Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Safet Kuramaz


Sayfa : [1] 2 3

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:49 PM
17 Ağustos Depremi...

Milyonlarca insan gecenin derinliğinde,
Derin, derin uyurken depremle:
Duvardan, duvara yerden yukarıya fırladı!
Kimi o anda, kimi saatler sonra öldü
Kimi de inatla yaşadı…

Korkunç bir manzaraydı, yaşamakta inat edene
Sahibim denilen her şeyi bir anda yok olmuştu, çünkü.
Dışarısı yağmurlu, rüzgarlı ve soğuktu
Sığınacak ne bir yer vardı nede parası.
Ölmekten beter olmuştu,
Şanslı depremzede!

Sonra gelen Kızılayın çadırı, artçı şoktu…
Onu bulan şanslı, içine oturmaktan başka yoktu yolu.
Kimse görmüyordu onları çaresizlik dolu,
Oturulan yer sanki, büyükçe buzdolabıydı.
Kuruldu binlercesi,
Naylonkent oldu bilmecesi,
Ne vardı yokuşu ne sobası, nede tenceresi!
Yakıyordu onları, düşünmeyenlerin çırası…

Ölenler kurtuldu belki,
Kalanlar öldü, öldü dirildi
Her an sanki!
Nelere hazırlıksız, ne gaflet
Ne acıydı, depremin faturası!

Naylonkent insanı yaşamak için hala… direniyor
Yeni depremleri görebilmek için belkide!
Acı içlerinde, özlem duyuyorlar geçmişlerine,
Fırsatçı insanlar aç kurt gibi tetikte,
Onlar garip, herkes sömürüyor.

Söz zaten dudaklarımızda milletçe, yaşamamakta…
İşlenmiş, her mevsimde yeniden toprakta.
Sancısı yaşayanda,
Seyreden öğüt vermeye hala… devam etmekte!

Ne düzelen var nede düzelten,
Asrılarca yaşar çilekeş toplum, sürüngen…
Ağıtlar dinmez bir türlü, dizleri döven!
Osmanlı tebası gibi kul olmaya razı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:49 PM
1980 Öncesi Manzaraları....

Ana fartalar caddesinden aşağı doğru inerken,
Silah sesleri geliyordu, içimi ürperten...
Korkuyla insanlar dükkanlara giriyorlardı,
Girdim birine tereddüt etmeden!

Meğer büyük bir çarpışma varmış militanlar arasında,
Sol desen sağ desen kabın yarısı dolmaz davalarında...
Cebini dolduranlar lüks içinde yaşarken,
Pisi pisine ölüyordu, yaralanıyordu, hapse atılıyordu
Körpecik gençler...

Her sokağın içinde hakim-gizli bekçiler soluyordu!
Küçük çocuklar ilk önce kavgaya zorluyordu,
Sataşma olursa yandaşları etrafına doluşuyordu!
Yada genç kızlara laf dokununca açılıyordu,
Namus hatırına zorla militanlık yolu...

Ertesi gün gazetede okumuştum yaşadıklarımı,
Üç genç ölmüş, yaralananlar cabası...
Ürperdim bir an... Ya gelseydi kurşun bedenime,
Ölecektim belki de!

Her gün buna benzer onlarca manzara,
Yer alırdı boy, boy gazete sayfalarında...
Birde bulmaca çekilişinden kazanmaca!
Evine kadar...

Seksen öncesi tarih oldu!
Kimileri hapiste aklandı,
Kimileri yurt dışına kaçtı,
Yarayı yine gariban aldı...
Fakir fukaralar mezar aşındırdı,
Vaatler uçtu uzaya...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:49 PM
23 Nisan-Bende Çocuğum Bugün...

Bugünde bayrammış: yirmi üç nisan,
Çocuğum neşelen, oyna-oyalan...

Çikolata, şeker, elinde balon,
Ye patlamış mısır, içerken falan...

Afrika’da açlık, yitirmiş umut!
Filistin’de çocuk ölürmüş unut...

Koş, oyna keyfince müsait salon!
Kirlensin, yırtılsın varsın pantolon!

İnternette varsın azsın ticaret,
Oyuncaklar oyna, olma esaret!

Seni geliştirsin oyunun adı,
Çoğalsın becerin, doyursun tadı!

Anneni-babanı sonsuz kere sev,
Yutmasın senide sokaklarda dev!

Sakın israf etme oyuncağından,
Paylaşmayı öğren salıncağından!

Taşları üst üste diz, top at üstüne!
Yahut bir çukur kaz, misket it gözüne!

Gözünü kapat ki, saklansınlar say
Görünce hızlı koş ki, eli ilk koy!

Gözlerini kapat körebe oyna,
Arkadaşını ara-bul, hemen cayma!

Ye pamuk şekeri, olsun kir kalan!
Uçurt uçurtmayı gerisi yalan...

Sokak çocukları toplum kurbanı,
Onlarda sevinsin paylaş urbanı...

Hayal etme bugün, sadece yaşa...
Ne bulursan giy ki, hisset bey-paşa!

Hasan Hüseyin’in ruhundan coşku,
Can resulü kokla gönlünde tutku!

Hoş armağan sana, ne güzel miras!
Atandan yadigar, sevgidir esas...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Ab’u Hayat...

Tamtam sesinde ilkel ayin,
Kovboy ucube, sanat hain!
Hayat sunan doğa ve yeşil...
Güç bilir yasa, aslana in!

Her canlı büyüdükçe azalır,
Azaldıkça güçle sarılır...
İnsan aklıyla hem ayrılır,
Hemde varlık aynası kefil...

Yerçekimi dünyaya şaldır,
Baş ve son bir, zamanda yoldur!
Doğum ve ölüm aynı haldir,
İman ve hayır huyda şekil...

Görev her canda, Hakk'a secde!
Halık’ına kul gözü ahirde...
Açılır surla müphem perde,
Teslim bir yürek, aşka ehil...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Acı...

Ne kadar istemesek de her ah da,
Onsuz yapamadığımız istisna bir yerdir acı yar,
Beden ve ruhumuzda...

Meselâ acı yemeden duramayız,
Meselâ biri bize acı çektirdiğinde onunla uyanırız her sabahta...
Tanışırız onunla,
Olgunlukta,
Ve refahta...
Adeta onu, her an ararız...

Acı, aynı zamanda heyecandır...
Yaşam birden canlanır.
Bir hayli meşgul eder,
Ömrümüz tükenir...

Acı çekmek istemiyorum diyenle,
Ben deli değilim lafıyla inleyen,
Arasında bir fark var mıdır?
Bence aynı tabloya girmiş seyirdir!
Çünkü akıllı insan, acıyı-deliliği kabul eder...

Sonuçta en büyük hazlar acıdan sonra yaşanır...doğum gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Acının ettikleri...

Akşam iş dönüşü servisten inince,
Bir serinlik bir sızı girdi içime,
Sol başımda nokta ağrı vurdu dişlerime,
Soğuk soğuk terler tenimde!

Zor attım eve kendimi ağrılarımla,
Hanım yemek hazırlamakta mutfakta,
Oğlum çizgi film izlemekte,
Abdest aldım akşam namazını kıldım!

Hanım Allah razı olsun çay kaynattı,
Sıcacık boğazımdan inerken acı azaldı,
Seslere ışıklara ölüm emri verdim,
Uzandım koltuğa ışınladım maziyi!

Çocukluk yılları emziğimde acı biber,
Ağzımda ateş ağlarken emzik elveda der,
Sonraki yıllar sağ baş parmağımı emer,
Sol elimle de saçlarımı okşar uyurdum!

Genç kız halalarım vardı baba bir anne ayrı,
Eşeğe yüklerdik gübreyi döşerdik tarlayı,
Ders çalışırdım vardı *******i lüks lambası,
Derin derin nefes aldım özlemişim o kokuyu!

Çocukluk gençlik üniversite yılları,
TRT beyliğinden gördüm özel kanalları,
Telefon nerde her evde pullu mektup atılır
“Bak postacı geliyor” la sevinçle alınırdı!

İlk uçağa yirmi üçümde bindim İrlandalıyla,
İstanbul’a uçtum korku acemilik başımda,
O yıl ilk defa denizi gördüm Antalya’da,
Rahmetli annem az daha göndermiyordu korkudan!

Çay içmeye devam ederken acı oldu rahmetli,
Vücudum gevşedi gözlerim hüzünle nemlendi,
Bizim oğlanın uyku vakti geldi meyve yiyor
Mazimin bir dönemi ahla şiirimin içine yerleşti!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Aç Kalbini…

Bedene yansıyan ruh aleminizden,
Şükürle dolu teselli kaleminizden,
İçten bağlanmış Mevlana kaseminizden,
Nasibimi almak isterim...

Her insan kendi içinde kâinat,
İçine sinmiş sırlanmış hayat!
Her günü yeniden yaşar bayat:
Eğer bulamazsa pınarını,
Saf düşünce çınarını...
Yaşam acılaşır, kırılır binlerce kanat!
Güven çadırına alınmadıkça,
Ön yargılar serilir dost sofrasına!
Kahkahalar sahte,
Aslında insan ağlar içten içe…
Böyle nükleer bomba gibi beklemek niye?
Oysa acının ardı açılır sonsuz muta,
Bir adım atma süresi zor gelir nedense!
Hoşgörü yüreğinize işlesin dilerim...

Bedenini göstermek kadar,
Cömertçe aç kalbini etsin firar...
Küçük kıyamet kefene bağlanmış,
Toprak sonsuz yar,
Bekler ederek sabır!
Göz açıp kapayıncaya kadar geçer yıllarım...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Açtın ya Kapını…

Hayatın en umulmaz anında,
Açılır ruhumuz başka dünyaya...
Her ümit bitmiş derken,
Yeni heyecanlar sarar ruh ve beden dilimizi son seferden...
Olmaz dediklerimiz, yerini bırakır künefe tadına,
Yalnızlık ve özlemlerde...

Sırlanmış hayat ağacı hep aynıdır, oysa
Kökü toprağa yayılırken gövdesi gök kubbeye uzanır gider...
Onun farkına da çoğu varmaz Âdem’den beri...
Tarih işte bu yüzden öğrenilmesi gereklidir!
İbretler vardır içinde, yaşamı kolaylaştıran anahtarlar...
Her harabede ihtar,
Her kalıntıda toz duman lüksler,
Her definede çalınan anlar,
Anlar sadece merak düşkünü nefisler!

Sen başka bir kâinatsın,
Ve benim gibi sıradan bir dervişe kapını açtın...
Kızılderili tamtamları,
Düğünlerde davulları,
Arka arkaya atılan havai fişekleri,
Ruh evine giren paylaşım dansı yaşattın!
Huzur kapısından girdi içeri,
Hoş geldin sesleri!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Adalet Terazisi...

Her yaşanan durum kefeye konsa,
Kullar arasında adalet eşit!
Sağlık verilmemiş adam zenginse,
Sağlıklı-parasız fakirde ağıt...

Her kulun sınavı verilmiş başka,
Kaldırılamaz yük yoktur aslında!
Bir an bizde yoksa derttir bakınca,
Adalete isyan, ararız kanıt...

Kiminde boy kısa kiminde uzun,
Kiminde çocuk var kiminde hüzün,
Kiminde marifet kiminde yoksun,
Böyle kıyasla, arama yanıt...

Önemlidir huzur, meta nafile
Heyecan ölmesin, yaşatsın dile!
Allah’a has bir kul, bin şükür ile
Öğrenciyiz her an, geçer not şahit...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:50 PM
Adını Sen Koy...

Hakkını verir betimsiz sevgi,
Sıcaktır kucaklarda...
Yürekten sonsuz ilgi,
Ölmeyen sözdür dudaklarda...

Gidelim başla gezegenlere,
Dans edelim aşkın izinde,
Adını sen koy sevgili
Sakız olmaya razıyım dilinde...

Nefesim ol,
Heyecanımla dol,
Her acı gülünecek kol,
Dansın coşkusu düşmesin, elim belinde...

Gözü kara dalarım denizine,
Sokulurum tenine sessizce,
Mevlama şükür, bitmez eğlence
Amazon olur akarım selinde...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Affet Ya Rab!

Takvim yapraklarında,
Hatırana baktıkça,
Her gülüşün canlanır,
Yaralar oturakta…

Deniz dalgası vurur,
Son yeşil yaprak kurur,
Resmin karşımda durur,
Susturur her solukta!

Ölüme hazır kim var
Dert yükü, acısı kar...
Aşkına kölenim yar,
Sur önüme, dorukta…

Kırış-kırış suratım,
Kaçmış tren, muradım
Bir çift sözün duymadım
Son geldiğin durakta…

Ecelsiz ölünmüyor,
An dertsiz bölünmüyor,
Ruh tensiz görünmüyor,
Affet ya rab kullukta…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ağla ama…

Gül içinden geldiğince kardeşim,
Hatta bir an bile düşünmeden!
Sıkıntın olduğunda sabırdır gülmen,
Huzura erenlerle ol...
Aşkını tazele, Allah ile dol
Gerçek özgürlük olsun taze yol...

Cahillerle olup da sakın ağlama,
Ağlarsan sadece Allah için ağla!
Her şeyin mimarı Allah,
Yaratılana bakarken tefekkürle ağla...
İmanınla yunarsın böylece nur sağanağında,
İçine huzur verir her yeni sabah!

Dolaşırken bedenin Kâbe avlusunda
Dönüşmüşken fırtınaya, kapılsın yağmuruna...
Her yerin ıslanır diye korkmayasın!
Şükür namazı kıl mermer avlusunda,
Bırak kuraklık ölsün göz çukurunda!
Güneş özlemi, varsın olmasın içinde...

Ağla, ama Allah için,
Gül ama felah için!
İkisinin ortasında dur tefekkürle!

Ağla ama yağmur gibi imanla,
Gül ama cennete kavuşur gibi Kur'anla...
Ve sünneti nefsinde,
Yaşa her azanda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ağlamak…

Ağlamak yağmur gibidir:
Az yağdı mı rahmet,
Çok yağdı mı felaket,
Habercisidir...

Sıkıntıyla başlar,
Bulutların dizilmesi gibi.
Bazen simsiyah gölge düşer,
Ağlayamamak ta var, güneşin hapsedilmesi gibi.

Bazen sıcak, gri-boz renkte
Dökülür şimşekle,
Gibi hıçkırıkla...
Toprakta sağanakla,
Ruhta ağlamakla,
Kendini sevdirir!

Sel olmasın yeter ki,
Hasta bırakmasın ahiri,
Her şeyin ortası yani!
Kuruyan doğaya,
Bunalan gönül tarlasına,
Yaşam umudunu vermesini bilir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ağlayamıyorum…

Bazen öyle yaşananlar vardır ki,
Para versen alamazsın, satamazsın…
İnsan ruhuda böyledir kadife benzeri!
Pürüzsüz çam ormanlarında yaşarsın:
Ne zaman onunla nefes alırsın,
Ne zaman yeşiline sarılırsın...
Çiçek rengine sadık, sarhoş eder fıtratı!

Sendeki bana yansıyan aynandan gördüklerim böyle özel!
Tatmadığım incelik,
Bulunmaz Hint kumaşı derler ya, nadide çiçek
Hayallerimde yapar değişiklik…
Yaylada su içer gibi berrak,
Doldurur ruhumu manevi saflık
Ve öylesine özgürlük,
Uçma hissi tadında bırakır!

Aşkın heyecan ağacımda asılı,
Meyveleri bedenime değer, yaşar anı!
Yemeye başladık mı?
Buram, buram tat verir cennet kokusu!

Ah… Ruhun yetmiyor canım,
Sen olmalısın kafesimde bedenimin…
Yıkamadım aramızdaki uzaklığı-Berlin duvarını!

Kırağı düşer yüreğime aralığın üçü...
Üşürüm aslında, ısıtan aşkının düşü!
Gökyüzünde ki bulutlar yaşatır hüznü,
Oda benim gibi özlem tütsülü,
Ağlayamıyor...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ağlıyorum-Şubat…

Sessizim yalnızım fırtınalar esiyor yüreğimde ağlarım...
Beden ölüyor güzellik ölüyor, alışkanlıklar ölüyor neler ölüyor! .
Ömrüm özgürlük emsali yakar avcı ateşi, dillenen kahrı, yanardağımla patlarım…
Anılar ölüyor, dostlar ölüyor, ailem ölüyor, gurbet ölüyor, kefenler soluyor!
Ben yokum, anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum…
Dört duvar acı bombalıyor, özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor!
Ağlıyorum... Mendil teselli ediyor!
Ağlıyorum... Yağmur kıskanıyor!
Ağlıyorum... Amazon taşırıyor!
Ağlıyorum... Sevgisizlik sarsıyor!
Ağlıyorum

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ağlıyorum...

Yağan yağmur damla, damla yüreğime iniyor
İndikçe özlemin diriliyor,
Işığı güneşe benzeyen gözlerini arıyor,
Ağustos böceği olmak istiyorum kollarında!
Sadece eğlenmek,
Sadece şarkı söylemek,
Sadece dans etmek,
İstiyorum aşk dolu sonlarda...

Sonbahar günleri…
Veda eder gibi doğa, ölüme sarılıyor!
Yeşil yaprakta damla,
Kuruluk sararmış komşunda,
O damlayı paylaşmak istese yeşil yaprakta,
Eli kolu bağlanıyor
Bulamıyor bir araç aslında!

İşte sevgili, yüreğimde böyle bir damla var
Var amma,
Sen yaşıyorsun çok uzakta!
Yeşil yaprağın komşusu gibi başladım sararmaya…
Kış yakın, ya bulamazsam karıncayı, seni!
Ağustos böceğinin son günleri şu anlar
Ağlıyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ah Tanısak Bu Sınavı...

Haydin hep birlikte üzülelim,
Kabre uzanıp numaradan ölelim,
Dönmek yok artık dünyaya bilelim,
Yan yana yatıp birbirimize seslenelim...
Konuşmak alışkanlık,
Ne varsa dökelim tanıdık...
Toz toprak kapladık,
Ne duyarız nede duyuluruz debelenelim!

Ne su nede var yiyecek,
Söz verdik ya yüz yok gidecek,
Derken akşam olur korku sinecek,
Üzerimize bir kıl düşse ödler patlayacak!
Çok yüksek beceri yokta çıkacak...
Dil dışarıda ağız uçuklamış,
Simsiyah saçları aklamış,
Kısa sürede mekan haklamış,
Zenginlik beş para etmez ki diklenelim...

Hızır gelmiş “Ne işin var burada? ”
“Erkenden av olmuşsun kuşa kurda”
“Azıcık aklın varken çık, kendini kurtarmaya...”
“Ecel gelmeden kimse gelmez buraya yatmaya! ”
Almış Hızır beni yukarıya,
Şükür secdesi yapmışım uzunca toprağa,
Karar vermişim kemal imanı tanımaya!
Benim gibilerle yarış içinde başlamışım kaçmaya
Felaket bir yerdi nasıl eğlenelim...

Uyuyamadım günlerce,
Yalnız kalamadım, her an yeniden irkildim!
Gerçeği tanıdıkça başka bir kimlikte dirildim!
Kalktı üzerimden ne yükler tonlarca...
Dünya aynıydı ama başka yaşama itildim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ah Unutabilsem…

Misa sallanıyor,
Enkaz altında yüreğim imdat arıyor
Ne güneşine nede doğasına artık sarılıyor…
Ah seni unutabilsem!
Özlemesem...

Yeşeren yapraklarda gülümseme,
Yağmur damlası düşürür tebessümüme,
Martının ak özgürlüğü artık sadece acın…
İnanır mısın sensiz ölümüme!
Ah seni unutabilsem!
Özlemesem...

Gözlerin hapsetti beni gönül aynana nakış nakış
Sevmek böyle işte, bitmiyor desende alış!
Ne bedenimde nede ruhumda kalmadı barış...
Ah seni unutabilsem!
Özlemesem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:51 PM
Ah Yalova…

Sen unutulabilir misin ki...
Sen izlerini deniz suyuma karışmış say!
Her balığın havaya tırmanışı,
Her dalganın sahilde çırpınışı,
Her yakamozun sonsuz çıkışı,
Seni saracak, benden bir parçan kalmış gibi!

Deniz bedenim,
Derinlerde kalan sensiz *******im…
Her harekette senden haber getirir,
Öyle sevinir sevinirim...
Kaf dağını aşar hislerim!

Ah Yalova, depremde gördün
Üzdün, üzdürdün, süründürdün…
Güneşini gizlemişsin,
Neden böyle geç göründün...
Oysa denizim bir kısım karayı yuttu:
İçime bilinmiş tarihini aldırmışsın,
Geride doğmuş, büyümüş, prenses bırakmışsın,
Uzaktan baka, baka körlettin,
Sevgisini özlettin…
Sıcaklığı onda koymuşsun!
Dün ne hoş sözdün,
Bugün boynu bükük bırakmışsın,
Pranga esaretinde, aşk döngüsünden!

Yanında olsaydım,
Dokunsaydım...
Ekim günleri deniz değil,
Yağmur olsaydım!
Her damlasında tenini okşasaydım…

Üşümezdim,
Düşünmezdim,
Geçen anlara
Küsmezdim...

Dudaklarında gülerdim
Ruhumu kumsalında süslerdim!
Dalgalarım vurdukça sahiline...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Ah Yaşlılık…

Aynalar yansıtır kar beyaz sakalı,
Çamur banyosunda makyajı pahalı…
Keli güneş gibi kırıtır havalı,
Zaman tünelinde gezinirce sanki…

Belinde ağrılar ayağı son gazi,
Horca kullanılmış, bir subay gibi Nazi…
Yinede umuttur, hüzündür fantezi!
Kulağında çınlar, gençliktir şok yankı…

İçine bir girsen hazan yağmurları,
Dışını bir görsen çifte at mahmurları,
Alaycı bakışlar, oynar su samurları!
Oynatmak ne mümkün taşıdığı tankı…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Aheste...

Ağızdan giren her haram,
Hastalığa davettir hemen!
Bu yüzden seçmeden yemen,
Bedeli çıkar aheste…

İçkidir pek keyif verir,
Ne çok hücreyi öldürür!
Sigara ciğer deldirir,
Bedeli çıkar aheste…

Zehri kim yer durduk yere,
Akıl settir her an şerre!
Az dersek tadıp ezbere,
Bedeli çıkar aheste…

Bedel deyip geçmeyelim,
Doğrusundan kaçmayalım,
Dert yükünü açmayalım,
Bedeli çıkar aheste…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Alara Çayında Sen...

Özgür kalbinin manevi serinliğini hissederim,
Alara Çayı’nın Köprülü kasabası doğuşunda!
Yüksek kayalardan fışkıran sularında, sanki koynunda...
Ayağım haz alır soğukluğuna dokunduğumda!

Arıların sessizliği bozan sesleri ve ısırma korkusu,
Temmuz günlerinde bile hasta olma riskinde soğuğu,
Yeşilliğin ve yaylanın oksijen zenginliğinde kokusu,
Mahrem hayallerin gölgesinde sarar seni ve sevgimi!

Kulağımda hala şehrinden kalan trafik gürültüsü,
Gözlerimde son ağıdının ışığa karışmış eksoz dumanı,
Bağıran insanlar, kazalar, anlamsız yarışlar...
Yediğim karpuz ve peynir birden tatsızlaşır!
Silkinirim, atarım kendimi içine... İçerim çayın soğuk suyunu!
Çevremi Leonarda Vincinin tuvaline sığan Mona Lisa’sı sarar,
Sarar bedenimde sırlanmış hazların veda günü!
Gözlerim kapalı, hissederim akışın ahenginde hüznümü!

Anladım ki... Cennette yalnız yaşanmıyor,
Sesin, soluğun, nefesin nasılda aranıyor!
Anlamsız gurur ve veda tümden mahvediyor,
Masalını yaşar ruhum bedenimde kıvrımların...
Cehennem yakıtı şeytanların, yalan dünyamda eğleniyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Aldanış…

Ne zaman iman dairesinden çıksam
İlk önce göbeğim büyümeye başlıyor
Ayaklarım ani frenlere dayanamıyor
Başımda ağrılar artıyor
Böbrek taşının her hareketi ecel gibi sarsıyor
En ucuz tarife “kader bu...” diyorum!
Daha ısrar etsem kalbim damarları ameliyata zorluyor
Vücudumda kanser şüpheleri artıyor
İşlerim alt üst oluyor
Huzurum kefen giyip sırıtıyor
Artık “Bu çekilecek kader mi...” diye inliyorum!
Sigara alkol dostum
Kumar en kolay geçim yolum
Huzuru ise esrarla yokluyorum
Anlık keyif sonrasında çekilmez ağrılar
Bıçak artık tene değiyor
İğneler
İlaçlar
Bir nefeslik teselli ediyor
“Vah... Vah...” diyenler ağlayanlar ağrımı bilmiyor
“Ölsem de kurtulsam...” diyorum!

O acının en son mertebesinde
Dua ediyorum eskiden tanıdığım Rabbime
“Eğer kurtulursam sana kul olacağım...”
Sözleri heyecan katıyor benliğime
Yalancı tanrılarım ölüyor bir süre
Yaşama sarılıyorum...
Dalları kurumuş nar ağacı gibi sulandıkça yeşeriyorum
Arafat gibi çölümde ağaçlanıyorum
Gözlerimdeki yaşlar ruhuma gerçek ilaç
İyileşiyorum...

Ayaklarım aktif
Ruhum yaşama pozitif
Nefsim yine şımarık...
Çocuğun söz vermesi gibi yalancı
Körebe oyununa başlıyor azıcık
Secdeden kaldırırken başını
Geçmişine sarılıyor yine alnı!

Malum gerisi hikâyenin
Ağır hesabı toprağa giren bedenin...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Aldanma Çiçeğim…

Deliyim, aşkına aşina bahar!
Bu kışın çiçeğim, çok bekledim yar…
Orta karar rüzgâr, soğuklar firar
Güneşin ateşin, yeşilin murat…

Cebimden aradım meşgul numaran,
Ön yargım bitirdi, varmı ki kuman?
Yalancı saunalar, akan ter duman…
Geçmişinden kalan, yeşilin suret!

Sakın çiçeklerim, aldanma yalan!
Kanmasın tomurcuk, kor ancak talan!
Aşığım beklerim gizlen oyalan,
Gözlerim kapalı yaparız düet…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Aleviyim…

Bedirde Zülfikar,
Hayber’de haydar,
Yiğitse yiğitti ilimse ilmi evrenler aşar…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Kerbala büyük acım,
Yezit düşmanım,
Haktır baş tacım…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Sünni’dir mezhebim,
Seyitlerdir rehberim,
Alevi’dir kardeşim…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:52 PM
Alışmak…

Sağanak yağmurun sücudu gibi,
Yüreğine sonsuz sesler yayılır!
Düşerken toprağa vücuda gibi,
Çınlar… Gök gürültüsüne kapılır!

Vardığı yerlerde nefsini salar,
Sıkar, çırpar doğasına asılır,
Rüzgâr güneş hava zevkle tadılır,
Hazzına kapılır serenat gibi…

Suyu soğudukça kalben sarsılır,
Dudakta acımsı bir tat alınır,
Pişman olunsa da acısı kalır,
Yıkar bedeni eller azatta gibi…

Kaynar buharlaşır değişir ruhen,
Yayılır şeytani nurla, Salihken…
Yapışır dudağa nefsi tamahtan,
Bir kereyle başlar ahitmiş gibi!

Farkında olmadan olur tutsağı,
Hayırlı seslere tıkar kulağı,
Artık tutkuludur övgü durağı,
Kundakta sarmalar piyade gibi…

Günahta ısrara devam eden kul,
Tövbe etmezse yürek kararır bol,
Bu kaderi olur alıştığı yol,
Sınavı kaybeder Uhud’ta gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Allah Sevgilisi…

Öyle coşkun var ki,
Ruhunda aktım Allah sevgilisi…
Söz pınarlarından içtim,
Dolunay’ına dokundum,
Gözümü seherinde açtım!
Aslan bir kedi,
Kurt bir kurtuluş…
Otlar halı, ipeksi,
Ağaçlar cennet sergisi…
Rüzgâr Âdem’den beri durmaz esiş,
Havva’sına sunduğu ferahlık!
Cebeli Rahme buluşma noktası
Istıraptan felaha eriş…
Arafat... Sonsuz melek,
Kâbe’den soluk!
Tavaf eden yürek adımına kesiş
Dönüyor kâinat sonsuzluğunda…

Nesillerdeki zincir,
Sarılmaya hazır Hacer’ül Esvet’e!
Cennet kokluyor,
Her âşık yediği hurmada!
Nasıl içiyor zemzemi,
Yemen köşesinde sorma…

Gel ne olur Allah'ın sevgilisi,
Seyret hallerimizi…
Sağında Bekir,
Solunda Ömer,
Önünde yüz yirmi bin sahabe…
Sana helallik vermiş,
Gör halimizi,
Ve hayrımıza dua et...

Öyle fitne içimizde,
Dışımız harabe…
Manevi rüzgârlara dayanmaz,
Vuruldukça tokatlara usanmaz…
Perdeler açılsın,
Kıyamet atılsın,
Kâfirler ateşte dağılsın,
Müslüman belli olsun, münafıktan sıyrılmış!

Ey mübarek Ali!
Ey ehli beyt, Hayber’in haydarı…
Ey Fatma’nın kocası,
Hasan Hüseyin’in babası!
Senin gibi yiğitleri arar olduk,
İlimleri yaşamaz, yutar olduk!
Küfrün cellâtlarına,
Kafamızı uzatır olduk!
Tek derdimiz madde, kılığında şeytan
Maskara olduk…
Özlem içimizde,
Bayat nefesimizde,
Senin selamın nerde?
İzlerini siler olduk...

Öyle bir âlemsin ki,
Harikasın…
Ruhunda geziniyorum
Aradığım sensin!
Ben aciz ve sersem,
Günahkâr,
Sen içinde deryalar
Dışıma çıkmayan esersin!

Ben kim ki…
Kırbaç tatlı,
Yemeğimde, yaşadığımda lezzet acı!
Eğer olmasaydın
Bu yemekte yenmezdi!
Sofra zengin
Dualar edilmezdi…
Bana yazdıran ilham
Senin ruhunun eseri…

Yaz ki... Çağlayan olsun ırmağım…
Duru olsun, doğrult beni!
Pürüzsüz karlı Himalya’larım,
Aksın Hint okyanusuna…
Atsın Budist duyguları,
Sahiplensin manevi hazları!

Ben bıraktım beni sana
Vuslatına duada yürek
Titresin…
Gönder onu bana,
Beni de titretsin!
Seninle Allah dostu… Hep seninle artik
Aksın temmuz çayı,
Gezinsin yüreğinde!
Kurumadan okyanusa,
Sonsuza ulaşsın…

Aynadır Mevla’nın rahmeti bizde,
Sergilenir ömür trenimizde…
Yavaştır ama hain,
Ölüm pusuda titrer tenimizde!
İnan aciz ve günahkârım,
Aşka yakınlaşırken duçarım…
Bedenim hantal ve tembel,
Utanıyorum senin huzurunda hünkârım!

Elini ver Allah sevgilisi,
Bu giden Nuh’un gemisi…
Dağlanmış şer habisi,
Tövbeyle inler meclisi…
Alabora da bırakma beni!
Ruhunun okyanusunda sakla beni erdem
Dolaştırma şu dünya toprağında sersem…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Allah’a Aşk...

Allah için kim yanar?
Rahatından vazgeçer!
Allah için hak söyler,
Aşkla ölüme kanar...

“Ben” nefessiz kalınca,
Göçükte çok yatınca,
İmdada sıkışınca,
“Allah” der herkes anar...

Her an sır, ona hastır,
Zahmetli bedel ister,
Harbiysen Allah’a göster,
Her yerde görür, dinler!

Her nefes ona taraf,
Ona döner tövbe-af,
Secde aşka itiraf...
Ruh yaşar, beden kanar!

Cehennem bile özel,
Aşkı tarifsiz güzel,
Aczle açılınca el...
Alem saadet sanar!

Eğer aşkı olmasa:
Bu dünya dayanılmaz,
Sabır ölür kanılmaz,
Can bedene olur nar...

Her canda zikir, izler...
Doğa renklerle gizler!
Yaşar insanda sözler...
Yalnız, dillere siner!

Aşktan habersiz fani,
Yaşlılık sözü, baki...
Ecel gelirken ani,
O cılız ateş, söner!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Amel Muhasebesi...

Heyhat! dem vurdum sürgün duygulara,
Çöl sıcağında hasretim nimete!
Aşk şerbetiyle yayılsa yazgıma,
Deve sırtında giderim hicrete...

Yalnızlık hali neleri gördürmez,
Geçmiş dökülür ahları öldürmez,
Acısı inler hesabı güldürmez,
Deşilir birer birer ağıtlarla...

Son bir gayretle o an günahları,
Sözle def etsem de yaşarım ahları...
Nefsim uslanmaz yaşar şer sabahları,
Ateşim sofram cehennem tabutta!

******* zalim sessizlik sıkıntı,
Viranedir an vuslattır kağnısı...
Bozkır tozunda kıvranır acısı,
Benlik çaresiz yağmayan bulutta!

Oysa aşk belli huzuru temelli,
Kur’an rehberdir sünnet hoş emeli!
Mutsa mutluyum beklerken eceli,
Hayır değilde şeytani yol adet...

Azcık gülmeyi gösteriş yaparken,
Yoksa haram mı tatlanır yaşarken?
Bedeli ağır bir anlık tadarken,
Nedir yaşanmaz bırakan saadet?

Bismillah tü tü şeytan git yanımdan,
Süsler sanatın uzak dur bahtımdan,
Vesvese verme sana ne yazgımdan?
Kabe’dir evim ne hoş bakar sırat...

Allah'a şükür sonsuz huzurluyum,
Ümit doluyum tavafa hazırım,
İhramla gezer evreni okurum...
Ravza’da gölgem, imandır zanaat!

Ölüm yalnızlık aşk sonsuzunda,
Her insan lükstür muhabbet dozunda,
Rabbi bilende ar vardır yüzünde,
Kalpten gönüle insan fıtratında...

Ölmeden amel, et ki muhasebe
Allah yar olsun, şer olmasın gebe
Helallik ver-al, kalmasın engebe
sonsuz hayatla, yaşayasın cennet!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Amel Yalnızlıktır...

Aklını başına almalı
Hesabını tam yapmalı
Üç günlük dünya biter
Her an hazırlanmalı...

Her fani yalnızdır ölümde
En sevdiği terk eder gömüldüğünde
Sarılmalı kur'ana sünnete
Alet olmamalı sömürülmeye!

Dinin ne sağı olur nede solu
İspat etmek değildir tebliğdir hak yolu
Bedenin bir tarafı cennet diğeri cehennem
Helalden haram mü'minde olur mu

Örtün kardeşim korkma rızktan
Samimi isen olursun sıddıklardan
Açılır başka perdeler Rabbinden
Sabır kamçındır Eyüb’ün hazinesinde...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Ana Yolda Yürümek!

Kalbe yaşamın emeli,
Allah aşkı ile düşmezse,
Çığırtkan şeytanla eşlenircesine
Leke yapışır insan ameline…

Frenk yemişi gibi acı verir dikenleri,
Fırtınaya dayanamaz ilahi direkleri,
Alınan nefes haram, yenilir kanser dalına
Fıtratı saran vicdan, yaşatmaz dilekleri…

Kalbe yaşamın emeli,
Allah aşkı ile düşmezse,
Çığırtkan şeytanla eşlenircesine
Leke yapışır insan ameline…

Ağzından zehir almayı kabul etmeyen akıl,
Ruhuna giren sanal ölüme nasıl kalır atıl,
Sıkıntı, huzursuzluk, sinir… Ve yürek salında
Öldürür gizliden gizliye dese de her şey boş, batıl!

Kalbe yaşamın emeli,
Allah aşkı ile düşmezse,
Çığırtkan şeytanla eşlenircesine
Leke yapışır insan ameline…

Ana yoldan tali yola kayar iman,
Laf ile kalp temizliği yapılır hemen,
Her türlü fındık kırma helal şer yolda
Vicdan başkasının kusurunda diler aman!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Analar Artık Teröre Ağlamasın...

Terör kusan dudaklarda akar Fırat’ın suları,
Acılı çiğ köfte tadında söylenir uzun havaları!
Dizler dövülmekten çürür,
Akan kanlar toprakta kurur!
Töre dedikleri ne zordur,
Sarması dağlanan yaraları!

Cahillik ilim öğrenmekle geçmez,
Vatan eşkıyanın keyfiyle parçalanmaz,
Anaların göz yaşı olmadık yere saçılmaz...
İnsanım diyen,
Allah’a sığınan,
Ve doğrudan ayrılmayan yaşar özgün sevdaları!

Kürt problemi suni,
Malazgirtten-Çanakkale'ye yanyana gitti akınları...
Paylaştık komşu ise komşu,
Aşsa aş!
Madem vardır kendini bilmez ruh ve savaş,
Vatana ihanet neyine kardeş!
Aynı dertten baksana Filistinli,
Yıllarca yaşıyor aynı kanlı oyuna eş!
Vahşete dinmiyor İsrail'in kini, naraları...

PKK kahpedir ve cellat,
İsrail gibi kanlı kasap, yaşatır vahşet!
Kandil dağları her karışında şahittir!
Irak’ta, Lübnan’da ölen her çocuk, heyhat!
Doğudaki gibi masum, onları vuran zalimdir!
Otuz yıldır anaların ağdı,
Kapanmadı yaraları...

Doğu insanı cahildir elbette mektebe gitmez,
Türkçe'de bilmez!
Eli kalem tutan sözde aydınlarımız onlardan geri kalmaz,
Aklımda almaz yaşanan çaresiz manzaraları!

Doğunun her karışında casus kaynar,
Her kaçırılan genç silah tutmaya zorlanır,
Kendi insanı oradan kaçar iş yapmaz!
Sanki buğday tarlasında başak gibi çoğalır,
Doğan çocuklarda tanımaz atalarını!

Aslında gezmek istiyorum doğuyu, korkudan annem bırakmaz!
Kanada’dan gelmiş turist bile her karışında nimetsiz kalmaz...
Aman bizi beğensinler, para bıraksınlar diye kırmadığımız fındık kalmaz!
Harran ovasında alınmadık arazi bırakmadılar,
Güneyde, Ege sahillerinde binlerce konut aldılar,
Danimarka’dan peygamberimize dil uzattılar,
Sömürgeci hareminde mutlu olamadı hala!

İnsanım acı çeker, nelere katlanır...
Yemek bulamasa imanıyla kendini teselli eder!
Ama namus, şeref, yaşama hakkı bir elinden alınsın
Kahramanmaraş’taki gibi sütçü imamlar yetiştirir...
Çanakkale’de yiğit kesilir...
Mehmetçik sevilir bu yüzden, peygamber ocağıdır kışla!

Kurtuluş savaşında her milletten tek vücut askerdik,
Sevmeyi, vatan aşkıyla Allah için feda olmayı öğrendik!
Ölümden kim korkar ki...
Kefenden başka giyecek ne mirasımız var ki?
Bir gün son bulacak küçük kıyametimizde, fani dünyada!

