Tam Sürümü Görüntüle : Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:27 PM
............Esin
..........eden gizem
...............esin
...........tinin inci
...mermerde çiçeklenir
.......yaşama sevinci.
Not: Eleştirilere yanıt:
Farklı bir şiir anlayışıyla yazılan bu dosyanın dize
düzeni(mısra kaydırmalı) genellikle yukarıdaki gibidir.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:27 PM
33 İmza
Ben bir Viking gemisiyim
Boynu kuğu
Başı rengeyiği
Yüzer durur
Kendi içimde
Menzili yitik
rotasız
Yelkeni
Eskimo eli’nden
Deniz
Karbeyazı kabuğuna çekilmiş
Yüküm
Beyin sürgünü
küresel
selden
Kalemi
Umuduna küs
Evine tutsak
ülke’den.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:27 PM
Açlığa Ve Susuzluğa Karşı Elele Durmak
Çin Seddi’nde miyiz açlığa karşı elele yürüyenlerle;
Büyük dünyasal açlığa, büyük kırıma kaç çeyrek var,
Neredesin, ekmeğini kazanırken kelebekler gibi
çırpınan, hüneriyle geçinen evrensel kardeşliğim!
Sudan’da mıyız sussuzluğa karşı diz dize oturanlarla;
Yanımızdan bir sahra kervanı geçer, nereye gider,
Saklar yüklük çatılarında albenili katar, değerli şeyler.
Onurlanır mı, böbürlenir mi sahibi, bilinmez; yükünden
bir tulum suyu yoksa susuzluktan kırılanlardan yana,
Katılmaz susuzluğa karşı diz dize oturma çağrımıza!
Yeni Delhi’de miyiz yoksulluğa karşı elele olanlarla;
Bombay’dan bomba gibi haber: Ölüme kaç çeyrek var
varoşlarda gıdasızlıktan, ilaçsızlıktan, bakımsızlıktan..!
Dileğimizdir; torba torba besin, koli koli ilaç yüklenmeli
ambarlarından, fabrikalarından, limanlarından devletlerin;
Uyanmazsa insan bilincimiz yetişmez yerine felaketlerin.
Yollarda mıyız mevsiminde her kıtadan elele verenlerle;
Şeridinden filmin eli tüfeklilerin, kıyımına kaç çeyrek var
Ağır canlı antilopun, yavrulu samurun, sürmeli cerenin...
Neredesin, doğayla sözleşmeli yaşamsal kutsal barışım;
O diyardan bu diyara, çığlık çığlığa, bir boydan bir boya
toplu yokoluşa, açlığa ve susuzluğa kaç çeyrek kaldı ki!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Açlık
Aç mı kaldın
Önemli değil
Bir şeyler
Bulur yersin
Aç mı kaldın
Üç gün beş gün
Ya da aylar
İşte tenin
Ye yiyebildiğin kadar
Sakın
Düşlerini yeme
Yersen düşersin
Seni
Aç koyanların sofrasına!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Ağrılar
Birden süregelen
ağrılarla yüklendim
Ağırdan ağrır
ağrılarım
Serde süreduran
dargınlıklar yükledim ağrıma
Kırgın bağlar
ağrılarım
Sırdan süreğen
anı süzmeleriyle yüklendim
Ağırdan ağılar
ağrılarım
ağrılarım.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Alfabe
Alfabem
Sanskrit
Latince’ye benzemez
basit
Kadın
kadın
kadın
Anlayan beri gelsin.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Anahtar
İnsansa insan
kadın insanda
insanlaşır
Değilse insan
insan kadın
yücelmez
Kadını
yücelmeyen insan
insanda
insanlaşamaz.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Analar Ağlamasın
Sekiz fidandık
Coşardık
Boz-bulanık seller gibi
Kürtdağı’nın doruklarında
Yüzümüz dağa doğru
Dağ uzanır ülke’ye doğru
Buralar
Sınır boyu
Dörde bölünür yürek
Gecesi
tuzak
Deminde değilse
Konuşmaz namlu
Takibe alırlar kaçağı
uzaktan uzağa
Ansızın sarıldık
Gün ağaranda vurulduk
Selvi fidan dizildik
Kürtdağı’nın ormanında
Sözümüz öze doğru
Öz çağırır öze doğru
Zalimce doğrandık
Görülmedik
Çiğnendi bedenlerimiz
Duyulmadık
Toplu mezar olduk
Bilinmedik
Bir baş yükselir
Ovadan göğe
‘Ulu derviş’e yorulur
Mekânı Ökkeşiye
Ağlar yorulur
Söyleyin babalara
Babalar ağlamasın
Unutmadık gidenleri
Gelenler unutmasın bizi
Canlara söyleyin
Canlar boyun eğmesin
Boyun eğmek için
Düşmedik toprağa
Söyleyin analara
Analar ağlamasın!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Anılardan Bir Demet Bazan Yağmur Olur
Nerede olursan ol, bir yakınlık hissediyorum,
Nasıl olduğunu söyleme, anısal bir yakınlıktır.
