![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kasırga Yürekli Kadınlar!
içimizde dans eden masallarla serpildik kimi gün Pamuk Prenses kimi gün Külkedisiydik Penelope olur denizaşırı bir mekanda hasret kuşlarıyla şakıyarak kahramanımızı özlerdik haz verirdi Quasimodo’nun sıra dışı kamburu kah bir Robin Hood atının terkisinde delice düşer aşka kah sultana direnen Şehrazad olurduk biz Juliet’e dönüşüp ölmeyi de bildik güneş saçlı kasırga yürekli kadın ey! ayrılıkla yoğrulmuş sevdayı kaç kez doğurdun söyle acının esrarını şehvetli ve menekşe kokulu ihtirasını biz ki onları Rapunzel’in saçlarına gizledik: prenses ya da köylü kızı olmuş ne fark ederdi! zindanları saklardı buğulu kirpiklerinde altın sarısı örgülerin kuleden sarkan gizinde en çok sevdalandığımız biri vardı “beauty and the beast”* çirkinde bile fırtına yürekli erkeklerimizi çirkinde bile güzeli gördük biz! (*) Beauty and the Beast: Güzel ve Çirkin (2 Haziran 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kavaklar Buza Kesmiş! ...(Düz Yazı)
Tül perdenin arkasından dışarıyı izliyorum. Hava oldukça aydınlık. Güneş bulutlara gizlenmiş de göz kırpıyor gibi. Beyaz tanecikler uçuşuyor etrafta… Kar geldi, biliyorum. Hani şu dört gözle beklediğimiz, mevsimin ilk karı… Söğüde baktım. Yemyeşil duruyor. Budamışlardı üstelik. O da benim gibi, kırpıldıkça güçleniyor sanki… Seni düşündüm. Yüreğimde bir eziklik… Ağır sıkılıyor canın, hissediyorum. Hayatla baş etmenin yorgunluğu vuruyor böyle zamanlarda… Baharı düşündüm sonra. Kar tanelerinin kavaklardan yağan pamuklar olduğunu hayal ettim bir an. Balkonda oturmuşuz mesela. Sen kahveni yudumluyorsun; ben kuruyan sardunya yapraklarını ayıklıyorum. Bir yandan da anlatıyorum sana… O gün neler okudum, neler yazdım…neler düşündüm… Ya da bir deniz kıyısındayız. Yanımda bir dolu kitap ve gazete var. Sen yine sabırla beni bekliyorsun. Arada bir konuşuyoruz. Yüzüne bakıyor ve hareli gözlerinde saklı sonsuz sevginin izlerini okuyorum… Gözlerin çiçek açıyor bir tanem. Rengarenk, cıvıl cıvıl… Ne de anlamlı ve derin bakıyorlar, bir bilsen ah! Ama önümüzde kocaman, soğuk bir kış var. Rüya görmüyoruz… Hayat hep kışlarla dolu, ne garip... Gerçeğin aynasından acı gülümsüyor kavaklar. Üşüyorlar biz gibi… Duyuyor musun, kavaklar buza kesmiş! Uyandır onları... (21 Kasım 2005) - www.blogcu.com/nimo Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kavşak
içim dedi: 'uzaklaş güruhtan unutulacaksın bak unutmayan dostluk unutmayan sevgidir ancak' tuttum öğüdü / vardık kavşağa şiirle yapayalnız kaldık ortada dedim: 'kükreyen bir ırmağım olsun dur deyince duracak koş deyince benimle akacak yeter ki az efkar alayım yanıma' jüri / yargıç / cellat tek kişilik duruşma el elinden ırak sonuç: ip veya sancak serap mı vaha mı bilinmez gaipte sınanacak mükafatı / müellifi / şahidi kayıp bu hikayenin vardır elbet rüyaların hikmeti şairin zincirli esareti rüyanın sebeb-i ziyareti dedi: “ister cehennem ol ister cinnet arafta vecibe-i zimmet büyüktür esrar derin mukayyet ol kendine üşüdüğün hayatta yoktur şiirin cenneti! ...” (26 Mayıs 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kayıyorum Ey Aşk, Tut Beni!