Analar artık teröre ağlamasın,
Çocukları tabutlara sarılmasın...
Kinler, nefretler, şerli düşünceler erisin Davud’un demirinde!
Ömer’in adaleti istila etsin, yürekler bakir baharı yaşasın...
Hoşgörü zemzemle yıkansın, sünnet nuruyla!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:53 PM
Anılar Geldi Geçti…

Bayram oralarda yaşandı,
Buralarda hüzün vardı…
Ormanları sessizlik,
Kuşları neşesizlik,
Ruhumu sensizlik,
Sardı!

Uzak mıydık?
Evet, mesafe olarak belki de…
İnan ki *******de,
Yıldızlarda,
İçtiğim suda,
Gördüğüm her renkte…
Dayanılmaz özlemdin!

Her sabah uyanışımda yine sen öptün,
Güneş seni hep kıskandı,
Her gördüğüm merdivenden süzüldün…

Gerçek acın tenime düşerken,
Dansımdaki müzik tatsızlaştı…
Ağıtlar yakıp bahtıma küserken,
Ayaklarımda heyecan kalmadı…
Aşkının acısı yüreğimi deşerken,
Her yükselen değer yaralandı…

Her öpüşen sevgili gördüğümde,
Damarlarım dağlandı…
Her yanım cehennem korunda,
Ayrılık ağlattı!

Vuslat ne zaman dediğin sesin yankılandı,
Tenin tenimde, İsa’nın acısıyla çivilendi…
Derinlerinden,
Çok eskilerden,
Buğulu gözlerimden,
Anıların tek, tek geçti!
Islak yerlere uzandım,
Öptüm hazzın umutlanan şerbetinden!

Matem havasında sayarken anları,
Ölüm, sona bir adım daha yaklaştırdı…
Kar beyaz sergisi gözlerimde, bahar sandığım!
Ne bulabildim son saadetimizi,
Nede sen vardın gerçeğine sarıldığım…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Anladım...

Böbreğime nerdense birden taş düştü,
Kaç gündür bir mekana sığamıyorum!
Sanki bu sancı cennete özel muştu,
Kıvranan nefsimi susturamıyorum!

Küçük ecel denilen bu olsa gerek,
Dünyadan her nafakam sanki kesildi!
İdare ettim günlerce sudan içerek,
Alışkanlıklarım öldü sattım keyfi!

Her acımdan şikayet hasta halimden,
Planlarım bakar kör, son viraneden...
Benlik tavrı boşmuş tevazu dilinden,
Her anda kıvrandı çirkin günahlarım!

Anladım taş değil sineme nur düştü,
Acılar geçmişimi sildi süpürdü,
Ruhum gerçekten Allah’ına kavuştu,
Nerde olmalıyım sonunda anladım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Anlayamadılar...

Gözler loş sokaklarda yürürken buruk…
Nereden geldiğine,
Nasıl hüzne itildiğine,
Sorgular, belli halinden!

Dönmek istemiyor aynı geçmişine
Naraları abuk sabuk!
Tekerlemesi bitmiyor
Ahtın hesabın, gözyaşı selinden...

Açılıyor önüne tiyatro perdesi hemen
O kadar seyirci karşısında, daha da uçuk!
Sanatçı gibi eğiliyor o an
O kadar perişan ki hali, yapamıyor üzülmeden…

Başı önünde suskun, sanki heykeli dikilen
Uzun zaman kaldı sonra, sahnede almadan soluk!
Öldü sandılar, böyle rol olur mu çevrilen
Belki kendisi de inandı, gerilmeden!

Gülenlerde notalı ağıt
Konferanslar peşi sıra, artar dırdırda bolluk!
Bağırır birden heykel “Yeter ya… Heyhat! ”
“Öldüğüme getirin kanıt, konuşmayın bilmeden! ”

Ağıt yakanlar şaşkın şaşkın baktılar
Heykelin önünde, soluk!
İki boyut iki ayrı dünyada aktılar,
Anlayamadılar acıyı, aynı dilden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Anlıktı Cehennem...

Ruhumun üstüne harami çöktü,
Her hevesim kat-kat dağlanıyordu!
Depresyon sonbahar yaprağı döktü,
Fırtınasında göz bağlanıyordu....

Secdeye kapandı huzur gözyaşım,
Rabbine sığındı dünyalık başım,
Derviş kılığında son nesil yasım,
Kor demirde aşkla tavlanıyordu...

Kızgınlığım abdest suyunda aktı,
Yayla havasını yüreğim çekti,
Şerrin bengisuyu toprağa çöktü,
Geçmiş kefeninde paylanıyordu...

Anlıktı cehennem yaktı sosuyla,
Neleri arattı dehşet-korkuyla,
Güvendiğim öldü doğum şokuyla,
Cennetin bedeli tatlanıyordu...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Anne Sevgisi…

“Gözlerinde uyku,
Yüreğinde tutku,
Uyusun da büyüsün, ninni…
Annesinin kuzusu, ninni! ”

Şefkat dolu sesiyle bebeğini sallarken,
Temmuz koru yayar bedeninden!
Semaya yükselir huzur sağanağı,
Havva’dan beri korur sır filmini!

İşleri, acıları, hastalıkları bitiverir,
Bebeği gülerde, “Anne” deyiverir!
Cennet kokusu gözyaşına dayanamaz,
Mama ister bilir, değiştirir bezini!

Kadifemsi bedeninde anne şefkati aynadır,
Kucağına alır özlemle sarılır, gözleri yaşarır...
Tozpembe kundağına bakar, gülücük fırlatır!
Oyun bahçesinde ilk öğretidir anne sevgisi…

Gözünde hep bebektir ne kadar büyüse de,
Emanet gibi gider bir gün kabullenmese de,
Resim ve anılar… Yaşar cehennem alevler!
Anne sevgisi hep özlemdir, arar çocuk yüreği…

Dokuz ay karnında taşımak ne hoş sabırdır!
Ne hizmetçidir nede köle yavrusuna adaktır!
Giymez giydirir yemez yedirir sevgisi saftır!
Söylenir 'Cennet anaların ayakları altında' vecizi!

Anne ahlaktır, öğretmen… Örnek sabırdır!
Her şerde yavrusuna siper, kahramandır!
Uykusuz *******i bebeğine armağandır!
Hakkı ödenmez anaların… Haşr’da hesabı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Anneciğim…

Bu hastalık öldürmez, üzülme anneciğim!
Hem daha askere gideceğim,
Ellerinden öpüp sana veda edeceğim!
Mürüvvetimi göreceksin, evleneceğim
Eşim anne derken sana sevineceğim!

Ağrılarıma aldırma,
Ağladığıma kanma,
Vazomdaki gülden daha güzelsin anneciğim
Bağırdığıma yanma!

Varsay ki, gece korkmuşum…
Başımı omzuna koymuşum!
Gözyaşlarına dayanamayıp,
Sevginle yeniden doğmuşum!
Ninni sesine benzer fısıldarken anneciğim,
Uykuyla yatağıma konmuşum…

Ne olur yanımdan git anneciğim,
Senin halin ağrımdan beter zindan,
Gündüz gözyaşından gece kahrından
Anlar geçmiyor etti bin perişan…

Ah… Deliniyor böğürlerim,
Her an ağrımla sözlenirim!
Galiba askerlik te, evlilik te,
Acımın içinde ölecek anneciğim…

Affet beni anneciğim,
Üzerim seni yaşarken felaketimi…
Umutlarım senin yüreğini terletti,
Ecel provası canımı mahvetti!

Git ne olur… Git yanımdan!
Git anneciğim…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Arabesk...

Seni hissediyorum, deniz kokusu teninde...
Martılar uçuyor cennet sevdası gözlerinde
Kalbimde düden şelalesi mahzunluğu
Ve serin serin dokunuyor uzaklık...
Güneş yakma!
Ay neredesin?
Bengisu aksın damarımda,
Sonsuz yaşamı ezberlesin!
Kalmasın yürek yalnız yollar yalnız
Sensiz ve sessiz...
:
Özlem...perişan etmesin hayallerimde,
Ekinler gibi sapsarı,
Biçilmeye hazır başağı!
Yağmur yağmasın hem artık,
Kurtaramaz hasarını!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:54 PM
Arena’da Nefsim...

Nefsim boğa, rakibi matador
Arenada hayli kaybettim efor!
Her yediğim mızrak acılardan kor
Burun deliklerim alevden duman...

Renge aldanmakta, güçsüz kalmakta
Aklı yönetecek yol aramakta,
Her anı tükeniş, ruh dayanmakta
Güçsüz güçlenmekte, seyirci şeytan!

Son hamleyle seçer cüz-i irade,
Renk yerine atar boynuzu ete,
Kan revan fırlatır nihai sete...
Şerli heves ölür, nefiste aman!

Boğa yuvasına kahraman döner,
Huy almıştır dersi kulluğa kanar,
Seyirci üzgündür vaktine yanar
Başka güreşlere yapar bin plan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Arı ve Gül...

Çölde bir gül
Etrafında dolanır arı “su...su! ” diye!
Bulutlara,
Umutlarına,
Dualarında,
Yalvarır Halil İbrahim(a.s.) ’dan beri Hacer dilinde!

Dünya bir geçici kondu,
Çöl yakar bulamayınca suyu...
Kur’an sünnetsiz acı dolu,
Beyinde bilgi yaşama yansımazsa
Sigara gibi boğar soluğu...
Gül hemen ölür arı dönmekten mecnun
Çöller ezberler Leyla Mecnun yolu!

Döner güneş sistemi,
Ölenleri gibi...
Kıyamet sur’a emanet
Sabırla bekler İsrafil’i...
Gül Kur’an arı sünnet
Suyu yaşatır çöldekileri...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Arı…

Karıdan
Ve
Arıdan
Sokmadıkça korkma…

Işıltısı
Ve
Vızıltısı
Okşadıkça ürkme…

Süzmede
Ve
Petekte
Bandıkça kaşıkla…

Yareni
Ve
Kovanı
Sevdikçe bırakma…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Arındım...

Cuma ya eriştim yine çok şükür,
Şerrin tekeline bin defa tükür!
Binasına girdim, yurdum tefekkür
Elimde tespihim dilimde zikir...

Hu diyerek döndüm ruhumda huzur,
Bedenden kurtuldum, manada nazar!
Halikına teslim, ebediyen hür
Temizlendi ruhum, aşkla aktı kir...

Miracına şahit, her dua elmas!
İzinde nağmeler, sihirli temas...
Mutluluk bambaşka, o aleme has
Bulantı son buldu, yaşlandı fikir...

Kurtuluşa erdim nefsim arındı,
Heveslerim tarih, Kur’an yarındı!
Yeni bir güneş,ay... Hoşça bakındı
O alemde zengin, dünyada fakir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Arkadaş Olmak…

Gençsin, doğalsın, cıvıl cıvılsın
Ruhuna biri sızmadan önce
Hak edip etmediğini sorgulamalı o insan.
Eğer zenginlik katacaksa
Gözlerindeki huzurun ruhundan geldiğini hesaplayacaksa
Amazon ırmağında yunmaya hazırsa
Güneş gibi yüzünü de aydınlatmaya
Buyursun içeriye!

Haydi, arkadaş olalım demek
Başlangıçta çok güzel gibi görünse de,
Ruhumda sizden bir tanıdık yer var mı bakmak isterim ilk önce.
Her insanın harabeleri vardır geçmişten ruh köşelerinde
Yalnız kaldığı, bazen müzikle patladığı bir karanlığı da...
Eğer ortak ışıkları yaşam güneşinde keşfedebilirsek
Belki bir çay, belki de bir kahve tadında
Gözlerimizi aynı yöne çevirebilirsek
Yaşı ırkı cinsiyeti yok edebilirsek
Boş ver gerisini görüşmekte isterim mevsimin birinde...

Ben biz demek isteyebileceğim paylaşım istiyorum.
Sahiplenmek yerine kırılma noktalarında sevgiyle tutunalım diyorum
Eğer ben yoksam sizde olamayacaksınız
Çünkü ikimizde birer insanız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Artık Uyan...

Hislerimi yazıyorum, yaşıyorum
Emin ol şu an çok yakınındayım
Seni seyrediyorum...
Klavyenin tıklanan harfleri,
Hislerine kabadayılık yaparken,
Arayışın, kıvranışın, duygularını frenlerken,
Geleceğin belirsizliği…
Sınavın dehşetine dem gözyaşlarını hissediyorum
Biraz önce yağmur yağıp, buğulanan pencerenden!

Yoğunlaşmak,
Gerçek gibi hissedebilmek,
Belki beyne hükmetmek demek,
En, boy, derinlik ve zaman derken,
Dünya fiziğinde dört boyut sancısından kurtulmak gerek...
Yaşamı mekanik bir akışa bırakmayalım isteyerek!

Belki de mühendis olmanın cezası benimkisi:
Hep sancı var yüreğimde,
Her an yeni şeylere açlıkta...
Bazen bulamadığımda kahroluyorum!
Koşuyorum doğanın içinde...
Güneşe sarılmak,
Ay gibi hissetmek gibisi yok inan dolunayda!
Değişimi doğanın her saniyesinde görüyorum...

Basit gibi görünen
Bitkinin yaratılıştaki genlerinin
Tefekkürü sarsıyor beni...
Onun mükemmelliğine karışmak var ya,
Mevla’nın aşkını,
Peygamber sünnetinde,
En usta fırçanın elinde,
Seyrediyorum!

Başka boyuttayım belki şu an,
Belki de sen beni göremezsin arasan,
Gel desem şimdi “Hangi araçla geleyim ki…” diye sorarsın!
Artık uyan, bak yanındayım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Asırlar Yanıyor…

Denizin bittiği limandan,
Duman yükseliyor her yönden!
Sanki cennet cehenneme hamile,
Kıyamet ateşi,
Olimpiyat meşalesi…
Kıyım yapar Sırp cellâdı,
Helikopterden dur derken şelalesi…
Antalya yangın yeri,
Poyraza dayanamaz amelesi,
Üfürdükçe kaynar cadı kazanı!
Asırlar kül olur,
Silinir yeşilliğin ananesi…

Çökmüş körfeze pusu,
Açılmış çölün uykusu,
Dalgalar vuruyor
Vuruyor köpüklü, duru…
Kumlar savruluyor
Hiddetler sarıyor yurdu!

Kim bilir pet şişesi,
Yahut çok bedene girmiş içkisi,
Yamyam kılığında çakıyor kibriti…
Anlık zevk kulu,
Asmalı o hain kişiyi,
Şeytan kılığında elçisi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Asker...

Şafak kaç asker “ altı ay...”
En çok neyi özledin say..
“Anam yalnız yaşar bensiz! ”
“Cahildir, ne yapar yarensiz! ”
“Onu özlerim, içimde yanar alay! ”

Kıtada neyi beklersin asker?
“Vatan, namus, iman...” der.
Senin için bunlar ne ifade eder,
Katlanırsın özlemine annensiz!

“Vatan, ecdadımın kanı...”
“Şehit dedemin anısı,”
“Geleceğim, özgürlük şanı”
“Koymasın Rabbim onsuz...”

“Namus, anamın-bacımın örtüsü”
“Sütçü imam ruhunda ölçüsü,”
“Mahremini beklerim doğrusu...”
“Umarım bir ****e kanmaz! ”

“İman, Mevla’ma kulluğumdur,”
“Ona tam itaat etmek varlığımdır,”
“Aşkına köle, günah arlığımdır...”
“Ondan izinsiz bir kıvılcım sönmez! ”

“Beklediğim vatana ihanet, çalan çalana”
“Namussuz mankenden, aleni alan alana”
“İman sözde, yaşamdan silen silene”
“Sivil buna neden benim gibi yanmaz! ”

“Emret komutanım, bunlar için öleyim,”
“Yeter ki sivilde ben gibi yansın, bileyim,”
“Anamın özlemini yüreğimde saklayım,”
“Peygamber ocağı, kalmaz destansız! ”

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Askerimiz Irak’ta...

Irakta canlı savaş var,
Mehmetçik gazi-ölüyor!
Ne soğuk yari nede kar
Emre amade yol alıyor...

Haftanın maçı ekranda,
Eğlence aynen yayında,
Reytingler haber anında
Tek yürek olmuş soluyor!

Ateş tüm milleti yakar,
Bin teselli onur-vakar...
Cemre düşmüş cennet kokar
Düşmansız bahar geliyor!

Bu savaşta hayır var,
Geçti çıban-kangren terör!
Vuruldu zalime şamar
Asker tarihten siliyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:55 PM
Aşk Ağrısı...

Sessiz gemi,
Şarkılar kötürüm...
Eşsiz erdemi,
Yankılar ölürüm...
Güneş masum yasta,
Ay dolunayda!
Kara sevda sersemi,
*******i yolarım...
Kalmadı saçımda teller!

Tek ayaklı masa,
Kuyuda çıkrık sesi...
Cam bürünmüş pasa,
Yüreğim yasa!
Bükmüş belimi,
Günlerce solarım,
Dokundukça acı verir faydasız eller...

Yıldırım sesim,
Sallanır bir daha gemim!
Cılız bir gölge çocuksu bakışlar,
Loş dumanlı sedirim,
Ölüyor tenim...
Geçmişte kalan bir kırıntı sarhoş eder neşemi,
Zeybek elbisesi hayalimde oynarım,
Heveslerim dellenir...

Gelinlik simsiyah, solmuş güller!
Canlıdır hala deprem ve harabeler...
Kokmuş ceset, dirilmez aşklar ölüler,
Yaşamak için hazır bahaneler...
Son hayal sarar ezelimi,
Bir nefes daha dolarım,
Tesellim durulanır...

Rıhtım gözyaşı okyanusa karışır,
İnsanoğlu her şeye alışır,
Hayal der gerçekle barışır,
Yoksa aşk ağrısı yaşamak ömrün tezimi?
Her dönüşte birleşir yollarım,
Kopmak nafile, aksine ne çok tatlanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:56 PM
Aşk Evreni...

Ey Venüs! yalancı aşklar tanrısı,
Bir cin kılığında çıkmaz kargısı,
Mezopotamya’yı sarar acısı,
Arabesk sevdası çölleri aşar!

Fırat’ta dinlenir İbrahim yolu,
Şeytanı öldürür iman dilleri,
Ateşi su olur rahmet gülleri...
Rabbine has aşık cenneti yaşar!

Yusuf mahreminde zina nöbeti,
Kavuran aşk hali sabra öğreti...
Aşkına ihanet uysa davete,
Bir ramak kalınca dirilir beşer!

İki insan katlanmaz aşkla yanmasa,
Yüreğinde bahar lavı kor maşa!
Mahrem iklimleri ilahi yasa,
Tanışınca duygu, her mantık şaşar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:57 PM
Aşk Sadece Yaşanır…

Aşk ya da sevgi bir karşılık beklemez,
Akar insanın kanında fark ettirmez...
Acısı heyecan lezzeti huzurdur
Kal dersin kalamaz git dersin gidemez!

Dolunayda avlanmak gibidir bir an,
Gece aydınlıktır boşuna gezersin…
Hayalle yetinir hazır et yanında,
Ateş yakıp ıssız çeşmenin başında,
Teselliyle boş verir neşeyle yersin!

Lüksü pişmiş makarnanın sosu gibi,
Üzüntüsü yavan ekmek tadar gibi,
Sabırdır ilacı, giydirir tacını
Düştü mü bedene kavuşma anları…

Sahiplenmek aşkın biricik zehiri,
Her an öldürür tutkuyu heyecanı…
Sorgular kendini sorgular seveni
Düştü mü ihanet şüphesi ruhunda…

Neyin garantisi var ki aşkın olsun,
Şu anda yürü eğer sahipse yolun,
Akılmış mantıkmış başkasını boş ver
Denk gelmiş işte bahaneleri ölsün…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:57 PM
Aşk...

Aşk şerbettir
Tadı ruha düştü mü beden kıvranır
Eroin gibi aranılır...
Ne gurur nede nefret öldüremez onu
Ve ilacı sabırdır!

Aşk kavuşmaktır
Tarifsiz heyecan ve düştür
Onsuz hayat göz yaşlarıdır...
İster ilahi ister bedeni olsun
Aklın önünde taştır...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:58 PM
Aşk’ı Güzeldir…

Aşk'ı güzeldir tene düşmeden kuraklık
Çöl yüzleşmedir derinden Mecnun’a dualık
Yol eğrilir kendinden uçar gider pir ustalık
Kıraçta aslan şehrinde yalnızlık yaşatır…

Dört duvarı inler *******de dinler
Karanlığı deler ışığı göz kamaştırır
Eller gönüllü kelepçeli murat ister
Ayrılık can yakar ne çok ağlatır…

Belden aşağısı felçli yürekte feri
Ruhunda camisi gönülde minberi
Ağaç gibi yazı-kışı yar mevsimi
Anları düşman özlemi cehennem!

Mecnun Leyla’ya bense Allah’a
Aşkla bağlıyım kâinatında
Şehrin son ışıkları altında
Dualarla semalarla arıyorum…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:58 PM
Aşka Bakış...

Neşeli yüz aşkın bir mesajıdır!
Yumuşak eller alır kırmızı gül,
Kulakta sihirli sestir romantik şarkılar,
Uzun yaşam böylesi hoşlukta yaşamın yoludur...
Başlar mutluluktan döner,
Onun çılgın nefesi okşadığında...
Beden hazla değişir,
Başka boyuta geçişi her adım yaklaştırır!

Aşk bir mum gibi sönerse,
Ve benzer değişikliklere ihtiyaç dönerse:
Ararız karanlık ve sevgi dolu bu *******i!
Gölgesi vardır ancak biz hala güneş ışıklarını görürüz,
Kavgalarımıza ayna olduğunda,
Büyük sessizlik dolduğunda...
Kalbimizin içinden bir ağrı yükselir!
Bu anda başımız toprağa çevrilir
Hani ölümle içene gireceğimiz
Aniden aşksız bir çok yalnızlık hissederiz!

Aşk büyük şanstır!
Ancak kısa zaman içinde biter...
Aynı evde iki yabancı gibi hissederiz,
Ne heyecan ne istek artık yoktur,
Sonunda boşanırız!
Eğer çocuklar varsa, onlar masumdur
Büyük şok ve darbeyi yaşarlar!

İçimden söylerim “ yaşam sınırlıdır...”
Mutlu olmak istiyorum, belki modası geçmiş
Mantığım düşünmeden karar verir,
Sabırlı değilimdir...
Böylece kısa zamanda hayal kırıklığı yaşarım,
Aşkın şahane rüyası aniden ölür!

Düşünürüm şimdi,
İlk önce kendime aşık olmalıyım!
Kendimi ruh penceremden gördüğümde,
Mutluluk kaplamalı kalbimin içini!
Eğer mutsuz ve olumsuzsam
Kim benden huzur bulabilir ki...

Eğer ruhum ve bedenim aynı şeyi söylemiyorsa,
Ve onun ne ihtiyacı olduğunu dinlemiyorsam,
Bu arada başka insanların sorunlarını çözmeye uğraşıyorsam,
Verimli olabilir miyim?
Mantıklı anlayabilir miyim?
Belki, bir iki kez huzuru paylaşabiliriz...
Ya sonra? Ayrılırız gücenerek deprem gibi,
Kim ister böyle aşkı?

İnsanlar başkası için lükstür,
Aşk saygı içinde anlamaktır, paylaşmaktır ve yaşamaktır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:58 PM
Aşkım Sanadır Leyla...

Edebin olmadığı danseden Sulukule,
İsyanın ve zalimin kaldığı Yedikule,
Neler şahit Başkentin bildiği Atakule...
Sivrilir mirasın aşkın Leyla’da,
Uzanır Hayalin cennetin yaylada...

Eski ormanları özler, bir kaç yalnız ağaç!
Toz toprak bulutları gizler geçince her araç...
Kır çiçekleri tebessümle Leyla’sına yar, taç!
Bakir bozkır yaşar tohumun Leyla’da,
Her bahar doğumunda hazla yaylada!

Harabe hanlar, geçmişten çok ayak izleri...
Kurumuş çeşmeler, kaybolmuş şahit gizleri...
Yel ezelden tanıdık, eser yaşam özleri!
Mecnun kayıp, kabrin şifresi Leyla’da!
Her çiçekte aşk özlemdir o yaylada...

Dilsiz ama kör değil hal, mumyalanmış gibi!
Aşk dolu Harput’ta, şehit Arap Baba kabri...
Her görene tefekkür kimmiş der gibi baki!
Ruh arşında aşkın kıblesi Leyla’da,
Gölgesi hakikat gizlenmiş yaylada...

Ayak altımızda ne Marslar var aslında,
Her canlı aleminde bir meclis, han faslında!
Gözler hep uzayda, yer bekler sabır tahtında,
Kalp yükselince nefes alır Leyla’da...
Ne sesler yankılanır dilsiz yaylada!

Çöl kumları gibi yakar ülkemde susuzluk,
Osmanlı son dönemi gibi var huzursuzluk,
Her köşede ahlaksızlık biter kusursuzluk!
Tek sığındığım yer hislerim Leyla’da...
Ne kalabalıklarda, yalnızlığım yaylada!

Aşk belli bu denli... Çözümler bende temelli,
Kardeşlik şartımız... Uğraşmak yok senli benli,
Anlık hesap ölmeli, ön yargıyı terk etmeli...
Dualarım hep ona, istediğim Leyla’da!
Rahmet Sahibi ne bitirir yaylada...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Dayanamıyorum hasretine;
Doyamıyorum sevgilim diyen gülüşüne,
İçten doğallığına, süzülüşüne...
Kalbim yanıyor, kıvranıyor!
Dizgini kopmuş nefsimin, üzgünde…

Demek ki bedendi aradığım senin,
Ölen bir sevgiliydi... Hayal gibi yaşadığın,
Ruhumda kaynayan yaran,
Şimdi yüreğimde cehennem ateşin…
Ağlıyorum kaç yüzyıldır, tesellin resimlerin!

Fırat’ın kenarında aradım aşkını, kırıntılarını
Soğuk sulara baktım, gördüm ölen nice aşkları…
Üstüne yanık türküler yakılmış ağlaşmaları,
Mecnunlar benim gibi suyun kenarında yanmakta,
Kışın soğukluğu bedenime sinmiş, üşüyorum!

Sustum… Bir şey diyemedim akan azgın sulara, zamana,
Her kıvrımında sanki kanlı bir ceset sürüklenmekte akıntıda!
İzlerken yüreğim onunla gider gibi… Tutunsam bir parçasına,
Ölümü yaşamak sensiz yaşlanmaktan güzel mi olacak ki böyle?

Yalnızca özlem bu, çaresiz haykırışımda!
Her şey ne kadar kolaydı oysa geçmişimde,
Kader der güler geçerdim kolayca yaşadıklarıma!
Neden dayanamıyorum aşkına Fırat…
Alsana demek geliyor içine şu an içimden!

Gerçekten her şey masal gibi,
Aşkı yaşamak ve denk gelişleri…
Süslere bezenmiş ağaçta, çaputtan dilekleri,
Şamandan kalan adetleri…
Dilek ağacını kesmek geliyor içimden!

Mutluluk masalına inandım ya,
Başkahraman oldum ilk defa…
Beyaz prens olmak yakışmıştı,
Hele varsa prenses uyuyan nehrin kenarında!
Uyandırmak bu sefer büyüyü bozdu...
Benden uzaklaştın boynuma sarılacağına!

Fırat dayanamıyorum özlemine,
Sen kızıl akmaya devam et!
Edersinde hep böyle...

Yüzyıllar geçti sanki senden haber almayalı,
Mumyalanmış gibi aşkın ölmüyor yüreğimde!
Çare yok Fırat, al içine…
Akışım öncekilere… Karışsın sevgiliye!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Aşkın Gücü…

Sezar gücünde Van’da,
Cleopatra’m Akdamar adasında!
Çılgınca habersiz,
Yüzsem tek başına…
Yürüsem sahilinde!

Soğuktan titreyen tenimle,
Koşsam odasına,
Uyandırsam…

Bakir ve küçücük dünyasında,
Dağlardan aşağıya inse nefesim!
Kar soğukluğu vız gelir ruhuma,
Küheylanla arkamda gezdirsem!

Muştu gecesinde an tükenmese,
Yaşlılık seherinde bizi üzmese!
Hangi dünyası, olsa bile rüyası…
Cennetinde aşk... Doysam hurime!

Aşkın gücüne ellerim kelepçeli,
Masum hayalimde roman ezgisi…
Kıvrak dansına çıldıran nefsim,
Çölünde suyuna hasret gezerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Aşkın Öyle Ki…

Hâkimim sevdim suçum,
Kalmadı aklım, gücüm!
Allaha aşkım tacım,
Her yerden yol ararım…

Kıyamda ayaklarım,
Secdede sayıklarım…
Tefekkür peteklerim,
Yüreğimden sararım!

Aşkımı suçla, gücenmem!
İdam etsen acınmam!
Ölümümden kaçınmam,
Kavuşmak tek kararım!

Asıl bu aşk olmadan,
Evine yön bulmadan,
Yaşayamam bilmeden,
“Hiç” arzına akarım…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Aşkınla Ölseydim....

Yürekte öldü kötülük,
Günahta ısrarda öldük, öldük
Yeniden dirildik, nefsin ateşini söndürdük!
Sevgiyi öğrendik, sevmek için döndük!
Mevlana’nın “Şeb-i Arus”unda,
Yeniden, yine yeniden doğduk!

Sur'a üflense,
“Kıyamet” dedikleri gelse,
Kimse kimseyi tanımasa mahşerde,
Gam yemem bu coşku varken içimde…
Sen gel ey sevgili, sırdaş ol, su-ekmek gibi aş…
Aş dağları düş ovalara koş bana koş!

Sen canıma eşsin,
Güldeki koku sensin,
Gönüldeki yolu bilensin…
Suyumsun, gizlimsin-saklımsın,
Salkım, salkım üzümdeki tatsın,
Yedikçe helali, hazla yedirensin!
Hedef seçtim ufkuma gel desem gelir misin?
Tüten özlem çubuğunu ruhumda, kırar mısın?
Düşlerimden çıkıp ezberletir misin gerçeğini? ..
Muştum olur, bengisuyuma girer misin?

Seherde güneşim olur,
Gözlerim kamaşır yüreğim kor…
Açlık nedir, arsızlık nedir, ya isyankarlık bilir miyim ki,
Ben değişirim, başka hale geçerim,
Un gibi elenirim, toz-toprak gibi ufalanırım,
Olmuş elma gibi dalımdan düşerim,
Yerçekimim olursun toprağıma!
Davetinin gücüne nasıl dayanabilirim ki...

Beni solmadan hisset, al gönlüne şimdi yar,
Yar ölmekten değil, sevgisizliğinden bu hırçınlığım!
Korkularım dört duvara sıkıştırdı seninle yar,
Ey Yar, düşünmekten değil hırçınlık, aşkını yitirme korkusundan…
Seni keşfimin doyumsuzluğuna köle et beni,
Köle et Yaradanın’a silerken göz yaşımı,
Cebel-i Rahme’de tükensin formül,
Kainatının keşfine yönelt gayretimi…

Kabe’de tavafla, dönsün, başım dönsün
Ravza’da, kabrini görsün
Işınlansın gerçek gibi mesela Bedir’e…
Sahabenin gömleğinde,
Aşkınla savaşan kılıcın gölgesinde,
Nurunla yıkansam, ışısam gözlerinde,
Atların zafer çığlığıyla yerinden fırlar göğsüm…
Cennet kokusu tütsülenir sonsuzluğum.

Başka alemde sanki, melaike sağımda-solumda,
Aşkında erisin, açsın kar içinde çiğdemim,
Sana armağan vereceğim, çünkü o tek elimdeki hazinem
Yanımda kalan aczim ve fakrım…
Umurumda olabilir mi sen oldukça?
Anasız-babasız, kardeşsiz gelmişim Mekke’den
Sendin anam-babam, kardeşim…
Her sözün beynimde güle güle yerleşir,
Demircinin ateşinde döve döve şekillenir,
Ne küsmek bilir ne de üzüntü, hoşgörü filizlenir!
Böylece, seninle doğum günüm başladı,
Şeytanım uzaklaştı, şerden azade oldum…

Bedir’de Haydar gibiydim,
Toprak şahidim, dağ-taş şahidim, böcek şahidim…
Yağmur gibiydim,
Yağarken, toprağa karışıp filizlenmek üzere…
Balçık gibiydim,
Çamurdan çömleğe, döne döne şekilleniyordum!

O gün şehidlerden biri olsaydım, ölseydim...yine ölseydim...
Zerresinde acı olmazdı canımın...
Kula değil, köle hiç değil, Allah’a dönseydim!
Bu dünyada ismim varmış, anılırmış, anıtlarım dikilirmiş
Yüceltilirmiş putlar, varsın ‘ene’ kırılsın, benler unutulsun!
Aşkınla doğsaydım, şehit olarak ölseydim, yine ölseydim!
Elest meclisindeki sözüme dönseydim
Dönseydim verdiğim sözümle dünyaya yeniden,
Bendeki aşkınla dirilmeğe,
Ölseydim!
!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Avrupa ve Biz...

Kalemimiz hakim Avrupalı,
Ruhumuzda eser şark rüzgarı,
Severiz bel altı muhabbetleri,
Anlı şanlı Türk erkeğiyiz...

Avrupalı evliyken metres edinir,
Çocuk yapmaz kedi köpek besler...
Türk erkeği imam nikahla dirilir,
Çocuklar boy boy aç aç sokakta gezer...

İnanç sistemi her insanı yönlendirir,
Özgürlük dedikçe Avrupa’lı körelir,
Ayıplar geri kalmış topluma özgüdür,
Mahrem içimizde ahlak, aşktır sevgidir!

Cahillik ancak ilim yaşandıkça ölür,
Beden aynalara köleyse ruh körleşir,
Makyaj bedende giz gerçek ruhta dehliz
İnanma her söze yalancı tanrılar söyletir!

Kıyas insana değil Allah’a varan aşktır,
Gerisi şıpsevdi aşktır yaşananda şirktir
Avrupa’nın disiplindir refahı ve şaşırtıcıdır,
Bizde ise inanç ve nefis arası ikilem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Aynılar-Aynalar...

İçimde bir çocuk uyanıyor sabahları,
Hem şımarık hemde oldukça sevecen,
Tembel kıvranışımda yansır semahları,
Bohçalanır baharıma pürüzsüz heyecan!

Çalar saat yine, her anım çalınırcasına!
Yüzümü su kaplar mazim çınlarcasına!
Midem benzer sanki Afrika’nın açlarına...
Başlar depresyon, ayaklarımda heyelan!

Yemeliyim, çalışmalıyım çaremde yok!
Hastalıkta, parasızlıkta tutmuyor tok!
Aynılar yansır yine aynaya, derdim çok...
Şunu bunu yaptım, elde avuçtaki yalan!

Eğer bedenden ruha bir mesaj varsa,
Yaşam ağacımı dört mevsim sararsa,
Amaç Allah’a kulluk iman safi ayarsa,
Araç manalıdır ancak, telli duvaklı gelin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Ayrılık…

Ihlamur ağacını hatırlıyor musun?
Ellerimde çiçekler oturduğumuz köşesinde!
Antalya’ya gidecektin gecesinde,
Ankara’ya gelmen zordu kor sesinde…
Askerdim izin problem,
Sana gelsem baban problem,
Bizimkileri ikna, zaten problem!

Ah, o uzaklık… Ihlamur kokusu nefesimde!
Yapmıştık bir resim amblemi,
Her anı gözyaşı, titrek bir sızı derinde!
Sıcaklığın,
Sarılışın,
Dalışın…
Her sayfa canlandı tebessümle!

Vermiştin telefon numaranı hatırlıyor musun?
Ne sevinmiştim, arayacaktım ya seni…
Mektup yazmak için almıştım adresini,
Yinede gitmeni istemiyordum olsa da teselli,
Yanındaydım ama yaşıyordum sevgisizliği…
Bakışların,
Nefes alışın,
Gözyaşın,
Çaresiz kalışım yapıyordu deli…

Otobüs giderken beni hatırlıyor musun?
Sana yetişmeye çalıştım,
Ölmekteydi o anlarda savaşım,
Oturmuştum kaldırıma elimde başım…
Bir gün gelecektim,
Nişan düğün görecektim,
Aile olup gülecektim,
O an Bilal’ın taşı karnımda, amazon döktü gözyaşım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Bağışla…

Suç işlenmişse hata herkestedir!
Kasıt yoksa
Yanıt çoksa…
O anlık kurtuluş, eller makastadır!
Kanıt ökse,
Ağıt dökse…

Atar çığlık ağızlar,
Sinir harbi temmuz yazlar,
Haram lokma ruhta hazlar…
Bulut yoksa
Umut sükse!

Hacet dükse,
Bilad yükse,
Heyecan rahmetli
Heyelan kasvetli…
Hayâdan emanetli
Suret nükse!

Çalışan,
Paylaşan,
Eyleşen,
Hatada-günahta işler kusursuzca…
Sanat baksa
Dehşet yaksa!

Dert ramaksa,
Dürt kucakla,
Yaşamdaki mana, zamana hanedir…
Salt sanmaksa,
Ant adaksa,
Hakkıyla bağışla, huzura manidir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Bahar Gelmiş…

Sanki doğa cenazesi,
Yeşil örtüye bürünmüş!
Dışı cennet yelpazesi,
İçi toprağa örtünmüş…

Her yaprak başka dans eder,
Her çiçek üşenmeden biter,
Yüreklere sevinç katar,
Kınalı, taze gelinmiş…

Kara bulutlar şimşekle,
Akar gözyaşı fişekle,
Taze oksijen aldıkça,
Yürek nefesle arınmış…

Çatlamış toprak, umutlar!
Bozkıra inmiş aç kurtlar…
Cemrelerden sonra yurtlar,
Sulara, coşkuya kanmış…

Yel eser, güneş ısıtır
Böceği, kuşu kırıtır
Piknik yerleri donatır
Misafir gelen sultanmış…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Bahçede...

Her ağacında ayet,
Her meyvesinde sünnet,
Her gölgesinde rahmet,
Tefekkür bahçesinde!

Duvarsız odacıklar,
Sınırsız oturanlar,
Kıbleye döner yollar,
Üs’tür Kâbe Bahçede!

Burada geçmiş yoktur,
İmanı kâmil yoldur,
Mahşere provadır,
Huzur hâkim bahçede!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 03:59 PM
Bakmak var, bakılmak…

Sevgi ağacında çiçek olsaydım,
Yaprakları süsler ışık salardım…
Her şey gibi fani, niyetim baki!
Fırsat verselerdi, sonsuz kalırdım…

Bu yüzden hayaller verir teselli,
Gölgeler izinde istenir deli…
Paralar dökülür yapar tiryaki,
Görüntüye âşık, ruhsuz temelli…

Bakmak var, bakılmak… Kurumuş dala,
Çiçeğe yaprağa okunsa sela!
Sabır ister aşklar, mecnunsan dahi…
Bağlanır dualar, ağlar kurdele!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Bakmalı...

