www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Kültür & Sanat > Genel Kültür > Edebiyat

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-01-2009, 05:26 PM   #531
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tadı kaçmış

şimşekler;
sevgilim!
yağmuru böyle izlemezdik eskiden.
şimdi yüzünden endişe düşüyor.
görüyorum ki
gözlerinin renginden kahve gitmiş
acı kalmış telve tadında.

şimşekler;
sevgilim!
ellerin ellerimin nasırında;
bir pervane olmuş dönüyor.
anlıyorum ki
öykümüzün havası çoktan kaçmış
ölüm kalmış yanık tadında.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:26 PM   #532
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tahta Üzerine seni yazmak

ben elime ne zaman kalem alsam çok yakındım sana
sen yaşanan her mevsim çok fazla ahşaptın oysa
üzerine hiç yazı yazılmıyordu.
tahta kutları her zamanın dersindeydiler .

yumruklarınla çakıyordun paslı çivileri duygularıma
saklandığın gölgeler değildi yeşil yaprakların arası
renklerin küflü karanlığa sarılmıştı
ben ellerimle yosunlarını ayıklıyordum.


görülmeyecek düşler üzerine kapanmış kapılardın
ve yaşanılacak baharlar kalem ne yazarsa yazsın
kapalı kapıların kilitlerini açıp giremiyordu ki içeriye
benim resmim hiç asılmayan duvardaydı .

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:26 PM   #533
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tanıyorum seni bir yerden

ben seni tanıyorum bir yerden, ama nereden.
hiç beraber kuş kovaladık mı seninle
bir tarlada, öksüz bir yağmur gibi yağarken.
üzerimizde anamızın belediği toprak
ve sancımız henüz göbeğimize bağlıyken.

ben seni tanıyorum bir yerden, ama nereden.

sanki beraber çizdik ilk saat resmini defterimize,
yanılıyor muyum sen akrep olmuştun da galiba
saniyeler giymiş yelkovanı oynuyordum bende.
kovalamak için seni güneşin peşine takılırdım
hep köşelerde saklanırdın, tutamazdım nedense.

ben seni tanıyorum bir yerden, ama nereden.

sanki turnalar üzerine son ağıdı yakarken
saz tellerinin en uzak akordunda bozulmuştuk.
aynı kelepçedeydik ayrı kollarımızın bileklerinde
verilecek en ağır ceza için hücremize girerken.
ben seni tanıyorum bir yerden, ama nereden.

hep sır tutmayan tarafı olduk aynalarımızın.
yüreklerimiz bütün kavgaların en delikanlısıydı.
bir hançeri ben yerdim sırtıma, sen oturur ağlardın.
sanki aynı memesinden süt emmiş gibi analarımızın.
belki çıkar gelirsin aklıma, bir nefes daha çekelim derinden.

ben seni tanıyorum bir yerden, ama nereden.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:27 PM   #534
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tanrının ne günahı var

Tefnut haber yollamış ülke insanlarına,
çocuklarım size gelecek, haberiniz olsun diye
ve eklemiş arkasından
aman,
sakın bir hazırlık yapmayın,
bir kaç gün kalıp dönecekler geriye.

bizimkiler çok konuksever
ve birazda gösterişe meraklı ya
hemen başlamışlar sıkı bir temizliğe ortalıkta.
önce ne kadar ağaç varsa
tek tek budamışlar tam kökünden
sonra vermişler ateşe, hepsini birden
maksat konuk çocuklara oyun alanları açmak
onları ağırlayıp, Tefnut’a yaranmak.

gazete manşetlerinden:
“aniden bastıran yağmur ve toprak kayması sele neden oldu
yüzlerce ev yıkılırken,
binlerce büyük ve küçük baş hayvan kayboldu.
sele kapılan yurttaşları arama ve kurtarma çalışmaları başladı “

