![]() |
![]() |
#811 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Su
Dupduru bir derinlikle yollardadır sular, İçinde varlığa erdiği yerden duygular; Yüz sürer yerlere, sürer, kıvrım kıvrım akar, Bir gözü bulutta, diğeri ummâna bakar... Vuslat şevkiyle çağlar, çağlarken de tüllenir, Bu tatlı mûsıkî ile ruhlar neşelenir. Köpüren dalgacıkları okşar-geçer rüzgar, Ve bir ivme neşvesiyle soluklanır dalgalar; Vurur başını taştan taşa hicranla yanar, Süzülüp göklere yükseldiği günleri arar... Bir tül gibi yırtılır her aşılmaz tümsekte, Akseder çığlıkları etrafa perde perde... Koşar binlerce defa arınarak havzına, Ses katar çevre onun hüzünlü avazına. Ermek için deryaya hiç durmaz çağlar-coşar, Bu coşkun sevdayla ne aşılmazları aşar... Şevkle şiirler sunar sesten, sözden âzâde, Çevreye büyüler salar aktığı her yerde. Su ufkunda her zaman bir teselli duyulur, Gönül bu teselliden aradığını bulur... Hisler su çağıltılarıyla sükûna erer; Toprak ufkunda su, insan ufkunda peygamber... Cennet gibi yeşerir uğradıkları her yer, Hem vuslatı hem aşkı suymuş meşk eden meğer... Kaynak: Sızıntı, Aralık 1996 |
![]() |
![]() |
![]() |
#812 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sultanım
Başım fedâ olsun nurlu yoluna, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! N’olur merhamet kıl kıtmîr kuluna, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Kapına baş koymuş kulların bekler, Herbirinden yığın yığın dilekler, Sen el atmayınca boşdur emekler, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Senin olmadığın her bucak ıssız, Gönüller kararır inan ki sensiz! Gel rûhuma bir nazar eyle sessiz; Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Din yolunu açıp şehrâh eyleyen, Pinhân-ayân her gerçeği söyleyen; Gökte, yerde ümmetini dileyen, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Hakk’a varılamaz senden amansız, Arkanda olmayan gider îmânsız... Kulunu mahşerde bırakma yalnız!. Gönlümü fetheden Sultanım, canım! |
![]() |
![]() |
![]() |
#813 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sultanım
Başım fedâ olsun nurlu yoluna, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! N’olur merhamet kıl kıtmîr kuluna, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Kapına baş koymuş kulların bekler, Herbirinden yığın yığın dilekler, Sen el atmayınca boşdur emekler, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Senin olmadığın her bucak ıssız, Gönüller kararır inan ki sensiz! Gel rûhuma bir nazar eyle sessiz; Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Din yolunu açıp şehrâh eyleyen, Pinhân-ayân her gerçeği söyleyen; Gökte, yerde ümmetini dileyen, Gönlümü fetheden Sultanım, canım! Hakk’a varılamaz senden amansız, Arkanda olmayan gider îmânsız... Kulunu mahşerde bırakma yalnız!. Gönlümü fetheden Sultanım, canım! |
![]() |
![]() |
![]() |
#814 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sürpriz Veda
