www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 08-23-2007, 09:58 AM   #821
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Güneş'in sönmekte olan bir kor gibi kızıla boyandığı
saatlerdi,o'na ilk rastlayışım.Her günü noktalayışta sahile gelişi,batan
Güneş'e bakan gözlerindeki telaş; azalan umutlarından olmalıydı."Her insan
ayrı bir romandır,okumayı bilene"demişti eski bir dostum.Ne kadar çok
sevsemde kitap sayfalarının kokusunu,yaşayan hala bitmemiş bu romanlar
kitaplardan çok çekerdi beni.O an yani o'nu ilk gördüğüm gün bitiminde
içimden;"işte yeni sayfalarla dolu okunmamış bir roman duruyor
karşımda"diye düşünmüştüm.Beni farketmemişti yada şimdi düşününce, bana öyle
gelmişti o an. Güneş,deniz ve martılar dışında bir şey görmeye niyetli
değil gibiydi gözleri.Yüzü bir meleği andırıyordu,tüm bu kızıl-mavi renk
deryası içinde;beyazaçalan bir şeyler vardı onda. Gözlerim birer
fotoğraf mekinasına dönüşmüştü zamanla, beynimse not defterimdi.Hayattan
çalabildiğim her kareyi,her satırı kar sayardım.Bunu bir gün-yazacak
cesareti bulursam-bir başka hikayemde anlatacağım,adını bile bilmediğim ve
herkezin ona KADIN diye seslendiği;büyükada'da yokluk içinde ama
hepimizden çok hayata dahil olarak yaşayan o rum kadınından öğrenmiştim.

Çarşaf gibi denize şavkı vuran güneş'in kızılı yaksada
yüzünü,gözlerini;birşeyleri hala bembeyaz kılıyordu,içimdeki ilk resminde
varlığını.Haklı olup olmadığımı bilemezdim o zamanlar elbette.Oysa şimdi
,yıllardan sonra geçmişteki resminde solmadan kalabilen varlığı
ispatlıyor haklı oluşumu bana.

Elleri dikkatimi çekmişti.Avuçlarındaki bir yudun kum'u ;sağ elinden
sol eline,oradan eski yerine döndürüp dururken,kum saati misali
birşeyleri bekliyor yada, kovalıyor olmalı zamanları diye
düşünmüştüm.Dudakları martı kanadı gibi kıvrımlıydı.Kirpikleri;balıkçıların denizden yeni
çektiği balık ağları gibi ıslak...Bu suskunluğu,bu bedenini
terkedip;daldığı ufuklara yol almış ruhuyla,aklıma bir yığın sorunun üşüşmesine
sebep olmuştu.Ve yine bu hali değilmiydi ard arda orda onunla günleri
devirişime sebep olan?!...Belki o'da biliyordu orda olduğumu,günlerce
sahilde zamanı kovalayışı;" Ne zaman bulacaksın beni?" diye
bekleyişiydi.Şimdi bunca zamandan sonra,onun bir istiridye olduğunu ve bana içindeki
inciyi sunduğunu söylemem kolay.Zor olansa ilk günden daha bunu
hissettiğimi sizlere açıklamak.Bu yüzdendir kurgularımda zamansal hatalardan
korkuşum ve bazı konuları uzatıp atmosferi dağıtışım.Kendini bildi bileli
yazan bu şahıs,hala yetecek doğru kelimeleri bulamamışken,nasılda
azimle cebelleşiyor kalemiyle bilseydiniz;yazmak bu denli zor zanaat olmazdı
belki.Korkmayın birgün biterse bu öykü ve inanırsam sadece okunmakla
kalmayıp anlaşılacak satırlarım,satır aralarında yazarak
anlatamadıklarımdan kalanlar;hikayeden kopuk bunca ayrıntı arıtılıp dip not olarak
sayfa sonuna yada kitap sonuna ekleneceklerdir.Çoğunuz sadece hikayeye
ehemmiyet verip es geçecesenizde bu kısmını yazılanların,mecburum
yazmaya.İlgilenme ihtimali bulunan bir avuç insan için!

