![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK
gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı ne varsa uçurumlar eşiğinde hüzünlerle yalpalayan ne varsa gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine birşeyler anlatmak istiyor hayat ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına gün batıyor gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım unutuyorum sevgilim suretini durgunluğun "niçin" di unutuyorum gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma umurumda değil ne yağmur ne ayaz ne de kerpiç kokusu havada unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim geciken sabahlara koşuyor kuşlar gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KENDİNE BENİM İÇİN BİR GÜL VER
sensizlikle flört etmeyi sen değil sensizlik bilir sesi ses/sensizliği sensizlik bilir korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin ellerinden tuk! çok ağrımış kendinin, siyah ve ayaz kendinin hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver... * bak, palandöken dağlarında karlar erimiş teknelerde kol kola bahar sulara inmiş dağlar için, sular için bana bir gül ver bir gül ver söküldüğüm günler için -ve önce kendinin ellerinden tut!- * kendimin ellerinden tutunca içimden nehirler gibi akmak geliyor yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor geberesiye içip salaş meyhanelerde buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor tutunca kendimin ellerinden pusulasız gemilerde yatmak yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden ömrümün içinden akmak geliyor... * sessizlik sensizliği ezbere bilir sensizlik her şeyi bilir... korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin ellerinden tut! sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin ellerinden; bak, yıllarım sırılsıklam yağmurlar giymiş günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş dağlar için, sular için bana bir gül ver avuttuğum düşler için bana bir gül ver bir gül pusulasız gemiler, sökülmüş günler için... * ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım sen kendinin ellerinden tut ve kendine benim
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KONUŞSAM SESSİZLİK SUSSAM AYRILIK
resmin rehindir gurbetimde gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana... ve akşam, bir kez daha saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara “bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır” çekmiyorsun! akarsuları imrendiren yüzün de sabahçı kahveler de biliyor görüşmeyeli yorgunum yıkık kentler kanadı sevinçlerimle görüşmeyeli ya sen nasılsın adım, adresim durur mu defterinde? şimdi siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim beynimde iklimsiz papatyalar ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum konuşsam: sessizlik/gitsem: ayrılık sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara gurbetini rehnetme özlemimde…
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KURTULAMAZSIN
önce sesini sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında bu kent de tükürdü aşklarına kal orada! artık hiçbir şeyden kurtulamazsın ıslanmışsın bir kere oğlum yaş gününde kuruyamazsın..
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KUŞLARIM VURULDU
kuşlar mıydı, ben miydim ölen gerçekten bozgunum her sabah yeni bir kuşu yitirmekten… kuşlarım vuruldu kurak bir nehirle kaldım alacakaranlıkta bu yetim şarkısıyla döndüm dolaştım kendime vardım dağlarım kurşunlandı, ayazlarda yıkandım kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım... kuşlarım vuruldu, ömrüm paslandı, yiten yılları andım ki rüzgârlar kadar çok karşılandım çok uğurlandım hızla dökerken yapraklarını kalbim gidip bir şarkının notasında saklandım ama kuşlarım… kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım... kuşlarım vuruldu, kalbim dağlandı, o ah aşklara yandım yas tutan bir dünyanın kalabalığında gelenler gittiler gölgemle kaldım çek git yolumdan kalbim artık uslandım
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() KİRALIK KEDER
dicle kadar kurudum ne sustum ne konuştum çöplükte bir gül gibi böyledir savruluşlar ben yaktım yangınımı ben inledim, ben izledim ölüm, seni gözledim ömrümde çırpınışlar şimdi kim anlar beni soğuk hayat, soğuk duvar sıcak birşey özledim kalmadı başlangıçlar kalmadı başlangıçlar…
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() NEYİ ANLATIYORUM BEN BİR OZAN ÇIRAĞI BİLE..
