www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-07-2007, 12:44 PM   #41
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış.
Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş.
Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır,üzerine titrermiş.
Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş.

Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven,sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş.

Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış.

Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.

En çok sevdiği dördüncü eşine, "Ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?" diye sorduğunda, aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan, kısa ve net, "Mümkün değil!" olmuş.

"Hayatim boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?" sorusunu üçüncü eşi, "Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim." diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış.

"Her sorunumda, her zaman yanımda olan, bana yardim eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı, ikinci esinden, "Bu sorunun için bir şey yapamam. Olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım." karşılığını almış.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş:

"Nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim."

"Ah!" diye inlemiş kral; "Keşke bir şansım daha olsaydı..."
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Aslında gerçek Yaşamda hepimiz dört eşliyiz...

Dördüncü eşimiz "vücudumuz"! Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir.

Üçüncü eşimiz "sahip olduğumuz servet ve statümüz"! Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.

İkinci eşimiz "ailemiz ve dostlarımız"! Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.

Ve birinci eş... "ruhumuz"!
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #42
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Okulda birinci sınıf ögrencileri, bir aile fotografı üzerinde tartışıyorlardı. Fotograftaki küçük çocugun saç rengi ailenin öteki bireylerinin saç renginden degişikti... Ögrencilerden biri o erkek çocugunun belki de evlat edinilmiş olabilecegini söyledi. Onun bu sözünü duyan başka bir küçük kız ögrenci, birden sesini yükseltti;
- Ben evlat edinme konusunda her şeyi bilirim, çünkü bende evlatlıgım!...
Arkadaşı sordu;
- Madem biliyorsun, bize de anlatsana... Evlat edinilmek ne demektir...?
Küçük kız ögrenci kendinden emin bir biçimde bilgisini özetledi;
- Annenin karnında degil, yüreginde büyümüşsün demektir...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #43
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdü ve kardeşler arasında ayrılığa neden oldu. İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmadılar, yıllardır ortaklasa kullandıkları tarım makinelerine değin sahip oldukları tüm araç gereçlerini ve mal varlıklarını da ayırdılar. Küçük bir yanlış anlama sonucu başlayan anlaşmazlığı izleyen ayrılık, giderek büyüyen bir uçuruma dönüştü ve en sonunda yerini, karşılıklı kullanılan hoş olmayan sözlere bıraktı.Bunun arkasından da beklenenler oldu ve kardeşler arasında önce şiddetli bir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yaşanmaya başladı. Bir sabah, bu iki kardeşten büyüğünün kapısına bir usta geldi. Elinde büyük bir marangoz çantası vardı.
Ev sahibinden geçici bir is istedi:
-Yapılacak ufak tefek bir işiniz varsa, size yardımcı olmak isterim, dedi.
-Elimden hemen her iş gelir. Birkaç gün çalışırım, işi bitiririm.Büyük kardeşin aklına o an bir iş geldi.
-Evet, sana göre bir işim var, dedi ve küçük kardeşinin çiftliğini işaret etti.
-Şu derenin karsısındaki çiftlik, komşumundur. Daha doğrusu, benim küçük kardeşime aittir o çiftlik. Geçen haftaya dek benim çiftliğimle onun çiftliği arasında bir otlak vardı.Sonra
o, buldozeriyle oraya ırmak bendi
yaptı ve simdi aramızda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayran bir dere var. İş isteyen adam, büyük kardeşin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sordu:
-Benden ne yapmamı istiyorsunuz? dedi.
Büyük kardeş önce kuskusunu, sonra da kararını açıkladı:
-Kardeşim bunu, bana acı vermek için yapmış olabilir,dedi.
-Fakat şimdi ben, onun yaptığından daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı aldı, ahırların olduğu yere götürdü ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri gösterdi:
-Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte bir çit yapmanı istiyorum , dedi.
-Kaç gün çalışırsan çalış, nasıl yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmek zorunda kalmasın.
İş arayan usta, başını salladı:
-Sanırım durumu anladım, efendim, dedi.
-Simdi bana çivilerin, kazma küreğin yerini gösterin ki hemen işime başlayayım.
Büyük kardeş ustaya kazma, küreğin ve çivilerin olduğu yeri gösterdikten sonra, alışveriş yapmak için kasabaya gitti. Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir biçimde çalışmaya koyuldu. Akşam güneş batarken o işini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönüyordu. Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına baktı ve şaşkınlıktan gözleri, yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı. Karsısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama, derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan görkemli bir köprü vardı. Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki ayak üzerinde, yanlarındaki korkuluklarına varıncaya dek tüm ayrıntılarıyla yapılmış ve tam anlamıyla "usta işi" denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanıyordu. Büyük kardeş, hala geçmeyen şaşkınlığıyla bu köprüyü seyrederken, karşıdan birinin geldiğini gördü. Dikkatle baktığında gelen kişinin, komşusu, yani küçük kardeşi olduğunu anladı. Kardeşi, kollarını iki yana açmış olarak köprünün karsı ucundan kendisine doğru yürüyordu.
-Benim sana karsı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim bunca kötü sözlere karşın sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve ne denli büyük bir insan olduğunu gösterdin, dedi ağabeyine.
-Simdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel...
Köprünün iki ucundan ortaya doğru yürüyen kardeşler, köprünün ortasında bir araya geldiler ve özlemle kucaklaştılar. Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü.
-Gitme, dur, bekle, diye seslendi, ona.
-Sana yaptıracağım birkaç iş daha var, çiftliğimde...
Usta gülümsedi;
-Ben buradaki işimi tamamladım, gitmem gerek, dedi ve ekledi:
-Yapmam gereken daha çok köprü var. Köprüleri kurabilecek gücünüz hiç eksik olmasın, Köprüleri kurduktan sonra da, yıkılmaması için sık sık bakımını yapın, yani sevdiklerinize zaman ayırın, o köprü yoluyla sık sık gönüllerini ziyaret edin.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #44
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #45
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Tarihin bir yerinde, canli varliklara kazanma hirsi
asilandigi bir vakitte, kaplumbagalar arasinda bir
yaris tertiplenmis. Hedef, çok yüksek bir kulenin
tepesine çikmakmis.

