![]() |
![]() |
#501 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Güzel kız!
Bak güzel kız, elbette senin, Kaşın, kirpiğin, gözlerin, Saçların, dudakların, yüzlerin, O kadar cazip ve çekiciler ki, Beni benden alıyor, götürüyor, Her anımı, benliğimi bitap ediyor, İçim gidiyor, yek pare ettiriyor, Sesin, nefesin, tenin olmayınca, Ahvalim ayıkmıyor, dona kalıyor, Senin dudaklarından dökülen, Harfler, kelimeler, cümleler, Öyle manalı ki, nutkum duruyor, Varlığında, seni, hayalimde sözlerini, Düşünmekten, takatsiz kalıyorum. Başım düşüyor, gözlerim yoruluyor, O zaman da rüyamda bulunuyorsun. İnan ki, seni bu kadar çok düşünmem, Çok sevmen anl****** asla gelmiyor, Seni, gizemlerini, özellerini alınca, Beynimde ve enemde biteceksin, O zaman, yeni hezeyanlar bekliyorlar, Merakını, hazzını, hamlığını bilmeyenler, El enselerle, kandırılırlar, bırakılırlar. Sen bir seveni arıyorsan, hilimle kuşan, Hizmeti, himmeti, şefkati sabırla yudumla, İşte o zaman, sevdayı tadacak ve anlayacaksın. Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#502 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Güzellik mi manaya kefil!
O kadar güzel olsa ne olacak O vakit mana nerde kalacak Bahtiyarlık mı, mihenk ne olacak Karanlıklar bilinse vuslat sayılacak Herkes sevdadan dert yanacak O zaman sevgi nerede kalacak Hilkat kimlerin derdiydi bir sorsak Ahde vefanın ne olduğunu bulsak Kazsan mezarı, kim bilir ne çıkacak Gül mü kalmadı hiç koklanmayacak Baharın en güzel gülistan senken Niye hazandır, sevgiye hasretken Hakiki sevgiye sen hiç yaklaşmazken Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#503 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Güzellik senfonisi, aşk perisi!
Her doğan insan beşer olarak teşrif eder dünyaya Beşerlikten kurtulmak için hasret kalır manaya Bilinmelidir ki eşref sıfatı verilmiştir o hür insana Erişince manaya, en nadide kokuları salar cihana Kadın, hayatın öznesi, insanlık abidesi, şeref payesi Rahmetin temsilcisi, güzelliklerin senfonisi, aşk perisi Şefkatin mümessili, sevdanın sayfası, hazzın tarifidir Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#504 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Güzellik, manadır!
Bunların hepsi güzel, Geleceğin, meslekleri olabilir. Yalnız insanlar! Evresellik, öğretilerimiz! Kul olma, gerçekliğimiz, Sürekli, asimile ye, Tabi tutulduğunu, Görmemezlikten, asla! Gelemeyiz! Gelmemeliyiz! Yaratılma hilkatimin! Evrensel öğretileri! Sadece vicdana! Mahkûm edilirse! Yaşamadığımı zannetmem! Hakikatle, ne kadar örtüşür? Her geçen gün insanları, Tahammül olgusundan, Hoş görü öğretisinden, Uzaklaştıklarını, gözlemlerken, Nasıl bir yorum, getireceğiz? Beni yaratan bir öğretici, Bir rehber ve mürebbi, göndermiş! Öğreten kimliğinin yanı sıra, Rahmet peygamberi olması, Ayetleri ve ilahi öğretiyi, Bizzat hayatının, işaret taşları sayması, Bunu azimetle uygulamasını, Önemsemeyelim mi? Görmeyelim mi? Bu manevi iklim atmosferinde, Yetişmeyi, reddeden bir kimlik, Mesleki noktada, Gösterdiği hassasiyet kadar, Kendini, mazi ve atisini, Önemsemediği müddetçe, Bir anlam bulacağını, Asla ve kata, farz etmiyorum. Fani olan her şey, Nereye gideceğini Bilmek zorundadır. Bunu önemsemeyenler, Sadece cazibe karşısında, Kalabalık oluşturanlardır. Oysaki maddeyi de, tanımlayan, Ve anlam katan, terk edilen, manadır. Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#505 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hacı Hasan efendi rahmetullahi aleyh