şimdi öfkemde dolandı gün allı-mor neydi az önce o zifiri karanlık ağarmadan ortalık selam civan dost bozkır mı uyanan güne dönmüş çorak toprak seslerle hele yokla kendini bahçesi olurmuş acılar ülkesinin tomurcuksuz, çiçeksiz çocukları oyuncaksız, şekersiz önceleri böyle değildi insan bir ala geyik seker ormanda mağrur, atik acılar yürür insanlarla yollarda insan, ilkyaza vuran öfkeye gül sunan doğruya dost, eğriye düşman sevda olmalı karanın karanlığında pusatsızı sevda olmalı bir uçtan bir uca ağlamak sız ve haber haber olmalı ölümün sesi toktur çocuklar duymamalı bak civan dost mevzilinmiş acı bilenir toprağın avuçlarında birşeyler demelisin artık neyi anlatır duvaklı güzellikler neyi anlatıyorum ben bir ozan çırağı bile olamazken
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() NOTALARI KURŞUNLANMIŞ BİR ŞARKIDIR YALNIZLIK
“le bruyere, bir yerlerde, ‘yalnız olmamak gibi büyük bir mutsuzluk!’ der. kendi kendilerine katlanamamaktan korkarak kalabalıkta kendilerini unutmaya koşanları uyandırmak ister sanki. bir başka bilge, yanılmıyorsam pascal da, ‘neredeyse bütün dertler odamızda kalmayı bilmememizden geliyor başımıza’ der; böylece, içekapanış hücresinde, mutluluğu devinmede, bir de yüzyılımızın deyimiyle kardeşcil diye adlandırılabileceğimiz bir fuhuşta arayanları getirir usumuza.” -Baudelaire- yalnızlığın atlası: I hayat, çarpar ya ağırlığını camlarına evlerin, ışıklara aldanmayın, evler de yalnızlıktır, evler de... siz çekersiniz gece büyür, gece çeker de bazen siz küçülürsünüz; ******* yalnızlıktır... yalnızlığın tablosunu çizer ufukta biri, atlasını yalnızlığın uzak sularda bir gemici; birileri sınırlar koyar, haritalar basar biri; oysa harita basan bütün matbaalar suçlu, bütün silgiler yalancıdır haritalar yalnızlıktır... kaç bin ışık yıl uzağız belki de en uygar gezegene... ay tutulur- sa ay orda bir yalnızlıktır yalnızlıktır emzirdiğimiz göz göre göre... II yerkürenin son jesti insanın dehşet yalnızlığı olacak. biz yine de çiçekleri sulamayı unutmayalım, ama yalnızlığımız çiçeklere de kalmayacak... bu gezegen her gün milyonlarca ton ağırlaşıyor; her gün aşksız, azıksız azalıyoruz... azalıyoruz, çoğalıyoruz: ikisini birlikte tartsak azlığımız çok gelecek. yerkürenin son jesti insanın dehşet yalnızlığı olacak! bunu bilmek için kutsal kitaplara gerek yok; işte hiç de kutsanmayan bir kitap bile bunu söylüyorsa, inanın, yalnızlığımız kitaplara da sığmayacak... III bir ölüdenizdir yalnızlık... bir çınarın upuzun gölgesidir çınar boylu yalnızlık; atlasına akbabalar, haramiler tüner de kendi olmakta diretir yine... IV her insanda birden doğan, ama can çekişip ölemeyen yalnızlık. herkes bir evrede anlar bunu; kimileri de menapozlarda, antropozlarda, bir gözaltında, uzun bir yolculukta ya da. dal değil, köktür yalnızlık; kurumuş olmalıdır ve bir daha yeşermez... V okyanuslar analarıdır denizlerin; gökyüzünün anası yok: gökyüzü yalnızlıktır. kurt dağında, kuzu sürüsünde, çoban kavalında yalnız. kalabalık, kabarık verirsin kavgalarını; bin yumruğun tek olup göğe doğrulduğu günlerde de, akşam, dönerken evine ekmeğin kadarsın... yazıyorsan duyarlığınla yalnızsın kendi derininde; duyarlığınla: suya yazılan sözlerle... en az yalnızlık çeken şairlerdir yine de; bölüşürler seslerini birlerle, ikilerle, beşlerle, ama beşlerle... VI o, sevgiyi kendi için istiyor; sevgisiyle yalnız. onu değil, ben sevgimi seviyorum, sevgimle yalnız... yalnızlığı deşiyorum: yapayalnız, yapayalnız! sonra bölüyor, bölüşüyor, topluyor, çarpıyor ve çıkarıp giysilerimizi birer birer sevişiyoruz; susup