![]() |
![]() |
#71 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hepsi Geçer...
Hepsi geçer Biliyorum kapanır yaralar Ellerimi kanattım yine Ben seni düşünüyordum Bir yandan seni özlüyordum Farkına varmadım yine Bıçağı daldırmışım elime Ah şu hayal… Yine geçen gün yemeği yaktım Seni düşünüyordum Saatini hesaplayamamışım Kokusuna uyandım hayalinden Zoruma gitti uyanmak Keşke dedim Keşke yansaydı ev ama hayalin gitmeseydi Ah sen Sen yok musun… Sustum sokakları gezerken Arkamdan seslenmiş birisi Duymamışım ki Saatler sonra telefon çaldı Açıp baktım Meğer cüzdanımı düşürmüşüm Adam adrese getirdi Ne kadar dalgınım Ah hayalin ah… *******i o kadar uzun geçiyor *******i o kadar yakıyor ki Sabahlar zor geliyor Güneş doğmak bilmiyor Hayalin gelmiyor Düşünüyorum gel haydi diyorum Ağlıyorum kimi zaman Ama gelmiyor… En olmadık zamanda geliyor hayalin Hiç beklemediğim yerde çıkıyor karşıma Beklemiyorum ama geliyor işte Bölüşemiyorum hayalini kimseyle Hiç gitme istiyorum yanımdan Ama bir gidişin Bir dakikası ömre bedel Kaç ömür bekliyorum seni Gelmek bilmiyorsun Ta ki o zamansız zamana kadar… İşte yoksun şimdi yine Beklemeye devam ediyorum Susuyorum Kimse anlam veremiyor suskunluğuma Çenesi düşse de diyorlar İki muhabbet etsek Ama yok Sensiz her şey boş Gel haydi gel hiç gitmemecesine… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#72 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Her Şeyi Sana Adasam? ? ?
Her şey gökyüzüne döner sevgilim Yüzüm gözüm sevgi içinde Her sabah yeni bir haykırışla Her uyanışımda yeniden sen Yeniden biz olmakla başlıyorum hayata… Her şey gökyüzüne döner bir gün Bir gün anlayışla karşılayıp O akşamın seherinde seni Bu şehirden uğurlamak gerekirse Sırf seni sevdiğim için göze alırım Sensizliğin her bir rengini Bittiği yerde başlar yeni bir aşk Tıpkı seni sevdiğim gibi sana dair… Her şey gökyüzüne döner bebeğim Bildiklerimiz kül olur Yazdıklarımız yanar birden Birden alev alır her şey Her şey sana dair sevgilim Yeniden seni sevmekle başlarım hayata… Her şey gökyüzüne döner sevgilim Bittiği yerde başladığında bu aşk Her yeni başlangıcın tövbesinde Her sana aşkımın gölgesinde Dualarımın eşliğinde yine sana Her yeminde yeni bir haykırışla Yine seni sevmeye başlarım… Her şey gökyüzünde başlar sevgilim Yağmurun toprağa hasretliği Çöllerin ateşle sevişmişliği Biten aşkların kirlenmişliği Ve kavuşmak için akması suların yeryüzüne Her şey onda başlar bilirsin… Her şey gökyüzünde başlar birtanem Bittiğinde yağmurun yağışı Güneşin doğması sanki batmamışçasına Yeni bir güne yeminlerin eşliğinde Eşiğinde yeni bir günün Senin seherinde doğması Her şey diyorum birtanem… Her şey gökyüzünde biter bilirsin Bittiği yerde yeni bir hayatın başlaması gibi Yeni bir sevdaya açılan yol gibi Ama benim sevdam sanadır Sanadır ellerimin titremesi Ellerinde batan güneşin Bedenimden aldığı canı sana getirmesi Her şeyi diyorum sana adasam? ? ? Her şey gökyüzünde başlar biter Gökyüzüm desem sana Doyamadan bakmaya Doyamadan seyri aleminin Her bir renginde solusam diyorum hayatı Ben diyorum Sana diyorum Adasam her şeyimi? ? ? Evet her şey sende başlar gökyüzüm Ve sende biter bilmelisin Şimdi avuçlarımı açtım göklere Yağmurunu bekliyorum Dilenmeden ve direnmeden Bu yağmuru diyorum İçime diyorum Sindirsem? ? ? Her şeyi diyorum Sana adasam? ? ? Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#73 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hüzün Karası Gözlerin
Hüzün karasına büründü gözlerin Sözlerin acıtmamıştı hiç bir an Ama bu terkedilişin sebebi Umutsuz ayrılık hikayesi... Elaydı fikrimce gözlerin Üzüldüğüm zamanlarda değişiyordu Hüzün karası oluyordu gözlerin Gözlerin... Şimdi ne renk bebeğim... Sarım sarım sarmalanmıştı gözlerine Gülmeyi öğrenememiş gözlerim Senin gözlerin elayken Ela tatlısı oluyorduk ikimiz Biz oluyorduk hep Her zaman ela oluyordu gözlerimiz... Şimdi hüzün karası gözlerin Anımsanmasız bir ayrılık hikayesi Zavallı Kayıp bir Nisan Gözlerimde hüzün karası şimdi... Hüzün karası mı gözlerin Ağlamaklı baharlaraz mı soyundular Kırık içimde bir şeyler Sırf öyle diye Hüzün karası diye gözlerin Gözlerin gözlerimden kaçıyor... Uçuşmasız bir rüzgardayım Kayıp bir kentin mezar taşları Sessiz sadakatsiz Ayrılığı yazıyor Ne çok ölü yatıyor aşk yüzünden Gözlerin bu gece hüzün karasına çalıyor Gözlerim hüzün karası bakıyor Kaçamak bakışlarda gözlerine... Ama sözler hiç bir ayrılığı yazamıyor... Ama gözler hep bir neden arıyor ağlamak için... Hüzün karası ne de olsa... Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#74 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Islak Çocuk...
Gözlerini kapadı ıslak çocuk… Gökyüzüne doğru kaldırdı; önce mağrur ve onurlu başını, sonra da yüreğini tuttuğu ellerini… Kaderine ağlayan tatlı gözleri vardı. Umutla bakarlardı yine de dünyaya her açılışında. Üstü başı her ne kadar kir içinde de olsa, gözlerine bakanlara bir prensesin asaletini andırırdı… Küçük yaşında tanıştı yağmurla… Çıplak ayaklarıyla ilk dans ettiği gün henüz yedi yaşındaydı. Şimdi ise yirmisinde bir genç kız olmanın eşiğinde gökyüzüne kaldırdığı elleriyle tanrıya dua ediyordu Sinem… Gözleri hala yedi yaşında, hala çakmak çakmak ve hala aynı ateşe sebep iki kıvılcımdı… O, yağmurun kızıydı. Annesi onu yağmurlu bir günde dünyaya getirmiş ve babası sevinçle onu doğar doğmaz kucaklayıp yağmurun altında ilk kez ıslatmıştı… Bu yüzden çiftlikteki herkes onu Yağmurun Kızı diye çağırır olmuştu. Beş yaşına geldiğinde artık çok zeki bir kız olmuş ve ona yağmurun kızı diye seslenenlere “Hayır ben Gülseren’in kızıyım! ” diye sitem etmeye başlamıştı. Fakat kahya ona şefkatle yaklaşır ve her defasında “Senin annen yağmur kadar temiz ve sevgi doludur. Yağmur bereket demektir. Unutma, yediğimiz ekmeği, bu ağaçları, içtiğimiz suyu ve daha nicesini o yağmur bize sağlıyor.” diyerek saçını okşadığı zamanlar Sinem bir kuzu gibi sakinleşir ve çakmak gözlerini kahyanın gözlerine dikip