Hacı Kemal Erimez’e... Ölüm kapı önünde bir davetsiz konuk, Kimine muştuyla, kimine hasretle gelir; Hiç beklenmedik bir yerde ansızın belirir... Ötesi ya bir cennet bahçesi ya bir kovuk... Ruh, bu dünyadan kaçmak için heyecanda, Soluklar ard arda ve nefesler boğuk boğuk; Herkeste hafakan, mevtâ ortada sopsoğuk, Azrâil’in solukları duyulur her yanda. Yalnız yaşayan yalnızlık içinde ölür, Bu kapkara vahşetle düşer-kalkar-emekler, Ufku, inancı korkusuna korkular ekler, Sonra gider ruhundaki yokluğa gömülür... Mümine öteler ses verir kendi sesinden, Bir damla gibi düşse de, ummâna ulaşır; Aşar kendi çerçevesini ve sonsuzlaşır, Kurtulur fâni varlığın dar hendesesinden. Erer rûhânîlerin gezindiği bahçeye Ve gökkuşağı gibi tâklar altında yürür, Yol boyu neşeler yağar, sevinçler köpürür; Anlar neymiş bu uzun yoldaki sırlı gaye... Kaynak: Sızıntı, Nisan 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#815 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sürpriz Veda
Hacı Kemal Erimez’e... Ölüm kapı önünde bir davetsiz konuk, Kimine muştuyla, kimine hasretle gelir; Hiç beklenmedik bir yerde ansızın belirir... Ötesi ya bir cennet bahçesi ya bir kovuk... Ruh, bu dünyadan kaçmak için heyecanda, Soluklar ard arda ve nefesler boğuk boğuk; Herkeste hafakan, mevtâ ortada sopsoğuk, Azrâil’in solukları duyulur her yanda. Yalnız yaşayan yalnızlık içinde ölür, Bu kapkara vahşetle düşer-kalkar-emekler, Ufku, inancı korkusuna korkular ekler, Sonra gider ruhundaki yokluğa gömülür... Mümine öteler ses verir kendi sesinden, Bir damla gibi düşse de, ummâna ulaşır; Aşar kendi çerçevesini ve sonsuzlaşır, Kurtulur fâni varlığın dar hendesesinden. Erer rûhânîlerin gezindiği bahçeye Ve gökkuşağı gibi tâklar altında yürür, Yol boyu neşeler yağar, sevinçler köpürür; Anlar neymiş bu uzun yoldaki sırlı gaye... Kaynak: Sızıntı, Nisan 1997 |
![]() |
![]() |
![]() |
#816 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sürprizler Şöleni
Günler yağmur öncesi kasvetli havaya eş, Aniden üst üste geldi sis, duman ve güneş; İç içe giriyordu ışık ve zulmet birden, Dehşetle gürledi gökler, gürledi derinden. Bahçelerde zambaklar, papatyalar, lâleler, Uyandı bülbüle uyandığı gibi güller... Narin yapraklar üstünde kırağı telaşı, Bu, yepyeni bir şölen için yeni bir aşı. Gamlanma öyleyse, zira mevsim hazân değil; "Kader" de ve eğilebildiğin kadar eğil! Gidecektir bu son gaileler de ard arda, Kimbilir nasıl bir lütuf var şimdi sırada.! Bunlar birer bahar çağrısı hazan içinde, Yankılanıyor o ulu ses Çin ‘de-Maçin ‘de... Duyuluyor ruh ufkunda geçmişin öyküsü, Duyulsa da ara-sira bir nefret türküsü. Göklerde emare, yerde alamet iç içe, Gurup tulûun çehresinde ince bir peçe. Fesatçı kendi ağında tutsak kıvranıyor, Büyüsü bozulan fitne sırf homurdanıyor... İlimler metafizik diyor, artık düşünce azat, Gün döndü; zamanla savaşsa da birkaç inat. Âtiye açılan koylarda sürprizler şöleni, Sürprizler arkasında O Bilinmezin Eli. Gönüllere ilham iniyor sırlı bir sesle, Dirildi tüm ölüler bu ılâhi nefesle. Cemrenin kardelenle buluştuğu çağ geldi; Karanlık çağlara öteden bir çerağ geldi... Zekeriya’nın biçildiği yerde lâleler, Sevr‘e giden dikenli yollarda taze güller. Hira’da bir sessizlik bestesi için için, Bütün yanıp-yakılmalar gül bitirmek için. Kilitlendi gönüller sonsuzluğa yeniden, Gökler bahar muştusuyla gürlüyor derinden. Bir kez daha sema ve arz buluşma yolunda, Son bir "şeb-i arûs" ki meleklerin dilinde. Cihanlar bütünüyle mânâya teslim gibi, Söz metafizikte, göründü fiziğin dibi. Ve madde bitevi târûmâr, maddeci şaşkın, Şimdi devran bir mânâda ki aşkın mı aşkın... Her şey Haktan, bunu son bir kere daha duyduk, Son bir kere daha uhrevîliklerle doyduk. Hak isterse, kar da dolu da yağmura döner, Kış gününde dahi her yana rahmetler iner. Gayri baharı durduramaz kapkara inat, Hep hezeyan peşindeki o şaşkın irtidat... Artık kalb ve kafa fikir alışverişinde, Ruh yitirdiği mâmûr dünyaların peşinde. Âyin başlamak üzere tam fecir rengiyle, Muştusu peygamberden göklerin ahengiyle. Şimdi, yalvarıp ağlamak düşer hepimize, Tıpkı ağladığı gibi göklerin üstümüze. Kazarak hiç durmadan kuyu üstüne kuyu, Ve bulmalıyız o "ab-ı hayat" denen suyu... Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1999 |
![]() |
![]() |
![]() |
#817 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sürprizler Şöleni
Günler yağmur öncesi kasvetli havaya eş, Aniden üst üste geldi sis, duman ve güneş; İç içe giriyordu ışık ve zulmet birden, Dehşetle gürledi gökler, gürledi derinden. Bahçelerde zambaklar, papatyalar, lâleler, Uyandı bülbüle uyandığı gibi güller... Narin yapraklar üstünde kırağı telaşı, Bu, yepyeni bir şölen için yeni bir aşı. Gamlanma öyleyse, zira mevsim hazân değil; "Kader" de ve eğilebildiğin kadar eğil! Gidecektir bu son gaileler de ard arda, Kimbilir nasıl bir lütuf var şimdi sırada.! Bunlar birer bahar çağrısı hazan içinde, Yankılanıyor o ulu ses Çin ‘de-Maçin ‘de... Duyuluyor ruh ufkunda geçmişin öyküsü, Duyulsa da ara-sira bir nefret türküsü. Göklerde emare, yerde alamet iç içe, Gurup tulûun çehresinde ince bir peçe. Fesatçı kendi ağında tutsak kıvranıyor, Büyüsü bozulan fitne sırf homurdanıyor... İlimler metafizik diyor, artık düşünce azat, Gün döndü; zamanla savaşsa da birkaç inat. Âtiye açılan koylarda sürprizler şöleni, Sürprizler arkasında O Bilinmezin Eli. Gönüllere ilham iniyor sırlı bir sesle, Dirildi tüm ölüler bu ılâhi nefesle. Cemrenin kardelenle buluştuğu çağ geldi; Karanlık çağlara öteden bir çerağ geldi... Zekeriya’nın biçildiği yerde lâleler, Sevr‘e giden dikenli yollarda taze güller. Hira’da bir sessizlik bestesi için için, Bütün yanıp-yakılmalar gül bitirmek için. Kilitlendi gönüller sonsuzluğa yeniden, Gökler bahar muştusuyla gürlüyor derinden. Bir kez daha sema ve arz buluşma yolunda, Son bir "şeb-i arûs" ki meleklerin dilinde. Cihanlar bütünüyle mânâya teslim gibi, Söz metafizikte, göründü fiziğin dibi. Ve madde bitevi târûmâr, maddeci şaşkın, Şimdi devran bir mânâda ki aşkın mı aşkın... Her şey Haktan, bunu son bir kere daha duyduk, Son bir kere daha uhrevîliklerle doyduk. Hak isterse, kar da dolu da yağmura döner, Kış gününde dahi her yana rahmetler iner. Gayri baharı durduramaz kapkara inat, Hep hezeyan peşindeki o şaşkın irtidat... Artık kalb ve kafa fikir alışverişinde, Ruh yitirdiği mâmûr dünyaların peşinde. Âyin başlamak üzere tam fecir rengiyle, Muştusu peygamberden göklerin ahengiyle. Şimdi, yalvarıp ağlamak düşer hepimize, Tıpkı ağladığı gibi göklerin üstümüze. Kazarak hiç durmadan kuyu üstüne kuyu, Ve bulmalıyız o "ab-ı hayat" denen suyu... Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1999 |
![]() |
![]() |
![]() |
#818 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Şafak Garipliği