Tefnut haber yollamış çocuklarına
haydi mevsim bitiyor isteyenleriniz geri dönsün,
geride kalan olursa ev sahibini üzmesin
yağmur adlı çocuklar
dönmüşler annelerinin yanına
adı nem olanlar kalmışlar birkaç gün daha.

gazete manşetlerinden:
“yüksek nem öldürüyor, sığınacak bir gölge bile bulamayan ….
yetkililerden alınan bilgiye göre
yüksek tansiyon ve güneş çarpması nedeniyle
sağlık kurumlarına başvuran …
gerisi havadan, sudan “

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:27 PM   #535
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tarihin peşinde

akıp gidiyor önümüzden
günler, doludizgin.
biz en yaya adımlarımızla
bir adım gerisinden
takipçisiyiz önümüzde gidenin.
o bizi umursamasa,
dönüp bir kere bile
ardına bakmasa da.
biz yürüyoruz ardı sıra.
üstüne basmaya korktuğumuz,
kenarından geçtiğimiz
önümüzdeki her adım izinde,
her zaman taze bir kan
ve hiç kurumayan
gözyaşı ırmakları.
varsa bir köşede açmış
güzelliğin çiçeklerini,
her adımda derin bir şehvetle
koparıp seline katmış.
biz bir adım gerisindeyiz zamanın
izlerken yazılışına tanık olduğumuz,
tarih kitaplarının.
öyle ders almaya
ve çalışmaya vakit bulacak kadar
boşa harcamayız zamanı.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:28 PM   #536
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tehlikeli aşk

sen kuyruklu yıldızlara isim olacak kadar
şiddetli ve tozu dumana katan
ve tüm evrenime kafa tutan
bir aşksın.
önce fırtınalara, sonra yıldızlara
asılacak elimdeki bütün fotoğrafların.
hiç bakamıyorum,
belki de bu korkudan gözlerine.
balkondan düşmekle yetiniyorum.
başım dönüyor sadece.

kurak bir sabotaj arkasındayım.
ararsan dökülen bir damla kan bulamazsın.
ama çamura bulanmış ellerim
ve konuşmaktan ürkek
açılmıyor çenelerim.
üstüme konan ne kadar yaprak varsa
kopmuş dalından
beraber kokuluyoruz adım izlerini
düştüğümüz yerden.

bir bekçi düdüğü ürkütüyor
geceye tünemiş karanlık kuşlarını.
doğrulmak istiyorum, düştüğüm yerden
açılmıyor gözlerim,
kımıldatamıyorum ayaklarımı.
başım bile dönmekten vazgeçti artık.
önce fırtınalara, sonra yıldızlara
ellerimle takmaya gidiyorum
elimdeki bütün fotoğraflarını.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:28 PM   #537
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Telgraf direkleri

en sapa bir dağ köyüne gönderiyorum
hasretime yabancı sevgilimin gözlerini.
ona ait ne varsa ona,uzakta ne kaldıysa
kendime saklıyorum.
sonra alıyorum elime en yeni havadisleri
ve yalnızlığımla kurulmuş düşleri
kaleme kağıda sarılıyorum.
bir telgraf oluyor yazıp anlattıklarım.
acele-cevapsızı, acele gönderiyorum.
sonra biletimi alıp en sapa dağ köyüne
soğuk bir trene biniyorum.
ıssız yollarda kar rengi çocuklar görüyorum.
dayamışlar kulaklarını telgraf direklerine,
benim sevdiğime yazdıklarımı dinliyorlar.
unutulmuş bir armağan verdiğim için onlara,
tarifsiz bir mutluluk duyuyorum.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:28 PM   #538
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Terkedilmişlik

kötü bir gidiş gibiydin, terk ediştin.
bir daha dönüp bakmamak gibi ardına,
gözyaşlarını dinlediğin son şarkıya saklar gibiydin.