Vakti gelince, bir sürü kaplumbaga arkadaslarini
seyretmek için yaris yapilacak bölgeye toplanmislar.
Ve yaris baslamis.

Seyircilerden hiçbiri arkadaslarinin kulenin tepesine
çikabilecegine inanmiyormus. Kimileri bu inançlarini
yüksek sesle dile getirmekten kaçinmiyorlarmis. Öyle
ki, yarismacilarin bazilari ".....Zavallilar! Hiçbir
zaman basaramayacaklar!" seslerini dahi
isitebiliyormus.

Yarismaya katilan kaplumbagalar kulenin tepesine
ulasamayinca teker teker yarisi birakmaya baslamislar.
Içlerinden sadece bir tanesi inatla ve yilmaz bir
gayretle kuleye tirmanmaya çalisiyormus.

Seyircilerin sesleri yükselmeye baslamis; giderek
bagiranlarin sesleri yaris alaninda yankilanir olmus:
"...Zavallilar! Hiçbir zaman basaramayacaklar!"

Sonunda, bir tanesi hariç, diger kaplumbagalarin tümü
ümitlerini, gayretlerini yitirmis ve yarisi
terketmisler.

Ama yarista yapayalniz kalan son kaplumbaga, büyük bir
gayret ile mücadele ederek, kulenin tepesine çikmayi
basarmis.

Diger yarismacilar ve seyirciler, hayret içinde bu isi
nasil basardigini ögrenmek istemisler. Bir kaplumbaga
ona yaklasmis ve sormus, bu isi nasil basardin diye.

O anda farkina varmislar ki...

Kuleye çikan kaplumbaga sagirmiş!

Sagir kaplumbaganin çikilmaz sanilan doruga tirmanmayi
basarmasi ile, kaplumbagalar dere tepe demeden
yeryüzüne yayilmanin, sabir ve kararlilikla yol
almanin ne demek oldugunu ögrenmis ve bunlari
gerçeklestirmeye cesaret bulmuslar.