Dede korkut şaman adetleri,
Ağaca çaput bağlama geleneği,
İnsanın şeytanla bitmeyen dansı,
Ruhta sır asırların kötü kaderi!

Medet umarız ölmüş cansız eşyadan,
Birkaç dakikadan yoksun dua tembeli!
İnançtan ayrılmış dil, ne yapsın mehteran?
Ucuz kabule,
Alışmış kalp şikâyet etmeye,
Keyif sarmış, sağlıksa garanti…
İlk zulüm sinmiş böylece kendi etine!
Feryatlar figanlar uzayda ağır yük,
Uzaylı Osmanlı şamarı atar gelen sinyale!

Ozon tabakası delinir elbette,
Bir onla kalsa ya…
Buzlar erir,
Mevsimler değişir!

Aç bırakılmış arenada azgın boğa,
Ole sesleri!
Şımarık, kendini bilmez matador Danimarka markalı
Seyirci uzaktan kumandalı…
Boğa kırmızıda çarpılmış çatlar kin damarı,
Öldürme hırsı!

Engelin arkasında havan topu patlar gibi,
Kıvranır acıyla matador,
Kana bürünür oturaklar,
Şeytanlar coşar
Seyircilerin ne kötüdür akıbeti…
Boğanınsa hep ölümdür son kaderi!

Düşünmek lazım,
Aynıları aynalara yansıtmamak lazım,
Körle alay ederken kör gibi yaşamamak lazım,
Yalnız değildir insan asla, bakmak lazım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Balıkçı...

Sabah ezanıyla ayaktadır her gün.
Namazını kılar sıkıca giyinir,
Düşerdi iskele yoluna büsbütün.
Elinde ağ, peynir ekmek can dirilir!

Besmele dilinde atlar teknesine,
“Ya kısmet” der, nemli rüzgar ensesinde!
Uzaklaşır sonsuz dalga hücresinde,
Her dalga bir anı, gölgesi serilir!

Güneş ışıkları ile ağ açılır,
Motor susar, zaman durur, kor saçılır...
Beklemek sabırdır, yalnızlık acıdır!
Mahşer muhasebesi gibi hep bilinir...

Hasat anı gelir ağ bir bir alınır,
Her ağırlık umut şükür tekrarlanır,
Rızkı verende sır emek alkışlanır,
Tuzlanır, buzlanır, gurbete gelinir!

Maksat aş olsaydı balıkçı misali,
Yaradan verirdi Yahudi misali...
Deşifre etmeli Simurg’tan masalı,
Her anın ibadet, sahibine iner...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Balıklar Yaşasın...

Tüm tuvaller savaşa karşı barışı anlatır,
Her karesinde yeni kahramanlar aranır...
Fatih Sultan Mehmetler Atatürkler gibi!
Bakınca hayran hayran seyredilir...
Almak için dökülür paralar
Sanki vicdan satın alınır...

Yüreğimizdeki coşku paylaşılmalı,
İçe sinen her şey sanal kütüphaneden çıkmalı
Yoksa dolaşırız hamal kefemizle...
Kartal bakışlar kurşun izleri,
Eritsin sert yürekleri,
Gül dalında
Çocuk ana kucağında...
Sevgi ışıltısı gözlerden cennet sözler dökülsün şer dudağında
Bırakın balıklar yaşasın temiz kalan nehrimizde!

Gülmeli zirvelere çıkarken
İnmeli yağmura aldırmadan....
Akmalı toprakta yeşermek için...
Boy göstermeli kimseden sakınmadan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Başı Gibi...

Herkes adi de bende kadı mıyım?
Kusur peşinde yoksa cadı mıyım?
Tek temiz kalmış melek adı mıyım?
Yalnız gezerim çıban başı gibi...

Mahrem delinmiş yüzüm astar ister,
Bin tür desenler, her köşede bastır!
Bedavada yer böylesi ne iştir,
Köşe dönerim rulet başı gibi...

Mahkum edilmem çalarım devasa,
Üzülme bilmem ben yaparım yasa,
Cennet bilirim elimde şer asa,
Racon keserim elebaşı gibi...

Balonda uçar vurulana kadar,
Parçalanırken her biri zıt uçar,
Benlerde ölür balonum gelir dar,
Yakıt taşırım Leheb başı gibi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Başka Aşk Yok…

Nice sevgiler gördüm çiçekten baharda,
Uçarken havada,
Tadarken balda,
Oturduğum göl kenarında,
Bulamadım Mevla’nın aşkını bir yerde…
Anladım yalnızlık bitmiyor,
Tatsız-tuzsuz yaşamak başkasıyla!

Sevgilim oldu,
Aşkıyla soldurdu,
Çocuklarım yüreğimde doğdu, büyüdü…
Romantizm aktı her yağmurunda yunduğumda,
Olsa da her zaman kaybetme korkusu…
Yinede dolduramadı Mevla’nın aşkını ruhumda!

Seyahatler yaptım binlerce insanın içinde,
Her kültürde düşündüm, düştüm başka çekime,
Güneşin sıcaklığı ısıtır sandım, ay üşüttü gecesinde…
Mevlasız her an, ellerim kelepçeliydi!
Her kitabın kelimesinde,
Kur’an vardı mucizesinde…

Gözyaşlarım sevgiyi yaşadı,
Kâinatında üzerinde, ruh köşesinde…

Allah aşkı, her şeyi deldi geçti
Onca yıldır boşa geçmiş, aradığım gözelerde…

İçimden hazlar boşaldı,
Kaç bin km süratle uçtum özgürlüğe!

Ne olur Allah’ım sensiz bırakma nefsimi,
Aşkını gereği gibi anlasın, ver terbiyemi!
Anlık mutluluklar, umutlar, süsler bana göre değil…
Sen al, beni alacaksan!
Başkasına muhtaç etme beni…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Başlar eğilmiş...

Çiftçiler yağmur derdinde,
Esnaf azcık kar peşinde,
Memur aş yetiştirmede,
Başlar eğilmiş hep birden...

Umut Avrupa birliği,
Oda kopartmış dirliği,
Sevr gibi taviz yarlığı,
Taşlar dağılmış hep birden...

Her yönde ses, dinleyen yok!
Düğün-maç bahane, şer çok!
Kimsenin evinde mut yok!
Kaşlar çatılmış hep birden...

Ezilir fakir fukara,
Suçlayan tonla, yok çare!
Politika almış yara,
Düşler satılmış hep birden...

Suni bir terör cabası,
Yıllardır yaşar kabusu,
Şehit gönderir babası,
Yaşlar dökülmüş hep birden...

Hep tüketen yok üreten,
Hep konuşan yok düşünen,
Hep sürüngen yok üzülen,
Yaslar yapılmış hep birden...

Savaş mı kıtlık mı gördük?
Bunca derdi neden ördük?
Kendimize kaç kez sorduk?
Başlar eğilmiş hep birden...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Başlayan Kaderimi…

Selamın iyi bir öğleden sonra hediyesi,
Baharın ilk günlerinde hissettiğim sanki...
Hayatı gülerek yaşayan ruhuna yapışan neşeyi!
Sıcacık sarar kardan dışarı fırlayan çiğdem başı,
Eser yayla havası rengârenk tuvalinde yaratıcılığı,
Yenen tohumundaki damak tadı,
Sürükledi liseli yıllara, hissettim ergenlik utangaçlığı...
Yüzümde akşam müjdesi
Görünürken bulut grubundaki kırmızılığı,
Sergiledi gülücüklerinde yaşam sevdasına,
Bakarken masum ruhuna...

Umuttur samsun, Türkiye’nin ilk demi...
Yüreğinde cesaret demirledi limanında aşk gemisi!
Huzuru karanlığın gecesinde sabahlayan,
Güneşini gördü dudaklarındaki gülücükleri,
Kıvrıldı Amasya’ya doğru, Ankara istikbal...
Yıllarımı yaşadığım şimdi kalan düşleri-yakan külleri!
Çöl kumunda yılan kıvrımında yakarken sıcaklığı,
Ninemin nasihati kulaklarımda çınladı:
'Sakın üzme, üzülmezsin, ince nakışlı kınalı elleri...”
“Kırmızı duvağında teslim olmuş geleceği! ”
“İkindi yağmurun olur gökkuşağında renkleri...”
“Sakın üzme fidan boylu gelinimi! '

Seher yıldızı gülerek bakıyor,
Sabah yeli serinliğiyle sarıyor,
Horozlar Denizli’de uyanıyor...
Günebakan boynu bükük ilk müjdesiyle sevince hazır!
Dedemin nasırlı elleri dualar sıralıyor,
Toprak yeni misafirlerini kucaklıyor!

Uyan ey nefsim geliyor nasibim emelim,
Çalıyor kurulmuş saatim rüzgâr cama vuruyor...
Uyanmış bahar, hazır masalsı yağmur, ekinler, çiçekler
Hazırım yaşamaya yeni kaderim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Başörtülü Kadın…

Bacım, başörtünü atma
Dualı giysindir yırtma,
Besmelesiz adım atma,
Cennet bekçisi annedir…

İnancındır beynindeki,
Kuldur Hakk’a canındaki,
Siyaseti neylesin ki…
Ahlak direği kadındır!

Şehit evladın, duy gurur!
Yedi bin âleme duyur,
Tesettürün Kâbe’de nur
Sil onla, zemzem ağdındır…

Hesap Allah’adır dinen,
Ömür geçer gider, sönen
Hatice misali eğlen,
Eştir, annedir, insandır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Bataklık Çekmeden…

Tartışalım yalnızlığımı,
Karşımdan görünen ıssızlığımı…
Eğer yansıtırsa ayna zahiri görüntü,
Kim eleştirebilir başsızlığımı…

Bakanda,
Bakılanda,
Su gibi akıyor…
Her bıraktığı yerde su başka, başka doğar dürtü!

Aynı sohbet gidiyor dönüyor, yok şaşıran!
Eleştiri boşuna, yok barışan!
Hele dokunsun, hele olsun karışan
Sadece yaşatıyor gerçek üzüntü…

Bakınca iyimser olmalı,
İyi huylar mutlaka var, bulmalı…
Belki sabır, belki saç baş yolmalı!
Yoksa yalnızlık denen illet olacak kefen-örtü…

Hep ben mi demek geliyor birden,
Hani egom ayağa kalkıp silkinirken,
Masum sözlerime ihanet dirilirken!
Kızgın lavlar, gurur, olur yüreğime duvar-tortu…

Yumruklar sıkılıyor,
Küfürler saçılıyor,
Bir dost daha rahmetli, ölüyor…
İçine çekiyor yalnızlık yurdumu!

Ne olacak halim böyle sevgisiz?
Mağaramda daralıyorum ezgisiz…
Haydi, kafaya takma kal kalabilirsen kaygısız!
Bulabilir miyim yeniden huzur lordumu?

Öğüt verme canım ya, sen örnek ol!
Yaşasın sözün, sahnende bol bol!
İnsana miras mı yalnızlık, tabu değil ya bu yol…
Değiştirmeliyim oynadığım kortumu!

Bataklık çekmeden,
Karanlık çökmeden,
Yarenlik çıkmadan,
Acele et bahtım, iyice sarmadan derdi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Bayramda…

Kurban eti, kattım biraz baharat
Deniz manzaralı kebap, ye-ye tat
Sevdiklerimde haz şükür kanaat,
Bayramlaşma derken kuruldu huzur…

Baba ocağında üç beş gün kaldım,
Annemin kabrine dualar saldım,
Sıla-i rahimden dem nasip aldım,
Gönlüm nefes aldı ağzımda şeker…

Eşimle oğlumla bir can baş başa,
Dolaştık sahilde yorulduk hoşça,
Şehrin hamallığı uzaktı düşçe,
Kuşadası baldı, denk gelen kader!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Bedel…

Kum isteklerim,
Çimento nefsim,
Su kesin ısrarım…
Kürek canla başla sarılıyor,
Betonum karılıyor!
Şahlanan anlık güç dağılıyor,
Haz dorukta şahlanıyor,
Terk etmedikçe sertçe donuyor…
Onu kırmak artık ağır bedel, ömrüm sönüyor!
Her parçası başka şer, dağlanıyorum…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:00 PM
Beden/Ruh İlişkisi...

Beden-ruh, kök-gövde ilişkisine benzer
İnsan/doğa gözü daima gövdeyi görür
O, solar güzelleşir/değer yağmur-rüzgar
Kökse toprağın altında yaşamın mayasıdır!

Ruh gibi, temiz fıtratını sergiler sadece
Bağlanır toprağa üstündeki mesaja göre
Günah/sevap-sarsar/yaşatır ters yörüngede
Gövdeye gelen dış tepkiler/içten kavgasıdır!

Gövde sorumluluk nedir bilmez/kökünden
Hoyrat davranır mirasyedi gibi/yürekten
Birden hastalık sarar yaprağında/gülerken
Dökülür, mum gibi erir/kökte ciddi tasadır!

Eğer pişman olmazsa bu acıdan/sonra
Kurumuş bir ağaç olur/şer yangınına
Toprağı yalnız bırakırken/çöl kervanına
Nesli kurur/unutulur, değişmez yasadır!

Kim ruhunu tanıyor ki,
Aynasında, sadece bedenini görüyor/süslüyor
Her an onu şımartıyor/besliyor
Ölene/bedene bağlanmak, varlıkta/yoklukta kapanmaz yaradır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:01 PM
Bekledim...

Karanlığın doğurduğu seher yeline hasret bekledim,
Güneşim dedim, yıllarca seni aradım!
Uykudan uyandığımda varsın yanımda diye seni seyrettim!
Ellerimde güllerin demet demet iş çıkışı sana taşıdım!
Yiğitlik damarımda efe gibiydim,
Sevdalı ve seninleydim.
Umursamadım gözlerimden akan uykuya başım dik bekledim!
Ruhunla her an yürüdüm.

Evreni geçtik bulut başkaydı,
Acı tatlıydı,
Çünkü senin yanındaydım!
Nereye gel desen gelecektim
Her sözüne inandım!

Sen doğmak nedir bilir misin aşkın yürekte…
Senin yüreğinde!
Öyle çiçeklerin arasında kokmayı bilir misin?
Ama senin bedeninde...

Canım ya... Hiç hissetmediğim şeyler ruhuma senden karışan
Gerçek bir aşk benimkisi...
Sadece sana!
Gözlerinden yansıyan ışığına tiryakiyim
Ne olur yüreğinde taşı beni…
Benim ol bir temmuz gecesi odanda!
Issız ve keşfedilmemiş kalbinde
Sonsuza kadar kalabilirim…
Emin ol o kadarda hafifim
Uyanırım aşkın her sabahında kokunla!

Lale bahçesinde öpmek istedim seni,
Annenin çocuğu öptüğü şefkatle buse buse…
Ama korktum bir an ya erirse diye!
Seni yaşatmak amacım daima… Daima huzur vermek!
Öyle bir coşku ve heyecan var ki,
Ne güzel hediye ah bilsen seni düşünmek!

Senin yelin bu esen meltem...
Savurur çöl ateşinde, sıcacık!
Söyle sana doyulur mu?
“Hayır doyulmaz... Doyulamaz! ” diye gaipten bir ses!
Kana kana içsem yine içerim,
Tadına tiryakiyim…
Uyandığın seherine şahidim
Böyle mükemmel başka düş olabilir mi?

Yüreğimde gezen sensin!
Coşkuluyum hala, gecenin son vaktinde
Her an cennetinle baş başa bırakıyor…
Ah bedenine dokunabilsem!
Ah bir merhem kadar yakın olabilsem!
Kokunu içime çeksem...
Acaba çekmeye kıyabilir miyim?
Kahrolurum ya bitirirsem diye belki de…

İstanbul kadar uzakta olsan bile,
Derin bir ohla çekiyorum seni içime!
Kollarım açık,
Yüreğim delice…
Asrın mecnunuyum
Ama senin!
Gözlerini gördüm ya…
Ruhunu tanıdım ya…
Merak etme ben seni çoktan tanıdım!
Senden seni, daha çok tanıdım!
Gözlerinden dudaklarına inen yolculuk o kadar samimi
Coşkusu dilimde, aynı sevdayı söylüyor…

Birisini tanımak dediğin nedir ki?
Hem...
Kim kimi tanımaya çalışıyor ki!
Cinsellikle noktalanan beraberlikler…
Ölmüyor mu hemen, ardından nefret okuyorlar!
Yüreğim bunu aşmış!
Ruhunu seviyor “seni seviyorum” derken!
Senin ölmeyen yerini,
Gerçek olan seni…

Parmakların değerken dudaklarına,
Bir buse kondurmak isterdim belki.
Otuz bir senelik bekleyiştir adı
Seni çok beklemişim, prensesimi!
Sen benim özlemimsin,
Kaç yıldır beklediğim özlemsin...

Sen benim olacaksın değil mi?
Hazırsın değil mi ruhunda benim olmaya...
Gerçekten olmaya!
Can atan, çıldıran ruhum
Bedenine karışmak istiyor…
Her yaşanan saniyesinin etkisi
Hiroşima’ya atılan atom bombası gibi yakıcı…
Etkisi yıllarca geçmeyecek kadar kalıcı!
İzlerini bedenim daima taşıyacak, canısı.

Hep benimle kalacaksın değil mi?
Yüreğinden gelerek gerçekten seveceksin değil mi?
Ben ölene kadar, hatta öldükten sonrada doldur mahşerimi...
Dileğim dualarımda, Mevla’dan daima seni isteyeceğim,
Cennette hurimi…

Eğer benden bir gün bıkarsan bil ki ben ölmüşüm!
Dünya dar gelir bana gülüm...
Kaçıncı boyutta bile olsam özlemin öldürür…
İnan öldürür!

Ne olur söz ver!
“Seni seviyorum…” demek için!
Yüreğin bu içtenliğime ses versin...
Sinyal versin,
Düşünmesin, sadece sevsin…

Söz mü?

Eğer bir gün sevdamız tene düşerse,
Görüşebilirsek gerçek anlamda,
İzlerin asla silinmez...
Süslenir yaşamımda,
Resimlenir beyaz duvağında!

İzler…
Ruhtan bedene yansıyan ağır geliş…
Sabırla yoğrulacak alaca karanlıkta,
Güneşine erişmek için
Aşkımızın aynalarına...

İki saat uykuyla bile olurum dağlar kadar güçlü ve ayakta...
Verdiğin moralin yeter bana.
Varlığın, nerede olursan ol düşer aklıma.
Uykusuz kalabilirim!
Yanında olabilsem yeter ki, uyusan da beklerim
İnan ki Beklerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Bekletme Ne Olur…

Amsterdam’dan ayrıldı uçağım,
Ankara'ya doğru geliyorum yavaşça!
Öyle yağmur yağıyordu,
Öylesine ıslanıyordum,
Senin dokunuşun sardı, hislerin ruhumda!
Çok uzun zaman oldu görmeyeli seni,
Dilimde özlem şarkıları sevgili,
Daha yaklaştırıyordu her bulut dalgasının yükselişi
Nefes almaya doyamıyordum,
Kokun sarıyordu
Yakıyordu nefesimi...

Sen bilmiyordun gelişimi…
En son yazdığın mektup iki ay öncesinindi!
Hayal denizlerinde geçen,
Balıktan başka şey yenmeyen,
Tuzlu suyla ve güneşle sevişen,
Birde bir kaç martıyla hayallerine dalan…
Her demi sensiz geçen uzun zamanların hasretiydi!

Yaşıyordun sanırım,
Ya da yaşamalıydın...
Belki hissedip hava limanında beklemeliydin!
Evine kadar yürümeye mecalim yoktu,
Çünkü!

Kırgındın,
En son yazdığın mektupta vardı gözyaşların!
O kadar soru vardı ki... Ahların, vahların ve daha neler
Haklıydın!
İki satır yazıp mektup gönderemedim bu yüzden...

Çiçeğim desem,
Sevdiğimi söylesem,
Balıklar bile sevinirdi ama ya sen?
En güzel hediyeleri göndersem,
Göndersem duygularımın dilini, kokumu...
Yazsaydım, çevirdim sana yolumu
İnanır mıydın?
Söyle inanır mıydın?

Bulut dalgaları iniyor çıkıyor...
Anlar düşman, sensiz ömrümü tüketiyor!
Sen hala çok uzaklardasın sevgili
Geliyorum...
Ne olur hava limanında bekle beni,
Bekletme beni ne olur...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Ben Değil…

Ahlarımı çiziyorum on sekiz kere
Divanında fakir mecnunum çölünde
Gülücüklerin değer Karun hazinesine
Saran yaşam yaprağın el gibi döşümde
Mevsimler serseri ben değil...

Benim ol bencilliği her yiğitte
Yaşlanan ruh değil gizlenen tende
Çiğdem gibi kara inat seyrimde
Ceylan gibi sekiyorsun yanan ormanımda
Hevesler serseri ben değil...

Duamsın şimdi
Aynalar kırılmış unuturum geçmişi
Nefesin gençlik aşısı belli ki
Kırılası taşkın arzular cebimde
Şekerler serseri ben değil...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Bendeki Doğa.

Gökyüzü ağlarken toprak yeşerir,
İnsan ağlarken ruhu tazelenir,
Yağmur, gözyaşlarında güzelleşir
Doğa bana benzer yansır ruhuma.

Bahar gelir süslenir, yaz vedadır…
Yeşil başka güzeldir her mevsimde.
Kışı, kuru bir çöl, korkunç vebadır
Benzer, vuslata hasret yüreğime!

Pınar gibiyimdir ruhum izlenir,
Çınar gibiyimdir yıkamaz yıllar…
Çakır gözlüyümdür semadan yansır,
Tükenmez güneşim yansır toprakta!

Uykusu özgür öyküsü özgürdür,
Ne tarih yazar nede düşkündür,
Onca dostları var bana türküdür,
Sazımın telinde gönül alandır!

Ey Adem’den beri yaşayan insan,
Yok ettin ne çok, katlettin orman,
Mutlu olmayı, ruhunu arayan,
Sen, taş ev içinde yok olup gittin

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Beni Dost Kabul Edin...

Bu dünyada Müslüman mutlu değildir dostum,
Eğer mutluysa amelini kontrol etmelidir...
Bu dünya Müslüman için bir cehennem, sevdiklerinden ayrı ve hüzün yeridir.
Öbür dünya cennet, sevdikleriyle birlikte ve huzur evidir.
Her an kul, dostuna ulaşacağı ümidiyle hazırlık içindedir.
Aşkının huzuruna nasıl bir hediye sunacağını tasarlayarak anları geçirir.
Ümitlidir...
Kavuşma umudu her yerini alev gibi sarar...

Ölüm bir vuslattır ve sonsuz doğum günü...
Ölüm korku değildir Müslüman için.
Aksine ölüm coşkulu bir bekleyiş ve bir an önce olmasını istediği andır.
Eğer ölüm korku içindeyse yaşamında, amelini hemen gözden geçirmelidir.
Anlık mutluluklar vardır,
Namazında,
Kur'an okuyuşunda...
Dostun, hak için konuşmasın da...
Allah’ın evinde tavafta,
Say’da...
Eğer ibadetten önce geliyorsa meta veya dünyalık işler, amelini yine gözden geçirmelidir...

İçimde hüzün var,
Nefes alamıyorum...
Gerçekten Allah'ın aşkını isteyen var mı?
Arıyorum bulamıyorum,
Bulamayınca dağlanıyorum.
Öylesine mutsuzum ki...
Şu dünya içinde ilahi aşkı istemek o kadar zor demek ki!

Ameliniz artıda kalan kullardan olsun değerli dostlar...
Bu dünyayı sadece Allah’ın bir izi var diye sevin...
Sahiplenmeyin...
Lütfen tefekkür edin...
Mutsuzluğunuza, sahip olduğunuz geçici sıkıntılarınıza üzülmeyin...
Lütfen çokça Allah’ı zikredin ve anın...

Beni lütfen bir dost kabul edin...
Ve hakkınızı helal edin...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Benim Gibi..

Aynasınız ruh penceremden,
Işığınız saçılır istikbalime!
Yazdıklarınız heyecanlarınız
Kış uykusunda ruh odama aralanıyor temmuz güneşinde!

Doğuyor seherim yavaş yavaş umudun treninde
Zaman bulamadığınız, okuyamadığınız
Son ruh seferinde!

Ağustos böceği, kurbağalar, sıcaktan bunalmış sinekler
Dost kumsalına dalgalar vuruyor
Boğuyor sıcak ve terler!

Bağlama elimde Karacaoğlan’dan türküler
Anadolu tezenesi Neşet Ertaş gürlüyor
Aşık Veysel Pir Sultan Abdal Aşık Mahsuni’ye yas düşüyor!

Piri Reis haritası gönül boşluğumdan çiziliyor
Mehteran da yalnızlık savaşı, otağında sultan huzursuz
Gece kabusunda tek kişilik opera odamda inliyor!

Çin setti gücünde güven turları
Ergenekondan bölük pörçük yayılıyor
Adı başka dili başka dini başka mini devletler her hücreme yapışıyor!

Adı gerçek olan her anımda ölüm
Sevda filmlerine hayaller umutlar saçıyor unutmakla
Silah kında savaş frekansla yayılıyor susmakla!

Öncüsü
sonuncusu
aldanmakla meşgul benim gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:05 PM
Bestekârı Biz Hayat...

Harabeden gökdelene zıplarız dilsel
Alışkanlıklarımızı yaşatırız tensel
Manayı maddeye monte ederiz dinsel
İster yaya git, istersen uzay aracıyla uç...

Eğer yurdunda bolca yağmur yağarsa
Zengin yeşillik, içinde evrenlere sığarsa
Çöl efsane, kaf dağının ardında doğarsa
Nurun güneşi gölgeler, ölür ceza ve suç...

Ey Keramete, büyüye, mucizeye, fala prangalı
Ey işten, savaştan, paylaşmaktan kaçan, ön yargılı
Ey özü kokmuş, sözü bayat, çözüme hazır kargılı
Seninle yaşamak-seni adam etmek, gerçekten güç...

Her mekanda ne çok sen gibiler, yazık!
Kaya gibi kırılmaz inadın, küfrün azık!
Duygusal rolünde var mı atmadığın kazık?
Maalesef sen gibi zalimlerde başımıza taç...

Herkes görevini yapıyor, bestekârı biz hayat!
Herkes kendince haklı başkasına kol kanat...
Herkes iyi-kötü rızkını buluyor adına der sanat,
Her asırda aynı kıraç, değişmez son-araç!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bırak Sigarayı...

Cebinde şişkince izi elinde,
Sararır dişlerin ağlar teninde,
Şımarık bir çocuk gibi nefsinde
Gözler seni görmez sarar dumanı!

Orman yanar gibi sarar yangını,
Kul hakkı cabası, üzer insanı
Leş gibi kokusu, sarar yanını
Karar ver de at, çöpe kalanı!

Ayaklar kesilir, ciğerler kanser...
Ne yediğinde tat var nede kader!
Öncüsü olsan ya, kahraman asker
Tenin nefes alsın çek, geri zamanı!

İzmariti şimdi at yok sonrası,
Paranı biriktir bitsin safrası,
Hoş nefes kapatır taze yaranı,
Sağlığın yerinde kaynar kazanı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bilerek Yaşamak…

Hayattan beklentilerin neler,
Hangi nehir sana benzer,
Hangi buluta yükseleceksin
Hangi baharda yeşereceksin,
Düşlerin gerçeklere kaymalı...
Diyorsan ömrümden tat almalı!

Bende zoru severim,
Bilmediğim sonunu görmediğim
Her şey kendine çeker
Öğrenme delisiyim...

İnsan yalnız olamıyor
Öğrendiğini öğretmek istiyor
Dengeler içinde yansıyan aynasına
Takılmadan bakabilmek diliyor…

Kendisini anlayan,
Bedeniyle bütünleşen
Ruha yapışmak istiyor...

Otuzlu yaşlarda insanı değiştiremeyiz
Ortak alanların çokluğu önemli
İnsan yaşıyor kendine yabancı,
Israrla tanımıyor kendisini
Nasıl tanıyacak başkasını
Nasıl içtensin diyecek
Cevap bulamıyorum bu sorulara açıkçası!

Eğer birinin yanında mutluysam
Sıkılmıyorsam dupduru akıyorsam
Şu anı coşkuyla yaşayabiliyorsam
Başka bir şeyi düşünmek istemiyorum, yaşıyorum...
Sahiplenmeden,
Ölüm gibi büyük bir gurbet varken!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bilmem…

Hayatta güven aramam,
Ne istersem onu paylaşırım...
Oturmuş bir kişiliğim var,
Olmaz beklentilerim!
Eğer paylaşabiliyorsam devam ederim,
Paylaşamıyorsam da üzülürüm!
Ulaşamadığım nedenler ararım,
Bulamadıkça kahrolurum!
En nihayet öyle ölesiye duygular sarmaz yüreğimde...

İşte nefsimiz, neler istemez ki...
Her şey elin altında olsun ister yine doymaz!
Hep fazlasında olur sevdaları...
Eğer kapılırsak tsunami gibi akıntısına mahvoluruz!
Acı dediğimiz
Ve adı bedel olan depremlerinde yanarız!

Düşünmüyorum hiçbir olay yazarken…
Akan anlık hislerim...
Dolaşıyorum bir bilsen nerelerinde,
Hissettiğin en mahrem yerlerinde!
Yağar çekirge gibi temmuz ateşinde...
Ne olacak benim bu hallerim?

Artık yüzüm bile yok,
Astara saklansam resim isterken!
Perdeler bile karanlığı istemiyor,
Açılmayı durup dururken...
En iyisi seyredeyim bendekileri
Gözlerimi kapatıp öpeyim yeniden, yeniden!
Avuntusu sarhoş etsin tüm benliğimi

Sonrası mı? Bilmem…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bir Babalık Masalı…

Babam müteahhitti,
Kış okur yaz ezberlerdik inşaatı,
Belki herkesten çok çalıştırır...
Ameleden daha amele kararken harcı,
Ustadan daha usta sıvarken duvarı,
Birde gözüne girmek adına var ya annemi üzmemek
Canımı dişime takıp çalışırdım cahilden farklı!

Kış gelir kaçardım adeta bakışlarından,
İkindi geldiysem okuldan yemeğimi yerdim önceden,
Para istesem kaşları çatılır...
İstemezdim çoğu zaman bilmezdim kitap nerede satılır,
Finallerde kalır bütünlemede ödünç kitaplarla çalışır,
Sınıflarımı geçerdim…

Sigara içme derdi,
Kendisi içince dumanı evi sarardı,
Kötü örneksin deyip eleştirdiğimde
Bu ev benim der işaret ederdi evin kapısını…

Başka kadınlar yüreğinde çapkınlık alevi,
Eleştirse döverdi annemi...
Zavallının kaç dişi kırıldı hatırlayamıyorum
Ağlardık haykırarak çaresizliğimizi!

Arabası vardı hacı muratlardan,
Bir gün bile almadım anahtarını korkusundan,
İmrendim sağda solda arkadaşlarıma...
İçimde teselliydi param olursa,
En iyisini alırım diyerek gelecek umudundan!

Okul bitti,
Ne işlerimle ilgilendi nede aşıladı cesareti!
Bir gün evlendim...
Parasızlığa mahkûm etti,
Ödedim tek başına gariban gibi taksitleri!

Ev aldım hayırlı olsuna gelmedi,
Oğlum benden daha zengin oldu deyip haset etti,
Baba dedim yaşlıdır dedim hep elini öptüm
Yaklaştıkça uzaklaştı patladı iletişimin freni!

Artık bende yaşlandım,
Annem vefat etti kansere yakalandı ablam,
Henüz beş yaşında bir oğlum var kimileri dede oldu
Yalnızım Ankara’da... Hala meçhul babam ve istikbalim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bir İlişki Milattan Önce...

Çağlardan milat öncesi
At bulmak büyük zenginlik
Mağara evlerde yaşarken neme kim aldırır
Kapalı mekân olsunda gelsin serinlik

Gülücüklerle misafir oluyorum
Kapıda afet ve dostane bakışı harika
Sadece gözlerine bakabiliyorum
Kekeme haller ilk ergenlik utancı başımda.

Muhabbet sofrasına buyur ediyor
Kapuska keçi haşlama keklik salata
Ekmek nerede su kocaman tahta bardakta
Marifetli yemeklerine doyum olmuyor.

Eşi savaşta dağ başında yalnız başına
Kaç yıldır haber yok sağlığından
Korunmaya hasret güçlü erkek gerekli yaşamında
Davet ediyor birlikte dostça paylaşmaya

Akrabam yok bende yalnızım aslında
Savaşlar bıktırmış boş dertler geçmiş yıllarda
Dinmiş, kuralmış, toplummuş yok aslında
Martı özgürlüğünde kabul ediyorum!

Asırlar geldi geçti
Hala aynı ruhta yaşamın adresi
Amaçlar değişti
Araçları aynı iki kişilik oyun açılınca tiyatro perdesi.

Bir ilişki milattan önce
Yarı çıplak beden normal görünce
Saklambaç oyunu gibi aşkla döndürmece
O zaman doğaldı şimdi moda tek farkı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:06 PM
Bir Meclis Özlüyorum…

Bizim meclislerde,
Ağlar meleklerde!
Çünkü hayırlı sohbetin ortasında,
Ne ararsan yapılır gıybet n******…

Uçuşur cennet, söz ve vaatler,
Her konuyu bilen yorum ve kanaatler,
Stres atma yeri gibi malum saatler,
Dokunmadık yer kalmaz selam verip gidenin ardında!

Başlangıçta onlarca kişi katılır,
Zamanla üç-beş kişi sayılır,
Kalanlarda dinleyen meleklere sarılır,
Yokmu hala ısrarları mükemmel adına!

Sosyal olmak istiyorum, bulmak dostta!
Davaya sadık, söz vermişken elestte…
Kendi ayıbını öldürüp melekler aşmış,
Başkasının iyi huyuna karışmış,
Ayaklar nurlu yola gitmeye alışmış,
Bir meclis özlüyorum, sadık andına!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir Nefeslik Ömür...

Gencim deyip suçundan, çekersem ceza
Derdini sanırım sonra yaşanmaz eza!
Ne yediğimin nede içtiğimin olmaz tadı,
Manasız gezerim, dumanlı bir ton kafa!

Tövbeler olsun bin kere desem illallah,
Süt liman olunca denerim yeniden sabah!
Ömür sonsuz değil ki bulayım böyle felah...
İçime tuzlu siner, sanki Karadeniz inadı!

Harmanımda uçuşur, baş ve taneler
Dağlarca yığılır keşkeler, saman haneler
Kararır ten, güneş yanığında bahaneler
Unutturur şıpsevdi aşklar eşi, dostu, avradı!

İş işten geçmiş, bel bükülmüş, nefsim ölmüş!
Ne ayak tutar, ne hareket roket atar, bet benzim solmuş!
İki adım atınca nefes nefese bedenim yorulmuş!
Faydasız ibadetler, canlıdır geçmiş, sunar şah matı...

Koşar yürek inşallah bulur atı
Doludizgin sevdasında muradı
Nur kazanında kaynar sureti
Beşiğinde izi kalır ihlas öğretisi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir Nesil Yaratmak: Tanı...

Ana, baba, atanı tanı!
Etme kusur, yapmakta saygı...

Dini öğren, sünneti tanı!
Etme kusur, Kur’ana saygı...

Her işini mükemmel tanı!
Etme kusur, emeğe saygı...

Her öğüde hoşgörü tanı!
Etme kusur, sebebe saygı...

Dostunu bil, düşmanı tanı!
Etme kusur, vatana saygı...

Çık dışarı, insanı tanı!
Etme kusur, yarene saygı...

Ahlaklı ol, şerleri tanı!
Etme kusur, güzele saygı...

Sevgi ölçün, kendini tanı!
Etme kusur, yadına saygı...

Sabırlı ol, bir zaman tanı!
Etme kusur, şahsına saygı...

Dilden değil, yürekten tanı!
Etme kusur, amele saygı...

An bol değil, zamanı tanı!
Etme kusur, bedele saygı...

Sağlık fani, şifayı tanı!
Etme kusur, kadere saygı...

İyi gün kötü günü tanı!
Etme kusur, dostluğa saygı...

Ölümü sev, sonrayı tanı!
Etme kusur, haklara saygı...

Zalim olma, olanı tanı!
Etme kusur, mazluma saygı...

Boş oturma, merakla tanı!
Etme kusur, bahtına saygı...

Kendini aş, yaşamı tanı!
Etme kusur, aklına saygı...

Mutluda ol, ağdı da tanı!
Etme kusur, doğana saygı...

Ne yaparsan, ilk önce tanı!
Etme kusur, sorguna saygı...

Öğren-öğret, dengeyi tanı!
Etme kusur, huzura saygı...

Dolaş yurtlar, sanatı tanı!
Etme kusur, erdeme saygı...

Gençken hac yap, tavafı tanı!
Etme kusur, aşığa saygı...

Elest’i an, Mevla’yı tanı!
Etme kusur andına saygı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir Seni Dinliyorum Ruhum....

Bir seni dinliyorum ruhum...
Heveslerin isteklerin dediklerin evvelin ahirin,
Seni dinliyorum, ne gürültülüymüşsün geçici yurdum!
Her andan sesler,
Hepsinden emeller,
İsyankâr felekler,
Haçlı ordusu gibi Kahire’m önünde
Korumaya hazır görünmez melekler...
Şerden pişman biraz sonra yine pişman
Ardı arkası kesilmez huylarım tekrarlanan
Köşeleri dönünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Ağlarken aş istemen ne harika!
Boyun bükmüş aslan kesilmiş gururum
Ne olur diyen sözün beynimde deha!
Fakirden daha fakir,
Yetimden daha yetim,
Fakihin yüreğinde sabır,
Her anı sanılır elem!
Rolünde mahir seyirciler alkışlar,
Derviş teslimiyeti cezam
Alnım secdeye gömülünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Aynalara bakınca beğenmez oldun bedenim,
Yaşlılık illeti estetik derdinde her doktor seferim,
Kabullenmelisin ilaç içmek artık kaderim!
Asan elinde peygamber yoldaşı,
Sakalın göğsünde aklar torbası,
Belin bükülmüş herkesten medet yoldaşı!
Hayallerin on beşinde koşarken kırlarda,
Gözlerinde ahlar... Gözyaşı moda, podyumda şovu
Çocukların fazlalık gibi görür akşam eve dönünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Seni hep ihmal ettim biliyorum,
Hep derdim oldu cesedim itiraf ediyorum,
Karanlık ******* boğdun sıkıntı dedim seziyorum!
Süslendim hep ecele,
Giyinmek için kefene,
Taşınmak için toprağa elden ele,
Senin gıdan gerçek aşkı ihmal ettim secdelerde inliyorum!
Faydası yok dönmenin Münker Nekir’i görünce...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir Tanem...

Aşkın doğası sende saklı bir tanem,
Süt gibi, su gibi, yağmur damlası gibi...
Kar içinden özgürce fırlayan çiğdemim
Ruhumda sevgin mayası hep kalıcı!

Neler öldü... Ne depremler korkuttu,
soğan ekmek bulduk yedik şükürle!
Sahiplenmedik düne sonlar ürküttü,
Beraber ağladık beraber güldük...

