Serdar Erdemir

[GooD aNd EvıL]

Tut ellerimi sevmeliyim seni
Uzat ellerini;
Kırık bir dal çınar gibi
Dalmalı gözlerim gözlerine
Merakla ufka bakar gibi...
Sevmeliyim seni;
Küçücük nazlı bir çocuk gibi
Haydi uzat ellerini;
Sevmeliyim seni
Yeniden hayata başlar gibi
Sen yokken üşüyorum;
Soyun gir koynuma
Teninin sıcaklığıyla ısıt beni
Okşamalı, öpmeliyim
Nefesini duymalıyım içimde
Doymalıyım bu gece sana
İçmeliyim seni kana, kana
Sevmeliyim seni
Delicesine suya kanar gibi...

Ne olur bırakma beni bana
Dayanamam asla yalnızlığa
Ciğerlerime çekmeliyim seni
Duman, duman cigaramla
Korkma sevgili;
Bırak kendini kollarıma
Sarmalıyım seni doya,doya
Sevmeliyim seni
Gökten kayan yıldız gibi
Sen; bende tarifsiz, teksin
Sensizlik ızdırap bana;
Senli günlerim, tütsülü bir rüya
Uyanmak içimden gelmiyor
Bitmesin istiyorum asla...
Uyanır korkusuyla;
Çırpınıyor yüreğim
Kıyıya vurmuş bir balık gibi...

Seviyorum seni;
Hava gibi, su gibi
Kül gibi, duman gibi
Kadeh,kadeh şarap gibi
Seviyorum seni; din gibi
Tutmalı ellerini ellerim
Dalmalı gözlerine gözlerim
Tütmeli bedeninde, bedenim
Dalga, dalga esen rüzgar gibi
Sevmeliyim seni
İbadet hissiyle;
Tanrı ya tapar gibi!
Ne olur sevdiğim,uzat ellerini
Uzat tetikte bir silah gibi
Vur beni
Vur ki bitsin acılarım
Meçhule akan bir nehir gibi
Sevmeliyim seni
Toprağa, koynuna girer gibi
Sevmeliyim seni gülce
Perde, perde Meryem’ce
Sevmeliyim seni mavice
Sevmeliyim seni özgürce

Yaşamalıyım seni delice!

[GooD aNd EvıL]

şu yokuşun sonundaki;
kagirden tek odalı evde otururdu
mutluydu:
hamal bir babanın oğluydu,
aynı kaderi paylaşıyordu;
...........................kendi çocuğu!

evine dönerken bir gece;
yokuşun başında/
itler dalıyor peşine...
kolu bacağı kanlar içinde/
kıvranırken ıslak zeminde;
hürriyetinden nasiplendiler
kana susamış itler...

biri hâlâ şah damarından besleniyor.!

ne zaman çıksam bu yokuşu;
alnımda ter burcu,burcu
korku sarıyor ruhumu
kuduz salyalı it sesleri/
geliyor kulaklarıma.
Seyit Ali'ye dalan itler
karanlık bir köşede;
yüreğimi kemiriyor...

zulamda;
babadan kalma Antep çakısı,
dudaklarımda;
yarım yamalak yöre şarkısı...

sigaramı yakıyorum yokuş başında/
tek nefeste çekiyorum:
ölü diyarı;
mezarlık önünden geçer gibi;
ıslık çalıyorum
-früt,früt
korku iliklerime değince;
şiir mırıldanıyorum

“Aradım bir ömür, arkadaşımı
Ölsem dikecek yok mezar taşımı'**

itler çepe çevre sarıyor her yanımı
alacaklar Seyit Ali gibi canımı...
akıtacaklar hiç yere mavi kanımı

bırakmasaydım diyiyorum
bırakmasaydım keşke;
altı patlar emaneti Kemal Töre'ye
o vakit;
kaptırmazdım paçayı/ bu it sürüsüne

**N.Fazıl 'Serseri'

[GooD aNd EvıL]

anne
ölüm bana çok yakın bu gece,
ölüm bana;
bir kurşun kadar yakın!
anne yalvarıyorum anne
çevir gözlerini üzerimden
göz yaşların anne;
tetik de kurşun gibi,
beni öldürüyorsun!

anne
ağlıyorsun her gece düşlerimde,
göz yaşların kâbus gibi/
yağıyor üstüme
ıslanıyorum anne
her sabah anne, her sabah
terler içinde ıpıslak;
çırılçıplak uyanıyorum.
titriyor,üşüyorum anne
kardelen gerçekliğiyle!

n'olur anne;
çok şey değil senden istediğim
şöyle içten bir gülsen yüzüme
düşlerimin en karanlık yerinde
yeniden doğarım anne,yeniden
kardelen heybetiyle aniden
gülümse,gülümse yüzüme anne
yoksa öldüreceksin beni.
beklemeden ecel saatimi!