size sesleniyorum beyaz anlar bana katılın aklım beni bırakmadan arınmak istiyorum iklim ılıman olmalı üşümemeliyim ürpermemeli ruhum celladım soğuk oysaki çekiliyor ip celladım buz ilmeğin adı var! nerede bitecek bu yol ey kader yolcusu kendimizi sınayarak geçtik üstelik bütün tuzaklardan hem avcıyız hem av isyankar tipide buzlanıp devasa bir çığda saklanıyoruz gerisi yalan! yaşam lanet bir patinaj kayıyorum ey aşk tut beni! tut beni! (14 Eylül 2003) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
KEKELEMEYE ÇALIŞTIM DÜN GECE...(Düz Yazı - Anı)
Genç bir dostum var. Şair. En iyisinden. İçinden geldiği gibi yazar bana. Kah yorum yapar, kah şiir veya mektup gönderir. Duyguları nasıl akmışsa ve kafasından ne geçmişse onları yazar. Sevdiğine dile getiremediklerini bile bana anlatır. Evlat bilip basmışım bağrıma bir kez. Anlarım onu. Bazen anlamam ama yine de dinlerim. Söylediklerinin içinden çıkamadığım zamanlarda sorarım kendisine; “Neydi bu? ” diye. O da, “Hiç anne, kekeledim işte, aldırma sen.” der… Son günlerde taktım bu “kekeleme” lafına. Aslında bilinçdışımda bu sözcüğün şiirle örtüşen bir yanı var. Beni ilk gençlik günlerime götürüyor. On beş yaşımın altındaydım sanırım. Adana Kız Lisesinde yatılı okuyan edebiyat ve sanat meraklısı bir grup genç kızdan biriydim. Şimdi kendi yazdıklarımın dahi iki satırını hatırlamazken, o günlerde ünlü olan şairlerin hemen bütün şiirlerini ezbere bilirdik. Yaşar Nabi Nayır’ın sahip olduğu Varlık Yayınlarına abone olduğumuz gibi Varlık Dergisi elimizden düşmezdi hiç. Şiiri çok severdik. Aramızda, şair-romancı-öğretmen Halide Nusret Zorlutuna’nın yeğeni olan bir arkadaşımız da vardı. Onun ve benim babalarımız şiir yazardı. Dolayısıyla bu özel merakımız evlerimizden destek görüyordu. Babam Türkçe’min üzerinde ısrarla dururdu. İmla hatalarına tahammülü yoktu. Sabırla uyarır ve düzeltirdi beni. Lise yıllarında, Arif Nihat Asya’nın öğrencisi olup Yaşar Kemal’le sınıf arkadaşlığı yaptığı dönemden söz eder ve daima “Ne yazıyorsan yaz, ama diline hakim ol! ...”derdi. Güzel yıllardı onlar. Aşık Veysel’in anlamlı sözlerini bizzat kendi sesinden dinleme şansı bulduğumuz; Metin Eloğlu, Ümit Yaşar Oğuzcan, Nihat Ziyalan ve daha niceleri ile tanışıp sohbet ettiğimiz altın yıllardı… Ümit Yaşar’la yolumuz kesiştiğinde Adana’ya ziyarete gelmişti. O günlerde sanırım bankacılık yapıyordu. Aslen Tarsus doğumludur. Bizim oralarda “Berdan suyundan içmek” diye bir tabir vardır. İlçenin bu asi suyunun, insan ruhuna zapt edilmesi imkansız bir erk ve kararlılık kazandırdığı söylenir. Çakıt Suyunu bilen ve Seyhan Irmağında çimmiş (yunmuş, yıkanmış, yüzmüş) Adana’lılar bile Berdan’a bir tür saygı duyarlar. Sanırım son yıllarda bir baraj yaptılar orada. Kısaca demek istiyorum ki Ümit Yaşar Oğuzcan, Berdan Suyundan içmiş biriydi bizim için. Berdan Çayı kadar coşkulu çağıldıyordu... Ancak tuhafıma giden bir durumla karşılaşmıştım. Konuşurken çok zorlanıyor ve bir anlamda kekeliyordu. Belki her zaman değil ama benim tanıdığımda öyleydi. Açıkçası bu konuda söylenti dışında kesin bir kayıt bulamadım. Şiir okurken ise biraz daha iyiydi. Şaşırdım ve babama sordum. “İyi şairlerin pek çoğu kekeler kızım” dedi. “Hatta günlük hayatta konuşamaz ve tutulur kalırlar.” Aslında sevdikleriyle de konuşamıyorlardı. O zaman anladım ki, konuşma bozukluğu ve kekemelik onlara Tanrı tarafından bahşedilmiş bir lütuf, bir armağandı. Söyleyemedikleri veya söylerken zorlandıkları sözcükleri dizelere döküyorlardı. Hem de ne döküş! Mükemmelen ve ustaca…Şimdilerde şiiri çok eleştiriliyor olsa da Ümit Yaşar Oğuzcan kanımca bu özel ve üstün yetenekle donatılmış ender kişilerden biriydi… O günlerden beri kekemelik ve şiir beynimde adeta bütünleşti. Konuşma bozukluğu olan birini dinlerken, hemen düşünmeye başlıyorum. “Şiir de yazıyor mu acaba? ” diyorum içimden. Doğmuş doğmamış bütün şiirler adına