Olumsuz düşünen insanlari duymayin... Onlar
kalbinizdeki ümitleri çalabilirler!

Duydugunuz ve okudugunuz kelimelerin gücünü düsünün.
Bu suretle her zaman pozitif olmaya çalismanin ilk
asamasini kaydetmiş olursunuz...

Rüyalarinizi gerçeklestiremeyecegini söyleyenlere
karsi sagir olmak, size seslenenlere saygisizlik
degildir; düşünüze karşi sayginizi korumaniz
demektir.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #46
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Osman efendi, bir sabah müthiş başagrısıyla uyanır. İlaç aldıgı halde geçmez. Bir-iki gün bekler, agrı devam edince doktor çagırır. Doktor muayene eder, agrı kesiciler verir, gider. Lakin, Osman Efendi'nin başagrısı azalacagı yerde artmaya başlar. Başka doktorlar çagrılır.
Osman Efendi, Uşak'ın ileri gelenlerindendir, agrıyı kesebilene servet vaat eder. Doktorların hiç biri agrıyı durduramadıgı gibi, sebebini de bulamazlar. Uşak halkı, birbirine karışır, başagrısından *******i uyuyamayan Osman Efendi'yi, İstanbul'a karar verirler. İstanbul'da eniyi doktorlar seferber olurlar. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır...
Görünüşe bakılırsa, Osman Efendi turp gibidir. Oysa, dayanması gittikçe zorlaşan başagrısı ve gözyaşları, hayatını çekilmez hale getirmiştir. Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. Haftalarca hastanede kalır, onlarca profesör tarafından konsültasyon ve testler yapılır. Fakat yine bir teşhis konulamaz.
Artık yerinde kalkamayan Osman Efendi'ye agrı kesici igneler verilir ve son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, ailesi perişandır. ''Kader'' denilir, Uşak'a dönülür...
Osman Efendi, yayla evinde bir odaya yatırılır ve agrı kesici ignelerle ölümü beklemeye başlar. Birgün hastanın keyfi yerine gelsin diye, Osman Efendi'nin eski berberi olan Berber Mehmet çagrılır. Berber yerinden kalkamayan Osman Efendi'yi traş ederken adamcagız derdini anlatır ve ''ölümü bekledigini'' söyler. Berber Mehmet, bir an düşünür. ''Bey'im...'' der, ''Sakın sizin burnunuz da kıl dönmüş olmasın?''. Bir bakar;''Hah, işte...'' der, ''Kıl dönmüş...'' Osman Efendi'nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın, çantasından cımbızı kaptıgı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendi'nin köyü ayaga kaldıran çıglıgıyla, odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendi'nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttugu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendi'nin kanayan burnuna, pansuman yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yataga yatırılır.
Ertesi sabah Osman Efendi aylardan sonra ilk defa, rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Başagrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın, sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdıraplara yol açtıgını, doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabilecegi kimsenin aklına gelmemiştir.
Sapasaglam ayaga kalkan Osman Efendi, berber Mehmet'i yanına çagırır ve ona bir servet bagışlar.

Şimdi bu gerçek hikayeden çıkarılacak dersler;

