Tam Sürümü Görüntüle : Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:30 AM
Davarları
Bu sokakların, bu yolların davarları
magandaları, sığırları…
ne zordur onlarla koyun koyuna
vıcık vıcık
hiçbir düzeyi, hiçbir düzeni olmadan
sürtüne sürtüne karşılıklı geçerken…
Bu sokakların, bu yolların davarları
nasıl da kenti kendilerine uydurma çabasında...
yürürlerken bile
ağır vasıtalar gibi!
frene basmak yok, sinyal vermek yok
bir de omuz sürtmezler mi insana
sanki yer yokmuş gibi! ..
Bu sokakların, bu yolların davarları
ne zordur onlarla koyun koyuna
koca birgün, koca bir ay, koca bir sene içiçe
sürtüne sürtüne
bir de inadına gözlerini dike dike bok varmış gibi!
kendimizden uzakta
kokuşarak yaşamak…
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:30 AM
Dayak Gayet İyidir
İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
Çözümleyicidir,
halledicidir,
sakinleştiricidir,
efendileştiricidir!
Hele bizimki gibi ucu kaçmış,
derlenmez-toplanmaz bir düzendeysen
'dayak' göze ferdir...
Telefonda konuşmayı bilmeyene,
ilkin adını söylemeyip,
davar gibi 'kimsin? ' diyene,
doğrudan dalıp birini isteyene
'dayak' incidir, pırlantadır.
Zaten
dövülmemiş davar
işlenmemiş elmastır.
Mutlaka üzerine eğililmelidir,
kesilmelidir, çizilmelidir!
İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
çözümleyicidir...
Sözün bittiği durumda,
sadece kendi iyilikleri için bile olsa
çekinmeyin...
'dayak' davarlara birebirdir!
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:30 AM
Dayakla, Sopayla
Birileri
bu vahşileşmiş,
medeniyetten elini-eteğini çekmiş,
birbirlerine düşmanlaşmış insanlara
yerlerdeki lanet beyaz çizgilerin
süs değil,
zebra deseni hiç değil,
yayalara da yaşam fırsatı için konulduğunu
uyarılarla
düdüklerle
cezalarla
yaptırımlarla...
ya da yine olmadı;
dayakla
sopayla
kötekle
kafa-göz yöntemleriyle
hatırlatmalı!
(Ocak 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:30 AM
Dayı Yüreklim
Sık sık insanlarla
alış veriş meselelerini
elle müdahale ile çözmekten yana arkadaşım
beni aradı geçende.
Onun da suçu yok!
Yöresinde öyle yetiştirmişler ne yapsın? ..
'Tövbe ettim artık, temizlendim' dedi.
Tam inanamadım ama
hoşuma gitti yine de...
Hani dedim
yamacıma biraz daha yaklaşmak için mi acaba?
her nasılsa da
bunu düşünmüş olması iyi bir gelişmeydi.
daha modern, daha insani,
yanında yürürken korkulmayacak bir dost...
kulağa pek de hoş geliyor.
şimdilerde ise nedense
onun şu elle müdahaleli çözümcülüğüne özenir oldum! ..
düşünsenize
yan bakanı alıyorsun aşağı,
dayıyorsun başına!
.....................çomağı (!) ...
Kolaysa yapsın bir daha terso! ..
en emin, en sert
ve dönekliği zor çözüm çeşidi! ..
ölesiye kokuşmuş bu alemde
nasıl canı çekmez insanın? ..
vallahi şu benim elle müdahaleli çözümcü arkadaşa
epey bir özenir oldum bu ara! ..
sertim benim, dayı yüreklim...
(Nisan 2007)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:30 AM
Dede Atleti
Zaman değişti
gençler arasındaki raconlar
moda kalıpları
beden dilleri başkalaştı.
pantolonlar kıçtan aşağı indi
bollaştı. donlar göründü.
saçlar sahne stiline yükseldi
jölelendi, kabardı, ibikleşti.
kuşaklar arası uçurumlar arttı
bakışlar biraz bunalım...
yaşdaşlarımın çoğu ortada kaldı
tarzlar önlerinden akıp geçerken.
birgün beyaz gömleğimin içine atletle gittim işe.
genç bir kankim gördü
deli dalga geçti!
saçları oldukça ibiklenmiş
üzerindeki gömlek atletsiz dalgalanıyordu.
-Uahah olm ne bu be dede gibi giymişsin atleti? !
yuh be! gömleğin içine de atlet mi giyilir!
bastı kahkahayı...
dayanamadım o kadar eğlendiğini görünce
ben de güldüm kendime!
uahah dedim aynen!
-E peki de birader
kışın da öyle artist gibi
içte atlet olmadan
esen bütün plaza-içi rüzgarları içime ala ala
dalgalana dalgalana mı yürüyeceğim koridorlarda? !
3 gün sonra senin gibi bitkin
burnum foşurdayarak mı dolaşacağım koridorlarda? !
atlet teri çeker derdi dedelerimiz
yalan mı?
sağlık içindi halbuki.
ben de onlara uydum;
hala da ortada atletimle dolaşıyorum.
herkese de öneririm
bel sağlam, böbrekler sağlam
beden sağlam, kafa sağlam
ruh sağlam...
bizim kanki yine bu kış da her kışki gibi
burnu sümüklü, elinde mendili
ama çıplak vücuda giydiği o artist gömleği
dolaşır durur plaza koridorlarında...
siz bakmayın ısmarlama racon ve modalara
hepsi gelir, geçer...
halbuki birdir aklın yolu
sağlık için, zindelik için
bütün soğuk algınlıklarına düşman
Dede Atleti! ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Değişiverir Erkekler
Nasıl da değişir erkekler
eğer yanlarında kadınları varsa
bir kafeye veya restorana gittiklerinde! ..
Bir efendilik, bir tutukluk, bir edepliliğe
nasıl da kurban giderler gece boyu! ? ..
Tasmaları sahiplerinin ellerinde olduğundan
o gece
oraya buraya saldırıp, havlayamazlar
nefes nefese...
En maçosundan en pısırığına,
saman altından su yürütenine
kontrol o ellere geçiverir o akşam!
ve o saatlerde
aslında nasıl da soğuk terler dökerler
kendi doğalarına ters düşmekten! ..
nasıl da beklerler bir başka gün
sahipsiz olarak
yine aynı yere gitmeyi! ..
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Delikanlı Değil İnsanoğlu
Kimine 'kardeşim' dersin
jest yaparsın;
hakaret sayar,
yandan yandan kıvırır,
'dostum'a fit eder.
Kimine 'dostum' dersin;
borçlanmaktan korkar,
geri kaçar,
yüzünün rengi atar.
arkadaşlığa sığınır.
Delikanlı değil artık hiçbir insanoğlu dostum,
masama gelirsin adam gibi
veya yanıma sokulursun,
akrabalığın en babasını görürsün,
şaşırırsın!
ama bilirim;
sen de onlardansın,
belki hemen değil,
ama mutlaka sonradan
uzaklaşınca yanımdan
şüpheler düşer o taşlanmış gönlüne,
'acaba? ' dersin
ve uzakta durmaya karar verirsin.
Delikanlı değil artık hiçbir insanoğlu dostum,
delikanlı olan zaten bilir bunu.
kazmaz kimsenin kuyusunu
yandan yandan kıvırmaz...
yine de masam, bağrım hep açık
bil bunu! ..
yarın öbürgün belki
bir ihtimal kendinle buluşursan,
emin ol ki beni de arayacaksın!
(Haziran 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Delikanlı Kanki
Dedi ki Delikanlı Kanki;
fenomen gibi adamsın üstadım.
Yolda-sokakta Memati,
karıların yanında Güllü Erhan,
fiş çekerken ve kafa güzelken
Büyük İskender'sin...
Ben de şaşırdım vallahi sen nesin! ..
Haklısın dedim kendisine;
bütün benlikleri çıkardık suyun yüzeyine biz,
yaşarken öldük,
ölmeyi bildik,
hayata öyle bastık ayaklarımızı kardeşim.
Dönekler gibi, satıcılar gibi
politik köpekler gibi değil!
Ondandır benliğimizdeki bu çelişki,
bu kaos...
Herkesle düşüp-kalkmaktan
bin yüze böldük o tek kutsal yüzü...
Ondan hiçbiri tanıyamaz
tam olarak aklına koyamaz bizi! ...
Güvenemez bir türlü tam anlamıyla,
yansımalarımızdan korkar.
Ama dert etme sen,
senin için yine tek'im.
Yerine göre artık
hem köpek oluruz, hem ejderha
hem puşt...
Ama emin ol;
o her yeri kaplamış puştlardan biri asla! ..
(Delikanlı Kanki'ye selam olsun.)
(02.06.2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Delikanlı Ruh
Tıpkı yaşamla ölüm arasındakiler gibi
arada kalma lütfen.
ya da adam gibi bak bedenine
çalıştır, geliştir
ve aydınlığını ona da yansıt
ona zaman ayır
ya da dolaşma patates çuvalı gibi
tamamen bırak bu şehri
bu bedeni
kaldır at, git!
ve o seni bırakmadan
sen onu bırak bari; yarışı en baştan kazan
delikanlı bir ruh gibi...
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Delikanlı Yine Sahnede!
Eee? Gelecek 'buydu' başıma elbet!
çekeceğim varmış belli! ..
o kadar 'genç' takılırsam 37 yaşıma rağmen
daldan dala zıplarsam zıpır gençler gibi
bir yanda çoluk-çocuk
çaktırmazsam yaşımı;
olacağı buydu işte!
geldi başıma gecikmeli bir çocuk hastalığı;
vurdu-savurdu benliğimi!
Dünyanın kaç bucak olduğunu
bebeler gibi gördüm Allah'a şükür!
'Su Çiçeği' bile yetti bu delikanlıyı yerden yere vurmaya,
'gençliğiyle, ateşiyle övünen' bu ihtiyar delikanlıya
bir şeyleri hatırlatmaya!
Gerçi delikanlılıktan, dinginlikten
çelik gibi sağlamlıktan, spordan bulmadım belamı ama
ne bileyim
derstir işte, bilirsiniz;
hatırlar insan ummadık anda bir şeyleri
ayağını denk alır ondan sonra.
en azından 'büyük konuşmamayı' biraz daha hatırlar
ağzını tutar
göğsünü gere gere her dakika
'ben delikanlıyım, yakarım! ' demez bundan böyle! ..
tamam
belki eski bir hesaptı
çekilmesi 'geç de olsa' gerekiyordu ama
aldım ben dersimi en üstlerde de;
anladım ben
gördüm yine en yukarıdan olayı
sustum...
teker teker gelin;
'delikanlı' yine sahnede!
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:31 AM
Delilik Yaptı Deli
Aslında ağza alınmayacak lafları saklayan benliğinde
içerikleri en midelere fena gelenine bile dayanan
zaman zaman ölçüleri de hepten kaçıran
düzgün duruşlu bir deliyim.
bu yüzden genelde iş yerimizdeki öğle yemeklerinde
kendi depresifliğime uygun kardeşlerle birlikte olurum.
onlar benim ani devreye giren fazla coşkulu el-kol hareketlerimi
ses tonumda ortaya çıkan garip karakterleri
ve dengesini yitirmiş sosyo-seksüel konularımı yadırgamazlar.
ama geçtiğimiz Cuma günü böyle olmadı.
bir delilik yaptım ve
kendimin aksine
hayatlarındaki her tavır ve düşünüş sistemini
toplumsal normalliğe göre yapılandırmış 3 kişi ile yemek yedim!
eee delinin de deliliği herhalde
normal birşeyler yapmaktır ha?
ben de böylece biraz aklımı başıma getirdim.
kendimi insan gibi hissettim
yiyen, içen, sevişen, uyuyan...
yemek arası boyunca izlediğim tek delilikleri
bütün erkekler aleminin ortak bakış noktası olan
”oh anam-yardın beni” muhabbetleriydi plaza kızlarına bakarken.
diğer yandan konular suyunu çekmiş
deniz seviyelerinde, az rüzgarlı havalarda seyrediyordu.
etrafta kızdan bol ne var? O da delilik mi yani? !
nette kadından, etten bol ne var ya da? ..
karar verdim
bir daha bu deli halimle
kolay kolay böyle bir delilik yapmayacağım.
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Demem
Koridorda
kaldırımda
yol kenarında
alışveriş merkezindeki
vitrinlerin önünde yürürken
karşı taraftan gelen erkeğe baktığında
”onunla bir akşam yemeği yesem? ” demeyen
”onu öpsem nasıl olur acaba? ! ”
”elini tutsaydım nasıl elektriklenirdim? ! ”
”onunla sevişseydim nasıl olurdu acaba? ! ”
diye düşünmeyen kadına
“kadın” demem...
aynı şekilde
karşı taraftan gelen kadına baktığında
”şu kadının yüzü ne güzel! ”
”onu şöyle dolanıp, bir sarıversem! ”
”bu akşamı aniden onunla geçirsem! ? ”
diye düşünmeyen adama
“adam” demem...
madem ‘kadın-adam’ oldun
şekillendin
geldin bu ucuz küreye
görevini bileceksin
tadını çıkaracaksın bu ayrımın!
mal mülk peşinde koşarken nefes nefese
bir yandan bu hazinenin değerini bileceksin!
Gör bak sonra
nasıl da geliyor gerisi
’çorap söküğü’ gibi! ..
(Mayıs 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Demis Roussos
gece saat 23.27 civarı
eşim ve kızımla birlikte
Rumelihisarı’nda ‘Sade Kaave’deki zevkli
ama mücadeleli geçirdiğimiz o saatten sonra
arabayla Bebek’in arka yokuşlarından
arkamdan kıçıma yaklaşan
hiçbir imansızla da başımı belaya sokmadan
kestirmeden eve geldik ya yine
şükür...
şimdi bütün o imansızlara inat
zafer benim!
salonumdayım
Digitürk’te bir de geceyarısı filmi seçtim
film başlayana kadar
şiirlerimle başbaşayım
üstelik de
yanımda bir bardak çay (benim imalatım)
hemen onun yanındaki tablada
bana dumanlı dumanlı bakan ‘kalın Nicaragua Purom’
ve en önemlisi
kulaklıklarımda hafif hafif benimle söyleşen
ruhumu yumuşak yumuşak ittiren
o eskinin inanılmaz sesi
Demis Roussos... (It’s Five O’clock)
Ablam, ağabeyim, annem, babam, eşim
hatta Mavi Gözlü Cem Ağabeyim
siz anlarsınız şu anki keyfimi!
şimdi o eski yılların hatıralarına bir kez daha tutundum
sizlerleyim.
ve o anların benzerlerini o yıllarda yaşamış olanlar
hepinizle keyif içindeyim...
(Temmuz 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Dengesiz Neskafeci Garsonlar
Mesleğinin hakkını vermeyen
incelikten bihaber garsonlarla kuşatılmış
Kafe ve Restoranlarda mutlaka
sipariş ettiğiniz neskafenin de tadı-tuzu olmaz.
Ya süt tozu kullanırlar kaşık kaşık
ama onu bile dengesiz koyup
ortaya bir zift çıkarırlar
ya sütü köpürte köpürte koyup
kahvesini ****e çevirirler
süslü kokona gibi getirip
fincanı önünüze koyarlar.
İşte böyle yerlerden birine gittiğimi
garsonların suratlarından sezerim ben
ve yıllık neskafe zevkime ara verip
hiçbir hileye başvuramayacakları o şeyden
Türk Kahvesinden bir fincan sipariş veririm
kurtulurum.
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Deniz Feneri
Ansızın
kimsem’e haber veremeden
işime, gücüme rapor edemeden
uykumun ortasında biçare
kaçırılıp götürülsem gözlerim bağlı
bilmediğim, kokusunu önceden duymadığım
ıslaklığına dokunmadığım
rüzgarını daha önce içime çekmediğim
denizleri dalgalı bir adadaki
o görkemli “deniz feneri”ne
kapısı kapkalın çelikten
ortasında bir pencere
tavanı çok yüksek
“hapishane usulü”...
bir yatak, bir masa, bir lamba
ve bir bilgisayar...
3 öğün kapı altından
kimin bırakmadığını bilmediğim yemekler
fonda istemim dışı çalan müzikler...
bir “saatim” bile olmadan
sürekli yazmak zorunda bırakılsam
ve başka hiçbir şey yapmasam...
belki arasıra bir-iki eposta yeter
varlığımı bildirmeye
-sadece yazılarımdan bilsinler beni- diye
o kadar...
keşke...
keşke...
(Şubat 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Denizin Dinginliğinden Yana
Yahu ne alıp veremediğin var senin şu deniz ile? !
Bırak işte ister dümdüz dursun
ister dalgalansın, çalkalansın
güneş ışınlarıyla sevişsin içinden geldiği gibi
kıpraşsın, debelensin
sana en güzel manzaraları sunsun.
İlle serinlemek istiyorsan git evine
kapan banyona
defalarca duş yap buz gibi
ıslan dur;
ne alıp veremediğin var şu denizin yüzeyiyle? !
yarıp durmasana sularını
bozma ikidebir yüzeyinin dinginliğini!
-denize girip rahatladığına- inandım tamam!
bunu da yapabiliyorsun
vaktin, naktin, yani herşeyin var ki
bunu da yapabiliyorsun, tamam
inandım!
hadi
kurulan artık
bırak denizi, kendi bildiği gibi dalgalansın
seninse yapacak bir ton işin vardır eminim
geri plana bıraktığın.
Hadi!
kalk, yürü
yola devam! ..
derdim sadece
denizin dinginliğinden yana...
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:32 AM
Denyo
Ne güzel yakışır şu laf
bizim Kafeci Süleyman'ın ağzına! ..
Ayrıca o söylemese de severim ben Denyo'yu...
söylenişi güzel bu kelimenin
çağrıştırdığı şeyse ondan da güzel!
Doğuştan bir harikadır Denyo...
Bazen birileriyle geçilen dalga
tarzsızlıkla suçlama
bir aşağılama
ya da herneyse bilmem ama
harikadır söylenişi Denyo'nun!
söyle de gör kendi kendine...
ve şu da kesin ki
ne güzel yakışır şu laf
bizim Kafeci Süleyman'ın ağzına...
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Derdimiz
Derdimiz
sadece basit bir elde edememişlik değil
bir egoistlik
veya bir çocuğun şımarıklığı değil
insanlığın derdidir!
'erenler'in göz yaşıdır!
Peygamberlerin
ayaklar altında çiğnenmiş insanlık onurlarıdır!
derdimiz
açıkça 'doğru'nun 'yanlış' karşısındaki
'ışık'ın 'karanlık' karşısındaki feryadıdır!
ve bu dert
bazıları -dışında- gibi görünse de
aslında herkesindir
faturası insanlığındır!
bazılarının yüzü umarsızca gülse de
ağlayanımız olmasa da
gün gelecek dizler dövülecektir!
Derdimiz 'Kıyamet'
derdimiz bir çocuğun çığlığı
bir annenin gözyaşları
evinden kovulan gencin çaresizliği...
Derdimiz öyle böyle değil
büyüktür!
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Dergilerde Şiirler
Aslında beni de düşündürmedi değil dostum sözleriyle...
Şiirleri 'yazılı basın'la tanıştırma,
kağıt kokusu, otobüsler, metro koltukları
deniz kenarı ve tuzlu sularla birlikte varetme çabası
ona göre kaçınılmazmış.
Mutlaka elle tutulur olması gerekirmiş.
Çok sağlam,
ülkenin tarihinde söz sahibi 'şiir dergileri' varmış.
haklıdır, hepsi vardır
deniz kokusunun sayfalara çarpması,
dalgalardan sayfaların tuzlanması,
otobüsün dar alanlarında derginin
bayanlara, erkeklere sürtmesi güzel tatlar da
aklımı kurcalar durur sorular:
o dergilere kimler ulaşabiliyor?
kimler barajı geçebiliyor?
barajı kimler oluşturuyor,
kimler süzüyor?
ne kadar zamanda bir yeni sular kabul görüyor?
oraya ulaşmışlar 'usta' mı oluyor?
sorular kurcalarken aklımı
yoruluyorum her seferinde bilinmezlik karşısında
ve orta yerde kimsesiz buluyorum kendimi
okuyanım yok, paylaşanım yok
kime gidip ağlarım, bilinmez.
neye avunurum, niye yazarım, bilinmez...
Beni düşündürmedi değil dostum sözleriyle, ama
'Antoloji' ile bağrıma basmışım 'binleri'.
bağırlarına basmışlar beni şüphe etmeden
sıcacık sevgilerini göndermişler denizaşırı;
iflah olmam ki artık! ?
varsın deniz kokusu, tuzlar
otobüsün kalabalığı, ter kokuları
rüzgarın hüznü, sevinci,
yatak odası abajurları,
sahil kumları şiirlerimden uzak dursunlar!
ben böyle mutluyum.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Derinden Müdahaleler
Bırak 'Derinden Müdahale' söylentilerini;
bizim ülkede
irili ufaklı her firmanın
ne derin müdahaleleri var
dipten gelen...
haberin var mı?
Hepsinin bilinen silsilesi dışında
bir gardiyanı, bekleyeni,
askerleri,
bekçi köpekleri var gıyabında;
haberin var mı?
'Düzgün yapın işlerinizi! ' diye
alt tarafa gözdağı verenlerin bile
tepesinde keskin gözler,
dilinin ucunda keskin kulaklar var
kayıt tutan;
haberin var mı?
Yönetici, şef,
genel müdür-özel müdür farketmez.
Bırak devleti, milleti;
bünyedeki kuruluşun çoğunda
o 'derinden' dediğin müdahaleler gırla,
haberin var mı? !
Sen sen ol,
bakma etrafına fazla,
bulaşma, iz bırakma akıllarda,
fazla kurcalama;
çalışmana devam et!
(Mart 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Devam Et
Bir çaycıyla dertleştim akşamüstü vakti...
Ezilmiş, bükülmüş, hizmet etmiş hep
ama yılmamış.
Hala hırslı
hala zıpkın gibi!
Hala lafları dimdik yukarılara doğru!
Ne farkımız var bizim ondan?
Üç-beş daha fazla mal alabilen
daha şık giyinen
mutlu rolü yapan köleler değil miyiz? ! .
O çay getirir-götürür yorulur
bizse yukarılara hizmet için
yalan söylemekten…
Peki biz kimle dertleşelim?
Etrafımızı sarmış
yine bizim gibi
binlerce yalancıyla mı? ! ..
Geç bunları
dert etme
ve yalanlarına devam et!
(Ağustos 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Dışkıya Sitem
Hayır hayır!
Yeter artık!
Azıcık olsun insafa gel!
Tam 1.5 gündür içimde
yıldırım hızıyla büyüyen,
dışa yansıtamayıp
içime atmalardan karnımı şişiren,
adını bir türlü bulamadığım bu rahatlama isteğimi
nasıl birgün daha içime hapsederim? !
hayır hayır
yeter artık!
insafa gel!
biraz rahat bırak sen de kendini
bana da imkan ver.
bak hala sessiz ve derinden
ruhumun içime sığmayan sesini hiç önemsemeden
içten içe büyüyorsun! ?
bu artık aşkı-sevgiyi de aştı
zalimlik seninki! ..
hatta bu olayla ilgili
burnuma pis kokular gelmeye başladı.
hayır hayır
artık daha fazla seni içimde büyütemeyeceğim!
bir an önce tuvalete gitmem lazım!
(Mayıs 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Dikeylerdeyim
Dikey geliştim ben
yataylarda çoğalamadım.
bilmem öyle yüzey-yüzey yayılmayı.
onun-bunun klişece yaptığını...
bilmem
iplemem!
hep dikine gittim
dibine-dibine dünyanın,
dibine-dibine hayatımın...
bokunu çıkarttım sevginin, nefretin.
bokunu çıkarttım seksin, iletişimlerin.
dikey geliştim ben
ya çok aşağılarda, cehennemin alevleri arasında
mağmaya en yakın,
ya da ulaşılamaz yıldız sistemlerinde gezindim.
ya meleklerle elleştim
ya zebanilerle seviştim ******* boyu, ortası yok! ..
dikey geliştim ben.
bu yüzden birgün denk gelir de sorarsan;
yataydaki olaylar hakkında
tek bir öğüt bile veremem...
kavramları özetleyemem
sadece kendimi bilirim dibine kadar.
kendi kuyumda yıkarım yüzümü
suyu leş gibi çamur da olsa!
kendi kazdığım kuyuda sevişir cesedim zebanilerle.
yataylarda rastlayamazsın bana,
bakışlarımız kesişmez zaten...
belki aşk sarhoşuysam kırk yılda bir
az bir ihtimal o da...
gerisi dimdik, dikine herzaman!
yok öyle yataylarda
enine...
ya sonuna kadar çamurlar içinde
ya da kör edici aydınlıkta...
(Ocak 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Dikkat Edecen
Öyle çıkartmayacan ikide bir
ayaklarını
yüksek topuklu ayakkabından!
İnce siyah naylonunun kopyesini vermeyecen
aradan aradan
bunalsan da sıcaktan bir restoranda...
veya çömeliyorsan bir salonun ortasında,
terlik tipiyse ayakkabların
ve çorapsızsa ayakların;
göstermeyecen hafif tozlanmış, kirlenmiş
ayak tabanını barizce!
varsa oralarda bir ayak fetişisti
anında on açıdan
on ayrı kadrajda kaydolursun vallahi benliğe!
Silinmez fetiş fahişeliğin akıldan!
Defalarca kullanılırsın sonradan
defalarca şampanyalar patlar arkandan da
ruhun duymaz!
Bütün felsefesi, tacizi, şehveti yol bulur
gıyabında bile
ayaklarına doğru!
Sık sık kulakların çınlamaz belki ama
bol kaşınır taban altların.
ve emin ol ki her seferinde
bir şampanya patlatmıştır fetişist
düpedüz ayaklarına!
Varsa bir ayak fetişisti yakınlarında
dikkat edecen kadın bu yüzden!
(Şubat 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:33 AM
Dini Kapatmışlar
Dini apayrı bir yere kapatmışlar
hapsetmişler
üzerini de kilitlemişler kapının.
Tamamen kendilerinden ayırmışlar;
adına da 'saygı' demişler.
Peki sevgiye ne oldu? ..
Dini apayrı bir yere kapatmışlar
hiç dokunamayacakları kadar yüksekte
o karlı tepeye koymuşlar,
etrafını da cehennem ateşleriyle bezemişler.
Kimse yanaşamaz olmuş samimiyetle,
sadece uzaktan bakıp
saygı gösterir olmuşlar.
Peki sevgiye ne oldu?
Dini öyle dışlamışlar ki aslında kendilerinden;
yüreklerinden koparıp atmışlar,
uzaktan seyre dalmışlar
sıcaklığından bihaber.
Hayatlarına dahil edeceklerine
hayatlarından çıkartmışlar
kutsallığın yerini
o soğuk saygı almış! ..
Peki sevgiye ne oldu?
(Aralık 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:34 AM
Dinle...
Şşşşt...
sessiz ol...
sadece sessiz ol...
dinle...
birkaç dakika için
şimdiye kadar okuduğun herşeyi kaldır at
ve bildiğin bütün kavramları
engellerini, özgürlüklerini...
sakin ol
telaşlanma
ille bir yerlere, çeşitli bilgilere sığınmada olma
sadece bırak...
şşşşt...
sessiz ol...
dinle...
duyabiliyor musun?
sakın bana “neyi? ” deme...
sessiz ol...
dinle...
henüz duyamıyorsan
bir dahaki sefere
tekrar soracağım...
Ömer Dalman
(Şubat 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:34 AM
Dinlene dinlene
Bazen aşka gelirim
dinlene dinlene sevişir gibi
oturur kalkar
peş peşe şiirler yazarım.
Her seferinde doyuma ulaştığımı zanneder
rahatladığımı düşünürüm.
Mutfağa giderim
bir bardak çay daha koyarım
koltuğuma dönerim
iki televizyon bakarım
derken
yine bir yerlerim rahat edemez
tıpkı posta posta sevişmek gibi
bir şiir daha yazarım
sonra yine bir rahatlama…
”İyi” derim
”Yine günümdeyim herhalde! ”
Artık anlarım
bu gece böyle gidecek
3-5 neyse…
ve defalarca sevişirim böyle *******de
yedi veya sekiz şiirle birlikte olur
sonra kalkar giderim.
