www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 05-02-2006, 09:21 PM   #31
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Son Bahar

~~ Son Bahar ~~

Sonbaharın sarı kahverengi yaprakları
Dökülmekte bak...
Havada rüzgar var
Akşam olmakta turuncu kızıl
Ağır ağır, bak...
Bu sonbaharlar bana seni hatırlatır.
Eylül hançer
Ekim keder
Kasım hepsinden de beter.
Nerde ve kiminlesin bilmem ama;
Her sonbahar mevsiminde selam olsun sana...
Senli günlerden kalan anılar da yeter bana.
Irmak bakışlı
Sevgi kokuşlu
Hüzün yokuşlu güzel dostum, sevgilim;
Soğuk dudaklar incitmesin tenini,
Yabancı nefesler soldurmasın güzelliğini,
Ey bırakıp ta giden sevgili....
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:23 PM   #32
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan MeleĞİm





MELEĞİM

GÖZLERIM DE BURAM BURAM
BIR TÜTEN VAR O SENMISIN?
O TÜTENI CAN EVIMDE
BIR TUTAN VAR O SENMISIN?

YOLA ÇIKSAM GÜNE DOGRU
BASIM DÜSER ÖNE DOGRU
GÖZLERIMI SANA DOGRU
BIR ITEN VAR O SENMISIN?

BIR DEGERSIN BILINECEK
ARAYIPTA BULUNUCAK
UGRUNA HEP ÖLÜNECEK
BIR GÜZEL VAR O SENMISIN?

GIRIP ÇIKTIN FALLARIMA
ÇIKIP GIRDIN YOLLARIMA
GÜNLERIMI YILLARIMA
BIR SATAN VAR O SENMISIN?
O Senmisin Meleğim.........
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:27 PM   #33
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan DoĞum GÜnÜn Kutlu Olsun

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

Bugün senin doğduğun gün
Ellerimi uzatsam sana dokunamam
Sarılıp sana boynundan koklayamam
Çaresiz bir bekleyiş var içimde
Düşüncelerimden seni atamam
Ben bir şey yapmadım dersin biliyorum
İnan bitanem seni yürekten seviyorum
Buna neden arama seni sevdiklerime benzetiyorum
İçimde bir damla sen taşıyorum
Gözlerimden baktığım her yerde sen görüyorum
İçimde bir ışık yüreğimde atan cansın
Sevgilim sen bu bedende yaşayansın
Bugün senin doğum günün kutlu olsun
Sevdiklerin yanında mutluluk senin olsun
Yeni yaşını görmek sevdiklerinle sana nasip olsun
Dileklerin umutların sevgiye dair ne varsa
Bir yıl içinde gerçek olsun
Bebeğim yanında değilim biliyorum
Ama sen inanmasan da seni senden çok seviyorum
Yeni yaşını taaa uzak diyarlardan
Ege kokulu öpücüklerle kutluyorum
Doğum günün kutlu olsun bebeğim...
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:30 PM   #34
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Sadece Seni






yırtılmış yağmur bulutları uyanıp
yerlere kusarken içlerindeki buğuyu
yıkayıp tozunu alırken havanın
uzakta gökkuşağı gerili teller gibi dururken
ben ne görürüm bilir misin
sadece senin yüzünü
*
pırını pırtısını toplayıp gidince gece
sularda yıkanan güneş gövdesini denizin üstünde yükseltirken
martı çığlıkları denizde dalgalar yaratınca
denizde zıplayınca yaramaz balıklar
ben ne görüyorum bilir misin
sadece senin yüzünü
*
sokaklarda ayak sesleri uyumaya gidince
yontulmamış dolunay dağların ardından yollara çıkınca
yıldızların titremesi asılınca sonsuz boşluğa
ışıklar evlerin pervazlarından dışarı taşınca
ben ne görürüm bilir misin
sadece senin yüzünü
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:32 PM   #35
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Her Şey İçin Teşekkürler