seviyorum onları… Bana yazan genç şair dostumun sesini ise hiç duymadım. Sanırım mecazi anlamda kekelemekten söz ediyor. Ama yine de bu sözcük bende yazma isteği uyandırıyor. Anlayacağınız, iyi bir kekeme olmak istiyor ve elimden geldiğince akıyorum kağıda… Dün gece de kekelemeye çalıştım biraz. Siz de deneyin. İnanın iyi oluyor… Oğuzcan’ın bir şiiri ile veda etmek istiyorum size. Sağlıcakla kalınız dostlar KEKEME Bir kekeme bilirim, dolaşır garip garip Bu şehrin daracık sokaklarında Kelimeler zincire vurulmuş gibidir Dudaklarında Ne ismini söyleyebilir doğru dürüst Ne sevdiğine ilan-ı aşk edebilir Sormayın neden yalnız yaşadığını Kusurunu bilir O güzelim şiirleri hep içinden okur Bu dert de çekilmez doğrusu Güzel söylenilmiş cümlelerle doludur Bütün uykusu Günahsız harfler onun nazarında Birer siyah heyula gibidir Ay ışığında sevgiliye söylenen sözler Rüya gibidir 'İçince az kekelermiş' diyorlar Sarhoş gezdiği de hep bu yüzdenmiş Ama neye yarar? İsmine bir kere Kekeme denmiş (Ümit Yaşar Oğuzcan) (21 Ekim 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
KENDİMİZ için YAZMALI (Düz Yazı)
Her insanın söylenmemiş bir şiiri, çalınmamış bir şarkısı ve yorumlanmamış bir senfonisi vardır. Asıl sorun bunun ortaya çıkıp çıkmamasında bana kalırsa... Bazen cevher var olup olanak yoktur; bazen de tam tersi. Cevheri az olanın bile kulağı tırmalayan kötü bestelenmiş veya detonasyondan mahkum bir şarkısı bulunur mutlaka. Yıllarca yazmaya durdum ben. Yazdım beğendim; yazdım nefret ettim; yazdım yırttım; yazdım bozdum; yazdım sakladım.... Bazılarını öyle saklamışım ki, bir daha bulamadım bile. Kafamda asılı kaldı onlar. Amacım yazmakla kendimi ispatlamak veya yazılarımı başkalarına okutmak değildi. Yazmak düşüncenin bir yansıması ve onun belgelenmesiydi sadece. Son yıllarda ise inter-aktif okurluğun bir gereği olarak yazdım.Yazılanların pek çoğunun yabancı posta kutularında çöpe gittiğini fark ettim bir gün. Çöpe giden aslında benim düşüncelerim ve beynimdi. Yazmaya “evet”, ama göndermeye “hayır” demeye başladım böylece. Hayali bir okura yazmalıydım o zaman. Bu hayali okur neden ben olmayaydım ki? Sonuçta kafam rahatlıyor ve düşüncelerim düzene girmiyor muydu? O halde, bu yeterliydi. Ayrıca başkaları tarafından kutsanmak veya lanetlenmekten çok daha önemliydi benim için. Özellikle, spotların altında bulunmaktan hoşlanmayan birisi olduğum düşünülürse... Eli kalem tutan herkesi yazmaya davet ediyorum. Yazmalıyız hepimiz. Kötü olduğuna inansak dahi yazmalıyız. İçgüdüleri dillendirmek için yazmalıyız. Mutsuzluğumuzu anlatmak veya mutlu olmak için yazmalıyız. Daha sakin düşünebilmek ve daha çok düşünebilmek için yazmalıyız. Kendimiz için yazmalıyız... Kalem ve klavye kişiyi düşünmeye zorlar. Aynı zamanda zora sokar. Daralır, bunalır, çözüm arar; aradığınız çözümü bazen bulur ve bazen de çözümsüzlüğe kilitlenir kalırsınız. Ama her savaşın sonunda minicik bir adım da olsa öne gittiğinizi içten içe hissedersiniz. Çoğalmaktır bunun adı ve kesinlikle eksilmekten iyidir. Aynen sevdalanmak gibi bir şey! Çoğalmak ise öncelikle kendimize olan borcumuzdur diye düşünüyorum. Ödeyelim borcumuzu. Hep birlikte çoğalalım o halde! ................. (17 Haziran 2003) - Gençler İçin Denemeler' dosyasından... Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Keşiş
coğrafyasına sızdık zamanın yol haritasıydı aşkı yaşamak rüyamıza kanardı gül dudaklar papirüsler süslerdi hayal teknemizi içimize konuşurduk durmadan ruh açılır durulurdu dalga kül bir sessizliğe yuvarlandık bir gün harita kayıp pusula suskun aşina bir uygarlıktır bu yolun sonu dağını yitirmiş keşiş münzeviliğinde gidilir hep bulunur elbet dönüş yolu aşkın kokusunu saklayan yankıda bulunur hiç yoksa unutmaz çünkü beden öğrendiğini hatırlar bir gün...bir gün mutlaka! (10 Ekim 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kezzaplı İsyan ve Bayrağa Selam!
