![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ORADA TANIDIKLARIM
I Bir kafes. Bir kanarya kuşu. Sarı kanatların tellere vuruşu. Kitaplar, kitaplar, Puşkinden Mayakofskiye kadar şiir kitapları.. Kitaplar, kitaplar, Felsefe - Diyalektik Materyalizm. İktisat - Dört cilt Kapital. Bir keman - yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda. Pencere açık. Dışarda şehir - ayışıklı uykusunda... Gözler. Kocaman, berrak, iri, iki mavi damla gibi gözleri.. Kumral kıvırcık bir sakal. Yüzü beyaz... Pencere açık. Gece. Yaz.... Odada ikimiz. Konuşuyor o: -"İsterdim ki ben, Şarkılarımı söylesinler benim el ele tutuşup dönerken çocuk bahçelerinde çocuklarımız.. Duyduğum seslerin en güzelidir - bir yaz gecesi - dizimde yatan bir çocuğun bana yıldızları soruşu.." Bir kafes. Bir kanarya kuşu. Bir keman - yeni doğmuş bir çocuk gibi yatıyor kutusunda. Pencere açık. Dışarda şehir - ayışıklı uykusunda. Odada ikimiz. Konuşuyor o: -"İsterdim ki ben, bir kitap bekçisi olayım camları güneşli bir kitap evinde. Duyduğum zevklerin en doyulmazıdır - yıldızlı cenup denizlerinin alevinde sabahlar gibi sevilen bir kitap başında sabahlamak...." Kitaplar, kitaplar, Puşkinden Mayakofskiye kadar şiir kitapları. Felsefe - Diyalektik Materyalizm. İktisat - Dört cilt Kapital. Gözler. Kocaman, berrak, iri, iki mavi damla gibi gözleri. Duvarda bir tabanca - N A G A N T .. Pencere açık. Dışarda yaz. Gözler. Yüzü beyaz. İkimiz. Konuşuyor o: -"Öldürüyorum. Öldürüyorum. Öldürüyorum. Boşalan bir çuval gibi devrildiklerini görüyorum. İş ağır. Fakat...." Duvarda bir tabanca - N A G A N T .. İkimiz. Konuşuyor o: -"Kalbini, kellesini, bağrını - TEK KELİME - inkilaba verenler taşırlar bizde yükün en ağırını. Öldürüyorum. Devrildiklerini görüyorum... Halbuki ben çocuklarımız el ele tutuşup dönerken şarkılarımı.... Ben.. Bir kitap evinde... Yıldızlı cenup denizlerinin alevinde sabahlar gibi sevilen bir kitap başında sabahlayım..." Yüzü beyaz. Pencere açık. Gece. Yaz.. |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ORADA TANIDIKLARIM II
-"Nazım yoldaş benim kızım beş yaşında. Benim kızımın annesi 1922 senesi. Benim kızım dinledi ilk duvarcı türküsünü kurduğumuz yapının. Yapı yükseldi yapı büyüdü. Yeni yapıda yeni dokumacılar yeni renklerle yeni kumaşlar dokuyor. Benim kızım büyüdü, Benim kızım Alfabe okuyor. Ben büyüdüm felsefe okuyorum....." Bir masa. Başında masanın beyaz keten elbiseli Tavariş Marusa. Duvarlarda fotoğraflar, bakıyorlar insana rüya görür gibi. Duvarlarda fotoğraflar - bir fabrika avlusunda çekilmiş bazıları, üzerinde bazısının Mogol, Uygur, Çin, Latin, Rus, Tatar yazıları.... Bir masa Üstünde masanın mavi bir Ukranya kasesi. Karanfiller. Marusa'nın sesi: -"Sene 918. Zırhlı trenle Kiyefe gitmedeyiz. Kış. Gece. Kar. Ayın içinden bir manzara gibi Ukranya stepleri karın altında yatıyorlar. Havada tek bir insan sesi yok. Dünyanın üstünde donmuş bir dünya gibi susan havada yalnız tekerleklerin şarkısı. Kış. Gece. Kar. Vagonda bizimkiler uyuyorlar. Kapı açık. Yıldızlar düşüyor içeriye. İpekli bir kumaş yırtar gibi yürüyor yırtarak geceyi tren. Uyuyor bizimkiler. Bekliyorum ben Mahnodan esir alınan iki köylü neferi. Yıldızlar düşüyor içeriye. Gözlerime yalvarıyor esirlerin gözleri: -"Bırak bizi bırak bizi bırak... Aç gözlerle aç öküzler bekliyor bizi. Bekliyor bizi toprak. Bırak bizi bırak..." Kapı açık. Yıldızlar düşüyor içeriye. Öldürebilirim, yalvaran gözlere bakamam. Başımı çevirdim geriye.. Ve tekrar baktığım zaman karın üstünde iki korkuydu kaçan. Diz büktüm. Mavzer. Geçti bir saniye. "Bırak bizi" Üç saniye.. "Aç gözlerle aç öküzler" Dört saniye.. "Bekliyor bizi toprak" Beş, altı, yedi.. Namluda arpacık titredi. Geçiyor saniyeler. Mavzer. Kaçanların peşinden altı fişenk yaktım. Ve hiçbiri değmedi hedefe. Nasıl oldu bu? Gökte uçan turnayı gözünden vuran kadın, vuramadın... Vurmalıydım ama.. Kavgada düşmanın aile ismi sorulmaz. İnkılabın nöbetinde dolaşık yumak gibi bir yürekle durulmaz.. ....... ........ Kış. Gece. Kar. Hatıralar.. Hatıralar.. ...... ...... Köyden yoldaşlar göndermiş Ukranya ekmeği yemez misiniz?" Beyaz keten bir örtü. Tombul esmer bir Ukranya ekmeği. Çavdarlı bir yaz kokusu esmer ekmekte.. Masa. Başında masanın beyaz keten elbiseli Tavariş Marusa..... |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() PORTATİF KARYOLA