Hacı Hasan Efendi dergâhı diye bilinen, mekâna her gittiğimde, ne hikmetse her zaman kalabalık ziyaretçi grupları mevcuttu. Enteresandır belki fakat mekânın kuşatan ikliminde, sessizliğin ön plana çıkması ve bunu edep sayması, oldukça farklı geldi bana. Gizli ve özel sırlara çözüm sunması, yeşil yapraklı meyve ağaçların geleceğe ümit aşılaması ve o anda canlı, tefekkür keyfiyeti sunması, benim ufkumda çağrışımlar yaptı. Henüz içeriye girmeden bir huzur kuşatmıştı benliğimi, adeta beni bir başka, diyarlara ve daha önce tanımadığım, mekânlara götürmüştü. Duygularım galeyana gelmiş, feyiz ikliminde, gönlümün derinliğinde, şevk, heyecan, merak hepsi birden ve hiç beklemeden, hissiyat beni aniden ihata etmişti. Sıra ile odaya pür dikkat alınıyorduk, oradan çıkanların yüzleri kızarmış, gözleri mahzunlaşmış, ayrılmanın hüznü, her tarafını sarmış bir ruh hali ile, başları öne eğik vaziyette, adeta şarj olmuş bir yürek serinliğinde bulunuyorlardı! Yüzlerinden eksilmeyen tebessümle, bulunanlarla tokalaşarak, mutlaka en kısa zamanda, yeniden geleceğim, temennisinde bulunuyorlar ve Allah’a emanet olun dualarıyla müsaade alarak gidiyorlardı. İçeriye girdik, etrafa baktık, insanlar halka olmuş bir vaziyette zatı muhteremin önünde ve dizlerinin üstünde oturuyorlardı. Zatı muhteremin üzerinde, adeta kefeni andıran, beyaz ve uzun bir elbise, onun üzerine uygun bir yelek giyilmiş, başında özenle işlenmiş bir takke bulunuyordu. Oldukça beyaz olan bir yüz siması ve yanaklarında beliren tebessüm, kuşatıcı oluyordu. Canlılığı nişanesi olan sevinç, kendini hiç gizlemiyor, aşikar olarak gösteriyordu. Güzele güzellik katan ve bir bütünü tamamlayan, ağarmış seyrek sakalı vardı. Bu durum hayat ve memat denkliğinde bizleri tefekküre zorluyordu. Yaşadığı dünyada, mahşerin haşyetini taşıyan, yüz hatları mevcuttu. Allah’ın bir lütuf olarak verdiği tebessüm cimrilik yapmıyordu. Dalga, dalga her tarafa yayılıyor ve mecliste bulunanları rahatlatıyordu. Sohbet vurguların bizleri adeta, yaşanılan mekandan çıkartıyordu. Ukbanın derinliğine doğru yol aldırıyordu. Peygambere tabi olmayı en büyük fazilet görüyordu. Sahip olunan değeri, fevkalade bularak bizlere bu mirası tanıtıyordu. Peygamber efendimizi o kadar çok özümsemiş ki. Sanki o anı, onunla birlikte yaşayarak terennüm ediyordu. Ve bizleri hissiyatın zirvesine çıkartıyordu. Allah’ın cennetine girmek gaye değil, diyordu. Cemalini görmenin asıl olduğunu vurguluyordu. Hak rızasının önemini, insana hizmetin maksadını izah ediyordu. Piri fani ölçeğine uygun bir hali, bulunuyordu. Bedeninde fazla kiloları barındırmıyordu. Sohbet ederken devamlı ağzı kuruyordu. Gözlerinden biraz rahatsızlığı vardı. Gözlük takıyordu, şeker hastalığını, bir lütuf sayıyordu. Derdi kim verdi ki, kime şikayet edelim diyordu. Güzel ve kıraatine uygun okunan Kur’an ayetlerini dinleyince, çok etkileniyordu. Gözlerinden yaş boşalıyordu. Bu mübarek insan, hemen ayetin bitiminde. Ayetin nüzul sebebini ve anlamını açıklıyordu. Ve böylece dinleyenleri aydınlatıyordu. Var mı bana sorusu bulunan diyerek. Misafirlere bir söz hakkı tanıyordu. İnsanın kafasına takılan, müphem bir şey kalmasın diyordu. Şayet kalırsa, kuşku, zan ve ön yargı mantığa galebe çalar buyuruyordu. İşte böyle bir Allah’ın kuluyla, tanışmam, Benim için en büyük bahtiyarlık olmuştu. Beni etkisi altına almış ve kuşatmıştı. Zatını görmeden dahi, sinemdeki daralmalara kapı aralamıştı. Züht