Hatalar yaptım, inceliğini düşünmedim
Ne kendimi nede seni güldüremedim,
Her an en güzelini istedim, yaşatamadım
Ne söylersen söyle, haklısın bir tanem....

Savaşta, afette, fırtınada çok şeyler yıkılır!
Kimse istemez kötüyü, keşkeler dillenir!
Neler feda etmezdi bilselerdi... Sonra kıymeti bilinir,
Seni kırdım, üzdüm... Affet beni bir tanem!

Yüreğin ferah, gözlerin aşk ışığımla dolsun,
Hayalin cennet, ruhun hamuru benle yoğrulsun,
İş, güç, çocuğumuz tek yorgunluğumuz olsun
Kem gözlere inat mutlu olalım bir tanem!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir Yaşam Modeli...

Bir çoban ve koyunları,
Otlak ve kır kanunları...
Alan razı-veren razı
Kaval eyler oyunları!

Ot bol olsun, yesin yatsın...
Doğru-yanlış fikri batsın!
Sese kul, dolaşır yazı
Çoban ve köpek lüks katsın!

Kurtta iştah köpek siper,
Düşünmez, gerisi kader!
Arasa da başka hazzı,
Bu yeter aramaz lider!

Otun bedeli ne acı,
Aynı tat yaşatır sancı!
Düşünse de bazı-bazı,
Eyler, alışkanlık tacı!

Azcık ota satar ruhu,
Tembel olmak sarar huyu,
Köpek kükrer-çoban kadı!
Mecbur olur, kalır uslu...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bir’i Arayış...

Neden kahramanlar çokça sevilir,
Hep başrolde olmak tercih edilir...
Gol atan, başbakan, ipi göğüsleyen,
Omuz üstünde alkışlarla gezdirilir...

Neden her işte üste çıktıkça bir’e gider?
Ağzındaki tek söz yasa, itiraz biter...
Sanki tapar gibi bakar etrafını süsleyen,
Sevincine, yaş****** manalarda katar...

Dağda zirve, okyanusta kumsal,
Nihayetinde biter ararken emsal...
Her kim buradan baksa olur tösleyen
Hangi bir’e gideceğini şaşırır hal...

Rüzgar eser, yağmur yağar, gül açar...
Hangi irade verir tohuma böyle güçler?
Bir ‘e bakar anlamaz nasıl işleyen,
Zirve gezer yere iner manada açlar...

Sormak ister dilsiz cana “Sen kimsin? ”
“Kim verir emri, değişen iklimsin? ”
“Eş bulmak bu kadar zorken kim sizi eşleyen? ”
“Böyle dokunan mükemmel kilimsin? ”

Bir’e sorar masasında oturur kibirle,
Bir şeyler anlatır dipnotlardan ezberle!
İkna etmek şöyle dursun olur fişleyen,
Rızkına tehdit “Arama der...” sinirle!

Düşünen insan anlar ki vardır gerçek “Bir”
Tanımak ister ama gelir karmaşık ve sır...
Üstelik anne, baba bile olur onu haşlayan,
Deli gibi bakarlar, her sözde vardır gırgır...

Herkesin gözü Bir’in tekelindeki yerdir,
Malı, mülkü, ünü emeline seferberdir!
Yarış yaşamın tek gayesidir hevesleyen,
Namussuz bir oyun azgınca ve derbeder...

Her şey fani, ölüm alıyor birden yarını!
Hepsini terk ediyor düşününce karını...
Ne kadar zavallı bu düşleri besleyen,
Çaresiz düşündükçe, gördükçe etrafını...

Bir gün yaşlıca birisi elinde kalınca bir kitap,
Yüzünde derin çizgiler, tebessüm, hoş adap!
Dilinde başka “Bir” başka müzik besteleyen
Merakla soruyor ayıp olsa da böyle hitap!

Yüzünde nur sözünde nar diyor “Selam...”
“Aradığın benim ne sormak istersen tamam”
“Bugün olma merakını, geleceğini erteleyen”
Sorgular çetin cevaplar emin vesselam...

“Bir’lere inanma gerçek Rabb’ini tanı! ”
“Bu dünya zevk eğlence yeri değil hani! ”
Hem çok şaşkın hemde sendeleyen,
Dinledikçe mutlu çocuklar gibi sahi...

“Bir’ler bilir Rabb’ini söylemez kuluna”
“İnecektir sevgi tahtından bu biline”
“Anlatır tarihi kendine göre düzenleyen”
“Kim ister ki ortak, şerbetine balına...”

Kitabı alır eline, söz verir görüşmeye...
Dünden razıdır, böylesi güzel sevişmeye!
Gönlünde hisseder olacaktır özleyen,
Hazırdır amel edip ilmine erişmeye...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Biz…

Dünyada fındıkkıran,
Denizde dalgakıran,
Deryasında yakaran…
Üç markalı biz insan!

Dilde muson yağmuru,
Amelde şer hamuru,
Tebliğ eder gâvuru…
Üç markalı biz insan!

Melekten yüce bazı,
Hayvanın olmaz bezi,
Kendini bilir azı…
Üç markalı biz insan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:07 PM
Bizden Biri...

Asırlık çınarın dibinde tespih çeker derviş,
Gecenin karanlığı umurunda olmaz!
Uzamış saçı, sakalı... Sudan başka ne yer içermiş!
Yalnızlık derdi,
Çocuk şefkatinde sevimli...
Göz yaşlarında zikirle dudakları coşarmış!
Soğuk bedenine ilaç,
Sıcak yüreğine taç,
Umursanmaz anlar nefsini bırakırmış aç...
Kuruyan, büzülen tenine yağmur damlası imdat edermiş!

İsyankar geçirdiği yıllar...
Kul hakkını gözetmediği ilişkiler...
İbadetten uzak haramla seviştiği sevgiler...
Her hatırladığında istiğfarla zıplarmış korkudan!

Eşi, çocukları, yakınları ölümle bir, bir terk etmişler
Elinde son içki şişesi, kırılmış o da ezan sesiyle!
O gün son kez demiş “ne yaptım ben? ” pişmanlık diliyle,
Kendini atmış çınarın dibine!

Bütün dostları, doğası, doğallığı
Çimenlerde izi...Son kıldığı namazı!
Solan papatyada, kır çiçeklerinde sohbeti
Düşerken sonbahar yaprakları!
Eğilmiş büklüm, büklüm ederken son duası...
Gözünde gerçek sevgiliye özlem, cennet tütsüsü
Uzanmış sanki, baharda toprakla yeniden doğacak gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Boş Dünya...

Her yanımda hasret,
Canım ister sabret,
Sual olur ahret,
Dost bulmak mı, hayal...

Meşakkatim yular,
Çeker zalim kullar,
İbadetim sular...
Nefsi gibi Bilal!

Yeşilim yok oldu,
Toprağım kavruldu,
Mizanım kuruldu,
Yalan dünya, masal!

Yıkılan hep benim,
Kübrada sevenim,
Terk edersin tenim,
Her tattığım yasal...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Boşaldı Güğüm…

sevginle yeniden, elinden açıldı kapılar
Güneşin sıcacık bedenimde hızır arzular…
Sabır ayları geçti sıkıntı dolu gözyaşları,
Cennetine aldın ya tükendi boş kaygılar!

Hoş oldum alırken baharından esintiler,
Çiçeklerden de güzel senli kor sergiler…
Yat limanında gölgen vuslat beklentiler,
Deniz dalgalarına karışırım toprağında!

Düş olmaktan çık artık, al koynuna!
Hasret bırakma seherinde kokuna…
Zaman bizimle kalsın doya, doya
Sen ve kabir şahit olsun muştumuza!

Uçuşur kelebekler, arılar, serçeler…
Ağustos böceğinden çılgınca besteler,
Kıvrılır çöl sıcaklığında yılansı izler,
Çatlayan dudaklarıma yetişir pınarın!

Ateş dansın Kızılderili gecesinde tütsün,
Kumsalında izlerim yakamozda gülüşün,
Yunusun yüzüşünde tutarım günlüğün,
Alarga öldü embeller tarih, boşaldı güğüm…
Amazon aştı lavdı taştı şenlendi günüm!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Boyacı...

Sırtında hor kamburu,
Ayağında kusuru,
Elinde kundurası,
Bağırıyor boyacı...

Ak bürümüş sakalı,
Kırışmış başta keli,
Çökmüş aczin bedeli,
Bağırıyor boyacı...

Üç beş kuruş elinde,
Türlü alet belinde,
“Boyacı...” der dilinde,
Bağırıyor boyacı...

Güzel çirkin emanet,
Can dilenir selamet,
Çekmek gerekir zahmet!
Bağırıyor boyacı...

Acımak karakterim,
Yardım etmek kriterim,
Neyim varsa veririm,
Bağırıyor boyacı...

“İstemiyorum sadaka,”
“Yapma bana fiyaka,”
“Emeğim yeter rızka,”
Bağırıyor boyacı...

“Rabbim yeter muhtaca,”
“Gerek yok başta taca,”
“Ölür bir gün atmaca! ”
Bağırıyor boyacı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Böyle değil…

Kahpe bu hayat, ben değil
Yeşil hala yeşil
Irmak hala akar
İnsanda bin bir surat her santimi başka il
Harabeye dönmüş yürek misali dil…

Dağlar yanan yeşiline ağlar
Sular masmavi akan suyunu arar
Kızgın kor gibi dökülür her saç tel
Gençliğimin özlemlerini yaşar!

Küfürle yaşamaktansa
Güvesizce paylaşmaktansa
Düşlerime ağlamaktansa
Öldür istersen silahla, böyle değil…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Böyle…

Pekmez ile yoğurdu karıştır, karıştır yediğimde!
Soğuğu hissetmez gibi sıcaklık verir bedenimde...

Yürürken Roma kalıntıları içinde süzüldüğünde,
Benzer tebessümün siyah inciye, Ürgüp üzümüne…

Orucun açlığı uzaklığını anlatır acılı döşümde,
Sıcaklığın yakar tıpkı bedenimi aczimle böyle...

Yedikçe içimde-kanımda sıcaklık,
Seyrettikçe resmini gerçeğin sarar anlık,
Bedenimde güç… Artar şahinlik!
Sonra naralarım düşten çıkar yansır sözlerime…
Vuslatını yaşarsam,
Haberini duyarsam,
Girer ruhuma ancak serinlik!
Uzaklığın zor işte böyle…

Ölümü düşünmek lazım hayata küsmeden,
Gelecekte kavuşma umudum tutunur düşümden…
Ağıtlarla dolu çok *******e yanıp dururken,
Sızıntı kavuşma ışığın gözlerimde süzülürken,
Dayanır ruhum boş tesellilerle böyle…

Özlemine katlanır varlığım böyle bir tek,
Katlanır böyle düşündüğümde yürek,
Aynanın karşısına gelip de süslenerek,
Buluşma provası yaparım gerçek gibi diklenerek!
Teselli bulurum bir süre daha böyle...

Düşkün müyüm sana, evet!
Üzgün müyüm sorsan, evet!
Suskun muyum heyhat!
Şu ekim günleri… Kahrolası var ya,
Birde Tuvale sığmış sen, ben ve sanat…
Zor geçiyor, geliyor böyle…
Sensiz hayat!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Bugün...

Dünya nimetleri her yeri kuraklıkla sararken...
Yağmura mecbur bırakırken...
His dünyamızda evrenler yakınken...
Gruplara karışmak,
Meclisleri şenlendirmek,
Hakkı konuşmak sevgiyle gülerek,
Elde bağlama aşık'ın sesinden...

Ne diyeyim ki başka...
Yazsam sayfalarca olurum ukala!
Gözlüksüz bakınca
Her yerde aşk var tefekkür bahçesinde!

Allah dostlarıdır yücelen
Mevlana gibi kimseye küsmeyen
Bütün dinleri birleştiren
Aynı kefen sarılır bedenlere...

Aklar kalır lekesiz
Cennette karışır nimetlere
Her şey ibadet zevkinde
Konuşulur sadece yaşanan sevgi bugün...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Büyü...

Ağaçlara çaput bağlamalar,
İplere ilmik üstüne ilmik geçirmeler,
Muskalar,
Okunmuş şekerler,
Türbelerde ölmüşten medet umarlar!

Her namazda “yalnızca sana inanır yalnızca senden medet umarız” derken,
Belki de anlamını bilmeden...
Çocuk olsun,
Evladımız iş bulsun,
Evlensin yuva kursun,
Diyerek nicelerini...
Büyücü sömürgecisinden,
Ölmüşten, insandan, paradan, rüşvetten... Umarız!

Her sokakta cinci, büyücü!
Adeta şeytana, üstelik parada vererek el açar her cahili...
Kitabı okumak yerine buluruz ilim bilmeyeni,
Sömürülür, üzülür... üstelik vesveseyle yaşamak cabası!

Elbet para kazanacağız,
Rızk yatarak gelmez arayacağız...
Eğer evlenmişsek, eşimiz çocuklarımız varsa
Birazda onlara vakit ayıracağız!

İnandığımızı öğreneceğiz
Öğrendikçe paylaşıp dokunacağız
Sadece Allah’a kul olacağız, değil başkasına!

Firavun büyücülerinin yılanlarını,
Unutma İbrahim’in asasının yediğini!
Eğer biz İbrahim’leri yetiştirirsek,
Hangi büyü işgal eder içimizi!
Nil’in suları sarar ecelle, söner şer ateşi!
Allah’ın Rahmeti, nimeti, ihsanı sarar inananı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:10 PM
Cahilden Bey Olur mu?

Öyle bir düzen var ki,
Fakirdir-mağdurdur diye acırken,
Başıma cahil, bey olmaya çalışıyor!
Öyle bir vakar ki,
Her şeye hakkı var anlatırken,
Bey olmaya alışıyor...

Ne ilme nede bilgiye,
Ne yaşa nede başa,
Hürmet yok, kalmadı saygıda,
Anlatır gibi taşa!
Doğru söyleyeni cahilin dili öyle yakar ki...
Karşısına geçip tartışırken,
Geyik muhabbetine, müritleri alkışlıyor...

Maaşından her ay para vereceksin deseler,
Müritlerin ruhu duymaz, onu kesseler...
Okumuş aklı sıra, cahile kıssadan hisseler!
Dokunsan yeter ki bir kere, öyle bakar ki!
Yalancı beylik toz duman atılırken...
Şimdilik ya sabır deyip, dilim zikre yapışıyor!

Siz, siz olun görmeyin böylesi zarar!
Belkide saçınız başınız yarılırken,
Siz gibiler ölür, onlar her yerde yaşıyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cenaze…

Tabut içinde yabancı,
Anlar ki dünya yalancı!

Her sırra vakıf diler af,
Her yakarış kıymetsiz laf!

Benlik yangın aczi salgın,
Sesler dinler nefsi gergin!

Cenaze son, kefendir don,
Fani göze bilinmez yön…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cenevre-2

Sandalyenin bir ayağını kırmışlar
Tüm bayrakları yan yana sermişler
Asırlık çamlar yeşili sarmışlar
Durur karşımda birleşmiş milletler…

Dünya toplanmış, her bina cemiyet
Kime yarar var, belki bir eziyet
Dilde barış çok, nerede keyfiyet
Çıkara konu şehrinde illetler…

Yeşil çamursuz göllü şık binalar
Miras değerinde alınan metalar
Elde dolaşır cins köpek mamalar
Modern köleler tutar iş, nöbetler…

Leman gölünde fırlayan fıskiye
Kamera elde ay pozda belli ya…
Temiz havası insana hediye
Ticari hali garbı, denk özetler…

Gare Cornavan Hipermarket Monar
Hotel Lidonun odasına yar
Alış verişten yorulmaz ayaklar
Kimler dinler ki, kandı mı öğüt!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cenevre-Son gece...

Göl kenarında gecenin o vakti ıssız
Tatlı bir soğuk, ürperten dalga hazsız
Esrar içmek yasak ama satıcılar dolu
Polis karanlık bir köşede bekler, saçsız!

Çan sesi ısrarla çalıyor şeytani,
Kızacak oluyorum ” ezan hani? ”
Çana diyorum “ seni bu hale getiren utansın..” teselli yani,
Özlem adımları sürüklüyor sonra amaçsız!

Latin bir kafeye giriyorum
Güğüm büyüklüğünde bira kabı görüyorum
Abaza gençler eş aramada, soruyorum
Genç kızlar, Allah var güzel ama taçsız!

Genç kıza sarhoş Kosava’lı asılınca
Başladı kavga kıyamet yumruk yumruğa
Çabucak uzaklaşıyorum oradan usulca
Yine yürüyorum araçsız!

Sokaklarda saat, bıçak, altın satan dükkanlar
Hepsi gündüz gibi pırıl-pırıl satıcısız duranlar
Ne beğendiysem bir servet gibi bana uyanlar
Gez-gez, bak-bak bitmez sonu uçsuz!

Sonunda bir banka oturdum
Göl ortasında fıskiye gördüm
Dolunayı arkasına ördüm
Göl ve binalara daldım, kıraçsız!

Düşündüm çokça bizim memleket olsaydı
Çan yerine ezan, gecenin bu vakti bile insan olurdu
Devriye gezen polis, iç ürperten ambulans kaplardı yolu
Oturamazdım böyle bankta, işsiz güçsüz...

Cenevre’de son gece
Uyumak istemedin erkenden, nedense
Avrupa’yı dinledim sessizce
Leman gölü ve taş binalar sıralandı, ağaçsız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cenevre’de Akşam...

Leman gölünden
Geçerken delice
Soğuğu elime
Sıçrar hoş suyundan

Buz gibi titrerim
Dişimi kitlerim
Kaz gibi atlarım
Heves döngüsünden

Ara cadde sıcak
Rüzgâr sanki ırak
Renk cümbüşü çırak
Taklit görgüsünden

Neyse ki kış bitti
Artık her şey tatlı
Mala göz atmalı
Dükkân örgüsünden

Işık yerden parlar
Her dilden gözde far
Türkçesi yok naçar
Yoksun görücüden

Atatürk heykeli
Benzemiş hayali
Bir model besbelli
Hâkim duruşundan

San Piyer Bulvarı
Sütun ve duvarı
Ezansız çan yâri
Bitap duygusundan

Her yerine taşıt
Özel araba kıt
Her ev sanki anıt
Doğa kurgusundan

Soğuk engel değil
Kış etse de sefil
Yüzüm yansa al-al
Kaçtım kuruntudan

Cenevre’de akşam
Sokak boş vesselam
Gölde nem ve ölüm
Şaşmaz uykusundan

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cleopatra...

Ey Cleopatra başımı döndürüyorsun,
Ben Yusuf’um rabbimden korkarım!
Nefsim perişan oruçla sönüyorsun,
Aşkını inkâr edemem zor yollarım…

Sezar seni tanıdı Nil kıyılarında,
Yasak aşk meyvesini tattı piramit altında,
Sakın esme ışınlanıp rüzgârınla aşkınla…
Âdem gibi sürgün yaşarım yalnızlık prangalarında!

İhtiras ölür düş ölür ben ölürüm,
Ey şeytan indir perdeni şer döngüm!
Bulandırsan da suyum nerde durur bilir ruhum,
Gerçek aşkımı tanır yine Kâbe’me dönerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Cüzzamlı Değilim…

Cüzzamdan yansıyan içinde şer’i sarar kabuk
Deniz kenarında yanar ten cehennem kavruk
Yarı açık yarım yaşar yarım söyler abuk sabuk

Yaşamak garanti yaz hayali düşer lüks peşine
Uyku girmez gözlere karanlık yalnızlıklarda!

Cüzzamlı değil böyle düşüncelerim, bulaşıcı
Sizden sevgiden başka bir beklentim yok
Ne bir bedel nede menfaat umar paylaşımı

Taze bahar doğumunda cennet gibi bolluk
Üzüm taneleri pekmez tadında yaşar fikirlerimde!

Rehberim kâinat efendisi
Âdemden beri süren silsilesi
Severim her asırda ehli beyti

Bir ayağım Mekke’de diğeri Medine’de
Formula hızında çölleri aşar iman peykinde!

Cüzzamlı gibi sizin sonunuzu değiştiremem
Bitecek gurbetimde bir gün fani ömür seferim
Kabrimde çürürüm sağımda solumda kefenim

İki melek girer koluma düşer sorgu derdine
Dünya küçücük kalır ay ufalanır güneşten karanlıklarda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Çağın Adamı...

Yalvaran,
Yakaran...
Menfaati uğruna
Bin takla atan!

Çalışmadan,
Keyif alan...
Olmaz umurunda,
Dinmez yalan!

Elinde sigara,
Dilenci kılıkta,
Geçinemez numara...
Gözü koltukta!

Her dönem bulur bakan,
Neler yapmış dilde akan...
Ağlar sanki kundakta,
Kula kul şarlatan!

Yağ çekince sevilir,
Baş eğince övülür...
El üstünde dorukta,
Torpilli CV si duvara çivilidir!

Bin bir surat çağın adamı,
Dünyalık davanın zalimi...
Ortaya çıkar elendikçe elekte,
Şeytana benzer asrın hakimi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Çağrı....

Sizin dininiz size bizimkisi bize,
Her kul mesul kendi yaptığı amelinden!
Ağustos böceğiysen, yazın hep geveze
Fayda yok kışın, karıncaya dilenmekten!

Dünyalık isteyene dünya zengince,
Ahireti isteyene cennet engince,
Hem dünyalık hemde ahiret, nasibince
İki batında zevk var, İslam dileyenden!

Sizi bilmem ömür uçup gidiyor birden,
Ne ölmüyor sahiplensem metadan, yardan...
Sahte sevgiler yerine Hakk’a aşk kardan,
Hazlar yaşarım, her duamda söylenmekten!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Çalışma Dünyası...

Öğrencilik gibi olmuyor iş hayatı,
Dört duvar arasında yaşanır kor sanatı..
Bel ağrısı,
Sigara içenlerin verdiği öksürük sancısı,
yaz günlerine-tatile özlem bırakıyor karpuz tadında...

Her odada dedikodu, bitmeyen rekabet!
Gizlilik esas, maske ve oyuncular çok elbet...
Akşama kadar torpil peşinde,
üretmekse-beceriyse aranmaz hep hile,
Makama özlem hep konuşulur dillerde!
Para hırsı iyice girmiş muhasebeden önce is alfabesine,
Doğal duygular ormana sinmiş, kaldıysa kişilik der sabret!

Yalancı tanrılar türemiş,
Ne yağlar ne ballar akar karışır amazona...
El pençe divan oldun mu birine,
Birde kaldıysan ekipte,
İşler rolantide,
Yurt dışı gezileri cepte...
Bir elin yağda bir elin balda misali
Yalancı cenneti yaşarlar,
Üç günlük negatif yönde!

Okuyan olmak aranmıyor,
Akıllı insana bakılmıyor,
Çalışkan olmaksa dışlanıyor...
Ne mutlu Türküm diyene, çöpte gizliden gizliye,
Neredesin yahu gelenek denilen değerlerde!
Biz küme düştük galiba, yarımız AB'de yarımız bel altında...
Bu aşk evliliği çok üzecek gibi bizi gelecekte!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:11 PM
Çanakkale Şehitleri...

Çanakkale Gelibolu yarımadasından Ege Denizine bakarken,
Mehmetçiklerin Allah... Allah... Nidaları çınlıyordu kulaklarımda!
Mehmet Akif’in şiir dizeleri inliyordu iman dolu dudaklarında...
Yurduma nasıl küfür girebilirdi her yerde sömürü yaşatırken?
Her adımda kan her adımda kabir ve şehitler yatarken...
Yürümeye korkuyordum her adımda saygımdan,
Kokluyordum toprağı belki yansır diye imanından,
İhrama bürünmüş sanki, ölüme koşar bedenlerimiz...

Şanlı Osmanlı beş parasız kalmışken,
Asırların otoritesini kaybetmişken,
Ölmekten korkmayan
zengin şuurundan
neler öğrendim...
Fakir Anadolu kınalı kuzularından, şu an şahidiz!

Çanakkale değil imanımız geçilmez,
İslam sancağı sömürüye çiğnetilmez,
Ölürdüm yine ölürdüm Allah aşkından
Kainat efendisinin askeri asla yenilmez!

Esen rüzgar sanki şehidin okşayışı
Dalgalanırken deniz, yükseldi narası!
Ormanın kokusu anne şefkatiyle sarsıldı,
Gözümden akan yaşlar amazonlar taşırdı!
Uyan der gibiydi para için satma vatanı,
Sizinle savaşırız görmese de bizi gözleriniz!

Filistin’de, Lübnan’da kan kusar İsrail,
Irak'ta küfrün askeri sanki kasap katil,
Sancağı tutacak güç yok baksana şehitler kanatlanmış!
Medine’den sonsuz nur alemi rahmetle aydınlatmış,
Korku sinmiş küfre Ebu Cehiller Bedirlerde azatlanmış,
Dudaktan gönüle akan imanda yaşanırken haz!

Allah dilerse
Ne yapabilir küfür dirense
Bu sınav cennet kokusu derdinde
Şehitlerin şuuruna sarılsın kefenlerimiz!

Safet Kuramaz

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çarşambalar Yıkıldım…

Çarşambalar yıkıldım,
Hastalandım…
Annemin ölüm haberini aldım,
İlk acil servisi o gün yaşadım!

Çarşambalar deprem,
Aynı filmi her hafta seyrederim!
Elimde değil tedirginliğim,
Geçti ömrüm dallara bağlanmış,
Dilek mendillerim…
Hayallerim rüyalarımda yaşamış!

Ne zaman geçti bu ömür?
Yaşadıklarım neredeler, çarşambalar mı tek bildiğim…
Islak mendil ağırlığınca yaş,
Düştü serildi çürüdü toprağım!
Dövünen şaşkın ben miyim ağır trenleri seyreden,
Çarpılmış gibi kıvılcımlar yıldırım sarmış…
Yaşama telaşı,
Kaybettiklerimin keşkeleri,
Yalnızlık şarkısı,
An ayarım sarsılmış!

Çarşambalar yıkıldım,
Hastalandım…
Annemin ölüm haberini aldım,
İlk acil servisi o gün yaşadım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çelişsede...

Ruh ve beden ilişkisinde,
Ticari çıkarlar yerine,
Karşılık beklemeden vermeyi istesek ne kaybederiz?
İnsan hedefini iyi seçerse,
İyi niyetle ve sabırla beklerse,
Oynarsa hayat maçını seyircisiz,
Sahadan çıkınca kavuşur beklentilerine...

Hep şikâyet dillerde bu yüzden dertlerimizden!
Gecekondu gibi bir gecede yaptığımız hesaplardan!
Gelsinde şu an gelsin kuralsızlığıyla,
Yaşarız yarını düşünmeden...

hani hasta olduk mu,?
Azıcık üzülüp solduk mu,?
Dört duvarlar hapishaneye benzer hepten...
Medet ararız biraz sonra ki anlardan,
Karanlık gibi gözüken kapının arkasından,
Küçücük bir ışık süzüldü mü?
Müjdeli bir haber almış gibi neşeyle gevşeriz birden!

Dün hastanedeydim,
Ne çok hasta vardı, bozuldu fena moralim,
Şükrettim halime!
Ya çaresiz kalsaydım sinseydi acı içime?
Sinseydim yatağımın bir köşesine,
Ya canım çekmeseydi bir şey, kahrolurdum!

Dökülüyordu neyse ki harfler kalemimden,
Duygularımın güneşli gök mavisi sahanından,
Sevişiyordum binlerce gönül dostuyla hemen...
Miğfer giymiş, virüsün delemeyeceği aşk serumuyla
Adrenalin tüketiyordum yaşadıklarımdan!

Hangi elmas ya da altın bu hazzı verebilir ki,
Ya da köşkler, zengin araziler, hizmette kusursuz hizmetçiler...
Doğum kadar ölmeye sevinmeli,
Eğer insan ölemiyorsa, söndüremez yangınını tulumbacılar!
Çelişsede hoş yaşam acının rehberi,
Yendikçe, çektikçe, sızar ruha olgun meyveleri!

İnsan boşuna aramasın bu dünyada cenneti...
Aslında, cehennemden kurtulmak yaşatır heyecanları!
Acının içinde doğar çocuk,
Doğar bahar!
Gök gürler, şimşek çakar...
Korku saldıktan sonra rahmet yağar!

Sevinmek paylaşmaktır,
Sevilmek aklanmaktır,
Çelişsede acı veren virüsün insanla bağlantısı
Bedenin ruha son mesajıdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çınar Ağacı...

Çınar ağacının yaprakları çal çaput,
Sanki Karadeniz örtüsü salkım kanat,
Ressam fırçasından çıkmış gibi sanat,
Soy şeceresi dizilmiş her biri son umut...
Dinlenir altında koyun kuzu eşekler!

Batıldır deseler namus belası vurulur,
Sevdalar altında gizli saklı kurulur,
Gövdesinde alfabe dramatik görülür,
Her biri Yeşilçam’a konu gibi sunulur...
Fakirin yakıtı altından toplanır tezekler!

Çınar aşıktır, eseridir ya yaratıcı...
Kesse de kavuşsa ona hakkın kılıcı!
Her dalında dua, yeldir şer kurtarıcı...
Çaput küskünü keser dalından haracı,
Hayır getirmiyor tüm dillenen dilekler...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çiftlik Evinde Piknik....

Güneş gitti gidecek,
Rüzgar esiyor serin serin...
Başaklar sararmış bitti bitecek,
Havası kasıyor derin derin...
Dut ağacının altında,
Dostlar yanında,
Muhabbet narında,
Düğün gibi, adı mı olur kederin...

Toprak sıcacık,
Çay ıslatır azıcık,
Karıncaya dökülen birkaç parça azık...
Niçin gelmiş gibi ötse bile kargacık,
Sarılır umutlarım bulutlara, nasibine kaderin...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çile…

Eğer gönüller hamsa,
Eğer olgunluk ağacına çıkmazsa,
Eğer ilim yaşama taşınmazsa,
Sözler faydasız, orta yol düşmanıdır...

Yiğitlik ölmek değildir,
Yaşarken örnek olmaktır...
İnanmak yolu elbette dikenli,
Bu yolda çileler var bilmeli değerini!

Toprağa alışmış ayak yer kafayı uçakta,
Bunun içinde bir süre dolaşır boşlukta!
Nedenler ve niçinler cevaplanmazsa,
Ruhen delirir, dervişin imanından kime var fayda...

Her yiğidin fıtratı mayası başka,
Ölçü olmaz yaşamak başkasını kıyasta,
Kimi zaman Veysel Karani gibi çobanlıkta,
Kimi zaman Abdulkadir Geylani gibi ilim yolunda,
Düşülür sabır ocağına erenler sofrasında…
Mevleviler döner, döner aşkla dünya koynunda,
Işığı yayılır güneşiyle ısıtır doya, doya!
Ne düşman arar,
Ne ispat yapar,
Nede zindanda aklanır!
Allah dostlarıdır bunlar...
Aklımız ermez hangi âlemde yaşarlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çocuğa Sormuşlar...

Çocuğa sormuşlar “Büyüyünce ne olmak istersin? ”
“Halimden memnunum” der!
“Niçin böyle söylersin? ”
“Yediğim, içtiğim, anam-babam yanımda sultanım”
“Bir iki kızsalar da evde sevilir hanım...”
“Korkutma beni, birden büyüteceksin sandım! ”

“Söyle bakalım, büyümeyi neden kötülersin? ”
“Eşimi, çocuğumu çok sık göremeyeceğim! ”
“Sabahlara kadar televizyon seyredeceğim! ”
“Sadece para kazanmayı hedefleyeceğim! ”
“Her şeyden şikayet edeceğim! ”
“Kısacası yalnız, mutsuz ve heyecansız öleceğim...”
“Ben işte o günlerde yandım! ”

“Neden sokakta değil de evde pineklersin? ”
“Evde bana kızmayan oyuncaklarım var...”
“Çizgi filmlerde arkadaşlar, paylaştıklarım var...”
“Sanalda özgürüm, binlerce aşklarım var! ”
“Onlara sözüm var, bağlılık andım...”

“Hafta sonu okula gitmeyi bekler misin? ”
“Okul her an işkence”
“Ödev üstüne ödev yok bir eğlence”
“Oynayamıyoruz, bahçede çıkınca kene”
“Her an kavga, her an savaş koridor cephesinde”
“Her çocuğa öğüt vermekten bunaldım! ”

“Nasıl bir dünya özlemektesin? ”
“Cennet dedikleri sanırım...”
“Ne istersen veriliyormuş ya bu söze bayılırım.”
“Ninem anlatırken orada yaşar gibi bir köşesine sinerim.”
“Bu yüzden kur’an, dinimi eksiksiz öğrenirim.”
“Sünnete uygunda yaşayarak biletimi aldım! ”

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çocuğum...

Çocuğum duygusal fırtınaya kapılmış yüreğin,
Gitme diyen saman alevi gözyaşlarına kıyamam!
Uyuyup koltuğa nasılda yığıldın yoksa uğurlardın,
Öptüm yanaklarından yanında ruhumu bıraktım...

Sanki son uğurlanış gibi kalıcı gurbette,
Eşim sarıldı öyle içtence hüzünle duayla,
Günlerce ağrıyan yüzümde ne acı düşünce
Gündüz yağan kar gibi eridi tenimde soğukluğu!

Elbette oyuncak alırım çocuğum şımarsan bile,
Ulaşıncaya kadar ararım dokunurum maketine,
Annene satın alırım düşlerinden bir hediye,
İstanbul bedenimde gezer ruhumda düşleriniz!

Her telefonda ne zaman geleceksin diyen sesin,
Ne olur bu gece binde gel diyen hıçkırık ve emirlerin,
Hiroşima’da atom bombasında öldürdü bin kez ateşin,
Yüreğimi pamuğa düşen diken gibi parçalanarak deştin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çocukluğum...

Bağ bozumunda doğmuşum ekimde,
Ne sıcak nede soğukmuş saat on gibilerde,
Yayla havasının gelişiyle ilk nefesimde
Ağlayan yakarışım in evini kaplamış!

Büyümüşüm bir köşede bağlanmış,
Tandır dumanı ciğerimi kaplarmış,
Rahmetli annem işinde-aşında,
Esaretime bakar hüzünle ağlarmış…

Yetim kalmış annemin eşinin kardeşleri,
Kaynana koca derdinde, onlara da bakarmış!
Yirmi dört saat çalışırmış işinde,
Kul gibi eşine!
Daha kendisi çocuk, başka ne yapsın ki…

Nerdeyse babasız büyüdüm çocukluğumda,
Sevgisinden mahrum, annem uzaktı kocasına…
Gurbeti arşınlardı aylarca bizsiz karın tokluğuna,
Bu yüzden ana kuzusuydum, babasından korkan!
Oyuncağım toprak, arabam at, eşek, koyun
Güneşe veda ederdim her gün tozlu sokaklarda!

Mayıs ayının bir günü kamyon geldi köy evimize,
Eşyalar yüklendi veda ettim ağlayarak kedime,
Ankara’ya gideceğiz diyordu annem heyecanla
Özlem bitecekti ya… Bir arada yaşayacaktık!

Bundan bir sene önce dayımın çocukları,
Göç etmişlerdi Eskişehir’e, neydi o coşkuları…
Veda ediyordum köyüme, sahip olduğum her şeye,
Anamın yine geliriz dediğiydi o an tek teselli…
Gözlerim yaşlıydı!

Yetmişli yılların Ankara’sı köyden farksızdı,
Yedi yaşın verdiği olgunluk bunu anlayamazdı…
Evimiz gecekondu ve büyükçe bahçesi vardı,
Ağaca çıkardım, ayağım yine toprağa değerdi,
Çivilerle, misketlerle toprakta oyun oynardım!

İlkokul üçtü Ankara’da okula başlayışım ama ne başlayış…
Köyden geldim ya… Her çocukta küçümseme, itiş kakış!
Babam başarı bekler, öğretmende bitmeyen matematik, yarış
Köyümü özlerdim, gizli, gizli ağlardım *******i…
Saf çocuksu ruhumda kimseden bulamazdım anlayış!

Cici annem vardır bir tane,
Bazen çok uzun tatile gittiğimizde
Babam eve bile getirirmiş…
Sakız olurdu komşuların dilinde!
Annem azcık söylense,
Dayak çareydi babamın ellerinde…
Ana, baba ölmüş… Kardeşler keyfinde
Kader der zavallı çekermiş sinesine!

Bir mart günüydü hiç unutmam:
Hava kapalı yerlerde çamur,
Havada kömür dumanı,
Elimde kırık yazılı kâğıdı,
Biliyorum eve gittiğimde kesin dayak vardı!
Kara bir gündü, nasıl verecektim sınavın hesabını?
Söylendim durdum “Babam neden imzalamalıydı ki…”
Eve girdiğimde çalıyordu ölüm marşı!
Neyse ki, amcam ve eniştem evimizde misafirdi,
Mucize gibiydi adeta dayaktan kurtulmam!
Herhalde saf yüreğime Mevla’nın lütfüydü, yardımıydı!

Okulun sonlarıydı,
Hala anlamış değilim o müthiş değişikliği,
Öğretmen her derste matematik yarışması düzenlerdi…
Kim birinci çözerse pekiyi verirdi,
Artık ben çözmeye başlamıştım birinci olarak soruları!
Yalnızca pekiyi yerine alıyordum iyi…
Bir gün babamla öğretmen konuşmuşlar,
Matematik hatırına iyi ile geçirecekmiş!
Okumalıymışım Türkçem için hikâye, roman, dergi…
Okul hayatım üçten sonra böylece başladı!

Bir sene sonra apartmana taşındık!
Babamın iş ortağının hanımıyla tanıştık…
Çocukları çok kendini beğenmişti, yılışık.
Leman teyze derdim,
Hem de çok severdim,
Anneme çeki düzen, öğüt verdi azıcık,
Gerçek aile olduk!
Ankaralı olduk…
Nesi varsa tanıdık!
Ankara’yı o gün yaşamaya başladık…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Çok Özledim…

Özledim
Mekke’yi,
Medine’yi,
Kâbe’yi,
Müezzin Müeffilini…
Ayaklarım tavafta,
İçiyorum zemzem konmuş kenarda,
Dönüyor başım sarhoşum kâinatta,
Can resul(SAV) ’den dinliyorum kulağım hadislerde!

Hudeybiye’de kurumuş kuyudan,
Uzanıyor başım içiyorum sahabeyle suyundan.
Çöllerde yüzlerce deve cehennem ciğerim,
Kanıyorum Berrak mı ak sütünden.
Kanıyorum cennet tütsüsü çöle uzanmış birkaç yeşilliğe,
Ne işim var Ankara’da ya…

Özledim
Mahşeri kalabalık dönerim,
Dönerim binlerce güneş sistemi görürüm,
Kul olduğumu anlarım, aşkıma dualarımla söylerim…
Söylerim gözlerim dolar secdeye sığmaz alnım nefesim taşar,
Hıçkırıklarım gerçek aşkıma muson yağmurlarında özlem!