sorardı her defasında “Bir gün annem de yağmurlar gibi beni terk edip gidecek mi peki? ” diye sorduğundaysa kahyanın içine bir kabir azabı düşer, kahrolur, dudakları kilitlenir ve konuşamazdı. Fakat Sinem ısrarla sorardı “Annem de bir gün yağmurlar gibi beni terk edip gidecek mi? ”. Çok defa kahya bir cevap uydurur onu yatıştırırdı. Fakat cevabını alamadığı zamanlar yabani bir kısrak gibi huysuzlaşır ve ortadan kaybolurdu. Bütün köy seferber olur onu ararlardı. Bulduklarında ise bir yerlerde ağlıyor olurdu. Yedi yaşında ise koskocaman şehirlerle tanışmak üzere yola çıktı ailesiyle beraber. Ankara’nın soğuk ve sisli havasının içinde birbirlerini neredeyse göremedikleri bir kış havasıydı. Yağmur yağmasına ve tüm soğuğa rağmen Sinem hiç üşümüyor, hala kıpır kıpır heyecanla çevreyi gözlüyordu. Bu şehri ilk geldiğinde de anlamamıştı… Ankara’nın soğuk havası ve insanların vurdumduymaz tavırları aileyi kısa sürede değiştirmiş, aile ocağının yerine koca bir incir ağacı dikmişti… Babası kısa sürede alkole yenik düşüp yolunu kaybetti. Sinem evin tek çocuğuydu. Babası ona her zaman değer vermiş, onun her zaman mutlu olmasını istemişti. Fakat bu şehir onu yutup almıştı. Zavallı annesi Gülseren ise tüberküloza yakalanıp hayatını kaybetmişti. Sinem yedi yaşını bitirmek üzere bir çocukken, annesinin cenaze töreninde gösterdiği olgun tavırları ve cenaze evinde misafirlerini ağırlamasıyla o kadar beğenilmişti ki… Fakat kaderinin kötü yazgısını değiştirebilecek hiçbir mucize yok gibi görünüyordu… Annesinin ölümünden sonra birkaç ayını komşularının yanında geçirdi. Fakat ne yazık ki bu günler ona zindan kadar karanlık geliyordu ve bir an önce bu hayattan sıyrılıp kendi hayatını kurmayı düşünüyordu. Yedi yaşında bir çocuktu henüz. Kimden iş isteyebilir, kimin yanında kalabilir ve kimden destek bekleyebilirdi. Problemleriyle kim ilgilenecekti. Bunların hiç birini düşünmeden çıktı sokaklara. Çünkü komşuları ona Külkedisi masalını yaşamaktan daha ileriye gitmiyorlardı. Amaları belliydi; onu besleme olarak kullanmak… Sinem yağmurun kızıydı. Annesi ona bu yağmuru gönderen bulutlarda bir yerlerdeydi. Sokaklarda neler olabileceğini hiç düşünmedi. Ne olsa yağmur vardı. Ne olsa yalnız değidi. Yağmur onu saklardı, yağmur onu korurdu… İlginç hikayelerle koca on üç sene geçirdi Sinem… Sayısız zorbalıklarla, sayısız eziyetlerle, sayısız zulümlerle karşılaştı. On iki yaşında kendisine sarkıntılık eden bir adamı bıçakladı çırak olarak çalışmaya başladığı kuaförde. Adam üç gece komada kaldıktan sonra kendine geldi ve Sinem’in ondan zorla para istediğini, vermezse onu öldüreceğini söylediğini iddia etti. Bu Sinem’in on sekizine kadar Çocuk Islah Evi’nde kalmasına yol açtı. O kadar kötü de değildi hani. Birkaç arkadaşı bile olmuştu. Hiç değilse burada yiyecek bulabiliyor, tacize uğramıyor, kimse ondan faydalanmak istemiyor ve kimse ona zarar veremiyordu. Tek sorun demir parmaklıklar ve çalışma saatleriydi. Sabahları erken kalkmak