(Mart 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:34 AM
Direksiyon Başında Dahiler
Bizim ülkenin
direksiyon başındaki dahi şoförleri de
ortamın sesine kulak vererek,
trafikteki ustalık adına
kendilerine garip-garip kavramlar geliştirdiler.
Kırmızıda durup, yeşilde geçmeye
sarıda durmaya hazırlanmaya,
yaya geçidi görünce yayaya öncelik vermeye,
direksiyon başında bir canavar değil
centilmen olmak için çabalayacaklarına
ve otobanda, tali yolda, ana caddede
arabaların arkasına kıç piresi gibi yapışmamaya dikkat edeceklerine;
bilhassa şehiriçi yollarda
ansızın karşısına çıkan
o yuvarlak rögar kapaklarını ortalamaya
yolun ortasında garip yaylar çize çize
nasıl da umarsızca slagon yapar gibi özen gösteriyorlar!
E tabii, oldukça ilginç hareketler!
gerçekten de kafa ve yetenek gerektiriyor!
bütün bu şovu yaparken bizim dahi şoförler,
yan şeride defalarca tecavüz etmişler,
karşıdan karşıya geçen yaya varsa, umursamamışlar
sıyırıp, geçmişler;
orası ile ilgilenen, hesap soran, bağıran-çağıran yok
o ayrı!
Durum böyle oldukça tabii
daha bu ülke, direksiyon başında
ne dahiler yetiştirir, ne dahiler!
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Dişlerini Bile, Bekle
Hakkını alamıyor musun?
Boşver...
seni unutsun
saymasın
görmesin bile!
iyice ufal onun gözünde
uzaklaş, uzaklaş, uzaklaş
görünmez ol...
Sadece dişlerini bile
çalış, güven emeğine...
sen onu unutma ama
hep gör
gözünde büyüt alabildiğine.
Klavyene her dokunuşunda ona dokun.
Her enter'layışında yazdığını, çizdiğini
onun kafasına patlat o 'tık'ı! ..
o seni unutsun
hakkını vermesin
saymasın seni;
boşver...
ama sen unutma
ve içinde büyüt onu! ..
gün gelir söz sırası sana gelir,
iki çift lafın istenir;
o zaman işte açarsın ağzını!
zaten büyük ihtimalle
senin gibi
onu unutmamış bir sürü insan vardır.
işte o dakika
hepsinin ağzı açılır
ve sesin büyür!
sesiniz büyür!
o zaman emin ol ki;
sesini duymayan kalmaz.
sadece dişlerini bile
ve bekle....
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Dişlilerde Adım-Adım
Çok küçük,
uzaydan bakıldığında varlıkları bile algılanmayan
ufacık dişlilerden,
dev gibi,
uzaydan bile bakınca seçilebilen,
hatta bütün içiçe geçmiş dişliler cümbüşünün
birlikte dönmelerini sağlayan çok büyük dişlilere kadar büyümüş
delice bir işleyiş,
delice bir sistem! ..
Eğer içindeysen ve yaşıyorsan hala
mutlaka dişlilerden birisin...
ama en mikrobik olanı,
ama en büyüklerdensin...
mutlaka onlardan birisin.
Mikrobiklerdensen gücünü fazla zorlama.
bütün sistemi daha da hızlandıracağım veya
yavaşlatacağım diye, sakın
kendi bünyeni zorlama!
gücün yetmez büyük dişlileri etkilemeye,
dişlerini sıyırırsın,
yalama olursun
ve en sonunda dişli olmaktan da çıkar
dışa fırlarsın.
artık bütünle birlikte de dönemezsin.
dişliler sisteminde adım-adım ilerle.
(Şubat 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Diyalog 1
-bilmem ki neden?
birden aklıma geldi:
acaba İmam Nikahından sonra
İnternet Nikahı da çıkarırlar mı Hocam?
-Ah yavrucuğum sen ne diyorsun! ?
çıkmaz mı hiç? ! Çıkar tabii, çıkar!
daha neler çıkar bir bilsen!
insan bunlar... Bekle, bekle...
-Aaa! Hadi be Hocam yok artık? !
-Olur oluuur! Mis gibi olur hem...
İnternet Günahları
İnternet Sevapları
Hatta İnternetten Cennet'e Garantili Bilet!
Garantili İnternet Aşkları
hiç susuz sabunsuz aşklar, sevgiler! ..
bekle çocuğum, bekle! ..
(Nisan 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Doğal değil mi?
Şu Amerika denen millet
bu kadar kaliteli, görüntüleri süper
aksiyonları süper filmler yapabiliyorsa yıllardır
ve bizleri adeta -gerçekmiş- gibi baktırabiliyorlarsa;
ülkelerarası stratejilerinde bu kadar yalancı
mizansenci ve hükmedici olması da doğal değil mi?
Biz kimi, neden suçluyoruz?
Bütün gün izlediğimiz Amerikan filmlerini
aynen hayatlarımızda da izlememiz doğal değil mi?
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Doğaya Karşı Çıkarcı Sevgi
Malum
son yıllarda
”herbalism” trendiyle
bitkisel şifa dürtülerimiz de motive edilmeye başlandı ya;
artık sebze-meyve muhabbetlerde son moda
”Ayy! Brokoli ve domates erkekliğe çok faydalıymış;
bol bol yiyelim! ”
”Aayy! Boşver tadını, içmene bak.
Nar suyu da bilumum şeylere devaymış! ” şeklinde
faydadan temellenmiş cümleler oldu!
Halbuki ben Doğa Ana’nın ürünlerinden bahsederken
veya onlara yaklaşırken; büyük çoğunlukla
bütün bir skalayı severek, içimde hissederek kabul ederim
herbir üründe bir zevk-tat bulmaya çalışırım
acısıyla, tatlısıyla...
Ben severim, kabullenirim, tadına varırım insan halimle;
zaten bünyeme girince Doğa Ana da
elinden geleni yapar vücudumun çeşitli bölümleri için
bundan da eminim.
Diğer türlü
o şuram için, bu ise buram için iyidir deyip
Doğa Ana’nın ürünlerini bünyeme almak;
bana hep
parasından, şöhretinden
ve toplum içindeki saygınlığından dolayı evlenilen
kadın veya erkeği hatırlatır.
O zaman buna ne kadar dürüstlük denebilir ki?
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Doğuştan Fetişist
Hepsini anladım tamam;
'haftadabir konken'i
yapılan çeşit çeşit ikramı
çayı, kahveyi
yeşil renk masa örtülerini
salonu kaplamış güzel kadın parfümlerini
arasıra tavana doğru yükselen kahkahaları
ve sonu gelmez o güzel muhabbetleri...
ama peki
henüz 7'li yaşlarımda
onca kadının çevrelediği o masanın altında
bir o yana-bir bu yana emekleyip de ne yapıyordum
onu pek anlamadım! ?
yoksa ben
doğuştan mı fetişisttim? !
şimdi ise
fetişizmin doruklarında
benliğimi liğme-liğme etmiş ve
bilgelikle arlanmazlık arasındaki o ince çizgiyi
silmenin devamında
ta o yıllarımdaki tadı
tekrar tekrar yaşayıp
boyutlandırıyorum.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Dokunulmazlığı niye?
Ah şu
bekaretleri elden gitmesin diye
o el değmemiş 'hint kumaşı' tenleri kirlenmesin diye
kimseye kolay kolay mail adreslerini vermeyen
ve kazara mail alırlarsa bir erkekten
hiçbir şekilde geri dönmeyen
'çıtkırıldım değerli kızlar'!
azıcık suya sabuna sokun elinizi
zarar gelmez! ..
azıcık bütünleşin birileriyle
depreşin
kızın, sevinin
yüzünüz buruşsun
çizgiler belirsin biraz!
Toprakta yalınayak yürümekle
yoga yapmakla
temiz temiz giyinmekle
sahil kenarında beyaz eşofmanla koşmakla
-bütünleşilmez! -...
taşın altına elinizi koymadıktan sonra
taş havaya kalkmaz
kuş uçmaz, ses vermez!
ah şu
'çıtkırıldım değerli kızlar'!
hadi bekaretinizi korumanızı anladık da
şu mail aderslerinizin dokunulmazlığı niye?
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:35 AM
Domalmışlar
Kıçlarına kadar donanmışlar
bilişimle
teknolojiyle
eklentilerle
entelce söylemek gerekirse;
-toollarıyla-...
Hatta domalmışlar...
Boğazlarına kadar gömülmüşler
hesaplara
workshoplara
bokshoplara
yaşam koçlarına
yogilere
pilateslere bine bine
top olmuşlar da;
hala bi bok yok ortada! ..
Hedefleri aynı
bakışları aynı
ağızları aynı
duydukları aynı;
hala bi bok yok dedikleri! ..
Kıçlarına kadar donanmışlar
donanım manyağı olmuşlar
neredeyse götlerini bile
evet götlerini bile otomatik yıkar olmuşlar da;
hala bi bok yok ortada!
Bir milim bile fark etmemiş halleri...
Para için
eğilip, bükülmüşler,
yüzlere gülmüşler,
bu yolda domalmışlar
düzülmüşler de;
yine bi bok yok olan biten
içeride! ..
Bari bırakalım da
donanımlarla domalmanın
tadını çıkarsınlar! ..
(15.06.2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Don Carlione
Baba Filmini tabii ki ben de birkaç kere izledim.
Fiş kesme, adam satma, kıç fitilleme damarlarım kabardığında,
tekrar bir tur atarım 3 cd'lik seri üzerinden.
Baba’nın o önüne geçilemez dücünün
Alpa Chino’nun karizmasıyla birleşiminin dayanılmaz hafifliği! ..
Duygularına hakim olması,
en büyük hakaret karşısında bile o dakikada kendini açık etmemesi
büyük bir benlik kontrolü göstergesi...
bu tarafı beni herzaman pozitif etkilemiştir.
hadi ne de olsa babadır;
yüzüne gülüp,
2 gün sonra bazı zararlıların fişini çekmesini bile
bir yere kadar hoş karşılamışımdır,
ancak
aynı şeyi kendi kardeşine de uygladığını gördüğümde
bunu hiç kabullenmek istememiştim!
Büyük canavar, en tehlikeli canavar da olsa dünya üzerindeki
kendi mağarasında, kendisi ile aynı etin kanını içen başka bir canavarın
ipini çekmesi,
onun içinde artık hiçbir ailevi duygunun bile kalmadığını anlatır.
İşte burada Don Carlione
gerçekten de duygularını öldürmüş,
kendi soyununun bile kanına ekmek doğrayabilen,
acımasız bir varlığa dönüştüğünü göstermiştir.
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Donald Amca
Hayır hayır!
Miki değil, Pluto değil,
Şirinler değil,
Pamuk Prenses veya Kül Kedisi de değil;
sadece Donald Amca! ..
ille de Donald Amca!
yatağa giderken O...
kahvaltı ederken O...
oyun oynarken bazen yine O! ..
bu kadar bağlayıcı ne var bu Amca’da
çok merak ediyorum! ?
bizim kız onsuz yapamıyor? ..
kaç kere oyun oynarken bile
Amca’nın kitabının etrafında dönerken pıtı pıtı
bir yandan ona gülümseyerek bakarak
bir şeyler fısıldadığına şahit oldum.
bu çocuk resmen onunla iletişimde!
bir şeyleri onun için yapıyor veya
bir şeylerin raporunu ona veriyor! ?
herhangi bir dergide, yeni bir kitapta veya televizyonda
ona rastlarsa da inanılmaz mutlu kahkahalar atıyor!
Miki değil, Pluto değil
Şirinler değil;
sadece Donald Amca! ..
ne var bu adamda bu çocuğu bu kadar harekete geçirecek
gerçekten deliler gibi merak ediyorum!
kaç kere aldım karşıma o kitabı
yüzüne baktım
ne demek istiyor olabilir acaba insana diye...
çünkü kız resmen onun yüzündeki ifadeden bir şeyler alıyor!
onu anlıyor!
onun gözüyle kanalına girmeye çalıştım Donald Amca’nın
ama hala bulamadım! ?
belki biraz daha büyüsün, kendisine sorarım!
şimdilik hala garip bir multivitamin
bir doping hapı...
ama benim için büyük bir muamma
sevgili Donald Amca...
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Donsuz Yiğitin Feryadı
Dün kırmızı-ince kenarlı,
bugün klasik, kenarı dantelli,
yarın tanga;
lan karı ne olacak bu adamın hali?
çabuk donlarımı yıka!
Yüz temiz de yumuşak mı gördün
kaş ince de travesti mi sandın
yoksa bacaklar güzel de, yere-göğe mi koyamadın beni? !
2 gün-3 gün dedik, dert etmedik
hatta çeşit olur dedik ama
etme eyleme be karı
daha ne kadar kıvırtarak dolanayım oifs koridorlarında?
yarın-öbürgün çoraplar da tükenirse
naylonlara mı boğacaksın beni,
jartiyerlerle mi bezeyeceksin? !
hem boşver şimdi bunları,
bunlar bir sonraki aşama...
sen
namus elden gitmeden
haberim 4 kıtaya gitmeden
çabuk donlarımı yıka! ..
(Ocak 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Dost Kazığı Makbuldür!
Bizim ülkede
dost kazığı ve ortak dolandırma makbuldür!
İster yıllarca aynı tabaktan yemek yiğin
hatta *******ce aynı yatakta yatın;
mutlaka bir gerekçe bulunur ve
kazıklanırsınız allı-pullu!
Doğal kabul edin,
hiçbir şey olmamış gibi yapın.
tıpkı “Turkish Delight” gibi
bizde dost kazığı ve ortak dolandırma makbuldür!
çünkü bunu yapana
bu topraklarda ‘saygı’ büyür
önünde eğileni, kıçını yalayanı bollaşır!
Ta anneden, bebeğe
haneden kuruma bu terbiye baskındır.
Tohumlarımızda vardır aldatmak ve bozgun
sürgün...
Dediğime gelirseniz birgün hiç ummadığınız anda;
yıkılmayın.
hiçbir şey olmamış gibi yapın,
çünkü bizde böylesi makbuldür!
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Dostlardan Tebrikler
O kadar güzel ki
o kadar ince, hafif
bir kadın dokunuşu gibi ki;
yerine hiçbir şeyi koyamıyorum.
şair dostların o yumuşacık 'tebrikleri'
o kadar ruhu okşayıcı ki! ..
en düşük tonda
ama insanın içine işleyen müzikler gibi bazen;
bir klasik, bir chill out, bir ambient...
nefesin ritmleri gibi, kalbin atışı gibi
hayat verici...
bazen bir doğum anı gibi çığlıklarla dolu
hayata tutunmak için vahşileşen o tebrikler...
başka nasıl mutlu olur Şair
en güzel hediyeyi tatmışken?
yerine hiçbir şeyi koyamıyorum...
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Döve Döve
Varsa eğer gücün bu alemde;
doğru işi, düzgün işi,
istediğini,
olması gerekeni adam gibi
gerekirse döve döve,
itekleye itekleye,
binbir tehditle,
sırtına vura vura yaptıracaksın!
Varsa eğer sıkı götün bu alemde
ve ensen gerçekten kalınsa;
güzeli, iyiyi, doğruyu görmelerini bile
döve döve,
ite ite,
tartaklayarak en nazlı yerlerinden
öyle sağlayacaksın!
Varsa başka kesin çözüm
gel bana da anlat!
hani bir ihtimal, belki? ..
(Nisan 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Dua Olarak
Uzun uzun cümlelerle değil,
hatta kelimelerle bile değil,
sadece o aydınlanmış
ışıktan düşünceni, niyetini
üzerimde gezdirsen bir kere
yeter bana 'dua' olarak.
Uzun uzun zaman harcayarak değil,
emek vererek değil,
sadece bir anlık hayalinle dokunsan ruhuma
yeter bana 'dua' olarak.
ve inan bunun değerini bilirim
sen yeter ki yap.
sormam bile ne zaman diye
yaptın mı diye...
geçtim bu dünya günlerini,
geçtim maddeyi,
teorileri, yöntemleri
düşünce modellerini;
sadece bakışlarını ara sıra
üzerimden geçirsen,
ruhumu ışıklara boğarsın,
yeter bana 'dua' olarak.
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Duaların En Güzeli
En güzelini yükledim duaların sana
korkma sen hiçbir şeyden
yürü!
Hayallerine gem vurma
sadece aç önlerini, yol ver.
yüzünü sakın asma! ..
Sana kanımdan akıttım
terimle suladım
ellerimle ovdum o küçücük yüreğini;
korkma sen hiçbir şeyden
yürü!
ben sana en güzelini yükledim duaların.
kızım'la güldüm sana
birdim, iki oldum
üçlendim;
ben sana kendimi verdim
bütün tecrübelerimi
serseriyi, deliyi, aşığı, sevgiliyi
umarsızı, şımarığı, baba sıcaklığını...
ve belki duymuyorsun fısıltılarımı ama
bir yerlerde sürekli bir şeyler oluyor
biraz daha sessiz
biraz daha kendinle
biraz daha içini dinle;
en güzelini yükledim duaların sana
güzelim...
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:36 AM
Duellolar ve Yalancı Bilgelik
Sözleri kılıç yapıp
birbirlerine karşı çekip,
ustaca hareketlerle baskın çıkmaya çalışır
kendini muzaffer ilan etmek isteyen
bilgelik yolcuları.
Ama yaptıkları aslında
sadece yollarını uzatmaktır.
Çünkü bilgeler asla
ortalığı seslere boğan kılıç gösterilerine girmezler,
kelimeleri de bu yolda köle etmezler.
bir diğerine karşı
duellolarda ispatlanacak zafer değildir ki bilgelik...
ve hiç de olmadı...
sadece kendi içindeki sessizliğin,
kendini teslimin
ve izin verişlerin mütevazi,
salına salına yürüyüşünün zevkidir.
(Ocak 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Dumanı Adam Gibi İsterim
Sevmem kardeşim sevmem!
Bu konuda sonuna kadar da şekilciyim
formal mantıktayım,
işin ruhunu bile satarım!
Ben puromu içerken rüzgarı sevmem!
Zaten nadir kurduğum bu keyif ortamı...
dumanlarla kaplandığında mekan
kendini gösterir
benliğime mesajlar gönderirken
gelip de umarsız bir rüzgarın
dumanımı ağzımdan çekip
hemen kapıdışarı etmesini sevmem!
Üfledim mi o kalın dumanı
dudaklarımı zehire çevirmenin hemen sonrasında
adam gibi
ağır ağır
kendini bilmişçesine
mekanı da sislendirip
yavaşça uzaklaşmasını isterim.
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Dur Biraz Efendi Ol
Ulan dur biraz
efendi görün
ağır ol
otur yerinde
dedektif gibi süzme ortalığı
hedefe yönelme hemen
sinsi sinsi saldırmak üzere başını eğip
kaşlarının altından bakma şahin gibi!
taze sıçılmış tezeğin üzerine üşüşen sinek gibi
kıza bakıp bakıp, tanışma planlarına düşme hemen.
ağır ol!
kız işe yeni girdi, merak etme
kapmazlar hemen 2 dakikada!
rahat ol biraz
kız da nefes alsın, ortama uyumlansın.
bakışların fazla belli ediyor burnuna gelen tezek kokusunun
lezzetini, cezbediciliğini ama
yapma! sabırsız karasinek olma
armut gibi gösterme kendini
biraz ağır ol!
biliyorum kanın çekiyor.
bir de üzerine bekarlığını ekleyince! ..
dur biraz, efendi ol.
plazada laf çabuk yayılır
ağızlar folloş olmuş
hakim olamazsın, fena mimlerler adamı!
bu yüzden diyorum sana
dur biraz
efendi görün
nas'olsa denk düşürürsün
işti, falandı-filandı deyip ilgini gösterirsin
ama raconuyla
acele ve panikle değil.
Hadi bakayım, efendi ol biraz
ya da öyle görün.
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Duşumu Devrederdim
Gençkenki kokuşmuşluk düşkünlüğümün
günüme ara ara da olsa yansımasından olsa gerek;
bu sabahki ölümcül
tibetsel ve de rahipsel koşumdan sonra
yine cıvık şekilde terlemiştim ki
artık üzerimde duş alacak hal bile kalmamıştı.
ve oturduğum halının üzerinde
yılgın bakışlarla eşime dedim ki;
karıcım bugün lütfen benim için de yıkanır mısın? ..
güldü tabii...
ama mümkün olsa vallahi ona devrederdim!
haklarını, günahını, sevabını da ona yazdırırdım!
alsın sonra, ne yaparsa yapsın!
Zaten koşmasam her sabah
eminim yine kokuşurdum
tıpkı
gençken
ayaklarımın altlarının füme gri
ve yanlarının da açık gri olduğu günlerdeki gibi! ..
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Düğmeye Basarlar
Tek bir düğmeye basarlar;
2 saatlik uykundan uyanır
gözlerini bir açarsın,
4 ayın ayrı geçmiştir sevdiklerinden...
Tek bir düğmeye basarlar;
komşu samanyolunun en kenarındaki o yıldızın
eşsiz ufuklara bakan sahillerinde
dolu-dolu geçirdiğin 1 yıllık tatilin
son gününde bulursun kendini...
evine döndüğündeyse
sadece 2 saat görmemişler seni! ..
Tek bir düğmeye basarlar;
şimdiye dek zevk saydığın şeyler
en büyük düşmanın olmuş! ..
hatta neredeyse sana verdiği duyguları
çoktan unutmuşsun bile? ..
Bir düğmeye basarlar;
ismin bütün kayıtlardan silinmiş! ..
geçmişini bulamazsın
çulsuz kalmışsın!
sesini kimseye duyuramazsın
hatta belki çoktan yoksun! ..
bu yüzden biraz düşün arada
ve lütfen şükret...
(Ocak 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Düğüm Ustaları
Bol bol düğümler yaparlar
hayatları boyunca
ve düğümler yıllar sonra
koca bir topak olduğunda
kendileri de çözmeyi,
çözümlemeyi unuttuklarından
bunu gizem zannederler!
ve insanlara kendilerini
usta diye tanıtırlar.
Halbuki ustalık
düğümlerden kurtulup
o en basit olanı ortaya koymaktır.
Hayatı zorlaştırıp,
şifrelere boğmak
ve sonra 'çözüm bende' diyerek
canbaz gibi ortalarda dolaşmak değildir!
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Düğümler Sarmış
Rüzgar istediği yönde
istediği şiddette
isterse yazın kavuruculuğunda
isterse kışın donduruculuğunda esiyor.
önünü kesen
kesmeye niyet eden, iman eden yok...
Gladyatörler kuşanmışlar pahalı silahlarını
göğüslerini gere gere sokaklarda dolaşıyorlar
har vurup, harman savuruyorlar.
Bedavadan sığır etleri havalarda uçuşuyor
halkın yarıdan fazlası açmış
suyun-ekmeğin hesabındaymış
bakan yok...
Alan daha çok alıyor
alamayan eziliyor
gitgide daha da dibe batıyor
ve diğerleri
sanki zevk alırlarmış gibi kendi aralarında
üzerlerine bastıkça batanların
yüzleri daha bir asil
daha bir muzaffer! ..
İşte bütün sokakları ele geçirmiş
böyle kara düğümler düşünün ufak ufak...
bütün bu toprakları sarmış hepsi
bütün sokak başlarını
bina girişlerini
işyeri departmanlarını
şehir kapılarını da,
çözmeye çalışan yok.
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:37 AM
Düğündeki Gurur
Çok çetrefilli bir aile düğünüydü.
baştan sona pahalı süsler,
bakımının üst noktasında
saçları artistlerden güzel yapılı,
makyajları pahalı,
ayakları pedikürlü, elleri manikürlü,
özel dikim elbiseli güzel-çirkin
ama pahalı kadınlar etrafımı sarmıştı.
Kalkık yakalı gömlekli,
birbirine eş bakış ve tavırda
cepleri şişkin, gururlu-kibirli erkekler de yanlarındaydı.
Düğün zaten üst noktalardaydı.
ve düğüne çağırılmış olup,
orada boy gösteriyor olmanın
onlara verdiği ayrıcalığın bilicinde
hepsi de kartal yuvasındaki misafirliğin
gururundaydı.
Ne komik ki, benim de bir yerim vardı bu sahnede..
Sayısız bir gecelik süper bakım içindeki kadınların arasında
ve o gururdan şişmiş göğüslü erkeklerin bakışlarında
kendimden gram uzaklaşmamıştım..
Halen etrafı süzüyor,
tek tek bütün yüzlerin arkasındaki acıları, sevinçleri
gururları, kibirleri okuyordum.
Son model ceketler arkasına gizlenmiş,
yemiş-yayılmış, sporsuz göbekleri de görüyordum.
Fonda müzikler,
pahalı bir koro, orkestra...
Sayısız iyi niyet yüklenmiş kutlamalar,
patlayan flaşlar,
koltuk isimlerinde oynanmış bir sürü politik oyun,
ayarlama...
Hepsinin arasında tek bir gerçek ruh gördüm.
Aynı masadaydı bizimle.
Bütün bu şaşaanın karanlık bir köşesinde
kendi aydınlığında kalmış sayılı insanlardan...
Kan çekti tabii
yanıma geldi bir ara
sohbetledik...
Nasıl da gerçekti kendisi!
ve konuştuğumuz şeyler
bu şaşaadan uzakta,
nasıl da sadeydi! ?
Tamamen hayatın şeffaflığında
ve o şaşanın içinde
seni bulduğuma sevindim güzel insan! ..
Demek ki hala varız!
Hala samimiyiz! ..
(Ağustos 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Dünkü Lanet İş Günü
Dünün verdiği lanet iş stresiyle dönünce eve akşam,
sabahında yatakta herzamanki ben değil,
bir ceset yatıyordu...
Kalkamadım herzamanki saatimde.
saatimi defalarca 10'ar dakika ileri kurdum.
ve 10'ar dakikalık kendini bilmez rüyalara kurban oldum.
Tabii kalkıp da koşamadım bir de üstelik! ..
Dünkü lanet, düzensiz, prosedürsüz iş günü! ..
Dünün devamında sana hala yenik düşmemiş olmak için,
akşam olup da eve döndüğümde
en azından koşu borcumu ödeyeceğim.
Dünkü lanet, düzensiz, prosedürsüz iş günü...
en kötü günüm böyle olsun...
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Dünya puşt
Eninde puşt
sonunda puşt
kapıda puşt
pencerede puşt
işlerde puşt
kazançta puşt
bilgide puşt
felsefede puşt
aşklarda puşt
sevgide puşt
yıllarda puşt
aylarda puşt
öpüşte puşt
sokuşta puşt
serinde puşt
sıcakta puşt
haberde puşt
sanatta puşt
sağlıkta puşt
tabutta puşt...
Eninde puşt
sonunda puşt
uzakta puşt
yakında puşt
şehirde puşt
kıtada puşt...
Ne dersen de sen de puşt;
faydası yok debelenmenin
bu dünya tümden puşt...
(13.06.2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Dünyanın Notu
Hayatın bazı alanlarını
kişilerini, olaylarını, kurumlarını sadece bilgi için
yaşamımı sürdürmem için
ve tavırlarımı geliştirmek için kullanırım.
ve bazı alanlarını hayatın
kişilerini, olaylarını, kurumlarını ise sadece -sevmek için-
daha fazla bütünleşmek için
bir şeylerin uğrunda düşünmeden yürüdüğümü görmek için kullanırım.
ve tabii farkında olarak ya da olmadan
herkes bunu yapar.
birbirleriyle binlerce etkileşimdeyken dünya sakinleri
kanallar, düğümlenmeler ve dağılmalar görünür yukarıdan...
buradan verilir dünyanın notu.
ayrı yönde aksa da kanallar
daha yukarıda
kendi geleceğinde aslında birdir buluşmaları.
düğümlenmelerse geçici mücadeleler...
sonucu dağılmalarda olmadıktan sonra o da sorun değil.
bulur yolunu yukarıda 'bir'e doğru nas'olsa...
buradan verilir dünyanın notu.
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Dürümcü Hayri ve Taksim Sütiş
Dün akşam bir arkadaşımın ekişine geldim.
İş çıkışı Taksim'de buluşup, sinemaya gidecektik.
Önce bir süre meydanda dolandım
benim gibi iş çıkışında oraya gelene-geçene baktım.
baktım ses yok
yürümeye başladım İstiklal'de.
arıyorum, telefon açılmıyor
belli ki önemli bir şeyi var...
dedim 'karnımı doyurayım bari'
daldım bir sokağa
köşede Dürümcü Hayri Usta...
baktım
içerisi epey kalabalık;
ben de daldım
oturdum...
epeyce bir beklemeden sonra sıra bana da geldi
bir lavaşa adana dürüm
bir de lavaşa mantar kızartma yedim afiyetle
çapım bir miktar genişledi
hamurlandı, etlendi.
fazla beklediğim için bahşis vermedim.