Çıkmak istiyor ruhum,
Toprak kapıdır düğündür ölüm!
Kimler yok ki sağımda solumda hoş geldin demeyen
Hep okuyup hayal ettiğim sahabe özlem!
Mermerine dokunuyor ayaklarım istikbalim Kâbe’de,
Düşünüyorum kapandı gözlerim…

Savuruyor rüzgâr,
Yağıyor rahmet tenime…
Hayal gerçeğine karışıyor,
Yaşamak bu ya… Ne işim var hala Ankara’da!
Özlem kefeniyle sarıyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:12 PM
Dağlar-Dertleşme…

Hey dağlar! Durmayın önümde öyle gururla,
Kim bilir sevdiğin bekler, ihtiyacı vardır sana ve huzura…
Tez davran ömür kısa, sur'a üflense dümdüz olacaksın
Hem önümden de çekil, geçeyim arkana yol verde!
Artık yaşlanıyorum, seni tırmanarak geçmem zor
Hiç olmazsa merhamet et bana burada...

Kızma bana, üzerinde volkan-akar lavların,
Cennet yeşiline cehennem, ne oldu savların
Eğer canını sıktıysam öldürme beni, bir iki vur
İki gözüm şişsin iki çeşme aksın, bitsin yav’ların...

İnadın nedir hep aynı yerde durmaktasın?
Artık yeşil bile seni terk ediyor uyumaktasın…
Üç beş canlı hayat sürer üzerinde gör!
Geçmişine yanıp aşklarına susamaktasın...

Sen gitmezsen açarlar tüneller üzerinde,
Acılar içinde kıvranırsın bilmez kimse özelinde!
Taş binalar ve yeni misafirler görecekler seni hor
Dervişlerin yemek yediği yer değilsin artık ezelinde...

Sen durdukça tarih tanık, kıyım üzüyor
Toplu mezarlar, çığlıklar, bir millet azıyor…
Hiç mi etkilenmezsin öldürüyor beni bu kor
Her kazma, her kırbaç, her işkence, bakışın eziyor...

Anlat onlara hiç olmazsa geçmişini, bir sefer olsun konuş
Sabırsız, inatçı, zalim olmak, iyiyi ertelemek ne boş
Artık git demiyorum, seni öldürecekler dur!
Bencilim belki, gözümde doğal bir sen kaldın hoş...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Dalgalar…

Gecenin en serin vakti,
Büyük dalgalar vuruyordu iskele direklerini.
Uykusu kaçmış üç beş kişi,
Büyülenmiş bakıyorlardı denizin çıldırmasına.
İskele demirleri deprem yaşarcasına,
Sallanıyordu acıdan feryat eden hasta gibi…

Gün boyu denize girmiş kalabalık,
Ölüm sessizliğinde gizli duygularının esiriydi,
Sesleniyordu isyankârlara her geçen an azarak…
Somon gibi sürdürmek için neslini,
Ölümüne akıntıya zıt yüzüyordu belki bir ayının ağzına azık
Fıtratına kul kaderinin seyircisiydi…
Dalgalar!

Gündüze güneşe ihanetti gizliden gizliye
Her karanlık resimlendi ışık hapsinde…
Yıldızlar göz kırpıyor gezinen birkaç insana kumsalda,
Ayak izlerinin yorgunluğu yine uyutmuyor kumları,
Küçük dağcıklar kumlarda içinde balçıklar belki bir dedenin duası
İniltiyle örtüyordu çıplaklığı bir nebze.
İçen insanlar ve kahkahaları,
Cennet müjdesi almışçasına dalmışlar eğlenceye,
Alaettin Keykubat’ın ihtişamında Antalya…
Tülsüz perdesiz ecnebi turist istilasında,
Grip olmuş doğası hıçkırıyor…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Danset Benimle…

Uçalım tuttuğunda elim,
Bulutları delelim…
Aşkın öyle şahane,
Haydi, dans et benimle
Emimin çok mutlu olacağız birlikte!
Gezegenlerde gezeceğiz,
Tarihi duvarlara sıkıca sarılacağız…
Bir yanında ellerim,
Diğer yanda ellerin,
Sıkıca yapışacağız!

Haydi, dans et benimle,
Zaman biter diye düşünme,
An dost, durur aşkımız için…
Uçalım birlikte bulutlar üzerinde
Mutluluğu hissedelim sevgiyle…

Hava yağmurlu yada karlı ne fark eder,
Sarıl bana tek vücut, seviyorum seni!
Öyle sıcağım ki endişe etme üşürüm diye,
Hisset bedenimi,
Sarıl daima güçlüce!
Aşkının cehennem gibi kaynattığı kanımı hisset,
Kaynayalım birlikte ve uçalım bulutlar üzerine,
Aşkımızı hisset…
Dokun kalbime,
Yalnızca senin için çarpıyor!
Bak gözlerime,
Yalnızca seni tanıyor!

Tutkuyla dans edelim,
Aşk suyundan daima içelim…
Doğa söyler aşığız birbirimize,
Evcil hayvanlar dans eder içtence,
Çiçekler verir kokusunu yalnızca bize,
İnsanlar alkış tutar dansımıza zevkle,
Sen benimsin işte,
Hisset kalbinde!

Dans edelim sonsuza kadar,
Pürüzsüz aşk ile!
Gidelim başka gezegenlere,
Cennet ezberimizde,
Kapısında ismimiz görünür altın harflerle…

Ay yaklaşır bize,
Güneş yanar aşk ile
Yıldızlar parlar sonsuz sevgiyle!
Yanımdaysan gerisi önemli mi?
Haydi, dans et benimle…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Dar Kanyon...

Gece yarısı uyandım aman ne şok!
Tenim yıkanmış gibi ıslak,
Suratım usanmış gibi asık,
Kalbimde gürleyen hastalık...
Boğuldum boğulacağım imdat!

Ses verdim hanıma duymuyor,
Hiçbir ayar yalnızlığıma uymuyor,
Belleğim koyunları artık saymıyor,
Zaman inatla işkenceden caymıyor,
Elim kolum bağlı ağzımda yok tat!

Ne biliyorsam zar zor okuyorum dua,
Ne azap ya Rabbi, kim yaptı ki beddua?
Cehennemdeyim sanki, odam sauna!
Sarhoşun sesi bile teselli o an zil zurna,
Sanki etrafımı çevirir demirden barikat!

Okudukça dilim çözülüyor yavaşça,
Ruhumun her yanına siniyor Arapça,
Uzaklaşıyor kedi gibi simsiyah parça...
Bedenim sıkmaktan benek benek salça,
Dişlerim zangırdıyor, geçiyor acı zayiat!

Dar kanyon her dönemeçte beklenen an,
Akıntının insafına kalmış bedene salınan,
Harabe kalplerde iz, ızdırapları yaşanan...
Ne çok az ile yetinip mutluyum diye kanan,
İnsan şaşırıyor tanıdıkça bilinmeyen kainat...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Davam Olmalı...

Haklı davam olmalı, yok gidişte hederim
Acılar sinmeli, sinsin tenime derim!
Her günüm eşit,fark olmazsa biterim
İlanla dost, üzerime post bulunmaz ki...

Nereye çıksam, hangi sözle başlasam?
Varsın sesim gitsin aynı yolu paylaşsam!
Diller aynı yaşanan farklı ah bir anlasam?
Sevemedim yalan-riya, rolüde barınsın ki!

Acıdan kaçan dil aşını zehire boğar
Doğrudan yana kul, yalan güneşiyle doğar
Hergün beş vakiti dünya meşgalesi savar
İhlas ile gezenin neleri değişmez ki!

Bir davam olmalı yürümeliyim güzelliğe
Nedir yaşama amacım, beni sıkan gerçek ne?
Yüzleşmek umrumda mı kandırılmış tünelde
Ruhum dünyaya dar, nefesin arıyor ki!

Aynada görünen ben miyim neyi arıyorum?
Güzelde çirkinde ben neyi tarıyorum?
Keyif tütününe kefenim sarıyorum,
Dumanın serüveni hakkaniyete yakışmaz ki!

Güneş, yağmur, toprak, hava bedava
İsyan edersin sen, haktan gelen yasağa
Küfrün vahşetinin yaptığı soykırımına
Bir kez ağladım demek amelini aklamaz ki!

Farkım olmalı diyorum, yerimde sayıyorum
Şeytan binbir bilmece, durmadan kayıyorum
Hırs denen illeti, boynuma takıyorum
Nefsine hükmetmezsen yakanı bırakmaz ki!

Çoban misali koyunlarım var, mecnunum
Hak giysisinde oyunlarım var, suskunum
Her yaşadığımda sorunlarım var, yorgunum
Avare gönül, kainatı kalbine dersin eylemez ki!

Bıçak kemiğe dayanınca, tavizdir aman
Acıdan inlerken, kaderdir suçlanan
Tevbeyi erteleme, terk etmeden iman
Kabir denen gerçekten hiç sual olunmaz ki!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Davet/Sirayet…

Kalbi nur, aklı sabır, eli nasır...
Size serdim dervişlere özel hasır!
Manada yaşadım paylaşmaksa Bedir
Kılıcın dilinden-sizin sözünüzden!

Ne bestelesem de ararsınız udu,
Misafir baş tacım, yarenlik umuttu!
Söz verilince hatırlarım Uhud’u…
Yağmanın derdinden-ihanet feyzinden!

Nefis bukalemun sıralar bin dilek,
Heyecanı yaşar ömründe kelebek…
Bir mutluluk hatırlarım sanki Hendek,
Çukura gömülür-kaybolur gözünden!

Geçmiş sorgulanmaz, suç yüklenmez kader
Kim getirebilir gelecekten haber?
Şu anı yaşarken şekillenir Hayber…
Kişilik oturmuş süzülür özünden!

Rahata alışan hayrı bilmez bük bük,
Kendince kurallar, sıralar bir tüzük!
Sözle/icraata çelişkidir Tebük…
Mutluluk acıdan farksız değil yalnız!

Perdeler kapanır biter son bölüm,
İster hayır yapsın isterse de zulüm!
Canım resul bile tadarken bir ölüm,
Medet umar akıl nasibi hazandan…

Serdim ipek halı-koydum anzer balı,
İçimde şaşkın ruh-sizden yansır hali,
Bizans gibi mahzun düşerken İstanbul,
Utanç yüzde, maske sıyrılır gizinden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Davet…

Herkesin özel yaşamı var,
Sıkıntı ve mutluluk adalette ayar...
Tanışmayı reddetmek,
Belki başka gezegeni görmeden veda etmek,
Gelecekte keşke demek gibi...
Aslında bizden uzaklaşan heyecanlar olsa yar.
Aynılıklardan kurtuluş olacak buluşma sebebi...
Kopacak hoş fırtınaya, acıyı saralım mı sahi?
Yemekte bile tat verirken...

Güven duygusu yüreğini delsin
Sevgi en güzel yeri alsın
Sahiplenme bizden uzak kalsın
Paylaşmak mutlu ederken…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Değer mi Bir Ömre?

Vicdanlar rahatsız, nefis görgüsüz
Dudaklar sevgisiz, kalp üzüntüsüz
İlişkiler maddi yaşam döngüsüz...

Hayırlar donanmaz kalemler rahat,
Güzeli isterken çirkinleşirler...

Ölümün ötesi sürekli hayat,
Sonsuz kazanırsın edersen sebat,
Çile bir ömürdür ora safahat...

Hep olur deyip yaşama sen dayat,
Cennete veda yanmak isteyenler...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Değersin…

Özlem inan karşılıklı...
Bedenimden yüreğine inen aşk kıvılcımları sarhoş etmeye yetiyor!
Sırlanmış onca zaman tozlu aynalar,
Görmekten bıkılmamış asırlarca aynılar,
Yazmaya kalem dayanmaz hasret satırlar:
Dillendi,
Bağırdı,
Geleceğe meydan okudu…
Efelendim ya!
Garson, “Çalın çökertme’yi…”
Döneyim neşeyle, sevgilim telefon etti...

Canım kendini kollarıma bırakır gibi hisset,
Düşünme çok şey, acımı, yangınımı hisset,
Gelecekte keşke demektense
Kendini bedenimde seyret!

Düş yoluma,
Düş sokağıma,
Düş sonsuzuma,
Korkma düşersen bir yerin incinmez,
Tutarım ince belinden, gözlerin görmezse görmez!

Seherinde güneşimle,
Düşerim teninde gölgelerimle
O gün için sabret, ruhun benimle ya fark etmez!

Beklemeye değer değil mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Değişim...

Bedenimi saran Yusuf’un Mısır’ında kıtlık,
Ruhumda Yakup’u görmez eden yalnızlık,
Bedenim ve ruhum arasında haset perdesi,
Boğuldu Nil sularında!
Soğudu şer ateş azıcık…

Cennet aslında yaşanan,
Temenni çölleri yemyeşil orman,
Nehri akar berrak pınar,
Hayalden düşten doğan…

Benlikte bulanır sular...
Tembelleşir sözde umutlar,
Beden ruhtan soğutulur,
kervan nedir bilmez yurtlar!

İyilik benzer ormana,
Azgınlık çöllere...
Bereket yok yanan toprakta!
Ozon tabakası delinmiş,
Mevsimler hızla değişmiş...

Para yetmez onarmaya,
Yeni fikirler doğurmaya...
Çıplak gezer beden ahından,
Ruh başlar acı, acı gülmeye!
Ölüm sos’u veren âlemden,
İmdat...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Değişim/Köy Kızları…

Çeşmeden su doldururdu köy kızları,
Ne yağan kar nede lambasız sokaklar gelirdi vız!
Çile diye bilmezlerdi/yoktu çünkü başka baz
Sadece evlilikti cilvesi, erkekten gelen haz
Hayatın tek anlamı yaz-yaz…

Hatırlarım özlem dolu o yılları,
Şimdilerde kına bile yakılmaz!
Birada,
Kolada,
Sigarada,
Ne fena!
İçer artık yeni nesil köy kızları…
Düşerken başından şalları,
İlmik atmaz halıda artık elleri,
Şehirde kalmış akılları,
Modernlik uğrana kaz-kaz!

Değişim birdenbire olmuyor
Öcüsü-böcüsü günahları bölmüyor
Beş parasız bile olsa, şersiz kalmıyor
Ruha günah milyon kere doluyor,
İyiyi emretsek de avaz-avaz!

Nasihate devam/etmeli vaaz,
Anlatmalı çalarken bile cümbüş/saz,
Titretmeli yüreğini/sinmeli ayaz…
Çünkü çocuk/büyür ana kucağında
Sihirli/güzel sözler çıkmalı dudağında
Helal lokma/olmalı kursağında
Eski model daha mı güzeldi biraz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:13 PM
Denali Parkı…

Denaali dağından Alaska’ya uzandı geçmişim,
Ulusal parkında doğası oldu bir an geleceğim,
İnsan katlinden yine insan koruyor hayvanları
Meraklı otobüs dolusu hayran, drama izlediğim…

Afrika’da deri kemikten aç halklar,
İsrail avcısına Filistin’de hedef insanlar,
Amerikan askerince ölen Irak’ta masumlar,
Denali gibi ulusal parklarda korunacak gibi bir gün!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Deneme-I-Ah İstanbul....

Sultan Ahmet’ten Beyazıt’a doğru neredeyse taş bina yerine Osmanlı kokuyordu. 1453’ten beri yürüyen insanların sesini dinledim yürürken. Kimbilir mesala yüz sene evvel kim vardı bulunduğum yerde ve ne konuşuyorlardı? Acaba benim geçeceğim bu yüzyılı hayal edebiliyor muydular...o kadar süratli gelişen teknolojiyle değişen yaşam şeklimiz bu düşünceleri üzerimden atıverdi. Gereksizdi. Çünkü çocukluğumda bile radyo bir günah yada öcü gibi tanıtılıyordu. Kaldı ki, o yıllarda nasıl düşünülürdü...

Kabataş iskelesinden karadeniz’e doğru nerdeyse üç yüz kişilik vapurda AB ülkesi insanlarla yavaş yavaş açılıyoruz. Geçerken tek tük kopuk kopuk yalılar görüyorum hala ayakta. Korular var, yeşilliğini sergileyen...mecidiye camisinin önünden geçiyoruz. Meşhur *******in camisi...dizilere sığamayan...rehbere soruyorum, mimarının ermeni olduğunu söylüyor. Şaşırıyorum. Osmanlı o hale gelmiş ki, artık Mimar Sinan’lar yetiştiremez olmuş, yıkılma yıllarında. Demek ki, Osmanlının yıkılması son derece doğalmış. Her şeyini yabancılara bırakmış, imanı dışında. Onunla da kurtuluş savaşı, Çanakkale harbini kazanmışlar...

Galatasaray adasını görüyorum. Boğazda küçücük bir ada. Uzaktan insanların yüzme havuzundaki kalabalığını görüyorum. Yanında bir de kafeterya var. Herhalde İstanbul gibi bir yerde buraya gelmek ve bulunmak lüks olsa gerek.

Hava soğuk...ancak herkes iskelede! Denizin havası yetiyor hastalığa karşı kabadayılığa... vapurda çay servisleri, üşüyen ellerim ısınmaya başlıyor! Pastalarda gelince hem yemek ve içmek tadında hemde ruhen bambaşka hazlar ruhumda yoruluyor.

Her geçen turist vapuruna el sallıyorum. El sallıyorum bambaşka İstanbul’a, Türkiye’nin asırlar ötesi yalancı cennetine! Her şeyiyle bizim. İnsanı, binası, asırların yaşandığı kültürüyle!

Yaklaşık üç saat denizle sevişiyorum. Yabancıların şaşkın bakışları ve hazları beni başka mutlu ediyor. Kabataş iskelesinden inerken metroya doğru yürüyoruz arkadaşla...İstanbul’a gelinirde alış-veriş yapılmazmı ya?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Deneme-II: Dostluğa Çağrı…

Hani Mars’ta hayatın olduğunu söylemişlerde uzay aracına binerek toprağına ayak basan bir ilk kişi olarak, senden başka kimsenin olmadığının farkına vardıktan sonrada yakıtım olmadığı için orada mecburen kalan gibiydim. Nasıl yaşayabilirim diye kıvranırken seni görüp tanıdığım sevinçle ve daha önce yaşadığım dünyalık iletişimlere benzemeyen bir paylaşım içinde hızla akan zaman sürecinde; sanki, senin kaybolacağın yada kaybedeceğim korkusu içinde her geçen an sıkı sıkıya sıcaklığına yaklaşan mükemmel bir dostluğu yaşıyordum kendi kendime. Hep bir emanete dayanan, toprakta, bulutlarda, sularda, anlarda… Sürüklendiğinde çok şeyleri kaybettiren bir ilişkiydi sanki. Yakıtımın olmayışını söylediğimde pek inandırıcı gelmemişti ve dünyaya dönmek isteğimin yalnızlığa karıştığının söylemi de… Ne etrafımdaki seslerin ne yeni gördüğüm cennet mekân manzaranın nede huzur veren tılsımla karışık gözlerinin içindeki arayışlarının, tanımak yâda güven arayışının rahatsızlığı yoktu ruhumda. Orada bulunman büyük bir nimetti her şeyden önce. Ya senin içinde böyle miydi? Acaba yalnız yaşamaya yâda kendi kanunların içinde yaşanmışlığın alışkanlığı ile hükmederek yine bensiz yaşamaya ne zorunluluğun olabilirdi ki… Mazimde her kabul ile yaşıyordum bundan sonrada yaşayabilirim mantığı ancak senin Mars’ında bulunabilirdi, değişim neden sana zor geliyordu? Bu acı gerçeği anlamam zordu, her şey yolundayken hele… Sorunları kavrayamıyordum…

Maddelerin sürekli sıralanıyordu… Madde 1… Orada niceliklerle uğraşmak bana anlamsız geliyordu. Sevgi her şeyin anahtarı değil miydi? Öğretilerimiz hep onunla başlamıyor muydu? Etrafıma baktığımda her nimet vardı üstelik bedava… Yinede sorundu aramızda yaşanan, yaşlanan her şey!

Her konuşmanın sonunda dünyayı bildiğini iddia ediyordun. Marsta her şeyin farklı olduğunu anlatıyordun. Geldiğim dünyaya dönmektense Marsın gizemli ve heyecan veren ikliminde kalmaya razıydım. Geçmişim bir enkaz… Ne ararsan vardı, tsunami, deprem, volkanik patlamalar ve izleri… Unutmak için müthiş bir ortamdı burası. Mücadele etmeye değerdi diyordum içten içe… Uzun zaman sonra beni tanıdın ancak “seni her gördüğümde yaşadığın tanıdık dünyanı görüyorum” diyordun. “Kendi aracımı sana tahsis edeyim ve dön yaşadığın dünyana… Yaşanılan ve paylaşılan her şeyi unut…” diyebiliyordun!

Zaten yakıtımın olmayışına inanmamıştın. En baştan ön yargılıydın. O aracı ister içinde ben olayım ister olmayayım her zaman dünyaya gönderebilecek kuvvet kişilikte hissediyordun. Kısacası yanında bir fazlalık, bir gereksizliktim sonraları.

Ancak bilmediğin bir şey vardı. İster dünyada yaşa ister Mars’ta içinde ne varsa gizli yâda açıkta her şey seninle taşınmakta… Taşınanlar kendi içinde varlığımı ispat etmeye yeterdi…

Yine sensizliğimin Mars’la-dünya arasında kalan mesafeden ibaret olmadığını ve yayılan güneşin ışıklarının aynı enerjiyi eşit olarak dağıtmadığını itiraf etmeliyim. Bu eşitsizliğe suçluluk damgası vurmanın anlamsızlığı, tıpkı güneşin, Mars’ın ve dünyanın bulundukları yerlerinin kendi iradelerinde olmadığı gerçeğinde olduğu gibi, haydi git demenin mantıksızlığını anlamak hiçte mümkün değildi… Ve her yöne dönerken seyret beni, diğer gezegenlerde yaşayan benleri de… Yahut bağır seni kim işitecek diye! Her yere gizlenebilirsin ama kendinden nasıl saklayacaksın benlerini!

Anladım ki, insanın dışı her zaman dünya, içi başka bir gezegen. Konuşunca, paylaşınca, tartışınca bir bir dökülüyor içindeki nağmeler, kurallar… İnsanlar büyük bir tiyatro sahnesinde yazdığı senaryolarla yaşamını gizleyerek sürdürüyor. Hangi senaryo güçlü ve çetinse o kural yâda hükümle karşısındaki insanı yaşamaya zorluyor. Sakın ola ki, ilk gördüğünüz insanla paylaşırken konuşmalarına bakarak mükemmel bir kişilikle karşılaştım diye güvenmeyin. Karşınızdaki insanı da böyle bir güvene zorlamayın. Her şeyi zamana bırakın ve özgür olun… Kim bilir bir gün suyun yüzü gibi dibi de duru görünür gözünüze… Bir dostunuz olur o zaman ve yapışın ona. Artık iki kişilik oyuna hazırsınız demektir. Marstan baksan dünya, dünyadan baksan Mars görünür…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Dert Döngüsü…

Bazen hayat sınavımız şiddetli,
Arka arkaya gelir dert dalgaları…
Vurur kaya yerine kalbe süratli,
Sineye çekeriz içimizdeki kavgaları!

Oysa herkes mutlu, görünür huzurlu…
“Niye ben…” Sorusuyla yaşarız isyan dolu!
Nereye baksak üzerimize gelir, şer kargaları
Meşakkat sarar çaresiz, sağı solu soluğu…

Yatılır mı şimdi acılar içinde hastanede,
Şöyle keyif çatıp yemek varken kestane!
İnandığımıza bile küsüp dizeriz ön yargıları,
Ağlarız gizli saklı karanlıkta âcizane…

En sevdiğimiz her zaman suçludur!
Kırmak için sözümüz güçlüdür…
Ondan biliriz tenimizdeki sargıları,
Sabır sabırda… Sorgusu taçlıdır!

Kimse şerri, sıçrayan çamuru
Kendine dokunsun istemez, mükemmeldir hamuru!
Başkasına inatla batırır böyle kargıları,
Her acısında sıralar, ömürlük sömürü…

Dert bilinse aslında rahmettir,
Mevla’dan bize hayır işarettir…
Anlamak ister samimi sevgileri,
İki cihanda nimetlerine diyettir…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Diliyorum…

Allah için yazılan derin tevazu ve hissediş,
İncelikten anlayanlara ders nakış, nakış!
Yaşamak anlatmaktır imanı, tebliğdir...
Okumak lazım ama okuduğunu yaşamakta gerekir!
Hariciler gibi uç olmak kimin yararına?
Kur'an söyler orta yolu seçin paylaşımlarda...
Hoşgörülü ve Mevlana meclisine açık yüreğimiz aşkla...
Ney tadında döne, döne tasavvufla
Muhteşem gönül sofralarında birbirimize sarılmaya
O kadar ihtiyacımız var ki...

Camiden kopmuş,
Maddiyatla dolmuş,
Sohbetlerde, okuduklarında sürekli eğitim gören
Ve yaşama yansımayan paylaşımlar hayli yormuş...
Öyle kopuk yaşıyoruz ki!

Viraneye dönmüş günümüz orta çağ karanlığı,
Cenaze namazının ardından doldursun miladını…
Artırsın iyiyi emreden Allah dostlarını,
Her duamda diliyorum yaratanımdan…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Doğa/İnsan...

Kar neden beyaz yağar?
Yağmursa renksiz ağlar…
Aynı buluttan düşer,
Toprağı farklı dağlar!

Köpek balığı hariç,
Her can hastalığa taç!
Ecele güçtür haraç,
Toprak üstünde yaşar!

Hava, su, yeşil orman
Olmazsa olmaz bir an!
Umutla dolaşır kan,
Her canda kalbe koşar…

Toprak her kiri saklar,
Üstünde güzel aklar,
Her mevsimde ayıklar…
İnsan düzene şaşar!

Aklın marifetini,
İradeyle nimetini,
Söz vermiş hak daveti,
Çirkince gizler beşer!

Doğa aynadır cana,
Ders verir yana yana,
İsyan bilse boşuna,
Yanlış vazife deşer…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Doğa/Üstüdür İnsan...

Kurtlar ulurken tilkiler/Kümese girer
Adresi belli olan öldürülür/Kurnazı keyif sürer
Doğaya hastır bu kural/Oysa, insanı sarar
Bir an belki güler/Sonra anlar ki, bedeli ağır!

Kainatın şahıdır oysa insan
Her emanete olmalıdır lisan
Kul olmalıdır kurulmadan mizan
Ne devekuşudur nede sağır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Doğal…

Geldi mi derken, beklerken geldi işte zamanı
Bahar geçti, hasatı biçmeli, almalı
Güneş tepede, terler alında, yemek zamanı...
Bir ağacın gölgesinde pilav la ayran ne güzel yeniyor
Hoş basit ortam ama doğal...

Taş binalar arasında, içimizde kalmış çok şey
Ayaklar toprağa yabancı, yürek sevgiye
Cümbüş olsa, onca rakslar olsa, çalsa ney...
İçimde ki coşku sana koşuyor senin gerçeğine
Hoş basit eylem ama doğal...

Nerelerdeydiniz? Hangi köşe başında
Hangi baharda doğdunuz, hangi yazda büyüdünüz?
Heyecanlanan yüreğim bambaşka atmakta...
Süslü püslü hangi âlemden buyurdunuz
Hoş basit enlem boylam ama doğal...

Sonbahar yaprağımsın rüzgârınım
Münker Nekir sağında solunda amelin güzergâhınım
Cennet cehennem teraziye bakmakta erkenden konan günahınım...
Terler ağzıma kadar gelmiş güneş yakınlaşmış
Hoş bu hissedilen sorgulamam ama doğal…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:14 PM
Deniz dalgaları kabardıkça kabarıyor,
Beş on metre yükseklikte sahile vurdukça vuruyor,
Gökyüzünde kara duman bulutlar şimşek savuruyor,
Süt liman anılar doğum sancısı çeke çeke kıvranmakta
Derisi soyulmuş kurban gibi tende ak renk, sancısı kavuruyor!

Uzaktan camdan bakarken korku karışık,
Doğanın tuvalinde ressam dans eder gibi alışık,
Kabına sığmıyor karanın her rengi birbirinden yılışık,
Seyredende ne akıl nede tartışma bırakmadan yoruyor...
Doğa kendini yenilerken yılan yeni gömleğine aşık
Bayram namazından sonra yüzleri sevinç bürüyor!

Öylesine muson yağmuru göz yaşı,
Zafer kazanmış komutan nişanı,
Mübarek sarışlarda doğuruyor sabahı...
Selleri rahmet,
Doğumu keramet,
Mucizeyle annenin haykırışında bebeğe davet,
Tiz “Inga..” sesi anları yarıyor...

Toprak suyunu almış çamur deryası,
Hava tertemiz yayla havası,
Gökkuşağı rengarenk sanki düğün halayı,
Pürüzsüz dalgalar güneşini kavrıyor...
Bebeğin bir kulağında ezan diğerinde gamet balayı
İsmini üç kez duyuruyor!

Anne yorgun loğusa,
Acıları unutmuş başlamış dualara...
Huzurla yeni uykular deviriyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dokunur Bir Gün...

Hastalık, ölün, borç, derdin mi var?
Yoksa felekten gün çalmak mı yar!
Ateş düştüğü yüreği yakar,
Dokunur bir gün, gezgin-yaralar...

Pekte iyiyiz zannında mısın?
Kör sağır insan yanında mısın?
Pembe rüyalar hanında mısın?
Dokunur bir gün, ahtın-asalar...

Malca zenginsin maşallah tü, tü...
Nedir bilmezsin hastalık, kötü!
Hızla yaşlanır üstünde örtü,
Dokunur bir gün, şaşkın-aynalar...

Bedenin yurdun, her yerde sensin!
Nemrutta olsan Karun’da, sonsun...
Nereye kadar sürecek şansın?
Dokunur bir gün, azgın-tasalar...

Çıkar gözlüğü odur Gaflet,
Pişmanlık erdem, duadır affet!
Dünya ininde uyan ki saffet,
Dokunur bir gün, kanun-yasalar...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dosdoğru Kıl…

Kıldığın namazını cidden test et,
Huzurlu musun içini bir seyret,
Sevilen birimisin her an gözet,
Hemen geçer mi düştüğünde derde?

Üşenerek mi yatıp kalkıyorsun?
Gücenerek mi atıp kakıyorsun?
Düşünerek mi kalıp akıyorsun?
Bir iş mi fuzuliden meşgale…

Spor yapmak değil, yani egzersiz
Alışkanlık değil, safi ezbersiz
Göstermelik değil, hani habersiz
Aşkı tat rükû, sücut, secdede!

Ey namaz kılan gafil-aciz nefsim
Bedenden sıyrıl, ruhuma ol sesim
Sevgiliyi candan hisset, yok yesim
Gözümden açılsın gerçek tül perde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dost İsen…

Eğer dost isen boşalt günahlarımı,
Nefes alamıyorum kâbus her sahne!
Yardım et ne olur, dinle ahlarımı…
Yaşam tatsız-tuzsuz, azdırır bahane!

Üfürme dumanını sigara, esrar…
Ten değmesin, uyarıcı olmaz yar!
Cansızın kendisine dokunmaz kar
Yalnızlık hep dert, bunaltıyor öfke…

Her gün aynı-uyan, ye, giyin, çık dışarı!
Özgür ruhuma ne verseler aykırı,
Her yanımda acı, saçımda kırları…
Ölüm sevilir mi varken dünya gibi perde?

Tüm odunları topla yak ilahi ateşi,
Mancınıkta olayım, imanım yetiş!
İlk antlaşma gibi sözümle Kadeş’i,
Anlasın manada, sertçe vur enseme!

Dost isen ayna ol, önder ol, örnek ol,
Kaz gibi yolma, çıkarsız ol, yapıcı ol,
Sevgili ol, içten ol, hayırlı ol, son yol…
Beni İslam’ı yaşamaktan sakın eyleme!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dost Kucağında...

Dost kucağında,
Nağmeler çınlar dudağında!
Gönül susadığında,
Baş köşemde oturur.

Gel desem ışık hızına erişir ayakları,
Gül desem komiklik sergiler emekleri,
Ebrehe gibilere ebabil azabı çektirir...
Aynadır özüme Allah için istedikleri!

Özlemdir ayrılık,
Kavuşmaktır sarılmak!
Cehennemde soldurur,
İki cihanda darılmak...

Pamuktan diken çıkar gibi acıdır veda,
Ne mazi nede cemali sığmaz ahde,
Mecnun Leyla’sına, çölünde yakar gibi sevda
Bedenden ruha, ayrılık kıyamet koparır!

Yıllar geçer izleri silinmez,
Nasıl yaşar akılda bilinmez,
Buruktur mutluluk onsuz ahir
Bildik notaları paslıdır çalınmaz!

Sebepler dost kucağında birden uyanır,
Kavuşur dostlar, sürpriz ne heyecandır
Her sahne kaldığı yerden canlanır...
Festival havasında, artık sevinçler yardir!

Dost kucağında,
Nağmeler çınlar dudağında!
Gönül susadığında,
Baş köşemde oturur.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dost Sözü…

Tarifsiz keder düştü yüreğime…
Sır kadar üzdü habersiz kalan seyrimi!
Yağmur yağıyor, şimşek sızdı düşüme,
Tsunami saldı körpe günüme!

Sıcaklığını hissediyorum kızgın bakışlarında,
Kaşlar çatılsa da gönlü ipeksi kalır her anda...

Yeniden nefes al,
Düş ruhuma, bir nebze kal...
Kaleminle sözcüklere dal…
Bu dünya başka, ne Mars nede Venüs!
Dost kıvılcım, gökkuşağında üs
Kocaman delik açtın hoş özümde!

Sessizliği severdim fırtınayı tanımadan önce!
Felaket sarınca insanları,
Ürperdim korkuyla ölünce!
Yalnızlık sarardı,
Eğlenmek vardı,
Basit gönlümce...
Şimdi hislerim karmaşık, kulağım dost sözünde...

Sıcaklığını hissediyorum kızgın bakışlarında,
Kaşlar çatılsa da gönlü ipeksi kalır her anda...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:15 PM
Dosta Mektuplar-I

Geçmişinde yaşadıkların, ölmüş tavuğun başına gelmeyecek kadar kötü ve berbat olabilir. Bu kadar şeyden sonra hayatını bu şekilde durgun ve neşeyle sürdürebilmen senin zengin ruh halinden yansıyan başka bir güzelliktir. Seni bir kere daha sevgiyle andım. Sana dua ettim. Bundan sonra işlerin yoluna girsin, sadece kendi mutluluğunu düşünen, sadece huzuru kendi içinde bulan, artık geçmişin izinden sıyrılıp, sadece güzel şeyleri yaşayan ve mutlulukla yaşlanan bir hayatın olur umarım.

Unutma ki her acının içinde doğan yeni bir mutluluk vardır. Dertler olsun ki, yaşama bağlanmak için amaçların olsun. Doğanın içinde bir yerin olsun, ruhunda mevsimler değişsin. Her mevsim güzeldir, yenilenir doğa tıpkı eskiyen bedenimizin ruhuna mesajı gibi. İlk önce sen mutlu ol, çünkü sen mutlu değilsen başkasını muştu edemezsin. Sen yaşamadıysan kütüphaneleri anlatma etrafına. Yoksa iki gün sonra terk edilen olursun, üzülürsün…

Senin gülmeni ve huzurlu olmanı en çok isteyen, sana yakınlık derecesinde her zaman yanında olan, içini dökebileceğin, her şeyini güvenip paylaşabileceğin ender dostlarından biri olacağım, en azından bunu geçmişinde hayallerinde kalan kırıntılardan biliyorsun. Sana zarar vermek değil, aksine mutlu olmanı dileyen ve gerçekten samimi olarak paylaşan, hala içinde kalmış bir parçanım. Umudunum…

Dünya çelişki üzerine kurulmuş. Ne kadar acı yaşarsa yaşasın insan, yeni acılara hayır demeyecek kadar çelişki dolu yaşıyoruz. Eğer hiç bir sorunumuz olmasaydı, herhalde ´niçin bu dünyada yaşıyoruz ki.´ derdik. Hep rahatlık batar bu yüzden. Bu yüzden ne geçmiş nede geleceğimi düşünüyorum sadece şu yaşadığım anı yaşamaya gayret ediyorum. Sahiplenmek yerine, yaşadığım her şeye lüks katacak ve heyecan verecek her şeyi, özelleştirerek yaşıyorum. Daha doğrusu yaşamaya gayret ediyorum. Lütfen elinden geldiğince, kendin için ve şu anı yaşa. İçinden bana gelmek geçiyorsa, başını omzuma koyup ağlamak istiyorsan yarına erteleme. Ya yarın yoksa? Sende biliyorsun ki, seni anlayabilecek, seni kullanmayacak ve sadece sen olduğun için seninle paylaşabilecek en doğru adresim sana. Aynı kültürün içinden geçmiş, istekleri ve hevesleri, kültürü, anlayışı aynı süzgeçten elenmiş aynı dünyanın iki kişisiyiz. Her şekildeki içten paylaşımımız bize mutluluktan başka bir şey veremez ikimize dünyanın neresinde olursa olsun.

Lütfen yazışma teklifimi yabana atma, fırsatın ve zamanın olduğu en acil bir zamanında dahi yazmak için gel. Konuşalım. Paylaşalım. Birlikte gülelim ve ağlayalım. Dudaklarımız konuşsun, ruhumuz dinlensin ve huzurla kalsın!

Senin uzun zaman yaşamadığın mutluluğun varlığını sana anlatmama müsaade et olur mu? O kadar özledim ki seni, hayallerimde yaşayan seni ve o kadar istiyorum ki görmeyi seni. Nerdeyse onca yıldır sabırla beklenen ve hala beklediğim güzel ve muhteşem bir konumun var ruhumda ve bedenimde ve senin kişiliğini saran ruhun içinde.

Lütfen tebessüm et ve her şeyi yapabileceğin ölçülerde bırak. Zorlama. Maddesel her şeyi aşmak kolay ama insan ruhen yıprandı mı, sağlığın bozuldumu, geri dönüşü olmayan mutsuzluklar kapısını çalar insanın. Önce sağlık sonra maddesellik ok? Ve şunu kesinlikle bilmelisin ki, her zaman yanındayım! Ruhundayım. Hissettiğin an, çağırdığın an. Gelecek kadar yakınındayım. Yeter ki gözleri kapat ve beni düşün. Bir fırsatını bul bana gel. Yâda ben sana. Dokunmak hissetmektir… Nice dokunmalar vardır, pişman ettirir yaşandığı için. Beden sadece yaşadığımız dünyaya has bir iletişim ve ölümlü. Gerçek dokunuş ruha değdiği zaman cennetim dedirten hissediştir.

Sessizim, yalnızım, fırtınalar esiyor yüreğimde ağlarım...
Beden ölüyor, güzellik ölüyor, alışkanlıklar ölüyor, neler ölüyor...
Ömrüm özgürlük emsali, avcı ateşi, dillenen kahrı, yanardağlarımla patlarım
Anılar ölüyor, dostlar ölüyor, ailem ölüyor, gurbet ölüyor, kefenler soluyor!
Ben yokum, anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum
Dört duvar acı bombalıyor, özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor
Ağlıyorum... Mendil teselli ediyor!
Ağlıyorum... Yağmur kıskanıyor!
Ağlıyorum... Amazon taşırıyor!
Ağlıyorum... Sevgisizlik sarsıyor!
Ağlıyorum...