Kalemi kırdım sayfaları yaktım
Hüzün şarkıları söylemiyorum artık
Şiirlerim ağlamıyor artık hıçkırarak
Karanlıklarda yaşamıyorum artık
Sabahı bekler oldum herkes gibi
Son içkimi dün içtim senden önceydi
Son küfürümü ettim yalnızlığa asice
Rüyalarım artık kabus olmaktan çıktı
Herkes gibi bende seviyorum çılgınca
Yaşamak güzelmiş yeni anladım
Hele birde aşıksan dahada güzel
Birde sana aşık olmak varya harika
Önceleri sarhoştum tek dostum kadehimdi
Kalemimden dahi gözyaşı akardı
Şiirlerim intihar edercesine isyan doluydu
Küsmüştüm hayata ve hayatta olanlara
Kuşlara,insanlara,çiçeklere ve herşeye
En çokta el ele gezen aşıklara kızardım
Sanki bana nispet sevişirlerdi ulu orta
Artık anlıyorum onlardaki heyecanı ve aşkı
Bende onlar gibi heyecan ve aşk doluyum
Beni yeniden yaşama bağladığın için bu şiir
Teşekkürler sevgililerin en güzeli olan sana
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:33 PM   #36
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Özür Dilerim



Nefesim kayboldu soluksuzum
Özür dilerim üzdüysem seni
Sakın küsme bırakma beni
Özür dilerim üzdüysem seni

Ağlayacak gibi oldum dün
Ben seni kırdım suçluyum
Ellerim titriyor hatta affet
Özür dilerim üzdüysem seni

Gece uyumadım uyuyamadım
Seni sadece seni düşündüm
Yıldızlar ile dertleştim saatlerce
Özür dilerim üzdüysem seni

Olmaz asla olmayacak bir daha
Sana ben bir gecemi değil
Sana bir ömrümü sunuyorum
Özür dilerim üzdüysem seni

Bu masum kalp sana muhtaç
Anla artık vazgeçmem senden
Vazgeçemem bırakamam seni
Özür dilerim üzdüysem seni
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-02-2006, 09:35 PM   #37
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Kalbiniz Kırılırsa

Kalbiniz Kırılırsa


Kalbi kırmak kolay, onarmaksa çok zordur... Kalbinizi başkaları kırar, parçaları yapıştırmaksa size düşer... Korkmayın, kendinizi iyi hissetmeyi başaracaksınız

KALP kırıklığının ilk aşaması, korkunç bir kırgınlık hissi. Ama tamamen geçici ve iyileşmek için gerekli. Kendinizi toplayıp, kırık kalbinizi onarmak için bize kulak verin...

Şarkı Söylemeyin

Duygusal kriz sırasında ihtiyacınız olan, sizin için en iyi olan şeyi yapmayı öğrenmektir. Sizi harap eden bu durumla başa çıkarken, zamanı durdurmak en sağlıklı yoldur. En sevdiğiniz müziği dinleyin hatta sesinin açın, siz de söyleyin. Arabanıza binin, pencereyi açın, rüzgarı yüzünüzde hissedin. Geçici bir süre de olsa hayata dair bir şeyler hissetmek, sizi endişe ve üzüntülerinizden uzaklaştıracaktır.

Evde Durmayın

İlişkiniz bittiğinde, sürekli aklınız onunla meşgul olur. Bu gergin duyguyu idare etmek için zamanınızı daha verimli yapılandırmanız gerekir. Gününüzü doldurun. Öğle yemeklerine gidin, dışarı çıkın, sinemaya hatta masaja zaman ayırın. Bu gibi durumlarda çalışmak gerçekten çok yararlıdır. İş, kafanızı dağıtmanıza yardımcı olan bir terapi gibidir. Acınızı hafifleten, sizi oyalayan çeşitli faaliyetler, bu zor günlerle daha kolay başa çıkmanızı sağlar.

Kendinizi Şımartın

Terk edilmek, kalbine bıçak saplanmak gibi bir duygudur. Diğer yaralar gibi, kalp yarasının da iyi bakıma, şımartılmaya, iyileşmeye ihtiyacı vardır. Kendinize zaman ve ilgi gösterin.