Hiçbir mekânda durulmayan tuhaf damlalarla:
Bazan bir yaprağın çağrışımı koca bir ağaçtır
Bazan bir nergis, beli bükülmüş bir mecnundur
Bazan bir şarkıdır, uzaktan yankısı çilenti gibi
Kopmaz bir bağ var aramızda; ne olursan ol,
Nerede olursan ol, bir beraberlik var aramızda.
Büyücü yaratılsaydım büyülerdim seni, şairim,
Anlatacak kelime bulamıyorum, ne desem nafile!
Çağları mı devirsem, çağırsam büyük yaratanları,
Sanat tanrısı olsaydım canlanın derdim iki ustaya!
Seni görebilmek, seni daha iyi anlayabilmek için
Yüzlerce resim ve heykelini yaptırırdım
Leonardo da Vinsi’ye, Mişelanjelo’ya;
Bizim Yaşar Kemal alınmasın, betimsel izlerdik!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Anne
Nasıl bilebilirdim genç kızın masumluğuna
karşı
karşı cinsin korkunç doyumsuzluğunu
Kız olmadan kadın olmak
ne demek anne
Çocukluğumun
kızlığımın bahçesi
Zoraki kadınlığımın yatağı
115 Nolu Sokağı
14.Caddeye kavuşturan
ve çeşmesi
Leylaklarla demetlenen
Hatırlarsın anne
pazarları oraya koşardık
herkesten önce kapardık
en gökçe gölgeyi
Ne rastlantı ki
aynı yerde ekmeğe „nan“ dediğin için
bekçi tarafından azarlanmıştık
İşte ne olduysa orada oldu
sinema dağılışıydı
sanki leylaklar aşka gelmişti
Kız olmadan kadın olmak
ne demek anne
Bağışla beni yazamayacağım
bu mektubu
Vizite kayıtlarına göre
yedi yüz on altıncı müşterimle
postalıyorum
iadeli taahhütlü
Anne
beşinci ayın ikinci pazarında
okul önlüğümü duvara as
yakasına Leylak iliştir
Bak
kızım diye
Kızın anne olamadı
N’olur ağlama anne
Anneler Günün Kutlu Olsun!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Anzelha
Taşkın
telâş
akik
delgi
kobra
dalaşı
Belgin bulgu
çinideki
han
kobraya
imrenir
Anzelha bulguladı
âdem
bengi
bengiliğe
konumlanırken.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Apê Musa
Çömelmişti
Şalı yosun
Dağ kaçağı kayanın dibine
Ufku
Hançer nakışlı
Akşam güneşine bakıyordu
Koca bir ömrün
Hesabını verircesine
Düğümlenir soluk sesleri
Tütün karasına
Bêçare’ye sayılır
Bilge duruşu
Kulak verdi
Göz yolladı
Nerden geldiğine
Vaktinden evvel
Bura havası
kurşun havası
Fasıl başları teke tek
Sonrası şerit şerit
Yine namlular hawar’da
Açıldı elleri
Umuduna kol-kanat
Bir kelebek
Düştü yere cansız
Resmi kaldı
Tipi kar yumağı
Kaşların gölgesinde
gözbebeklerinde
Dayanmıştı
Şal û şapık kuşanan kadın
Pısmam Hesenko’nun kapısına
Meri ****s
Çelik başlı memlerin üzerinden
Bir baş yukarı
Başına baş
Yoluna yoldaş