İlk güne dönüp,uzun uzun o günde kalmak isterdim,satırlarımda
hiç olmazsa.Ama bilirim takılı kalmış plakları kimse sevmez en güzel
şarkıda olsa tekrarlanan.Bu yüzden sizler özetini okuyup geçerken,ben o
resimlerle kaplıyor olacağım zihnimin duvarlarını.Zira ancak o güne
dönmekle mümkün olurdu değiştirmem hikayemin yazgısını.Mümkün değil
farkındayım,işte bu yüzden yazıyorumya;hiç olmazsa sizler geçmişinize takılı
kalmayın diye paylaşıyorum hikayemi.

Tesadüfmü , yazgımı bilinmez aynı sahilde ve yalnız
oluşumuz.Hayatta anlamlandıramadığımız,şu kıt beyinlerimizde yarım kalmaya mahkum
sorularınıza ek olarak kalacak bu yanıtsız soruda çaresiz.O oradaydı
işte ve bende onun biraz arkasında.Farkedermiydi başkaları olsa
derseniz?!...Adım gibi emin bir HAYIR! kopup gelir şu an satırlarıma
derinlerimde biryerlerden.Saçları deniz kızlarının saçları gibi belini
okşuyordu.Denizin durgunluğuna inat dalga dalgaydı.Kızıl sanmıştım ilk
bakışta.Güneşmiş aldatan gözlerimi oysa.Başak sarısı saçları varmış meğer.
Unutmamaya and içmişim bir kez ona ait hiçbir şeyi.Bu gün gibi aklımda
omuzlarını açıkta bırakan turkuvaz rengi elbisesi.Ayakları çıplaktı.Denizle
kumsalın oynaştığı o incecik çizgide sakin dalgalar secde eder gibi
ayaklarına kapanıp duruyordu.O'nu izlemeye o kadar dalmıştımki kaçırmıştım
güneşin gidişini gözlemeyi.Şimdi,Güneş her günün sonunda batıyor ,ama o
resmi bir daha çekemem diyorum kendime.

Güneş tamamen sönünce ayağa kalkar ,aklanmış gibi huzurlu adımlarla
uzaklaşırdı yanına aldığı suskunluğuyla.Bir başka yerde görsem
tanımazdım belki ,vazoda koparılmış bir çiçek gibi yavan gelirdi varlığı
ban****aç gün izlemekle yetindim onu o günden sonra hiç saymadım.Hatırladığım
yağmurlarınyağmaya başladığıdır.Korkmuştum bir daha gelmez diye ama o
yine beni şaşırtmış,yine farklılığıyla avutmuştu bilmedende
olsa.Alışmanın en kolay,alışkanlıkların terkedilmesinin en zor olduğunu vurmuştu
yüzüme.Günlerimi gün batımlarının birkaç dakikalık mahremiyetine sattığım
zamanların yokluğuna alışamadığım alışkanlığı hala içimde dipsiz bir
kuyudur şimdi.O'nu izlerken en çok gözleri olabilmeyi dilediğimi
anımsıyorum. Dalıp gittiği ufuklarda benim göremediğim neleri buluyordu hiç
öğrenemedim.ben o'nu izlerken o neleri izliyordu bilmiyorum hala.Bildiğim
benim gözlerim,günlerim,düşüncelerim ;melek kanatlı bir denizkızına
takılı kalmıştı.O neden takılı kalmıştı gün batımlarına?Nelerden aklıyordu
kendini?Beklediği yada kaçtığı neydi?Her yenigün sorularıma soru
eklemekten başka ne getiriyorduki o günlerde bana?...

Sayısını bilmediğim günlerböylesi tuhaf sarhoşluklar
içersinde geçip gitmişti işte.Ta ki soruların altında ezilen ruhum isyan edene
kadar.Bir gün anladım,tek başıma bir yere varamayacağımı.Takdir
edersiniz ki ne günü,ne ay'ı,ne mevsimi bilir haldeydim.Uzun zamandan sonra
mı,yoksa her bir anı bir ömre bedel bulduğumdanmı bana öyle gelmişti
bilmem;bir gün adımlarım oyuna gelip yanında buldum kendimi.Ansızın öyle
bir baktıki gözleri,gözlerimin ta içine,kendimi tatlı düşlerini bölen
davetsiz kabuslardan saydım.Şimdi bunun kendi kendime uydurduğum bir
bahane olduğunu söylememin kime -özelliklede bana-ne faydası var.Utanmıştım
mahremiyetine yüzsüzce el sürüşümden. O gün gözleriyle
mühürleyivermişti dilimi,ben sadece başımı önüme eğip kaçmıştım suçlu gibi.Şimdi o
günden kalma utancım farklı. Beni ona götüren ayaklarım kadar yürekli
olamayışıma hayıflanıyorum geç kalmış bi halde....