ölüm gibi geliyordu ilk zamanlar. Fakat sonraları buna da alıştı. Demir parmaklıklarla da sorunu kalmamıştı. Fakat on sekizine geldiğinde yeniden tanımadığı bir dünyaya çıkmak zorunda bırakıldı… Sinem ıslah evinden çıkarken altı senesini birlikte geçirdiği üç kız arkadaşı onu kapıda bekliyorlardı. Onlar da birkaç gün aralarla on sekiz yaşlarını tamamlayıp ıslah evinden ayrılmışlardı. Fakat Sinem’i hayatta yalnız başına bırakmamak için onu da almak üzere geri dönmüşlerdi. Sinem üç arkadaşıyla birlikte arkadaşlarının daha önceden yaşlı bir kadının yanında tuttukları odalarına gittiler. Sinem’i hepsinin çok sevmesine rağmen, Sinem çıkmadan önce üçü birbirlerine sadakat yemini etmişler ve aralarına kimseyi almamak üzere anlaşmışlardı. İlk başlarda pek sorun çıkmadı. Sinem’e de bir iş bulundu kısa sürede. Tabi iş bulmak biraz zor oluyordu. Çünkü kimse suçtan dolayı ıslah evinde yatmış birini işe almak istemiyordu. Daha sonraları Sinem hayatında hiç tatmadığı bir duyguyu tatmak üzere ilk adımını atmıştı. Çalıştığı yerdeki gençlerden birine aşık olmuştu. Bu gencin adı Engin’di. Engin oldukça yakışıklı, hafif çatık kaşlı, kendi içinde farklı, gizemli bir kişiliğe sahipti. Bu garip büyüsü Sinem’i oldukça etkilemişti. Sinem hayatını yoluna sokmaya çalışırken sürekli terslikler çıkmaya devam ediyordu. Üç arkadaşı aralarındaki yeminden sonra Sinem’den oldukça soğumuşlardı ve artık onu istemiyorlardı. Çünkü Sinem onlara beklediği tepkileri vermiyordu. Hepsinin birkaç aşk ilişkisi yaşamalarına rağmen Sinem’in hala bir aşk ilişkisi olmamıştı. Onlar gibi zaman zaman küçük hırsızlıklar yapmıyordu. İçki içmiyordu. Sigara kullanmıyordu. Tabi bu doğal olarak diğer kızların ondan soğumalarına yol açtı. Sinem de onlardan gittikçe kopuyordu. Kızlar ona da içki ve sigara gibi alışkanlıkları zorla aşılamaya çalışıyorlardı. İki sene içerisinde kızlardan biri zengin bir iş adamının metresi olarak yaşamaya başladı. Adamın karısı olayı duyunca olaylar değişerek kızın ölümüne yol açtı. Nasıl bir şekilde öldüğünü kimse bilmiyor. Yalnızca cesedinin baraj gölünde bulunduğu yazdı gazetelerde. İkincisi iki sene içerisinde 7 kez uyuşturucudan hapse girip çıktı. Son kez haber alındığında ise altın vuruş yaptığı ve bir mektup bıraktığı yazdı elden ele gezen gazetelerde. Mektupta şunlar yazıyordu. “Baba dünya dönmeye devam edecek. Fakat bil ki bu günahla asla mutlu olamayacaksın. Bana tecavüzünün bedelini tanrıya nasıl açıklayacağını bilemem.” İlginç ve büyük harflerle yazılmış olan son cümle tüyler ürperticiydi. “ELVEDA KATİL DÜNYA! ! ! ” Üçüncüsü ise otobanda müşteri beklerken trafik kazası geçirdi. Yedi gece komada yattı başında bekleyen yalnızca Sinem’di. Çok büyük acılar içerisinde gözlerini açtığında söylediği ilk cümle “Sinem, Sen benim tek dostummuşsun.” Engin bir türlü Sinem’in sevgisinden haberdar olmadı. Tek bildiği her defasında bu kızın kendisini çözmek için sürekli izlediğiydi. Sinem Funda’yı hastaneden çıkardıktan