1. Mehmet Efendiler'in fikirleri var, dinlemek gerek.
2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.
3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok agrıyabilir.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:45 PM   #47
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Beş yıl olmuştu beraberlikleri başlayalı, Atilla çok yakışıklı, Büşra ise çok güzeldi çok uyumlulardı birbirlerine çok mutlu ve örnek bir aşkları vardı kimseyi umursamadan aşklarının tadını çıkartıyorlar ve sevgilerinin karşısında kimse duramıyordu kendi aralarında sözlenmişlerdi büyük bir aşktı bu. Bir gün yanlış bi anlaşılma yüzünden Atilla ile Büşra kavga ettiler ve Büşra Atilla'yı yüz üstü bırakıp ayrıldı ondan aynı mahallede oturuyorlar ve evleri karşılıklıydı Atilla ne yaptıysa olmadı bir türlü Büşra'nın geri dönmesini sağlayamadı ve uzun süre ayrı kalmışlardı Atilla artık eskisi gibi gülemiyor ve eğlenemiyordu Büşra ise Atilla'yı dışarıda gördüğünde suratına bile bakmıyordu.
Bir gün Atilla arkadaşlarıyla bir çay bahçesinde buluşup erkek erkeğe muhabbete dalmıştı birden çay bahçesine giren bir çift Atilla'nın dikkatini çekmişti, birde dönüp bakınca o erkeğin sarıldığı kızın Büşra olduğunu görmüştü ve o an donmuş kalmıştı Büşra Atilla'yı görmüş ama görmezlikten gelmiş Atilla o günden sonra kimselerle konuşmaz olup susmuştu. Artık ne camdan Büşraya bakıyor nede dışarı çıkıyordu artık hayata küsmüştü ve bir gün, Atilla bir çocukla Büşraya bi şiir yollamış Büşra şiiri alıp okumaya başlamış...
-Bir sabah sen uyurken, bir çığlık kopacak
Bu çığlık seni ve herkesi uyandıracak
Kalkıp nereden geliyor diye bakacaksın
Baktığında bizim evden geldiğini anlayacaksın
Sen daha şaşkınlığını atamadığın bir anda
Bir sela sesi çınlayacak bu şehrin sokaklarında
Tüm insanlar toplanacak birden oraya
Benim öldüğümü söyleyecekler sana
İnanmak istemeyeceksin onlara
Sonra koşup geleceksin bizim eve
Sarmışlar beni beyaz bir çarşafa
Bir hoca, dua edecek baş ucumda
Derken tabuta koymak isteyecekler beni
Vermemek için tutacaksın beyaz kefenimi
Yalvaran gözle bakacaksın onlara
Dokunmayın diyeceksin ne olur dokunmayın ona
Ben koyarım onu tabutuna
Ellerin varmayacak beni tabuta koymaya
Mecbur olduğunu anlayacaksın bir anda
Koyacaksın beni o uzun sandığa
Ve dönüp onlara beni sevdiğini söyleyeceksin
Sonra dönüp bana
İnan bu sözüm yalan değil diyeceksin
Sarılıp tabutuma bir off... çekeceksin
İşte o an benim aylarca çektiğimi
Sen bir anda çekeceksin
Geçte olsa hatanı anlayacaksın
Bir an yaşlı gözlerle bana bakacaksın
Bak sana döndüm diye yalvaracaksın...
Mecburen seni seveni..
Beyaz kefeninde bırakacaksın
Ve o günden sonra insanların dilinde
Geç dönen sevgili olarak anılacaksın"
Büşra şiiri tam bitirmiştiki birden bire Atilla'ın evinden bir çığlık koptu ve Büşra koşturdu o çığlığa ve Atilla'nın tavanda bir urganla asılı olduğunu gördü ve Büşra şiirin aynısını yaşadı. Bu olaydan sonra Büşra`yı ve Atilla'yı tanıyan kişilerin dilinde "GEÇ DÖNEN SEVGİLİ" diye anıldı...
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:46 PM   #48
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Telefonda hemen hemen hergün kimbilir kaç kez kullandıgımız ''Alo'' sözcügü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır.
Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldo'dur.
Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A. Graham Bell'in sevgilisiydi. Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldo'dan başkası olamayacagını bildiginden Graham Bell, telefonu açar açmaz ''Allessandra Lolita Oswaldo'' diyordu. Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye başladı ve telefonu her açışında onu ''Ale Lolos'' diye karşıladı.
Çalışmaları uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve iki heceli bir ad buldu.
Bu kısa ad ''Alo'' idi. Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştıgı telefondan başka bişey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Graham Bell'i telefonuyla başbaşa bırakıp onu terketti.
Yaşlı Bell, sevgilisinin birgün onu arayacagı umuduyla telefonun başından hiç ayrılmadı. kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Bell'i artık başka kişiler de arıyordu.
Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradıgını sanarak telefonunu ''Alo'' diyerek açıyor ve artık herkes ''Alo'' diyordu.
O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bell'in anısına saygı olarak ''Alo'' demeye başladı.
Bugün tümümüzün kullandıgı ''Alo'' sözcügü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır.