-Yersiz, saçma, anlamsız müdahale ve çıkışlara haram uykuların isyanıdır bu yazı, şiir değil... iktidarımız çalınıyor kapı aralarında ödül koyacaklar kellemize yakındır kimlik mi sorulur tarih kadar eski bir milletten soruyorlar işte! şimdi haykırsam tükürüğüm bin kurşuna bedel sesim kezzap! bültenlere bir sofra kuralım hazır kıvırtıyorken haberler batı’lı batı’sız yalnızlığımızla horona halaya duralım hemen kırk yamalı bohça gibi biz bize yaşamayı da biliriz biz bulandırılmasın su yeter! ne ihanetler gördük ahrazdılar ne kırbaçlar şakladı ensemizde yangın yerinde is tuttu adak ağaçlarımız ki sinsi bir iğfale benzer paslanmış bulutlar sırıttı semalarımızda kör satırlara geldi derimiz kandiller yakıyordu uzakta bir kurgan teselli babında onurumuza kadeh kaldırarak kendi kanımızı içtik Gelibolu’da tükenmedik! benzemezdik çünkü kimseye yalnızca “biz”dik biz bereket taşlarıyla döşenmişti rahmimiz cümle alemin kulağını yırtan gür sesimiz selam olsun bayrağa! varsın haram olsun uykular bu da geçer! (24 Mart 2005) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kırgın
en uslu üvey çocuğu ben oldum bizim mahallenin bir yalnızlık türküsü kadar içli ve hazin hüzün evine doğmuşum bilmezdiniz geçilmezdi çit ötesi dış kapısında durdum hüznün hüzne sustum antresi geç kalmış bir orkestradan ne umulur! bağışlayın hezeyanımı ırgatlığıma bağışlayın! konser biletleri iptal bu gece susturun orkestranızı ve gidin! iyi ki söylemedi kimse yaşamın kolay olduğunu bu mahallede aldanırdı yoksa yangın gözlerim şımarırlardı belki ağıda dururlardı bakarsınız has bir çocuğunkiler gibi ağıt mı o da ne ağıt komşu evlerde! kalk gidelim hüznüm kırık kalbim ve bedevi gönlüm yanlış bir adresteyiz şimdi üvey olan hayat mı yoksa ben miyim! (3 Kasım 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Kırılsın Bu Zincir!
bir ayağım kuzey bir ayağım çıkmaz yarıkürede çaresiz ikindilere verdim odalara sinmiş ezgileri kan çiçekleri büyütüyorum gönül ağrısıyla harlanan vicdansız bir ateşte seni bana bırakmadılar çocuk! hayata bırakıldın öylece bir tek şiirimiz var şimdi tutunacak son dal, en kısa köprü ruhlarımıza çünkü yokuş ve dar çünkü çok uzun öteki yollar yar başına sürüldüm ayağım ağır prangada yırtık bir uçurtmayla avuçlarımda kanadığım her dize cehennem nöbetlerinde gecenin bir adet “müebbet” yazıyorum hesabıma derdin adı özlem derdin adı ben kırılsın bu zincir artık nasıl kırılacak nereden kopacaksa! (16 Ocak 2004) Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|