çok sirin bir sohbet olmustu.. Tatli ve sicak.. Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel baslangici olmustu tabii.. Bulusmaya devam ettiler ve her güzel öyküde oldugu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yasadilar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kasik tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdigini biliyordu çünkü.. 40 yil sonra, adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup birakmisti sevgili karisina.. Söyle diyordu, satirlarinda..
"Sevgilim, bir tanem..
Lütfen beni affet. Bütün hayatimizi bir yalan üzerine kurdugum için beni affet. Sana hayatimda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. Ilk bulustugumuz günü hatirliyor musun?.Öyle heyecanli ve gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' çikti agzimdan.. Sen ve herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim. Bu yalanin bizim iliskimizin temeli olacagi hiç aklima gelmemisti. Sana gerçegi anlatmayi defalarca düsündüm. Ama her defasinda korkudan vazgeçtim.
Simdi ölüyorum ve artik korkmam için hiçbir sebep yok.. Iste gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pismanlik duymadan. Seninle olmak hayatimin en büyük mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden tanimak ve bütün hayatimi yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."
Yasli kadinin gözyaslari mektubu sirilsiklam islatti.
Lafi açildiginda birgün biri, kadina "Tuzlu kahve nasil bir sey" diye soracak oldu..
Gözleri nemlendi kadinin..
"Çok tatli!.." dedi..
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:38 PM   #2
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu. Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
"Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?"
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti ? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
"Bizim bir sedef çiçeği vardı çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi .... O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar...O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım... Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiç bir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim yaşlı adama dönerek;
-"Diyeceğin bir şey var mi, baba?" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konuştu :
-"Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..." dedi adam. O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım... Sesimi çıkartamadım..."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:38 PM   #3
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

İlk karşılştığımız gün... Acele ile evden çıkmıştım.önüme bakmadan yürüyordum. Sonra birisi hızla bana çarptı.Tabi o anda ağzıma geleni saydım.Sonra giderken arkasına döndü ve bana "oğlan çocuğu gibisin.Sen ne biçim bir kızsın."dedi.Bende ona "dangalak" diye bağırdım.İşe gittim. Aslında böyle yapmamalıydım.Çok ayıp oldu edim kendi kendime. ertesi gün tekrar gördüm onu ama daha sakin davrandım.Ama sonra ne olduysa oldu ve kavga ettik.Sonra anladım ki değil özür dilemek neredeyse kavga edecektik.Sonra telefon numaramı bulmuş ve beni aradı."buluşabilir miyiz?" dedi. Bende kabul ettim.Buluştuk. Bana kız kulesinin hikayesini anlattı.Sonra da bak kral bile kaderden kaçamadı dedi. biz neden birbirimizden kaçalım bizim biraraya gelmemizde kader değil mi?Biz birbirimizin kaderiyiz."dedi.Sonra o sıcacık gülümsemesiyle bana doğru yaklaştı ve beni öptü."Benimle evlenir misin?Hayırdan başka bir cevap duymak istemiyorum."dedi.Evlendik.Çok mutluyduk.Bana hep ilk taıştığımızdaki gibi oğlan çocuğu derdi.Sonra kaza geçirdi.Yatalak kaldı.Hayata küstü.Bakkala gittim.Eve döndüğümde onu ölü buldum.Yatalak kaldığından beri bana hiç oğlan çocuğu dememişti.Yastığının altında bir zarf buldum.Üzerinde"oğlan çocuğuna" yazıyordu.Açtım. " Bak oğlan çocuğu önce bana asla ağlamayacağına söz ver.Seni ilk tanıştığımız andan son nefesimi verinceye kadar sevdim.Ölmek istedim çünkü asla sana yük olmak istemedim.Beni sevdiğini biliyorum.ve hep seveceğini de... senden birşey rica edebilir miyim?lütfen ağlama ve beni hep sev.Seni çok seviyorum ve hep seveceğim.gittiğim yerden seni izliyor olucam.Seni seviyorum be oğlan çocuğu" yazıyordu mektupta.Şimdi ne mi yapıyorum?Bir şirkette çalışıyorum.Ve onun beni izlediğini düşünerek mutlu oluyorum...Ve ona sesleniyoru: Bu oğlan çocuğu seni çok seviyor...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:39 PM   #4
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!",
Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim."
Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:39 PM   #5
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da
onlarla Sohbet ediyor, ' Nerelisin?' gibi sorular soruyordu.
Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına
çağırdı ve merakla sordu:
" Adın ne senin evladım?" dedi.
" Ali, komutanım" dedi.
" Nerelisin?"
" Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..."
" Peki evladım,bu kafanın hali ne?
Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?"
" Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden
yaktığını da bilmiyorum."
" Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali."
O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı
da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve
dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım
istedi.
" Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.
Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
" Sen söyle biz yazalım" dediler.
Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin
doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
" Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada
çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin."
Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını
sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin
kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz
ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek
Mektubun sonuna şunları yazdırdı.
" Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek
sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın
kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar
ellerinden öperim anacığım."
Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç
almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz
önceleri birer, birer, sonraları beşer,beşer,
Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,
onlarında sayıları giderek azalıyordu.
Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum karşısında
çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine
insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye
göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,
komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini
istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme
gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,
bile,bile ölüme gidiyorlardı.
O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan
Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit
olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından
mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı
mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.
" Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim.
Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında
cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı
ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme."
Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten
sonra "şimdi ananın sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.
Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından
yazılmıştı şöyle diyordu anası:
" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime
de yakma demişsin.
Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga
geçmesinler.