Yüreğine eş
Kundağı
Gümüş kakmalı kleş
Apê Musa
Tepesinde
Bir ak güvercin
Kanadı zeytin dalı
Sancılıdır
‘Yiğidim Hasenko’dan yana
Daha kaç yıl olmuştu
Görülecek hesabım var dediği
Dilin dudağa
Korkuyla uzandığı günlerde
Nasıl olur
O aslan parçası adam
İçten
Kilitli kapı gerisinde
Donakalır kadının dirilişinden
Oysa
İyi bilirdi
İsmi yasak ülke’de
Yasak yaşamın
Ne demek olduğunu
Çarpar yürek gelmişti
Apê Musa
Elinde
Bingöl meşesinden asa
Asanın ucu yanık
Kolunda
Yaralı bir ceylan
Anmazsa da dünya âlem
Bu dağlar ceylana tanık
Yumrukladı oğul kapısını
Gürledi tok sesiyle
Bir söz için
Elini kana bulayan oğul
On beş sene
Mahkûm gezen oğul
İşte Kawan
İşte dem û dewran!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Arı
Arıdır
Özüne arınır
Kanadı sazda
İğnesi nazda
Balı var
Hani neresinde
Tekneye sultan
Emek olmazsa.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Ax Tamara
Nil gebedir
Altına
buğdaya
İsa’dan önce
İktidar kadın
Kleopatra
İki bine iki kala
Van
Bir kadın
Başından tekmelenir
Kadife zubun
İpek fistan sürünür
Ax Tamara mavi
ağlar
Kleopatra Nil gibi
Oktavın zaferi
Yılan taksın
Altın zinciri!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:28 PM
Ayakta Ölenler
Can benimse öldürdüm ölüsünü
Ölüm ölmezken savdum ölümü
Sorgucu-infazcı laftır
korkmayın törel ölülerim
Ölen bensem konuşurum
henüz üç günlük ölüyken
Ölümün girdisine çıktısına
kazındım
Kazıdım levhama temsilen
bedendeki nedeni
Yarılmalı taş beden
safta olmalıyım
Ölüm haksa ölümlüye
ölü bensem konuşurum
safta olmalısın
Mirastır sevdam sana
büyüt öpeyim
yeniden resimleneyim.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Aylı *******
Kar yağıyor
bir ucu elimde kalan gelinliğine
Yalnızlığımın
puslu yolculuğunda gülen kadın
Penceremizin
buzlu camında ay
kar tanesine sığdırmış güneşi
Kardaki güneş
ay taneli binlerce nar taneli
Yıldız yağdırır resmine
Kar yağdırır yanlızlığıma
Penceremizdeki
bildiğin ak yüzlü ay
Kar tanesine sığdırabilir mi güneşi
Seversen benim gibi sevdiğim
Yıldızların
aysız yaz *******ini sevdikleri gibi
Kar tanesi
güneşi de sığdırır resmime
Yıldız da yağar pencereden
ayla buluşan yolculuklarına.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Ayna Tutma Bana Gönül
İki gönül yakasında durup beklemek,
Her gün aynı yerde, aynı gönülle vurulmak nedir,
Bilemezsin, Selvira?
Sevenlerin ikisini yakarak, olmayan bir üçüncüsüne
Umut beslemek yakışır mı sana, Selvira?