Aklımca kendimi cezalandırmış, ertesi gün gitmemiştim
sahile.İşte o günü delirmeden atlattığıma göre çok görmeyin hayata kafa tutuşumu
.Tanrım nasıl durmuştu saatler ,hiçbir şey avutmayı bilmiyordu o gün
.Bir türlü gelmiyordu yarın.Ne aptalmışım!...Ve yine delirmemek içindi
ertesi gün saatler öncesinden gidip onu bekleyişim.Yine zaman oyun
oynuyor ,dalga geçiyordu benimle.İşine geldimi dururdu zamanlar duvar gibi
,tıpkı canı istedimi dört nala gidişi gibi !İşte birkaç saat öncesindemi
ordaydım,yoksa birkaç ömrümümü orda harcadım hiç sormayın.Saatler
geçti,güneş söndü çaresiz denizde.O gelmedi!...Denizin suyu
tükenipte,kuruyan güneş hiç bişey olmamış gibi bir daha doğmasın diye ne çok
ağlamıştım.Günler gelip geçti herşeye rağmen.Güneş defalarca yandı ,söndü
onsuz.Ve ben içimde kalan son bir damla umuda dört elle sarılıp bekledim.Bu
kez o beni rüyalarımdan uyandırsın diye bekledim....Olmadı,gelmedi bir
daha!

Şimdi "hani sana verdiği inci?" diyeceksiniz."Bir tek kelime,bir
küçük dokunuş bile vermemiş"diyeceksiniz.Doğrudur,haklısınız belki bu
hikayede yabancı olduğunuz için böyle düşünmekte.Ama ben içimde kalan
resmine bakarken,o kum saati ellerinde zamanın boşa akıp gidişini
izleyenin sadece ben olduğumu farkediyorum yıllardan sonra.Ve bana bunu
farkettirdiği için onu hala unutamıyorum.O hala bende sayfalarını merak
etmekle yetinmeye kendimi mahkul bıraktığım kalın bir roman.O kum saatini
kırıp,birlikte uyanacağı kişiyi bekliyordu besbelli,bense onunla uyumayı
seçmiştim .Yaşamak dururken neden merakına kapılmıştım düşlerinin
bilmiyorum?Neden günlerce sonsuzmuş gibi avuçlarında ki zamanın akıp
gidişine seyirci kalmıştım?Belkide okumadım sandığım romanı bunu anlamamı
sağlamıştır kim bilir?!...
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #822
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

18 Kasım 1995 günü keman sanatçısı Itzhak Perlman,
New York'ta, Lincoln Center'daki Avery Fisher
Salonunda bir konser vermek üzere sahneye çıktı.
Eğer herhangi bir Perlman konserinde bulunmuşsanız
bilirsiniz ki onun için "sahneye çıkmak"
hiç de küçümsenecek bir başarı değildir.

Çocukluk yıllarında çocuk felcine yakalanmış olan
Perlman'ın her iki bacağında da destekleyici ateller
vardır ve ancak kol değneği yardımıyla yürüyebilmektedir.
Onu sahne üzerinde her defasında sadece bir adım
atabilmek suretiyle acı içinde ve yavaş yavaş
yürüken görmek unutulmayacak bir görüntüdür.
Ağrılar içinde ama ihtişamla yürümektedir,
sandalyesine erişinceye kadar.

Sonra oturur; yavaşça koltuk değneklerini yere
koyar, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar,
bir ayağını geriye iter, ötekini öne uzatır.
Daha sonra yere eğilerek kemanını alır,
çenesinin altına koyar, orkestra şefine
başıyla işaret verir ve çalmaya başlar.

O zamana değin, izleyiciler bu ritüele alışmışlardır.
O, sahnenin bir ucundan sandalyesine doğru ilerlerken
sessizce otururlar. Bacaklarındaki klipsleri açarken
inanılmaz bir sessizlikle beklemektedirler.
Çalmaya hazır olana dek beklerler.

Ancak o konserde bir şeyler ters gitti. Daha ilk birkaç
satırı çalmıştı ki, kemanın tellerinden bir tanesi koptu.
Telin kopma sesini duyabilmek mümkündü,
salonun bir ucuna tabancadan fırlayan kurşun
gibi gitmişti ses. O sesin ne anlama geldiği
konusunda yanılmak imkansızdı. Ve bunun
akabinde ne yapılması gerektiği konusunda da...