İstiklal'e çıktım tekrar
yürümeye devam...
içimden tatlı yemek geldi
zaten biraz da planlamıştım;
Taksim Sütiş'e daldım.
şu muhteşem 'yeşil fıstıklı dürüm'den istedim.
yanında da çay...
afiyetle yavaşça onları da indirdim mideye.
artık tamamen rahata ermiştim.
bu arada arkadaşı çaldırıyorum telefon açılmıyor hala!
yavaş yavaş ya ekildiğime inanmaya başlıyorum
ya da çok önemli bir işi var diyorum.
tam yeni bir mesaj daha atacakken
o beni arıyor.
evet, çok önemli bir toplantısı varmış
ve devam edecekmiş.
zaten 1.5 saattir oralarda takılıyordum
'en iyisi yarın buluşalım' diyorum.
hesabımı ödüyorum...
evime yönelmemin huzuru içinde
tam buzdolaplarının önünden geçerken
gözüme oranın muhteşem 'aşureleri' takılıyor.
'bari' diyorum 'bir iyilik de evdekilere yapayım.';
birkaç kase de aşure sardırıyorum.
metroya binip eve geliyorum.
hemen bir adaçayı getiriyor eşim
ve de yanında
onca yeşil fıstıklı tatlıdan sonra
koca bir kase 'aşure'! ..
12 dakkada onu da mideye indiriyorum!
'spocuyum ya ondan herhalde' diyorum.
yavaş yavaş vücudumu
fazladan titreşimler sarıyor sonra!
'hah! ' diyorum, 'şimdi yediklerim patladı işte! '...
hemen arkasından bir Kızılay Sodası lüpletiyorum
belki iyi gelir? ..
bir film bitiyor
ikinci film başlıyor
eşim kanepede sızmaya başlamış
bende tık yok! ..
odaya gidiyorum bir sürü o biçim site geziyorum!
bir saat geçiyor aradan
bende tık yok! ..
birden aklıma geliyor
sabah bir de 'ginsengli multivitamin' yutmuştum!
oooh oooh ne güzel!
ne iyi yaptım bu tatlıları akşam akşam yemekle! ..
eh herkes odasına çekilmiş olsa da sonra
ben epeyce bir ayakta kaldım
gittim, geldim oda ve salon arasında
hatta bir takım 'tahliye'lere giriştim birkaç kez!
ama
bende yine tık yok! ..
sabah yine erkenden koşacağım aklıma geliyor
yatmam lazım! ..
artık içteki onca patlamalarla yatağıma gidiyorum
bu halle umarım eşimin de başına bir şey gelmez!
nitekim gelmiyor da!
akşamı sağ salim atlatıyoruz ailece!
ama Taksim Sütiş'in o adamı delirten lezzetteki tatlılarını
halen saygıyla anıyorum! ..
(Mart 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Düşme Tuzağına Şairin
Düşme tuzağına şairin!
şaşırırsın kendini
geçmişinden kuşkuya düşersin
ve geleceğinden…
türlü taşlar koyar ayakların önüne
ateşli yeraltı mağaralarından geçirir seni
elinden tutup!
yüzün öyle bir yanar ki
aynaya baktığında kendini tanıyamazsın!
halbuki bir de dönersin ki arkana
çoktan yerinde yeller esmektedir,
en serin rüzgarların estiği,
pınarların aktığı, çiçeklerle kaplı kırlarda
yan gelip yatmış,
yaratılışa şükürde bulursun şairi!
yazdıklarında kaldığına
yazdıklarında yeminli olduğuna
inanma
düşme tuzağına şairin!
heykel değil ki hayat;
hep yerinde dursun? ..
o gün bildiğini,
o gün inandığını,
o gün savunduğunu,
o gün uğrunda öldüğünü yazar şair ama
kalmaz ki oralarda
durup beklemez ki seni gelmen için.
işi çoktur, hayalleri yüktür şairin;
bayrağı boldur
teslim etmesi lazım!
kuyuyu kazar
içine suyundan koyar, yüzmen için…
ama ille kendi de dikecek değil ya tepesine o sudan!
çoktan 10’larca yeni kuyu açmıştır
ve içlerine başka başka sular doldurmuştur.
kanma sen, sakın o suda boğulma
biraz elini sok, çıkar sonra
yoluna devam et;
bu kadar gönül koyma
atlama o kuyuya!
düşme tuzağına şairin!
şaşırsın kendini
yanılırsın!
ve inan ki, düşüp, boğulduğunda o kuyuya;
kendini sorumlu tutmaz şair!
kendini bil;
düşme tuzağına şairin! ..
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Düşünceden Başlayacak Hesap
Başka bir şekli olmalı;
bir şeyler oluşturarak
şekil vererek
ya da yaratarak...
hep değiş-tokuşla geçinmemeli bazı insanlar.
götürmemeli paraları
aldığını iletti, sattı diye...
elden ele ilerledikçe
neden artar değeri? ..
hepsini 'ilk' başlatan 'emekçi'yse
neden itilir kenara hem? ..
buysa eğer rıskın düzeni
kendi adıma 'yanlış' derim.
gönlümü koyarım
kimsenin haberi bile olmaz
havayı kirletirim
gökleri kızıla çeviririm
yıldırımları çağırırım
'fırtına' derler
'deprem' derler
'düzen bozuldu' derler
yine devam ederler! ..
'emekçi' yine en altta...
eze eze, katman katman yığılmış bir düzen...
ama bekleyin
sabredin
ve lütfen hepiniz içinizden
fırtınalar, depremler, yıldırımlar gönderin!
Tepesinde bu kürenin
ortak bir yerde birikecek
ve yine tepesine inecek 'korumasızlar'ın!
düşünceden başlayacak 'hesap'...
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:48 AM
Düz Yazıdan Şiire
İsterse upuzun bir düzyazıdan melezleştirmeyle 'şiir' olsun
sen onu alıp da eline
kırpıp-kırpıp
dizelere bir böldün mü
iflah olmaz artık inan!
Düz Yazı ile alakası kalmaz!
Düz Yazı gibi düşünemez
onun gibi gaza basıp, umarsızca hız yapamaz
dizeler arasında durmak, düşünmek
benzin almak, birşeyler içmek ister.
eski maratonlar ona göre değildir artık!
Her ne kadar bazen
gözüne umarsız bir Düz Yazı rahatlığında görünse de
alakası yoktur artık Düz Yazı olmakla inan!
yanılıp da sakın onunla Düz Yazıymış gibi de konuşma.
Bir anda yaşarkenki günleri gelir aklına Şiir'in
dizleri üstüne çöker
bir süre baygınlaşır
terler...
Bütün hayatı gözlerinin önünden geçer.
etten kemiktenkenki gibi hisseder.
tekrar acılarıyla buluşur
ve inan bana
dayanamaz Şiir'in yüreği tekrar Düz Yazı olmaya!
çünkü o artık dünyada değil!
zamana bağlı değil!
sana dokunamaz
senle öpüşemez
ama hepsinin de ötesindedir, merak etme
mutludur.
yapabileceğin tek şeyse senin
ona Düz Yazıymış gibi davranmaktan başka
belki hayallere dalıp
onun için dua etmek
veya onun kendi alemine misafirlikler yapmak...
bir kere dizelere bölündü ya
artık o Düz Yazı değil
hele eski bildiğin insan hiç değil!
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
Düzen-Disiplin
Kaçma zamanlama'dan
düzenden, disiplinden!
Aksine
periodlara böl kendini
gücünü
yeteneğini.
Randevusuz buluşma yeteneklerinle bile!
İnan boşa harcarsın kendini
kralı olsan bu dünyanın.
Dağılır gidersin sonsuz serbestliklerde.
Ölçün kalmaz
değerin anlaşılmaz
yoğun görüntü sergiyeleyemezsin.
Buğulanırsın kimi gözlerde,
kimi ruhlarda etkin görünmez.
Kaçma zamanlama'dan
düzenden, disiplinden!
Burası dünya!
Ayrı bir dili var
mücadele edemezsin,
yalnızca uyman lazım.
Ortak dili bulman lazım.
Ona kendini
sonsuz serbestlikte dağılmış
düzensiz, karmakarışık bir tepside değil,
disiplinli, düzenli
yeri yurdu belli
göze hoş tabaklarda sun her seferinde.
Tabak tabak yesin
bardak bardak içsin seni.
Kendi zaman dilimlerine uygun,
gecesinde, gündüzünde, öğleninde...
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
Düzenin Puştu
Kibirine
iş ahlakına
düzenli planlı duruşuna
ciddilik maskene sokayım!
Dışar'da yaklaşma yanıma
yalanma, yaltaklanma
hiç boşuna sırıtma sahteden
Düzenin Puştu!
zararlı çıkarsın;
ceketine pantolonuna
koltuğuna sokayım!
İnsanlık satın alındı ya
şu boktan kağıtlarla
planlandı ya bütün kader ağı
hatlar çekildi ya fakirle zengin,
üretenle sırta binenin arasına;
şimdi yine dört ayak üstündesin
ama hep böyle gidecek sanma!
bütün melekler, şeytanlar
kıyametin kapı nöbetçileri serbest kaldı!
Paçaların tutuşacak
kıçın balçığa saplanacak
ve sakın
ama sakın sen yine de şimdilerde
dışar'da yaklaşma yanıma
yalanma, yaltaklanma.
Pahalı kıçının pis kokusunu
bana yakın etme
ve sakın yine
karlı çıkacağını sanma
Düzenin Puştu!
rahat kıçlarınıza tekmenin son perdesi
çok yakın! ..
Raconuna
postuna
karizmana sokayım
Düzenin Puştu!
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
E-Postaları da Temizlemek
Sakalları 3 günden fazla uzatmamaya
dişleri günde en az 1 kere yıkamaya benzer,
yatak odasında
günden güne, üst üste biriken çamaşır dağları
ve mutfağında kat kat çöp naylonları yaratmamaya benzer
günden güne e-postalarını temizlemek ve biriktirmemek...
fazlalıklarla dolu değil miyiz dört bir yandan hücum eden?
aldanmamak lazım herzaman bu çoğulculuğa!
yük olur
ağırlık yapar en sonunda omuzlarına...
hatta oradan bütün vücudunu kaplar.
beynine,
en son da varlığına siner sinsice
fark etmezsin vallahi;
öyle de hoş gelir ki ince ince birikirken,
'kendine ait bir kendin'
en altlarında kalıverir o birikintinin!
onun için bütün bu düzen-disiplin kadar
sakalları en az 3 günde bir kesmek gibi
zamanın eli-kolu sayılan
e-postaları da temizlemek gerekli...
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
Edebi Olmasını Beklemez
Konular kendi hallerinde gezinirken
“şiir” olmadan önce
nasıl da sadedirler
beklentisiz
ifadesi, gücü yettiğince
edebilikten de uzak çoğu zaman…
fark ettiği zaman bir konuyu
el verir ona kendince şair
kendi tarzında…
ille de edebi olmasını beklemeden
çekiverir tüm çıplaklığıyla kollarından
kendi mekanına kapatıverir.
Usta bu ya
çıplak da olsa
hiçbir özelliği olmasa da alır evine
başlar kendi giysilerini giydirmeye
durum uygunsa, bazen abartılı
bazen sade bir makyaj da yapar yüzüne.
1 gecede bambaşka bir kişiliğe sokar o konuyu.
alımlı, cazibeli, salına salına yürüyen bir kadın…
o kadar kendine benzetir ki temelindeki tohumları
bakışına ilk aşık olan yine kendidir şairin!
fazla tutamaz onu bu yüzden mekanında.
o gece ne kadar olduysa o kadar bütünleşir
öper, koklar, süzer, eller, yoklar, kavrar
ve geceyarısı kimse görmeden sokağa salıverir.
ertesi gün o kadını
yeni ihtişamıyla gördüğünde
kendi bile tanıyamaz
hatta utanır
yanından geçerken ses bile edemez
kendini hatırlatmaz! ..
daha bir gecede kim bilir kaç erkeği takmıştır peşine! ?
karışmaz…
Şair, konuların edebi olması beklemez
çeker alır kendi mekanına
ve gerekeni yapar.
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
Edebiyatın Mafyası?
Olur mu olur vallahi!
İlk anda komplo gibi geldi bana da ama
neden olmasın?
hem de ülkemizde! ..
her köşebaşının mafyolozu
her otoparkın bir sahibi
her barın bir takipçisi varsa
her naylon işin bir genel müdürü
her mahallenin bir babası
hatta iskelelerin babaları
ve daha da önemlisi ülkemizde
kulaktan kulağa kabul görülme
onayı verilme varsa
yani diğerinin dışlanması;
neden edebiyatın da kendi çapında bir mafyası olmasın? !
olur mu olur vallahi!
bence biraz düşünelim bunu da...
belli mi olur?
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:49 AM
Edebiyatın Multivitamini
Şiir, edebiyatın multivitamin hapıdır.
Düzenli aldın mı; fena dopinglenirsin,
hayata bağlanırsın
herşeyin peşinden koşarsın, bırakmazsın.
ve gençlere, çocuklara
dinamizminle iyi örnek olursun
cesaret verirsin.
An gelir bu enerjiden
duvarlara tırmanırsın!
Multivitamini eczaneden aldın mı,
dikkat etmen lazım
dozu aştın mı dellenirsin
ona-buna sataşırsın
hatta vücudu yorarsın.
Şiiri fazla aldın mı
içten içe patlarsın
benlik üstüne benlik katarsın.
Herşeyin anlamını en kısa yoldan, düzenli
tek hap olarak kazanırsın,
uzun uzun yorulmazsın.
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Efendiler!
Acaba Büyük Ata'mızın ilan ettiği gibi
gerçekten birgün sular akması gerektiği akacak
rüzgar da doğru yönde esecek ve
'milletin efendisi' dediği köylüler
efendiler gibi yaşamaya başlayabilecekler mi?
yoksa herzaman yetiştirdikleri meyveyi-sebzeyi
yine yok fiyatına mı satın alacak diğer Efendiler
onların üzerlerine basmaya devam ederek
ve dünya paraya mı satacaklar
kutulayarak, etiketleyerek? ..
Ata demiş öyle bir zamanlar ama
o laf eskilerde kalmış Efendiler!
laf hangi laf
zaman hangi zaman?
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Eğer Erkek
Öyle bakmaz jestine mimiğine,
dudaklarına dalıp gitmez,
dakikalarca öpüşeceğim diye
alev alev tutuşmaz...
Göğüsleri nasıl dik ve büyük diye
içine düşmez kadının...
Bir an önce atayım eve de
şenlensin saatler,
açılsın susamlar
kapansın kandiller diye telaşlanmaz.
Tabii eğer bir 'ayak fetişisti'yse erkek! ..
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 1: Ejderhalar da sever
Bir kere de aşk'ı yazayım dedim
ve de yazdım.
Hatta suyunu çıkardım!
Hep de hırlayacak değiliz ya?
hem ejderhalar da sever
onların da çocukları olur!
Biraz zordur belki ama
onların da canları acır
vicdanları sızlar.
Bir kere de aşk'ı dinleyim dedim.
dinledim dibine kadar.
Kulaklarımda derman kalmadı
esiri olmaya yakınken
ve ağzımdaki ateş bitmeye yakın
hızla kendime geldim
ve
'ejderhalık' görevime geri döndüm.
Şimdi daha da 'ejderha'yım
aşkımla güçlendim
ateşim daha azgın
kollarım, bacaklarım, gövdem daha kuvvetli!
ejderhalar da sever.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 10: Virüs'ü Kabul
'virüs' olmayı bilmeliyiz gönüllere
hızla yayılmalıyız
çünkü yayılabilecek başka yapı kalmayacak
gönül'den başka
bedenler eridiğinde, kül olduğunda...
ve er ya da geç herkes öyle bir görecek ki
'kabul'ü kendi benliğinde,
kendi bile şaşacak.
2 gün önce kızdığını, yarın sevecek
nefret ettiğinin gidip ellerini öpecek
laf attığı fahişeyle bizzat evlenecek.
ve en sonunda zorla da olsa
ağlaya ağlaya çocuklar gibi
kendini -kabul- edecek.
öyle bir virüs ki bu, önünde duramazsın.
ya kabul edersin, ya da içten-dışa infilak! ..
ortama salındık ya yağmurlarınızla
fırtına, karabulut, gün, güneş dediklerinizle,
sızdık ya zerrelere, uykulara
en sert, adrenalinli anlarınıza;
geride duramazsın
mutlaka dahil olacaksın
ve er ya da geç sen de göreceksin
'kabul'ü kendi benliğinde.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 2: O Enerji
Bu boyutta kendime geldiğim
gerçeğimi kazandığım günden beri,
herşeyden kopup
kendimi hatırladığım anlarda
hep ‘bir enerji’ eşlik etti.
saçım oynadı kendiliğinden kimi zaman
’bir şey var mı? ’ diye yokladım. yoktu...
kolumun kılları rüzgarlandı
’karınca mı yürüdü? ’ diye baktım. yoktu...
ve o inanılmaz ‘tek parlak nokta’!
olur olmadık zamanlarda
potik müdahale gibi hayatıma
bakmadığım yerlerde parladı
o tarafa baktırdı. ve bu hep oldu;
alıştım...
hepsi de
bu boyutta
gerçeğimi kazandığım anlarda oldu.
zaten sonra pençelerim de gelişti
yelelerim dikenlendi
ağzım ateşlendi.
ışığım alabildiğine parlak
hiddetim delicesine cehennemii...
olanlar Ejderha’lığımın kutlamasıydı
insanca tarifle ‘bandosu, mızıkası,
davulu, zurnası’...
bu boyutta kendime geldiğim
gerçeğimi kazandığım günden beri
ağzımdaki ateşi kullanmaya hak kazandım.
ve o ‘enerji’
hep bana eşlik etti.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 3: Köklerine Zehir
Ejderha:
”insan” olarak yaşadığım sürece
hep gördüm bunu
düzgün bir şeylerle uğraşıyorsan
özellikle doğruyaysa rotan
adımların “emek” içeriyorsa
ve omuzlarında yükler varsa
hele bir de sanata adadıysan varlığını
zaten genelde güçlüsündür -içeriden-
neşen boldur, bilirim ama
bil ki baltalayıcın
kanına ekmek doğrayanın
neşeni kaldıramayıp
inceden iğneleyenin bol olur.
en yakın arkadaşın, kankin
uzaktan izleyenin
ve hatta ve hatta –akraban- bile
öyle bir bekler ve
binyıllık tecrübeli –puşt- gibi
öyle bir yakalar ki zayıf anını;
sen anlayamazsın,
yine yüzlerine gülersin
ama onlar çok ustadırlar!
ağacının köklerine damlalıkla da olsa
zehirlerini akıtırlar
ve hiçbir şey olmamış gibi de yürür, giderler.
Birgün sonra
bilemedin iki gün,
mutlaka
o aydınlık bilincin o damlayı görür, bulur, çıkarır
gönül gözünün önüne koyar!
sonrası sana kalmış ey “insan”!
belki gönül ağacının dibine çöker
bir türlü yediremediğin o kişinin arkasından
düşünür durursun
kırılırsın, ağlarsın...
düşündükçe daha çok gömülür zehir köklerine
çünkü bu senin işin değildir! uyan!
sadece yukarı bakmalısın!
dallarında yeni filizler açtırmakla
güneşe doğru başını uzatmakla oyalanmalısın!
zehri gördün bir kere
anladın işte onları! bu yeter.
devam et yukarı bakmaya “ejderha yavrusu”.
ve göreceksin
onlar, “insancıklar”
hiçbir şekilde deviremezler ağacını.
hiç unutma:
”insan” olarak yaşadığım sürece
hep gördüm bunu...
en yakınında da olsa
en uzağında da;
mutlaka köküne birgün
en zayıf anında damlatacaklar bu zehri.
başın yukarı doğru baksın.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 4: Kıskaçlar
Sokaklarınızdan bunaldığımda
güneşinizden boğulduğumda
içecekleriniz bana zevk vermediğinde
ve beslenmek için 'kesmem' gerekmediğinde
hep 'gerçek yerim' geliverir aklıma.
henüz geri dönemediğim o yer...
yere düşen yağmurlar üzerime değmez
beni serinletmez.
O tatlı yaz güneşinizde keyifle yatamam.
Tatilleri bekleyişinizdeki
amaçsız coşkuyu hissetmem.
ve işte Ejderha'nın da morali bozulur
etrafı fethedildiğinde...
Bu durumda
tek coşkusunu 'acı'ya yükler
kendinden gelen.
onunla söyleşir
kıskaçlarla donatır her yerini
hem de hepsi ateşli, kızgın! ..
Etleri kıstırılırken
engel olmak istemez dişlere
kendi acısından beter değil ya!
devam eder...
'En büyük coşku'ya vardığında,
acıyı hissetmez olur canavar bedeni
keyfe geçer.
Kızgın yaz güneşlerinizi
kışın beyaz sihrini
ve sonbaharın gri yağmurlarını geçer
'yalan'ı katlar, kenara koyar.
sonrası büyük bir yalnızlık
sıfır noktası...
Ejderha sakin, dingin, bitkin biraz...
Çağlayanın sonundaki su birikintisi...
Biliyor ya eşsiz rahatlamanın kaynağı
'sizden' değil
yüzünde gülümseme belirir.
bitkindir...
Rahatlamanın acılı, ama eşsiz gururu ruhunda
yoluna devam eder.
O ateşlerde çoktan yandı...
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 5: Doğuştan Ejderha
Doğuştan Ejderha...
ejderhalığını yapmaya sebep bulamasaydı
yapabileceği alemlere akardı
dönüşü yok! ..
Yakacak yürek
ekmek doğranacak kan
çektirecek acı
yükleyecek şaibe bulamasaydı etrafa;
kendini ateşe atardı,
pençelerdi, dişlerdi
ama ille bir şey yapardı.
yaratılmış bir kere
gereğini yapacak...
kendine 'eş' de bulacak
'çocuk' da yapacak
daha en baştan esir edecek onları da ki
yollar -yabancı- gelmesin.
suların pisinden içmesin
aç kalmasın dünya gözüyle
dalgasını geçsin.
Doğuştan Ejderha...
ne deseler
nasıl yaklaşsalar
okutsalar, üfletseler
mürekkep yalatıp
ilim, irfan gördürseler de boş...
gereğini yapacak;
bu da onun hali...
şimdi geldi ya bir kere buraya
seviyor da bir şeyleri aslında
ama bir yere kadar...
alarmı çaldığında
alev alev yanan makine kalbinde
dinlemez
kasar kavurur
tozu dumana katar alemde
gitmeden yanında götürür birçoğunu!
Doğuştan Ejderha...
gereğini yapacak...
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 6: Ejderha Ejderhalığını Hatırladı
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
'buralı' değil ki; buranın diliyle anlatsın kendini?
acısını, özlemini, mutluluğunu dile getirsin? ..
dili aynı değil, harfli değil ki
dönmez bir de 'öyle kolay' ki! ? ..
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
gülemez, yürüyemez herkes gibi
koşamaz, oturup-kalkamaz ki;
yanına birini ortak etsin
gönlünce meşke dalsın? ..
Yalnız yürür yollarda
hazırladığı sonu bekler.
Gösteremez ki gerçek yüzünü
barınamaz ki onlar gibi geceli-gündüzlü?
Tam ilan ettiğinde kendini
ve gösterdiğinde ihtişamını açıkça
bilir ki yangınlar saracak heryeri! ..
Gönüller dağlanacak
ve 'olan'; 'acı' sanılacak...
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
hala, 'o son' gelene kadar
içten içe homurdanmaktan
terlemekten, ıslanmaktan başka neyi var?
ateşine tuz basar
susar...
eğer tek başınaysa;
ateşmiş, yıldırımmış, dişmiş, pençeymiş
neye yarar? ..
(Haziran 2006)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:50 AM
Ejderha Günlükleri 8: Kendini Yaşıyor
“Bilge” mi, değil mi bilmem;
sadece kendini yaşıyor.
öğretilerle örtüşür mü
ilgileri çeker mi
bedenlere şifa verir mi bilmem
sadece kendini yaşıyor.
dışarıdan nasıl göründüğüne bakmıyor ki! ?
sadece tek bir ışığa doğru
kendine en net gelen sese doğru yürüyor;
başkalarının önerdikleri ne getirir, bilmez ki? ..
öğretilenlere kızmıyor
dalga geçmiyor
sadece acıyor;
herkese, zamana, küreye...
“bu yanlış, bu doğru” diyemez ki;
sadece kendini yaşıyor.
yalnızlığı çok seviyor
ama konuşmayı da arasıra
incinmekten korkuyor.
başka ‘soğuk gözlerin’ bakmasından,
kelimelerden, açık ağızlardan
”insan arzuları”ndan korkuyor.
yine de “bu yanlış, bu doğru” diyemez ki;
sadece kendini yaşıyor.
(Haziran 2006)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:51 AM
Ejderha Günlükleri 7: Biliyor
doğumu kolay olmadı
88'lerdeydim.
yeni yeni 'yetişkin' olma sancıları
araya karışan kabuslar
*******i nefessiz uyanmalar
yataktan fırlamalar
inanılmaz kalp çarpmaları...
sonrasında odaya kendimi kapatmalar
2 saat hergün 'içeri' bakmalar...
bir yere kadar yabancıydım
açıklayamıyordum, ama heyecanlı! ..
biliyordum çünkü; bir şey geliyordu.
durdurmadım
sadece 'içeri' bakmaya devam ettim
dinlemedim hiçbirini
akıllarını kendilerine saklamadıklarında
'rahatsız' bile ilan edildim.
doğumu kolay olmadı Ejderha'nın
ama değdi! ..
artık ortalıkta
istediği gibi dolanıyor
trafiğe karışıyor
insanlarla konuşuyor
bütünleşiyor, ama hep 'farkında'...
kızıyor, kinleniyor kendi ırkı adına ama 'sabırla'...
doğumu kolay olmadı
ama artık yetişkin
koynunda büyülerle
benliğindeki gizemiyle orada
ortalıkta, heryerde! ..
besininiyse 'tek yer'den alıyor
bu yüzden açlık yok
sıkılmak yok
dert yok sevdiğinden başka...
doğumu kolay olmadı
ama artık
en azından 'biliyor'...
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Ejderha Günlükleri 9: Kendine Bak
Bakma bana direkt
gözlerimin içine,
sağıma-soluma
elimin-kolumun hareketine...
Tartma, anlamlar çıkartma!
ve beden dilime kanma
tekniklerinize güvenme!
'çağlayan'ı belirsiz
hızlı akan, yavaş görünen nehirlerime güvenme!
dün söylediğim kelimeye bakma;
bugün başka bir şey derim, kırılma!
kibar tavırlarımdan, jestlerimden etkilenme;
o sadece görmek istediğin...
yanımda otursan da otobüste, işte
'yakın' bilme!
bilme ki;
akşam görürsen beni ansızın 'avda'
ağzım, dişlerim kana bulanmış;
tanımam seni, acımam
çiğnerim dünümü
sendeki güvenimi
anılarındaki o güzel yüzümü!
güven olmaz Ejderhalara
tek bildikleri; ateş, su, hava, toprak
bir de yavruları...
ötesi yalan...
Bakma bana direkt
gözlerimin içine!
ve 'doğruların'ı arama gözbebeklerimde
yanılırsın, kaybolursun kırmızımda!
sadece kendine bak.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Ekmek Arslanın Ağzındaydı
Ne arslanı dostum, ne arslanı! ?
o eskidendi.
artık ekmek,
emeğe düşman
yalayıp yutmayı seven
koltuk düşkünü
üretkenliği enayilik bilen
insan olmayan
garip yaratıkların ağzında! ..
Arslan olsa yine iyi...
en azından bilirdik nelerden hoşlandığını
hangi kanı, hangi eti sevdiğini,
nasıl kaçılacağını...
ve yalanı olmazdı arslanın
direkt hedefinin üzerine giderdi.
Bu yaratıklar bambaşka...
kaypaklık, pohpohlama ve yönetme güdüleriyle
hamurları oldum olası şaşmış
çamurlaşmış,
her duruma göre farklı yüz gösteren
dişleri sivri, dilleri sivri
düzenbaz yaratıklar...