ve takva konusunda duyarlı olan bu insan. Ve insanlar tarafından teveccüh gösterilen bu insan. Ne farklılık vardı ki, bu insanda, beni bu kadar etkiledi, diye kendime soruyordum. O insanı görmeden, mezarlığı en mahrem haliyle yaşadım bir an. Çeşitli meyvelerin, bulunduğu bahçe dünyanın idi. Ama ben burada bilmediğim cenneti anmıştım. Peygamber ve onun sevgili Rabbine yakın olmam. Rehber olan Kuran’ı ve inmesine vesile olan insanları, Huzur ve emin olmanın, sevincini bizzat yaşadım ve gördüm. Yaşadığım güzelliklerde bunlar gizlidir, işte hikmetleri de budur. Haktan geldik ve yine ona döneceğiz diyerek buharlaşmayan, Amellerimizin kurtuluş reçetemiz olacağını idrak ederek, infak yapmalıyız. Dünya ve nimetlerinin kimin olduğunu bilerek, tekebbürden uzak durmalıyız. Kur’an ve inmesine vesile olan peygamberini, nefsimizden ziyade sevmeliyiz. Onun ümmeti için bıraktıklarını vuslat pusulası olarak görmeliyiz. Tüm bunlara rağmen Allah ve resulüne yabancı kalıyor isek. Nefsimizin hazin ve trajikomik durumunun, Kimseyi de şefaatçi yapmayacağını mutlaka bilmeliyiz. Bu satırları 'Nakşeden izler' adlı kitap çalışmamın 1979 yıllarında ki bizzat yaşadıklarımdandır. Cenabı Hak şefaatine nail eylesin. Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#506 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hafta sonu tatilinden sonra tuhaf bir yorumu sildim.
Haftanın tatil gününü efradım ve dostlarımla önceki bir zaman diliminde bir programlanan haliyle icara etmek için hazırlıklarımızı olanca titizliği ile yapmıştık. O vakte kadar gelen dost ziyaretçi ahbaplarla genel değerlendirmek için sohbeti koyulaştırmıştık. Bu arada arkadaşlarım olan en sevgili çocuklar kendileri için hasredilen bir zaman için sürekli müracaat yapıyorlar ve melülleşerek o güzelim yüzleriyle bana nazar ediyorlardı. Artık mazeretim tükendiği için müsaade almak durumunda kaldım dostlarımdan. Nasıl bir oyun oynayalım deyince, hep bir ağızdan yakın temas, bir saldırıya kaşı yapılacak mutat çalışmalar idi. Tabiî ki güreş, judo ve kültürfizik çalışmaları her zaman yapılanlardı. Zihni fırtına ve bir anlamıyla beyin jimnastiği en çok yaptığımız ve fevkalade beğenilen gayretlerimizdendi, çocuk (10–15) arkadaşlarım sanki bir yarış içine girerlerdi. Resim, musiki ve konuşama dilinde ki beceriler de ayrıca bu çalışmadan olanlardı. Ama onların gülmelerine ve sevinmelerine vesile olmak benim yorgunluğumu ve stresimi tahliye etmem için çok güzel uğraşlardı. Müşterek ve kolektif çalışmaların zenginliğinin tesisi için fedakârlığın, sabrın, nezaketin, paylaşımın ne kadar elzem olduğunu ve bunu tercih ederken neleri illet için kullanacağımızı konuşarak paslaşırdık. Nihayet bir ter atmak ve muhabbete katkı sağlamak çalışmalarımız ikram ve izzet için ara verilmişti program için gitme vaktimizde gelmişti. Dört aileden müteşekkil bir kalabalıkla (16 kişi) yola koyulmuştuk saat 17.00 civarında. On kilo metre uzaklıktaki mesafede bulunan mekâna doğru gidiyorduk. Çok müstesna bir yer, sanki terkedilmiş bir harman yeri, havlayan köpekler, ötüşen kuşlar, selviler, alkım söğütler, susuz kalan dereler, oylayan hayvanlar, kadim dostlarımız buluna karıncalar. Çocuklar şehir kültürünün yaşatmamak için uğraş verdiği bir monotonluktan kurtararak çok hoş çalınan bir kavalın sesine, akşamın hüznüne, gecenin matemine, nazar eden mahın hayranlığına, umudu muştulayan yıldızlara, hicaz makamında okunan muhteşem ezana hayran kalmamak mümkün