O gece orada olan insanlar kendi kendilerine
şöyle düşündüler: "Anlamıştık ki, yeniden
ayağa kalkması, atelleri yeniden takması,
koltuk değneklerini alması, yavaş yavaş sahne
arkasına gitmesi ve ya yeni bir keman bulması
ya da yeni bir tel takması gerekecekti"

Ama o öyle yapmadı. Bunun yerine bir dakika
kadar bekledi, gözlerini kapadı ve sonra
şefe yeniden başlaması için işaret verdi.
Orkestra başladı, o kaldığı yerden devam etti.
Ve daha evvel hiç görülmemiş bir tutku, güç
ve saflıkla çaldı. Elbette herkes bilmektedir ki;
Senfonik bir eseri sadece 3 telle çalmak imkansızdır.
Bunu ben de bilirim, sen de bilirsin, herkes bilir...
Ama o gece Itzhak Perlman bilmeyi reddetmişti.

Onu, parçayı kafasında molüde ederken,
değiştirirken ve yeniden bestelerken görebilirdiniz.
Bir noktada, telleri nerdeyse yeniden tonlamışçasına
sesler çıkarmaktaydı kemandan, daha evvel hiç
vermedikleri sesleri vermelerini sağlamak için...

Bitirdiğinde salonu olağanüstü bir sessizlik kapladı.
Ve akabinde seyirciler ayağa kalktı ve tezahürata başladılar.
Oditoryumun her yanından inanılmaz bir alkış patladı.
Hepimiz ayaktaydık... Bağırıyor, ıslık çalıyor,
alkışlıyor, yaptığını ne kadar takdir ettiğimizi,
beğendiğimizi anlatacak her türlü hareketi yapıyorduk.
Gülümsedi, yüzünden akan terleri sildi, yayını
kaldırarak bizi susturdu ve böbürlenerek değil
ama sessiz, güçlü, dingin bir tonla şöyle dedi :

"Bilirsiniz, bazen de sanatçının görevidir,
elinde kalanlarla ne kadar daha
müzik yapabileceğini bulmak..."

Bu ne güçlü bir cümledir. Duyduğumdan
beri aklımdan çıkmıyor. Ve kim bilir?
Belki de bu bir yaşam tarzıdır,
sadece sanatçılar için değil hepimiz için.

Burada, tüm yaşamını bir kemanın 4 teli ile
müzik yapmak üstüne kuran ve birden bire,
bir konserin ortasında kendini sadece 3 tel ile
bulan bir adam vardır. O da 3 tel ile müzik
yapmayı seçer... Ve o gece yaptığı; sadece
3 telle yaptığı müzik, daha evvel yaptığı,
4 teli varken yaptığı herşeyden daha güzel,
daha kutsal, daha unutulmazdı...

"O zaman belki de bizim görevimiz,
yaşadığımız bu sallantılı, hızla değişen,
ürkütücü dünyada, kendi müziğimizi yapmaktır;
önce elimizde olan herşeyle ve sonrasında da bu artık
imkansız olduğunda, sadece elimizde kalanlarla..."
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #823
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

titanic batarken içinde ingilizler, amerikalılar ve türkler vardır.kaptan 2. kaptan şikayette bulunur
-bunlar gemiyi boşaltmıyor diye
2. kaptan
-ben hallederim der ver oradan ayrılır.
bir süre sonra kaptanın yanına gelir ve gemiyi boşalttığını söyler. hayretler içinde kalan kaptan şaşırır ve nasıl yaptığını sorar. 2. kaptan sakin bir şekilde anlatır.