Aaah ah dostum
keşke ekmek yine arslanın ağzında olsaydı!
onları bile yedi yuttu bu yaratıklar!
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Ele Geçiriliş
Ele Geçiriliş 1
Ele geçirilmenin eşiğindeyim
”tarafından”...
Zorlu bir bekleyiş bu
çünkü
çok hızlı bir kesişme
çok hızlı bir benimseyiş
azgın bir nehire kapılmışcasına
kendini bırakış...
deli miyim neyim? !
Düşündüm mü zannettin yapmadan önce?
hayır! alakası yok!
sadece nehire bıraktım kendimi
botumda kürek yok, can simidim yok
gözlerimi de kendim bağladım zevkten
daha heyecanlı olsun diye!
sürükleniyorum
sürükleniyorum
sürükleniyorum...
deli miyim neyim? ! ..
.......................
Ele Geçiriliş 2
Nehir azdıkça azıyor!
Zor dayanıyorum suların üzerinde durabilmek için.
belki de düşüp, boğulmak lazım kökten ama
yapamıyorum!
ille nehrin sonunu göreceğim...
güvenimse aşka, sevgiye
ve hepsinin sahibi Yaratan’a...
ondan bu deliliğim
bu delice cesaretim
körükörüne sulara kapılışım...
.......................
Ele Geçiriliş 3
İzin veriyorum daha en baştan
yokluğunda bana sahip olmana.
“herşey düşüncede başlar” derler ya
düşüncemde sahip oldun bile bana!
belki de çoktan senin nehrinde sürükleniyordum da
saflığımdan anlamadım.
Olsun! herşey aşamalarıyla anlam kazanmıyor mu?
adım adım ele geçiriliyorum
tarafından...
.......................
Ele Geçiriliş 4
yokluğunda bana sahip olmana
çoktan izin vermişken
merak ediyorum
yanına varınca neler gelecek başıma! ? ..
dayanamıyorum
açıyorum gönül kapımı
aşk kapımı
bütün bağlarımı sana! ..
şimdi seninleyim!
.......................
Ele Geçiriliş 5
gel buraya!
bırak onu, bunu!
yüzümdeki gülücüklere göre ayarlama tepkini
renklerime göre yansıtma rengini
hiç fark etmez
siyahlarınla gel, yok et renkleri!
koş üstüme körü körüne!
zaten seninim salak! ..
“aşk” ayırd etmez
sadece ele geçirir...
yüzüstü kapa beni yere
bütün bildiğim gerçeklere;
sırtımdan aban
kollarımı bağla arkadan ki
hareket edemeyim
acılı sahiplenişine karşı çıkamayım!
işte “beklediğin bakire” benim
geçmişimin üzerine ateşler döktüm
beyaza büründüm siyahında
kendimi bıraktım...
.......................
Ele Geçiriliş (Final)
Elimden tuttun
belimi okşadın
yanağımdan öptün
dudaklarımı yaktın
gözlerime dimdik baktın.
hepsini en kısa yoldan
“sahip olunma” anladım...
Eridim, bittim
hizmet ettim
sakınmadım
elledim her yerini
okşadım, kavradım
rahatlattım
sularına gömüldüm
siyahında rengimden arındım
hesap yapmadan sadece “kölen” oldum
ta ki “memnunum” diyene kadar sen
köpeğin oldum.
hiç yakınmadım
sıra sende demedim
çünkü sana hizmetteyim
yakışmazdı yoksa
biliyor musun
aslında ben ta en baştan
tarafından ele geçirildim? ..
(Şubat 2006)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Eleman Yok
Herkes bizde öyle meraklı ki müdürlüğe,
ille birilerini yönetmeye
hükmetmeye,
liderlik üzerinden beslerken egosunu
lüpletmeye ve o biçim götürmeye;
kişi başına 2 müdür düşer olmuş!
İşi yapacak kişi kalmamış.
üretmeyi düşünen, beceren kalmamış.
müdürler birbirlerinin yüzlerine bakıp
boş boş
sorar olmuşlar;
'yahu bizim işler niye yürümüyor? ' diye! ..
yöneten çok
işi yapan yok
çok başlı bir şuursuzluğun krallığında
ortada saray yok, hizmetli yok;
hala da merakla sorar olmuşlar aynı soruyu
ve bol bol toplantı yapar olmuşlar bizimkiler! ..
Herkes bizde öyle meraklı ki müdürlüğe,
ille birilerini yönetmeye
liderlik üzerinden beslerken egosunu
lüpletmeye ve o biçim götürmeye;
işler toptan yatmış, serilmiş,
çünkü iş yapmaya özenen kalmamış!
yöneten çok,
işleri yapan yok,
dağılmış ortalık...
kişi başına 2 müdür düşer olmuş,
eleman yok! ..
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Eline Kalemi Alıyorsan
Eline kalemi alıyorsan
mutlaka cesaretli olacaksın.
yoksa hiç boşuna taşıma zahmetine girme!
Taşlı-topraklı
su baskınlı, fırtınalı
asfaltlı, mıcırlı, beton yollarda da koşturuyor olsan,
burjuvazinin zamanımıza yansıması
yeni yetme yetenek de olsan,
kralın, ağababalardan birinin,
cebi şişkin patronların yeğeni,
hatta oğlu da olsan,
mutlaka gün gelir
bu yalan denizinde yüzmekten bıkarsın
bir şeyler veya birileri bir şey hatırlatır
bir anda insan doğallığını
hak arayışlarını benliğinde sezersin
ve yüzyıllar boyu süregelen bu sonuçsuz direnişler için
samimi gözyaşları dökersin!
Dünyanın en zengin adamının varisi de olsan
rahat içinde yüzüyor
ve etrafın kadınlarla çevrili de olsan;
eğer eline kalemi aldıysan
gün gelir
mutlaka o üzeri yüzyıllardır örtülmüş
adillik cevherinin ışığı gözlerini kamaştırır
ve mecburen
evet mecburen o gözlerindeki güneş gözlüklerini
şüphesizce atmak istersin.
buna tarihin izin vermez büyük ihtimalle,
olsun!
sen kendini teslim alırsın en azından
cevherinle yüzleşirsin!
ve bundan sonra daha çok dikkat edersin.
eline kalemi alıyorsan
mutlaka cesaretli olacaksın.
ve ben gelip seni tebrik edeceğim.
yanaklarından öpeceğim.
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Emekçi'ye Piyango
Adamın başının üstüne 40 yılda bir kuş sıçıyor;
koşa koşa bilet alıyor
yüzünde bir coşku...
Lan bizim başımızın tepe noktasına hergün
gelen-giden,
yanımızdan geçen,
altımızda, tepemizde oturan herkes sıçıyor!
kafamız kenefe dönmüş maşallah;
ya biz nerelere koşalım? !
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
Emir’dir aşk
“Emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir.
karşı konulmaz
huzurunda sadece boyun eğilir.
hele bir “gerçeği” kondu mu başımıza
düşünmek, şüphe etmek de neymiş! ?
kapılır gidersin girdabına
ta en dibe kadar
hesap da soramazsın
sesini çıkaramazsın
zaten fırsatın olmaz.
“Emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir;
biliyorum...
ve eğer rüyamda kalbimi hançerleyen bilge
“sen” isen üstadım
hakkım helaldır aşkına
verdiğin şaraba hayır der miyim hiç? !
aşkın “emir”dir bana...
sorgu, sual olmaz
şüphe yer tutmaz gönlümüzde
kapar kadehimi gelirim kapına
günü gün ederiz üstadım.
“emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir.
(Mart 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
En bi Sosyal Network
Sosyallikmiş
networkmüş
kucak kucağaymış insanlar,
pek sevişirlermiş,
kültürlenirlermiş,
giyinirlermiş-soyunurlarmış birlikte...
Karşılıklı alkışa tutarlarmış dimağlarını,
gösterilerini,
yazıp-çizişlerini ve geyiklerini...
Atışırlarmış, tutuşurlarmış,
yer yer bozuşurlarmış,
itişirlermiş, tokuşurlarmış,
hatta gizli gizli bu sayede
dışarıda buluşurlarmış,
çoğalırlarmış küli halde...
Eser, sanat, abide koymadıktan sonra ortaya
çoğalmışlar,sevişmişler,tepişmişler,bütü nlenmişler
bana ne! ? ..
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:52 AM
En Büyük Kumar
Hayatımın belki en büyük kumarıydı
İliklerimi, kemikleri kuruttu!
Verirken altınlarımı hiç tereddüt etmedim.
Sadece her seferinde şartım
o 'evet! -evet! 'i duymaktı.
Her seferinde söyledi!
Beni bir sonraki tura
kendi arzumla,
kendi teşvikleriyle
kendi elleriyle sürükledi!
Hiç 'Hayır' demedim;
ateşine uydum
körüklendim,
sürüklendim!
Varoluşun harcanmak gibi bir zevkiydi.
Tattım!
Hem de son noktasına kadar...
Öyle bir oturmuştum ki zevk krallığının tepesine,
bir anda inemedim;
devam devam ve devam ettim!
Tükenene kadar altınlarım,
verdim, verdim, verdim
oyunlar boyunca.
Ve kaybolmasın eşsiz kavruluşta
zevkim diye,
günlerce benliğimde, hafızamda tuttum da;
tek bir kere boşalmadım! ..
Hayatımın en büyük
en eşsiz kumarıydı.
Onun 'evet'leriyle
defalarca dibine vurdum.
Kendimden kopan her parça altın ile
eksilirken servetim
aslında büyüdüm! ..
Boşalmadığım kadar yüceldim.
Aslında O'nun için çalıştım, didindim.
Onu ve ateşini
içime hapsettim.
En büyük hazzı benliğime kaydettim.
Hala onunlayım...
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
En Tatlı Pegasus
Bu sabah İstanbul'dan 09.45 kalkışlı
Pegasus Uçağı
artık normalde olduğundan daha tatlı,
daha güzel, çok daha şirin!
çünkü içinde karımı da İzmir'e götürüyor.
daha önce hiç bu kadar tatlı bir Pegasus görmemiştim!
nasıl da gülümser gibi o ön tarafı! ..
bulutlar bile öyle sevmiş olmalılar ki,
şirin şirin sürtünüp, dokunup duruyorlar! ..
tüm benim gibi hisseden
uçakta eşleri, sevgilileri olan insanlar,
hadi şu uçak sağ salim uçuverip konsun İzmir'e
ve sonra başka bir seferle
dönsün eşler, sevgililer İstanbul'a! ..
herkesin yolu açık olsun.
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Enayi mi Sayarsın?
Enayi saymıştır beni çoğu.
mantığa sığmayacak jestler
iyilikler yaptım diye çoğu zaman.
aptallar sınıfından anmışlardır adımı.
kendilerince haklılar belki
verir de veririm bazen
sonunu düşünmeden
ne derler demeden
kazancıma kaybıma önceden bakmadan...
enayi saymıştır beni çoğu ama
ben hiçbir şey kaybetmedim ki? !
belki iflasımı sağlamayacak bir iki bozukluk...
haydi ya da 10 de şuna! ..
verdikçe genişlerim
gönlümde yerler açılır
yeni ışıklar, yeni mekanlar
yeni koltuklar, döşekler
ziyafet masaları gümbür gümbür...
içeri huzurun havası girer alabildiğine misafirlerle.
iyiliğin darağacına astıkça kendimi
boynum daraldıkça halatında
bedenim yaklaştıkça yere
daha bir dallanırım
yeşeririm
bedenimden sıyrılırım ben.
bu toprak, bu bulutlar, bu denizler
düşünürler mi zannedersin vermeden önce?
sadece verirler.
peki sen
enayi mi sayarsın hepsini
onu, bunu, ötekini
beni? ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Enerjimin İsmi Yok
Ne Raja-Yogacı
ne meditatör
kuantumcu
reikici
ne kundalinici
lightariancı
ne de NLP’ci
hepsini severim inan bana!
hepsi kardeşim, canım benim
ama enerjimin ismi yok...
neysem o’yum...
çeşitlerim kendimi, hayatı
ama kategorize etmem
anlaşılmaz olmak istemem
diğer pencerede görünmek istemem bakarken.
yalnızca en tepedeki o noktaya
tekliğe, birliğedir yolculuğum
yüzüm oraya dönük...
gönlüm tümden açık,
sınıflamam kimseyi, bağrımı açarım ardına kadar
inanamazsın karşıma geçersen
ister çaycı, ister dağ adamı, madrabaz
gammazcı ol, fark etmez;
huzur bulursun.
düşünen, zamanını eylemlere, sanata bölen
sıradan hayatı kucaklayan
bazen içten lanetleyen, kızan, kinlenen
sağlıklı olmaya, spora, maneviyata inanan
maddeyi de sevip-saran bir insanım sadece...
Ne Raja-Yogacı
ne meditatör
ne de kuantumcu;
hepsi kardeşim, canım benim
ama enerjimin ismi yok...
gel sohbet evime
otur minderlerimde
rahat et
kendini anlat bana
ve inan seni dinlerim canı gönülden.
ben hep buradayım.
enerjimin ismi yok;
sadece insan...
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Enseye Tokat, Göte Parmak
Yılıklık yapmadan
takılmadan, pandikleşmeden,
yandan yanaşmadan, kayırmadan,
sözde kankilik kurmadan
yürütemezsin işini bizde! ..
Yabancı gibi
düşman gibi bakarlar sana
doğrudan adam gibi iş yaptırmaya kalkarsan!
Yüzsüz ederler,
öküz derler,
duygusuzlukla suçlarlar.
Yol yordam bilmez ilan ederler bizde! ..
Sırnaşmadan
enseye tokat-göte parmak muhabbeti yapmadan,
hep gerilerde kalırsın
işlerin sıraya bile girmez
şaşırır kalırsın bizde! ..
Ayrı bir kurallar zinciri
ayrı bir raconun borusu öter kurumlarda
bizim or'da...
Bilmedin mi bu saydıklarıma uymayı;
kralı olsan işinde
dinletemezsin
baktıramazsın
sikletemezsin hiçbirine kendini!
Yılıklık yapmadan
sözde kankilik yaratıp
enseye tokat-göte parmak muhabbeti yapmadan
adam bile sayılmazsın
yürütemezsin işini bizde! ..
(Şubat 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Eposta Grup Raconları
Türemiş birçok eposta grubu
kendi raconuna göre
gayet kalıplarla bezenip,
şartlanmış tutumlarla
üyelerine telkinlerde bulunur.
Halbuki amaç 'insan' olmaksa en tepede
tek çatı altında toplanarak hem de;
insana gülmeyi öğretmek için
binlerce teknik tanım kurgulamak değil,
belki ona bir karikatür veya
bir fıkra iletmek olmalı? ..
Eposta Gruplarının
insanı merkezdeki saflıktan ve
doğrudan kaynağa yönelmekten alı koyan
en önemli tutumları işte bu...
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Epostalar ve Benlikler
Tıpkı çeşitli epostalar açıp, kullanmayı takıntılıca sevenlerin,
yan şube atadığı kardeş bir epostayı,
çalışma sistem farkından dolayı ana epostaya yönlendiremeseler bile
sevmeye, kabullenmeye, kullanmaya devam etmeleri gibi;
çok kapsamlı iletişim ve arkadaş zinciri olan insanların
zincirin baklalarından bazılarının, kendisine göre
düşüncede ve yaşayışta büyük farklılıklar göstermelerine rağmen
onları kabullenip, benimseyip
diyaloğa devam ederler.
ve gerçekten de zamanla
bu 2 taraf birbirine uyum sağlar.
sistemleri karşılıklı içiçe geçişler yaşar.
ruhlara kadar yansır bu durum, pek bilmeseler de...
zinciri yaratmış kişi belki en şanslı olandır.
işin bilincindeyse çünkü
baklaların çeşidi kadar çeşitlenir,
onların toplamı kadar geniş bakmaya başlar varoluşa.
tıpkı
benliğini evrenin bütün o renk cümbüşüne
şüphesiz açan beden sahibi ruhlar gibi...
(Ocak 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Erkek Güzeli
Az ekmeğini yememişti içinde bulunduğu kuruluşun.
Per bir ortalarda, pek bir süslü-püslü
erkek güzeli…
Ekmek demeyelim hatta
az ziyafetlerini götürmemişti desek daha bir hakkını veririz!
namına o yakışırdı!
Işık fışkırırdı gözlerinden.
çok şıktı…
günahını almayayım ama
sempatik bir jigolo kıvamındaydı.
etrafa yoğun ışıltılı gülücükler dağıtarak hallederdi işlerini
mavi gözlerinin perdeleri arkasından…
hani herkesle arası iyi olan
telefon defterinde bine yakın makamlı kişinin numarası bulunan
dünya elimin altında havasında kişiler vardır ya;
işte bu tam onlardan biriydi! ..
önemli bir ricanız olduğunda; taksimetreyi
”Aaa! Ne demek! ? Tabii hallederiz, sen hiç merak etme.”den açardı!
ama sonra ses çıkarmıydı, işiniz hallolurmuydu
bilinmez? ..
Erkek Güzeli’nin herkese takındığı güleç tavrın
onun için değişmez bir standart olduğunu bildiğimden
ve derinlerde gezinmeyi sevdiğimden
onun gönlüne girmeye veya
en azından o tavrın ötesine ulaşan bir kök bulmaya çabalamıştım bir süre.
ancak olmamıştı!
hep bir sunilik, politik bir ılımlılık
ve aslında buz gibi uzaklık hakimdi.
gerçek benliğiyle görünen yüzü arasında inanılmaz bir perde! ..
sıkılmıştım sonra bu halinden;
uğramamaya başladım makamına.
samimiyeti suniydi çünkü, tamamen belli…
ses kesilmişti birkaç aydır.
tabii vermiş olduğu garantiler
vaadler filan; kendini kimbilir kaç kişiye borçlu hissediyordu.
bu yüzden o hiç önceliği alıp, aramazdı
hatır sormazdı.
sizden giderse bir telefon ama, ne allı-pullu karşılamalar! ..
beyimiz hep yoğun ya; nasıl arasın canım! ? ..
sonra haber geldi güvenilir kanallardan…
meğer once perdelenmiş benliğin
renkli, ışık dolu gülücüklerin ve
iyi tutulan araların ardında
ne büyük bir 3 kağıtçılık mevcutmuş!
önüne geleni, yanından geçeni
arkasından yürüyeni
hatta başını soktuğu kuruluşun bir sürü birimini
bir güzel soymuş soğana çevirmiş
payını o biçim almış, cebe indirmiş bizim Erkek Güzeli! ..
kendi kendime onun hakkında övgüyle konuşanları
bir güzel payladım, içimden küfürlerle bezedim!
ne farkı vardı ki zaten onu övenlerden? ! ..
onlarla dolu değil mi sağımız-solumuz? ..
esas olay!
geçende asansörde rastladım bizimkine!
uğramış
hem de hiç utanmadan! ..
gerçi çağımızın trendi; ne kadar boka batsan da
renk vermeden gülümsemeye devam edeceksin.
hiçbir şey sıçramamış gibi paçalarına
parlak ayakkablarınla övüne övüne
eski koridorlarında yürüyeceksin! değil mi? ! ..
o 1.50’ye 1.50 asansörde nedense
gözleri bir tek benim gözlerime değmedi!
eh kalabalık bir ortam tabii, loş, dumanlı, alkollü!
nasıl dikkat etsin? !
içerideki –belli ki kıç yalama düşkünü- bir bayan sordu:
Eee? Nasılsınız filanca bey?
neler yapıyorsunuz?
Erkek Güzeli dedi ki en pişkin haliyle;
Vallahi kendi işlerimi yapıyorum, yoğunum…
kahkahalarım ağzımdan acımasızca patlamasın diye
bağırsakları bozulmuş
wc arayan sabırsız insan gibi tuttum kendimi vallahi! ! !
neymiş? !
kendi işlerini yapıyormuş!
ahah!
ama tarifi, niteliği, zamanı-mekanı önemli değil tabii!
kendi işleri! ..
aman çok saygı duydum! ! !
bu ülkenin dibini sarmış bataklıkların en temel sebebi
bu “kendi işleri” değil mi zaten? !
seni Erkek Güzeli seni!
merak etme; herkes yine yüzüne gülebilir ama
yer gök artık biliyor gerçeği! ..
hadi, yürü yoluna! ..
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Erkek ve Serveti
Kabuler çoğu insana göre değişir.
Kimine göre bir kadın gerçekten iyiyse
içsel gücüyle ön plana çıkıyorsa
daha fazla para hakeder.
Kimine göre kalçası daha bir
ele-avuca geliyorsa,
göz dolduruyorsa daha fazla para hakeder!
ve bu değişken yollar boyunca kimi erkek
servetinin bir bölümünü, umarsızca
bir çocuk gibi
ya o kalçaların peşinde yerlere serper
etrafa saçar, dağıtır
ya da
o ulviyeti yüksek kadınla bir olur
servetini akıllıca işlere yönlendirip
yürümeye devam eder.
(Mayıs 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Erkek’i Güvenilir Kılan
Erkek’i gözümde ‘daha güvenilir’ kılan şey
’asılınamaz’ olşudur “kadın” tarafından.
Daha bir ‘dosdoğru’ yapar bu özellik “erkek”i…
vardır veya yoktur onun için erotizm
ortası olmaz
kaypaklık da pek olmaz…
diğeri gibi ‘politik’ olamaz “erkek”…
ya kükrer gürül gürül
ya da umudunu keser, yoluna devam eder.
asılma görevi büyük yüzdeyle ondadır ya
işte bu yüzden ‘daha kesindir’
seçer veya seçmez
asılır, sonuç alırsa; devam…
alamazsa döner arkasını, gider.
Erkek’i gözümde ‘daha güvenilir’ kılan şey
işte tam da bundandır!
güzel görünmek için, asılmak için makyaja başvurmaz.
tamam!
Plaza Tipi Erkekler bunu biraz değiştirdi ama
yine de erkek, diğeri gibi eteğini kısaltarak çekmez kendine.
tersine daha doğal davranır, masaya vurur yumruğunu
”buyum” der.
”İster burdan yak, ister yakma! ”…
“kadın”a bu yüzden kızmaksa kimsenin hakkı değil
ama şu da gerçek ki
”kadın” dostluktan yana nasibini de buna göre alır.
çoğu zaman aldığını zanneder bütün dostluğu
ama…
ama öyle değil ki? !
”erkek”le yapılan sohbetin masasına kimler yatar
kimler deşilir, ameliyat edilir yoğun narkozla
bilmez “kadın”! ..
üzerine titrediği ince ayar detayları “kadın”ın
beş dakikada ‘çatır-çatır’ orataya açılır
”erkek”in masasında! ..
bunu da kimse değiştiremez.
biri “erkek”
diğeri “kadın” çünkü! ..
Erkek’i gözümde ‘daha güvenilir’ kılan şey
işte tam da bundandır!
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:53 AM
Esas Olan’ı Aramak
Ne güzeldir
şöyle “ele gelen” türden malzemeleri…
Yağlı-ballı, merdane gibi kalçaları…
bütün yukarıda olup bitene rağmen
yere
narince, dengeyle, ahenkle basan
bütün o şuh yürüyüşüne imkan tanıyan
sütun gibi bacakları
ve o dayanılmaz
yeri bile delen sivri topukları…
Her attığı adımla
omuzlarını iç gıdıklarcasına yalayan
o alevden yele saçları…
ama nasıl da iticidir,
her şeyden,
bütün bu güzellik abidesinden bile vazgeçirir
kahreder insanı;
efsane gibi, erkek kalbine saplanan bu dekorun
çoğu zaman
ardında engin bir ruhu gizlemediğinin farkına varmak! ..
tam uğrunda körü körüne savaşlara gidecek,
dünyayı talan edecek,
nice yiğitlere meydan okuyacak kıvama gelmişken,
yine o sağır beton duvara çarpmak! ..
işte böyle dekoru
nasıl da çöpe atası gelir insanın!
ve nasıl da öğrenir insan
kapağına göre satın almamayı kitapları,
gerçek senaryoların temeline inmeyi,
bütün o olup-bitenin arkasındaki
o “esas olan”ı aramayı…
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Eski Usul Kırtasiyeci
İstiklal'in ara sokaklarından birinde sıkışmış
tarihten bir iz gibi
hala varlığını sürdüren, eski usul
'bakkaldan bozma' kırtasiyenin sahibi
o 'eski usul' adam
tek bir not defterini satarken
2 defterlik kar ummasaydı
ve o adamı kazıklamasaydı
belki bir sonraki müşteri
içeri 'büyük bir kısmeti de' sürükleyecekti!
ama
Eski Usul Kırtasiyeci yine yanlış yaptı
kaderi yine terse döndü
hayırdan saptı...
belki bunun gibi binlercesini yapmıştı.
Ufak-ufak, üst üste ekleyerek
hep biraz daha aşağı
biraz daha geri...
ve şimdi hiç ilerlememiş
yüzünde nuru eksik
cüzzamlı gibi bakıyor
ketum, paylaşımdan uzak
kulakları yara içinde
hala o Eski Usul
bakkaldan bozma dükkanda...
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Eski Usul Klavye
Hah şöyle yahu!
biraz parmaklarım ne yaptığından emin olsun
bastımı, yapacağını yapsın
kendilerine güvenleri artsın!
Neymiş efendim?
Uzay aracı gibiymiş,
bir kısmı metal kaplıymış,
siyahmış, tuşları ses etmeden tıkırdarmış!
ses açıp-kapaması varmış,
elleri dayamak için de yerleri...
Lan bana ne! ?
Kibar işi klavyeler bunlar, kibar işi!
çabuk eskir bunların dingili!
bak ne oldu? !
elime alalı 1 ay olmuşken şu modern klavyeyi,
tuşlar kibarlıktan hemen eskidi,
yumuşak usul ya;
basmamaya başladı bazı harfleri,
editörlüğümün içine etti,
yanlış yazılar çıkarttırdı! ..
yerim böyle modern klavyeyi kardeşim!
etrafımda insanoğlu oturuyor olmasa
meydana yatırıp
yumruklarla dalacaktım vallahi! ..
neyse
çağırdım bilgi işlemci arkadaşı (Faruk)
anladı halimden
kriz geçirmemem için modern bir klavye yüzünden,
attı önüme baba gibi harbi
eski usul bir klavye;
çözdü işi!
Oh be!
biraz parmaklarım ne yaptığından emin olsun.
etrafımı takırtılara boğsun varsın!
rengi plastik beyazı olsun,
hatta ağırlığı 5 kilo olsun,
uzay aracı gibi görünmesin,
ama harbi olsun,
beni yarı yolda
birçok insanoğlu gibi bırakmasın!
bir yerden sonra balataları eritmesin
yalama olmasın!
neymiş? !
Uzay aracı gibi klavyeymiş!
yerim öyle klavyeyi lan!
bana adam gibi adam lazım!
Ömer Dalman (Mayıs 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Eskimiş İhtimaller
Ne eskimiş, unutulmuş
etkisini yitirmiş şiirler vardır
bir türlü temize çekilmemiş...
beklemiş, beklemiş,
turşusu kurulmuş,
anıları bile unutulmuş...
yaratıcısına 'yabancı' olmuş...
yine de aklına geldiğinde insanın
tekrar açması, okuması
güne çıkartmadan önce
bir kez daha onunla helalleşmesi
anılarını tazelemesi fena mı olur?
ve sonra onu yine 'bir azimle'
hayat sahnesiyle buluşturması? ..
tıpkı
arka plana atılmış
dikkate alınmamış insanların
hayatımıza sonradan getirme ihtimalleri olan
aşk, sevgi, arkadaşlık ve bütün o cümbüş gibi...
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Eşime Bırakırım
Apartman yöneticisiyle konuşmak,
ev sahibiyle kokuşmuş kira pazarlığına oturmak,
eve gelmiş bir taşeronun fiyatını indirmeye çalışmak,
geri iade edilecek bir mal için müşteri temsilcileriyle cebelleşmek gibi
adrenalin gerektiren şeyleri
son noktaya gelene kadar eşime bırakırım.
bunu gören tanıdıklarım da
hepsinin üzerine bir de temiz yüzümü katıp,
”çocuk bulaşmak istemiyor,
kibarcık...
zor işleri karısına bırakıp, rahat ediyor.” derler genelde.
halbuki benim tek amacım,
olaya girersem, fazla sert ve doğrudan gireceğimden,
hem bana ilişenleri şoke etmemek,
o günkü morallerini sıfıra indirmemek,
hatta çoğunun bedensel sağlıkları ile oynamamak,
bir de hastane masraflarına katlanmamak gibi
ince olaylarla uğraşmamaktır!