sonra birlikte çalıştığı yere gittiler. Engin’e açılmaya karar verdi Sinem. Fakat aşkını ilan etmeden hemen önce aldığı söz: “Eğer bana aşıksan söylemelisin. Tabi benimle yatmayı kabul edeceksen seninle çıkarım. Ne dersin? ” Sinem’i yıkan bu sözlerin birkaç gün sonra Sinem garip bir şekilde ortadan kayboldu. Hiç kimse bu hayat dolu, hayatın karşısında yıkılmamış, gözleri her zaman ıslak kızın nereye gittiğini anlamadı. Yağmurun Kızı Sinem haftalar donra arkadaşı Funda tarafından bulunduğunda ise üstü başı kir içinde, bir deri bir kemik kalmış, zavallı bir görünümdeydi. Sinem onu bir tepeye çıkardı. Yağmur yağmaya başlamış, Sinem ellerini havaya kaldırmıştı: “Tanrım! Annemi ve babamı götürdüğün yer her nereyse lütfen beni de oraya al! Bu hayatı taşıyamadım. Senin yağmurlarınla tertemiz geldim… Ne olur beni verdiğin gibi al dünyadan! ! ! ... Gökyüzü kapkara kesildi ve yalnızca bir yıldırım düştü. Gökyüzü aydınladığında ise ortalıkta Funda’dan başka kimse yoktu. Olayı bir tek yoldan geçmekte olan bir yabancı daha görmüştü. Yabancı kahyanın ta kendisiydi… Funda koşarak ve ağlayarak ona sarıldı. “Ne olur! Ne olur söyleyin ona ne oldu? ” Kahya gülümsedi: “O yağmurla geldi. Dünya onu taşıyamadı. Yağmurla geri döndü Cennet’e” Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#75 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Issız Ada
Diyelim ki ıssız bir adaya düştünüz. Yanınız alacağınız üç şey ne olurdu? Günlerce düşündüm bu soru üzerinde. Herkesin birbirine sürekli sordukları bu sorunun manası ne olmalı acaba. Yani soran kişi “Ben zekiyim ama bakalım karşımdaki ne kadar aptalca bir cevap verecek? ” diye mi düşünür? Yoksa soran kişi zekasını zorlamıştır bu soruya kendince bir cevap bulamamış ve karşısındakinden daha iyi fikirler mi beklemektedir? Oldukça ilginç bir konu oldu sanırım. Şimdi siz birkaç saniye düşünün: Acaba ıssız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu? Ben kendimce şöyle bir düşündüm. Son model dayalı döşeli kocaman bir yat alırdım diğer iki hakkıma gelince yata bir kütüphane ve son olarak içine de bol miktarda kitap… Olmadı şimdi adadan kurtulma şansın olmayacak diyecek karşındaki insan ver senden daha mütevazı bir yanıt bekleyecektir. Ne olmalı mesela? Genel olarak şöyle bir göz attığımızda insanlar para için bu kadar mücadele ederken hiç kimse bir sandık dolusu altın ya da bir banka dolusu para istemiyor… Yalnızlığımızla başbaşalığımızda yanımızda bulunması gereken değerler kastedilmiştir aslında olaya bakışımızda. Bana kalsa ve adalar yetse ne kadar zalim varsa ellerine birer Kur’an verip yerleştiririm adalara. Sonunda ya yaptıklarından utanıp “Allah’ım medeni dünyaya beni gönderme utancımdan yerin dibine girerim. Ölene kadar burada kalayım.” diyecek olan kaç kişi vardır acaba? Değer yargılarımızı gözden geçirdiğimizde şöyle düşünürüz: Kimse karıma, kızıma, kız kardeşime yan bakamaz çizerim. Kimse malıma göz dikemez adamı oyarın. Kimse bana küfür edemez