![]() |
![]() |
#221 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kırda Karanlık
Kırda metalsi bir uçurum kalınlığında Hiçkimselerin geçmediği sesi Orda burda yaşlı ışınlar. Ötede az Bir korkuluk; ölümün kırçıl çiçeği Saklı bir seyircini resim kalışındaki leke Her evin bahçesinde bir lamba yanıyor sanki. Gündüzler kimi yerde gecedir artık Bakışım kumdan şimdi Önce yaşlı ışınlar, sonra sonra karanlık Avuçlarımı yüzüme kapatıyorum Ben kapatır kapatmaz Evet, biliyorum, iki kere karanlık. Kaynak: Kirli Ağustos |
![]() |
![]() |
![]() |
#222 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kısa Bir Not: KONAKTA SON GÜN VE...
Ve yıllarca sonra kadının ölüsünü Bir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden. O gece konağın bütün lambalarını yaktım Elimde bir içki şişesiyle ben Sanki bir insan şehrayini vardı da, ben Gecesiz bir sarışındım Gecesiz bir sarışındım ve işte Bütün kapıları açtım kapadım Kırdım parçaladım elime ne geçtiyse Biblolar mı olur, yağlıboya tablolar mı, kristal takımlar mı Elime ne geçtiyse Açtım pencereleri dışarı attım. Durmadan atıyordum, eşyalar bitmiyordu ki hiç Eşyalar bitmedikçe öfkeyle içiyordum Ve kinle İniltiler duyuyordum aşağıdan yukarıdan Ve bağrışmalar Ve çığlıklar duyuyordum bir de Tanıdığım artık ve bildiğim iyice Acayip hayvan seslerine benzeyen - Konak ki bir şimşekti de, elle düzeltilmişti sanki bir yağmur öncesinde - Uşaklar evlatlıklar birbirine giriyordu Birbirlerinden çıkıyordular Aralarına karıştım Boşaldım boşaldım boşaldım Ve bilirdim, biliyordum, süresiz bir sarışındım Başkalarını da çağırdım daha sonra Ve karşıladım. Oramla karşıladım, en çok oramla Kapıda karşıladım, düşümde karşıladım Bir sürü adamlar geldi,o bir sürü adamla bir sürü kadınlar Nerde kim varsa işte bir bir geliyordular Mutsuzlar, umutsuzlar, uyumsuzlar Ellerinde paketlerle geliyordular - neler yoktu ki - İçkiler, çiçekler, pastalar Küçük küçük paketler, büyük büyük kutular. (Ah, ne de çok şeyleri vardır da, nasıl Hep böyle yerinde harcar bu kentsoylular.) Giysiler giysiler gene giysiler Fiyonklar, boncuklar, payetler Değerli - değersiz, sahici - yalancı Türlü türlü iğneler, yüzükler ve kolyeler Önce hep nasılsınızlar, lütfenler, oturmaz mısınızlar Denenmiş iç geçirmeler, gizliden bakışmalar Ve yaldızlı cümleler Bu pazar ne yaptınız? Hangi pavyonda? Sahi mi? İğreti kahkahalar, ucuzundan gülmeler Bacak bacak üstüne atmalar, yerlere uzanmalar Sigaralar içkiler Sonra gene içkiler, hiç bitmeyen içkiler Ve dudaklar ve gözler, ince uzun boyunlar Memeler, kalçalar, kıçlar, falluslar Ve yavaştan seviciler, ****ler Poz kesen jigololar. (Nasıl da vaktini bilirler her şeyin Ve vaktinde girişirler herşeye bu kent soylular.) Sabaha karşı duruldu her şey Gidenler, gelenler, yeniden gidip gelenler Duruldu konak Denizanaları gibi açıldı kapandı Sızanlar mı dersiniz, uyuyup kalanlar mı - Elle düzeltilmiş bir yağmur sonrası mı acaba - Bir ara yağma edildiydibütün kamçılar Ne kalmışsa kırıp dökmediğim Fırlatıp atmadığım Yağma edildiydi gümüş şamdanlar Saatler, konsollar, sehpalar Perdeler, avizeler, halılar. (Bilmezsiniz siz, bilemezsiniz Görseniz nasıl ince Nasıl da kibardırlar bu kentsoylular.) Kanadı kanadı kanadı o gece bütün konak Görkemli bir Kadın kaburgasını andıran konak Bahçede acı acı bağıran tavuskuşları. (Kim ne derse desin iyi bilirler kovulmayı da Azıcık sırıtırlar, azıcık da şakaya filan alırlar Ve usuldan ve bozmadan hiç durumlarını Çıkarlar kırıtaraktan dışarı Yalanla avunurlar, yalanla korunurlar Bilmezler utanmayı hiç bu kokuşmuş kentsoylular.) Yaktım konağı da o gece Bir daha, bir daha yaktım Yüzlerce, yüzbinlerce yaktım hiç usanmadan Aklımda bunlar kaldı sadece. Soluksuz sessiz Gölgesiz devinimsiz Bir Ruhi Bey olarak Ruhi Beysiz Kentin içine kadar sokuldum. Ağzımın içi zehir gibiydi Tuttum bir sigarayaktım Kravatımı düzelttim Ayakkabılarımı sildim Ve sordum: - Ben Ruhi Bey nasılım - Sahi siz nasılsınız Ruhi Bey - İyiyim iyiyim. |