28.05.2003

[GooD aNd EvıL]

şikâyetim var can gardaş!
şikâyetim var, anlayana...

dost sohbetlerinde
aşk mayası tutan ağızlar,
gel gör şimdi;
bozuk Türkçe’yle
küfür kokuyor gardaş...

sevda mevsiminde
yürek yakan ahu bakışlar,
gel gör şimdi;
sahte yüzlerde
eğri bakıyor gardaş...

cenk edilen topraklarda
yiğit varı duruşlar,
gel gör şimdi;
Ebu-Cehil gezen meydanlarda
pek sade duruyor gardaş...

beş vakit seccadede
Rab için eğilen başlar,
gel gör şimdi;
zillet kokan zevk hanelerde
nefse eğiliyor gardaş...

vatan uğruna siperlerde
şehit düşen canlar,
gel gör şimdi;
özden yitik gençliğe
sitem ediyor gardaş...

geleceğimiz diye baktığımız
el üstünde tutulan balalar,
gel gör şimdi;
ana ya, baba ya
gayrı kin güdüyor gardaş...

nasihat kârene mersiyeler düzen
meşeden oyma kara kalem,
gel gör şimdi;
edebiyat dan yoksun
beyitler yazıyor gardaş...

şikâyetim var can gardaş!
şikâyetim var, anlayana...

Ağustos 2005

[GooD aNd EvıL]

hep yalnızlık uğuldar,
sarhoş, nemli duvarlarında.
hazin bir türküdür bahar
kapı aralığında...
Eylül-i bir sancı yankılanır,
kül rengi sofam da...
ve yıllar yılı;
çaresiz bekleyiş
katran yeşili barakamın,
cam kenarında...

[GooD aNd EvıL]

defalarca;
konuştum kendisiyle
ses vermedi;
bir kez olsun bile...
hep öyle suskun
öylesine soğuk
gözlerinde tek doruk
bakıyordu saatlerce!
adını bilmediğim bu insan
başka bir dünya da gibi;
umurunda olmayacak
dünya yıkılmış, viran
çok sonradan fark ediverdim;
bu insan;
sağır, ama ve dilsiz
beş duyusundan yoksun
dokundum tenine
soğuk ve hissiz
taş gibi!
kımıldamadı yerinden…

[GooD aNd EvıL]

son treni de kaçırdım.
şimdi vasıtasız;
bir yolculuk var
bende bu gece
oyalamayın
tutmayın beni
tüm ısrarlar boşuna
gider;
ben deki bu ben
gider bir meçhule

hoşça kalın gidiyorum;
yorgun bir savaşçı
kaçak bir militan
yada
firarda bir mahkum gibi
silahsız bir gerilla gibi
hoşça kalın gidiyorum;
adını bilmediğim bir diyara
hoşça kalın, dostlarım;
hoşça kalın, dostça kalın
elveda…

elveda Elaziz'e
doymadığım günlere
koklamayı unuttuğum güllere
utangaç yarime
özgürlüğüme ve davama!
elveda, elveda
bu veda son veda
elveda…

09.01.02

[GooD aNd EvıL]

Uykusuzluk garip bir tutku bende,
Nöbetteyim her gece aynı saatlerde.
Mavice bir ölüm rakı kadehlerinde.!
Bu tek sigaram, son alışkanlık bende.

Gecenin ürkekliği şimdi ellerimde,
Eski bir tapınakta attım yerlere.
Duman,duman gözyaşları gözlerimde
Bu tek sigaram, son alışkanlık bende.

Yalnızlık yağmur gibi damla,damla içimde,
Isıttım ıslak yüreğimi kibrit alevinde.
Sigaramın dumanıyla tutuştu gece,
Bu son sigaram, kurşun gibi beynimde..


26.07.2001

[GooD aNd EvıL]

bu gece;
hiç bir şair, mısra bilmez dizmeye
gökten kayan, yıldızların seyrine...
bu gece;
akrep mıhlı yelkovan gölgesine;
saat on iki çeyrek;
uyku tutmadı yine,sabahladım
çay demledim, kahve yaptım
sigaramla yudumladım...
günün ilk ışıklarına dek
kitaplar okudum,şiir dinledim.
ne okuduklarımı anlayabildim
ne de dinlediklerimi...
yatağım soğudu bir kere;
ısıtamadım ısınamadım nafile.
ah.! be sevdiğim;
şimdi yanımda sen olmalıydın
yanımda sen...
başını göğsüme dayayıp
uyumalıydın sen...
sıcaklığını duymalıydım bütün gece;
dokunmalıydım çatalsı göğsüne...
sarmalıydım doyasıya
sarmalıydım özgürce...