olmayan hallerdi. Yamaçlarda etrafımızı çevreleyen mamurluğum ve sabrın muhayyilesinde ki dağlar tam kaşımızda bir Erciyes, yanı başında âli dağ, onun eteklerinde hasan dağ, batısında yılanlı dağ, kuzeyinde Erkilet tepesi o kadar çok mana haykırıyordu ki sinemdeki tefekkürü kamçılıyordu, hasretlerime, özlemlerime, reddiyelerime, temennilerime, unutmaya çalıştığım hatıratlarıma, akıbetim için bekleyen zamana derken… Gece saat 24.00 kadar yazının ortasına, ışıkların aydınlığında yapıla bilecekler dâhilinde her şey yeri geldikçe yaşanıyordu. Muhabbetimiz zirve yapmıştı finale doğru yaşlaşırken hazan ve hüznü kamçılayan nağmeler bir biri ardı sıra mırıldanmaya başlamıştı, gönül fırtınasını dindiremeyenlerde. Neler yoktu ki bu nağmeler arasında, gecenin matemi, çaresiz derdimin, böylemi esecekti, anlatamam derdimi, ömrümüzün son demi, benzemez kimse sana v.s. Derken ateşte pişirilen kahvelerimizi içiyorduk, fevkalade güzel ikramlardı. Toparlandık ve geldiğimiz istikamete doğru vedalaşarak yola koyulduk. Haylide yorulmuştuk top (maç) oynamak en zevkli ve yarış için seferber olunandı. Tezahürat yapanlarda eksik olmuyordu. Hafta başı olduğundan, çok önemsediğim işgünü başlamıştı. Tekit ve organizeden sonra hafta başının ilk toplantısı daire başkanlığı nezaretinde ifa edilmişti. Artık hafta içi planları ve kahve içimi için bilgi sarayı açtığımda biriken mailleri ve yapılan yorumlarla karşılaşmıştım. Ortalama yüz yorumdan 98 i fevkalade müspet olan ve takdirin beyanı niteliğinde yapılanlardı. Ancak iki yorum vardı ki bu talihsiz yorum haleti ruhiye mi tahrip etmeye yetmişti. Çünkü bu yorumu yapanın güya bir sıfatı vardı, toplum adına çaresiz kalan hastalara ilaç yazandı. Fanatik bir ruh haleti içinde sürekli saldırılarla okur kitlesine bir türlü ulaşamıyordu, sanki bir zavallılık içinde hamaseti önceliyordu. Kullandığı tabirler, seçtiği kelimeler asla bir tefekkür ehlinin halini yansıtmayandı. Tahakküm etmek en büyük marifet olandı kendi zannı galibine göre. Bir paylaşımı bile erkeklik ölçüsü yapabilecek yiğitlik fakiriydi. Kalıbını şişirirken namertliği marifet telakki ediyordu. Aslında bu ana kadar kendisini asla muhatap almadım, gerekli görmedim çünkü çok sığlık vardı, ön yargı en çok başvuru kaynağıydı. Tarihten, maziden atiden, erdemlikten nezaketten anlamayan bir eşkâli gayri kabil olandı. Kişilik zafiyeti bulunduğundan, makamını ve diplomasını ön plana çıkartan bir zavallıydı. Kendisini muhatap almayınca sanki çıldırıyordu ve hala yorum yazmaya devam ediyordu. Ağzından çıkanı kulağı duymayan birinin yorumun nasıl yayınlardım. Galiz ve hiddet kokan kelimeleri nasıl sayfama koyardım, oysaki bu hadsizliği yapan tıp doktoru olduğunu beyan eden biriydi. Yani beni tercih hakkımdan dolayı, bir önemli yazarın makalesini paylaştığımdan ötürü o kadar şiddetle ve ağzından saçılan salyalarla hakaret ediyordu ki şaşkınlığım peyda etti. Çünkü be ne yapmıştım ki bu insana, onu bu kadar kızmasına ve ağza alınmayacak küfürler yapmasına vesile olmuştum. Sadece bir yazarın makalesini yayınlamak bu kadar mı delirtir insanı, sonra bu ruh haliyle nasıl hasta muayene edecek şaşırdım kaldım. Beni yiğitliğe davet eden bu kişiyi düşünürken, halindeki perişanlığı için bir kez mazur görmenin gereğine inandım. Çünkü aynaya bakan birçok insan kendini yiğit zanneder, ta ki hakiki yiğidin sillesini enesinde görünceye kadar. Yiğitler bağırmaz, akortsuz konuşmaz, halin ne olduğunu bilirler, hareket