![]() |
![]() |
![]() |
#223 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kirli Ağustos
O da var olanın ağır ağır yokluğu Şurda bir gündüz kımıldamakta Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri Gibi bir gündüz Kalın kabuklarını kaldırır doğa. Düşer bir balıkçının tersi olan şey Kirli ağustos! beni ordan oraya götüren eşya Aklımda üç beş otel ya kalır Ya kalmaz üç beş otel aklımda O da değil bir otelin kendisi Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi Bir de kahverengi alevlerden yapılma. Başka değil, yokluğu görmek için Kirli ağustos! gözkapaklarımı da yaktım sonunda. Kaynak: Kirli Ağustos |
![]() |
![]() |
![]() |
#224 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kokmayı Paylaştım
Gül renginde basıyordum yere. Kaçırdım gözden Küçük serüvenini su kuşunun Bana kendini sundu sazlıkların arasından ve kendini okşadı, Biraz da abartaraktan, gördüm bir ara Köprüyü de gördüm, tarihle işledi beni ve yaklaştırdı Orada bulunmayanların tarihini bana Kokmayı paylaştım kır çiçekleriyle Ve şaşırtıcı olmayı Ve biçimlendirici bir de. Portakal ağaçları, portakal ağaçları! Unutur muyum hiç Ellerim de sizsiniz, ellerim de. Kaynak: Şairin Seyir Defteri |
![]() |
![]() |
![]() |
#225 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Konyak
Bugün pazar eve kırmızılar taşıyorum Amcamı arıyorum duvara bakıyor amcam Duvarda ne var, ben de bakıyorum Komşuları çağırıyorum onlar da bakıyor Çağırsam önüne gelen duvara bakacak. Sanki hiç biriniz duvar görmedik En sevimli cinayetleri işliyorum Çiviler çakıyorum, bir sivrilik uyumunda çiviler Kutular, evler, gömlekler asıyorum üstüne Asıyorum, asıyorum, asıyorum Aşkın, amcamın, mavinin önünde. Duvara bakıyorum duvarı çoğaltıyorum böylece O da bana bakıyor, ben de ne var Su götürmez bir gurültüyle Gelin olmuş bir kadın tuhaflığıyla Size anlatamam güneşi durdurarak. Bu kaç kapılı bir konyak? Kaynak: Petrol |
![]() |
![]() |
![]() |
#226 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Koro Başı
Daha bir süre böyle Silahlar eleştirecek sizi belki de İşte siz toplayıp susacaksınız içinizdeki ölüleri Bakmadan geçeceksiniz o duvar diplerine Gözleriniz olacak, yüzünüz, elleriniz Ne korku, ne kin, ne de yenilme Ve asıl günleriniz olacak, günleriniz Duyup da bilmediğiniz, bilip de tatmadığınız Dünyanın tekdüzenli renginde. |
![]() |
![]() |
![]() |
#227 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kürk Tamircisi Yorgo ve Küçük Bir Olay
Tepebaşı'ndan Pera'ya girerken Küçük bir alandan geçeceksiniz Geçmeyin Sağda ufak bir dükkan vardır, benimdir Kapının üstünde KÜRK TAMİRCİSİ YORGO yazılıdır İyi havalarda kapısı açıktır İçersi biraz loştur Loş olsun, ben severim, böylesi daha güzeldir Ben, karım, bir de anjel Biz üçümüz kürk kaplarız, kürk dikeriz Anjel elimizde büyümüştür, iyi kızdır Hemen hemen hiç konuşmayız - içersi biraz loştur - Yoktur ki ne konuşsak yıllarca konuşmuşuz. Ama baksak ki birbirimize arada - Yorulunca işten bakarız da - Sanki herkes yeni bir haber getirmiş gibidir Öyledir öyledir Yüzlerimiz ona göre kesilmiş Ona göre biçilmiştir Çünkü insan yalnızken katettiği yollardan Ne zaman geri dönse yeni bir haber getirir - Doğrusu kentlerden kentlere mektuplar da böyle sessiz gider Ve dışardan biri geçse gözlerimiz