Elindeki ne oluyor bu saatte, ayna mı, tutma bana,
Yaşamadan mı yaşlandırdık gençliğimizi,
Güldürme beni, dedelerimiz gibi anlaşmayacağız!
Caddelerde ve parklarda kalabalıklara karışarak
Ve kaygılarımızdan arınmış olarak el ele tutuşup
Yürümeye sonra çalgılı bir gazinoda eğlenceye...
Gönül gezisiyle bir gecelik dansa, ne dersin, Selvira?
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Aynadan
Kur’an
İncil’i
Tevrat
Zebur’u...
Kürsüye çağırdım
Golgotha
Kerbela göründüm
Fadime Ana
Ana Meryem
Barışan
barışık
Barış analarıyla dirildim.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Ayraçlar
Limon sıkılmış hoşgörüşüne
horgörüleri ayraçlı
(yalın yanılsama)
Limon sıkılmış simasına
işveleri ayraçlı
(boy pos cakası)
Limon sıkılmış sözlerine
vurguları ayraçlı
(ikilem çelmesi)
Limon sıkılmış hoşçakal’ına
ayraçları çocuksu
(telefon şakası)
Amber sıkılmış son ayracına
ayraçlar imalı
(A canım
sil baştan!)
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Balta
Bu yaşamdır
dedim
Baş ucuna balta
koydum
Ayak ucuna
kütük
Gül ektim arasına
Ne
Baltaya sap
Ne
Kütüğe balta
Ne de
Güle
Yâr oldum.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Başlar
Geçmişim makineye
Üzerimde işlik
Giyerim yaz-kış
kime ne
Gözlerim çekiç
Çalarım taşa
Taş yarılır
baştan başa
Yanağından bir yol
Yolcusu
yorgun karınca
Yükü gelincik
Uzanır kendince
Gözlerim çekik
Çalarım taşa
Çekiç ayrılır
ikiz başa
Her baş bir karınca
Ne işler
ne boşlar.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Bayılırım Böyle Hayaller Kurmaya
Nasıl birden çıkar gelirmiş unutulmuş yüzlerden
bir yüz, tanıdık; defalarca yüz yüze görüşür gibi,
o bakar, ben bakarım, o söner, başkaları görünür!
Biri süzer, birileri üzer, vazgeçemem hiçbirinden,
Garip garip dertleşir gibiyim.
Nereden, ne zaman, nasıl gelirmiş, bilemem;
Giden isimlerden bir isim, her zaman anılan gibi
Düşünürüm, ayıramam birilerini diğerlerinden;
Yılların girdisine, çıktısına rehine gibiyim.
Sayarım isimleri boşuna, sileni, silinenlere karışır;
Hesaba kitaba gelmez taşınmaz eski hatıralar gibi,
Sanki ben, bu yüzleri hiç tanımamış gibiyim.
Ama nasıl çıkar gelirler peş peşe;
Düşünür, taşınır, anlayamam fakat bayılırım
unutulmuş yüzlerin geçiş saatlerine dalakalmaya,
Gündüzü gecesinden uzun böyle hayaller kurmaya.
Bu, yüzlerin kaçıncı gelişi ve kaçıncı gidişleridir;
Solan resimlerden bir resim, fısıl fısıl konuşur gibi,
Mimikleri birbirinden tatlı, doyamam hiçbirine,
Takvimlerin uçan yapraklarına takılıkalmış gibiyim.