çünkü dengem çabuk kaçar
ve o zaman
elle müdahalelere girmem an meselesidir.
ha tabii bir de hepsine ek
sonradan gerekecek sinirsel tedavim için gerekli
hap masrafımı da artırmamaktır bir amacım da! ..
Hani herkesin hem ruhsal, hem de bedensel sağlığı (!) tıkırında olsun
budur yani peşinde olduğum! ..
ortalık sükun kalsın...
kimseye direkt dalınmasın
dudaklar patlamasın,
kıçlar tekmelenmesin, kollar kırılmasın gibi hani! ..
Bu yüzden bütün bu şehrin iyiliği adına
eşime bir kez daha herkes önünde teşekkür ediyorum!
(Nisan 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Etmeyin Ziyan Ağalar!
Alıyorlar böyle ne idüğü belirsiz
garip-garip
kaba,
lafa girmesini,
girdikten sonra çıkmasını bilmeyen,
ses ton ayarlarını, vurgulamalarını ve kibarlık düzeyini kullanamayan
öyle güm diye yırtık donnndan çıkar gibi
veya damdan düşer gibi
karga bok yemeden içeri dalan
destursuz ofis boyyyları işe;
ondan sonra da kendi sinirleri bozuluyor bu plaza insanlarının!
Pişman da oluyorlar ama
bir şey de yapamıyorlar.
belli ki onun yeğeni, bunun teyze çocuğu,
şunun halasının oğlu şeklinde nitelendirilmiş boyyy'lar ki;
ne alabiliyorlar, ne satabiliyorlar...
alıyorlar böyle prosedürsüz
dayı usulü garip-garip çocukları işe;
doğru dürüst kullanamıyorlar da sonra
ceplerinde taşıyorlar.
ah benim ülkem ah!
keşke sadece ofis boyyylarrrr alınsa böyle işe;
yine başımız üstüne!
kavga-dövüş eğitiriz elbirliğiyle de,
olay orada bitmiyor ki! ?
çığ gibi büyüyor bu dayı usulü iş örgüleri.
bir dönüyoruz bazen arkamızı;
yeni bir eleman, bir çalışan veya bir müdür daha bitivermiş oracıkta! ?
ismini bile öğrenemiyoruz
belki 3 ay sonra...
o da bir sebep olursa! ..
yok artık o 'prosedür' denen şeyden iz ülkede...
genellemek ayıp belki ama
bana ne
gocunanlar gocunsun;
diğerleri canım-ciğerim! ..
etmeyin ziyan bu ülkeyi ağalar
biraz insaflı, yol yordamlı
prosedürlü olun!
kaypaklara, görgüsüzlere 'yiğit' demeyin
yiğidin de hakkını başkasına vermeyin!
etmeyin artık daha fazla ziyan bu ülkeyi ağalar
etmeyin!
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Evim
Ölümü en rahat isteyebildiğim,
hatırlayabildiğim yerdir evim.
Kendime, özüme,
nedenime, başlangıcıma-sonucuma
samimiyetle yakınlaştığım yer...
Katıksız, fazlalıksız,
gürültüsüz, konuşmasız,
aldatmasız
nerede olduğumu benliğime
çığlık çığlığa haykırabildiğim yerdir...
Yalanlardan sıyrılıp
her akşam seve seve yeniden ölüp, kaçtığım
sabahları sadece öyle olması gerektiği için
boynum bükük
yeniden hayata karışabildiğim yerdir...
Kapılarımı ardına kadar araladığım,
bana bunun imkanlarını bolkepçe veren
yegane yerdir evim.
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Evin İçinde Arslan
En korktuğum
ve hafızamdan silemediğim rüyalarımdan biri
bir anda salonumuzda beliren
ve odadan odaya beni kovalayan
bir erkek arslanla yaşadığım cinnetti.
öyle oransız bir korku ki!
ormanda kaçsan ondan
hani bir derece mantıklı olur.
Koskoca bir ormanda bir Arslan peşinde;
eh normaldir.
ama insani boyutlarda bir evde
salondan koridora, odalara peşinde olunca
insana cehennemi tattırıyor.
son noktada
daldığım odanın perdelerine tırmandığımı hatırlıyorum.
ve kapıya çevirdiğimde bakışlarımı
içeri dalıp, bana doğru, yelelerini sallayarak geldiğini! ..
nasıl da tavana kadar tırmanmıştım
o perdelere tırnaklarımla tutuna tutuna! ..
tam o anda uyanmışım...
eminim o gün bana hiçbir şey
bu rüya kadar zor gelmeyecekti.
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Evrenin Saati
Geçin dalganızı siz toptan,
az bir vakit varken henüz!
Toplaşın öbek öbek,
örgütlenin kendinizce,
ek felsefeler
hayat görüşleri üretin,
birleşin-ayrılın,
dağılın-toplanın.
Dernekleşin, sınıflanın
kategorilere bölünün.
geçin dalganızı bir süre daha! ..
Evren'in saati hiç kaçırmaz,
şüphe etmez,
kimseyi iplemez,
kimseye göre davranmaz!
geri sayım çoktan başladı!
Siz yine kendinizce toplaşın öbek öbek,
kara sayın bazılarını
ve kendinizi ise tek beyaz...
Alkış tutun karşılıklı
size uygun olanlara.
Gruplaşın, isimlere bölünün,
yalandan mutlu olurken
kendi formüllerinizi pazarlayın!
Geri sayım çoktan başladı
ve plan işliyor!
Evren'in saati kimseyi iplemez!
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Facebook'un Taşakları!
Lan madem kendine yakıştırıp
şu Facebook'a dahil oldun;
hala neyi yediremiyorsun da kendine,
resmini koymamışsın? !
Sana sorsak dersin ki;
ayağa düştük be istemeden...
Kral yüzünü öyle herkese göstermez her dakka,
ama irtibat için bilgiler, adresler ortada ha? ! ..
Tam bir kemiksiz politika! ! ! ..
Lan profiline bakınca
taşak gibi koskoca 'soru işareti'
çok mu iyi! ? ..
Daha beter gülünecek haldesin!
Daha fazla taşak oğlanı olma;
koy bir resmini de
herkes şereflensin, sevinsin,
koltukları kabarsın! ! !
Madem facebook'a dahil oldun;
bu onuru ve şerefi
bizlerden eksik etme! ! !
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:54 AM
Facebook ve Starfucks
Facebook'un birleştirici, kaynaştırıcı,
alevlendirici özellikleri iyi hoş da;
yine de benim facebook'ta olmam,
Starbucks'a
üzerinde 'Starfuck's' yazan tişörtle girmem gibi bir şey! ..
Ama makbuldür dedik,
sosyalliktir dedik;
dışında kalmadık.
Buna da şükür.
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Fakir ve Dansöz Zengin
'Fakir'in bütün imkansızlıklara rağmen
hayatı düzgünse ve neşesi bolsa;
'zengin' şans eseri gördü mü onu
gülerken, oynarken, hayatla dalga geçerken
veya keyifle çayını içerken,
rahatsız olur mutlaka
hele bir de -içine akrep kaçmışsa-!
Yapamaz, edemez
ya bir laf sokar keyfini kaçırmak için
ya borçlu kılmaya çalışır kendine
'bu sokakları, bu yolları, bu binaları
ben yaptırdım
hayatına ben el attım' edasıyla...
'Fakir'in ne hakkı var ağlamaktan,
sızlanmaktan başka! ?
hele -hayatla dalga geçer gibi gülmek- onun neyine? !
ille sızlanmasını görecek ki,
kendi rahatını hatırlayacak
gücüne ibadet edecek
yükseklerden aşağı bakacak 'zengin'.
halbuki bilemez ki 'zengin';
herkes birilerine göre -fakir-...
önemli olan,
bir üsttekilerin kendi fakirliklerini bilmeleri
hatırlamaları...
bir zamanlar onlara da birileri el vermedi mi?
dalga geçmediler mi onlarla da?
yoksa ezildiler mi onlar da ve
şimdi bir alttakilerden öclerini
kendilerince böyle mi alıyorlar? !
'Fakir'in bütün imkansızlıklarına rağmen
hayatı düzgünse ve neşesi bolsa;
bırakın bunu içlerine akrep kaçmış 'zengin' düşünsün
dellensin, debelensin, kaşınsın ki
ortaya malzeme çıksın!
bakarsınız hepbirlikte, davullu-zurnalı
onlardan birkaçını ortaya alır
dansöz gibi oynatır, eğleniriz birgün!
bildim bileli
yakında, uzakta
'fakir'in neşesi 'zengin'e dert...
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Fakirlerin Feryatları
Öyle bir yükselir,
çalkalanır ki feryatları fakirlerin birgün
topyekün
ve toplamı ulaşılır yüce makamlara,
geri döndüğünde dünyaya bu hüznün yükü
ne sen taşıyabilirsin, ne öteki,
ne kurumlar, milletler, devletler! ..
Dünya Ana bile bir şey yapamaz
sadece boyun eğer
verilen emire...
Gerekirse harap eder kendini
feda eder güzelliklerini o bir tek söze.
önünde ne sen durabilirsin,
ne bir başkası
ve ne de milletler
kıtalar! ..
Öyle bir yükselir,
çalkalanır ki feryatları fakirlerin birgün,
o koskoca yaraya merhem olmak için
koca bir varoluş zinciri boynunu büker
teslim olur.
Uğrunda sürünülmüş bütün hükümdarlıklar
saltanatlar
sahte yatırımlar
büyülenmeler bir hiç olur ellerinde
ve ellerin artık sende bile değildir;
dayanamazsın,
emri almıştır bünyen,
kişiler, kurumlar, devletler dursa arkanda
duramazsın, yapamazsın!
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Familyaca!
Lan siz nasıl bir zırvasınız? !
En büyük potu kırarsınız,
hata besbelli sizdedir familyaca...
alınma hakkımı kullanır,
çaresizce yaparım sitemimi,
sonra sesler kesilir,
kuyruğunuzu kıstırır gidersiniz
sanki bizmişiz gibi suçlu
ne selam kalır, ne sabah
familyaca! ..
Başka bir gün
delirtircesine başka bir hata yine
sizden...
Bu sefer dayanamam
eser miktarda kalmış onurumdan olsa gerek
patlatırım lafı en ince yerinden.
haa! bu sefer fırsat geçti ya elinize;
sanki bizmişiz gibi suçlu
yine kesilir selamlar, sabahlar
familyaca! ..
Ama bize gelince sıra
en ufak hatada bile
özüre zorlanırız
iğrenç bir politika desteğiyle! ?
yani size karşı
iyilikte, kötülükte,
hatada, jestte, mimikte,
dil sürçmesinde,
hayatta-ölümde
hep suçlu biziz
ezilmelerde
familyaca! ..
E o zaman biz ne yapalım
bi deyin bakalım? !
Çoktan damgalamanın ince amacındasınız bizi
familyaca! ..
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Fark Etmez
İster Paris'te ol haftasonu
ister Florida'da, Malezya'da
ister Bali'de ye bir hafta deniz ürünleri tabaklarını
ister Miami'de yat sarışınlarla
Tahiti'de güneşlen, serinle
fark etmez...
hava her yerde aynı
deniz aynı, kumlar aynı, rüzgar aynı
alkol heryerde aynı
yine kokusu sarhoş edici kadınlar
yine aynı güzel arabalar
belki bir model daha yukarı...
hayatın zevkini bura'da çıkartamıyorsan
Cennet'in adresini versinler istersen
oraya git
fark etmez...
(Temmuz 2005)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Farklı Olmak için Egoistçe Spor
Yıl 2007;
dünya bir yere geldiğini sanıyor.
iklimler kudurmuş bir yandan
ırgalamıyor hiç kimse;
herkesin gözleri kapalı
kucaklarda patlamak üzere ateşler
ama ne gelir elden
son alarmlar çalana kadar
yola devam...
düzenli sporla yıkıyoruz ruhlarımızı bazılarımız.
beden tam anlamıyla eğitiliyor
o da yüceliyor ruha doğru
ve ruha el veriyor
ona yükselme rampası oluyor
tabii amacı aydınlıksa kişinin...
düzenli spor yapanlar
bir şekilde daha güçlü
daha zinde
daha dinamik gerçekten
bunu kendileri herkesten iyi biliyorlar.
şimdilik bunun meyvelerini
ortama göre bir farklılık
bir irade gücü
bir orijinallik olarak algılıyorlar.
herkes öyle bir batmış ki zamanın bataklığına
azıcık ritmik zindeliği yakalayınca insancıklar
kendilerini uzaydan inmiş Griler gibi güçlü görüyorlar.
parmakla gösterilen soylular psikozuna giriyorlar.
ve sporun ruhu da törpülemesi gerekirken
çoğunda bu da tersine işliyor;
egoistleşiyorlar! ..
bir zaman var ki sözü edilen;
gelecek...
az kaldı...
o zaman
heryer zaten aydınlanacak
ışığa doyacak madde.
sular sadece su gibi
yapraklar pırlanta gibi parlayacak.
çevremizi saran madde
insana tatlı bir uyuşukluk verecek.
adına huşu denen kendinden geçme hali...
işte o zaman herkes zaten zinde olacak
bedenlerde ne bir fazlalık,
ve akıllarda ne egoistçe
fazladan mal edinme tutkusu,
başkalarının kuyusunu kazıp
üzerlerine basıp yükselme güdüsü olacak.
herkes
ya da şöyle diyelim
-kalan herkes- zaten düzenli sporda olacak
çünkü buna zamanları da olacak.
işte o zaman zorunluluktan değil
zevk için ve ritm yaratmak için spor olacak.
bakalım
bugünkü spor meraklılarından kaçı yine spor yapacak?
egoistçe iyi hissetmek
farklı olmak için olmadığında spor
ve heryerde, herkeste olduğunda
bakalım
kaç kişi yine sporu sevecek...
*****
Yıl 2007...
bazılarının beklediği noktaya daha da yakınız.
hala dünyada bazı insancıklar
belki severek
belki farklı olmak için spor yapıyor.
(Ocak 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:55 AM
Fatoş Kadın Bilir
Aaah ah!
Biliyorum...
Eğer Cumartesi-Cumartesi
o alışveriş merkezindeki güruhun,
tür-tür, ırk-ırk, nesil-nesil birbirine karışmış
o kalabalığın içine dalıp
kafayı dellendirip,
karıyı, çocuğu -itekler vaziyette- eve gelmişken;
o ufacık Hollanda Puromdan -bir tane- yaksaydım
şimdi böyle olmayacaktım!
Fatoş Kadın denizaşırıdır ama
beni bilir adı gibi;
o purolardan –bir tane- yaksaydım
bugün şiirlere ‘kafa-göz’ dalmayacaktım!
ama oldu olan
yine ellerimi kana buladım.
en iyisi, biraz ara verip
vahşet bir korku filmi seyredeyim.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Faturaya Ortak
Sakın bana alenen kötü davranma!
Ne dünyada
ne daha yukarısında yalnız değilim!
En temizini yapıp,
fişimi çektin diyelim:
Ne dünyada,
ne daha yukarısında
peşini bırakmaz ismim!
Onun için
herrzaman diyaloğu seç,
bana biraz şirin görün ki,
içindeki kinin birazını
bana şırınga et.
Suç'un faturasına ortak olayım;
garantin olsun! ..
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Fedai
Belki bir fedai olmamış olmam
sadece daha farklı bir aileden
daha farklı bir eğitimden, öğretimden
görgüden gelmiş olmamdan...
Belki de kılpayı teğet geçtim bu işten?
Dedim ya, bazen düşünüp-düşünüp
kendim de şaşıyorum.
sonra sesimi kesip
oturup halime şükrediyorum.
evet; biraz itilmiş, kenarda
emeğinin tam karşılığını almadan
tasarımda sürümden kazanıyorum ama
ya şu an fedailikten hapiste olsaydım? !
işte bunu düşününce içim biraz daha rahatlıyor.
Gerçi o zaman da mutlaka
hapse girmeden, bu sahneden
10-15 sürüngeni de silerdim ama! ..
Neden 'bir fedai' peki?
evet! Kıl payı kurtuldum bal gibi...
öylesine zevk alıyorum ki körü körüne sevmekten
kuralımmış gibi, parçammış gibi bağlanmaktan
bir o kadar umarsız, delice ortadan kaybolmaktan! ..
öylesine zevk alıyorum ki bir arkadaşımı
alnıma, kalbime, gönlüme kazımaktan
hayallerime onu ortak etmekten
kanki edinmekten mezara kadar!
öylesine zevk alıyorum ki her sabah
deli gibi irade gerektirse de koşmaktan
kendi kurallarıma hizmetten;
tabii ki bütün bu faaliyeti kessem
rotayı 'negatif'e çevirsem
ortaya sağlam bir 'fedai' çıkardı! ..
umarım bu yalan alemde birgün
bana 'pozitif'imi bozduran bir sürüngen çıkmaz!
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Fena Bir Geceymiş Doğrusu
Baş hafif şişkin
hatta davula yakın.
Omurilikte bir ağırlık... sızlıyor.
Gözlerin çeperleri yanıyor gibi
belli ki uykudan yana şanssız geçmiş gece.
Ara sıra nefesler derinden geliyor esenemeye yakın
sonra yine o sessiz, rutin halinde...
Gece her yönden yorucu olmuş olmalı
sanırım ondandır.
Hatta belki diyorum, fazla mı dumanlanıldı?
-nasıl? ! anlamadım, ne dedin?
önce çayla birlikte bir saat kadar kapuçinolu nargile
sonra 1 litre üzüm suyu eşliğinde bir büyük Chohiba Purosu
hem de açıkhavada 3 kanki halinde ha? !
-eh bunun devamında alkol de vardır ilerleyen saatlerde herhalde?
yanılıyor muyum?
ha pardon sen alkol kullanmıyordun 1 yıldır.
-eee? bu posalık durum ner'den kaynaklanıyor öyleyse?
yeğen mi?
çocuklar mı?
hepsi 18-22 arası mı? !
saatlerce muhabbet açıkhavada, parkta mı? !
eh be kardeşim! senin neyine bu yaşta? !
hem öbürgün işin gücün de var!
erkenden kalkıyorsun.
-gençler öbürgünün sabahında fosur fosur kokuşurken yataklarında
sen 'gör götüm yolları' plazaya doğru…
bu 38'lik halinde ne yaptın baba ya! ?
tamam sporcusun da, yani bir oran var! ..
-baba baksana
madem bu kadar taşsın sen
yarın bizim kışlık kömürleri de taşıyıversene iki arada! ? ahah!
-sonra tabii vaziyet kendini belli etti değil mi?
baş hafif şişkin, davula yakın
omurilikte bir ağırlık…
bir de herşeye rağmen koca günü omuzlarında taşırsın.
-biraz kendini, yaşını, halini-vaktini bil be koçum!
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Ferrarisini Satmış?
Bir bilge varmış
Ferrarisini satmış! ?
hatta gelmiş bizim topraklara
imza günü bile yaparmış.
Ben şimdi evimi satsam
ki zaten benim değil!
kolumu kopartsam
böbreklerimi, kalbimin kapakçığını
damarlarımdan bir tanesini
hem de en şah olanını
yanında da hatta yumurtalıklarımdan birini
muhtaçlar cemiyetine bağışlasam
gözlerimden birini de bizim kediye nakletsem
daha da bir bilge olur muyum acaba? !
ahah
onların uzuvları olarak dört bir yana dağılsam
dünyayı her an gezsem
onlarla etrafa baksam tek gözümden
onlarla sevişsem
onlarla çarpsa kalbim
ve o bomba kurbanlarıyla kanlar aksa damarlarımdan
daha da bir bilge olur muyum acaba? !
yok be yahu ne olacağım ki?
en fazla yaptıklarımı daha çok kişi bilir
hakkımda konuşurlar
kimi yüceltir, kimi alçaltır
ama olan-biten aslında yine hep bende
benim hesabımda işler
gerisi boş be yeğen!
bir bilge varmış
Ferrarisini satmış! ?
Ya yeğen
ben neyimi satsam ki acaba?
elle tutulur bir şeyimiz de yok ki bu toprakta?
ahah!
(Ağustos 2006)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Fetişist
Yok efendim olmaz öyle şey!
Ayak fetişististiysen;
şöyle üst tarafı 90’lık bir kadın gelse
memelerini ağzına dayar gibi yaklaşsa
“yok ben almayım” mı diyeceksin? !
ya da
iri göğüs fetişistiysen;
ayakları dünya güzeli, bir o kadar da bakımlı
bir kadın gelse
şöyle yemeğin ortasında
tabağının yanına o eşsiz ayaklarını uzatsa
“yok canım ilgi alanımda değil” mi diyeceksin? !
en azından kibarlıktan bir iki ellemen lazım!
hem sen geç bunları yeğenim geç!
“erkek”sen mutlaka -bir yerlerin- hoplamıştır
zaten hoplamıyorsa bırak kadını, gitsin yoluna
yazık etme ona da...
sen de yoluna...
bir seks dükkanına gidersin
hangi tarafına fetişsen “kadın”ın, o parçadan satın alırsın
evine gidersin;
ondan sonra sen sağ ben selamet...
ne gerek var kadını da kendine alet etmeye! ?
(Mart 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Fetişizm Sağolsun
Bereket
şu tesettürün
ayak fetişistlerine dokununan bir yanı yok.
Şimdi
istedikleri her yerini kapatsın kadınlar;
yüzleri, gözleri, seksi dudakları,
kalça oranları, bacakları, basenleri
adam akıllı gizlensin, örtülsün.
ama
mutlaka bir yerde, bir zamanda, bir nedenle
ayakları görünür açıkça hepsinin
ve hiçbir ayıbı da olmadığından normalde;
mis gibi yine geçer dalgalarını
ayak fetişistleri! ..
Fetişizm sağolsun! ..
(Eylül 2007)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Feyzo ve Ben
Lan Feyzo!
yakıtın bol senin
bas basabildiğin kadar gaza
yaz-çiz diyorsun da,
yarın öbürgün hakkında atıp tuttuğum o parke taşları
yol kenarlarındaki su birikintileri
bariyerler, trafik ışıkları
kalkıp dikilmezler mi karşımda hesap sormak için? !
hele o endamlı dağ
en son sularıyla dalga geçtiğim o göl
şu gövdelerini kalın bulduğum
ve yeni oranlar önerdiğim çınar ağaçları?
bunların hepsi de şuncacık bünyeme yüklenmezler mi
beni yalnız sıkıştırırlarsa bir iş dönüşümde? !
ya o dolmuşun kalın bilekli kıllı şoförü?
servis otosunda yanıma selamsız oturan kız,
sakin şoförlerin arkalarına pire gibi yapışarak giden o magandalar
plazamızda kıçlarını dinlendiren, aslında bir bok yapmayan
o sahte Plaza Gayleri beni bir karanlık köşede görürlerse
bir güzel yatırıp şe-etmezler mi? !
sen ne hala bana bas gaza basabildiğin kadar diyorsun? !
Tabii tabii
nasolsa seni görmüyorlar değil mi? !
sen fısır fısır bana anlat dur
bir de ittir beni
ben de enayiyim ya
yazayım-çizeyim ona buna!
ooh ne güzel!
Bak bak yine sesi kesildi bunun!
Feyzo! Feyzooo! Ner’desin yahu? !
Bırakma beni yine ortalık yerde bir başıma!
Bak vallahi yarın-öbürgün fena şe-etcekler beni!
Feyzooo!
.......
Yok...
Gitmiş vallahi...
kaldık yine koca arenada tek başımıza iyi mi? !
(Feyzo: Bana sürekli feyz veren İlham Meleğim)
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Fırıldak Olmasalardı
Bütün bu 'kalantor ayılar'
dalkavuklar, yağcılar
kalpazanlar, gaspçılar
maddenin etrafında 'fırıldak' olmasalardı,
ve anneden doğan o zavallı bebek
'yanlışlar'la yoğrulmasaydı
büyüdüğünde 'fırıldak' olmasaydı;
ve böylece
düşünceler, fikirler, sanat para etseydi;
görün bakın
tekeneden, taştan, topraktan da olsa harfler
nasıl da yerlerdi çatır-çatır, takır-takır
ağızlarını, dudaklarını, dillerini yara yara
kanlar içinde gömlekleri
ceketleri, pantolonları! ..
nasıl da kapılarında yatarlardı şairlerin
öncekinin tersine!
'Allah rızası için bana iki kelam fikir verin! ' diye! ..
ama sonraları buna da uyum sağlarlardı 'kalantor ayılar'.
Kendi fikirlerini, dizelerini tekrar almak için
karaborsaya düşerdi şairler!
aaah ah!
maddenin etrafında 'fırıldak' olmasalardı şunlar;
ne güzel olurdu herşey.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Film Cd’lerim
Evimin salonundaki sehpanın üzerinde
televizyon sehpasının altındaki rafta
çalışma odamdaki o ihmal edilmiş köşedeki çantada
bir sürü film cd’si birikti.
Doğru dürüst bir düzeni de yok...
İstediğim filmi o dakikada bulmama imkan yok!
Doğaçlama bir dağınıklık
Kendi içinde huzurlu, emin...
Ama aradığım filmin yine de
Onların arasında bir yerde olduğunu
ve
yeterince emek harcarsam
bulup
onu tekrar seyredebileceğimi bilmek bile
çok güzel...
Bir doğallık
bir gizem
ve isteyince
emek harcayarak
çözülecek...
Bazen bu düzensiz çokluğu seviyorum.
Tıpkı hayatlarımız gibi...
(Nisan 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:56 AM
Film Kompetanı
37 yaşımın
ateşli bir haftasında
”film kompetanı” olacağımı
nereden bilebilirdim? !
Yapacak başka şeyi olmayan her insan da
“kompetan” olmaz mıydı benim gibi?
37 yaşımın
ateşli bir haftasında
karşıma bütün ihtişamıyla çıkan,
4 gün beni ateşlere boğan
heryerime nokta nokta imzasını atan
”su çiçeği” sağ olsun!
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:57 AM
Fişini Çeken Olur
Doğruya düşkün olabilirsin
yetenekli olabilirsin
elin de bir o kadar çabuk olabilir;
yaşıtlarını büyüleyebilirsin
gün gelir
nesilleri büyüleyebilirsin.
İşini emeğinle pırlanta gibi bezeyebilirsin
bininin yapacağını elinin tersiyle yapıverirsin
gönüllere deste deste güller ekebilirsin
muhabbetinle dağları ayaklandırabilirsin
kendinin sahibi olabilirsin
ama bir tek şey diyeceğim sana
kulağına küpe olsun;
azıcık sessiz ol!
derinden yürü, fazla mutlu görünme;
bir fişini çeken olur! ..
ilk anda dinlemez coşkusu bol kişi
yüklenir de yüklenir
verir de verir yaptığı her neyse;
ama lütfen! şu yerle bir abini bir kere dinle
derinden yürü, fazla mutlu görünme;
bir fişini çeken olur! ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:57 AM
Fotoğraf Karesi
Biliyorum
uzaktan bakınca şu dakikada
gerçekten o kız bir dünya güzeli...
sana tek bir merhabası için
yolunda ölürsün,
arkadaşını satarsın,
hatta akşamlarını onun yolunda heba edersin.
ama
gerçek bir ilişki düşünüyorsan
şu an gördüğün
taptığın bu fotoğraf karesindeki yüzden
daha ötede düşünmelisin.
Bu güzel yüzün sana ileride
kızgınlık anlarında
edeceği küfürleri, kin dolu bakışları,
ağız dalaşlarında bitmek bilmeyen dırdırlarını,
kolay kırgınlıklardan sonra
gönlünü almanı bekleyen kadın nazını da
şimdiden bu fotoğraf karesinde görmelisin.
ki; bunlar bir-bir başına gelmeye başladığında
o dünya güzelinin aklındaki ilk fotoğraf karesi
senin için hala en güzeli ifade etsin.
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:57 AM
Gabriel Baba
Peter Gabriel Baba bir film müziği veya
enstrümantel bir albüm yaptımı,
bize de boyunumuzu büküp, dinlemek düşer.
ne diyebilirim ki başka hocam? !