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:46 PM   #49
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet
yapıp gezmeye karar verir. Yanına baş vezirini de
alarak yola çıkar. Az gidip, uz gidip bir derenin
kenarına varırlar. Dere kenarında kan ter içinde
çalışan bir ihtiyar görürüler. Adam elindeki derileri
suya sokup, döverek tabaklamaktadır. Tebdil-i kıyafet
yapan Padişah ihtiyari selamlar.
-" Selamün aleyküm ey piri fani."
-" Aleykümselam ey Serdar-ı Cihan".
Padişah sorar:
-" Altılarda ne yaptın ?"
-"Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor
sultanım"
diye cevap verir yaşlı adam. Padişah gene sorar:
-" *******i de mi kalkmadın ?"
-" Kalktık kalkmasına amma, ellere yaradı" der
ihtiyar.
Padişah bu cevaba güler.
-" Peki bir kaz göndersem yolar mısın ?"
-" Elbette sultanım. Hem de hiç ciyaklatmadan."
Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola
koyulurlar. Sultan vezirine döner.
-" Ne konuştuğumuzu anladın mı Vezir?" diye sorar.
-" Hayır padişahım" şeklinde cevap alınca Padişah
sinirlenir.
-" Ey vezir bu akşama kadar ne konuştuğumuzu
anlamazsan tiz kelleni alırım." der.
Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan
sonra kafadan olma telaşıyla dere kenarına koşar.
İhtiyar adamı hala orada çalışıyor görünce derince bir
oh çeker. Nefes nefese vezir.
-" Ne konuştunuz siz padişahla" diye sorar. Hem merak
hem de telaşla.
Adam, baş veziri şöyle bir süzer.
-" Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın
söyleyeyim." der sonra da. Vezir el mahkum yüz altını
verir.
"Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Oysa
ki kıyafetini değiştirmiş idi. Nereden anladın padişah
olduğunu."
-" Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan
başkası giyemezdi" diye cevaplar soruyu keseyi keyifle
kuşağına yerleştirirken. Vezir şaşkın bir halde bu kez
de
-" Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor
da ne demek." Diye sorar. Adam ikinci keseye uzatırken
elini
-" Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki,
kış günü çalışıyorsun, diye sormuştu. Ben de, yalnızca
altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek
bulamıyoruz" dedim.
Vezir bir soru daha sordu yüzlüğü peşin peşin
uzatırken ihtiyara.
-" *******i kalkmadın mı ne demek oluyor pekala?"
-" Çocukların yok mu?" diye sordu. Var, ama hepsi
evlatlarımın kız. Evlendiler, başkasına yaradılar,
diye cevapladım."
Bu gizemli konuşma sırasında hayretten hayrete düşen
vezir son bir soru sormaya yeltenir;
-"Her şeyi anladım da 'kaz gönderirsem yolar mısın?'
dedi ya, Padişah o kaldı aklımda. "Peki onun anlamı
neydi, çok merak ettim?" der.
İhtiyar muzip muzip güler.
-"Onu da sen bul..."
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-07-2007, 12:46 PM   #50
BB_Kaulitz
Geçerken Uğradım
 
BB_Kaulitz Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Oct 2007
Yaş: 36
Mesajlar: 122
Teşekkür Etme: 0
Thanked 5 Times in 2 Posts
Üye No: 44653
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 18396
Rep Derecesi : BB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond reputeBB_Kaulitz has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan

Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı , kıpkırmızı, kan kırmızısı güller...
Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...
Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi.
Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti..
Onları hiç bir şey ayıramazdı...
Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm...
Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü...
Ve gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı...
Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı.
Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu...
Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel dans ediyorlardı havada.
Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine??...
Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı.
Sevdiğine bir şey olamazdı.
Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu.
Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı.
7 sene oldu dedi. 7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yaş güllerin üzerine damladı...
Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı...
Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu...
Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı..
BB_Kaulitz çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:39 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.