Tekrarlanır ziyaretleri albümlerden küme küme yüzün;
dostlar mı akın etmiş kapıya, açarım, kimse görünmez
Ama nasıl olur, ben, bunları daha şimdi görmüş gibiyim!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Baz
Hêlîna bazê gel e
Pê nalîze
Xira nake
Çiya
banî
binerd
Sond xwarine li serkeftinê.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:29 PM
Benci
Kovanda
sahanda
ben
Bezende
benmaride
ben
Kuramda
buramda
bencileyen
Zarda
marazda
sencileyen
Kovuldun bizden
benbenci sultası.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Berlin
Kim kopardı
Davud’un yıldızını
Ben koparmadım
Davud’un yıldızçiçeği
Altı köşeli kurşun
Tenimden soğur!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Berzenci
Babil’e döşendim
Sicilya’dan
Antik Roma’ya
Londra’ya petrol
Musul-Kerkük’ten
Asılacaksan
İngiliz ipiyle asıl
misyoner
Buckingham Sarayı
Wilson’suz
Herkese
Londra asfaltı
Bize
****s altı
Kürdistan hasıraltı.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Beşik
Gidiyorum beşiğine
İnsanlık
ölümsüz konak
Tiyneti
Düşkün’e irem
pir salıncak.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Beter
Kederin
kepezi
ayaz
Zirvesinde
bir kuma
öter
Kederi
kederimden
beter
Abecesi
ağdalı
ağmalı
biter
Harun
hazinesi
verdim
Kârı
zararından
beter.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Beyaz Baston
Duygular
duyum
duyumlar
duygun
görmez görülerim
sabır ile ıslanır
belceleri
Beyaz baston
görmez *******im
tıkır da tıkır
tıkır da tıkır
Voltayı dikizler
ikiz kulelerle
Köln Katedrali
Görmez görülerim
Ren revanı
yalaz yalıza
karaşırı meral
Manş üzeri
denizaşırı
sığın *******i
aralanır Cebelitarık
gıcır da gıcır
gıcır da gıcır
gıcırdar
Beyaz baston *******i
Kartaca molası
Malta
Girit
Kıbrıs
dahası
Ceylan deltası
leylim göçü
göçmen görüntüler
görü kaynar görmezlerim
Mışıl da mışıl
mışıl da mışıl
mışıldar Köln Katedrali
Kekik
püren
mis meneviş
ulam
yaylaya ulanır
görmez görülerim
ulak
sargın göresim
Selam aladağlar
görmezlerim karaşın
karaca göresir
karaca göresir
karaca.
Duygular
duyum
duyumlar
duygun
görmez görülerim
sabır ile ıslanır
belceleri
Beyaz baston
görmez *******im
tıkır da tıkır
tıkır da tıkır
Voltayı dikizler
ikiz kulelerle
Köln Katedrali
Görmez görülerim
Ren revanı
yalaz yalıza
karaşırı meral
Manş üzeri
denizaşırı
sığın *******i
aralanır Cebelitarık
gıcır da gıcır
gıcır da gıcır
gıcırdar
Beyaz baston *******i
Kartaca molası
Malta
Girit
Kıbrıs
dahası
Ceylan deltası
leylim göçü
göçmen görüntüler
görü kaynar görmezlerim
Mışıl da mışıl
mışıl da mışıl
mışıldar Köln Katedrali
Kekik
püren
mis meneviş
ulam
yaylaya ulanır
görmez görülerim
ulak
sargın göresim
Selam aladağlar
görmezlerim karaşın
karaca göresir
karaca göresir
karaca.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bin Çift Kanat İsterim Hayalleri İçin
Bir çift çelik gibi kanat isterim, şu bitmez hayallerime!
Çıkarmamak üzere takıp uçmak isterim erişilmez uzaklara
Gidilirse kavuşulur, diyeceğim ismine, serüvenine dağlı diyarın.
Hiç kimse bunun farkında değil, kanadım;
Zaman da farkında değil, dişlilerin arasında, ha ezildi ha ezilecek.
Öbür yanımı da görmüyor kimse, dağların arkasındadır, molada.
Kaynayan dağ çayı mıdır demlikteki; kara ekmek midir çantadaki;
Kanadım, yola düşenlerin şafak kahvaltısında, ne düşlerle dinlenir!
Özgürlükle yüzyüze bir gecede, avuç içinde içilen sigaradır saklım
Ve o gün hazirandı, bahar mevsimiydi dardağan ağacının altında.
Bin çift göz isterim, şu bitmez hayallerim var ya, sebebimdir!