adamın kafasını kırarım vs… Pekala şimdi dönüp kendimize bir bakalım: Sokağa çıktığımızda ilk aradığımız şey bir bayanın açık bacaklarını yakalama fırsatı. Rüzgardan istifade uçuşacak etekleri yakalama ihtimali. O gün içerisinde göze kestirip kandırılabilecek bir hatun beklentisi. Hiç elimi kıpırdatmasam da birinin ensesine vurup bi kaç milyar götürsem düşüncesi. Ve saireler ve saireler… Tabi burada sembolik olarak saydığım bu birkaç değer erkek hayatının ve beyninin alabileceği haysiyetsiz düşüncelerin milyonda biri bile olamayacaktır. Bayanları bu işe pek katmak istemiyorum. Onların dünyaları zaten kuaför dükkanları, pahalı mücevherler, zengin ve hiçbir şeye karışmayan koca hevesi vs… Şimdi erkek tarafı da kadın tarafı da bana kızacaklar “Biz böyle miyiz? ” diye. Tabi ki ben burada kendimce hesapladığıma göre %1’lik dürüst kesimi işe katmıyorum. Onlar kendilerini biliyorlar… Kendini bilene lafım yok asla. Ama kendini bilmeyenler için bir tavsiyem var. Gerçekten yarın ıssız bir adaya düşecekmiş gibi önlerine bütün hayatlarını döksünler ve aralarından haydi on üç şey seçsinler. Bakalım neler alacaklar yanına… Eğer ki bana bu seçimi bırakırsanız ben şunları seçerim: Kur’an’ım, kağıdım, kalemim, sevgi, aşk, mutluluk, gözyaşlarım, bütün dostlarımın içinde bulunduğu bir fotoğraf, yazdıklarımı koruyacak bir sandığım, değer yargılarım ve öldüğümde kimliğimi belirtecek olan Yüce Türk Bayrağım ve yanında Ata’mın resmi… Buyurun seçim sizlerin… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#76 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kapı...
Bir sabah Gökyüzünü ayaklarının altına serilmiş Yıldızlar kucağına serpilmiş Sevgilerden bir demet kapına gönderilmiş Bir kucak dolusu aşk kalbine hoş gelmiş Ve yitirdiğin tebessüm yeniden gözlerine yerleşmiş Her şey sana en sevda haliyle dönmüş bulacaksın… Kapını açacaksın Bir çocuk yüzünde tebessüm Kalbi tertemiz ayacıkları çıplak Üstü başı yırtık kir pas içinde Bir bayram sabahı Gözlerini dikip gözlerine Kutlayacak mutluluğunu… Neler yitirmişim diyeceksin Her şeyden sonra bu çocuk Sana yeniden sevmeyi öğretecek Yeniden hayata bağlanmayı Yeniden nefes almayı Yeniden yağmura soyunmayı Yeniden vurulmayı Bitmeyen aşk hikayelerine… Sevgiyle kucaklayacaksın Sevgini sunacaksın Sonra diyeceksin gel içeri Bir ayakkabının eşliğinde Bir gömlek sıcaklığında Bir çorap kadar sıkıca Bir atkı kadar sevgiyle Bir öpücük kadar derinden Bir ömür boyu o çocuğun Aklında kalacaksın… Her şeyden sonra bir ölüm Yıllar sonra o çocuğun Gözlerinde anlamsızlaşacak Sayısız dualarla seni O da son yolculuğuna uğurlayacak Bitmeyen sevgilerle Her bayram mezarını sulayacak Ve tüm çabası sana Yıldızlara kavuşmaya çalışmak olacak… O yüzden sevgilim, Kapını her zaman açık tut Yağmurla ıslanmaya Şiirlerle dolmaya Güllerle taşmaya Ve en önemlisi Sevmeye sevgilim Sevmeye… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#77 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kaptan...