ne vardı sanki çekip gidecek.?
ne vardı sevdiğim ne vardı...
tükendim artık ben;
ne yaparım şimdi sensiz/
nasıl yaşarım;
tek başına kimsesiz...
ah.! şu cumartesi yok mu;
şu cumartesi...
hani ilk defa takıştığımız
kavga ettiğimiz cumartesi.
dilim tutulsaydı da,seni kırmasaydım
şimdi öylesine pişmanım ki,
anlatamam
anlatamam sevdiğim,anlatamam...

kaç kez denedim intiharı;
beceremedim,öldüremedim işte
o cesareti bulamadım kendimde.
urganı boynuma geçirdim koptu,
alnıma silahı dayadım, kurşun yoktu.
yoktu sevdiğim, yoktu
beni öldürecek;
bu iflah olmaz,sensiz geceyi bitirecek/
talihim yoktu...
dayanamadım, tutamadım kendimi
gecenin karanlığında feryadım koptu
ne mi oldu; sorma
hiç kuru bir nara
kimse takmadı kafaya
inanır mısın anam bile duymadı!
babam duysa da,yerinden oynamadı...

kendimi toparlayamadım;
baktım uyuyacağım yok,
paltomu alıp dışarı çıktım.
o kış gecesinde;
sokaklar da yalnızdım...
yürüdüm karlı yollarda;
benimle birlikte gece yürüdü
kapınızın önünden;
kaç kez geçtim unuttum.!
ışıklar sönük,bahçe kapınız kilitli
o ne anlamsız bir histi...
yuvasında tir,tir titreyen yürek
duruyor muydu ne;
ben sensizlikten kahrolmuş/
buz kesmiş sokaklardayken
sen; yatağında kedersiz uyuyordun
kanıma dokundu sevdiğim;
kanıma dokundu...
nasıl böyle rahat uyuyordun
beni; hiç mi hiç düşünmüyordun
yorgun, bitkin uykusuzdum...
geri dönerken, sizin sokaktan
ezan sesi duydum...
sabah ezanı okunuyordu.
ve senin anlayacağın gülüm
sensiz yeni bir gün doğuyordu...

az önce duracak olan kalbim;
ürkerek atıyordu...
öylesine soğuktu ki;
sanki bedenim yoktu!
ruhum zaten sen giderken uçtu/
say ki kanatsız bir kuştu...

yarı uykulu;
el ele tutuşup ta konuştuğumuz
martıları ellerimizle doyurduğumuz
sahile yürüdüm...
buzdan bir taşa oturdum
cansız bir heykel gibi;
yakamozları seyre daldım
nerden bilebilirdim ki;
bu denli acı çekeceğimi,
kim bilir;
bu halimi görsen neler düşünürdün
bel ki deli derdin --bilirsin değilim
ya da sarhoş -- ama içmedim

garip bir duygu işte;
çocukluğumdan bu yana
ilk defa hıçkıra,hıçkıra ağlıyordum
göz yaşlarım;
yanaklarımdan akıp donuyordu
birer çiğ tanesini andırıyordu...
hava soğuktu,kimseler yoktu
aslını istersen sevdiğim
bu en büyük suçtu.
çünkü; yalnızlık
sadece Allah' a mahsustu!

suç cezasız kalır mıydı.?
kalmaz elbet, kalmadı da.!

(İstanbul-Temmuz 2006)

[GooD aNd EvıL]

havalar kirli,havalar kapalı
muson akşamı
yakışmıyor bu dağ,bu kısrak
bu kente kimliksiz durmak
bu nedenledir;
hep bu alıp başını gitme telaşı
bu yılgın
bu baygın hasret sağanağı
yakışmıyor işte
bu kent de sevdasız,yalnız
davasız yaşamak
bu nedenledir;
hep bu sıkıp alnına,gitme sancısı
bu bıçak sırtı
veda havası
bu nedenledir;
dost-doğru yürümek
sarhoş ikindisi
gölgelerle dövüşmek
ve yağmur sonrası
çırılçıplak
bir sokak yosmasının gözlerine
tebessüm pozu vermek
ve suçtur aslında
suçtur
şiir diye
her gece esrar gibi
hasret çekmek
veba tutkunu evhamıyla
yarı aksak,ıslak-ıslak
tepeden tırnağa titremek
suçtur bilirim
suçtur
bir yosmayla
iki yabancı iz düşümünde
tek beden
bütün bir gece sevişmek
gönül vermek
ve hatta sevmek
suçtur bilirim
suçtur
aşk nöbetinde terlemek
ağustos sıcağı
gölgesiz
beton bir zeminde can vermek

bu nedenledir;
hep bu yüksünmeden
alıp başını gitme telaşı
bu suçluluk takıntısı
suçtur bilirim
suçtur
yağmur sonrası
kuyu dibine iç dökmek
her seferinde
ajıtasyon tükürmek!

ana son!
anason mayası içmek
içince
her gördüğünü dost bilmek
ana son!
anason diye
kan tükürmek
kansızlara yenilmek
suçtur bilirim
suçtur
sözünden dönmek
söz sana, söz ana!

12/Şubat/2007