şimdi çoktan unuttun biliyorum
sana yazdığım bütün şiirleri.
ve hiç hatırlamıyorsundur ne yazık,
kapıdan çıkarken söylediğin o güzel sözleri
”senden asla ayrılamam bunu hiç unutma” dediğini

kötü bir gidiş gibiydin, terk ediştin.
yalan söylemiştin.....

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:28 PM   #539
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

The Labirent - dalgalanmalar / öykü

Yıkılmış minarenin merdivenlerinde,son şerefeye kaç basamak kala söndü ışıklar bilmiyorum. Karanlık çöküverdi birden gözlerime, yüreğime. Soluğum kilitlendi, oturdum. Seni burada bekleyeceğim, tam burada işte, ne bir basamak yukarıda ne bir basamak aşağıda.
Gelirsen, gelirsin. Elindeki o billur renkli fanusun içinden doyumsuz güzellikleri bir kartpostal gibi alırsın fonuna, çıkar gelirsin. Derin mavi
gözlerinin içinden, bulutlardan çaldığın bin türlü dansın parendelerini
alnıma yapıştırmak için çıkar gelirsin. Biçimli dudaklarının sıcaklığını
yeryüzündeki milyarlarca insanın alnından izinsizce çekip alır ve yumuşacık ellerini yalnızca benim saçlarımda dolaştırmak için çıkar gelirsin. Sesinin gizemli tonunun içinden tüm metal parçacıklarını ayıklamak ve tenlerimizi aynı renge boyamak için ve beni bir tuhaf etmek ve bana ben olmak için çıkar gelirsin. Seni tam burada bekleyeceğim. Ne bir basamak aşağıda ne yukarıda.

Çıkıp gelmelisin; şiddet tanrısının içimdeki egemenliğine karşı tam yanımda saf tutup yürekli ve dürüst mücadelenin erdemini bana anlatmak için. Dansettiğimiz o ilk gece, yüksek topuklu ayakkabılarınla ayaklarımın üzerinde gezinmene karşı başımı uysal bir çocuk gibi önüme düşürüp yüzüne gülerek baktığım için mutlaka gelmelisin.
Tüm bu söylediklerimi duymamış gibi ama benim ne duymak istediğimi
bilerek, ona göre yorumlar yapmak için gelmelisin. Ve öldükten sonra, diğer tüm sevdiklerimiz, yakınlarımız gibi bir karasinek gibi geriye dönüp dönmeyeceğimizin yanıtını vermek için gelmelisin. Işık dolu bin çeşit pastel renk gibi gelmelisin. “alnıma bir karasinek kondu, elimle
kovalasam mı bilmiyorum”

Seni, işte tam burada bekliyorum, çıkıp gelmelisin. Gelmedin ….

Neredeyse sürüklenerek çıkarıldım karanlık merdivenlerden. Ensemde demir soğukluğu, yakamda, oralarım, buralarım da pençe izleri. Ve arkamda senin olmayan gölgen, duyamadığım sesinle.
“Hadi, daha çabuk! sallanmayın, hadi …”
Şimdiye kadar hiç bu kadar yakın olmadığım demir soğukluğu, tırmalayan pençeler ve bir saniye sonrasının bilinmezliği içinde çoğulcu yalnızlık ve korkular demekti –hadi, daha çabuk-. Ucuz atölyelerin bir kenara atılmış, işe yaramaz tuvallerinin üzerine bile kondurulamayacak kadar karanlık ve çaresiz uçurumlarda, yukarılara doğru sürükleniyorum. Ardına saklanacağım bir bulut bulabilsem bütün inançlarım karşılığında satın alacak ve pervaneleşerek kaçıp kurtulmaya çalışacağım. Bir gün değil yaşadığım saniyelerin hesabındayım. Ve soluklarını ve adımlarını yaşadığın zamana karşı kişinin kendisinin ayar dışı kalmasının zavallılığını ağır bir kozmos uçurtmasının kuyruğunda dalgalanarak hissediyorum.