Çıkarmamak üzere takıp bakmak isterim ta görülmez uzaklara.
Gözlerim ateş başlarını, gözcüdür kanatlarım;
Aynı saatlerde bir başka dağlı diyarda ve bir vadide yemek vaktiydi
Közlü odun ateşiydi taş çevrili ocaktaki, çevrilen geyik kızartmasına.
Bir bardak içkiyle ne güzel gidiyordu dağlılar sofrasında geyik eti!
Ve o gün hazirandı, yağmur mevsimiydi Katmandu’da.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Dostun Ardından
Gönüllenme sevgili dost
Sıcak yatak açtım
Dalı dudağında
Tadı damağında
Melengicin toprağına
Çam puru
Beşgül yonca döşeğin
Yastığın hasır burma
Rahat uyu
Emanetin emin ellerde
Gözün arkada kalmasın
Şu dağların
Nesine sorayım
Her adımında izin
Böyle yazılmış derler yazısı
Kendi elinle yazdın
Hangi mezarda arayım seni
Gözyaşı yakışmaz anısına
Öyküsü derin
Limana kilitli bir gemi gibi
Tüm zamanların gemisi
Güvertesi dolu tayfa
Kartal burunlu Laz
Tel bıyıklı Gürcü
Kara yağız Süryani
Hüneri altın bilezik Ermeni
Sarışın Çerkez civanı
Gönderde mektubun
Dalgalanır Kilikya Düzü’ne
Rahat uyu bre kardaş
Yorganımız Akdeniz
Üstümüz Toros kuşağı
Tez alır haberini
Dara koymaz Çukurova uşağı.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Güzelin Elinden
Seni gezdim sendim seni yazdım
Bir güzelin sine halısında
Canlanan umutsuz bir göçün
Çözgülerini atkı boylarını gezerken
Düğümler sevdalı örgüler ağlamaklı
Gezi yolunda anılar sıcak çimenler ıslak
Taşlar fare dişli toprak gücenen gözlü
Defterim yassı yuvarlak kareli
Kare kare notlarım buluşmaları
Sendim
Seni gezdim seni yazdım seni ördüm
Sürgün sine halısına bir güzelin elinden.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Kahve Davettir Bir Şeylere Bu Vakitlerde
Haber gönderdim sizlere içimden gelen bir sesle.
Dedim ki Seyhan kıyısında, baraj gölüne bakan
Bir yazlığa gidin bu hafta deniz karası Cengiz’le,
Cevheri alın terinden ibaret Mustafa’ya.
Sizler ki iki arkdaşsınız, öyle görünüyor bana.
Bugün kahveler benden, yudumlanırken kahveler,
Kırkını aşan yaşların tecrübesiyle bakışlarınız
Dağlarda olsun, her ne kadar kar mevsimi değilse,
Karsız da muhteşemdir Çukurova’da dağlar.
Ve Çukurova’nın sevecenliği gibi sıcaktır
Yürekleri insanların, sofraları ve hürmetleri de,
Ünlüdür, işi, ekmeği aslan gibi tutanı severler.
Ve dedim ki dilinize sıvanırken ilk yudumunda kahve
Bir gözünüz dağlara gitsin, her ne kadar kar mevsimi
Henüz başlamamışsa da yine dağlardan iner Seyhan,
Dipten içe bulanır, burgulanır baraj gölünde
Binlerce dalgalı sudan sarmal hortumlar gibi.
Nasıl anlatabilirim uzaklardan birkaç sözle,
Kahve sakinliğiyle baraj setinde duranlara,
Aynı saatlerde parçalanmış hatta parçaları bile
Parçalanmış ve yaşına akrep iğnesi gibi
Saplanan ve gün boyu çalışmaktan canı çıkanların,
Bir ek işte koşuşturmalarını, elden, hafif bir şeyler
Satmak için köşe bucak dolaşmalarını?
Tam bu vakitlerde pamuk fideleri taraklanır
Komşu apartmanın balkonuna sarkan perdelerinde.