kalıyoruz belki, çekip gidiyoruz. geride kalanın adını yalnızlık koymaktan hep ürküyoruz... işte kadınlar da, erkekler de doymaz uzuvlarıyla birer yalnızlıktır... doğasının insana ihanetidir yalnızlık; özünde yaşamın da, ölümün de birer ihanet olduğunu kavradığımızda sorun yok... VII tek kişilik kalabalıktır aşk. aşk tek kişiliktir; ikinci kişiye bilet yoktur. kendinin yayasıdır aşkta ikinci kişi, kendinin mayası; herkes kendi sevgisini sever... aşk nedir incil’e göre? nedir tevrat’a, zebur’a, kur’ân’a göre? bu kitaplardaki aşklar, küfürler neyin rengine göre? insandır, insan aslolan: insana göre! bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde gitmek bir yalnızlıktır. bütün gitmeler yalnızlıktır. kalmaya göre... VIII sevginin ve cesaretin cesetleriyle günler ağır ve kirli, tortusunu bırakırken ömrümüze; günler, düşlerimize, özlemlerimize... uzaklığın şakağında kaç namlu kim bilir yakın olmasın diye? sonra biz, burada uçurumlara teslim gençliğimizle... IX en rezil parayla insan arasındaki yalnızlıktır; hiçbir inanç, hiçbir ideoloji, hiçbir aşk, hiçbir kitap bu yalnızlığın kurallarını bozamıyor. bu da bir yalnızlıktır... X “yalnızlık bir yağmura benzer...” yağmurdan önce biz, bütün çılgınlıkları bir bir bölüştük. bir bir türküleri, telaşlı koşuşları; silahları, tabuları, ayrılıkları; çoğaltıp yalnızlığımızı feodal tekkelerde, ellerimizin üzerinde bir el bile yokken bölüştük vuruşları. sonrası geceydi ve yalnızdık: çoğalttık susuşları... yağmura yakalandığımız gece- ye çarptık; geceye hiçbir şey olmadı, ama biz paramparçaydık! ve hayat gaspetti o vakur duruşları... XI hâlâ dağların üstünde, zambakların içinde işte şu hayat; destan ve yalnız hayat! yalnızlığa halay halay ellerim; kırılası, kırılası ellerim! benim ellerim, yuh ellerim, şair ellerim... kalemini silahıyla koruyan, kalemi de, silahı da yalnız ellerim; “yalnızlık bir yağmura benzer” yağmurlarda sırılsıklam ellerim... XII daha birileri bir yerlerde yaralardan söz ediyor; sonra binlerce ses o bir sesin üstüne, belki de yüzbinlerce... ama kime anlatılır ki yara, orada yara olarak yalnız. yarayı anlatan, anlatırken; yara ise yara olarak yalnız destan ve yalnızdır hayat kırılası ellerim herkes kendine göre bir yalnızlıktır... XIII iyi ki doğmadınız hiç doğmayanlar ya da doğması olasılık kalanlar. doğarken biz de spermdeki olasılık kadardık; o olasılıkla doğmak veya doğmamak üzere yalnızdık. şimdi de yaşamak ve ölmek hâlâ bir olasılıktır. her mengenede, kederde en çok da yaşamak bir olasılıktır. sevişmek ey, yaşamak bir olasılıktır! XIV yalnızlığı sevişirken eksiltiyor, eskitiyor ve eskiyoruz... seviştiğim gece emzirdiğim gecedir. özümü katarım ona; geceyi kanatırım, gece beni kanatır... geceyi kanatırız, gece bizi kanatır. ******* insanlığımız insanlığımız yalnızlıktır... XV giderek insanlaşıyor, uygarlaşıyor ve insansızlaşıyoruz... “görgü tanıklarının ifadelerine göre” dağınık yüzü günlerin ter ve keder içinde; zanlıları her sabah o resmi geçitlerde... işte hayatlarımız intiharların ve cesaretlerin sustuğu yerde; hayatlarımız diğer hayatların da cesetleriyle... hayatlarımızda kimselerin bilmediği yalnızlıklar; ama kimseler bilse de, bilmese de yalnızlık var ey bütün yalnızlıklar! XVI şimdi travestiler kalçalarında ve slikon göğüslerinde biriken yorgunlukla dante’nin “ilahi komedya”sını konuşuyorler sperm kokan duvarlarla... o yırtık, yamalı ve yaralı sevgilerden, o kaypak sevgililerden, servetlerden geride hep namuslu bir ******m oldu benim de; tünediler yalnızlığıma hüzünlü bir yüzle o *******de... sonra