ve kuvvetin kime ait olduğundan habersiz değillerdir. Başaklar dolu ise başlarını öne eğerler, boş olanlar ise cahilliğin simgesi olarak sinelerinin boşluğunu dik durmaya çalışarak tatmin olmaya çalışırlar. Lakin açtır bu insanlar toprağın suya hasreti gibi, yeşilin yağmura ihtiyacı gibi, cahilliğin nişanesi olan serkeşlik gibi… Eğer bir insan saygıyı zedeliyorsa, nezaketi dışlıyorsa bir militaristtir. Mukallittir. Hürriyet yalnızca hür olduğunu zannedenlerin değildir. Hürriyet hür olmanın ne olduğunu idrak edenlerin işidir. Bu da ancak kulluk bilincinin tezahür iletidir. Cenabı Hakka karşı kulluk problemi yaşayan canlar, kimlere kulluk ettiklerini çok iyi bilmeliler. Bu bakımdan huzurunuzdan ayrılırken ayrıştırmak için değil, şoven duygular için değil, tahakküm için değil paylaşım için burada olmalıyız. Tartışmaktan makat nedir? Delillerin getirilerek doğruların tasdiki ve yanlışların tashihi için verilen bir gayrettir. Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#507 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hak acısı öyle bir nakşeder ki haline!
Sızarken o ahın ilmikleri sayfayı hayale Katresinde ki o sahneler vuzuh kedere Gizemler ki merakın muhayyilesi hanesi Hikmetlerin karesi ahirindir nezih payesi Alınan nefeslerde bulunan en bariz hüccet Gaflet deryasında geçirilip tüketilen haşyet Alınan nefes ki halin kapanan manası kafes Merak içinde kördüğüm olunca da artık pes Ne mümkün ki bir daha dönüş olmayacak Ey ahmak artık Hak konuşacak ne yapsak Bir çırpınış ki âlemlere ibret dalga şap şap Sayfalar açılacak hayat hikâyesi kat be kat Bir umut adına ki o kapkaranlık zindanlarda Bir ışık huzmesi ne kadar şık halin sadrında Gaye ki mantığında âlemin hüzün çarkında Düşünmek için düşünmeyi bilmek dergâhta Ne kadar çok ne derleri önceliyor gidiyoruz Hak adına neler öteliyoruz hali görmüyoruz Kendimizden geçiyor ne nefesler tüketiyoruz Menfaat uğruna, halden geçiyor çırpınıyoruz Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#508 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hakikat ve liyakat
Ey dostlar biliyorsunuz, Efrat güle hasret... Gül'ü sembolize eden, Sadece bir tebessümdür… Tebessüm ise, İçtenliğin tezahürüdür…. Gülü, tebessümü, İçselliği bilmemek, Mekanikleşmektir... Mekanikleşmek ise Manadan kopmak demektir... Manadan uzaklaşmak, Hilkate yabancı kalmaktır... Hilkate yabancı kalmak ise, Asliyeti reddetmektir... Asliyeti reddetmek, ahdimizi, Belayı bilmemektir... Ahdini bilmeyenler, İnsanlığı yok etmeyi hedefler... Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#509 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Haklı bir feryadın izlerinde giderken!
Seslen durma bari sen ey şiirin hazzı Bir nedamet sancısıyla umudun bakışı Sevgilerin baş tacı anaların kutsal kızı Babasının medarı iftiharı okyanus karı Hülyaların aşiyanlarında şakıyan bahar Bülbülün şevkiyle ne güzel kanat çırpar Her bir cana umut aşılar sevgiyle bakar Can içinde solan canın esrarından kaçar Bazen şaşkınlığın mefkûresinde bocalar Yaşanmışlığın farkını isteksizce sorgular Babasını hatırlar, birde derinliğine bakar Çaresizlik yaşayarak sessiz geceye takar Emri bilmağruf kuşatır ne yapsın sarılır Hak adına atılan adımla, Cemale varılır Rahmet bundadır fazilette bu vefadadır Sevda ancak sabır içinde yudumlanandır Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#510 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Haklı olmak kifayet ediyor mu anne?