Dinlemeyin,Anlatın

Öğüt almak yerine sadece duygularınızı dinlemeleri için arkadaşlarınızı arayın. Öğütler kendinizi kötü hissetmenize, hatta zayıf olduğunuz sinyalleri almanıza bile neden olabilir. Üstelik bu size daha çok acı bile verebilir. Kalp acısı sadece sizin hatanız değil. En çok ihtiyacınız olan şeylerin destek, arkadaşlık ve anlayış olduğunu unutmayın.
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-06-2006, 09:15 PM   #38
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan aşk

Aşk...
Üç harften oluşan, kısacık bir sözcük dilimizde... Bu denli kısa olup da, söylendiğinde, okunduğunda ya da duyulduğunda insanın dikkatini çeken, içinde bir şeyleri kıpırdatan... Bu denli kısa olup da, uğrunda ölünen, öldürülen, kişiyi yemeden içmeden kesen ya da deli olunan bir durumu anlatan kaç sözcük vardır ki... Eğer aşk, salt bir sözcük olsaydı; yaşanan bir gerçekliğe delalet etmeseydi, bu kadar bizi ilgilendiren ve etkili bir kavram olabilir miydi ki...
Aşk… ?
Yanıtına sığındığımız bir soru daha…

Aşk her toplumda vardır ama yaşanış renkleri farklıdır. Bunların renklerini birbirinden ayıran ise, bireylerin içerisinde yaşadığı toplumsal, kültürel koşullar, bireylerin yetişme tarzları ve çocukluk yaşantıları, kişilik özellikleri, değerleri ve tercihleridir.

Tarihsel ve güncel anlamda, aşkın yüzlerce, binlerce tanımı yapılmıştır ve gelecekte de yenileri eklenecektir bunlara. Keza yine aşkı konu alan binlerle ifade edilecek şiirler, öyküler, romanlar yazılmış; oyunlar sahnelenmiş, türküler yakılmış, şarkılar söylenmiştir. Ressamlar, ellerinde fırçaları ve paletlerindeki renklerle, tuvale aksettirmeye yeltenmişlerdir onu.

Aşk, yalnızca sanatın ve edebiyatın farklı alanlarında değil, felsefede de işlenmiştir. Filozofların bazıları aşk’ı bir varlık olarak ele alıp, “aşk nedir” sorusunu yanıtlamaya, onun neliğini ortaya koymaya ve belirlemeye girişmişlerdir. Bunlardan bazıları makaleler yazmış, bazıları daha kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Schopenhauer’in Aşkın Metafiziği, Afşar Timuçin’in Aşkın Diyalektiği, yine yaklaşık olarak aynı kapsamda değerlendirilebilecek olan Alain Finkielkraut’un Sevginin Bilgeliği, Herbert Marcuse’un Eros ve Uygarlık, Erich From’un Sevme Sanatı, bu çalışmalardan bazı örnekler olarak sayılabilir.

Bunların yanısıra, bilim alanından da, özellikle psikolog ve psikiyatristler aşk üzerine çalışmalar yapıp eserler ortaya koymuştur.

İster bilimsel, ister sanatsal, isterse felsefi anlamda ele alınsın, aşkı bir varlık, bir olgu olarak gören ve belirlemeye yönelen her girişimin temelinde, buna girişen bireyin, kendi öznel, deneyimleri ya da deneyimsizlikleri; anlamlandırmaları, yanılsamaları, hayalleri; içerisinde yaşadığı koşullardaki tercihlerini hem kendisi hem de diğerleri nezdinde meşrulaştırma çabaları vardır. Bu çaba, kendilerinin, yani öznelliklerinin paranteze alındığı, hatta, sanki hiç yokmuş gibi algılanmasına olanak veren genelleşen belirleme ve önermelerde bulur ifadesini... Yapılan tanımlarda daha da belirgindir bu özellik... Bundan dolayı yapılan her genelleme öznelliği aşma yada gizleme çabasıdır. Çünkü bilinmesini, sorgulanmasını, alenileşmesini istemez kendi yaşantısının...
Örneğin;
“Aşk şiddettir.”
“Aşk tutkudur.”
“Aşk iradedir.”
“Aşk iradesizliktir.”
“Aşk uysallıktır.”
“Aşk sahibine yaltaklanmaktır.”
“Aşk kediliktir.”
“Aşk ihanettir.”
“Aşk köpekliktir.”
“Aşk sadakattir.”