Bu onun karyolası portatif bir karyola. O her sabah buradan çıkardı yola. Ve her akşam burda çözerdi ıslak ayakkaplarını. Karyolanın başucunda kitaplar... Açıyorum birer birer kitaplarını. Satırların üzerinde ellerinin izi var. Pencerenin içindeki bu beyaz diş fırçası, bu bembeyaz sabun onun... Elsiz kolları göğsünde yatıyor karyolanın üstünde lacivert gemici fanilası.. Bu onun karyolası portatif bir karyola. Duvarda külrengi bayramlık kasketi. Yerde bir üçüncü mevki tren bileti..... |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() POSTACI
İnsanın, dünyanın, yurdun haberini, ağacın, kuşun, kurdun haberini, seher vakitlerinde yahut gecenin ortasında taşıdım insanlara yüreğimin çantasında, şairlik ettim bir çeşit postacılık yani. Çocukken postacı olmak isterdim, şairlik filân yoluyla değil ama basbaya, sahici postacı. Renkli kalemlerle çizilirdi bin türlü resim hep aynı postacının, Nâzımın resmi, Jül Vernin romanlarıyla coğrafya kitaplarına. İşte, köpeklerin çektiği kızağı sürüyorum buzun üzerinde, Işıldıyor kuzey şafağı konserve kutularıyla posta paketlerinde. Bering boğazını geçiyorum. Yahut işte bozkırda gölgesinde ağır bulutların asker mektubu dağıtıp ayran içiyorum. Yahut da büyük şehrin uğultulu asfaltındayım, çantamda yazıları yalnız müjdelerin yalnız umutların. Yahut çölde, yıldızların altındayım. Bir küçük kız ateşler içinde hasta. Kapı çalınıyor gece yarısı: -posta! Küçük kızın gözleri açıldı mavi mavi. Babası yarın akşam dönüyor hapislikten. O karda kıyamette bendim bulan o evi, komşu kıza bendim telegrafı getiren. Çocukken postacı olmak isterdim. Oysaki, Türkiyemde postacılık zor sanattır. Telegraflarda envai türlü acı mektuplarda satır satır keder taşır o güzelim memlekette postacı. Çocukken postacı olmak isterdim. Muradıma, Macaristan'da erdim, ellisinde. Çantamda bahar, Çantamda Tuna'nın pırıltısıyla kuş cıvıltısıyla, taze çimen kokusuyla dolu mektuplar. Moskova'ya Budapeşte'den, çocukların çocuklara mektupları. Çantamda cennet... Bir zarfın üzeri: "Memet, Nâzım Hikmet'in oğlu, Türkiye" diye yazılı. Moskova'da mektupları birer birer kendim dağıtırım adreslerine. Yalnız Memedin mektubunu götüremem yerine. hattâ yollıyamam. Nâzım'ın oğlu, haramiler kesmiş yolu, mektubunu vermezler. |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() RADYOAKTİVİTELİ YAĞMURLAR ÜSTÜNE
Kapayın pencereleri sımsıkı, çocukları sokaklara bırakmayın, yağmurlar ölüm taşıyor tohumlara, paslı yağmurlar yağıyor. Yağmurları temizlemeli, yine gümüş gibi parlatmalı yağmurları, yağmurlar yine yalnız güneşi taşısın tohumlara, çocuklar yine koşabilsin yağmurların içinde, pencereleri yağmurlara açabilelim yine. |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SALKIMSÖĞÜT
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt, ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SEN
En güzel günlerimin üç mel'un adamı var: Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını yer yer tırnaklarımla kazıdım hatıralarımın camını.. En güzel günlerimin üç mel'un adamı var: Biri sensin, biri o, biri ötekisi.. Düşmanımdır ikisi.. Sana gelince... Yazıyorsun.. Okuyorum.. Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa, insanın bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum.. Ne yazık!.. Ne kadar beraber geçmiş günlerimiz var; senin ve benim en güzel günlerimiz.. Kalbimin kanıyla götüreceğim ebediyete ben o günleri.. Sana gelince, sen o günleri - kendi oğluyla yatan, kızlarının körpe etini satan bir ana gibi satıyorsun!. Satıyorsun: günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için... En güzel günlerimin üç mel'un adamı var: Biri sensin, Biri o, biri ötekisi... Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi... Sana gelince... Ne ben Sezarım, Ne de sen Brütüssün... Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün.. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.. |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SESLER GELİYOR.....