ingilizlere
-siz ölmeyi hak etmiyorsunuz çünkü sizler çok asil bir milletsiz dedim ve tüm ingilizler denize atladı, amerikalılara soğuk su sağlıklı yaşam için çok faydalı dedim tüm amerikalılar atladı der
kaptan burada araya girer
-peki türkleri ikna etmesi zordur onları nasıl ikna ettin der.
2.kaptan hafif bir tebessüm ile
-en kolay onlar oldu zaten denize girmek yasaktır dedim hepsi denize atladı.
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #824
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında
büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri,
kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla
bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar
gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu.
Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve
cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde :
"Dokunma bana ..." diye bir ses duydu.
"Beni okşamaya hakkın yok senin..."
Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı.
Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu.
Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü.
Aman Allahım!.. Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen
konuşan oydu. "Bana yaklaşmanı istemiyorum"
diye devam etti. "Hemen uzaklaş benden..."
Kadın, biraz olsun kendini toplayarak :
"Çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi.
"Onlar da güzel ama kız çocukları başka.
Bu yüzden seni öpmek istedim."
"Beni öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek.
"Benim de seni öpemeyeceğim gibi..."
"Neden ?" diye sordu kadın."Neden öpemezsin ki ?"
Bebek, hıçkırıklara boğulurken :
"Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi.
"Düşünürsen mutlaka bulacaksın..." Kadın, neler olup
bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi.
Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor
ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu.
Aile dostları olan tanınmış doktor,
odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini
vazodan çıkartıp kadına uzatırken :
"Geçmiş olsun hanımefendi" dedi.
"Başarılı bir kürtajdı doğrusu.
Ha..! Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek."
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #825
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir kogusta rastladigi hastaya sordu:
- Burada kaç kisisiniz?
Karsisindaki, elini bos ver anlaminda salladiktan sonra:
- Asıl, dedi, siz dısarıda kaç kisisiniz?
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #826
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

".....Bilge yaşlı adamla karşılaştığında ilk sorusu senin kadar akıllı
olmam ne kadar sürecek olmuş.
Yanıt çabuk gelmiş;
- 5 yıl
Bunun çok uzun süre olduğunu söylemiş genç adam.
- Ya iki kat çok çalışırsam? demiş
- O halde 10 yıl demiş usta
- 10! Bu çok daha uzun. Ya hergün ve gece çalışırsam, her saat? diye
üsteleyince genç.
- 15 yıl demiş bilge.
- Anlamıyorum diye yanıtlamış genç.
- Her seferinde amacıma ulaşmak için daha fazla enerji harcayacağıma
söz
verdim ve sen daha uzun süreceğini söyledin; neden? diye sormuş.
- Cevabı basit demiş bilge.
- Bir gözün hedefe sabitlersen, sana yolculuğunda kılavuzluk edecek
yalnızca bir gözün kalır. Bu daha açık oldu mu? diye sormuş......"
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:29 AM   #827
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini
gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı...
Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu
yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...

Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...
Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki;
bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...
Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...

Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...
Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir,
herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için
bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı...
Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...
Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsini
yıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını?

Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...
Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.
Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.
Yıldızsa "Nasılsa bulutum beni seviyor,
dönecektir." diye düşündü... Fakat hiç bir şey
beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi.
Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.
Tek bir gerçek vardı ki:
O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...

Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar
onların durumlarına ama ne fayda...

Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...
Periyse göstermelik bir hüzne büründü...
Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyunca
kıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.
O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen
kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle...

Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini
söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elinden
hiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...
Çünkü yıldız inatçıydı..
Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.
Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp
ona olan sevgisini itiraf etti...
Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,
yıldızının yerine geçmesine izin verdi...

Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini,
ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi.
Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip,
konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.

Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi...
Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...
Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...
Yavaş yavaş sönmeye başladı...

O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..
Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.

Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...
Ama kolay pes etmezdi.
Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.

O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecekti
ve biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden
daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...
Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...
Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...

O gün bu gündür yıldız,
dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....
Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...
Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:30 AM   #828
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Konfüçyüs'e sordular: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Büyük filozof, şöyle cevap verdi: "Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!"
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:30 AM   #829
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57918
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