Ve sadece sen varsan aynanda yansıyor gülüşüm…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:16 PM
Dosta Mektuplar-II

Şimdi iyiyim... Yağmura karışmış gözyaşlarımın çiçekleri suladığı ve onu koklayan bir insan olarak yaşadığım inceliği paylaşmak istiyorum dostum seninle... Acının ve ızdırabın silindiği toprağın üzerinde sadece kalan ayak izlerimin sırlarıyla... Sanatçının çığlığı tırmalamaz kulakları... Sadece dalarsın resminin önüne geldiğinde deli diyebilecek kadar yüreklenen insanlara rağmen... Akarsın maviliğin yeri ve gökyüzünü döşediği, arasında sen olduğunu hissetiğim mutlulukla... Ya kusura bakma heyecanlandım birden, başka bir aleme gittim farkında olmadan...çaysız ve kahvesiz!

İzlerinin sürüklediği yollarda ismini arıyorum... Sonsuzluğa yenik düşmüş ama pes etmiyorum... Çiçeklerin arasında yürürken onların destekleri kulaklarıma geliyor, sanki seni yansıtır gibi ıtır kokuları alıyorum nefesimde… Cesaret alıyorum bu şahanelikten... kimbilir hangi savaşın içinde ama savaştan uzakta seyrediyorum seni, üzgünmüyüm asla... Sadece bana yaklaşmanı, ruh kapımı açmanı ve gözlerimin içinden terayağına bal sürmüşcesine ekmeğimde kaymanı istiyorum, sürtünmesiz!

Eğer gözlerinle buluşurda cahil bir cesaret yakalarsam, sana ne istersen anlatırım, cıvıl cıvılcasına, söz... Ama rüzgarla tozu toprağı yutarak koşan insan olmak her kişinin harcı değil... Öksürüğe meydan okumak, harbiden ölüme meydan okumak gibi bir şey.... tanımadığım kitlenin önüne geçipte ben önden gidiyorum ve şu çizgideyim diyebilmek, sabırlı olmak için galiba henüz erken... Olsun ya, böylede iyi seninle teke tek paylaşabilirim her şeyi... Eğer dostluğumu istersem çok şey mi isterim bilmiyorum! Hele o öksürüşün içinde birde heyecanla isminle hitap edebilmek ve yardımını istemek şimdilik zor gibi görünüyor... Sanırım o sihirin formülünü keşfetmem gerekiyor, sırları deşifre etmek demek yanardağın lavlarıyla yanmak gibi bir şey! Ha birde akarken yakılan doğallığın vicdanına dayanabilmek ne kadar zor olacak... olsun varsın demek ve isteyebilmek...

Üzülme bur uh halime olur mu? Sana nasıl darılabilirim ki, şirin bir çocuğun içindeki doğallığın aynada yansıyan güneşine nedenler yakıştırmak gibi...

Kanım akarken sadece sen varsın... Bu güneş şimdi doğdu seherle... Ona bakmaya onu seyretmeye doyamıyorum... Doğanın sonsuzluğunda kucaklamaya hazırım müthiş doğallığı... İçindeki dağları taşları yıkmaya ve dostumsun demeyede... Henüz kendini keşfedemiğim dünyana rüzgarın hızıyla ilerleyen bir yelkenli ile açılmaya da... Bil ki, biraz değer verdiğini hissetsem, bilye oynayan ve attığıyla başı vurarak çığlık atan çocuğun sesine benzeyecek haykırışım. Belki de arşimedin buldum çığlıklarına... ama ne yapabilirim ki cıvıllığın şarkılarla mırıldandığı ve sadece sen ve ben olduğu bir ortamda mutluluk değilde başka ne hayal edilebilir ki... hayallerim Mimar Sinan’ın mimarisindeki mistiğin içinde kayboluyorsa, sakın suçlama beni….Bu zamanla düş olmaktan çıkar, kırlara kayar... Yıldızlar kayar gibi... sadece sana ve sadece hissederek yazıyorum... Çılgınım ve heyecanlıyım... Bana katılır mısın? kimbilir nerdesin? Olsun ya, başka boyutta ruhunla konuşuyorum işte, canıma değsin… Bak yemek yer gibi... Doyduktan sonrada uyumak yok ama gezeceğiz ve keşfedeceğiz bu şöleni söz mü?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:16 PM
Dosta Mektuplar–III: Kaçış...

İçimde fırtınalar esiyor...harabelerde dolaşıyorum. Eskilerde yaşanmış evlerin üstündeki çimenlere basa basa ilerliyorum. Kim bilir burası oturma odası olmalı diyorum, sevinçleri üzüntüleri dinliyorum...çocuk seslerini işitiyorum. Sanırım birisi mektup okuyor. Kulak misafiri oluyorum... İki ay sonra kardeşi gelecekmiş, mektubunda yazıyormuş...derdine çare için doktor arıyormuş. Misafir kalacakmış orada, sanırım erkeğin kardeşiymiş. Ağlaşmalar başlıyor. Telaşlar hayli çok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar... “ah şu uzaklık! ” deyip veryansın ediyorlar. Çocuk ağlamasıyla iyice geriliyorlar. Zaten hazanlar yüreğimde... birde bu manzara! Uzaklaşıyorum.

Çınar ağacının gölgesine oturuyorum sessizce... iki sevgilinin kalp kazılmış yazıları gözüme ilişiyor. Neredeyse kaybolmak üzere. Sesleri kulaklarımda yankılanıyor. Sevdalarına aileleri karşı galiba. Çözüm arıyorlar. O yana gitseler olmuyor, kaçsalar olmuyor...çaresizlik içindeler...kulaklarımı tıkıyorum...varsın güneş yaksın tenimi diyor gölgeden uzaklaşıyorum...

Suyun kenarına geliyorum. Eskiden gür akarmış...konuşan kurbağalardan işitiyorum. Hayıflanıyorlar...”Nerede eski yağmurlar...Nerede gür akıntı ve temiz sular...” diyorlar ağlaşarak! Koklamaya başlıyorum çevreyi, nedense hiç koklamazdım ne zaman gelsem. Gerçekten çok kötü kokular alıyor burnum... iğreniyorum...

Hızla geçen arabalara bakıyorum. El kaldırıyorum beni alsınlar diye. Sanki başka gezegendeyim görende olmuyor beni... Karıncalar geçiyor yanımdan. Bana gülüyorlar... “Eskiden insanlar yürürlerdi, araba nedir bilmezlerdi... Siz niye yürümüyorsunuz? ” utandım birden... “Ama eskiden bu kadar uzaklığa kim giderdi ki...sefer zamanı olsa neyse diyorum! ” içimden. Beni anlamıyorlar... Bende anlatmaktan vazgeçiyorum. Ceketimi üzerime örtüp uyumaya karar veriyorum. Oda ne! Üzerimde insanlar konuşmaya başlıyorlar... “Vah zavallı, ölmüş herhalde... Kim bilir hangi zalim vurmuş adama, hastaneye bile götürmemiş, üzerini örtmüş kaçmış gitmiş...” ağlaşanlar, dizlerini vuranlar...dualar edenler...dayanamıyorum, ceketimi kaldırıp sesleniyorum “ ben ölmedim...bana kimse çarpmadı ya...” sanki naram bir dev yada ucube sesi gibi geldi ki kimi bayılıyor kimi kaçıyor, kimi orada kala kalmış şaşkınlıkla bakıyor... Sonunda birisinin arabasına biniyor ve oradan uzaklaşıyorum... Dertlerimden mi? Hayır kendimden...Bir süre ertelediğim yaşamımdan... Kaçıyorum! bir daha gelebileceğim bir yerden, tarihin benden eski olmadığı, beni yansıtan gölgelerine!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:17 PM
Dostum Dediğin...

Kahraman dediğin;
Ata binmez, silah kuşanmaz!
Ağzı hoş sözlüdür, küfretmez!
Alkol almaz, sigara kullanmaz!
Kazandığı helalinin lokmasıdır...

Dindar dediğin;
İçi dışı bir... Emin müslümandır,
Sadaka zekat veren rıza düşkünüdür,
Kusuru kendinde arar, nefsini düzeltendir
Sahiplenmez, her an öldüğünü bilendir...

Dostum dediğin;
Hem kahramandır hem de dindar
İyi günde kötü günde kanka, yarendir
Doğanın sesi... doğal ruhuna aynadır
Anahtarı, kainat efendisinin hayatıdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:17 PM
Dostum Yarim Demeliyim...

Bahar hep özlemdir yüreğimde,
Çünkü her şeyin başı, doğum gizlidir ilk günlerinde...
Her nefesimde,
Her bakışımda,
Selam veririm
Yeni gelen dostlarıma...

Arıların uçarken maden keşfeder gibi çiçeklere,
Sineğin ısrarla dokunuşu var ya tenime,
Sivrilerin sıcakla bunalttığı sulak yerlerde,
Volkanik patlama şimşek sesiyle irkildiğinde,
Çağlayanlara karışır sesim
Sessiz ve dostsuz yalnızlıklarımda...

Dostlarım gerçek sevgi baharısınız yüreğimde...
Uzun süre anmayıp bakmadınız mı,
Kış köşelerine atarım çıldırmış gibi kendimi!
İçim titrer, ayağım kayar karla kaplı yollarda,
Acıyan bedenim değildir, ruhumdur...

Kainat efendisinin Ebu Bekir’indedir sıcaklığın,
Malını, canını her şeyini vermişti çekinmeden,
Dostluğu yaşadım ıslak gözlerimle sevincinden,
Yaylasında çektim taze nefesini torosların yeşilliğinden!

Çanakkale kan gölü... Irak’ta ölüm... Mescid’i Aksa kazılırken,
Adem’den beri sevgi benlik kasırgasına kapılırken,
Gönül viraneleri uçsuz bucaksız çöllere bırakılırken,
Güvensizlik virüsüne ne dostluklar feda oluyor...

İki kişi ortak olursa üçüncüsü ben olurum diyor Allah!
Ticaret yinede düzen tutmuyor
Demek ki itimat yok Mevla’ya vah, vah...

Söz ve özlem dilde maddesiz olmuyor,
Paraya tamah olunca şükür-ibadet yoruluyor,
Yeri yok yaşarken ruhumuzda yangın alev...
Oysa Allah öyle dost ki, özleminden durulmuyor!

Kapım çalınmazsa ne manası kalır yaşamın,
Kötü günümde oluyorsa virane yatağım...
Derman olmazsa insan ölür oracıkta acıdan!
Kusurmuş, gururmuş geçeceksin saflık yalan...
Mevla için seveceksin dostu, güleceksin sabrından!

Her an diğerine benzer dön dur dolan oyalan,
Ne kadar alsak yaşasak kazansak yok tatmin olan,
Zenginsen çok dostun zayıfsan virüs gibi çok oyan,
Allah yeter tek başına itaatten başka ne ister ki...
Bol rızkla var mı başka misafirini ölene kadar doyuran?

Allah’ı dost tutan gerçek dost bulur,
Yediğinde tat yaşadığında vardır huzur,
Yılan gibi gömlek değiştiren yüzler varsın olsun
Dostum yarim demeliyim... Nefsim her yüzden kurtulur!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Dönemem…

İstanbul’a geldim, kaybettim
İzlerini...
Yeni cami avlusunda, izledim
Geçmişimi...
Onca insanın içinde besteledim,
Sensizliğimi...
Her şeyde vardır hayır, frenledim
Nefsimi…

Yedim, içtim... Kaçtım soğuk nemden!
İnsan selinden,
Telaş yelinden,
Denize daldım boğazda, hayatın ezberinden
Kederlere büründüm!

Düş yollarıma, düş sokaklarıma…
Yalnızlığın hüznüm, düş kollarıma!
Son vapur kalkıyor şimdi Kadıköy’den,
Düşeceksen düş, düş oturağıma!
Ne olur… Yaşam-ölüm arasında bırakma!

El salladım senden başka her şeye,
Gözyaşım muson yağmuruyla yarıştı…
İnandı âşık yüreğim artık gelmeyeceğine,
Soğuk, matem havasında acı vermekteydi!

Yunus’un duası sigara dumanıma karıştı,
Meçhule gitmek doldurdu yalnızlığımı,
Film şeridinde izlerken senli anılarımı,
Dönemem asla, artık… Çıldırsam da geriye!

Gelecek varsa, hayatı anlamak değil
Anı yaşamak istiyorum, şu günden!
Uzak kalsın yüreğim üzenden…
Sahiplenmek ne haddime, nefsim sefil
Haberini aldım her şeyin ölümünden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Dönence Ötesi…

Ben seni yalan görüyorum…
Sende beni yalan görüyorsun…
Aldandığını,
Aldattığımı,
Yalanlarımı,
Söylüyorsun…
Bakmayı bilmiyoruz desene!

İnsanlar birlikte yiyorlar içiyorlar,
Her anda neşeyle neleri diliyorlar,
Sen olmazsan olmaz diyorlar,
Öyle an geliyor ki silah elde, düşmanca
Kin nefret sinir harbine giriyorlar!

Tanımak asırlarca anlatmak değil,
“Oku” ayetini düşün, ruhunda sarsıl…
İnsan kendinden başka neye benzer,
Başkasında kendini gör aynanda eğil!

Alışkanlıklara aldanma,
Hazır ol değişim savaşına,
Okuduklarını yaşa ama illaki yaşa…
Günümüz kahramanlarıdır çünkü onlar!

Keşfet sendeki beni,
Anlamak için ruhundaki cevheri…
Beden kefene gizlenmiş ölüm,
Yalanlar oyunlar sadece eyleyen serseri!
Sadece Allah’a ol kul,
Her seste dinle yeniden kendini…

Martı özgürlüğünde yaşasın doğum!
Denizden-topraktan taşısın gök kubbeye aşkın mucizesini!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Dönence...

Sırlanmış kale duvarları,
Nice fetihlere açmış kapılarını,
Şahit ihtiras, heves ve kanlı savaşlara
Ve saklamış acılarını…

Dönen saksının sesi,
Ustanın sabrında hüneri,
Antika değerinde dirilir gibi sonra süsleri…
Kalenin içine sinmiş,
Yüzyılların yaşanmışları, aynıları ve düşleri!

Hangi mutluluk,
Hangi kulluk,
Hangi zenginlik, yoksulluk,
Ağlanan, yağan, akan suların künyelerini
Tatmadı ki bir, bir her kalabalık...

Doğum sevinç ve heyecan,
Ölüm acı ve gözyaşı…
İki değişim iki farklı yaşanan
Tarih aynı, ders alır azları...

Kalenin duvarlarında otlar,
Viraneye dönmüş içinde olmayınca oturanlar,
Uzağında yükselir gökdelenler,
Aynı tarih sıkışır dar mekanlara...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Döner ikiden bire...

İyi –kötü,
Şehirli-köylü,
Gezgini- kötürümü,
Denizi-çölü,
Erkek-kadın...

Çizgiler iki sevgili,
Aynı mekânda evli,
Çocuk meyvesi
Ortası yok neden?

Bu dünyada bir tek,
Kâbe tek!
Güneş’e bakın
İnsan anlar dönerek...

Bitki nesline benzer,
Hayvan huyda kalır ezber,
İnsan farklı görüntü izler...
Cansız, ölümdür hayalin!

Dünya döner,
Et döner,
Köşe döner,
Demek dönmek, ibadettir insanın!

Uçlar döner birbirine yaklaşır,
Çok soğukta - sıcakta teni yakar,
Sevgidir-nur zıtlıklara akar...
Simetri, kuralı yaşamın!

Döner ikiden bir’e,
Allah’ı zikretmeye,
Kul olmak mesele,
Olur, manasını anlayanın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Dövme, sev...

Dayak atma ve şiddet gösterisi,
Bir nevi iletişim teorisi...
Güçlü olan güçsüzü bastırır,
Radyo frekansları yayar gibi!

Benlik ve sabırsızlık hava-i fişek,
Çürümüş tende ağrılar, şişerek...
Rabbine dua, ağlar hal ve dilek
Ruhunda izler, bedeni sızlatır...

Kazaktır erkek, yüreğe kazmadır!
Benlik doruğunda sinir, azmadır...
Söylerler dayak, cennetten çıkmadır!
Neresi din-iman, cahillik bidat’tır...

Resul her işi kendisi yaparmış,
Muhtaç olmadan kimseye yaşarmış,
Dövme, sev içten… Sünnete ayarmış!
Dinsizin fitnesi, şer söz sanattır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Dur Demeli...

Ne at ne kılıç ne bir ok,
Nede prenses artık yok!
Ne duygu nede ülkü tok,
Dur demeli bir an önce...

Sanki cennettir dünya,
Ölüm yokmuş gibi güya...
Zehirler sanal ve rüya,
Dur demeli bir an önce...

Mahremleri öldürdüler,
Sınırları kaldırdılar,
İnsanları kandırdılar,
Dur demeli bir an önce...

Sevgi çöpe kin yan cebe,
Kimliksiz döl artık gebe...
Sarılmalı her sebebe,
Dur demeli bir an önce...

Ne kötü ki lazım afet,
Sönmeyecek yoksa gaflet!
İmanım yunmalı saffet,
Dur demeli bir an önce...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:18 PM
Duvarcı Ustası...

Her insan duvarcı ustası,
Başkasının duvarını örmekte... Çalar güftesi!
O Kurbanlarından biriydi,
Açmıştı duvarcı ustası paftasını...

İsmi Şeref’ti, elinde aynası
Söğüdün altında ilk önce süslenir, neyse manası?
Karşımızdaki apartmanın köşesine gelir,
Kalınca bıyıklarıyla oynaya oynaya,
Her gün üçüncü kattaki kıza bakmaktı kederi!

Her dikizde kızda balkonda olur, el sallardı,
Gülerdi, acımayla karışık öpücükte yollardı,
İşte böylesi deliydi...
İkisi de her gün bu anı kollardı
Vazife yeri belliydi!
O bir delimiydi diye söylenir o an, hayranlıkla izlerdim deliyi...
Bu filmin tek seyircisi, koltuklar benle dolardı!

Gezdiği her sokakta duyulurdu iniltisi,
Tanımayanlar içmiş sanırlardı,
Ardından küfür ederlerdi!

Zaten, kadın olsan fahişe,
Çocuk olsan afacan afişte,
Kusur bulmaksa aşta,
Dikilirdi ön yargı yuları…

Daha neler, neler... Vurulsun hele damgası,
Koyuvermek kolaydı lakabı!
Başkasının duvarına örmeye meraklı, vitrinde eli kanlı kasabı
Görmeli ucube vaazı, üstelik de çoktan verilmiş kararı!
Gerçeği anmak mümkün müydü hazırken gıybet özürü...

Şeref çocukların oyun fesiydi,
Peşinden cümbüş bestelenirdi,
Taklitleri, usta büyüklerinin eseriydi...
Fırsatını bulan ustacıklarda onu eylerdi!

Ustası delirten, delide patlar celali
Deli-evin sokağından geçen- habersiz... Bilmez helali,
Taşırdı, bedeniydi tek hamalı!
Bu durum kime, ne kazanç sağlardı?
Aranan belli, açıktı tercih kanalı
Başkasında ayıpla alay, söndürmüştü hayır fenerini!

Kendisindeki kusuru düzeltmek yerine
Kibir evini ören ustanın eğlencesine
Ne demeli birde pirim verenlere…
Anlamıyorum göklere çıkartılan bu pirleri!

Duvarcı ustaları her aklıma geldiğinde, hatırlarım kumarı,
Acıdan ve perişanlıktan başka şey değildir şiştikçe damarı,
Umudu kör eden kaybedileni tekrar kazanma şamarı,
“Ya tutarsa, göle maya”, Nasrettin hoca misali yine zar attırır...
Ya o an her şeyini vermişsindir,
Yâda umduğun son murat, çileyi kabul etmişsindir...
Yoksa hayalle gerçek aynı teraziye girer?
Sırf macera olsun diye uç yaşayıp bitmişsin
Yâda neyin entelektüel tekeri?

Kumar değil yaşam, yaşanmaz ahla
Bizi değiştiren ruhtur...
Mana hissettiğimiz ölçüde şekerlenir,
Yoksa her sahiplendiğimizde ölüm vardır!
Sadece boyut farkı zamanla parlar,
Bir başka zamanda göz açılıp sabahlanır!

Nerede adalet peşinde el, hayırda doruk
Nerede şerri besleyen aynalara yumruk!
Neden güzeli dileyen felsefe hala koruk!
Duvarcı ustalarını öldürseler,
Duvarlarını buldozerler yıksa, baksalar buruk...
Dökmem bir damla gözyaşı, derisini yüzseler!

Öldü dediler deli Şeref, şiirini yazıyordum!
Ne o apartmanın köşesini arar,
Nede o söğüdün altını artık süzüyordum!
Sevgilisi ne yaptı bilmiyorum, ya anası, babası ona tek yar...
Duvarcı ustaları kesmişti o söğüdü ve gölgesini,
Üzerine yeni bina yaparlar!
Artık *********di birde, o apartman köşesi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Dünya Masalı...

Ölüm mahkumunun son dileği,
İçer bir sigara sonra veda!
Film şeridinde yaşam gel-gitleri,
Ayrılmak zor... Kor makam zevkleri!

Üzdükleri ağlar sanki yanında,
Yetim hıçkırır maidesinde,
Münkerler çullanır üzerine
kıyamet yaşar son nefesinde!

aczinden utanır oh denilmekte,
dediğim dedik nefs dilenmekte,
şirkle dolu yüreği sevinmekte,
birazdan kurtulacak vazifeden!

İp hayrına gerilmeye hazır,
Cellat kör bakar gören zor sanır,
Nede olsa can bu kıyılmakta
İbret bakışa şükür yakışır!

Yaratan hemen görmez hesabı,
Sabırla bekler tövbe yapanı,
Şer açlığına Fare kapanı,
Ecelle biter dünya masalı...

Seyirciler yorumla dağılır,
Üç gün konuşulur paralanır,
İbret pınarı kurur yeniden
Şer koruna kul hakkı dağlanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Dünya oy…

Oy, yalan dünya oy…
Kimine balon kimiyle eğlenen dünya oy…
Her gün sabah başlar aynı,
Bir iş peşinde, enerjik tazı…
Her gün katlanırsak da bazı-bazı
Şikâyet içimizde, haykıran dünya oy…

Kimi iş bitirdiğini sanır,
Kimi ne bulursa sahiplenir,
Kimi işim çok der, övünür
Ölümü unutturan dünya oy…

Ne akraba nede dostluk baki,
Çıkar girmiş gönüle, elde fani
Yalan dolan dilde gani gani,
Nefsi azdıran dünya oy…

Dünya’da yaşamak büyük dert…
Fazla fazla var sıkıntı, zafiyet, afet!
Her şeye rağmen istemeyense namert,
Kendine kul, kaptıran dünya oy…

Ölene üç gün ağlanır,
Yine aynı dertlere bağlanır,
Bin sıkıntıyla yürek dağlanır,
Tokluğa sevindiren dünya oy…

Cennet herkesçe biliniyor,
Cehennem sevdası her an yenileniyor!
Kur’an-sünnet söylüyor, neler erteleniyor
Aklı eriten dünya, sen neysin oy…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Dünyanın Özeti...

Pireler, dertten derde zıplatan erler
Bitler, her derdin içinde acı verir
İzleri, pamuk-diken misali karışıktır
Yaşam bu döngünün özgün portresi...

Yağmur, her pisliğe karşın rahmet
Kar, doğacak yeni doğaya işaret
Sıcaklık, her canlıda denge-kor saat
İlahi kudrette korunan sır perdesi...

Hisler, insan fıtratından cengaver
Hevesler, onun gölgesinde oturur
Düşünmek, insan olmakta karar
Sorgulamalı kapanırken penceresi...

Pireler, bitler ve izleri görünmez
Yağmur, kar ve sıcaklık alınmaz
Hisler, hevesler ve düşünmek söylenmez
Topu dünyanın kaynayan tenceresi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düş olamazsın…

Potrende o kadar cıvıl cıvılsın ki,
Bir ayağım sanki dokunduğun yere değdi...
Kendimi Mona Lisa’nın etkisinde,
Hissettim Leonardo Vinci paletinde...

Belki de kıyamete kadar müthiş resimde,
Özlem duyarım Ömer Hayyam şiirlerine!
Cennet şarkılarına karıştı gitarımın sesi...
İspanyol serenatları gibi,
Pencerenin önünden ayrılmak gelmiyor!
Sen bir düş olmalısın belki...

Seher yıldızı güneşe teslim olmuyor,
Sıcacık bakan gözlerinde...
Güneş varsın olmasın demek geliyor,
İçimde ******* ve karanlık yazgından dekor,
Binlerce tiyatro sahnesinde aynı oyun sergileniyor
Bahar dansımıza bir adım kala...
Çiçeklerin açacak toprağı dele, dele
Belki de çiğdemler kardan fışkırdı şimdilerde,
Yansır fısıltılarla yüreğinin eşsizliğine...

Sen sanırım düş olmalısın...
Yağmursuz Ankara’da ikindi yağmurları çukurlara doluyor
Ve toprağa karışmış izlerin mis gibi kokuyor...
Seni Âdem’den beri tanıyorum galiba!
Aynan ruhuma yansıyor,
Kır at altımda,
Yelesi sağdan sola gülüşünde oynar küheylan şahlanışında...

Sen düş olamazsın... Olamazsın!
Yüzümü yıkadım bir çok defa, Kevser ırmağında yıkandım!
Yıldızlar kaydı gözüm önünden gerçeksin anladım.
Hala gülüyor resmin, kızlar gülüşüyor çeşme başında,
Ağaç arkasında gizlenmiş erkek bakışlarında...

Martı özgürlüğünde şafakta doğmalısın!
Gözünde gölgende olmalıyım artık...
Düştü damlan yüzüme gölgen ruhumda sarsıntın,
Yanardağ lavlarıyla yakar, yakar aşkın!

Hala gülüyor resmin, kızlar gülüşüyor çeşme başında,
Ağaç arkasında gizlenmiş erkek bakışlarında...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düş Sokağında...

Aslan terbiye ediciyi yemiş,
Fıtratından böyle esinlemiş,
Fazlasını beklemek anlamsız
O hayvan sonuçta biz insanız!

Beklenti duygularımızda fikrimizde,
Yansıyan aynamız buğulu kirinde,
Özlem bizi kuşatır başkasında hikâye,
Şükür Allah var, dünyada yalnız değilim!

Her madde eskir ölür kefene sarılır,
Sahiplenmiş direkler gün gelir sallanır,
Geriye dönülmez kabuller yasalaşır,
Bir yalnız adam yürür Âdem’den beri aynı kaldırımda!

Yatağım yiyeceğim içeceğim yaşatır,
Sevgi var olanı paylaşmakla şahlanır,
Elimde fırçam boyalarım ve tuvalim karalanır,
Çöl bile arkadaş olur ruhunu hisset yeter ki!

Hayvan bitki doğa hepsi bize eğlence,
Sunulmuş kâinatın halifesine,
Bir tek insan insanı edemez deşifre,
Düş sokağında rüyada uykularımız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşmanız Kendimize…

Kendime düşmanım, vursam ya başa…
Ağzımdan küfürler çıkar peş peşe,
Dilim-elim acır, haram ye-okşa,
Gönlüm ne arzular, bakmadan yaşa!

Beynim hesap bilmez çöllerde yaban,
Özüne işkence elinde saban,
Çağına uygunsuz yaşar, gariban
Acıyla kıvranır varsa da neşe…

Halime bakmadan kader suçlarım
Acıyla inlerken dostu haşlarım
Meyhaneler dostum harbi ağlarım
Her şeyi bilirim tanrı gibi, hâşâ!

Ruhum, ne yedirdim nede suladım
Bilmeden taşıdım her an payladım
Yalnızlık halimde horca dağladım
Beden pişkinliğim sana bin tasa!

Beden-ruh emanet korumak gerek
Şımartmak yerine, terbiye gerek
Huzursa ilk önce benliğe direk
Hakkı dağıtmalı biz diyen eşe!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşün Ki...

Her varlığın etrafında,
Bulunma nedeni ayrı...
Yarım, aciz, fakir, tarif...
Cennetse, cehennem gayrı!

Ayna herkese nur yansır,
Gözler oynaşla bir yandır,
Sonuç nefisten kör andır,
Neyle meşgulse o seyri...

Gökte büyür Samanyolu,
Yerde toprak sırlar dolu,
Düşünen kul arar yolu,
Kopyadadır amel ecri...

Yoksa her an zevk yaşansın,
Yerçekimsiz saf alınsın,
Başıboş kalınsın, diye,
Rabbim yaratmadı yeri...

Sınav sonucuna yanma
Her an çalış gül sonunda
Varken nimetlere kanma
Kulak ver, izle rehberi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşünki Hüzün...

Toprağa atılan buğday taneleri,
Eğer yağmurlara doymazsa yeşermez!
İnandım deyip de yaşamayan fani,
Buğday gibi kurur inanç kalbe düşmez!

Kalbim temiz diyen kişinin gövdesi,
İbadette alnı, olmazsa tövbesi!
Üstünde duru su altında bataklık
Benzer bu misale aldatır övgüsü...

Bir ömür görünen ufuk gibi kısa,
Hevesler mum gibi yangındır bakışa,
Amel hesabını sor karıncalara...
Aklından gönlüne dilendirme hayrı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşünmek Zamanıdır…

Ey güzel Müslüman insan,
Eline bir hortum alsan,
İçindede olsa sigara dumanı veya alkol…
Çok para teklifi ile deseler onu Kâbe’ye boşaltacaksın
Boşaltabilir misin?
“Bu nasıl teklif bu nasıl yol…”
“Günahım bana yeter sağ ol…”
Diyerek reddedersin o an!

Kâbe’nin mimarı bilir misin kimdir?
Halil İbrahim peygamber ve oda insandır…
Senin mimarın ise Allah’tır!
“Anlayacağın sen Kâbe’den daha önemlisin.”
“Sen olduğun için Kâbe vardır.”
“Peki, neden Kâbe’ye hâşâ! Derken vücuduna hala akar sigara, alkol? ”
Artık düşünmek zamanıdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşünmek....

Darağacına bağlanır beşikler,
Doğan büyürken asılır beylikler,
Kısır döngüde neler birikse de
Akıl perişan tükenir azıklar!

Fikirler bayat metadadır hayat,
Öğüde azat sipariştir sanat,
Dünya tatlıdır ölüm acıksa da...
Yokluğa ağıt dolmayandır kağıt!

Vicdan yalnızdır kalabalık sevmez,
Acı naradır, ruh bedeni övmez
Bin kez tövbe etse, kapı açıksa da...
Sorgusu elim şeytanı savamaz!

Ana rahminde kırk günü dolunca,
Bir melek gelir üç şey verir, alırda
Can, rızk ve amel ceninin dalında,
Değişmez kural bu inkara kalksa da!

Sabır etmektir tevekkül sonrası,
Ne yersek şükür kanaat doğası!
Mahkum inkarda, beşiğe yazık da
Mesaj tazedir on dört asır öncesi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:19 PM
Düşününce…

Her insan gibi düşününce geçmişimi,
Hep olacakların peşinde anladım,
Tükenmiş anlarım…
Kaplumbağa zırhına bürünür ahlarım,
Deve kuşu gibi kafamı gömer kuma ağlarım!

Neden sevgilimin bilemedim kıymetini,
Gül gibi soldurdum yaşattım her eziyeti,
İlk kır sardı sonbaharda saçımı…
Dün gördüm aynada aczi yetimi!

Çetin kavgalar var içimdeki bende,
En çok hayallerim üzer oturduğum divanda,
Zoraki bir tebessüm doğar okunan ezanla…
Seccadeye sığar ağıtlarım dökerim açlığımı!

Kurumuş buket güller bakar acı-acı,
Duvardaki resimler görünür yabancı,
Halıda toz toprak birikmiş dert haracı,
Alır sanki içimde kaybettiğim onur tacımı…

Dışarıda çocuklar oyun oynuyor,
Güneş sıcacık tenime dokunuyor,
Nefesim havanın ahengine kanıyor
Eyleyen heveslerime bırakır seçimi!

Ölüm beklemekle gelmiyor,
Yaşamıma mana salmıyor,
Dünya yalanda olsa onsuz olmuyor
Tuz yemeye mahkûm ettim bugün, inatçı keçimi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:20 PM
E-Portreler…

Dinde dinsizlikte yaşar sembolik,
Nefsi sarmış az-çok bir madde-kolik!
Salyalar dökülür alırken soluk,
Savaşmış, afetmiş kim umursar ki…

Barajlarda su yok, yağmur yağmasın
Tarlada geçim yok, faiz sağ-olsun
Ahlakta sınır yok, yeterki sağsın
Bugünü kurtardık, kim umursar ki…

Japon dinsiz ama nasıl çalışkan,
Hıristiyan kural koymuş alışkan,
Yahudi zirvede misyon yapışkan,
Müslüman’a geçmiş, teselli baştan!
İç başka dış laçka, kim umursar ki…

Ülkemde dinsizler sözde okurlar,
Papağan misali taklit dokurlar,
Çobanı düşünmez karnı tokturlar,
Maske takmasını kim umursar ki…

Şüpheyle bakıyor herkes zengine,
Torpiller akıyor cahil ehline,
Mühendis haklıyor çağı delince,
Hakkı, adaleti kim umursar ki…

İçimde Eyyübi, gözümde yaşı…
Edirneli yasta bilmez Maraşlı…
Antalya satılır gelişmez Kars’ı!
Cepler doluyorken kim umursar ki…

Osmanlı mirası batının gözü,
Anadolu cennet istemez bizi,
Din, tarih, bütünlük… O çalar sazı!
Nesil özenirken kim umursar ki…

İçimizde birlik, kardeş el ele…
Bilin gönderirken çoban meclise!
Sonra eleştirme verse fezleke,
Acımızdan ölsek kim umursar ki…

Kur’an hediye Rabbim güç verir,
Hakkıyla yaşasak neler erişir…
Dudak her an söyler, boşlukta erir!
Mirasyedi malı kim umursar ki…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:20 PM
Edep yahu!

Utanma, arlanma ayarın yok mu?
Edep yahu, insan mısın sen sahi?
Tüküren, üzdüren, güldüren hep sen
Her kılıkta dahi, kaç yüz var sahi...

Şöhrette, refahta, her tür hilede,
Kahkahana bile para filede,
Dünya özetisin şer yar illede,
Sanır gibi baki, yaşarsın sahi...

Cehennem ehline dünya cennettir!
İmanı paradır, yalanı tattır,
Dili on numara, haram afiyettir,
Edep yahu, insan mısın sen sahi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:20 PM
Ekran Aklanmalı…

Sütçü imamın kemiklerini sızlatan buz dansı,
Fakirin umudu popstar alaturka müzik yarışması,
Gırgır adına ardı ardına küfür filmleri…
Haksızlık bahane kurşun yağmurunda mafya dizileri!

Hayal ediyorum bunlardan birini seyredeni,
Dilde iman namazda sevgi yemini olsa da…
Her gece bakarsa kim yener böyle nefsini,
Yetişen nesil tüketir ahlak pınarlarını, yarınlarını…

Sarhoş, esrarkeş, kapkaç çeteleri, haksız kazançları
Görmeye alışırız çoğalan hırsızları…
Kutlasak da cumhuriyet, çocuk, zafer bayramları
İyiyi tavsiye eden olmazsa eğitim ocakları…
Bekçisi, polisi, her an çalışan aileler nasıl önlem alsın!

Çöllere dönen baharsız iklimde özgür yürekler isyan eder,
Acilen önlem alınmazsa eğer,
Yağmur yerine dolduracak barajları annelerin gözyaşları…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:20 PM
Ellerim Açtım...

Mekan daralıyor evren sığmaz bedenime
Ne güllere bakmak ne yaylada gezinmek
Ne paraşütle atlamak nede avlanmak silah elimde
Sıkıyorlar kabir azabında çukur iki metrekare
Daha az belki de...

Maganda kurşunu deşer yüreğimi
Masumluğum ispatlansa neye yarar
Ahlasalar ağıtlar yaksalar katilime şahit bulsalar
Sıkışan benim...

Alışkanlıklarım terk etti
Giydiklerim etiket eskitti
Kızgın demirde ruhum dağlar sebebi
Değişmek zor,
zor yeniden başlamak geleceği...

Ellerim açtım ağlayarak duaya
Zor anların unutulmaz şuurunda
Her zaman sığındığım hazinesi bol
Abdestin yıkanmışlığı safi şükürle
Allah’a...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:23 PM
Elmas Rüyalar…

Yorgunum,
Üzgünüm,
Enerjisi hülyalara gizlenmiş
Çalıştığım heyecana küskünüm…

Farklı güneşe ihtiyaç duyar gibi,
İçimde üşüyen ruhuma sıcaklık, aradığım belki!
Uzak yakın ne fark eder ki,
Yaşarım kimliğimden sürgün...

Başımı kaldırsam anılar,
Eğsem yığın yığın işler!
Damarlarımda özlem sevgiler,
*******i yatağa düşerim sürüngen!

Ahu gözü arar,
Hala umutla bakar!
Ne kıyas,
Ne kıstas,
Nede bilir naz!
Rüyamda kovalar,
İsteklerim kıvranır çekingen!

Eylül gibi duygusal,
Yanaklarım kızarır al al,
Tutunsam kırılmaz, hamdır hala dal!
Mahkûm gibi,
Engin sezgileri...
Bir umut belkide hayal,
Gölge gibi izler geçmişimden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:23 PM
Elmas…

Kara elmas, toplanır ocakta
Ölüm kol gezer, göçüklerinde!
Teri yayılır siyah alında,
Yaşamak buysa, umut akmakta!

Evde soba, kestane pişmekte
Başka bedele keyif çatmakta!
Karbon monoksit hazır tetikte,
Saklanır ölüm, uyku anına…

Tedbir almaksa aklın tek yolu,
Aczimize ders bağlar her kolu,
Elmas bir maden rengi soluğu,
Ak, kara, parlak sürükler zan’a!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Emekli…

Kahve ev arası geçen bir süre,
An öldürmek esas, yemek suare!
Sigara kokusu, kumar dokusu…
Sinir harbi vaki, nöbette sara!

Aman iş olmasın, hastalık dursun!
Çaylar hazırlansın, kahve köpürsün…
Bana ne isterse toplum kudursun,
Huysuz tatsız dede, ölüm yolcusu!

Oysa yaşamdan zevk almak gerekir,
Her yaşta çalışmak erdem demektir,
Mazi tecrübedir, baki erektir…
Yeni nesilleri saran olgusu!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Emeklilik...

Her gün aynı tempo üzer iştekiler,
Ekip falan derken yorar baştakiler,
Emeklilik düşler benim yaştakiler,
Bir nevi umuttur, yoktur mut ardında!

Evde dinlenemez her şeye karışmaktan,
Zevk almaz kimseler zorla tanışmaktan,
Bir yere sığamaz geyik konuşmaktan,
Umudu olmayan işkence aslında!