Dün sokaklarda gezdim Başım dik yüzüm ilerde Alnım açık delikanlıca Sözüm bir sana dair… Gidenlere sor En iyi onlar bilir seni Ben anlattım onlara Dedim sen teksin kaptan… İki nefeslik dünyanın İki gözyaşı kadar değeri İki gramlık gözyaşının Bir ömür efkarı varmış… Sor onlara kaptan Ben anlattım Gelene gidene söyledim Etme dedim dünya malına İki gram altına minnet… Dinlemediler kaptan Anlamadılar ölümü Gelecek dedim Alacak canı Azrail… Bildiremedim kaptan Belletemedim sözümü Koca gözleri görmedi Dağlar gibi ölümü… |
![]() |
![]() |
![]() |
#78 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kendimden Biliyorum...
Kendimden biliyorum Sensizlik dokunuyor bana Önce karnımdan bir sancı giriyor Kalbime doğru çıkıyor Sonra çok başım ağrıyor Sabah olmuyor Gece susmuyor… Kendimden biliyorum Çok içiyorum Durduramıyor beni arkadaşlar Onlar da benim yüzümden Her gece sarhoş dönüyor Hep seni arıyorum sonra Aynı sandal Aynı deniz Aynı tekneler… Kendimden biliyorum Dün gece uyumadım yine mesela Yine oturup sabaha kadar Bir yudum rakı Bir nefes sigara Bir adım oda Bir düşünümlük sen… Kendimden biliyorum ben Yine yakacak canımı şiirler Ah demeye gücüm olsa Yakacağım ulan bu şehri Yıkacağım bütün taşlarını üst üste Sonra bir bidon benzinle Yakacağım ulan yakacağım Bütün yazdığım şiirleri sana… Kendimden biliyorum Ağlamak onur kırmaz Ya da yakmaz gözyaşı ateşleri Körüklemez şiirler yangını Biliyorum ben de yanmam Ama tutamıyorum gözlerimi Hele dilimden dökülenleri… Kendimden biliyorum Çekip gideceğim Sonra yine bir sana benzeyen Bir bana benzeyen göreceğim Deli divane aşıklar göreceğim Oturup bir daha yazacağım Kimseler okumayacak belki Belki kimse bilmeyecek yine Ama yine biliyorum Sen uzaktan okuyacaksın Bilmediklerimi Söylemediklerimi… Kendimden biliyorum Bu şehir de biliyor kendinden Sen kendinden biliyorsun Herkes kendinden biliyor Ayrılık ölüm değil ki… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#79 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kırıldım Ben...
Kırıldım ben Dallarımda bilindik bir sancı Dilimde asırlık bir yalnızlık Sözlerimde elleri duada bir şarkı Yalnızlığım yedi renk Kalbim yangın yeri… Beni sana anlatan her şeye Seni bana düşüren herkese Düşlerime girdiğin her geceye Ve sana uzanan her heceye Dargınım ben bu bilmeceye… Kırıldım ben Kime anlatsam acımı Kime darlansa ruhumun ne zaman Ve her kimin dilinde dolansa aşklarım Kimin yüreğine ağır gelse Ben orada bir şiir olup Geceye hangi geceye aksam Orada yüreğim ateş küreği… Belki sana anlattığım her şey Beni sana küstüren her tutku Seni mahkum eden her duygu Yalancı makamında her türkü Bildiğim bilmediğim her öykü Uzak ihtimallerin kokusu… Bu bilinmez sözcüklerin anlattığı Her yerde bulamayacağın Hiç kimsenin anlatamadığı Belki açıklanamayacak Ve tarih bilincinden uzak bu aşk Seni benden alıp En yakın zamanda tutsak edecek Ve sen asla geri dönmeyeceksin… Kırıldım ben Evet uzaklığındır beni kıran Beni bir şiir kadar yaralayan Çok konuşurken susturan Ve çok susarken ağlatan Çoğu zaman hırçıtan Yakan ve yaralayan Kırıldım ben Daha bir şey kalmadı bende Sana hayırlı yolculuklar Bu bilinmezin kollarında O derin detay yollarda… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() |
#80 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Kimin Yüzünden?