Klasik, chill, ambient, dark digital, new age;
bunlar ruhumuzun gözüdür
enginliklerimize penceredir
benliklerimizde akan nehirlerdir,
Allah hepsinden razı olsun hocam!
yardımcılardır günümüze, iş yükümüze,
evdeki en sakin saatlerimize...
nefesimizin, kalbimimizin kendini belli ettikleri
o kutsal sessizliğimizdir adeta...
hem hep hopla-zıpla olur mu?
bünye dayanır mı hocam? !
madem Peter Gabriel Baba bir film müziği yapmış
ve bir de sen de getirip masamıza koymuşsun cd'yi;
bize de boynumuzu büküp, ruhumuzu ardına kadar açıp
rüzgarlarıyla özgürlüklere yelken açmak düşer hocam!
(Şubat 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:57 AM
Gaflet ve Ölüm
Ne büyük bir gaflettedir ki insanoğlu;
bırakın haberinin olup, olmamasını
'ölüm'ü konduramaz bile kendine
başı dua eden yaşlılarla dolana dek
ölüm döşeğinde.
Ne büyük gaflettedir ki insanoğlu;
alkışlarla, pastalarla, törenlerle karşıladığı
doğal eylem 'doğum'a rağmen,
'ölüm'ün adını bile ağzına almaz
hep kulakarkası eder.
kimselere sormaz, hakkında bilgi toplamaz.
'düşündün mü hiç? ' diye sorunca da
aptal aptal bakar
başvurabileceği binlercesi varken! ..
Cahilce teslim olmayı bekler 'o son anda', ama
önceden 'biraz baksam, düşünsem' demez.
Ne büyük gaflettedir ki insanoğlu;
kendini uygar medeniyet gibi görür, ama
'ölüm' kapısından başını sokmaz
itelenmeyi bekler
ve işin ehli defalarca çalsa da kapısını önceden
dünya-işine öyle bir kapılmıştır ki
onu dinleyemez, duyamaz.
alkışlarla, pastalarla, törenlerle karşıladığı
doğal eylem 'doğum'a rağmen,
'ölüm'ü tanımaz, el sürmez
ve kapısına geldiğinde
dünkü çocuklar gibi ağlaya ağlaya
gözleri arkasında
dünyasına 'veda' bile edemez!
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:57 AM
Gangsta Shit
'Fuck that gangsta shit!
Fuck that gangsta shit!
give tha nega she want! '
inlerken gümbür gümbür kulaklarımda
ve iri kalçalı, birbirinden leziz, alımlı
verici
endişesiz kızlar
yüksek topuklarla salınırken karşımda...
Taşarken kadehlerden viski-votka
ve diğer pahalı içkiler...
Dumanın kalitelisine boğulmuşken bütün dimağlar...
İştahlı bakışlara meze olurken bütün benliğim...
O bomba kalçalardan biriyle
bütün bu erotik gürültünün sonunda
o odada son bulacağını bilmek gecenin! ..
Defalarca
sabaha kadar o iri kalçanın sahibince
tüketileceğimi bilmek! ..
Daha heyecanlı bir şey var mı? ! ..
Çakarım puromu
bakarım dalgama
beklerim sonumu...
'Fuck that gangsta shit!
Fuck that gangsta shit!
give tha nega she want! '
(Kasım 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:58 AM
Gavur Alemi Atakta
Orta Okuldayken bir din hocamız vardı
sözleri hala kulaklarımda yankılanır.
çoğu da ibretlerle doluydu
bana hayat yolumda çok da yardımcı olmuşlardı.
'Müslümana gayri müslümden dost olmaz' demişti
ellerini iki yana, havaya açarak.
Tam da yorumlayamamıştım o yaştayken.
ama şimdi geçen yılları toplayıp
şöyle bir genel bakış yapıyorum da dünyaya;
sanki bu söze çıkıyor gibi bütün kapılar.
Ülkece kritik bir durumdayız ama
ne yapsak yaramıyor.
Bir ayağımız batının biliminde
ötekisi doğunun maneviyatında...
Hani alta tükürsek bir türlü
üste tükürsek başka türlü! ..
Ne şimdi yani bu olanlar! ?
İyi ki bir AB'ye girelim dedik.
bütün gavur yine üşüştü başımıza
ete hücum eden arılar gibi...
tarihimizi deşmeye başladılar
çomak soktular bokumuza!
'ne'rden ne çıkarsam' der gibi
çomakladılar da çomakladılar
doymadılar
hiç utanmadılar
bütün dişlerini de çıkardılar ortaya kanlı kanlı
gözleri dönmüş zaten, kıpkırmızı...
Gavurun küstahı da daha bir başka oluyor yahu! ?
hiç çekilmiyor.
hele gavurun Fransızı daha da bir çekilmiyor!
Zaten sevmezler baştan beri Türkleri.
İngilizce soru sorsan Paris'teyken
cevaplamazlar uyuzluğuna!
Suratsız çoğu
turiste saygıya da gerek görmezler.
Eee sevgili din hocam İsmail Bey;
gel de hatırlama şimdi o sözlerini!
Kaldık iki kıta arasında Hocam
bacaklarımızı ayırmanın peşinde bütün Gavur Alemi!
haklı mıydın sen acaba Hocam?
ne yapsak Hocam ne etsek biz?
biz neyiz tam olarak?
kimlerdeniz?
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:58 AM
Gavur Bilir
O; Memed'in arkadaşı
bu; Hasan'ın arkadaşı,
öteki; Cumali'nin arkadaşı
çak arslan gibi maaşı!
Kolla kafaları
rahata ayarla koltuklarını;
nazlanmasınlar!
Çalışanları hiç sorma
onlar çalışsınlar
köpekler gibi,
koklatırsın zamları
biraz ağlarlar en fazla...
O Zuhal'in arkadaşı,
bu; Vahit'in eski iş arkadaşı,
öteki; Batan Firmanın genel müdürü;
çak hepsine arslan gibi maaşı!
Kolla koltuklarını!
sıvazla sırtlarını...
Çalışanlara gelince;
koklat ucundan zamları,
sürt burunlarını!
topla odaya arada,
ver gözdağlarını!
Gerisini düşünme,
yaşarlar fareler gibi...
Sen bak kendi işine!
O; Memed'in arkadaşı
bu; Hasan'ın arkadaşı,
öteki; Cumali'nin arkadaşı;
firma kötüye gidermiş,
halk çalkalanırmış,
boşver.
adın batana kadar geçersin dalganı
kaparsın o biçim cukkanı
kollarsın takımını!
Geçer zaman
yanına kar kalır yaptıkların.
bu arada
zaman geçer geçmesine de
O; Zuhal'in kankisi,
bu; batan firmanın eski genel müdürü derken,
memleket nereye gider?
onu da Allah bilir
Gavur bilir! ..
(Temmuz 2007)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:58 AM
Gavur Boku Düşkünleri
Ortalıkta gerine gerine
göbeklerini içe çeke çeke
süslü-abiye ceketleriyle gizlemeye çalışan
penguen gibi
ve hafif te ‘sahte gay’ kibarlığında
ne ‘büyük adamlar’ görürüm sürekli!
dikkat edin bakın
mutlaka anlayacaksınız
bu penguenler
ne çok severler “Gavur Boku” yemeği!
işinizin ne derece ehli olduğunuzun
öğreniminizin ve eğitiminizin
uzamanlığınızın, doktoranızın
ortaya koyduğunuzun işin niteliğinin
bir nebze önemi yoktur onlar için,
eğer laflarınızın yarısını ingilizceyle süslemiyorsanız!
ve işinizi tanıtmadan önce
hangi Gavur’un hangi işinden kopye çektiğinizi
neyi örnek aldığınızı
ballandıra ballandıra anlatmıyorsanız!
ve bütün bu ikiyüzlülüğe rağmen
bir de kendi imzanızı işin altına atmıyorsanız! ..
Ortalıkta gerine gerine
göbeklerini içe çeke çeke gezen bu ‘büyük adamlar’
ne çok severler “Gavur Boku” yemeyi!
gezerken plazaların koridorlarında
biraz dikkat edin;
‘sahte gay’ kibarlığındaki yürüyüşlerinden
mutlaka tanırsınız onları.
kendi kimliğimizi günden güne “eller”e veren
o “Gavur Boku” yeme düşkünlerini! ..
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:58 AM
Gayet yakın
Adamda bok gibi para
bok gibi makam, güç...
Elinin altında kocaman 14'lük
ama neresinde
ve ne bokuna taşıdığı belirsiz...
Bir o kadar da doğal
bildiğin insan! ..
Hem de yanıbaşımda sık sık
işimle alakasız
gücümle alakasız
ama gayet yakın...
Hatta en az
en az benim kadar 'insan'...
Üzerimdeki kesintisiz bir gölge...
Kimi zaman lehime
kimi zaman aleyhime
ama kesinlikle kendi gibi...
işimle alakasız
gücümle alakasız
ormanlar kralı...
ama gayet yakın...
(Nisan 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:58 AM
Gayrimenkul Sanatkarları!
TV'de haberlerde izledim:
Efendim ünlülerimizden bazıları
gayri menkule yatırım hastasıymış! ? ..
Bu arada sayıyor spiker isimleri;
zaten hepsi bir numara olanlar,
en üsttekiler...
Lan salak karı!
Ben de popülerliğin en üstündekilerden olsam,
ekranlarda, konserlerde boy göstersem,
paralar nehir gibi aksa bana doğru;
ne yapacağımı şaşırmamak için
eve, yata-kata, boka-püsüre yatırırdım! ..
Ne yani?
hobi mi sanki bu? ! ..
büyük bir yetenek
bir kendini geliştirme mi?
ha! .. ticaret düşkünleri desen anlarım? ..
Öyle bir bahsediyor ki karı TV'de;
sanki muhteşem buluşlar yapmışlar gibi,
insanın siniri oynuyor az da olsa...
Sakin ol Ömer
sakin...
sakin ol...
Sana ne onların saltanatından! ..
Bak sen işine...
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:59 AM
Gazebo
Rutin bir Çarşamba...
Meditatif bir sessizlikle çalışan ofis arkadaşları
belki kimine göre 'ölgün' bir ortam...
ama kulaklıklarım takılı
ve içeride yankılanan ses
tamamen Gazebo'nun...
'I like Chopin'...
o inanılmaz sakin
duygulu, insana moral veren piyano tınıları
şarkının girişinde...
ve sonra Gazebo'nun sözleri...
'I like Chopin'...
ve sana selam olsun Ağabeyim.
Gazebo'yla da sen tanıştırmıştın beni.
birçoklarıyla olduğu gibi...
sözler bitti, ara bölümler bitti
tekrar piyano devrede.
biraz da sinti...
ne şarkılar vardı 80'lerde Ağabey, değil mi? ..
'güzel' olan şeyin önüne kimse geçemiyor yahu!
öyle ya da böyle
birgün tekrar düşüyor insanın gönlüne...
selam olsun sana Gazebo
ve Ağabeyim.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:59 AM
Gecenin Işığı
bırak
boş ver, endişe etme!
bir gece de uykum gelmeden yatayım
uyanık cesetime gecenin ışığının çöktüğünü
bütün çıplaklığıyla görene dek
acılar içinde kıvranayım
uyuyamayım!
bırak
boş ver, endişe etme
gelip alışını beklerim beni
arada gözlerimi açarım
hatta uykumu kendim kaçırırım
ama
beklerim
uyanık cesetime gecenin ışığının çöktüğünü
bütün çıplaklığıyla görene dek...
(Temmuz 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:59 AM
Geçirimsizleşiyorum
İnsanın yaşadığı herşeyden
görüştüğü herkesten
katman katman
bilgiler eklemesi gibi kendine;
kankimden de
çok farklı bilgiler ediniyorum.
İlle ilimle, irfanla,
kurgulu yaklaşımla olacak değil ya! ?
Nasıl dümdüz gidilir kendi yolunda,
nasıl ileri bakılır doğrudan,
ışığı sarıya, kırmızıya çalanlar
isteğin dışında yoluna çıkanlar
nasıl hiçe sayılır
ondan öğreniyorum.
Nasıl, soğuk bir metal gibi
hiç duyumsanmaz soluk ışıkları,
sanki yoklarmış gibi
nasıl dümdüz geçilir gidilir
kendi yolunda...
ve hiçbirine borçlu olmadığından emin
nasıl hesaplar kapatılır insanlıkla
ondan öğreniyorum,
geçirimsizleşiyorum.
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 11:59 AM
Geçti Benden
Artık geçti benden
bu dünyanın
bu insanların pis kokusu;
kim ne dese boş...
Eşşekler gibi bilgisayarıma kapanırım
*******i;
en güzel pozlarla
en güzel kalitede çekilmiş resimlerini izlerim
abide kalçalı tanrıçaların.
Hepsinin güzelliği önünde eğilirim
elimdeki puronun eşliğinde...
Fondan gelen o huzurlu
rutin
alışılmamış monotonluktaki ambient
kadının kokusuyla birleşince
ne de dayanılmaz olur heyecanım! ..
Artık geçti benden
bu dünyanın
bu insanların pis kokusu;
kim ne akıl verirse versin,
kıçımla dinler, arkasından gülerim!
siz mi vereceksiniz bana sanki
bir türlü oturtamadığınız o aklı deyip,
üzerine ******* boyu şiirler patlatırım,
dalgamı geçerim.
Artık geçti benden
bu dünyanın
peşinde koşulan o aptal gözboyamaları.
Ben kendi zevkimin doruklarındaki
o dayanılmaz rüzgarlara yelken açmayı
herkesten çok bilirim! ..
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Gel n’olur!
gel n’olur
senden yine vazgeçmeden
gel! ..
şu ucuz dairemin 2. katından
bir kez daha kendimi atmak isterken
gel n’olur
vazgeçmeden gel!
tüm nazım
tüm delirmelerim
panik ataklarım
kimseleri çekememelerim
senin içindi
gel!
gel ki; daha fazla ‘insan’ olmayım
girmeyim
dahil olmayım daha fazla bu
sonu garantisiz sürüklenmenin içine
çoktan beri lanetlenmiş bu
soyu bozuk ırkın yalancı kollarına!
gel n’olur
senden yine vazgeçmeden –geçici de olsa-
gel ki
kendi işimi kendim bitirmeden
senle
senin arzunla buluşayım...
gel ki
buralarda ziyan olmayım...
gel n’olur
vazgeçmeden
gel...
(Temmuz 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Gel...
Bütün merakların
ilgilerin
hobilerin, yeteneklerin,
düşüncelerin bittiği yerde bekliyorum seni.
Derman yok
hız yok
yavaşlık yok,
neyse oyum işte artık
gel...
Sıyrıldım işte herşeyimden
tıpkı dediğin gibi;
geldiğim gibi buraya çırılçıplak
hazırım geri dönmeye
oyalama daha fazla ne olur
uydum sana çoktan,
gel...
Bir yerden sonra ne değeri kalır ki?
süre doldurmaya girer yaşadığım.
Oyalandığım kadar bu saçma-sapan oyunla
başka bebelere hayat ver
haydi bekletme artık beni ne olur
gel...
(Aralık 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Geldi Gangsta
Kahretsin gelecek yine
hızlı-kırmızı arabasıyla
Gangsta
beni kapımdan almaya!
engel tanımaz ki deli...
daha yeni bırakmıştım puroyu
dumanın her türlüsünü...
alıp beni bir hışım şimdi
Tophane’ye götürecek! ..
özlem de var ya;
yanında dev gibi kalantor
bir de puro getirecek eminim.
kahretsin gelecek yine
Gangsta;
beni dumana boğacak
eşsiz sohbetiyle bir de üstelik
bir de O dellendirecek!
bir elimizde nargile
bir elimizde puro
görgü ötesi varlıklar gibi
ayılar gibi
dürümleri de yedikten sonra dumanlanacağız!
herkes ara ara bizi seyredecek.
o umarsız tavırlarla yüklü
serseri kahkahalarımızı,
bir yandan kadınları süzüşlerimizi süzecekler.
peşpeşe içtiğimiz çayları, sodaları
kahveleri izlerlerken,
”bunların nasıl mideleri var? ” diyecekler!
daha yeni bırakmıştım puroyu!
kimseler duymasın ama
onun gibi adam gelsin
canımı yesin;
üstü kalsın!
avcunun içinde zehir ikram etse
indirmemeye mideye gönlüm elvermez!
çünkü biz az görüşürüz ama
kahretsin; şu gönül denen şey var ya,
gerisini size o anlatsın!
suçlum gönlümdür.
.........
.........
İşte geldi aşağıya Gangsta!
Cebim çalıyor.
artık dönüşü yok!
yola devam...
bekliyor hızlı-kırmızı arabasıyla.
özlemim büyük;
bu akşam
leş gibi dumanlanacağım
gıgım çıkmayacak!
çekilin! içeceğim!
geldi Gangsta...
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Geldi geçti
Orada
her zamankinden daha kuvvetli
ve daha net
seninle olmak...
kendimin üzerinde oturmak
başkalaşmak
’olması gereken’ olmak...
sonra
tekrar eve dönersem
ki önemi yok
’bir başka ben’ olmak...
yeni giyisilerimi kuşanmış olarak
İnsandan da öte...
gerisini boş ver
hepsi geldi, geçti...
(Mayıs 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Gelemedim Anne İzmir’e
gelemedim anne
biliyorsun
mazeretlerim vardı
‘orta tabakada’ olan cinsten.
o cehennem sıcağına rağmen
belki hala kokan korfezine rağmen
bir-iki gün için bile gelmeyi iple çektiğim
İzmir-Karşıyaka’ya gelemedim.
selam söyle anne benden
zaman zaman rüyalarıma giren
yakamı yıllardır bırakmayan
Çamlık’taki eski evimize,
Akkum’un altındaki Gonk Video Yılmaz’a,
KSK Tenis Kulüp’e,
Mavi Şehir’de ‘artık eski kabul edilen’ bloklara,
onların birindeki Çerezci Metin’e,
Bostanlı’daki Balıkçı Kahvelerine selam söyle.
özlemim büyük anne
kolay değil, oralarda büyüdüm ben.
oralarda ergenleştim
ilk ve tek aşkımı orada tanıdım anne.
Orada şampiyon oldu KSK...
Yelken Yarışlarını o dalgalı körfezde orada seyrettik.
ve anne
acaba o Çamlık’ın girişindeki gökdelen
hala dimdik ayakta mı?
rüyalarıma girdiği gibi mi hala?
ya Çarşı’daki Sakıpağa’nın döneri?
hala dönerin başında
her yanından terler damlayan o dönerci var mı?
peki ilk ve tek aşkımla
yüzüklerimizi aldığımız Efes Kuyumculuk hala oralarda mı?
anne
bildiğin gibi değil, çok özledim yurdumu ben.
ama biliyorsun
mazeretlerim vardı
‘orta tabakada’ olan cinsten.
fırsat kolluyorum ama inan
mutlaka bir haftasonu kahvaltıda sizdeyim
Bostanlı’da...
ha unutmadan anne!
şu Gonk Video Yılmaz rüyalarıma çok sık girdi bu ara.
N’olur, olur da yolun Akkum’un oralara düşerse
o çocuğu, esmer güzelini benim için öp
ve selamımı söyle.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Genç Kalmanın Sırrı; temizlik
Hiç bir sabah uyanıp,
epostalarınızın birinci sayfasındaki mesajların hepsini
ayırt etmeden seçip, silip,
sonra da tadına doyamayıp
ne varsa-ne yoksa tümüyle
ikinci sayfadakileri tümden çöpe göndermenin
verdiği o muhteşem özgürlüğü yaşadınız mı?
kayıtsız-şartsız bugüne kadar üzerinize giydiğiniz,
artık kokusu burnunuza kötü gelen geçmişinizi
ve ona ait herşeyi hayatınızdan çıkartıp,
bir sonraki güne tertemiz, boş bir sayfayla başladınız mı?
işte genç kalıp, dinç olmanın sırlarından biri...
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:00 PM
Gerçek ile Yalan
Kendini 'sanatçı' adleden binlercesi
milyonlarcası var...
ama 'benliklerdeki kıyamet' bir patlayıverse
belki çoğu yanıp, kül olup, giderdi.
ayakta kaçı kalırdı? ..
'ekmek' derdinden üretenle
'ekmek'siz üreten -sırf 'sanat' için-
'bir' olur mu?
tıpkı bazılarımızın duaları gibi...
hep bir şeyler edinmek için
kendi için, sevdikleri için
mal için, mülk için dua edenle,
-hiç ekmeksiz-
bütün insanlık için dua eden 'bir' olur mu?
ölçüsü nedir iyiliğin, iyi niyetin?
cevabını kim verir?
ya da kimin haddine? !
herkesin terazisi kendinde...
iç'teki kıyamet yaşandıktan sonra
ne iyilikler kül olur gider de bomboş
ne 'kötülük zannedilenler' dimdik kalır ayakta!
birgün mutlaka terazi kendini belli eder.
hiç 'gerçek' ile 'yalan' bir olur mu? !
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:01 PM
Gerek Yok
Tamam bitti!
artık yüzyüze görmeme
elini tutmama
dudaklarından öpmeme
o güzel kıvrımlarında gezinmeme
hatta telefonda bile konuşmama gerek yok seninle;
öyle bir içime çektim
öyle bir hücrelerime indirdim ki seni
'boyut' geride kaldı
insanlık geride kaldı...
'aşk' eskidi
'sevgi' eskidi
herşey paketlendi, kenara kondu! ..
öyle bir içime çektim ki seni
bir 'sen' kaldın;
dokunulmayacak kadar değerli...
salonun az girilen köşesindeki
o, yıllanmış, ama ilk günkü gibi pırıl pırıl
altın yaldız çerçeveli tablodasın.
Sana 'sen'i veriyorum kendimdeki
sana herşeyi veriyorum
yoluna devam et, git
ne istersen yap!
nas'olsa tablo bende...
hep dokunulmaz
hep pırıl pırıl
hep bir tane...
artık yüzyüze görmeme gerek yok seni.
(Nisan 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:01 PM
Gerzeğin Teki
Gerzeğin teki
giymiş koca kıçına
düşük belli pantolonu.
gelmiş en bir kalabalık yemekhaneye işyerinde,
bir de öne doğru eğilip
tabağından yemeği çatallamaya çalışıyor.
zaten belinde de oransız bir uzunluk...
Allah ne verdiyse artık
fena bir arka manzara ziyafeti etrafta oturanlara tabii!
herkese afiyet olsun!
çok daha cüretkar duruşlara layik erkekler alemi de;
Gerzek ikide bir yan gözle, hatta başını da bana doğru çevirip,
sanki arkasında oturmakla suç işliyormuşum gibi
kazağını aşağı doğru çekiştirmez mi! ?
sanki ben demişim gibi kıçını, belini aç da gel
karşımda çömel, tabağa gömül diye! ..
bütün o endamlı kalçalar,
ince-uzun bel
ve önümde suluboya tablo gibi açılan
o dantelli ince, beyaz g-string bütün çekiciliğini kaybediyor
ve ben
uğradığım iftira ve haksızlığın can yakıcılığında
tek bir nefesle içime çektiğim o kini kusarak,
başka bir varoluş düzeyinde
tek bir Gerzek yüzünden bütün Kadınlar Alemini karalarcasına
elimde karalarla hepsinin arasına dalıyorum!
boyun damarlarımı patlatırcasına yüksek sesim
gırtlağımdan, o alemin ince duvarlarını inleterek haykırıyor:
Lan Gerzek!
ben mi dedim sana başedilemez basenlerini
o taşıyamayacağın düşük belli pantolonla tıkıştırıp,
gelip bir de önüme oturup
g-string şov yap diye! ?
(Kendini bilen, hakkını veren kadınlar hariç)
(Şubat 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:01 PM
Gerzek midir nedir? !
Lan gavatın teki midir nedir bilmem!
Ne ve kim olduğuyla da ilgilenmem zaten
gömer kafayı geçerim!
Gerzek midir nedir
devamlı arar durur günde 3 öğün
Gizli Numaradan! ..
Eh biz de gerzeğiz ya;
armut gibi açacağız sanki telefonu!
Lan kendini gizlemeden medet umana uyuzluğumdan,
açınca 30 Milyar geleceğini bilsem
yine açmam o telefonu!
Gavatın teki midir nedir bilmem ama
sanki biraz gerzektir bizimki? !
En azından çok da hastamsa
insan bir mesaj atar,
bakarım, okurum;
sonra düşünürüm,
satacak mıyım, arayacak mıyım? !
Eh bunu da bir türlü yapmadığına göre,
o, günde 3 öğün, eşşekler gibi
teşviki mesaiye devam etsin,
ben de babalar gibi küfür itiyacımı karşılayayım arkasından,
şehvet ve iblis tohumları dikeyim telefon hatlarına!
Gavatın teki!
gerzek midir bir de nedir? ..
Gizli Numara düşkünü zavallı...
(Nisan 2007)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:01 PM
Geyikli Biber Dolmaları
Aslında hiçbirinin
biber, yaprak sarma
veya
lahana dolmasından farkı yok!
Bedenleri desen sebzeden verimsiz
içleri desen
ince kıyım kıymadan bile bereketsiz
ruhsuz, tatsız
şişirme...
Aslında hiçbirinin
bozuk kıymalı biber dolmasından farkı yok.
Topunu koy bir kefeye
kiloca, gramca, fiyatça da olan bir bok yok.
Sizi, içi safi geyikle doldurulmuş
kıymasız biber dolmaları! ! ! ..
(Nisan 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:02 PM
Gibisi Var mı?
Puromun her sönüşünde
iki şiir dizesi arasında
hay mikiyim anasını diye kaykılıp
çatık kaşlarla
küfrü basmanın tadı gibi var mı? ..
her puromun sönüşünde
oradan alıp küfrü doğruca
hayata yollamanın
onu sövmenin
alaşağı etmenin tadı gibi var mı? ...
ve basıp söndürdüğümde puromu
bir şiirimi daha sonsuzlaştırırken
hayata inat
herkese inat
küfrü basıp
yepyeni bir puro ile çatır çatır
olaya yeniden girmek gibisi var mı? !
(Şubat 2008)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:02 PM
Gideceğe Veda Zor
Seninle konuşmak zorunda...
Aradığında;
ortak anılarınızdan gelen o sıcaklığı
benliğinde yeniden uyandırıp
o günlere gitmek zorunda...
hayatı tam çözmemiş olabilir
ama artık yavaş yavaş veda edecek
bunu biliyor...
sığınacağı bir şey yok artık 'dostluk'tan başka.
seninle konuşmak zorunda
bu yüzden hiç çekinme
yıllardır aramamış olsan da...
bu bir 'insanlık selamı'
bir merhaba, bir veda
ama yapman lazım.
her birlikte yiğip içecek değildiniz ya!
bazen de böyle olur;
biri -veda etmek- zorunda kalır.
o zaman arkanı mı döneceksin? ..
bir insanlık selam borcun var ona
ve o
sen aradığında
seninle konuşmak zorunda...
ara ve onu mutlu et.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:02 PM
Git Kızım!
Yahu kızım yürü git!
Buraya iş yapmaya geldik zaten pazartesi-pazartesi!
giymişsin üzerine oturan o, dizüstü krem renk, sade eteği
altında da en incesinden kalite siyah naylonlar!
saçlar desen dümdüz sarı
omuzlarının üstünü yalıyorlar.
yürüyüş desen, hiç betimlemek istemiyorum
adımlarını ahenkle sanki zeminin değil
bizim üzerimizde atıyorsun!
ama çeşitli yerlerime giren topuklara rağmen
gıgım çıkmıyor! hoş geliyor...
bakışlar inanılmaz!
Film artistlerine şuhlukta taş çıkartır!
ne bekliyorsun ki içine düşer gibi
dalıp gitmemizden başka? !
aklımıza ne filmler geliyor bir bilsen!
biz ki en sessiz sakin tiplerdeniz;
bunun magandası var, temizlikçisi var
otoparkçısı, güvenlikçisi
pisliği var! kim bilir onlar ne düşünüyorlar? !
git kızım yürü!
odan yok mu senin şu plazada?
gir, kapan içeri
kahveni-çayını sipariş et;
eminim koşa koşa getirirler masana kadar!
çıkma saat 18.00 olmadan!
hatta çıkınca da, yönetici asansöründen in aşağı
riske sokma hayal dünyalarımızı!
evimize, karımıza sağ salim varalım.
bırak da Allahaşkına
bir iki tane işimizi halledelim bari
girme kanımıza daha fazla.
git!
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:07 PM
Gitsin Gençlik Bırak
Olsun be! Gitsin gençlik!
dert etme!
gerekirse yeni vücudumuzla, yeni beynimizle
sonsuza biraz daha yaklaşmış ruhumuzla
ileri yaşlarımızı da karşılarız, ne olmuş! ?