*******in ardından bir şafak garipliği, Sisli ufuk ve biz, Durmuş gözlerken huzuru, neş'eyi, sevgiyi, Hâlimizce sessiz. Bora gibi zorlu esmeye başladı kader, Yürekler temelsiz... Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer Sîneler pek hissiz... Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister, Sapasağlam eksiksiz... Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter, Hislerim direksiz. Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken, Dupduru lekesiz; Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken... Ve yollar hendeksiz... Yürüyorduk, rüyâlı baharlara ardarda, Mânisiz, engelsiz... Her yanda kızaran erguvanlar arasında, Pür-şevk, gösterişsiz... Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda, Nûrefşân tertemiz; Zaman "vefâ, vefâ" diye inledi bir anda, Acıklı, mecalsiz... Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu, Ölgün ve bedelsiz... Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu, Hicrânlı-tâli'siz... |
![]() |
![]() |
![]() |
#819 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Şafak Garipliği
*******in ardından bir şafak garipliği, Sisli ufuk ve biz, Durmuş gözlerken huzuru, neş'eyi, sevgiyi, Hâlimizce sessiz. Bora gibi zorlu esmeye başladı kader, Yürekler temelsiz... Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer Sîneler pek hissiz... Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister, Sapasağlam eksiksiz... Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter, Hislerim direksiz. Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken, Dupduru lekesiz; Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken... Ve yollar hendeksiz... Yürüyorduk, rüyâlı baharlara ardarda, Mânisiz, engelsiz... Her yanda kızaran erguvanlar arasında, Pür-şevk, gösterişsiz... Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda, Nûrefşân tertemiz; Zaman "vefâ, vefâ" diye inledi bir anda, Acıklı, mecalsiz... Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu, Ölgün ve bedelsiz... Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu, Hicrânlı-tâli'siz... |
![]() |
![]() |
![]() |
#820 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12103
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Şafaklar Tüllenirken
Hicrânla gezen ruhlar, hicrânla yanar-ağlar, Birbir göçerken dostlar hiç arkaya bakmadan... Ölüm şarkılarıyla eser esince rüzgâr Ve söndürür geçer, tek meş'ale bırakmadan... Yoldaş yok, dost yok ve yapayalnızlar yollarda, Dünyâlarını kâbus üstüne kâbus sarmış; Hazanla dökülen yapraklar gibi ardarda, Düşenler uçup gitmiş, kalanlar da sararmış. Rikkatle bakınca hasreti sîneme doldu; Dalgındı durduğu yerde, bakışları ürkek... Bugünü-yarını andı, andı ve burkuldu... Yaşamak buysa, hayat, kabir azabına denk... Korkuyla döner-durur afal afal o gözler, Zihni allak-bullak, kalbi hüzünle burkulu; Doğduğuna bin pişman, ölüp gitmeyi özler, Dokunsan ağlayacak bahtsız, o kadar dolu. Uyandı dün onunla beraber uyuyanlar, Şimdi dünyâları cennetler gibi bambaşka.! Sînelerinde ezelî nağmeler duyanlar; Bir hamlede erdiler Hakk'a götüren aşka. Şimdi gel kanatlan, durma süzül enginlere! Sakın rûhuna dar gelen eb'âda takılma! Sendedir sığmayan sır göklere ve yerlere, Yaraşmaz sana; göğe, yere sıkışıp kalma! Şahlan daha coşkun, daha canlı, daha gergin, Bir hayat üfle etrafa rûhunun sesinden! Şimdi meydanlar senin, dem senin, devran senin, Kükre ve anlat mâzînin altın nefesinden... Pancurlar açılmışken zümrütten tepelere, Şafaklar pırıl pırıl ufukta tüllenirken; Kalk ömrün ikbâlini duyur, duyur her yere! En erken kalktığın *******den daha erken... |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|