Kiminin yüzünde ansızın beliren bir tebessümdüm ben. Kimi zaman ansızın açan bir kardelen. Ve hiçbir yerde adı bir daha anılmamış bir şair. Öylesine tükendim işte. Yalnızlığın uçurumundan bir düşüşüm vardı. Ölüme susamışçasına haykırdığım birkaç cümle. Ve beni kollarına alması için beklediğim sıcak bir zamansızlık… Tükendiğim bir sahne vardı. Gözlerinde yaşlar öylece donup kalmış bir çocuk. Ellerinde birkaç misket. Yüreği acımış, öylesine kanamış ve tükenmiş bir çocuk. Gözleri ateşin en derininde parlayıveren yeşil rengiyle susuyordu. Elleri üşümüş, elleri çamur ve elleri yalnızlık içinde uzanacak bir el bekliyordu. Tutuverecek ansız bir el… Kiminin yüzünden ağlıyordum. Kiminin yüzünden susuyor. Ama en çok kiminin yüzünden yalnızlığıma gömülüyordum. Gözümün önüne bir sahne geliyordu hep. Hep gözlerimin beyaz perdesine takılan bir yalnızlık romansı. Elleri üşümüş bir çocuk. Yüreği acıyan bir hasta… Kiminin ağzına bile almadığı sözler söylüyordum. Seviyordum, terk ediliyordum ama yine de umudumu yitirmiyordum. Ayrılık müptelası bir zaman geçiyordu gözlerimin önünden. Issızlığa sığınmış ve ıssızlığın içinden gelecek sesi bekleyen bir çocuk oluyordum, üşüyordum… Titriyordum kiminin yüzünden ve siz farkına bile varmıyordunuz. İçime atıyordum gözyaşlarımı, içimde bir deniz biriktiriyordum. Bir gün taşacaktı bir yerden. Ve tüm dünyayı sel alacaktı biliyordum. Ama ben susuyordum. İçime atıyordum. İçimde koca bir deniz biriktiriyordum… Kiminin yüzünden ıslanıyordu yanaklarım; ansızın. Ve kiminin yüzünden ayağa kalkıyordum yeniden. Titriyordum, üşüyordum ve ağlıyordum ama umursamıyordum dünyanın yalnızlığını. Ve o çocuk yeniden geliyordu gözlerimin önüne. Üşüyordu yeşil gözleriyle. Ağlıyordu yırtık elbisesiyle. Üşüyordu biçare hayalleriyle… Kiminin yüzünden büyüyordu çocuk, kiminin yüzünden çocuk kalıyordu. Kah gülüyor, kah susuyordu. Ama yine aynı şarkıyı söylüyordu. Seni seviyorum, seni seviyorum. Seni seviyorum diye senden önce hiç kimseye söylemedim dersem; yalan olur… Ve şarkı tükeniyordu. Alimallah az sonra yağmur yağmaya başlayacaktı. Sığınacak bir saçak bulmalıydı çocuk. Hiç umursamadı. Yağmur yağdı; kaçmadı. İliklerine kadar yağmura boyadı kalbindeki resmi. Sırılsıklam bir akşamdı. Elleri büyümüştü. Göz bebekleri kocaman seyrediyordu dünyayı. Rüya bitmişti artık. Ve çocuk büyümüş koca adam olmuştu ansızın. Bir rüya bu kadar uzun sürer miydi? Kimi rüyalar yüzünden ağlıyordum, kimi rüyalar yüzünden tebessümle geçiriyordum günü. Ve çocuk hiç durmadan gülümsüyordu yeşil gözleriyle. Hayattan bir şey alabilmek adına. Alacaklarının adı yalnızlık olsa da… Rüya Deniz Demir |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|