Ondan mı korkacağız be
gitsin gençlik bırak
gideceği yere kadar!
Arkasından ağlarsak namerdiz!
Gençlikteki kanatlarımızı takıp da uçabildik mi?
Halbuki şimdi ruhumuz daha yakın uçuşlara
merhale-merhale okuduk hayatı
suyunu, özünü çıkardık demeyecek miyiz nasıl olsa! ?
Şöyle kaykılıp keyifle, yükselmiş binamızın katlarına bakmayacak mıyız?
Olsun be kardeşim, gitsin gençlik bırak!
arkasından bakma bir dakika bile
anılar dışında...
Kapılma geçmiş zamanın yalanına
şimdinde kal umutla.
Bırak gitsin! ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:07 PM
Gizem Kapalı Kutuda
Koyma gizemini
anahtarı bir tek sende olan
altın kaplama eşsiz kutuna.
tek başına ne yapacaksın ki?
dünya burası;
gün gelir anlarsın yanıldığını
yanarsın yalnızlığına!
mezara mı götüreceksin gizemini?
Firavun olsan arkandan törenler düzenlerler
efsanelerinle yaşarlar
ama değilsin ki? ..
zaman geçiyor...
rahatla biraz
sal kendini
yaşama karış
gizlenme perdeler arkasına.
dal halkın arasına
çık kapalı kutundan
cevap ver davetlere
telefonlara, epostalara
uzatılan dost ellere...
korkma!
biraz cesur ol...
saklanma sürekli kelimelerinin gizemli zırhları arkasına.
bırak sızsın birileri yüreğine kelimelerinin arasından,
tutsun ellerinden sıcak elleriyle.
zaman zor zaman Şair’im;
vallahi yalan değil!
bulduysan dost bir omuz
yasla başını hemen, keyfini çıkart
azad et kendini ara sıra gizeminden.
yıllardır taşıyıp, büyüttüğün yetmedi mi?
bırak onu, hayata karışsın artık
özgür kıl onu ve kendini.
helal et hakkını gizemlerinin
helal et hakkını vereceğin samimi bir selamın
ve lütfen
kelimelerinle, dizelerinle
gizeminle ölçme değerlerini
kapını çalan dost selamlarının.
nereye kadar bu sanat
bu gizem, bu büyü?
insansın sonuçta Şair’im, unutma...
koyma gizemini altın kaplı kutuna,
sal kendini
dal halkın arasına
o zaman kendi dizelerinin gizemine de vakıf olacaksın.
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:07 PM
Göbek Ata Ata
Hani şu bilgilenmeyi, hayatın derinliğine inmeyi
insanlığın bilerek üstü karalanmış gerçeklerini araştırmayı
inancı yorumlamayı
ve kendine bu zincirde yer tayin etmeyi
kendine yediremeyenler var ya;
an gelecek
göbek ata ata güleceğiz onlara!
kıvırta kıvırta
ellerimizin tersini çevirip yüzlerine
taktığımız zillerle parmaklarımıza
şakır şakır titrete titrete güleceğiz!
Hani şu görünenin ötesini duymak için
içe dönenleri red eden
“şarlatan” ilan eden
zamanın kafesinde sunduğu materyalizmin dışına çıkıp
kendi gerçeğini keşfe zaman harcayanları ayıplayıp
onları hep ikinci plana atanlar var ya;
bütün topraklar ayaklarının altından kayarken
madde kendi formülünü değiştirdiğinde
dağlar kalkıp, yanlarına geldiğinde dertleşmek için
ve sular sevgilerini sellerle sunmak istediğinde,
küçücük olmuş, hiçlikte erimiş benliklerimizle
keyifle oturduğumuz yerden onların telaşlarını seyredip
göbek ata ata güleceğiz!
alametler kapıya dayanmışken halen anlatamasak da
bir şeyler var yerin-göğün söylemek istediği;
sesleri tam yükseldiğinde
kulaklarının zarları paramparça
gözleri kör olduğunda
burunları koku alamadığında
ve çeneleri yemek yemek için çalışamadığında
hepsine
göbek ata ata güleceğiz!
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:07 PM
Göğe Yükselen Kornalar
Bu sabah hava güneşliydi
şemsiyesiz, o güzel serinlikte
caddemiz boyunca yürüdüm servis durağımıza.
okullar açıldı, falandı-filandı
2 şeritli yol tıkabasa
konvoy bir baştan bir başa...
belli ki en uçtaki bağlantı noktasında sorun.
dönmek için bekleyen durduruyor trafiği
sabırsız konvoy habire uzuyor.
yer; 4 Levent...
Süzülerek, keyifle yürüyorum kaldırımlar boyunca.
biraz uzayınca konvoyun bekleyişi 2 adım yol almak için
uzun soluklu kornalar yükseliyor göğe.
içimden 'daha çok basın, daha çok!
biraz daha sinirlenin hadi!
biraz daha adrenalin sabah sabah
ayılırsınız!
hem çok hoşuma gidiyor! ' diyorum.
yan gözle konvoya doğru bakıp
ağzımdaki muzaffer sırıtmayla
ve Amerikan Serserileri gibi savurgan bir yürüyüşle
'işinize bir an önce gideceksiniz de ne olacak
gitmeseniz ne olacak ağalar! ? ' geçiriyorum içimden hin hin.
nedir ki sonu? ! Mükafatınız? ..
hiç olmazsa hazır fırsat çıkmışken
direksiyonlarınız başında bir şeyler düşünün
içinde tüketim bulunmayan.
veya en azından
sabah komedyenlerini dinleyin radyolarınızdan.
onlar da gayet hoş mantık zincirleri yaratabiliyorlar.
yürüyüşümün sonlarına doğru servis noktasına
bütün bu komedyayı selamlıyorum iğrenç, muzaffer bir sırıtmayla
oldukça serserice!
servisimiz geliyor.
elimde kitabım...
oturuyorum...
kornalar hala göğe yükseliyor.
aslında hiçbir şey yok değişen...
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:08 PM
Gölgede Kalmak İçin Çok Geç
Gölgede kalmak için çok geç...
güneş içimden
beni gölgeleyen çatıların altından doğuyor
yukarı doğru...
zaten olması gereken de buydu.
yukarıdan aşağı girmesi güneşin
herkese eşit verilendi, kolaydı.
içten yukarı yükselen alevlerin görevi
çatıları yıkmak
gölgeleri yakmaktı
güneşle bir olmaktı.
şimdi artık
gölgede kalmak için çok geç.
alevim gitgide büyüdü
gölgelemeye alışmış çatılar
alevlerin ucunun onları yakmaya başladığını
anladılarsa da
zaman kalmadı.
aşağıyı çoktan unutmuşlardı
gözardı etmişlerdi
rahata ermişlerdi güneşe doğru,
sıcaklığa yönelmişken yatışları.
sonu bu hepsinin, doğaldır
durulmaz ki önünde güneşin!
arasına girilmez ki Yaratan’la kulun? ..
kiremitlerin, ahşapların eriyinceye kadardır keyfin
bir çöker ki çatın zamanı gelince
toparlanamazsın
aşağı gümlersin tepetaklak!
ve biliyor musun;
hep o aşağıda gölgelenmiş ateşlerden oluyor bütün bu yanışlar,
çöküşler, yerle bir oluşlar?
gölgelemeyi seçmendi yanlış olan
önüne geçmendi güneşin
ateşleri bastırmandı...
ama artık bitti
bir an önce yap ne yapacaksan!
ya ateşlere katıl sen de yüreklerdeki
ya da ölümlerden ölüm beğen kendine!
gölgede kalmak için çok geç...
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:08 PM
Gönlün Sıcak Suları
Sistemin çarkları
yalan sevgilerle
düzmece ilgilerle döner gayet rahat.
hem de tatlı bile gelir alıştıktan sonra
müptelalık yapar benliğe...
kendini unutturur.
rahat edemezsin almazsan ara-ara...
Gönlün çarkları
dönmez yalan sevgilerle,
sahte alkışlarla,
sanal dostluğun elleriyle ısınmaz.
soğuk gelir bu bilinmez, derin sular.
er-geç başlarsın kendini açıkta,
kimsesiz hissetmeye...
karşılık verme kuralıyla yürür
yalancı sistemin çarkları,
çünkü birbirine geçmiştir tamamen.
başka türlü dönemez ki? ..
iyilik, kötülük, alkışlar, sevinçler
hepsi karşılıklara bağlıdır.
ama gönlün mutluluğuyla karıştırmamak lazım bunu.
bağladınmı bir kere bu çarkaların
soğuk sularına gönlünü,
bilmeden, anlamadan gönlün
tutsağı olur yalanın.
işte sırf bu yüzden zaten
ara sıra bağlarını kopart,
yalnız kal,
çekil o soğuk sulardan.
sıcak sularını verecek olan sana
zaten yanaşır yanına.
(Mart 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:08 PM
Görseller Evimin Kapıları
Benim o dağlanmış,
sonra yavaş yavaş ısıyı içine sindirmiş
o deli gönlümde
herkese yer açtığım gibi
arizagorseller.blogspot.com isimli evimde de
her tür güzelliğe, çirkinliğe,
iğrençliğe, deliliğe, sekse, estetiğe yer vardır.
Çünkü orası benim
bütün yüzlerimi gösterdiğim
kendimi sansürsüz yansıttığım
serbest atış alanımdır.
Nice güzel kadınlara, güzel adamlara,
gaylere, lezbiyenlere, travestilere,
usta fotoğrafçılara, ressamlara yer ayırırım orada.
Ve varolan herşeyin tek bir Yaratan'dan gelmesi gibi,
benim için hiçbirinin bir üstünlüğü, farkı yoktur!
Bir fahişenin yanında gayet rahat
bir ermiş fotoğrafı da yer alabilir.
Doğallık da budur.
Koca bir karışımın altın kaplı tabağıdır o evim.
Rahatsız olanlar oldu orada izleri bulunduğundan.
Onları da anladım, hemen sildim.
Tabağın dışına koydum.
Korktular çünkü
orada
o her tipten insanın yanında
rahatça boy göstermekten
mimlenmekten!
Evet
korktu bazıları...
hem de sanatçılar onlar! ..
Ama fark etmez...
Benim arizagorseller.blogspot.com evimin kapıları
herkese açıktır herzaman.
O korkup da gidenler içinse tek duam
daha da çok pişip, yanıp, kül olup
birgün evime tekrar gelmeleridir.
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Güç Düşkünü Ayak Fetişistleri
Belki de ayak fetişistleri
dünyadaki en büyük güç düşkünleridir?
O endamlı, abide gibi
yüzyıllar boyu heykellere konu olmuş insan vücudunun,
yaşam boyu ayakta ve dik durmasını sağlayan
türlü icraatlara girmesine zemin olan
onu dünyaya yerçekimiyle demirleyen en güçlü
dengeleyici uzuvlar değil mi ayaklar?
Ayaklar için ölen,
akıllara durgunluk verecek şeylere girebilen,
onların önünde diz çökecek kadar küçülebilen
gururunu hiçe saymayı zevk edinen ayak fetişistleri
aslında güce hayran sayılmazlar mı?
güce tapmazlar mı?
Belki bir hiç bazıları
belki el üstünde
toplumun en üst katmanlarında
bilinmez ama
onlar güce tapıp, onun peşinde sürünmezler mi?
güce hayran
güce müptela
güce kurban...
güç düşkünü ayak fetişistleri...
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Güçleri Yetmez
Hava güzel,
ama benim için fark etmez.
İster güneş, ister yağmur, ister kar, ister rüzgar;
ben aynıyım
ve Doğa Ana herzamanki gibi
başım üstüne...
İçi güzel olsun
içinde güneşler açsın
varoluşun bayramları kutlansın hele insanın;
dışarıda olup-biten gölge oyunları
zevkten öte bir şey veremez ona
güçleri yetmez! ..
hepsi de aynı yere secde etmemişler mi?
bizim gibi...
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Gül'ün Yaşgünü
Bu aralar iyiden iyiye
dışarı çıkma, eylenceye gitme
hele Taksim'e gitme olayında
yine yoğun fobilerim var.
Mümkün mertebe oturuyorum yerimde.
En büyük fantezimse
monitörümden geçen dünya...
Aksi gibi de bu cumartesi
yakın bayan dostumun yaşgünü var,
hem de o cıvık cıvık Taksim'de! ..
Neyse ki işin içinde onun tehditi de var;
kaçamam...
Şimdiden telkinlerime başladım! ..
(Eylül 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Gül Bana Gül
Gül bana gül,
geç dalganı!
kadın'sın, güç sende.
Bense peşinde pervane çaresiz;
böyle kurulmuş düzen
çarklar böyle işlemiş
uymayan yanmış,
ne gelir elimden! ?
Gül o zaman bana işte gül!
geç dalganı
gül o güzel yüzünle
pervane et cazibenle!
Doğaçlama yap beni,
koy cebine dolaştır.
çıkart arada masanın üstüne
çalışırken, yemekte veya eğlencede
bak bak gül bana!
Bense yine ve herzamanki gibi
peşinde pervane! ..
böyle kurulmuş düzen
ne gelir elimizden? ..
tadını çıkartırım, susarım
yan cebinde alemi dolaşırım
kalçan sallandıkça
duyarım sıcaklığını
duyarım titreşimlerini
kaderime razı olurum.
Kadın olan sensin;
gül bana gül
geç dalganı!
düzen bu;
bozulmaz.
(Mayıs 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Güldüğümde, Ağlayanların
Güldüğümde, ağlayanların
ağladığımda, gülenlerin yalancısıyım.
Bu yüzden sakın ola kanma
güvenip de bir halime
yanıma yanaşma!
İnan hiçbiri ben değilim
ve hiç de olmadım! ?
Hem nasıl her ikisi olabilirim? !
Tam kararını vermişken
ve bana güvenmişken
ağlayıveririm
veya gülüveririm!
Ya da kim bilir;
belki de seni çiziveririm? !
Sakın ola bana kanma
yüzümle beni tartma...
Güldüğümde, ağlayanların
ağladığımda, gülenlerin yalancısıyım.
(Mart 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Güler Geçerim!
Bazı insanların
hatalarını bulurum, çıkarırım;
'suçlu' olurum.
Eşşşek Şakalarını bulurum, çıkarırım;
'suçlu' olurum.
Bazen öyle olur ki hele;
iltifat ederim veya
işe yarar bir şey söylerim,
ya da hiçbiri olmadı
alakasız bir şey derim;
'suçlu' olurum! ?
Çolukları-çocukları yaramazlık yapar
'suçlu' olurum! ?
ve sonra aklıma dalga-dalga ışıklar düşer,
bir aydınlık vakti, sebepler doğar.
acaba
neden alınırlar
neden suç yüklerler?
çok mu karanlıklar
çok mu suçlular da
ortada boş 'suçlu' ararlar ve
yüklemek isterler? !
sonra ışıklar dalga-dalga giderler aklımdan
eski halime dönerim
hayat denen traji-komedinin içinde
arkalarından nasıl da
dalga-dalga geçerim
eylenirim, söverim, küfürleşirim de
güler geçerim!
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:09 PM
Gülesim Gelir
O siyahlı beyazlı, bir örnek paketlenmiş
-zıp zıp zıp-
yürümeyi bile doğru dürüst bilmeyen
koşmayı, sporu çoktan unutmuş 'penguen'leri gördükçe
gülesim gelir! ..
Göbekleri şişmiş
sadece kostümleriyle 'insan' olmaya çalışan
kutup ayılarına yem olmamak için
sürüler halinde dolaşan
o 'penguen'leri gördükçe
-kendime tapasım- gelir! ..
nasıl da siyah-beyaz kostümleriyle gizlenen
o yıllanmış göbeklerini 'yok' sayarlar? !
ayna karşısında hatta
'dünya yakışılıklısı' gibi zaman harcarlar!
Şu siyahlı beyazlı,
bir örnek paketlenmiş 'penguen'leri gördükçe
gülesim gelir! ..
hele bir tanesini sokakta, parkta, bahçede
yalnız yürürken bir görsem
-dalasım- gelir! ..
(Nisan 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:10 PM
Günaydın
O yaşlı adam bana bir süre kesintisiz baktı diye
gözlerimi -ondan daha da kesintisiz-
gözlerine diktikten sonra
öyle pişman oldum ki
sanki bir adamı kesmiş
yaralamış
canına meydan okumuş gibi...
ve öyle utandım ki...
tipini de tam hatırlamıyorum
bu yüzden
artık sabahları
bizim sitede
her gördüğüm yaşlıya
'Günaydın! ' diyorum sevgi dolu gözlerle...
(Mart 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:12 PM
Günlük Dua
öyle alışmışım ki her sabah koşarken
düzenli günlük dua'mı etmeye
hep aynı kriter sırasına göre;
bazen bu bile
taşınması zor bir yük oluyor.
herhalde -gerekli olduğu için- yapılan her iş gibi
'zorunluluk hissi' baskı yapıyor.
sonra birden aklıma hesaplaşmalar düşüyor:
kendi iyiliğim için değil mi bu 'dua'lar?
dua ettim diye para da istemiyorlar hem!
sadece gönlümün genişliğince ve
ruhumun gücünce
disiplinli bir isteyiş hali bu 'dua'lar diyorum.
O kadar da zorluğu olsun güzel şeylerin
ellerimizi kirletmeden
plajda kum evler yapabilir miydik?
bir ressam ya da;
ellerini boyaya bulamadan
o muhteşem tabloyu yapabilir miydi? ..
şu düzenli dua meselesi:
evet, herkesin harcı değil
hergün aynı vakitte
aynı istek, kendinden geçmişlik
ve inanmışlıkla
o cümleleri benliğinden geçirip
süzüp, Evren'e yollamak
zor tabii...
ama ne mutlu
bu yükü hergün taşıyıp
yoluna devam edebilen'e! ..
(Mart 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:12 PM
Güzel Bir Yemek olacak
Çok modern plazamızın
bütün o el değmemiş cillop
podyumlardan ithal
beyaz pudralı, bol makyajlı
kısa etekli, açık ayakkabılı
malzemeden sakınılmamış kızlarını ektim!
verdiğim bütün sözleri
yaratıcı, politik, çıkarcı, hesapçı yemek toplantılarını
yüze -kikir kikir- gülmeyi gerektiren o yalancı gurur okşamaları
hepsinin bendeki baskısını ektim
tabaklara çatalları -ses çıkartmasın diye-
kibarca tınlatan
o asilce gülen yüzleri arkada bıraktım bu öğlen!
ve tabii bütün 'sahte plaza gayleri'ni...
ve kankimle buluşup
aslanlar gibi dobra dobra
kükreye kükreye
gaz çıkarta çıkarta umarsız
omuzlarımıza şaplata şaplata arada
etrafı da en alasından süze süze yemek sözü verdim!
Çok modern plazamızın
bütün o el değmemiş cillop
kısa etekli, açık ayakkabılı kızlarını ektim.
sadeleştim, biraz silkelendim
kendime geldim.
ne -gerçek-, ne güzel bir yemek olacak!
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:12 PM
Haber Manyakları
ah şu internetteki Haber Manyakları! ..
bakmayın siz bana;
dostlarıma aradabir atıyorum ben de
can alıcı nitelikteki haberleri ama
benim bir üstümdedir bu Haber Manyakları!
bunlar sadece kıçlarının üstünde otururlar bütün gün
o sentetik kumaşlı, ucuza alınmış
zangır-zangır sallanan
eskimiş, kalitesiz ama
uzaktan kaliteli görünen koltuklarında
ve hiçbir boka el sürmeden
hayata katılmadan
sanki bir faydaları olacakmış zannedip
ona, buna
10'larla haberi habire iletirler.
sanki hayatı izleyip
bir bok da yememe görevi onlara verilmiş gibi
susuz, sabunsuz
emmesiz, gömmesiz, ellemesiz
öyle uzaktan iletir dururlar!
onlara inat
onlardan peşpeşe gelen haberleri
ayrı bir silesim gelir!
ah şu internetteki Haber Manyakları!
hayata dahil olun artık!
(Şubat 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:12 PM
Haber Program! ?
Tip tip TV kanallarımız var.
Haber programları yapıyorlar.
Kimi gerçekten güzel formatta;
adam gibi gerçekçi haberler yayınlıyor.
İnsanları kandırmıyor,
oyalamıyor,
atlı karıncaya bindirmiyor sabah sabah.
Helal olsun onlara!
Gerçekleri zorluyorlar.
En azından bir ilkeleri hayatta kalmış
bunca kadavranın,
yaşayan ölünün arasında...
Kimi salaklar
ne bir uğraş, ne bir haber planı;
paso gazeteleri okuyorlar izleyicilere!
Lan istesek; kıçımızı kaldırır
gider almaz mıyız bakkaldan-çakkaldan? !
Yapsanıza adam gibi haber! ..
Bize ne manşetlerden
kopayıcı pezevenkler! ? ..
Kimi salaklarsa
iyilerdi önceden
sonradan şaşırdılar kendilerini nedense? ! ..
Tasmalarını mı çekti birileri ne? ..
Onun beslenmesi, bunun diyeti,
ablamın böbrek taşı,
sosyetenin botoksu, estetiği,
basen sorunu, kıç kıvrımı, gamzesi!
Şunun kellik sorunu,
ötekinin etek boyu, yırtmacı,
şunun-bunun danışman hekimi,
yaşam koçu...
Yaz nezlesi, kış nezlesi, Çin Gribi
keyfinin kahyası, 'şeyimin' dingili! ..
Karıştırmak için kafaları,
doğru rotadan saptırmak için,
gözleri buğulandırmak için,
dolandırıp duruyorlar lafı alabildiğine!
Kimlerin yağcılarıysa! ? ..
Hani unutturmamak için esas halimizi,
gittiğimiz, gideceğimiz yerleri,
kendimizi biraz daha bilmemiz için;
bahsedeyim dedim şu muhteşem yayınlarımızdan! ..
Şşşşşşşş! ..
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:12 PM
Haberiniz Var mı?
Her sabah
günün duasını etmek için
hep 2. çayının bitmesini bekliyordu ama
en sonunda anladı ki;
onu bağlayan çay sayısı değil,
sadece saatti! zamandı! ..
Saat yine 11.00'a yaklaştığında o sabah,
kaç çay içtiğini bile umursamayıp
usulca, gizlice paniğe kapılmıştı.
halbuki zaman, araya çayı-kahveyi koymuştu.
kendi imzasını atmamıştı
ama patron yine oydu! ..
neyse ki geç de olsa anladı...
siz bilir misiniz peki;
bırakın müdürlerinizi, şehrin patronlarını
para babalarını,
bu hayatı bu şekilde size yaşatan esas sorumlu kimdir?
acaba haberiniz var mı? ! ..
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:13 PM
Haddini bilmek lazım!
İnternette çalışmak
anlamlarla oynamak
gündemi kızıştırmak, yönetmek,
içerikler okyanusunda rahatça gezinmek,
internette nefeslenme,
internette hiddetlenme, kinlenme,
internetten ekmek yeme ayrıcalığı bir şans...
herkese nasip değil bu da
ama
bokunu çıkartmamak lazım,
haddini bilmek lazım,
kendini kral görmemek,
2 tık uğruna etrafı satmamak lazım!
İnternette çalışmak,
orada sevişmek, orgazm olmak,
orada kapışmak, barışmak
alın terleri dökmek bir ayrıcalık,
herkese nasip değil ama
ağızlara düşmemek lazım
kitleleri yönetirken
kitleleri karşına almamak lazım.
haddini bilmek lazım, haddini! ..
Bugünün milyonluk kullanıcı kitlesi
yarın düşmanın oluverdi mi
ne kendini
ne onları tanıyamazsın
anında uçurulur kafan!
Haddini bilmek lazım! ..
(Temmuz 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:13 PM
Haddini Bilmez Yönetici
Seni, yeni, kendine güveni eksik
bulutlarda gezinmeye çabalayan
aslında haddini bilmez yönetici!
dikkat et; gözlerim üzerinde...
biz binleri gördük
gözlerimizin önünden geçip gittiler de
rahatımızı bozmadık
üretmeye devam ettik!
seni, yeni, haddini bilmez yönetici!
kaçırma gözlerini geçerken önümden
utanma, sıkılma!
fark ettim
rahatsızsın aslında
ne korkuyorsun ki benim gibi
mütevazi çalışandan?
bak işte gözlerime
alacaksan al selamımı
korkma ısırmam!
ben buralarda çok eskiyim
köklerim çok derin
bak, hiç rahatım kaçtı mı? ..
seni, yeni, haddini bilmez yönetici!
kaçırma gözlerini sakın geçerken önümden
kızdırma beni! ..
aslında sen de 'tanıyorsun' beni! ..
iyi düşün
buradan ne binler geçti
biz yerimizde yıllarca otururken
hiç rahatımızı bozduk mu?
tabii -adam gibi- çalışmaya devam...
seni, yeni, haddini bilmez
bulutlarda gezinmeye çabalayan yönetici
biraz rahat ol ve cesur...
kaçırma gözlerini benden
kızdırma beni...
(Temmuz 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:13 PM
Hakkım Var mı? !
Benim gülmeye hakkım var mı? !
Senin, onun, bunun, cümlenin hakkı var mı? !
Ne kadar? ! ..
O küçücük bakir tinerciler ortalıkta dolaşırlarken
Hasan Ağabey satacağı bir fincan çayın bile hesabını yaparken
ve gözlerini o küçücük umutlarına dikerken...
Mehmet Bebek sokakta toz toprak içinde
bulduğu o tek çomakla otobüsçülük oynarken
babası her akşam eve dört-beş ekmeği yemek ederken
ve daha da garibi
dünyanın başka başka köşelerinde
varlıklarından bihaber olduğumuz
bunlardan da kötü 'milyonlar' varken
lütfen benim yüzümün gülmesini bekleme!
ve bana 'niye asabisin? ' diye sorma!
ve lütfen söyle!
benim gülmeye hakkım var mı? ! ..
(Ocak 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:13 PM
Hakkını Ver!
Neymiş bu “memleket özlemi”? !
neymiş bu kendini aldatış? !
ille benim de uymam lazım yalanlara
kafasını kuma sokmuş
etrafını görmediğine inanan
bu yalancılara
bu kendinden uzaklara? !
Ne olmuş yani İzmir’liysek
Karşıyaka’lıysak?
ne olmuş yani yıllarım orada geçmişse? !
Tamam!
özleriz, gideriz iki yılda bir;
görürüz sokakları
eklenen yeşilleri
denize doğru genişletilen sahil şeritlerini,
gideririz özlemimizi.
vapurumuza da bineriz
demli çaylarımızı da içeriz
cehennem sıcağında koşmak zorunda da kalırız,
hepsini yaparız ama
İstanbul’da yaşıyorsak
oradan ekmek yiyorsak
oranın da hakkını veririz!
lekelemeyiz adını
yaka silkmeyiz İzmir’lilerle konuşurken!
hatta biraz da göğüslerimiz kabarır
kalabalık, paradokslarla dolu
her türü barındıran o şehirde yaşıyoruz diye.
madem orada yaşıyoruz artık
sızlanıp durmayız kalabalığından
kaosundan, yan kesicisinden, yalayıcısından!
herşeyiyle bünyemize dahil ederiz
ve ona göre konuşuruz ağır-ağır...
o kadar da dönek değiliz yani!
hem yalan da değil;
”Koskoca İstanbul” bu!
hak etmek lazım onu
uyum sağlamak herkesin harcı değil
biliriz.
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:14 PM
Hakkını Veremiyorlar
Yapamıyorlar kardeşim!
mesleklerinin hakkını veremiyorlar!
Kalemini tutan
hele düzenli 'haber' yazmak için tutan
ya iyi tutsun
sıkıca kavrasın doğru dil yapısıyla,
ya da kırsın kalemi
kalksın gitsin
tezgah açsın, aynı yayınlardan satsın
ama elini sayfalara sürmesin.
tabii ki hepsi değil ama
yapamıyorlar kardeşim
yapamıyorlar!