John Blanchard banktan ayağa kalktı, askeri üniformasını
düzeltti ve ana terminale giden insan kalabalığını inceledi.
Yüzünü değil,ama kalbini tanıdığı ve üzerinde gül olan kızı aradı.
Ona olan ilgisi 13 ay önce, Florida kütüphanesinde
başlamıştı.Raftan aldığı bir kitabin içindeki yazılar değil ama
kenarında gördüğü,kurşun kalemle yazılmış bir not onu etkilemişti.
Yumusak el yazısı düşünceli bir ruhu ve akıllı bir zekayı
hissettiriyordu. Kitabin ön yüzünde, ilk sahibinin adini farketmisti:
Miss.Hollis Maynell.
Uzun zaman çaba harcayarak adresini bulmuştu. NewYork'ta
yaşıyordu.Ona kendini tanıtan bir mektup yazdı ve yazışmayı teklif etti.
Bir sonraki gün II. Dünya Savaşına katılmak için denize
açılmıştı.Sonraki bir yıl ve bir ay boyunca her ikisi de posta
yoluyla birbirlerini daha iyi tanidilar.Her bir mektup,verimli bir
tarlaya atılan tohum gibi kalplerinde bir aşk doğurdu.
Blanchard bir resim göndermesini rica etti,fakat o göndermeyi
reddetti.
Eger gerçekten kendisi ile ilgileniyorsa,neye benzediğinin
önemli olmayacagini düsünmüstü.
Avrupa'dan dönme vakti geldiginde, ilk bulusmalarini
kararlastirdilar: New York terminali saat:19.00
"Beni üzerimdeki gülden taniyacaksin."diye yazmisti kiz.
Böylece saat 19.00' da kalbini sevdiği fakat yüzünü
görmediği kızı ariyordu.Size Mr. Blanchard 'in agzindan neler
olduğunu yazıyorum:

Genç bir bayan bana dogru geliyordu. Ince ve uzun boyluydu.
Sari saçlari mükemmel,kulaklarının arkasından dalgalar halinde
sirtina uzaniyordu. Gözleri çiçekler gibi maviydi.
Dudaklarinin ve çenesinin narin bir sertligi vardi ve soluk
yesil elbisesi içersinde canlanan ilkbahar gibiydi.
Gül tasimasi gerektigini unutarak ona dogru hamle yaptim.
Hareket ettiğimde,dudaklarında küçük kışkırtıcı bir gülümseme
belirdi ve "Benimle mi geliyorsun, denizci?"diye mirildandi.
Tamamen iradem disinda ona dogru bir adım daha attım ve
o zaman Hollis Maynell'i gördüm. Tam olarak kizin arkasında
duruyordu.
Kirk yasini geçmis, gri saçlarini yipranmis bir sapka altina
saklamis bir kadındı.
Sismandi ve kalın bilekli ayakları alçak topuklu ayakkabıların
içine zor girmişti.
Yesil elbiseli kız hisli bir şekide uzaklaşıyordu.
Kendimi ikiye bölünmüs gibi hissettim.
Onu takip etme arzum çok güçlüydü ve ayni zamanda
ruhu benimle arkadaslik etmis ve destek vermis kadina
karsi duydugum özlem de çok derindi. Ve orada duruyordu.
Onun soluk, sisman surati kibar ve duyguluydu.
Gri gözleri sicak ve pariltiliydi. Tereddüt etmedim.
Parmaklarim onu bana tanitan küçük, mavi eski kitabi sikiyordu.
Bu ask olamazdi, ama özel bir sey olabilirdi.
Belki asktan daha güzel bir sey, mükemmel bir arkadaslik
olmaliydi bu.
Duydugum hayal kirikliginin sesimi bogmasina ragmen, omuzlarimi
kaldirip, onu selamladim ve kitabi uzattim.
"Ben Lieutenant John Blanchard, ve siz de Miss. Maynell olmalisiniz.
Benimle bulusabildiginize çok sevindim. Sizi yemege davet
edebilir miyim?"
Kadinin surati toleransli bir gülümse ile genisledi.
" Bunun ne oldugunu bilmiyorum, oglum."
Diye cevap verdi. "fakat demin yanindan geçen yesil giysili
kadin, bu gülü yakama takmam için israr etti. Ve eger beni
yemege davet edecek olursan, caddenin karsisindaki büyük
restaurantta seni bekliyor olacagini söyledi.
Bunun bir çesit test oldugunu da söyledi"
Anlamak zor degil ve Miss. Maynell'in zekasina hayranim.
Kalbin gerçek degeri çekici olmayana verdigi cevap ile anlasilir.
"Bana kimi sevdigini söyle, sana kim oldugunu söyleyecegim."
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-23-2007, 10:30 AM   #830
HeReKeL1
Geçerken Uğradım
 
HeReKeL1 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Yaş: 29
Mesajlar: 125
Teşekkür Etme: 7
Thanked 3 Times in 2 Posts
Üye No: 44138
İtibar Gücü: 1343
Rep Puanı : 160
Rep Derecesi : HeReKeL1 is on a distinguished roadHeReKeL1 is on a distinguished road
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Çok GÜzel PaylaŞim İÇİn Saol...!
__________________
| нєяєкєL1 ||| Hacking&Security ||
HeReKeL1 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:32 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.