Bizde üç işe kına yakarlar;


1 - GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 - KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE
3 - ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE...


Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun

" Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken,
hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu... "
(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:39 PM   #6
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Kadının biri, cömert oldugu söylenen yaşlı bir bilgeye gidip: "Bu şehirde benden fakir insan yok...!" demiş. "Bana biraz yardım eder misiniz." Bilge adam, kadının kucagındaki bebegin bir ipegi andıran yanaklarını okşayıp öptükten sonra: "Demek fakirsin" demiş. "Hemde çok fakir. Ama karşılıksız yardım etmek adetim degil...Eger yardım istiyorsan, çocugunun parmagını satman gerekir...."
Kadın, önce deli oldugunu sanmış bilgenin. Daha sonra da, kötü bir şaka yaptıgını... Ama adam ciddi görünüyormuş. Kadına bir kese altın uzatıp: "Ayak parmagına da razıyım" demiş. Zaten cerrah oldugumdan, ona hiç acı çektirmem. Kadın, bütün kanını donduran bu teklif üzerine kaçmayı düşünürken, adam: "Sadece tırnagını söksem de olur!" diye devam etmiş. Biliyorsun zamanla yenisi çıkar. Kadın, bu ruh hastasına daha fazla dayanamamış. Ve kapıyı çarpıp uzaklaşırken, adam onun arkasından: "Nasıl bir fakir oldugunu anlayamadım...!" diye bagırmış. "Kucagındaki hazinenin tırnak kadar parçasını, bir kese altına degişmiyorsun...."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:39 PM   #7
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı...

Genç kız ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı. Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu... Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi... Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu..."Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdiki... Ama olmamıştı işte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi.. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi...

Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir, her günü hüsran...Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı... Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, elerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi... En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama... Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki.. Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık... Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek istemiyordu.. Ufakta olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu... Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi...Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada.. Ama sevdiğinden bi hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı...

Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı...
O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti... Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu.. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu... Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlamış, ama ameliyat kolay değil, bir aydan geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla.. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...

Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavaşça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı. Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yılar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta.. Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip oturdu yavaşça...Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya başladı.

"Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu.. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım... Ve bir gün herşeyi değiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bunu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim... Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye.. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık... Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece... Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğimi sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi... Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona...Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde... Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu??... Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim...
Sevgilin...."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:39 PM   #8
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

İki yatak ve hayat ile ölüm arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası...

yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde... pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar, pencereden dışarıya bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeyen, aynı kaderi paylaşan hasta arkadaşına anlatıyor:

"-bugün deniz dünden daha durgun... rüzgar hafif esiyor olmalı... beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyor, kuğu gibi süzülüyorlar... park mı?... ha, park henüz tenha. salıncakların ikisi dolu, ikisi boş... geçen haftaki sevgililer yine geldiler. hep el-eleler... bir sıraya oturdular. gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlar. erkek bilgiç tavırla birşeyler anlatıyor. nekadar da bir birlerine yakışıyorlar... ah kardeşim görmelisin. erguvanlar bugün çıldırmış... öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış... erikler desen keza, tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş, gelinler gibi. işte parkın neşesi çocuklar geldi. ellerinde rengarenk uçurtmalar, balonlar... umutlarını göğe uçuruyorlar. bugün martıların keyfine diyecek yok. masmavi denizin üzerinde gösteri uçuşu yapıyorlar. arada bir suya şöyle bir dokunup günlük yiyeceklerini topluyorlar"...
Bu böyle hergün sürüp giderken, her gördüğünü anlatıp dururken ansızın yeni bir kalp krizi geçirir pencere yanındaki adam... duvar dibindeki düğmeye bassa doktoru çağırabilir ve belkide arkadaşı kurtulabilir. ama... ama yapmıyor işte.
şeytan karışıyor işe. arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek. bugüne kadar kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle de görecek ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür. ertesi gün duvar dibindekini yatağından pencere kenarındaki yatağa taşırlar. beklediği an gelmiştir artık. yattığı yerden pencereden dışarıya bakar... dışarıda kapkara bir duvar...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:40 PM   #9
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Her sabah bir ceylan uyanır Afrika'da. Kafasında tek bir düşünce vardır. En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek, yoksa aslana yem olacaktır.

Her sabah bir aslan uyanır Afrika'da. Kafasında tek bir düşünce vardır. En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek, yoksa açlıktan ölecektir.

İster aslan olun, ister ceylan olun hiç önemi yok... Yeterki güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerektiğini bilin. Hem de bir önceki günden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğini bilin.

Hayat adlı koşuyu ne kadar güzel anlatmış Afrika atasözü; "Bir önceki günden daha hızlı koşmak gerekmektedir."

Çünkü eğer aslansanız,

Ve en yavaş koşan ceylanı bir önceki gün yakalamışsanız ve bugün bir ceylan yakalamak niyetindeyseniz, Artık bilmelisiniz ki en yavaş ceylan sizden daha hızlıdır. O halde düne göre hızınızı arttırmak gerekmektedir.

Yok eğer ceylansanız,

Ve henüz aslana yem olmamışsanız, hızınızı düne göre arttırmalısınız. Çünkü sıra size gelmiş olabilir.

Yani...

Hayat koşusunda, devam edebilmenin tek şartı var...

"Dünden daha hızlı olabilmek..."

Bakın bakalım şimdi kendi kendinize...

Ondan, şundan, bundan değil "Dünden Hızlı"mısınız???
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:40 PM   #10
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1511
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle. -Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak. -Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,baloncu ona doğru dönerek: -Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti vedallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncununuzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:03 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.