Ya kahvede kurum hızlanacak ölüm,
Ya camide durdum istemez bir dölüm!
Her gezinti ahım, acı verir belim...
İtilir kakılır bu dönem faslında!

Acısız bedelsiz ne var şu alemde?
Her yaşanan sınav, sabır şart eleme!
Her şeyin fıtratı bozulmuş, ilmide...
Emeksiz emeklilik, harami tadınca!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Ensar’lar Nerede?

Kyoto Kopenhag kriterleri,
Avrupa insan hakları mahkemesi,
Egemen gücün barış felsefesi,
Aşamaz Medine kardeşliğini!

Kainat efendisi muhacirleri,
Medine’de Ensar’ın misafiri...
Neleri varsa böldüler ikiye,
İnfak ettiler ilan ettiler kardeşliklerini!

Elbette vardı aralarında sözler, yazılar...
Muhalefeti ancak nefislerinde aradılar!
Ne kin vardı, ne nefret, nede maddi çıkar
Allah rızasını en içten paylaşarak yaşadılar...

Biz yayla havasına deniz kenarına tembellik anlarına,
Keyif peşinde kul haklarının bol çeşidinde kaygısızlıkla,
Viraneye benzemiş yüreklerimiz haramla çöl yangınlarında...
Alay eder gibi yaşarız her kişi alim kendi aklınca!

Yayla havası kardeşlikte özlemdi cennet kokusu,
Mübarek resulün arkasında namazla aşardı coşkusu,
Örnekti fakir çadır erzakı Ebu Zer'in hesap korkusu...
Asır Medine kardeşliğine hasret, Ensar’lar nerede?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Eskişehir…

Bir masal yazsam,
Kaf dağını aşsam,
Gözlerinden baksam
Bütün çiçekler sıraya girer
Kokun yayılır yürekten, aşkımdan...

Eskişehir... Ah Eskişehir...
Kızların dumanlı,
Sıcacık, ateşimde hummalı
Acır yalnızlığında Osmanlı turalı
Ne çay ne kahve teselli olmuyor merhem,
Nede oralı...

Ah... Eskişehir... Ah!
Sarıl bana Anadolu kıracına razıyım
O gözler elmas gibi pırıltılı su gibi kanarım
Hamamlarında terler Muradım...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Eşsiz *******...

Gece en olgun tastır abdest suyuna
Çöller aşar uzanır sahabenin yurduna
Kainat efendisinin sohbetine doymaya
Gece namazıyla silkinir boyutlar ötesi

Camilerde kilit ibadetler siner evlere
Ruh miracını aşar bahar cemresinde
Okur karanlık sokakları tefekkürle
Allah ve meleklerin varlığı hissedilir

Aynanın yansıyan yüzü hep yalnızlıktır
Tembelliktir uykular bedene dargınlıktır
Ruh bedenden çıkar gider ne ilginç andır
Ceset her gece tabutuna uzanır yatağında

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Eşya ve Tutkular...

Asrı saadet medeniyet zincirinde,
Ebu Zer yaşarmış çölde, çadırda!
Üç beş eşyası var yok bir fakirane...
Sahabeler utanmış teklif etmişler altın!
“Al eşyalar ki, olsun saray şu virane...”
Üzülmüş mübarek bakınca haline,
“Haşr’da hesabım çok çetin derken,”
“Şu üç beş eşyayı ve beni düşünürken,”
“Nasıl kalkarım altından bunla zararın? ”
“İhtiyacım yok onlara, başkasına verin...”

Kredi ile banka aşıranlar,
Piyango ile arsız yarışanlar,
Kredi kartını taşıranlar,
Mal yığıp hala ağlaşanlar...
Sahabe gibi size getirdim altın,
Öbür dünya hesabınızı tartın,
Sizde bir Ebu Zer olun, redde koşanlar!
Yiğitseniz bu illetlerden vazgeçin...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Ey Hayırsız Oğul…

Ayağına kangren girsin hayırsız evlat!
Neden yok içinde bir damla şefkat?
Annen yatalak bende yok takat,
İşin şaka, gırgır, çalmak dümbelek...

Tarot muskasına güvenen öğrenciler,
Ayakları yere basmayan ezberciler,
Annesinin boğazını kesen keşçiler,
Sonun nice olur onlara Özenerek!

Haram yedirmedim, aş-susuz bırakmadım,
Hastalığında titredim başından kalkmadım,
Sevgimi, bilimi, dinimi öğretmeden işime bakmadım,
Kimlere eş oldun be oğul anlat ha, bilek!

Sen cahilsin be adam neden anlarsın,
Üç beş kuruş verince babalık taslarsın!
“Hep yaptım” bedeline başın yaslarsın,
Moralimi bozma konuşup zehir zemberek!

Araba mı aldın üzerime şık giysiler?
Ya okul yada iş hep çalış dedin, saysalar…
Öğüt verdin benim için gelse geyşalar,
Üç günlük dünyada yaşamadım sevinerek!

Ey oğul sağlık, ahlak, iman zenginliktir!
Anne, baba, kardeş öz yuva, ak gelinliktir!
Buna şükretmemek ne kötü azgınlıktır…
Derdim bana yeter üzme böyle deşerek!

Ey oğul para, kadın, beden emanettir!
Hoş araç, sonsuz lüks ne güzel keramettir!
Dünyada aradığın sensin her iz şahittir…
At şer gözlüğünü konuş bir bir düşünerek!

Ey oğul bu dünyada yaşamak hep derttir!
İyiye giden sağlam yol binlerce meşakkattir!
Rabbini bil sünnete sarıl ölüm nihayettir…
Sanal hayaldir, acı bedeldir… Ödersin sürünerek!

Ey oğul biz cahilsek de sevgimiz baki,
Nelere sahip olduysak paylaştık sahi!
Kul hakkı, almadık mazlumun ahını…
Yaşatma günlerimizi sana küstürerek!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Eyvah..

Karanlığıma mahşerde sonsuz ışık olmalı,
Güneş cennet köşkümde hayırla doğmalı,
Sürüklenen mazimde kalan son olgunluk yıllarım
Gerçek saadetim yerine, bir an önce oturmalı…

Yaşadıklarım gerçek özgürlük değil ki,
Son ağıt, son duamda kefenle gizlendi
Aradığım nedir, nedir benliğimin şahidi
Hayalinin içinde kıvranıyorum böyle!

Utandım sahnemden son prova yapılırken,
Utandım kendimden, belli sus pus halimden,
Utandım boşa geçen yıllarımın filminden,
Kendime güldürecek değişime ihtiyacım yok!

Fıtratımda toprak kuru, zor sürümü,
Hissediyorum ruhumu üzdüğümü,
Her yaşanmış acınası hatıra izler bırakırken…
Anlamadım dünyanın ne gecesi nede gündüzünü
Son uyku vakti hızla benlerime yaklaşırken!

Perdenin arkası karanlık, yüreğimde fitnesi
Ne güzel süsleniyor günah, ne garip cilvesi
Ahşap masaya değen bedenimin, çıldırtan masalı
Makyaj yapılsa da, anlatılır hep çirkin tarafı
Çeker kendine akıllı geçinen zavallı bizleri
Ormandan çöle bir adım kalır eyvah, eyvah...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Ezan...

Dil söyler sanki abes,
Kulak örter zalim fes...
Sanma ezan basit ses,
Mevla çağırır yahu...

İş aş bırakan nerde?
Kulakta kat kat perde...
Sözü ilahi beste,
Mevla çağırır yahu...

Cami zengin bir evdir,
Namaz engin görevdir...
Aşığa kan, alevdir
Mevla çağırır yahu...

Minare selvi boylu,
Duruşu asil soylu...
Felahtır kentli, köylü
Mevla çağırır yahu...

Huzura tek bilettir,
Ne hoş rehber, adettir...
İki dünya davettir,
Mevla çağırır yahu...

Rabbim koymasın onsuz,
Koymasın gönlü yönsüz!
Kıyamet kadar sonsuz,
Mevla çağırır yahu...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Fakirin Duası...

Soba yanmıyor, banyo soğuk...
Elektrik, su kesik!
Umudun adı kopuk,
Dolap beygiri, şikayet bitmez!

İş istenecek olsa dilenci muamelesi,
Dayı torpili aranır, diploma güvencesi!
Hani komşu hakkı, kesenler din diyeti...
Yaşamak dert, ölmek ayrı... Fakirlik gitmez!

Özelleştirme dediler işten çıkardılar,
Memur maaşı kıt kanaatti onu da aldılar,
Garibim güvencem yok, çaresiz bıraktılar...
Ne karın doyar, ne eşimde ayar... Çaresiz, mutsuz!

Satmaktan evde eşya kalmadı,
Hastalıktan sefa kalmadı,
Duadan başka deva kalmadı,
Neden bizi gören yok, haşa, yaşarken onca minnetsiz!

Rabbim senden başkasına etme muhtaç,
Koyma bizi perişan-aç,
Şükür, sabır yalnızca sana... İmanım başıma taç,
Bir yol göster aciz kuluna, diyetsiz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Fal...

Bilinmeyenin gelecek merakı,
Kahve izinde gerçek hile döker...
Yalandır sözü, şeytandadır özü
Meraklı bakış, güzel sözde akar!

İki gün sonra öleceksin dese,
Hazırdır o an intihar etmeye!
Üzüntü basar boş yere peş peşe,
Boş yere canı, o çıkan söz yakar!

İki gün sonra şans dönecek birden,
Elde avuçta ne varsa der yardan,
Şans oyununa yatar umut kardan,
Acılar patlar, bin umutlar yıkar!

Yaşandığında gelecek bilinir,
Gizde heyecan, yaşam eğlenilir...
Adalet aynı, kulda eşitlenir
Yarışma değil, has tevekkül kokar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Fena…

Piyango bileti,
Kazı kazan,
At yarışları,
İddia...

Sayısal loto,
Spor toto,
On numara,
Beş artı bir,
Borsa…

Koy parayı kazan milyonlar,
Emek mezara alın teri çöle…
Bulamasan da çok çal
Gezersin göstere, göstere…
Kap kaç istediğin eve dal,
Bedavadır kapış, kapış al…

Her gün reklâmını gör medyada,
Çalma kazanma teknikleri videoda,
Eğitimde her an budama ruhta yama,
Gidişatımız fena, nasıl da fena!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:24 PM
Feryat Eder...

İnsandır kadın erkek tartışsak ne farkeder,
Cesed sarılmış kefene sonsuz kere sabreder
Azap varsa toprak altında vay dünya derdine
Haşra düşer ah ölüm sonsuz kere feryat eder!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:25 PM
Fetih-Mirasyediler…

Kırışmış yüzde dilencinin narası,
Karanlık gecenin çırpınır firakları,
Sessizliğe korku karışır öcüler böcüler
Uykuyu yarılar çocukların ağıtları...

Silkin derim teheccüd namaz vaktidir,
İstanbul fethediliyor arifesi aralanır,
Küfür fitne Bizans kralının küpeleri
Halk yeni doğan hak güneşe hazırlanır…

Bağlayın ellerimi eğer özgürlük şirkse,
Allah’tan başka sevgi nefsime hoş gelirse,
Boğazın suları Ayasofya’ya ezanla yansır
Can resulün iltifatı ayna, Fatih'in yüreğinde!

Âdem’den beri şehitler sıra sıra girer,
Arkasından Fatih'te tebessüm halkı seyreder,
İman Kâbe’den köprü İstanbul ezberler,
Yürüyün aslanlar gazanız mübarek olsun...

Her pisliği her sevinci saklayan *******,
Eşitlik yakışmaz seherine siner kederler,
Kalbe mühür gözler kör her adımda eğlenceler…
İstanbul fethini anlamaz son mirasyediler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:25 PM
Fırıldak...

Elden ele döner çok köşeli fırıldak,
Döndüğü noktada kalpler tik tak,
Okunur her durduğu durak,
“Akıllı...”, “Kaybetti...”, “Şeker lokumu...”

İyi gelen güler, kötü gelen üzülür!
Eksi artı puanlama bir bir yazılır!
Her fırıldak dönüşü umut ezilir,
Yahut kazanan yaşar haz doyumu!

Çocuk büyüdükçe fırıldak içine siner,
Her hücresine ayrı bir rol, yalan biner
Piyangolarda, kap kaçlarda anı yanar...
Her nefesinde bile alır verir, yer haramı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:25 PM
Fikirde Boyut...

Artık fikirler üremiyor,
Çünkü beynimiz dondurma külahında!
Ne hoş tat bırakıyor, sonra
Küçük çocuğun ağzında!

Her madde de sunilik,
Ruh gezer kablo yolunda,
Ayak toprağa değmez sanki
Gezinir durur sanal boşlukta!

Paranın içinde dilenci,
Coşunca seyirci,
Eyler, ağustos böceği misali keyfi!
Felek derler işte,
Bir kaçış yeri...
Yok, öyle birisi aslında!

Fikirler bayat dedim ya,
Tat almıyor gençlik hakkında,
Bir bakmışsın satanist, eroinci, bilmem nedenci...
Diğer yanda hala ekmek derdinde kömür madencisi,
Çileler ayyuka,
Terler yarışır alnında...

Zevki sefa avcı, öldürür sanatkârı…
Aslında ikisi de mozaik, umut yurdunda!
Şahlanır Köroğlu’nun atı,
Yiğitlik damarı...
Ben ise hala mayonez ararım edince sabahı!
Derdim olmaz doğamın kuşunda kurdunda…

Savaşlar kaplamış tarihi,
Hep doğmuş ve ölmüş haremde...
Kadınlar sürüklemiş ateşe,
Paşa ve beyleri...
Tulumbacılar söndüremez olmuş bu yangını
Fetih, fikirde olmayınca!

Mutluluk... Adı var galiba,
Barındırır bir süre hayat ağacında!
Ne nöbetler tutar yürek hapiste,
Böyle yaşamak ne acı oysa
Kolay gelse de bakınca...

Ne sihir aramak yakışır fikirde,
Nede entelektüel katkı hoş görünür içinde!
Her şey bizimle başladı,
Yoksa bilinir miydi bir yerde?
Nelere özlem... Biter mi insanın kahrında!

Hastanın olur mu şakası,
Hele eleştirmek fiyakasını!
Hazır kabule insan, küser bahtına...
Geçmiş ve gelecek aynı safta,
Leke düşürmez gönül tahtında!
Verir bedene sarhoşluk,
Uyanır ölüm anında...

Vah diyen elleri kelepçeli
Düşünür, fikir adamı
Dolanır deli, deli...
Gümbürtüye gider zavallı!
Kimse istemez tanımayı,
Olmak istemez yanında…
Boş fikirler gibi
Unutulur gider, hem de çok yakında...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:25 PM
Gayseri…

Şemşamer çingene ağzından düşer,
Ziller rakslara karışır yüzler güler,
Sünnet abdalın köy düğününden
Çocukta ah sesleri Erciyes’i üzer!

Gadasını aldığım kağnı toz duman,
Nörüyon abba öküzün yükü sap saman,
Kuruköprü’de olsa da tandır pilav ayran
Salgımaya çok var amem merak eder!

Acılı sucukla girabolu suyu içince,
Güneş aman diler tarlaya gübre serince,
Filingrikçilerden haber gelmeyince…
Âşıkların yüzü döner çöl *******ine!

Sıra odası kışın muhabbet sofrası,
Emmilerde laf bol dinler çocukları,
Avradın yüzü güler er gurbetten döner
Halı başında kirmen yaşar coşkuları…

Gayseri köyünde deve eşek kervanları,
Batman, batman tartılır satın aldıkları,
Kaynar hedik değirmenden çıkar cücük
Damat iner damdan çekilir son halayı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:27 PM
Gazete Başlıkları…

Çaldığı parayla Amerika’da fındıkkıran sahtekâr,
Kıdem tazminatındaki kara delikler-firarlar,
Bir ünlü açıklamış “Botoksumdan kime ne! ” der,
Şırnak’ta Mehmetçik on bir PKK’lı öldürmüş…
İki Alman kardeş evlenmiş dört çocukları var,
Çınarcıkta deprem olmuş ne ölen var nede hasar,
Otuz yedi milyar dolar hibe torpil döngüsünde pay aranır!
Bugünü de kurtardık-gördük şükür,, birkaç gazete başlıkları…

Ekonomi, hırsızlık, rüşvet, fantezi, savaş… İnsanı şer sarar!
Medya sanki nerde var böyle haber onu arar!
Daima kış gibi gündüz iyice daralır, ışığı karanlığa esir
Adalet, güzellik, doğallık… Yargıdadır sanıkları!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:27 PM
Gece Sayacı...

******* lirik sevda,
Yalnızlık sadık eda,
Acıkmak azcık lafa,
Sevişir son gölgeler...

Akla isyankâr anlar,
Yokla kıvranır benler,
Ruhta aranır günler,
Ağlaşır son gözdeler...

Ayın gel-git halleri,
Mayın dehşet külleri,
Say’ın imdat elleri
Taşlaşır son imgeler…

Saz tezenesi çınlar,
Haz tenceresi yanar,
Naz tezkeresi anlar,
Atışır son övmeler...

Ölümdür karanlıklar,
Zulümdür ayrılıklar,
Düşümdür yakınlıklar,
Yatışır son yermeler...

Gece sayacı atar,
Güce acıyı katar,
Koca sancısı yeter,
Savaşır son dövmeler…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:27 PM
Gece uykuları…

Pürüzsüz suya düşen gölge gözlerimde,
En zordur gece uykuları...
Sarılırım yorganıma yalnızlık bahtına,
Pişmanlığım dökülür huysuz anlar kahrına...
O yana bu yana kıvranır bedenim inat ruhuma,
Yaşadıklarımın gölgesi düşer temiz çarşafa!
Geçmişim çırpınır hırçın deniz dalgalarında,
Tuzunu yutar, susuz bırakır, dudağım kurur, aşkı yakınca!

Arasam mı?
Yanına varsam mı?
Ya yoksa… Kapısını çalınca?
Tüm umutlarımla dursam mı?
İşkence verir her saat vuruşu,
Değersizdir onsuz cebimdeki her kuruşu,
Doğum sancısı gibi düşündeki yoruşu,
Bu yaramı hangi merhemle sarsam ki...

Doğsa güneşte kurtulsam,
Seher derim avunup dışarıda soluk alsam…
Avuntu arkadaşlıklarda doğaya dalsam,
Yürüsem de içimdeki canavarımın şerrinden kurtulsam!

Gel desem yine o geceye giderken,
Ruhumda inadına aynı nöbetler inlerken,
Anı unutup takvim yapraklarını yolsam, yolsam…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
*******…

Elbette ******* sessizdir vehim cephedir,
Yaşanmış iyilikle kötülüğün depremidir…
Caddeler boş, baktığım pencere buğulanır
Hüzünlü gözyaşlarım mendilime gizlenir!

Çöp toplar işçiler coşkun hareketleri,
Yankılansa da inleyen sarhoş naraları,
Yağmura karışır ayazda kar taneleri!
Dolunay yalnızdır yıldız sokak lambaları…

Çocukluğum gençliğim saçımda yazgım kırlar,
Annem halam ölmüşlerimden hasret anılar,
Nuh gemisine binmişlere ruhum el sallar,
Her an yükselen sular ecelimi kovalar…

Gezindim kağnıdan Ferrari’ye aydan marsa,
Tarlada sabandan en son model motorlara…
Binlerce insan konuşur gecenin sonunda,
Kaç bahar geçti kışlara veda yüreğimden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Gecenin Sonunda...

Gecenin yorgunluğu çayımda dem,
Her saniyesi melankoli akar ilham,
Yüreğime ilaç hoş düşünme fırsatı!
Olgun buğday başağı dolar kalem,
Maden suyu tadında kaynatır yazımı...

Sönmek üzere lambalar görürüm evlerde,
Bir iki kişi sokakta iki büklüm yürümekte,
İçimde bağıran sesler mekanları ezmekte,
Pişmanlıklar sevinçler karışır sazım sesine...

Duygular ölmekte mantık feryadında,
Paletten boyalar ne kolay işlenir tuvale,
Dilencinin feryadıdır düşer bir iki damla gözyaşım...
Umutlarım coşkun seldir küheylan şahlanışında,
Değişim ne kolay gelir kandırıcı sözlerim!

Uyku tatlanır tren ağırlığında hareketlerim,
Saman alev canlanır yangınlar yorganda bedenim,
Hoş ölüme hazır bildiğim dualarım zikrederim,
Korkmam bu yüzden var ya sabah olacağı düşüncesi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Gel...

Benim unutamadığım ruhun,
Gözlerim seçemedi cemalini...
Milyarlarca insanın içinde yalnızca sen vardın,
Teke düşüremedim eşsizliğini...

Kumsalda vardı yalnızlık,
Dalgalar, rüzgarlar ve izler ruhundan tanıdık!
Eşsiz havayı, her nefesimde seninle paylaştık...
Hislerin,
Yeislerin,
Heveslerin,
Ne olursa olsun senden olumlu olumsuz aradık,
Sığdı uçan halı içine sevginle,
Kafes gibi bedenimde...

Hatırla bizi bırakma mutsuz,
Bırakma aşk çölünde susuz!
Gel ama usulca...
Bırak şaşkınca!
Kaf dağının ardında,
Yılan dağlarından zehirlenmeden

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Geldi…

İnci dişler, onu tamamlayan dudaklar...
Ressam olasım geldi,
Fırça elimde tuvalinde kalasım geldi!
Firavun mabedinde Cleopatra mumyası yanaklar
Ruh tünelimde içime alasım geldi.

Sahilinde hayran kalabalık peşinde,
Süsler rüyalarını her erkeğin düşünde,
Sana yetişmek hayalde olsa yazında-kışında
Temel-Cemal fıkrasında gülesim geldi…

Bağlamamda tezene,
Şarkıma nağme,
Anadolu kıracında âşıklara beste…
Güne batan gibi güneşinde türlü eğlence
Hayat tarlama, nefesini salasım geldi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Geliyorsun Değil mi?

O kadar güzelsin ki…
Erken demlenmiş
Ve tadını keşfedebilen az...
Dört duvara gelinlik duvağıyla oturmuş,
Aklın işte, aşta yoğrulmuş…
Mevsimlerden ne kış nede yaz,
Sanki zaman senden yorulmuş!

Bak nefesinde mırıltı,
Yukarıdan uçan martı,
Denizin dalgaları,
İstanbul, İstanbul olalı,
Seni ve beni çağırıyor…

Kış sanma içimdekini, senin temmuz sıcaklığın,
Kamaştıran ışık benden sana yansıyan,
Tenime dokunur gibi heveslerin, her an yakan
Seni ve beni çağırıyor…

Bir kere gözüm şahit oldu, seninle güldü…
Yüreğimi kaplayan bedenin gözlerimden süzüldü,
Kanımda gezindin sıcaklığın ruhumda
İstanbul üzülür olmayan vuslatımıza,
Seni ve beni çağırıyor…

Bir tarafta İstanbul diğer tarafta sen!
Arşimet kanun tanımazdı seni görünce
Sokrates dünyada yaşamayı dert saymazdı aşkınla doğunca...
Yumuşacık kumsala değerken tenin dokunmuşluğu
Enfes hazzından deniz dalgaları kıyamazdı!
Belki Fatih beni anlardı
Fethederken Bizanssı…
Aşkın Japonya incisine sarılmış orkide yapraklarında,
Akdeniz coşkusunda,
Şelale çığlığında,
Buse, buse gelseydi öpmeye
Yaşardı efsanemiz sonsuza kadar Çırağan’da…

İstanbul’da bir gece,
Boğazda demirlenmiş geminin içinde,
Yaşarken lale devrinde,
Aşkınla doğmaya davet ediyorum!

Güllerin en güzelisin…
Kokusuna doyulamamış!
Nefesini koklamamış,
Goncalara soramamış,
Kasım *******i sensizlikten dondurmuş...
Sen böyle değerlisin…
Şair ruhumun meyvesisin,
Her mevsimde sevilirsin!

Düşler kaldı geride,
Hayaller Hayyam’ın dilinde,
Karacaoğlan bestelemiş sazın telinde,
Âşık Veysel Sivas’tan bağırmış...
İstanbul seni ve beni çağırıyor!
Geliyorsun değil mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Gençlik Yarası…

İnternet kafe’lerde,
Kahvelerde,
Caddelerde,
Dolaşır başıboş köpek gibi!

İlgiden yoksun,
Bilgiden yoksun,
Yargıdan yoksun,
Beti benzi solmuş çiçek gibi!

Cebinde parası,
Özgürlük hevası,
Yalnızlık yarası,
Her hali robot, mekanik gibi!

Anne-baba sürekli çalışır,
Her halini bilmez karışır,
Eve gelmeye mecburen alışır,
Her hareketi atar otomatik gibi!

İçki, sigara, uyuşturucu…
Kalbinde kalan tek umudu!
Yaşar can sıkıntısından bunu,
Kendi gibiler yıkar, matik gibi!

Ağzı ilim yapanlar,
Güzelle yatıp kalkanlar,
Doğruyu savunanlar,
Bu gençlere verin yeni ruh, sağlık gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Geri Besleme...

Kim bu dünyada birini severse,
Onunla olur ahiret’te de...
Kim gün boyunca neyle meşgul olursa,
Onu görür rüyasının kainatında da...

Elbette Yaratıcı doldurmuştur izleri,
Yaşandıkça anlatır-hatırlatır bizleri,
Paylaştıkça dökeriz meydana gizleri,
Her görünen böylece şekil bulur sanatında...

Yüreğe düşen gönüle giden tefekkür,
Güneşi cilalanır silindikçe küfür,
Tek kendisi nemalanır ettikçe şükür,
Hafifler huşuyla uçar gibi kuş kanadında...

Siyahlık ve kötü koku verir kir,
Beyazlık ve enfes esans eser nur,
Lakin ikincisi meşakkatli bir yar,
Kir dokunmak ister ona inadına...

Madem ki bizde gizli-açık her şey var,
Madem ki kirde-nurda yüreğe ince zar,
Madem ki ömürle bize tanınan an dar,
Değmez mi has kul olsak, iki cihan saadetine?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Gidiş Nereye?

Çağımız ahlakta sınıfta kaldı!
İki kardeş düşman, cinnetler aldı!
Dil gönüle isyan, küfürler saldı!
Madde bağımlısı zengin ölçüsü…

Ne yağmur yağıyor ne bereket var,
Hâkim yargılanır, yer güzele dar…
Gücü olan sayar kandırmayı kar,
Zahmetsiz gelsin de altın külçesi…

Günlük yaşar, söyler, batar sefiller
Bin bir yüz, numara, şerde ehiller
Her şey mubah, varsa para kefiller
Dansözün ritminde oynar kalçası…

İyiyi emredip şerri reddeden,
Derviş gibi yoksul, uzak elitten!
Sabır rızkı, Allah rızası yurttan
Dökülür ruhuna iman alçısı!

Huzur yok, ağızda tat, acıtıyor!
Mirasına sahip çık, yurt batıyor!
Aldanma kâfire, ateş satıyor
Midemizi bozar iğrenç salçası!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:29 PM
Gitseydik Bize...

Yolum düşse hemencecik İzmir’e
Varsam düşlerimdeki emelime
Otursak, konuşsak aşkla göz göze
Başka deryalara, gitseydik biz'e!

Tutsam sıcacık pamuk ellerini
Dokunur gibi sazımın teline
Haz nağmeleri hoş dillerimizde
Başka bir aleme, gitseydik biz'e!

Aşık Veysel’in kara dostu gibi
Karaca oğlanın güzeli gibi
Ömer Hayyam’ın güzel düşü gibi
Ruhumuz sevişse, gitseydik biz'e!

İzmir’de mesala kalsak konakta
İçsek sıcacık çaylar yan yana
Doysalar ekmek atsak martılara
Neşe içimizde, gitseydik biz'e

Dudaklarımız çılgınca birleşse
Hazlar düşse an, an bedenimize
Kalsak hep yalan dünya cennetinde
Bahar nefsimizde, gitseydik biz'e

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Gittiğin Gün...

Kapıkule zindanlarına girdi hislerim
Her yerden su akıyor neminde tenim
Aylarca prangalı yalnızlığına esirim
Ne ışık vardı ne ümit nede tesellinde!

Gittiğin gün
Öylesine sıcak kuraklık hakimdi çöllerinde
Çatlamış dudaktan hançer saplanır döşüme
Sonsuz kum topraklarda hayalin ölümünde
Birkaç çalı-yeşillikte anıların inler halime!

Gittiğin gün
Sanki toprağım ayrıldı bir bir köklerinden
Birikti sular arkımda yanardağın sönerken
Güneş ve susuzluk aldı aşk yörüngesinden
Örttü makberimi sensiz kalan istikbalimde...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Göle Maya Tutmaz…

İnsan gibi davranmayı istemiştim,
Bir bahar günümüydü ne günlerden…

Umutlu,
Neşe dolu,
Sabahın cıvıl, cıvıl renk cümbüşünü yaşarken…
Bir yandan yağmurun tılsımlı dokunuşu,
Diğer yandan suyun çukurlarda gizemli var oluşu,
Heyecan katmıştı temiz havasında yüreğime!

Oysa yine yürüyordum o an,
Oysa hissediyordum basarken bile ıslanmış toprağa…
Hala bir çıkarı yaşıyordum sahiden,
Doğaya ihanet, alışkanlık ya…

Ne tuhaf hissedince,
Şimdide,
Ayağımla ezdiğim otlar için üzülüyorum!

Göle maya tutmaz Nasreddin,
Hayalin sözde, yaşanır oysa gerçeğin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Gölgeler...

Ruhumdan bir parça gibi gölgeler
Takip eder yaşadıklarımdan sanki ölmüşler
Rüzgar yapışır güneş yakar- gök mavi yer yeşil
Tutunur her yaşta yalnızlık-acınası özlemler...

Tatilde değişiklik-doğu bloğunu parçalar sanılır
Deniz kum sevdası-ormanları yakar cayır cayır
İçime siner vampir yarasalar-talihsiz bir an
Emer kene gibi-mucizeler beni yaşatır...

Gölgeler büyür-güneş her tende sarar yangınları
Beğenmezdim ya-zenci görünümüm parçalar aynaları
Yerlisi yaylaya kaçar-delisi plajlara
Yokluk görmüş gibi yirmi dört saat yer-otel zavallıları!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Gölgeyim!

Konu okumak....
Hangi alfabeyle hocam?
Sokak mı, ev mi, ofis mi, daha neler; diyorum okumak!
Mevla işaret etmiş tefekkür var, her an duam...

Elbette sizde haklısınız,
Hemen diyeceksiniz bizi tanımalısınız?
Peki ne olmalı, dilimiz, dansımız, yemeğimiz, raksımız...
Korsan gibi,
Aç kurtlar sarmışken kalbimizi!
Biz bulamamışken neydi o sorular ve cevaplarımız!
Size bakıyorum bana benzer bedenler sarar evrenimi...
Neden tanıyayım ki madem görüyoruz benzer şekli?
Ver selam,
Gerisi boş vesselam...

Çiçekte gölgem,
Güneşte, çölde, dolunayda, denizde, kelebekte gölgem...
İllaki iki ayak mı aradığımız, ya mana ya erdem?
Ruh dedikleri,
Her canda sebepleri,
Çizilmiş sınırı ve edepleri,
Şaşırmazken her anı dirhem, dirhem...
Hem düşün sen çiçeği tanıyor musun, çizer şekli sadece kalem!
İsmini,
Hizmetini,
Biliyor musun yaratılış sebebini ki....
Hem duyar gibiyim bilmem!

Bu kadar gölge içinde aradığın ben miyim?
İçinde seni çizen aradığın gen miyim?
Yoksa canlı-cansız her çeşidin toplamı beden miyim?
Sen görmezsen gölgeni, hazır cevap vicdanının mıyım?
Ezberlersen ve tembelsen,
O çiçeği öldürür ve ezersen,
Düşünmez ve sadece seyredersen,
Her söylediğimde şahlanan yalanın mıyım?
Bilirsin gölgeyim, asla ezilmem!

Ruhta gölgedir,
Dokunamazsın imgedir,
Onu bir ömür görmeyen kör ve sağır yargıdır!
Tanı ama beni değil onu,
Hiç ölmeyecek sonsuzunu,
Ara ayar bilmesen de gölgenin dozunu,
Bedenin ötesi işte bu algıdır...
Dervişler gibi uç, yılan gibi değiştir derini, at korunu!
Diyeceksin artık, kimsenin önünde eğilmem!
Okuduğum bu başkasını bilmem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Görmediklerimiz…

Gülmeyi denedim kabirler başında,
Güllere sarıldım soğuk musalla taşında!

Ne acılar çektim tövbeler inledi,
Bulunduğum yer ağlayıp dinledi!

Şiir yazdım hoş resimler karaladım,
Oku dedim nefsime yaranamadım!

Dans ettim müzik sonuna kadar açık,
Benzedim avarelere abartıyla yaşadık…

Eğlence olsun dedim yaşam, delikanlı
Beceremedim görünce her yerde acı!

İçim kütüphane aşamam suskunluğumu,
Taşırım sanki Notre Dame’ın kamburu!

Nefesim toprakla teması çoktan unuttu,
Her yeşillenen lükstü gerisi kuruntu!

Dost dedim zorlu ihanetler öğretti,
Bedenimden kopardı şerler söyletti!

Kimseye kalmaz koltuk ünvan dünya,
Kefen sarar nasipse bir gün biter rüya!

Doğa yılda dört kez değişir insan başka,
Yinede değişmez zorlasa her an baksa!

Tarih bir ibret onu eleştiren cahildir,
Keşke deme sabret şükür inanmaktır!

Deprem sel baskını tufanlar illaki olacak,
Dualar dilde son çare kul Hakk’a sarılacak!

Her sınav kişiyi bağlar hasta yatağında ağlar,
Kusur içimizi dağlar eleştirmek kolaydır ağalar…

Her amel akıtır kana kandıra kan göğsünde,
Sınav biter dünya söner dehşeti gördüğünde…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Görmek…

Karanlık içinde ışık aramak,
Umuda bağlanmak kadar eskidir…
Gözler alıştıkça görünür mekân,
Kabirden berzaha baki etkidir...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Görseydim Seni...

Okyanuslara uzandı özlem şarkısı,
Görmek istedim gözlerini, resmini!
Esen rüzgarın kasırga olsa ne yazar
Koşardım peşinden, bilseydim nereye gittiğini...

Güneşe sordum, martılarla sohbet ettim,
Denizcilere selam verdim her limana gittim,
Konakladım yürüdüm,
Her kadında seni seyrettim…
Aştım muson yağmurlarını
Kızgın çölleri...
Yinede umudum tükenmedi,
Her seher vakti uyandım!

Görseydim seni,
Yaşardım Arşimet’in sevincini...
'Buldum... Buldum...' diyen çığlığımda
Duyardın mutluluk soslu sesimi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Göz ve Dudak…

Gözler dudaktan önce tebessüm ederse,
Samimiyetten şüphe yoktur!
Dudak yalana yamalı, dikişleri kaderse
Gözler bakir yeşillik, süslemeye toktur…

İnsan sessizde okur manayı anlar,
Hayrı da şerri de içinde yorumlar…
İnsan sadece dudaktan çıkanı dinler,
Istırabı da hazzı da ulaşana çoktur!

Göz ruhun- dudak bedenin aynası,
Göz gizemli-dudak çöp torbası,
Göz basınca dudağa imdat kornası,
Güven cilası yüzde, nurla aklanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:30 PM
Gurbet Ve Hastalığım!

Her yanımda sızı ve acılar...
Karanlık çökmüş odama gecenin bir vakti!
Boğazımda geçmişin elleri,
Gözlerimde bir damla uyku yok kabus gibi,
Işığı özledim, vakit geçmiyor...geçmiyor!


Kalkmaya mecalim,
Düşünmeye sabrım,
İmdat demeye arkadaşım,
Yok.. yok...yaşadım öylesine çaresizliği!

Hani müzik dinlesem,
Televizyon seyretsem,
Telefonu açıp alo desem,
Kafamda ağrı, tahammülüm yok seslere!

Ter üstüne ter...yatağım yıkandı,
Gözüm nane limon kaynatacak birini aradı,
Hissettim yalnızlığımı-ölüm anını
İşin kötüsü kimseye veda edemeyeceğim!

Acı ruhuma sindi,
Hislerim yön değiştirdi,
Bu dünya bana dar geldi,
Uçtum sevgilinin koynuna, sabahın ilk ışığında...
Yıldızlar kayar gibi!

Gurbette aşkta, yalnızlıkta, hastalıkta çekilmiyor canım...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Gurbet...

Kompartımana oturur trenden el sallar gurbetçi...
Uzakta inekler yayılır, dağlarda karlar, görünür tarlalar
Gitme der gibi gözü yaşlı hanımlar, analar, babalar...
Tren bu düdüğünü öttüre, öttüre uzaklaşır
Uzaklaştırır nelerinden!

Ne olsun geçim derdine,
düşer Mehmet gurbet eline...
dil bilmez usul bilmez çiledir çekilmez!
kahreder anlara,
hasret voyvodasına,
Napolyon parasına,
Yemez içmez eskitmez...
Ne varsa sokar yastığının altına!

İki satır mektup yazardı önceden,
Şimdi telefon internet derken,
Görüntülü konuşmakta mümkün teknolojiden,
Sanal işte, teselli bir yerde...
Konuşunca ecnebi dilinden,
Yenince yeniden yemeğinden,
Havasını çekince, binalar arasından geçince...
Özlem hasretle düğümlenir tekrar yüreğinden!

Her yer büyükçe çevrilmiş hapishane...
Ne içkisi, ne sigarası, nede eğlencesi huzura bahane!
Disneyland, son model arabalar, modern metrolar
Bakınca boyun kıran kule hiper marketler,
Seven olmayınca neye yarar köy-vatan özlemine!

Sayılır günler alınınca uçak bileti,
Hediyeler bir, bir paketlenir öyle kıymetli!
Bebek bekleyen baba gibi sığmaz dar mekana cesedi...
Tespihe emanet sayar gününü,
Uçaktan daha hızlı gider ruhu,
Ayak bastığı yerde başlar ilk göz ağrısı düğünü...

Gurbet...ah gurbet!
Ne ilk nede son muhabbet!
Fakirin kavalı çaldırır zenginlik masalı,
Ömür geçer...bestelenir sabret!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Gül…

Sonbahar yaprakları varsın uçsun,
Toprak yağmura inat varsın kurusun,
Hayvanlar, böcekler varsın kış uykusunda uyusun!
Fırtınalar, depremler varsın korkuya doyursun…

Huzurlu yaşa, varsın bedenin yorulsun
Ama gül...

İçtiğin su, aldığın nefes yaşama bağlasın,
Aşkın tılsımı sürünerek yüreğinde barınsın,
Gözlerin sevgisiz kalmasın,
Benimle yaşasın son dansın!
Ne kaldı ki yaşamdan acısız…

Uzaklıkta, özlemde derdin olsun varsın
Ama gül...