Bir kapının önünde durduk. Sanki sonsuzluğa kadar sürüklenmiştim. Kainatın son noktasında bir kapı vardı tam önümde ve belki arkasında bir başka sonsuzluk başlıyordu. Paçamdan doğru gelen ses bir kibrit alevinde kapının üstünden kuyrukluyıldız gibi uçup gitti: “biz geldik Sayın Bayan, görevliyiz “. Sanıyorum bu isimle yeni sonsuzlukların okyanuslarında korsan dalgalarla beraber ulaşılacak pek çok hazinenin gömülü adalarında sürgünümü yaşayacağım ya da ilk gençlik yıllarımın yaşamadığım her şeye fazlası ile sahip delikanlılığımda, olgunluktan uzak, çizgileri derinleşmemiş bir entelektüel olamadan ve ideal tokmaklarımla tam-tam çalamadan kaçak kahvehane pejmürdelerinin aktüalitesinde kala-kalacağım. Ve sessiz bir nezaketle açılan kapıdan içeriye sırtıma indirilen hoyrat bir yumruk tekmelenerek itildim.

“Sayın bayan” tam önümde ayakta duruyordu. Çok ileri yaşının yaş kütüğü ortasında yeni açmış tomurcuk tazeliğindeki gözleri ile bana ve diğerlerine bakıyordu. Gözlerinin içinde; korkunun karanlıkları ve umudun aydınlıkları gri ve yüksek katmanlı bulutlara dönüşüyordu. Doğruldum yavaşça. Demir soğukluğu ve pençe tırmalamaları kalkmıştı üzerimden.
“Sayın bayan” tam önümdeydi ve bana bakıyordu bulutlu bir tomurcuk tazeliğindeki gözleriyle. Gözlerimi gözlerinden bir an kaçırdım ve tüm duvarları umursamaz bir cehennem topu gibi sessizce taradım bu belki
-sonsuzluğumun- ilk ve yeni attığım adımımın rahim ağzını.

Oldukça geniş, havları iyice dökülmüş çift kişilik ve yaşı antika çizgisini çoktan aşmış olduğunu tozu kalkmamış bir gururla haykıran koltuğa yan yana oturtulduk “Sayın Bayan” ile. Namlunun kadrajında sanki ikimiz birlikte yer alıyorduk. Oturduğumuz koltuğun tam arkasındaki duvarda, çok büyük boy gösterişli bir yağlıboya tabloda; sonradan renklendirilmenin yaratacağı yapaylıktan korkarak ressamının ellerine en uçuk tonlu pastel harmanının makyajını sunan belli ki “Sayın Bay”
şaşkın ve çaresiz bize bakıyordu. Belki de benim şaşkınlığım orada gene benim üzerime yansıyordu.
“Sayın Bayan” ile göz göze geldik yeniden. Neler oluyor bilmecesinin çözülmemiş ve neredeyse tamamı boş karelerine kimseden yanıt çıkmayacağını anlama kronometresi serüven duygusunu kaybetmiş ve kendi ritminde çalışıyordu. Çözülmemiş bulmacanın bu tarafındaki ben; beni biliyordum da hemen yanımdaki o, belki sadece sonsuzluk kapılarındaki ev sahipliğinde sadece kendini yaşayan ve anılar denizinin anaforlarındaki soluksuzluğu ile de mut çiçeklerini her gün yeni baştan değiştirmeye çalışan öylesine ve rasgele bir seçilmişlikti. Ve bu nedenle de gözlerindeki korku ağır bir saltanat sarhoşluğu ile tahtında bağdaş tazelerken belki umut dediğim aydınlıklar ay’ın görünmeyen tarafına doğru yelken açıyorlardı. Gözlerinin rengi değişiyordu “Sayın Bayan”ın.