Vallahi de artık hakkını veremiyorlar
çünkü bilmiyorlar
doğru dürüst öğrenmediler
sadece onun-bunun etekleri altından
iş yerlerine sızdılar
biraz yüzlerini alıştırdılar
ve ahkam kesmeye başladılar!
işlerinin ehli de değiller
bu yüzden işte
yapamıyorlar!
bozuk yoğurdu alınca marketten
gidip hakkını talep ediyor vatandaş.
suçlusu da suçunu üstleniyor
yenisi veriliyor.
peki bozuk imla ile
hergün düzenli karşılaşan okuyucu ne yapsın?
tek ayak üstünde mi bekletilsin 'düzenli imla suçluları'? !
yok kardeşim yok
ne desek boş, kolay düzelmez
malum etek altı meselesi! ..
yapamıyorlar...
İşlerinin hakkını veremiyorlar
o kadar!
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:14 PM
Haksız Sünepeler
Haksızlığa uğratıp sizi, ya da
bir haddini bilmezlik yapıp ustaca,
sünepeler gibi sessizleşir
haberi teberi keser
kış uykusuna yatar bazıları.
olayın üzerine uzunca geçen zamandan sonra
ilk saldırının sizden gelmesini beklerler ki
sessiz-masum görünümdeyken
haksızca tecavüze uğramış gibi görünüp
aklansınlar! ..
hiç şüpheniz olmasın ki
bunu yerseniz
bir sonrakinde çok daha haddini bilmez
çok daha haksızca saldıracaklardır!
korkun böylelerinden korkun!
delikanlılıktan eser olmayan,
politik, kocakarı-gay tavırlarıyla
2 dakikada satıldığınızın belgesidir sessizlikleri!
sakın kanmayın
tuzaklara gelmeyin!
en önemlisi;
delikanlı-dürüst ruhunuzla sakın tahrik olmayın!
bırakın ortalık süt liman kalsın soysuzca...
bekleyin;
öyle fırsatlar olacak ki gülmeniz için!
öyle bir eteklerinize yapışacaklar ki yavşaklar gibi
siz bile şaşacaksınız!
ve bunu kimseden gizleyemeyecekler!
boşuna dememişler
söz gümüşse, sükut altın...
işte bu hale çevirin onların yaptıkları haksızlıklardan sonra
sünepece sessizleşmelerini ve
siz kazançlı çıkın
politik, kocakarı-gaylere karşı...
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:14 PM
Hala Yapmadınız değil mi?
Belli zaten belli…
kararan gökyüzünden
artan fırtınalardan
çalkalanan çamurlanmış denizlerden
şehirlerin üzerlerine günden güne çöken
o kara mı kara atmosferden belli...
her sabah yeni bir ölüme uyanan zavallı bedenlerden belli.
ruhlar zaten gitmiş, onlara sözüm yok! ..
Hala gündelik amaçlarınızdan günde bir kere de olsa kopup
onları hiçe sayıp, ellerinizi birbirine sevgiyle kavuşturup
olduğunuz yerde sıfırlanıp
varolduğunuza şükretmediniz değil mi?
belli zaten belli
devam edin! ..
belki şarkılarda mırıldandığınız,
usuldendir diye
haberlerde binlerce kere okuduğunuz
dernek dernek düğümlediğiniz
o sözde mutluluk ve barış çağrıları
birgün fayda eder!
devam edin! ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:14 PM
Halk Otobüsünde Dehşet!
Bir Halk Otobüsünde
muavinle yolcular arasında tartışma çıkmış
herif sopayla 50 yolcunun üzerine yürümüş!
eşşek şoför de
yolcuların israrına rağmen kapıları kapatmış
otobüsü hızla sürmeye başlamış! ?
ah be yolcular!
or’da o pezevenk muavin bozmasına
5 taneniz dalmayı bilemedi mi kafa-kol-tekme! ?
4 taneniz de bilemedi mi
o pezevenk şoförün elini, kolunu bağlamaya? !
bir taneniz bile mi sinirlenip ayağa kalkmadı? !
ve diğerleri
evet diğerleri sinirlerini bu kadar mı aldırmışlar! ?
O durumda Polis mi beklenir be efendiler!
dalsaydınız şu iki pezevenge dümdüz
el-kol-kafa ayırt etmeden
bakın bakalım
bu tarz magandalıklara meydan kalıyor mu bir daha? !
ah be yolcular!
ayıp ettiniz
elinize geçmiş fırsatı fırlatıp attınız!
Ne oldu şimdi? !
polis o iki pezevengi göz altına aldı.
Eh hadi hayırlısı
ülkede eli kanlı katiller dışarıda dolaşırken
kimin gücü yeter
şu bizim pezevenkleri içeride tutmaya!
dümdüz dalacaktınız kafa, kol, tekme
ah be yolcular! ..
(Şubat 2006
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:14 PM
Halka Arz Oldu! ?
Gün içinde zaman zaman mailler gelir
'X Firma Halka Arz Oldu'...
Yahu ben aha 37'lik bir genç olmuşum
bu kadar yılda bana -arz olunan- bir şey olmadı?
ya da belki sürekli -arz olunuyor- da
ben mi fark etmiyorum? !
Karnım şişmiyor
dudaklarım ballanmıyor
nefesim ısınmıyor
ama bir şeyler -arz olunuyor-!
Ya da ben 'halk' mı değilim acaba da
bana -arz olunmuyor-? !
O maillere bir kez bakarım
geçer giderim
ama bazen de engel olamam
dudaklarım arasından kısık bir sesle
dökülen küfürlere!
'X Firma Halka Arz Oldu' olmasına da
'bize giren-çıkan ne kardeşim? ! ' diye...
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Hamur Pençelerden Bal
O hamur tenli,
aşırı hatasız bir dinamizmde,
ve uçlarında koyu kırmızı alevlerle son bulan
elleri gördüğümde
hiçbir şey düşünemedim! ?
Bir iş servis aracındaydım.
dayanamadım
ikide bir bakıp-bakıp
günümü o inanılmaz pençelerle aydım.
elimde okunmayı bekleyen Diablo 2 halen 16. sayfada
üzgün üzgün bana bakıyordu
ihmale uğramanın ve
kadın pençelerine kurban verilmenin ezikliğiyle...
hayallere daldım peşpeşe;
kimi anlatılabilir
kimi anlatılmaz! ..
ama en son hatırladığım;
o hatasız hamur pençelerin üzerine bal döküp
ekmeksiz-çaysız yaladığımdı.
bunlar öyle böyle değil ama
çok hatasız hamur pençelerdi!
ve o an düşündüğüm öldürücü hayali
onların üzerinden gerçekleştirememenin ezikliği bile
bir köle için sonraya,
o eşsiz yalnızlık anlarına büyük yatırımdı!
Bu yatırımımın faizle gelişip bana dönecek bütün karları
sadece o hamur pençelere hediyedir
tarafımdan...
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Hangisi Daha Çekici?
Çekici kadının çok geyiği yapılır
erkeklerle kuşatılmış rakılı-içkili ortamlarda,
kokteyllerde ayakta dikilmelerde,
hatta iş toplantılarının ara saplama espirilerinde...
Kimi, doğal sever kadını
hiç makyaj istemez.
Kendi güzel olsun
esas güzellik odur
“yiyorsa! ” der.
Kimi, allı-pullu, bakımlı
manikürlü-pedikürlü,
yüzü makyajlı, saçları yapılı sever
o haliyle seksi bulur kadını...
Ben de düşerim bu ikileme bazen.
dalar, önüme bakar, düşünürüm.
Evet, Allah vergisi değil belki ama
öpülesi, koklanası
tokat-tokat dayaklarda tadılası güzellikte bir el
değse ellerinize
bir de üstüne o biçim bakımlı, koyu kırmızı ojeli olsa! ?
ve o dayanılmaz hamur ten üzerine
bırak tokat tokat dayak yemeyi
uğrunda yerlerde
toz-toprak sürünmez mi insan? ! ..
veya konuşurkenki o dayanılmaz dudaklar uzanıyorken
seni, o kıpkırmızılardan bolca iz bırakarak
öpmek üzere;
sırf o an için bile
her türlü bulaşıcı hastalığı göze alıp
ertesi gün yatak-döşek yatmayı bile göze almaz mı insan? ! ..
Sonu mu var yani çekiciliğin?
bugün sıfır arabalar bile makyaja alınıp
modifiye ediliyorken;
allı-pullu modifiye kadın olmuş karşındaki
fena mı? ..
Kaldı ki anlamaz insan çoğu kez
en tipsiz kadın bile boyanınca nasıl da alımlı olur!
O ayaküstü geyiklerde
makyakjsızlığı destekleyenlerin bile
şöyle baştan aşağı modifiyeli bir kadın karşısında
elinin-ayağının, sesinin
nasıl titreyip, nabzının fırlayacağını
adım gibi bilirim! ..
Peki
hangisi çekici? ..
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Hangisi Doğru Koşu?
Bazı sabahlar 20 dakika boyunca
hayaller kurarak
teptiğim yolları bile anlamadan...
bazı sabahlar dakikası dakikasına
kafada hiçbir hayal olmadan
gayet fiziksel bir tutum ve beklenti içinde
bütün parkuru kıtır kıtır yediğimin farkında koşmak...
hangisi doğru gerçek sportmen için desem...
ilki bir çırpıda bitirtiyor koşuyu insana.
ama ikincisinde;
acısıyla, tatlısıyla herşeyin farkında
zemini ayaklarıyla zorlukla ittirdiğini
kaç gram terlediğini
nefesinin nerelerde zorlandığını bilerek
tamamen dünayada, burada...
belki koşunun o sade, dürüst kokusunu
hayallere meze etmemek lazım?
belki de bazen bu yola başvurmak iyidir?
fizikselliğin düzlüğünde bazen ıkınmaktansa
bir çırpıda koşuyu hayallerle karışık bitirmek bazen karlıdır? ..
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Hanımlık-Beylik Mertebesi
Paran bol
popon rahat ve yüksekte olunca
koltuğun da geniş ve kallavi;
nasıl da hemen hanımlık-beylik mertebesine oturturlar
nasıl da bütün kudretlerin merkezinde görürler adamı!
Önceden adam yerine koymasalar da
nasıl da değişiverir esen hakim rüzgarların yönü
ve kıble bile sanki sana doğru döner onlar için.
paran bol
popon rahat ve yüksekte olunca;
o eskiden sana bakan alaycı gülüşler
nasıl da zaruri bir korku ile fetholunur! ?
ve nasıl yalanlarlar
istikrarsız rüzgarlarda savrulan
çalkantılı deniz benliklerini! ? ..
boşver sen yine de
aç ellerini yukarı;
artsın nasibin, ekmeğin
daha da sıcak olsun ocağın
genişlesin mekanın.
popon rahat ve yüksekte olsun.
kaç yıllık ömür ki bu?
keyfine bak bir yandan;
ister bey, ister kral ilan etsinler
yanına kar kalsın.
yeter ki, kendini ve geçmişini yalanlama.
(Eylül 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Hap Alımı Durduruldu
Tedavi geçici olarak bitti
hap alımı durduruldu.
2.5 ay süre sona erdi.
İyi oldu gibi, ama emin değilim? ..
ne kadar dinginim
ne kadar sakin, sessiz...
ruhum ikna oldu mu
bu pislik gezegende
mülayimce, insan gibi yaşanacağına
bilemiyorum? ..
Bakalım
ilerideki günler gösterecek;
sokaklarda
kaldırımlarda
caddelerde
kokuşmuş, ama bir o kadar şık plazalarımızda
koluma sürtenlerin
ve gözlerime, öküz gibi
2 saniyeden fazla dik bakanların üzerine
çullanma ve dümdüz dalma isteğimin
hala olup olmadığını!
İlk çakışmalar başlasın hele
adına insan denen yaratıklarla
o zaman anlayacağım
ne kadar dinginim
ne kadar sakin, sessiz...
o zaman anlayacağım
hap alımı sonuç verdimi.
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:17 PM
Haplı Tatil
Kolay değil tatil dediğin
hapsız geçmez adrenaline alışmış tutkunlar için!
teskin edilmek lazım antidepresanların en krallarıyla.
dingin kalmak lazım kontrolü elden alan unsurlara karşı.
zamanın hızlı akışına uymayan, geride kalan
miskin uykularla açılışı yapılan günü
omuzlarda taşımak bütün ağırlığıyla...
uzun ve yayık bir kahvaltı,
yavaş yavaş sesini arka plandan yükselten kadın,
çocuk, temizlikçi, bakıcı...
ülkenin fena gidişatıyla ilgili okuyamadığın o köşe yazısı
bakarken satırlardan gözlerine
ve seninle dalga geçerek “gördün mü şimdi hayatı? ! ” derken
o “gazete” denen kağıt parçası bile güler haline! ..
ülkenin durumu bile seninkinden kolay görünür;
en azından ülkenin intihar tehlikesi yoktur!
zor ama çok zevkli gelen mesleğinde saatler geçirmek
ne kadar da ilaçmış şu deli gönlüme dersin o an...
o iş tartışmaları, çekilmez geyikler, kibirli, havalı plaza kadınları
hepsi ne hoş görünür gözüne...
bütün bunlardan uzakta, çölde susuz ilerlemek
günün ters yüklerini aşağı çekmeye çabalamak
yayılmak da yayılmak başkalarının işi;
adrenaline alışmış tutkunların değil...
kolay değil tatil dediğin
antidepresanın kudretini yiyeyim!
'hapçı' mı diyorlar? desinler!
ne fark eder?
dayan sen dayan!
tatil de gelir geçer
tıpkı hayatın birgün gibi gelip geçmesi
seni ölüme taşıması gibi...
yayık ayranı gibi köşesinde oturmak zorunda kalan
adrenaline alışmış tutkunlara selam olsun.
(Ekim 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:18 PM
Hapsolmuş Sıcacık Gözyaşları
Bugün oturmuş
yalnızlık içinde duamı ederken
gözlerim kapalı;
ilk sırada kızımı andım
herşeyimden önce onu korumasını Yaratan'ın
istedim.
o sırada ona olan o tarifsiz sevgimden,
'o mucize' karşısında ellerim titreye titreye
sevgisine boynumu bükmekten
o küçücük şeyin varlığının devamına
teslim olmaktan başka birşey gelmemesinden elimden
gözlerim yaşlarla dolmuş...
akmadı bir damla bile yanaklarıma;
içeride tuttum sıcacık
ve tadına vardım
kızım için,
'o mucize' için dökemediğim gözyaşlarımın.
sıcacık...
herhalde Yaratan'ın insana en büyük hediyesi buydu.
yaşayan mucize için hapsolmuş sıcacık gözyaşları...
tam o sırada aklıma annem ve babam geldi!
onları bu zincirleme reaksiyon içinde
yeniden,
en baştan,
terskepçe sevdim!
beni nasıl sevdiklerini
sanırım daha iyi anladım.
neden benim üzerime o kadar titrediklerini...
neden beni her hafta
ikide bir aradıklarını...
iyi ki bu duayı ederken aklıma kızım geldi.
(Aralık 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:18 PM
Hastaneler de Hasta
Yer; Türkiye...
Zaman; 2007...
Duydunuz mu efendim?
Hastanelerimiz ağır hasta! ..
Şaşırdınız mı peki?
Yoooo
Neden ki? ..
Yolların altyapıları hasta,
parke taşları,
trafikteki herkes,
işyerlerindeki elemanlar
müdürler, genel müdürler hasta,
birbirini çekenler-çekemeyenler hasta da;
hastanelere mi kaldı şaşkınlığınız? !
bakın
öğrendik işte haberlerden bu sabah...
Mikroptan, bakteriden geçilmiyormuş çoğu! ..
Oh maşallah! ..
Vur gitsin yani ha bu insanlara? ..
Daha durun daha durun!
Aslında hepsinin öncesinde,
bütün bu temel,
bütün bu dayanak,
beyinler, genler, ruhlar hasta deyince
günün birinde bir tanesi;
ona da şaşıracak mısınız? !
(Aralık 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hatalıysam; Bıdı Bıdı Bıdı
Hatalıysam
0212. 289 41..
Hatalıysam
0216. 3.. 16.0
Hatalıysam
0..2. 336 40.5
Hangi ortamda
hangi şartlarda
hangi kontrol altında
neyin denetiminin,
neyin dürüstlüğünün peşindeyiz kardeşim? !
Her taşıt sürücüsü, maaşlı şoförü-möförü
ve davarı, magandası
herkesin gözleri önünde
şikayet numaralarını traşlamış!
Hangi ortamda
hangi şartlarda ve denetimde
kimi kime şikayet edelim kardeşim? !
Şikayet ettiğimiz mevkiinin dürüstlüğüne
nasıl güvenelim? !
Trafikteki yüzlerce davarı, ayıyı bile
kontrolleri altına alamazken mevkiiler,
sahipler, patronlar
zavallı ülkemin zengin topraklarında durum nedir,
neler döner
düşünemiyorum bile! ..
(Ekim 2007)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hatasız Topuklar
Yazın cehennem sıcağında, o otobüste
serinlemek için ayakkabısından yarım kurtulan
o hatasız topuğu gördüm ya;
artık günümün adrenalini hepten yüksek gider!
dokunsam dokunamam
bir şey desem diyemem
kimdir, nedir, nasıl biridir bilemem.
derdimin tek kelimesini anlatamam.
önümde kapı mı açılır, yüzüme demir kapı mı çarpar?
hiçbirini yapamasam da, o kadar heyecanlı ki! ..
ben alırım alacağımı
benlik bu, hayal gücü ile işler
fişini çekemezsin ki? !
geçer dalgasını kendi bildiğince...
yol boyunca geçtim dalgamı
besledim ruhumun karanlık köşelerini!
ama mert çocuğum;
teşekkürümü o bilmese de
topuk sahibine yolladım kafadan!
hisseder, hissetmez
anlar, gülümser veya azarlar
onun sorunu...
serinletmek için çıkardı o topuğu belli
kız masum, ama iflah olmam ki ben
kendimi bildim bileli tersini anlarım!
çünkü fena halde
o topukların müptelasıyım! ..
yazın cehennem sıcağında
herkes iş yerine varmanın derdinde
bense dikmişim gözlerimi yandan yandan.
kahretsin, yol bitecek birazdan
topuklara veda
yeni güne merhaba.
aklım yine herzamanki gibi bir umut
bir sonraki sabahta...
(Ağustos 2006)
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hatırla
Bağlanmışsın ince bir halatla şimdi kıyıya;
ne zamandan beri, bilmem.
gömülüp, öylece salına salına beklediğin
denizin suları sakin...
tek hareket hafifçe dalgalanan sudaki aksin...
belki bu süre içinde o bile yetti sana
belki gönlün bu kadar da zengin? ..
Bağlanmışsın ince bir halatla şimdi kıyıya;
farkında mısın
hala boyan temiz, ahşabın eskimemiş
ve hala dimdik suyun üstünde ayaktasın! ?
belki bir rehavetteydin
hayat yormuştu;
dinlenmedeydin.
sular, rüzgarlar seni dinledi
sana uydu,
pek de dokunmadı insan eli sana bir süre
açılmak için tekrar engin sulara...
bu da lazım...
dert etme.
öyle bir neden belirir ki ufukta;
haladını toparlayıp da
motorunun, yağının bakımını bir acele tamamlayıp
dar atarsın kendini tekrar enginlere!
bağlanmışsın ince bir halatla şimdi kıyıya;
ne zamandan beri, bilmem ama
bu halinle de güzelsin.
sonrası ne olur
ne zaman açılırsın
ne zaman motorunun sesleri boğazı doldurur bilmem...
yeter ki
hala boyalarının eskisinden de canlı
ahşabının da daha değerli olduğunu hatırla.
(Kasım 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hatırlar mısın?
Hatırlar mısın canım
ilk şiirlerimi sana yazmıştım?
Bir dosya dolusu birikmişti.
hala saklarsın...
Sonra bir geceyarısı
İzmir-Karşıyaka Çamlık'taki
ana-evimin balkonunda
Ay'a vurulmuştum sapsarı.
peşpeşe şiirler hediye etmiştim ona
'bir gecelik aşk' gibi...
en sonunda
ne olduysa bana
'Herşeyin Sahibi'ne yöneltmiştim bakışlarımı.
işte o, herşeyimden soyunduğum an! ..
O'na yazdığım şiirler...
daha sonraları
yazmayı da bırakmıştım.
sadece söyleşir olmuştum
beni 'yalnız sandıkları' o anlarda büyüklerimin...
O, ta en baştan
seni bana hediye etmişti -en önemlisi-...
hatırlar mısın canım
bu bina senin üzerine kurulmuştu?
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hava Yastıklı Dişfırçası
Duydunuz mu? -Duydunuz mu? !
Ben, çift bıçaklıdan başlayıp
üç bıçaklısına
oradan da dört bıçaklısına geçip
en son da “titreşimli traş bıçağı”yla cebelleşirken
arkamı bir döndüm;
diş fırçasının da hava yastıklısı çıkmaz mı? !
Eee? ne yapsak bu durumda acaba?
Titreşimli traş bıçağıyla traş olmayı bırakıp
bilumum titreşim gerektiren güdülerimizi karşılayacakken
acaba bir manevra daha yaparak
doğru dürüst diş fırçalamayı da bırakıp
hava yastıklı diş fırçasıyla
deniz turlarına mı başlasak?
hem belki para da kazanırız ha?
fena mı? !
vay aklını yediminin insanoğlu!
ne keşifler yapıyor ne keşifler maaşallah!
(Ağustos 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Havana Purosu Cebimde
Onu-bunu bilmem de
İstanbul'da hava serin bugün
ama şerbet gibi maaşallah...
Kahverengi gömleğimin tam kalbimin üstündeki cebinde
kısa-kalın bir 'Havana Purosu'
gün boyu vücut ısımla yoğrulup
belki hafif nemlenip
benimle birlikte 'plaza havası' soluyup
akşam -çatır çatır- yakılmayı bekliyor!
Puro ne uzun ne kısa...
çok ayarında...
ağız kısmına doğru incelen bir koniklik.
tamamı yaprak sarım
daha ne olsun? !
'Fatoş Kadın' çatlamasın ama
gün boyu Puro'ya ben keyif veriyorum
sonra da o bana verecek!
ha bu arada;
puroyu bana veren Kadir'e de selam olsun!
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hay Şu Politik Oyunlar!
Hay şu, insanlar arasında
-hatta hiç utandaman-
aileler arasında bile boy göstermeye cüret eden
çirkin, iğrenç, pis kokular salan
kokuşmuş, adiliyetsiz, imansız “politik oyunlar”! ..
sizi de, sizlere minnet edeni de, sizi oynayanı da
en uygun şekilde, hatta uygunsuz şekilde s...!
biz de bulaştık bu bataklığa bir zamanlar.
ama öyle zor ki şartları
ve öyle de ‘özel’ ki;
onlar gibi olmayanlar,
sakinler, emekçiler, zararsızlar, imanlılar, adiller
hokkabaza dönerler.
çamurların içinde kalmış kuşlar gibi
dikkat çekerler.
kaymayı bilmeyenlerin paten takmaları gibi ayaklarına
bir o yana, bir bu yana kayarlar da
“imansızlar” da zevkle seyre dalarlar!
hele bir de el uzatmaya kalktılar mı oyunlarına;
kendileri gibi oynamıyorlar ya,
bir tokat ondan, bir tokat bundan
kendi doğrularını bile şaşırır
”suçlu” olurlar!
anlamadıkları şekilde damgalanırlar
utanca itilirler el birliğiyle! ..
bir varoluş biçimi bu
yalancı bir yaşam sanatı, kahretsin!
girsen bir türlü, girmesen bir türlü...
istesen de artık dahil olamazsın
seçimini yapmışsın ki bunları okudun, anladın.
çaren kalmadı senin de yazıp-çizmekten ve
dizelerde, satırlarda umut aramaktan başka! ..
ama en azından seni anlayanlarla birlikte;
” sizi de, sizlere minnet edeni de, sizi oynayanı da
en uygun şekilde, hatta uygunsuz şekilde s...! ” diye
önünde duran boş uzaya haykırabilirsin! ..
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:19 PM
Hayalini Kuramazdım
Dün akşam eve döndüğümde
senden sonra
ama 'senli',
hayallere daldım utanmazca
ağza alınmayacak...
daha ne kadar biliyordum seni
huylarını?
olsun!
yaptım işte ne gerekiyorsa!
gerçeğe uzanan kolu olmasa
hayalini de kuramazdım, biliyorum.
onun için dün akşam eve döndüğümde
senden sonra
pek bir 'senli'
hayallere daldım
pek bir utanmaz
pek bir ağza alınmayacak
pek yüz kızartan! ..
tadın da ne kadar güzeldi! ?
daha ne kadar biliyordum seni
huylarını?
bilemem ama
gerçeğe uzanan kolu olmasa
hayalini de kuramazdım.
(Şubat 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:20 PM
Hayalleri Ertelemek
Tam “hayallerimi yazacağım bu sefer” diyorum şiirlerimde
öyle birşeyler yaşıyorum veya görüyorum ki;
yine, gerçeğin o, bazen leş kokan
bazense insanı duvarlara tırmandıran cazibesine kapılıyorum.
yine etrafında fır dönüyorum
tamamen bana ait bir dansla
ateşin etrafında...
ve döne döne kızaran o geyik etine doyamıyorum!
Tam “hayallerimi yazacağım bu sefer” diyorum şiirlerimde,
herkese o ortadaki kızarmış geyikten
parça parça ikram ederken buluyorum kendimi.
ve böyle sürüp, gidiyor bu şölen
bu meşk, bu sarhoşluk...
hayalleri yine ‘bir sonraki şiire’ erteliyorum.
(Haziran 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:20 PM
Hayat dediğin
Nedir ki yani 'hayat' dediğin? ..
nereye kadardır mutluluk, tatminler,
ve amaçların gerçekleşmesi neye göre? ! ..
Bakmam bir yerden sonra kim olduğuma,
bana ne yapacağına,
ne düşüneceklerine.
Çözülürüm bağlarımdan,
yaparım görevimi hedef 12'de.
Düşünmem riskleri
nedir ki 'can' dediğin? ..
Giderim üstüne hedeflerin
yeminlerimin...
Korkarsın o noktada benden
yüzler değişir, tanıyamazsın.
Büyük amaçlar karşısında
ucuzdur benim hayatım.
Mutluluk, arzular, amaçlar
nereye kadar?
Vururum hedeflerimi 12'den
teslim ederim amacımı,
benliğimi, hayatımı.
Gerekirse tek kurşunla kafama
veda ederim arslanlar gibi!
'hayat' dediğin nedir ki? ..
(Mart 2008)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:20 PM
Hayat Sanatı dedikleri
Her sabah
o en alışılmış
en bilinen
en 'orman kanunu' şekilde
otobanda
'davar sürüsü trafiğin' içinde
sağ şeritte, sol şeritte
hatta şeritlerarası ihlallerle
‘boş olan’ yerleri diğerlerinden önce kapıp
doldurmaktan
ve o geçici, aptalca zafer sırıtmalarını
suratlarda taşımaktan
daha fazla şey ima etmeli
“hayat sanatı” dedikleri...
(Mayıs 2005)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:20 PM
Hayatı Dinlemek
Hayat söyler, biz yazarız.
Kaleme alınca, kulaklara hoş gelir
en sıradan şey bile...
Kimi zaman
herkesin başından geçtiği halde
çoğu yaşayanın dikkatini çekmez,
yürür geçer
kaldırım taşlarının aralarındaki gölgelerin üzerinden.
ve duymaz bile
o eski taş duvardaki asimetrik taşların
birbirlerine fısıltılarını.
ama karşısında gördü mü insan
dizelerle, kıtalarla kuşanmış halini;
'en basit şey' bile şahlanır
kükrer varlığının önünde yaratılmışlığın gururuyla
ve insanın
o muhteşem 'deva' karşısında
saygıyla eğilesi gelir!
diyecek sözü kalmaz
sadece teşekkür eder yaratıcısına.
halbuki en baştan beri tek farkı 'şair'in
hayatı dinlemektir.
Hayat söyler, biz yazarız.
(Mayıs 2006)
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
08-27-2008, 12:21 PM
Hayatın Devamını İstemek
Önemi yoktur pek de
hayatlarının devamını isteyip istememelerinin
Kader Kurbanlarının.
Sefiller gibi de yaşarlar,
krallar gibi de...
Sonunda da ölürler giderler
şaşaalı törenlerle de gömülürler,
tek bir insan tarafından hatırlanmadan da...
Sürekli nihai kaderinin örgüsündedir Bilge.
ve hayatının devamını isteyip istememesi
gayet önemlidir,
belirleyicidir.
Çünkü her zaman
kendi kaderinin planlayıcısıdır Bilge.
(Aralık 2007)
Ömer Dalman
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.