Ve sigaramın dumanıdır, bre, kahvenin dostudur,
Koza gibi gül bağlatır balkondaki saksılı güzellere
Dışarıdan içerilere çekilirken saatler bu vakitlerde.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Kara Kalemdir Kâğıdın Üzerindeki
Nihayetinde: Bir karbon bulgusudur dizimdeki,
Bir kalemdir kâğıdın üzerindeki, istersem yazar mı
Konuşulmamaktan anlamlarını yitiren kelimeleri
Senin peşinde koşarken, seninle delice düşlenirken
Kaysıların yaprak dökümüne yatıya uzandıkları
Eylül akşamlarında; her seferinde ben, böyle sarı
Suskunluklarla kahrolurken kopacak gibi bir başla
Yığılırım banklara ışkınına kaç kere fal açtığımız,
Ayaklandırılmış kalemli asma bağlarının arkasında.
Nihayetinde: Bir ağaç harikasıdır kalemin altındaki,
Ne dilesem okutur mu harflere sevmekten yorulmuş
Hazana dalıp uğruna gazel gibi harcadığım ömrümü.
Ne geldiyse başıma eylül akşamlarında geldi demeye,
Deyip bağırmayı kaç kere düşündüm, biliyor musun
Ama bir keresini bile başaramadım bu, beni çıldırtan
Eylül akşamlarında, hışır hışır hışırdayan yaprakların
Arasına kendimi bırakırken anılarla eğilmiş bir başla.
Nihayetinde: Bir kalem, bir kâğıt mıdır bahsettiklerim,
İkisinin koruduğu yazılmaya değer bir şey daha var;
Severek yaratanların bize bıraktıkları büyük aşklarıdır
Onu emanet ettin bana, onunla övünüyorum, sevgilim,
Bu eylül akşamlarında hiçbir gazele benzemeyecek o!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Köz Elenir Kanarım
Yapıdan uzak harcında yaslı
Karılırım kurumundan incinerek
Ocaktan uzak dumanda saklı
Tüterim tozunu esinleyerek
İsten uzak siste asılı
Durulurum erinmeyi yadsıyarak
Hedeften uzak maksatta katlı
Şaşarım uğrakları düzleyerek
Divandan uzak tacında kasıtlı
Kaçınırım şanına dinelerek
Nazdan uzak hazda tatlı
Uğunurum her ikisinden sakınarak
Tozuyla nazında karıldım
Sözüyle hazzında duruldum
İçinden niçin’e niçinden içime
Bir köz elenir kanarım.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:30 PM
Bir Madenci Vardı
Bir madenci vardı bir de maden ocağı
Ocağın başında bir kitap ağacı
Evi barkı bu ağaçtı kitapları madendi
Ocağa çalışmaya indiğinde madenci
Eğilirdi ağaç sarkıtırdı sicim dallarını
Sallardı ocağın tünel karanlığına
Yapraklı sicim dalları maden filizleriydi
İşçisi işe koyulmadan önce
Bir de bildiri bırakırdı önüne
her işgününde
İşine demir gibiydi işçi madenci
Önce bildirisini okur ezberler
Sonra başlardı kazımaya
Kazılan damarları ayıklamaya
Sayfayla bilek birleşmişti madenci şanslıydı
Artık çok maden çıkaran bir işçiydi
Kazanç sarhoşuydu rastgele ocağa giriyor
Maden filizleriyle birlikte
Ağacın damarcıklarını da söküyordu
Kendisine bırakılan bildirileri de okumuyordu
Ve böylece gölgesinde soluklandığı
Madeniyle geçimini sağladığı
Bildirileriyle biliçlendiği
Kitap ağacını unutur olmuştu
O unutuldukça
Kahvaltasındaki kara gözlü zeytin
Çayın kirazî demi şekeri azaldı
Üç öğünlük derya kuzusu somunu da
Giderek kitap ağacı güçsüzleşti