Arkamızdaki ses, önümüze geçti, namlu hala olduğu yerde. “Sayın Bayan”ın hızlandırılmış soluğunu şimdi daha yakından duyuyordum.
Ses gürledi: - Ben Tanrıyım! …. Tüm yaşanmışlıkların, geçmiş zamanların Tanrısıyım ben! .....Beyinde, yürekte, nerede ne yaşanmışsa, ne şekilde yaşanmışsa ….Yolda yürüyüşlerin… Yan bakışların …. Ölüm sonralarının ….Az öncelerin ….Ben Tanrıyım, yaşanmış zamanlarla oynuyorum ….

Gözlerimiz soruyordu, biz bir şey diyemiyorduk. O gözlerimizi okuyordu. Gene gürledi: - Sizden tek istediğim Ulu Tanrının, benim bugüne kadar kabul etmediği “geçmiş zamanlar tanrısı” olduğumu kabul etmesine tanıklık etmeniz, bana yardımcı olmanız. O buraya gelecek ve oyunumuzu izleyecek ve benim tanrılığımı kabul edecek. Siz de bu oyunu oynamakla ve benim tanrılığımın tesciline tanıklık etmekle bana yardımcı olacaksınız….Sonra herkes yaşamına kaldığı yerden devam edecek … İsterseniz elbette ……Ve bu oyun ve tanıklık etmek içinde zaten hiçbir seçme hakkınız da yok … Yani istemeseniz de …..

Geçmiş zamanlar tanrısı; anlatmaya başladı oyundaki rollerimizi ya da yaşadıklarımızı.
Sen “Sayın Bayan” tam yetmiş iki yaşındasın. Kocan “Sayın Bay” öleli tam on sekiz sene oluyor ……O kocaman, yıkılmaz denilen koca fabrikasının kapısına kilit vurmaya çalışırken durdurdu kalbini …... Cenazesi nedense çok küçük bir ibadethaneden kaldırıldı. Kimselerin katılmadığı küçük bir törenle sadece. Günlerden bugün gibi bir gündü ve yağmur çiseliyordu. Sen “Sayın Bay” toprağa verildikten sonra doğruca bu eve, evine geldin. İnzivayı bile aşarak kapattın kendini içeriye. Kapını biz görevliyiz diye gelen memurlardan başka kimselere açmadın.
Onlarda sadece sayaçlarda gördüklerini yazıp gittiler ve iki kelime bile konuşmadın. Ne yedin, ne içtin ……Bilmiyorum, araştırmadım, merak bile etmedim …. Kocanla ve onunla yaşadıklarınla yaşamaya devam ettin …… Onu ilk tanıdığın günden sonra onun dışında hiçbir şey düşünmemek gibi yaşadın o öldükten sonrada …..
Sen “Delikanlı”, sen “Sayın Bay”ın öldüğü gün doğdun. Seni çok seven ve çok şey bekleyen bir ailen var, onların tek çocuğusun. her şeylerini sana veriyorlar sende onlara çok şey veriyorsun. Gelecek hayallerinde bir gün doktor oluyorsun, bir gün jet pilotu. Ya da uzak ülkeler rüyası …… Ne olursun, nasıl olacaksın bilemem. …

Tanrının ne zaman geleceği belli değil diyordu “geçmiş zamanlar tanrısı” o gelecekti muhakkak ve geldiği zamanda onun varlığının tescili için gerekli senaryo oynanmalı ve sonuç onun istediği gibi olmalıydı.
- Sevişeceksiniz! dedi ve sırtını “Sayın Bay”ın resminin olduğu duvara dayadı. Namlu hala üzerimize çevriliydi.