Tanımlarının her birinde gizlenen bireysel yaşantılar ve bunlara dayanan öznel anlamlandırmalar vardır. Ancak tanımın genelliğinden dolayı, bunları okuyanlar, bu tanımları verenlerin/yapanların bireyselliğini düşünmez bile... Oysa bu tanımlar, gerçekliğini esas olarak, tanımı yapanın, adına “aşk” dediği ilişkide bulur. Daha ötesinde değil... Acaba yaşanan gerçek bir aşk mıydı? Okuyan bilebilir mi ki bunu...

Aşk’ı varolana aşkın kılmaya çalışmanın anlamı da gereği de yoktur. Aşk metafizik bir şey olmadığı gibi, herhangi, sıradan denilebilecek bir şey de değildir.

Aşk ilişkidir

Ne var ki her aşk, karşılıklı yaşanan gerçek bir ilişkiye dayanmadığı gibi, her ilişki de aşk değildir. Adına aşk denilen ilişki, diğer tüm insan ilişkilerinden farklıdır. Hem öznesi ve özne/nesnesi hem de yaşanışı açısından...

Aşk ilişkidir’ önermesi, “nedir” sorusuna genel bir yanıt olsa da, kendi başına açıklayıcı değil elbette. Bundan dolayı sorular sormak gerek yükleme. Aşk nasıl bir ilişkidir? Aşk neden bir ilişkidir? Bu ilişkiyi diğer insan ilişkilerinden ayırıcı ve ayrıcalıklı kılan nedir? Soruları çoğaltmak mümkün ama, gerek yok şimdilik...

Aşk, düşünsel, duygusal, bedensel boyutuyla, öznenin özne/nesnesini bütünsel anlamda fethetme ve onun tarafından fethedilme isteğine dayanan bir ilişkidir. Öznenin, özne/nesnesiyle buluşamadığı ya da özne/nesnenin idealleştirildiği yerde, gerçek, yaşanan bir aşk yoktur. Ki “platonik aşk” denilen ve giderek hastalıklı bir hal alan bu durumda gerçek bir aşktan değil, saplantılı bir bilinç halinden söz edilebilir yalnızca... Çünkü ortada ilişki yoktur. İlişkinin olmadığı yerde de aşk...

İnsanın hem en güçlü, hem de en zayıf olduğu ilişkidir aşk... Çünkü çırılçıplak yaşanır; düşünsel, duygusal ve bedensel boyutuyla... Teklifsiz, beklentisiz, çıkarsız ve ikircimsiz yaşanır. Ki orada, ne bir gonca gülün gölgesine yer vardır ne de bir kuş kanadının...

Eğer bunlar, “acaba”, “ama”, “ancak” gibi sözcüklerle peydah olursa bir ilişkide, biline ki aşk sırra kadem basmıştır çoktan... Ve onun adı artık aşktan başka her şey olabilir... Ama asla aşk olamaz.
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-06-2006, 09:19 PM   #39
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Nasıl Aşıksın ?

ANTRENÖR: Geleceğinizin güvende olmasını mı istiyorsunuz? Çevrenizdeki insanların sizinle aynı düzeyde olmasını mı istiyorsunuz? Bu durumda siz ilişkinizi 'bir takım' olarak görüyorsunuz. Aşka aslında çok da inanmıyorsunuz. Aşkı ve ilişkiyi çıkarların uyumu olarak niteliyorsunuz. Sevgilinize sürekli taktikler veriyorsunuz. Gerektiğinde iş degiştirmesi için baskı yapıyorsunuz. Ama onu biraz rahat bırakmalı ve siz de rahatlamalısınız.

* SAHİPLENEN: Onu kıskanıyor musunuz? Sürekli sevgisini kanıtlamasını mı istiyorsunuz? Sık sık onsuz bir hayatın nasıl olacağını düşünüyor ve onun odak noktası olmak için çabalıyorsunuz. Sorunlar da bu noktada başlıyor. Onun sizsiz birşeyler yapması sorun oluyor. Onun adına yaşamaktan, iki vücutta tek ruh olmaktan vazgeçmeniz gerekiyor.