günlerin de üzerinde bir hayat; sürgit yoğunlukların, yorgunlukların, öfkelerin üstünde... XVII şimdi güzel bir deniz karşımda; korkunç çırpıntılı, dehşetli mavi bir deniz tutmuş da bir ucundan b(akıyor) uzaklara... uzak, uzaklığında ben kendi yakınlığımda yalnızım ortalarda olsam da ortalı yalnızlıktır... XVIII böyle yakın uzaklıklarda hep yalnızlıklar ve “yalnız değiliz” derken de yalnız! işte cesetler ve cesaretler içinde aynadaki suretimi tuzla buz ediyorum; keder ırmakları akıyor ortasından... birden bir kırlangıç sürüsü kanat çırpıyor uzaklara; yollara ve yolculara bakıyorum da, şarkıların kırık dökük notaları saçılmış sokaklara. herkes kendine göre bir şarkıyı tutturmuş yangınlar ortasında! /yangınlar ortasında: notaları kurşunlanmış bir şarkıdır yalnızlık.../
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() PERVARİLİ BULUTLAR
tenini sınar bir ustura ince ince sızar kan bir tren sisleri yara yara geceyi çizer raylara bir adam, kapılmış da pervarili bir buluta gider kendi kendine, kendi kentine adamı orada unutmuşlar... üşütürken ömrümüz rengini paslı yalnızlıklarda kime baksam yanlış hayatlarda hep alabora sana baksam bir malatya kaysısı gibi unutulmuş dalında her vagon bir trene kapılmak rüyasında vagonları orada unutmuşlar... her sevda yanılgıda, her menzil bir ıskarta herkes bir yer açmış kendi uçurumuna yaşanır mı böyle şekilsiz, böyle kimsesiz, sessiz böyle limansız, böyle imlâsız, yârsız sevgiyi sularda unutmuşlar... biz yenildik... daha çok yenecekler mağlup olmak artık soyluluğumuz pervarili bulutlar bunu bilmeyecekler böyle pusatsız, böyle şarkısız, sazsız beni burada unutmuşlar... acımamışlar... hiç acımamışlar ne bulut bırakmışlar ne çocuk ne bahar bırakmışlar ne de yolculuk bunu bildikçe üstlendim cinnetimi zulmü yurdumda unutmuşlar... sen şimdi buruşmuş ayrılıklarda şimdi lime lime yoksulluklarda kalbindeki güllerin tozunu alıyorsun sen başın dimdik geçerken acılardan sabrın dağlarını parçalıyorsun seni orada unutmuşlar... bizi ter içinde ayrılıklarda, bizi düzenbaz şarkılarda bizi günlerin çökmüş avurtlarında, sökülmüş uykularda trenler sisleri yara yara geceyi çizerken raylara ilkyazların kapısında bizi kar boranlarda unutmuşlar... unutmuşlar... böyle limansız, böyle imlâsız, yârsız böyle zulasız, böyle şarkısız, sazsız seni orada... beni burada öyle hasret bir dokunuşa unutmuşlar... unutmuşlar... bu şehirlerin rezil uğultusunda biz yenildik...daha çok yenecekler mağlup olmak artık soyluluğumuz pervarili bulutlar bunu bilmeyecekler pervarili bulutlar bunu bilmeyecekler...
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57914
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() PUSUDA YALNIZLIK
karaca dağ yamaçlarında kardelen çiçekleri her bahar umuda rengini verir ve her bahar Dicle’de ak köpüklere üşüşür papatyalar Siverek düzü hayata vurgun yürekli yiğitleri ve sabahın eteklerinde ter taneleriyle "memleketimdir benim" orada tüfekler yağlanır kerpiç damlarda türkü kaçak tütün kaçak kaçak çay buğulanır şavkı vurur mağlara ve korku ve umut ve can pusuda pusuda yalnızlık karaca dağ, önü diyarbekir’dir ben hüznü avuçlarken ora mahpuslarında bulutlarla yalpalayan rüzgarları resmedip bakıp bakıp iç çekerdim doruklarına karaca dağ, patikalarında ceylan ölüleri ve bakır renkli göğüslerimizde görkemli güneşiyle sabıra tutunan sevdaların gönüllü erleriydik ve yollarımızda ayaklarımıza batıp çıkan devedikenleri özlemler biraz uzak biraz diri bekleyişlerde alçalıp yükselirken köpük köpük yalnızlık
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|