ona dikilir Çok görmüşümdür iş hanlarındaki terziler Kapıları açık terziler de böyledir Biri merdivenleri çıkmayagörsün O çıraklar kalfalar yok mu Dişlerinde iğneler, iplikler Başlarını kaldırıp Hepsi birden göz kulak kesilirler. Her neyse Biz karı koca masada çalışırız Anjel yerde çalışır Nedense hoşlanır bundan, yerde çalışır Biraz da açık saçık giyinir - söylerim, dinlemez - Kürkleri bacaklarının arasına sıkıştırır Kızarsa donunu filan gösterir - söylerim, dinlemez - Yeni evlidir, kocası burada yoktur. Ruhi Bey derler bir adam vardır Ne bileyim işte, böyle bir adam vardır Cin gibidir, nereden geldiği bilinmez Dükkanın önünde durur Tam şurada dikilir Git dersin gitmez Bu kez de Anjel'e dönerim Anjel, derim, bak kızım Anjel - Söylerim, dinlemez - Yeni evlisin, kocan ne der - Hiçbir şey demez Yeğeni vardır bir de Anjel'in Şu karşıki dükkanda çalışır On altı yaşlarında, çocuk Bir gün yakaladığı gibi Ruhi Beyi Tuttuğu gibi yakasından Gerisini sormayın daha iyi - Çünkü ben böyle şeyleri pek sevmem - Hep birden karakolluk olduk Bu olaydan tanırım işte Ruhi Beyi. Gene mi Evet, geliyor Seyrek de olsa geliyor Bakıyor bakıyor bakıyor yalnız Anjel desen öyle Bacaklarını dikmiş oturur Aldırdığı bile yok Ruhi Bey de artık fazla kalmıyor. |
![]() |
![]() |
![]() |
#228 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Masa Da Masaymış Ha
Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kâseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açlığını koydu. Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu. Kaynak: İlk Şiirlerinden |
![]() |
![]() |
![]() |
#229 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Meduza
Derin, sessiz, iyi böylece Güz, ölülerini bırakan kuşlar Yer kalmadı acıya ülkemizde Derin, sessiz, iyi böylece Gün ortası alacakaranlık bakışlar. Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün meduzalar Asar söylediklerimizi çeker gideriz Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz Kıyısında camların bozbulanık rakılar. Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla Yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer Sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler. Kaynak: Yerçekimli Karanfil - 1957 |
![]() |
![]() |
![]() |
#230 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12102
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Mendilimde Kan Sesleri
Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı ıssızlıktır Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi. Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden Dirseğin iskemleye dayalı - Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben - Cigara paketinde yazılar resimler Resimler: cezaevleri Resimler: özlem Resimler: eskidenleri Ve bir kaşın yukarı kalkık Sevmen acele Dostluğun çabuk Bakıyorum da şimdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde. Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi Biz eskiden seninle istasyonları dolaşırdık bir bir O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar Nazilli kokardı Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen Kadının ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi Çocuklar doğururdu Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abi Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır Diyeceğim şu ki Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse Çocuklar, kadınlar, erkekler Trenler tıklım tıklım Trenler cepheye giden trenler gibi İşçiler Almanya yolcusu işçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısa işte o kadar. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|