Denizin meltemimle dalgalansın,
Güneşim temmuz sıcağın olsun yaksın,
İçtiğim suyun aşk çeşmenden aksın,
Gökyüzünden yağmur boşalırken
Gözlerin ayrılık acısına ağlasın…

Hayallerin çölde serabımı yaşasın
Ama gül…

Gülmek için ara bahane,
Ömrün şu an yaşlanmakta,
Her salisen ölürken
Yalnızlığına toprağın sarılmakta…

İkindi vakti güz mevsiminde canlanmakta,
Düşerken aklar saçlarına!
Elinden ne gelir önlenemeyeceklere nasılsa
Neler geçiyor dele, deşe…

Gül kaderine tövbe-istiğfar niyetine
Ama gül…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Gülen Dudaklarımda...

Tozlu yollar, arkamda çöl fırtınaları
Kırılmış taşları savurur istikbalime!
Direnir kaderim tekerler gibi,
Düşerim dost yollara!
Acıları nükseder paramparça kır çiçeklerinde,
Sağımda solumda!

Metro ceviz kabuğu,
Işınlanırım içinde hayallerime...
Fırtınalar Formula-1 heyecanında,
İte kaka fırlatır ne kadar dirensem de!
Cüz-i irademde yaşarım korkuyu,
Düşer gibi başıma onlarca dolu...

Acı benzer yemekteki sosa,
Zevk verir yerken,
Tahammülü zordur sonra çıkış yollarında...

Can yaşamak ister, ölmekte zor ve karanlık,
Dayanırım boşlukta, uçar gibi havada imanla!
Ölmek kadar zor yaşamak, zor nelere katlanmak,
Tevafuk ki şereflendim sünnete sarılmakla!
Sırlar kavuştu izlerine gölgede manalarda,
Yalnız değilim, kör gibi uçan tozu bile görmezken
Kaybolur dehşeti tanıdıkça,
Gülen dudaklarımda...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Güllerin Efendisi…

Mantık süzgecinde boğulurken
Gerçek imdat demeden
Hayal huzurla beslenir…
Gülecektir murat ettiklerine!
Kandır beni,
Eğer bana kanabileceksen su gibi...
Katlanabileceksen çölünde cehennem yaksa...
Cennet özlerken!
Bilmem... belkide sana,
İçimden gelircesine ve elimden ne olduysa yazıverdi kendi kendine
Düşünce bulutları,
Akıl soyutlamaları
Sihir peşinde macera tutkuları...
Dolanıverdi adımlarıma!

İçinde ne varsa
Dışında körebe oynasa da
Her şarkı seni anlatsa da dansında
Olacağım çok yakınında…
Hesap günü mahşer başka!

Tüm sevdiklerin senden kaçacak
Sonbahar yaprakları gibi ruhun dağılacak, dağlanacak…
Günahların kezzabın,
Aklın ızdırabın,
Bedenin ateşin,
Gölgesinde haykıracak!

Sen en iyisi yine Ömer Hayyam gibi yaşa
Ağustos böceği misali aşkın raksın perdesini arala
Karıncan olmaya razıyım sadakat tahtında…
Samimi tövbeler dökülür dilimde
Sen gelince nurunla güllerin efendisi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Gülüm....

Gülüm sana hiç küsülür mü?
Tatlı yüreğin üzülür mü?
Kır çiçeklerinde düşünü
Görmeden durulur mu?

Ne desem şimdi hepsi bahane!
Sığınırım gülüm sonsuz sabrına,
Keder bahçesinde ahtır sensizlik!
Güne batan gibi eğilmiş başımla,
Tüm evrenimi kaplar sessizlik…

İçimde Latin müzik ve dansları,
Âşık gözlerin eritir hazzımı,
Görmeyi dilerim bir gece gündüz
Nefesine yakın dinlerken yazgını!

Çölümde nevruz, güneşin öldürmekte,
Sahran düş, mecnun gibi soldurmakta,
Dost cemren hayal meyal görünmekte,
Merhem ol suyunla çatlamış dudaklarıma!

Neler geçmedi hastalıkta bir gün biter,
Yanımda oldukça silinir şerlerden izler,
Dünyada da hurimsin korun cennetime siner,
Sevginle yaşlanmak gülüm çavdar ekmektir, yedirir…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Güneşini…

Seher yeline seslendim,
Güneş ne zaman gelecek?
Karanlığın gizlediği çıkacak ezberimden,
Yeniliklere şahit gözlerim ne heyecanları bilecek...
Hatırladım, hafifçe gülümseyerek dediğini 'deli...'

Bağırdım boşluğa doğru,
Kim bilir ava çıkmış kaç yabani hayvan duydu beni!
Aç midelerinden gelen sesleri dinlerken, gözler yolu
Bense ışıklarda umutla aradım seni...

Dereler akıyor-ay dolunay,
Yapraklar rüzgârla sallanıyor, bitmez say-say
Ağzında şeker yerken tay,
Uykusuzluk tuttu, karıştırdım resimlerini!

Doğallık bozulmasın, doğa yerinde çok şükür.
Gece karanlık-gün aydınlık hisseder hala özgür.
Ağızdan çıkar mı bir laf bu verilmiş sözdür.
Karanlığın içinde ezberledim yazdıklarını!
Görene kadar güneşini...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Güya...

Müslüman için bu dünya,
Eğlenme ve dinlenme yeri değildir!
Yaz geldiğinde deniz kenarı rüya,
Kış geldiğinde kayak merkezi hülya,
Tembellik bedeninde oynatır salsa...
Başka din simsarı gibi serseri değildir,
Bu dünyayı cennet sanarlar güya...

Elbiseni değiştir kimliğine uygun,
Kemal imana koş, ruhunda olgun!
Aşkı Allah’ta ara, secdende rıza...
Kalma boş işlerde bir hayli yorgun!
Kafire benzer misin her an yargıla,
Her şeyini verene kendini hazırla...
Sen aldırma, ahmaksın sanarlar güya!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Güzel Kadın…

Gülüşüne bakarak sana kapıldım güzel kadın!
Sonsuzluğu yaşayan kim var ki, baki kalsın canın...
Her nefes çekişinde kalmasın kimliksiz ahtın!
Kelebek kadar ömrün olsun, fanisin üzülme
Yeterki onun kadar dolu-dolu, açık olsun bahtın...

Olgun yaşlara erişen insan,
Oluyor sevgi ve paranın değerine kanan!
Kusurları, yargıları, neleri unutuyor bir gülmede…
Haz bahçesinden uzak, yaşlanıyor emanet beden
Bir demlik çay var yanımda, gel birlikte içelim güzel kadın!
Mahzun bakma öyle, değer mi bu dünya üzülmeye…

Umutları gördük,
Kusurları örttük,
İçimize acıdan kıvranan neleri ördük,
Yinede kimseyi mutlu edemedik güzel kadın…
Çayın buharında,
Her sıcak yudumda,
Ne çok güldük seninle güzel kadın!
Kıyamet kopsa, olsa sözün-vaadin,
Olsun çayın damak tadın!
Mutlu olalım birlikte güzel kadın,
Ne olur hiçbir şey düşünme!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:31 PM
Haberini Beklerim…

Kır çiçeklerinde gördüm gözlerinin gülüşünü,
Denizde seyrettim dalgalanan hoş görünüşünü,
Çılgın rüzgara açmış kollarını yelkenliler, yarışırcasına…
Sallanan aşk oturağımda düşündüm bensiz dününü!

Bir anda Girit’e uzandı geleceğim,
Açtım kollarımı sarıldım doğasına!
Şahlanan yüreğimi nasılda eyledim,
Dönerken boynu bükük yollarında!

Ey rüzgar, yağmura hükmeden, nerdesin?
Ey hünkar, onca halk emrinde neden eylersin?
Ey yar, içimde sessiz dışımda bensiz gezersin?
Sana varan yollar kapalı, neden benzedi dağlara?

Garip bir dervişim, elenirken aşk eleğinde,
Adem'den beri aynı kader yaşar yüreğimde,
Çareme deva ararım sınırlı ömrüm tünelinde!
Eylerim hevesimi mecnun sabrı ile,
Gel diyen haberini beklerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Habibim...

İstanbul, Fatih’ini özlüyorum
Her yerinde ahdini izliyorum
Demokrasi kılıcı gözlüyorum
Rumeli hisarında çok garibim!

Ulubatlı Hasan’larım ağlıyor
Mehmetçik yüreğimi kor dağlıyor
Kerbalada Hüseyin’im eğliyor
Namert kanlı terörist, sanki rakibim!

“Şehitler ölmez” bahsi imandandır
Ölüm öcü-ucube şeytandandır
Vatan, bayrak kaldıysa civandandır
Kardeşlik, İslam ile tek sahibim!

Ya Rab, gafletten uzak yaşat bizi!
Yüreğimizden çıkart yalan hazzı!
Gelecek geçmişine sadık yazı,
Özgürlük, sünnetinde yol habibim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hak Kardeşlik…

Manevi kardeşlik düşer izleri,
Yayılır aleme çok şekilleri,
Şeytandır dinleme şerdir dilleri,
İçtence yapışır hayra sevgisi!

Ebu Bekir’in pir sadıklığında,
Yaşar Ömer’in hak arayışında,
yücelir Osman'ın her infakında,
Ali’nin ilmiyle dostluk tamamdır.

Yücelir âlimin hak duasında,
Her secdeye hâkim nur suratında,
Ensardan Medine kardeşliği sor!
Rahmet saçar asrın son kulvarında.

Derinden alırken huzur nefeste,
Çağlar yankısı bir evren kafeste,
İmdada koşar her aczde fakrında,
Allah için dostluk cennet özletir.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hakkıyla Öl...

Neysen o ol başkasına benzeme!
Yaşadıkların senin hayalin,
Duydukların senin vicdanın
Duaların senin hıçkırıkların,
Yalanın dahi senin olsun...

Ölüm hep ilk senaryon,
Kefen en güzel giysin olsun...
Kâbe gibi sade görün
Sadece Allah için dön...
Rabbinden başka dostun olmasın!

Üzerine titrediklerin,
Her ana sığan yiğitliklerin,
Yas tutmadan dileklerin,
İslam üzere doğdun, Hakkıyla öl...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hal ve Kabul…

Samimi insanın yüreği elmas gibidir...
Paha biçilmez,
Araçla geçilmez,
Kaf dağının ardında masalsı tas gibidir!

Çok az insan böyle yaşar,
Erdem dozunu aşar,
Bakidir yolu görenler şaşar…
Geçmişi artık, anlık duyduğu ses gibidir!

Bu yüzden acısız mutluluk olmaz,
Güzele, iyiye davette tat olmaz!
Dil söyler ama pratikte hayat bulmaz,
Parmağa takılan alyans gibidir!

Sen ilk önce mutlu ol,
Nefsine yar, rabbine kul…
Ömür devam ediyor kalsan da dul,
Gerisi umut bağlanan seans gibidir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Haramzade güç…

Bugünlerde moda ekip ve çeteler,
Hepsinde idealler, altında yemeler!

İhale-yurt dışı… Kapar kepçe kepçe,
Akıtır salyalar kırdıkça kelepçe!

En iyiyi bilir, koltukta el ense!
Kendine olmazsan kul, kıvratır pense!

Adaleti ondan sor ne koysa kefeye,
Aman ha! Çok kızar zalimsin demeye…

Yol keser, memursa sürer, onda sükse!
Ölüm yokmuş gibi tamah eder lükse…

Koltuk tatlı gelir haramda, beleşse!
Taviz verildikçe ölür ruh, kalleşçe…

Mazlum duasında, peygamber asasında
Kırılır bin kalem, masum yasasında!

Bedel ne ağırdır üç kuruşluk düşe,
Karun gibi pişman, çeker düşe düşe…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hasbıhal...

Cemaatlar var, kaynaklar akar!
Kur’an sünnet yar, bekçidir duvar...
Hangi engel kor, ibadet bıkar!
Şansa bakar zar, şeytani kulvar...

Yok bir engel, sermayen zengin!
Okunur ezan, hac yolun engin!
Defile-kutlu doğum bol, ergin...
Adı var yani, ruhuna zarar!

Edersen alay tövbe yerine,
Sürersen kalay örtü şerrine,
Bedel öderken küsme kaderine!
Cehennem kordur, yanarken şalvar...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hasır Altı…

Gönlüme bir hazan çöktü maziden
Tersinden aktı umut yüreğime asiden...
Yaşlı gözlerim yaşlı adamın urbasında
Ne zaman geldim bu tünele sahiden?

Özlüyorum ölen anam, halam, dahasını
Geçmişin fotoğrafta kalan hatıralarını…
Artık yüzler yabancı selam başkasına,
Samimi iki çift laf, piyango torbasında!

Artık serilmiyor hasır, yataklar kuş tüyü
Taş binalar arasında, tarih oldu antik kuyu
İmanla alay edilir, medyumda medet büyü
Kimse senden korkmuyor, yalnızım yarabbi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:32 PM
Hasret...

Sizde benim gibi akşama uzanan demlerde,
Hissediyorsunuz cemre aşkları yüreğinizde!
Yalnızlık nöbetlerinde,
Aşkın kurak çöllerinde,
Zemzem içer gibi Leyla diyen Mecnun dilinde...
Şiirlerim hasret sizin gözlerinize!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Hastayım…

Her çiçek genç âşık,
Kelebek ömründe…
Hastalıkta öyle değil mi azcık!
Gerçi uzun gibi gelir örümcek ağı görünümünde,
Şimşek gibi anlık sancı her düğümünde,
Yaşatır aşinalık…

Yemeyi, içmeyi, gezmeyi… Özleriz,
Ruh döngüsünde!
Alışkanlıklar çırpınmaktadır darağacında,
Marabaları ağlamaktadır ağasına,
Dört duvara mahkûm küheylan yalnızlığında,
Ne seven nede sevilen hoşnut değildir sonuçta!

Sağa sola dönen balina gövdeli beden,
Aslında zayıftır, ince Mehmet heybetinden,
Bu halde Voyvoda işkencesi çekmekten!
Şifa deyip almadıklarını,
Spor deyip yapmadıklarını,
Tavsiyededir artık kulakları!
Bilmişlik, kibrini… Çoktan gelmiştir kabrine gömmekten!

Aczinin duaları,
Muson yağmuruna karışır gözyaşları,
Ahla-vahla inlemeler ince perde olur acıdan kurtuluşa,
Şimşek gibi iner aynı yere sonra, bellenen tarla gibi!
Halsiz bırakır yüreklenen azıcık umutta…

Terleyen alın,
Ateşini eritir kumsalında!
Uyku yayılır bedene yorgunluktan,
Kısa anda olsa ruh sevinir kurtuluşuna!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Hayali Dosta Mektup...

unutamadığım dost insan;

geçmişinde yaşadıkların, ölmüş tavuğun başına gelmiyecek kadar kötü ve berbat olabilir. bu kadar şeyden sonra hayatını bu şekilde durgun ve neşeyle sürdürebilmen-kabullenmen, senin zengin ruh halinden yansıyan başka bir güzellik. seni bir kere daha sevgiyle andım, geçmişin film şeridinde. içten gülüşünü ve gamzelerini özledim. sana dua ettim. bundan sonrada yine işlerin en iyisine yönelesin, huzur bulasın, sadece kendi mutluluğunu düşünen, sadece huzuru kendi içinde bulan, artık geçmişin izinden sıyrılıp, sadece güzel şeyleri yaşayan ve mutlulukla yaşlanan bir hayatın olur umarım. senin gülmeni ve huzurlu olmanı en çok isteyen, sana yakınlık derecesinde her zaman yanında olan, içini dökebileceğin, her şeyini güvenip paylaşabileceğin ender dostlarından biriyim hala... En azından bunu geçmişinde hayellerinde kalan kırıntılardan biliyorsun. sana zarar vermek değil, aksine mutlu olmanı dileyen ve gerçekten samimi olarak paylaşan, hala içinde kalmış bir parçanım, bir ekmek kırıntısı kadar taze.

Dünya çelişki üzerine kurulmuş. ne kadar acı yaşarsa yaşasın insan, yeni acılara hayır demiyecek kadar çelişki dolu yaşıyoruz. eğer hiç bir sorunumuz olmasaydı, herhalde ´niçin bu dünyada yaşıyoruz ki? ´ derdik. hep rahatlık batar bu yüzden. bu yüzden ne geçmiş nede geleceğimi düşünüyorum sadece şu yaşadığım anı Allah rızası üzerinde yaşamaya gayret ediyorum. sahiplenmek yerine, yaşadığım her şeye lüks katacak ve heyecan verecek her şeyi, özelleştirerek seçiyorum. daha doğrusu yaşamaya gayret ediyorum. lütfen elinden geldiğince, kendin için ve şu anı yaşa. içinden bana gelmek geçiyorsa, başını omuzuma koyup ağlamak istiyorsan yarına erteleme. ya yarın-biraz sonra yoksa? sende biliyorsun ki, seni anlayabilecek, senin hislerini kullanmayacak ve sadece sen olduğun için seninle paylaşabilecek en doğru adresim sana. aynı kültürün içinden geçmiş, istekleri ve hevesleri, kültürü, anlayışı aynı süzgeçten elenmiş aynı dünyanın iki kişisiyiz. her şekildeki içten paylaşımımız bize mutluluktan başka bir şey vermez burada veya herhangi bir yerde. lütfen yazışma teklifimi yabana atma, fırsatın ve zamanın olduğu en acil bir zamanda buraya gel. yazışalım. paylaşalım. birlikte gülelim ve ağlayalım. dudaklarımız klavyemizdeki ruhla konuşsun, ruhumuz dinlensin ve huzurla kalsın! senin uzun zaman yaşamadığın mutluluğun varlığını sana anlatmama müsaade et olur mu? o kadar özledim ki seni, hayallerimde yaşayan seni o kadar istiyorum ki görmeyi. nerdeyse onca yıldır sabırla beklenen ve hala beklediğim güzel ve muhteşem bir konumun var ruhumda ve bedenimde ve senin kişiliğinin içinde. lütfen tebessüm et ve her şeyi yapabileceğin ölçülerde bırak. zorlama. maddesel her şeyi aşmak kolay ama insan ruhen yıprandı mı, sağlığın bozuldumu, geri dönüşü olmayan mutsuzluklar kapını çalar insanın. önce sağlık-ruhsal doyum sonra maddesellik ok? ve şunu kesinlikle bilmelisin ki, her zaman yanındayım! ruhundayım. hissettiğin an, çağırdığın an gelecek kadar yakınındayım. yeterki gözlerini kapat ve beni düşün, budistler gibi değil-bir müslüman gibi. bir fırsatını bul bana gel. yada ben sana. sessizim, yalnızım, fırtınalar esiyor yüreğimde, muson yağmurlarına karışır ağlarım...

beden ölüyor,
güzellik ölüyor,
alışkanlıklar ölüyor,
neler ölüyor...
ömrüm özgürlük emsali,
avcının boş ateşi,
yaşlının dillenen kahrı,
yanardağlarımla patlarım
anılar ölüyor,
dostlar ölüyor,
ailem ölüyor,
gurbet ölüyor,
kefenler soluyor!
ben yokum dünyanda,
anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum dört duvar acı bombalıyor,
özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor
çölü yeşile boğacak kadar çok ağlıyorum...
mendil teselli ediyor! ağlıyorum...
yağmur kıskanıyor! ağlıyorum...
amazon taşırıyor! ağlıyorum...
sevgisizlik sarsıyor! ağlıyorum...

hala ankaragücü-galatasaray maçında kaza anında gözlerim
hala master yapmak için geldiğim üniversite yollarındayım
hala atatürk anadolu lisesi bahçesinde geç gelişlerinle beklediğim yolda kalablığın içinde seni gözlemekteyim,
halanın iş yerine geldiğimiz, karla kaplı yoldan inişimiz hatıramda
bahçelide, gümüşçülerde..
kızılayda ve nerdeyse 2 den fazla sene... birden koptun benden!
bilsen ne kadar direndim sana gelmemek için...
adresin var elimde...solgun ırmağa benzedi!
bilsen seni ne kadar özledim..
bilsen seni unutabilmek için neler vermezdim...
sen benim ölene kadar yaşadığım gizlenmiş sevdam, heyecanım...dostumsun!

yüreğim karışsa,
Allah dostlarına...
hamza gibi şehit
hiç kefenim solmasa...

belki,,, belki o zaman sen yok olurdun kaf dağımın arkasında!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Hayaller Dağlar...

Aslında sendeki gibi gözlere
Hasretim gönülden safi özlere
Neyleyim yaşamı ruhsuz köşklerde
Delikanlı yiğit kızsan döşümde

Her er hayal kurar silah nöbette
Yalnızlık ağlatır çile gözlerde
Ana yar dostlar kara bir leke
Uykusuz kaldığım dar gözelerde

Yetiş imdadıma seher yıldızı
Güneşi yaralar cümbüşü sazı
Dağlar yollar orman sevgisiz koman
Egeye sığmıyor efe damarı

Fırat’ta gölgesi akar denize
Yıkmış ne devletler aşk cemrelerde
Kıvrılır yakıcı çöl cehennemde
Cennetine hasret hayaller dağlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Haydi Gözlerini Kapat...

Mevsimlerden yaz, aylardan haziran
Beşiktaşta buluşuyoruz ve vapurla eminönüye
Oradan burgaz adaya!
Yaklaşık bir bir buçuk saatlik deniz yolculuğuyla
ve tefekkürle
Hoş bir yolculuk yapıyoruz...

Gözlerim fotojenik görüntünde
Zengin bir ruha bürünmüş gözlerinde
Slow mırıldanıyorum dudaklarımda
Sahile indiğimizde...

Yumuşacık kollarında dans ediyoruz
Gökyüzü masmavi, toprak yumuşacık deniz uysal...
Hayal bu ya el ele geziyoruz...
Ellerimizde kocaman külahlarda dondurma, başka güzel..
Yüzümüzde izleri, karşılıklı siliyoruz!
Gülüyoruz...
Koşuyoruz...
Anları çatlatırcasına yaşıyoruz!

Haydi gözlerini kapat şimdi,
Mevsimlerden yaz ve haziran ayı...
Ben istanbulda
ve sen yanımda
Neler neleri paylaşıyoruz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Haykırışlar…

Şarkılar dilimde dolaşırken gecenin bağrında,
Haykırışlar Sessizliğe kavuşmuş sadece deniz dalgaları,
Uykuya mahkûm bedenlerin boş bıraktığı…
Lambanın altında,
Havuz başında,
Titreyen suyla dövülen günahtan kurtulmuş bakir ay ışığı…
Sivrileri kovan güvenlik elemanları,
Birde hayalimi öldüren can sıkıntısı,
Eğlenceye doymamış bedeli ağır yalnızlık!
Evsiz kedi-köpek şaşkınlığında yansır inlemesi
Düşün rengi siyah umutta müphem karanlık
Dolanır kekeler iç geçiren haykırış pembe mavi sarı
Tuvalin içinden taşar gecekondu vücutlar
Barınağını inşa eder üç beş saatte ne ki…

Dolu gibi düşer yere zıplar yine zıplar,
Mayasında vardır erimek sıcaklık zıpkınlar,
Sabah olsa yine ses dışarıda bıktıran dırdırlar,
Sabrın mucizesi düşer elma gibi Newton’un önünde
Ne yeni keşiftir nede bilinmez bilinir…
Dövdükçe zaman uslanır ruh azalır sağırlar
Köşeler döner döndükçe kusar keşkeden bıkar mimarlar
Üretmek zor iş şikâyet dalında yaprağı
Sokulur usulca kulluğun kulsuzluğu…

Yar aradım kendime bilmişliğim ölçüsünde,
Bilmediklerim kusurlarım azgınca efelendi döşümde,
Tali yollar hem karanlık niye her an sözlerimde,
Israr ediyor laf dinlemez çocuk gibi…
“Sende kimsin? ”
“Sen hangi yaşam iksirimsin? ”
“Senden umut yok, murat yok… Yok… Yok...”
“Bedel çok vaat çok… Sıfır kadar sıfır çok! ”
“Sanki hâşâ yeni dinim misin? ”
Ölüm diriliyor ruhumda Etna lavları
Nefes almak için arıyorum yayla evleri
Soğuk suyla yıkandıkça ateşimin tezenesi
Kelebek ömründe harcadığı anla gülüyor şeytan şehitleri son şehvetleri
“Sen gerçeğim olamazsın nasıl büyüledin birden? ”
“İman tüm safi sevgisiyle sarmışken”
“Şaşkınım beynim aklım nasıl aldın elimden”
“Sen gerçek düşmansın ayırdın ruhumu tenimden…”

Güllere baktım arının mucizevî gözünde,
Kanatlarım çırpındı kâinat körpesinde,
Uçtum nar olsa da içinde cehennemler
Cennet zor yol katlanmak gerek her dönemecine…
Tefekkür bahçesinde tövbe ilahisinde dalga dalga bengisuyu akar boğazıma
Kalbim çırpınır aklım teslim olur nur cemalin sünnetine
Yine döner özüm dünya gibi güneş döngüsünde…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Helalleşme...

Konuşurken sabırla yüzüme bakarken
Gerçekte Arizona çöl bakirliğinde kum tanelerini
Ruhunda Habil-Kabil kavgası varken sebebi
Nefsinde sabır olmasa olacaksın fırlatan!

Beni dinliyor diye keyif alırken
Asker karavanası damak tadı ile
muhabbet boş vitesteyken
Sendeki cehennemi fark etmem bile!

İçinden bitsin diye dualar ettiğini
Çin işkencesiyle nefes alıp verdiğini
Fren patlamasıyla şiddetli infilakı
Tahmin edebilir miyim böyle bencilken!

Kul hakkıyla gelmeyin der yaradan
Helalleşmek sünnet hoşnutluk kardeşlikten
Her anıma girer böylesi binlerce elekten
İbrahim makamından yükselirken
Dünyaya “Hakkınızı helal edin! “ diyesim geliyor.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Hepimiz Şehidiz...

Hırant Dink ölmüş
Millet anlaşmış gibi “Hepimiz Ermeni’yiz! ” i söylemiş...
Yıllarca doğuda otuz binde fazla masum ölmüş
Cenazelerinde “Hepimiz şehidiz! ” söylenmemiş!

Biz tarihiz,
Şanlıyız,
Hür yaşarız,
Şeytanın askerlerinden korkmayız!

İmanımla dost ederim Allah’ı
Kainat efendisi peygamberim sünnetini...
Ecdadım rehberim, al-yıldız bayrağım,
İyiyi söylerim kötüden men ederim!

Ha bedenimiz ha yurdumuz,
Emanetimizi sonuna kadar koruruz!
Biliriz ölüm düğün günümüz,
Şehit mertebesinde cennete koşarız.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:33 PM
Her Asıra Hoşgörü…

Hangi İnsan?

İlla tenlere dokunmak,
Ölesiye sahiplenmek…
Kimliksiz ruha gizlenmek,
İnsana has şekiller…

İlk laf sorgudur tanışı,
Güven duvarı tanısı,
Affetmez görse yanlışı,
Vardır manasız fiiller…

Ortak kader sevinçtir,
Sevilmek bir kıvançtır,
Mahrem deşmek utançtır,
Özlemdir, bu çağda diller…

Tek bir Allah’a inanırım,
Huşu kalple bağlanırım,
İki batın hoş anarım,
Ne kadar az şu gönüller…

Her bakılanda ayna var,
Tefekkürde-manada var,
Acı veren yarada var,
Hoşgörü bekler sebiller!

Gezinmek tavafta gibi,
Dokunmak sarrafta gibi,
Sunmak hak tarafta gibi,
Huzura baki deliller…

Sabır çok zorlayan nimet,
Yokken fakirde bir ziynet…
Varlıktayken kordur diyet,
Hastalık yaşayan eller…

Savaşmak, dalaşmak, kapışmak menfaat yangınında,
Benlerim, yanlarım, sanlarım saadet imtihanında,
Yargılar, sanılar, bilgiler cehalet kervanında,
Mecnun Leylasız yaşamı manasız kılar çöller!

Beklenti, mucize, büyüler mekanik harman,
Romantik, duygusal, anlayış şematik buhran,
Zulümler, zalimler, hainler fanatik akran,
Mutsuz, tatsız-tuzsuz insan, Mevlana’lar diler!

İşte İnsan: Mevlana!

Moğol talanına bir nevi diyet,
Horasan’dan başlar Konya’ya hicret…
Muhacir ruhunda düşerken suret,
İlim dokusuyla süslendi yollar…

Savaş ortamında çıkarsız sevgi,
Öldürmek yerine yaşattı ezgi,
Hoşgörü ruhunda tavizsiz örgü,
Kim olursa olsun açıldı kollar…

Evrensel İslam gönüllere yar,
Cennet-cehennemle sınırlandı kar!
Onun yorumunda bitti korku-nar,
Her çağa sundu ışık, değişti haller…

Her insana ses,
Her zikre nefes,
Hür cennet heves,
Mesnevi okurken yeşerdi güller…

Kur’an ve sünnet,
Ne yüce davet,
Mevlana suret,
Huzur yaşadı aşka susayan sefil…

Yaşlansa da cürümle,
Öğüt verdi zulüme…
Düğünüm dedi ölüme,
Dinler törende birleşti, insandan seller!

Çiçekler razı,
Irmakta hazzı,
Tükenmez yazı,
Yalnız aşk söylenir, eser yelinde…

Haktan alıp halka ver,
Dünyalık yunar gider,
Şeytan azat, seyreder
Abasında aka, bürünür şallar!

Konya şehri avreti,
Gören gözde sureti,
Aşarken üç boyutu,
Medine’den yansır, kubbesi yeşil…

Mevlana’da hislerim,
Birikir heveslerim,
Aşk-sevgi beslerim,
Yunus gibi âşık, şevke dalarım…

Sonuç:

Eğer hayatta olsaydı,
Bu yarışmayı bilseydi,
Her bir şiire dalsaydı,
Birinci olur muydu bilelim…

Hoşgörünün sofrasında,
Beklentiler safhasında,
Yazar mıydı mahyasında,
“Bu şiir birincidir, açıkla tellalım? ”

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Her Gün Bize Bayram Olsun!

Özledim...
Özledim...
Özledim...

Sonbahar yapraları dökülürken
Hayal ettim buluştuğumuzu yıldız parkında
Bir bayram günü, mesala günlerden
Perşembe...

Hava soğuk ama
Güneş öylesine kavurucu
Sen gelene kadar yanaklarımda
Küçük benler peydahlanmış buzlu!

Bir ayağım Görorland adasında
Diğeri ekvator çizgisinde
İkisi de yakıyor
Beklemekle-kavuşmak arasında!

Neyse, uzaklardan yavaş, yavaş geldiğini görüyorum
Sislerin arasından el sallıyorsun sanırım
Yüzün gülüyor
Bedenin sanki heyecanım!
Sana doğru koşuyorum

Özlemişim
Özlemişim
Özlemişim
Çok özlemişim!

Hani şiir ya,
Sarılıyorum sana...
Dönüyor başımız birlikte
Selam söylüyorum biraz sonra yıldızlara
Akşam ay dolunay seferinde
Biz coşkunun fethinde
El ele yürüyoruz!

Hem ne bayram...
Sallanıyor doğa ve istanbul
Ayak izlerimize yetiş ve bizi bul
Yalnız Allaha kul
Namaz kılıyoruz ortaköyde
Okunduktan sonra ezanım!

Coşku besteliyor her yol
Geçiyoruz bir çok karakol
Dertleşiyoruz bol, bol
Keyfimize diyecek yok üsküdarda...

Bir daha böyle uzak kalmak yok söz mü?
Düşsekte ölüm uykusuna ağıt günü
Beraber gideceğiz ve çözeceğiz düğümü
Yastığa düşen gölgenin sonunda!

Özlemek
Gözlemek
Sözleşmek
Yok...

Yoklar yok...
Çoklar çok
Adaklar kesik kesik
Her gün bize bayram olsun!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Her Seçim Bizimdir...

Her dert yaratıldığında,
Dermanda yaratılırmış...
Çareye giden yola bakıldığında,
Tek bir seçime adım atılırmış!

Bahtına iyi veya kötü bir son,
Yaşamda ağlatan veya güldüren yön,
Kadere sığınan zavallı dön-dön,
Yaşanan dünyası karartılırmış...

Cahili-alimi her şeyi biliyor,
Lafa bal karıştırıp seviliyor,
Kandırmaca işe heves ediliyor,
Kötü son için şerli, azıtılırmış...

Yaşarken iyiyi Allah’tan belleyiniz,
Kötüyü kendi seçiminizden eleyiniz!
Mutluluk meleği sabrı, ertelemeyiniz
Kulun dönüşü olmaz dileği, yaratılırmış!

Mazluma adalet küllü iradede,
Sonunda çıkarmış aheste-aheste!
İyi davranış hem sağlıkta hemde hastalıkta,
Amellere, sonsuz sevinçle katılırmış...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Her Yerde Seni Arıyorum Allah’ım

Sevgine muhtaç aczimle ve fakrımla,
Dünya araç vuslat amaç geldim sana,
Sünnet taç, Kur’ana aç sonsuz imanla,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yıkasam kiri şeytan şehrinden kalan,
İlk önce kul olsam aşkına dalan,
Sonra dünyalık ne kaldıysa yaşayan,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yusuf kuyusunda Musa asasında,
Nuh’un gemisinde Yunus balığında,
Adem Havva gibi Cebel-i Rahme’de,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Kan damarımı deş temizlensin her leş,
Yolunda bulsam eş doğsa nurun güneş,
Gözümden akar yaş nefsimde hak savaş,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Karınca işinde arı peteğinde,
Gök gürültüsünde karın çiğdeminde,
Fakirin düşünde bebeğin sesinde,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Safa’da Merve’de kabe’de tavafla,
Zemzemin tadında kılınan namazda,
Nur Muhammed’in gölgesinde Mekke’de,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Her böcekte her otta fani sonsuzda,
Tükenmez sorgumda beden konağımda,
Çiçek solduğunda ölüm gördüğümde,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yediğim aşımda lokmanın ardında,
Her dünya anında nefes aldığımda,
Ruku’dan kalkıp da dururken kıyamda,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Tespih eder her yanım imdat ararken,
Seni seven bedeni yakmaz ateşin,
Ölüm düğün günüm Aşkınla yaşarken,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Ölüm son karakol, yargılanır amel,
Ya koklanır gül yada yenir zakkum bol,
Cennet aşka sembol cehennem kötü yol,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Herkesin Acısı Kendisine...

Gözler karanlıkta yürürken buruk…
Dudaklar unutmuş nedir gülücük!
Nerden geldiğine,
Buralara nasil itildiğine,
Inanamaz halde,
Şaşkin, şaşkın bakar uçuk!

Hayal edemiyor geleceğini,
Düşünemiyor ne yiyeceğini,
Deli gibi geçiyor sokaklardan yeli,
Konusuyor abuk subuk!
Bitmiyor tekerlemesi
Ahın, hesabın…

Açılıyor tiyatro perdesi birden,
Kendini görüyor seyredenlerin halinden,
Sanatçı gibi eğiliyor, alışkanlıkya o an!
Çok sıradan, hem kolay başkasını oynamak!
Anlamakta, gülmeye hazır gözlerinden…

Afisler boy, boy göründü heykeli dikilen...
Her göz şahit oldu şöhreti bilinen!
Sandılar sonra öldü, inince vitrinden…
Kendisi de inandı bir süre belkide!
Kim anlar ki zaten delinin halinden!

Gülenlerde ağıt,
Konferanslar peşi sıra...
Bağırır birden heykel “Yeter ya! ”
Der öldügüme getirin kanıt!

Gülenler, ağıtlaşanlar olurlar gercek ölü,
Görünce heykelin dirilip süzüldüğünü!
iki boyut birlesemedi…
Aynaları parçalandı,
Evrene düştü!
Yasatamadılar nefiste yansıyan aynı ölçüyü,
“Kader oyununu! ”

Herkesin acısı, hastası kendisine…
Belki kısa süre üzüntü verir başkasına!
Unutur insan bir çırpıda,
Görüntüden uzaklaşınca…
Yaşayan inler hala yorganın altında!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Hesaplaşma...

Her hatıra sonbahar yaprakları,
Uçuşur döner kafamda hazanları,
Şimdi olur mu böyle yalnız yürümek...
Yürümek çaresiz,
Bezgin ve sensiz,
Bağ bozumu yalanları...
Pekmez helvasına sürerken narasız,
Açlık keser mi domuz talanını!

Ey yıldız olma ne olur bu gece sönmüş gezegen!
Gözlerim hep sende, uykusuz geceden...
Yanmış tenim inler aşk acısı taziyesinden!
Rüzgar üfürerek gel, kreminden kalanlarını...
Sarhoş der ayıplarlar,
Her anımı öğütle ayıklarlar,
Bir meçhule klavyemden tıklarlar,
Dimağıma sokarlar korku yılanını...

Çocuk gibi oynarım öcü böcü,
Kafam bin defa karışır yok ölçüsü!
Titrek sesim ayazımda yaşar göçü,
Deprem, depresyon, tornado, yangınlar, açlık, dokur gibi örgücü!
Sarhoş etmeye yeter her birinden kalanı,
Her izi silinmez devenin hörgücü...

Kendimde unutsam başkasında görürüm,
Sahnelerde, odalarda, bahanelerde ölürüm...
Mucize gibi bir şey, kırılmaz yaşam kalkanı
Birinden kaçsam diğeri yıkar, olsam bile hakanı!
Şimdide kene ile yatar, kalkar, solurum...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Hırlama...

Miskindi,
Cahildi,
Melüldü,
Suya, eğildi...

Burnundan titreşen arsız dalgalar,
Sömüren köpeklere akıttı salyalar...
Ayağa kalktı, etrafına çevrildi formalar!
Sonraları Unesco’ya aday olmuş denildi...

Silkindi,
Dirildi,
Bilindi,
Otlarla, yenildi...

Hazır gıdalarla göbekleri büyüdü,
Köpek sesleri her yerde çokça ürüdü,
O heybetiyle manken yaptılar yürüdü,
Altın madalya ona, milleti ezildi...

Dillendi,
Eğlendi,
Horlandı,
Fani, rezildi...

Fos başarının yüzü soğuk,
Köpekler bakar donuk donuk,
Nasibi toprakta, ebedi konuk!
Baki sahibine teslim edildi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
09-28-2008, 04:34 PM
Hicran Yürüyüş…

Gecenin karanlığında,
Yürüyordu umutlar dövülmüş sahanda!
Dövüyordu dalgalar anlık,
Sevgilinin gölgesi önünde!
Ah o yalnızlık…
Körpe delikanlı böğründe,
Saçlara sokuyordu kar gibi aklar…
Kumlar ayakta ağırlık,
Seslere asabi sağırlık,
Yürüyordu mazisi gibi zik zaklar!

Pişmandı.
Keşkeler hükümrandı.
Önünde çarptığı karanlık,
Korkular hakimdi…

Yalvarmıştı kaç kere,
Vuslattı bu yaşanmazdı ezbere!
Neler katardı evlilik ömre…
Asabi, suçlamalar, tehditler, her an tanık!
Konuşuyordu durmadan oynar gibi körebe…

Safet Kuramaz