* BAĞIMLI: Onu deli gibi seviyorsunuz. Bu sevgi adına her şeyi yapmaya hazırsınız. Onun için yapamayacağınız fedakarlık yok. Peki bu ilişkide siz neredesiniz? Biraz kendiniz için yaşamayı öğrenmelisiniz. Başkası için yaşadığınız taktirde siz yok olursunuz..

* DOST: Kavgaları çocukca mı buluyorsunuz? Siz sevgiliden çok, dost olmayı istiyorsunuz. Aşk her şeyden önce güven sizin için. Değişiklik, uçarılık size göre değil. İlişkileriniz hep uzun soluklu. Sevgilinizle her şeyi yapmayı, onunla tüm hayatı paylaşmayı istiyorsunuz. Ancak dostça tavırlarınızın yanında bir sevgilinin şefkatini de ondan esirgemeyin..

* TUTKULU: Onu çok çekici buluyorsunuz. Siz aşka aşık bir insansınız. Partnerinizin de öyle olmasınu tercih ediyorsunuz. Onsuz bir dakika bile ıstırap içinde geçiyor. Çevrenizdekiler sizden 'Romeo ve Juliet' diye söz ediyor. Ancak siz aşkta acı olması gerektiğine inanıyorsunuz. Hep imkansız aşkların peşinde koşuyorsunuz. Onun için şiirler yazıyorsunuz. Doğru insanı bulursanız bir sorun yok ancak, kendinize acı çektirmekten vazgeçmelisiniz.
  Alıntı ile Cevapla
Old 05-06-2006, 09:21 PM   #40
aLeMDaR
Guest
 
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
Varsayılan Sevgi Üzerine

Sevgi Üzerine
Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış bu yazıyı. Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir diye başlıyor. Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor: Sevgi üç türlüdür. Birincinin adı "Eğer" türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.

Birinci tür: Bir şarta bağlı sevgi

Toyotome en çok rastlanan sevgi türü budur diyor. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu diyor yazar. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır. Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin? diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın diyor. Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor. Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı diyor yazar. Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı. İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome. İlginç değil mi?


İkinci tür: "Çünkü" türü sevgi

Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın). Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun. Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki. Yazar, Çünkü türü sevginin Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün Eğer türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de, yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfının en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi diye soruyor Toyotome. Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi; acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz korkusu. Tüm insanların iki yani vardır. Biri dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği. İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. İkincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişana bozup onu terk etmiş. Daha acısı ayni kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne kurulmuş olduğundan bir günde ölmüş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş... Japon yazar toplumlardaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor.

Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? Ve işte sevgilerin en gerçeği:

Üçüncü tür sevgi: "Rağmen"

Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için? Eğer türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için Çünkü türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan Bir şey olduğu için değil, Bir şey olmasına rağmen sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? Rağmen sevgi. Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına Rağmen sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına rağmen tapar. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur diyor. Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz?

Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. Şu soruma cevap verin diyor. Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize yaşamamın ne yararı var diye sormaz miydiniz? Devam ediyor Toyotome: Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatinizi nasıl yaşardınız? diye soruyor ve yanıtlıyor: Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar.

Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor Rağmen sevgiyi. Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni Rağmen türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok? diye açıklıyor. Anlatıyor: Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.

DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAĞMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAYIŞIDIR.

İYİ DÜŞÜNÜN..........

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey"e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine
Acele edin....
Er veya geç...
Çimenler yayılacak üzerinize...
  Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sana olan sevgimi bir sana söyleyemedim, GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 05-07-2008 09:28 PM
( tek sana susuzdum tek sana aç , başım sanki dağ başı tek sana muhtaç GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 02-11-2008 06:21 PM
İmkansiz AŞkim Sana Yaziyorum Son SÖzlerİmİ gσσ∂-gƒв Eskiler (Arşiv) 0 10-12-2007 07:52 PM
Senİ Sevİyorum OkO-1970 Eskiler (Arşiv) 8 12-01-2006 04:16 PM
Senİ Sevİyorum aLeMDaR Eskiler (Arşiv) 1 06-10-2006 10:08 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:01 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.