“sayın Bayan”ın çöl kumu renkli ellerinin üzerinde, bereketli vahalarda akan nehirler gibi masmavi damarlarında akan kan debisini yükseltmiş ve beynine hız ve şiddet olup akmaya başlamıştı. Benimde dizlerimden daha yukarılara gönderilen mesajlarla emir yerine ulaşmıştı gecikme hakkını kullanmadan. Birimiz diğerinin başını, yüzünü avuçlarımızın içine alıp göğsümüze bastırmıştık ama hangimiz. “Sayın Bayan”la beraber bir garip ama heyecan verici yolculuğa sürüklenmeye başlamıştık iki kişilik antika koltuğun üzerinde. Kulaklarımda sesini duyduğum “Sayın Bayan” – bana güzel bir şey söyle hadi – diyordu ve ben ona çok güzel şeyler söylemeye hazırlanıyordum.
………….
Aradan ne kadar zaman geçti ya da hangi yağmurlarda ıslandı kanatlarım, hiç bilmiyorum. Oda aynı oda ama sanki yapayalnızım.
Etrafa göz gezdirmeye çalışıyorum, neler göreceğimi bilmeden, belki korkarak. Sadece üzerime çevrili namlunun soğukluğu ve kadrajında benden başka kimsenin olmadığı bir sessiz yalnızlıktı şu an ortalarda gezinen. Başımı arkaya çevirdim. “Sayın Bay”ın gösterişli portresinin asılı olduğu duvara.
O resim gitmiş yerine bir başka resim asılmıştı. Gene pastel renklerin harmanı ve yapaylıktan korkan aşırı makyajlı ama bir başka resim vardı duvarda asılı.
Ben ve “Sayın Bay” ayakta duruyorduk yeni resimde. Birbirimizin koluna girmiş ya da kollarımız birbirine dayanmış kadar yakındık. Mutluyduk sanki, yüzümüzde saklanmasına gerek kalmamış rahat bir tebessüm.ve tam önümüzdeki iki kişilik, havları dökülmüş antika koltukta “Sayın Bayan” oturuyordu ve kucağında belli ki yeni doğmuş çocuğu ile o da bizim gibi çok mutlu görünüyordu.

Gözlerimi duvardaki resme bağlayan şaşkınlık halatlarım gevşemeden saklı bir sesin kimliği belirsiz fısıltısı yankılandı odanın içinde.
-Tamam geliyor……

Ve benim içeri atıldığım kapının altından ışık dolu, içinde saklı bütün renklerin aydınlığı süzülmeye başladı.

Ve kapı çaldı ….

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 04-01-2009, 05:28 PM   #540
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57930
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Titreyen bir ışıktır o an

ne önemi var ki o an,
hayal hangi perdenin ardında saklı
gerçek şu resimde, tam ortada duran mı.
… şimdi saat kaç diye sorabilmek kendine
ve kadehini kaldırabilmek bakarak gözlerine.

ne önemi var ki o an,
bir sihir fanusunun için de mi kalsak
yoksa gizli bahçelerin çiçeklerini mi koklasak.
… yenisini yakıp sigaranın, küllükteki sönmeden
kanatlarını çırpabilmek nereye gideceğini bilmeden.

ne önemi var ki o an,
hesabına dalmak anlatılmamış dünlerin
doğru cevabını bulmak çözülmemiş bilmecelerin.
… bir farklı heyecanın örtüsünü çekerek üzerine
en güzel öyküleri yazabilmek *******ine.

ne önemi var ki o an,
kainatın görünmez olmuş bütün çizgileri
ama hiçbir rüzgara yenilmemiş yel değirmenleri.
… seni tanıyorum diyerek masadaki çiçeğe
o an içinden binbir rengi taşıyabilmek geleceğe.

……….


diyelim ki geleceğin takvimleri ikibinyüz’ü gösteriyor canımın içi
bir çağ bitmiş yerine bir yenisi başlıyor, doğum sancısı gibi
müthiş bir frekansa yakalanıyorsun radyonun göz lambasında
ve yeni bir melodi, dolaşmaya başlıyor birden damarlarında.
sanki bildiğin bütün denizlerden saklı bir uzak sahilden
çıkıp geliyor çırılçıplak ve sırılsıklam bir dalganın sesinden

işte o an yaşananlar, hiçbir takvimde yazılanlar değildir
bildiğim tek şey; gözlerin, gözlerimin en güzel rengidir …

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:20 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.