Sesler geliyor günbatısından sesler.... Koynunda güneşin kaybolduğu zindan aydınlanacak mı? Bekliyelim mi? Bekliyebilir miyiz? Biz gündoğusunun milyonlarla milyonu bekliyoruz bunu.. Sesler geliyor günbatısından sesler.. Biz çıplak ayaklı Hindistanın açlığını esmer gözlerinde bir alev gibi taşıyanlar. Biz sarı yüzlerinden gözleri bıçak yarası gibi bakan kavga meydanlarında kellesini koparıp kocaman kanlı sarı bir çiçek gibi bırakan Çin seddinin kulileri.... Biz Borneo, Sumatra, Cava köylüleri.... Biz... Biz güneşin doğduğu yerden haykırıyoruz mavi gömlekli, mavi gözlü Almanyalılara... Ve istiyoruz ki olsun naramızın aksisedası Krup favrikalarından kopan: - HURRRA...... * * * Kurtuluşun kırmızı eli dolaşıyor üstünde Almanyanın. Dışarı fırlamak için tepiniyor amele mahallelerinde tanklar. Berlinin caddeleri kulak asıyor yine Spartaküslerin ayak sesine.. Göbeğinden çatlıyacak Avrupa. Avrupanın çatlıyacak göbeği.... Çatlıyacak çatlıyor çatla... Çabuk olun haydı... Diyelim: - . .DI.... Diyelim milyonlarla milyon ağız birden: - ÇATLADI...... * * * Söyle Berlin.... Söyle... Elleri bombalı mavi gömleklilerin bekliyecek mi yine Unter den Linden caddesinde nöbet? Alevden bayrakların üstünde yeniden can bulacak mı Karl Liebknecht? Avrupa bocalıyor.. Hava fırtınalı omurga delik serdümen sarhoş.. Kooooş.... Dümen başına..... Sesler geliyor günbatısından sesler.... |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SİLÂHSIZ İNSANLAR
Beş kıtanın içinden başladı sefer Gidildi kuzeye doğru, gidildi, Ormanlar, kayalar, göller, denizler Şehrine varıldı, şehir yeşildi. Bu gelenler silâhsız adamlardı Her birisi yüreğini çıkardı. Her yürekte güzel bir şeyler vardı, Hayata sevdalar ilân edildi. ******* beyazdı, gündüzler serin, Sözleri dövdüler dan dan da din din, Örsünde sıcacık yüreklerinin Ölüm bu sözlerden güçlü değildi. |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57916
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ŞAİR
Şairim şimşek şekillerini şiirlerimin caddelerde ıslık çalarak kazırım duvarlara.. 100 metreden çiftleşen iki sineği seçebilen iki gözüm, elbette gördü iki ayaklıların ikiye ayrıldığını.. Sen benim hangisinden olduğumu anlamak istiyorsan cebime sok kafanı: orda aydınlığı okuyan kara ekmek sana doğruyu söyler.. Şairim şiirden anlarım, en sevdiğim gazel Anti Düringidir Engelsin.. Şairim bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım.. Fakat asıl şaheserime başlamak için Hafızı Kapital olmayı bekliyorum. Futbolda eski kurdum. Fenerbahçenin forvetleri mahallede kaydırak oynıyan birer piç kurusuyken ben en ağır hafbekleri yere vururdum. Fulbolda eski kurdum. Santırdan alınca pası çakarım Hooooooooooooooooooooooooop! 5 numro top açık ağzından girer golkipin karnına. Bana mahsustur bu vuruş futbol potinlerim kurşunkalemimden öğrendi bu zanaatı! O kurşunkalemim ki 9 deliğinizden vücudunuza her tıktığı mısra işkembenizde taş. Şairiz be, şairiz dedik ya be arkadaş.... |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|