Nihayet Sen varlığını adayarak Ruhumun kalbime nizam etmesi için Yılmadan Hiç nedamet solumadan Vuslat sağanağında kalmamı istiyordun Ne kadar Dirensem, haylazlık yapsam Gösterdiğin sabır karşısında şaşırıyordum Kanaatin Bereket kadar ulvi olduğunu Muhabbetin her türlü darlıktan kurtardığını Sükûnetin Kalbin vuzuhunda varlığını Ülfetin ruhi iklimde rengârenk açtığını gördüm Hiddetin Daralmalarında naçarlığımı Şiddetin her aşamasında varlığımın kuraklığını Kıskançlığın Yozluğunda bedevi narsını Bağnazlığın tutsaklığında kalbin çok karardığını Hizmet için Hilkatin şahitliğinde yolculuğu Sevginin hamiyetinde zulmetin berbat olacağını Umudun Güzelliğinde bekleyen şahadeti Yaşamak adına şerre adanan tuğyan nakaratlarını Masum Bedenlerin müstezaf zümrenin Mümin gönüllerin sağır duvarlarda duran kanları Başları Kesilen, uzuvları lekelenen Organ tüccarlığı için nesillerdir dinmeden inletilen Zindanların Harbiliğinde namertlikten Geçilmeyecek kadar ulufe dağıtan tekebbür nefesleri Sabi çocukların Nisa kimliğinde henüz adımlayan Masum bacıların leş çehrelerin tasallutuna bırakılması Gülün renkleriyle Vuzuha erdiği iklim dirliğinde bile Bu kadar zülüm, tuğyan, darp, gasp olmadığını anlatırdın Eğer yaşarsan Vefanın serinliğinde nefeslen Gülün hasretiyle hicrana yaslan umut içinde yoğrulacaksın Yorgunluk Senin haline yabancı kalacak Çünkü sen ruhun sahibinde kalan onunla nazar eden kansın Kitabı celile Ne kadar yabancıysan Hüzün senin sol yanına baki kalarak utancın halini yaşarsın Seni yaratana Seni sana en vuzuh biçimde anlatana Nesebinin sahibi atanla, mazi sayfalarında senin n****** Aşk nurla Ruh vefanın sulukuyla adımlar Kalp onu yaratan, aklın dağarcığı olan kat’a yanıltmayan İnsan olmayı Beşerlikten azade olarak solumayı, Hak adına, rızanın hazzıyla, muhabbetin varlığında olmayı Zamanın Akışında husule gelen teslimiyetle Suyun kuşatıcılığında ki bereketin en bariz hikmetiyle Toprağın Hamiyetinde serdedilen değerle Arzın serencamında ki kudretin müsaade ettiği nazarında Sevmenin Ve ölmenin gerekçelerinde ki Denkliğin bilgisine ulaşarak idrak için tezekkür edilince Hamiyet kimde, Takiyyelerin solgun renkleriyle Tahakküm etmek için avarelerin fırsatçı telakkilerinle Kurtuluş için Azimeti terk ederek heveslerin Girdabında ve kuraklığın adalarında lokal hastalıklarla Avuntuların Hükümranlığında tekebbür olunca Şekliyet ayyuka çıkarılarak halde ki edep kuruyunca Her türlü Melanet gizleniyor nefeslerden Kalbin sahibi belliyken, kelam ile dile gelen hakikatken Her kez Bizzat yapması gerekenden Soyutlanarak şefaatçilere sığınarak darlığa koşuyorsa Konuşmak adına Kalbi dostlukta muhabbet Dışlanıyorsa, ne derlerle nüfus artışına doğru koşuluyorsa, Adamlık Buharlaşarak kayboluyorsa Nisa kimliği edebe muğayyir solumaların kuşağında adımlıyorsa Anne ben Şimdi ne söyleyeyim sana Babam her ne kadar gayretiyle soluk soluğa kalarak anlatsa da Nesil Bütünlüğünde Yozlaşma son aşamasındaysa Var gir sen sorgula, kimi kimden soracağız yabancılık başlamışsa Mustafa Cilasun
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|