Sarkıtamaz oldu madenî dallarını ocağa
Madenci çok çalıştı kan-ter içinde
Çok söktü kat kat taşı boşuna
Sanki yeraltı perileri aşırmışlardı madeni
ara ki bulasın
Ağacın can damarına rastladı
Maden sandı kesti onu birkaç darbeyle
Kitap ağacı çatırdadı devrildi ocağa
Ocak çöktü madencinin üzerine
Toprak oldu maden oldu iki bağlaşık beden
Toprağa karıştılar her şeyleriyle
Ve körelen ocağın ağzından
Bir tohumcuk filizlendi
Ulu bir ağaç oldu yıllar sonra
Madencinin ağacı dediler ona
Dalları kalem yaprakları kitaptı
Gövdesi sehpa gölgesi mandendi ağacın.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Bir Nefes Ver
Bana bir nefes ver Kilimanjaro
sevgilim çançiçeği
Trafalgar Meydanı’nda
kahvaltı yapmadan yola çıkmış
beli kırılmış işsizlikten
Bana bir nefes ver Aconcagua
sevgilim latinçiçeği
Golden Gate Parkı’nda
panşonun altında
dağların ruhuna seslenir
yarın İngilizce sınavına alınacak
Bana bir nefes verin Altaylar
sevgilim ortancaçiçeği
Tokyo-Ginza *******inde
kâğıtsız beş meteliksiz
eğlenmeden beklerli gezinir
Bana bir nefes ver nefesinden Ağrı Dağı
sevgilim mineçiçeği
yirmi birinci yüzyılın eşiğinde
paçavralar içinde
Kızıl Meydan’da dilenir.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Birçok Yakınmaya Bir Tek Yanıt Yeterlidir
Aç mısın, diyorsun mektuplarında, Mahir kardeşim,
on dört yıldan beri para kazanılacak, araba, kat alınacak,
eşe dosta el uzatıp yardım edilecek bir memlekettesin?
Önemsemiyorum yemekleri, birkaç sosisle, bir dilim
peynirle de idare ederim, sade pirinç pilavıyla da.
Bir pişirir, pir pişirir, iki günü geçiririm onunla.
Haşlamalar, kıymalı makarnalar, güveç ve benzeri
sebzeli yemekler de hazırlarım, birden fazla öğün içindir.
Genellikle sofram beni bir çeşit yemekle yemekler,
ne ben yakınırım, ne o, kimseye de imrenmeyiz.
Bilinçli beslenme ölçülerine göre soruyorsan,
bir üst açlık halidir ama sofram cömerttir, ne biterse
kendinden, tümünü sunar bir memleket de otursa başına.
Gerisi mi, lezzetin laf salatasıdır, dosta sergilenmez;
zaten dolmalık patlıcan gibi içleri boşaltılıp,
kıvır zıvırla doldurulacak adamı seçmesini bilirler,
süründüreceklerini de, eğer böyle olmasaydı, bir yılda
finansın asalak girdileri bire, ikiye katlanmazdı uzaktan
isimleri sizlere cazip gelen bu egemen coğrafyaların.
Bu tip şeylerin üzerinde pek fazla kafa yormam,
ısrarla sorduğun için yanıtlamak zorunda kalıyorum;
son gelen mektuplarını da okudum, nasıl duymuşsan
bilmiyorum, aynı şeyleri yazmışsın yine.
Aç bırakılması gerekenlerdenim, altmış üç kilogramlık
fizikî ağırlığıma, Dünya’nın herhangi bir bölgesinde
bir yer bulunur ama sizlerden aldığım ve göğsümün içinde
kutsal bir emanet gibi sakladığım bu tapılası varlığa
bir sığınak bulmak çok zor, işte bütün sorun bu!
Gazeteleri, televizyon haberlerini izlemiyor musunuz,
meselâ Darfur’daki kampları, Asya’daki sefaletleri...
Dilim varmıyor demeye, her yıl bir yanımızı vuran
depremler, gerçek halimiz nasıl gözler önüne seriliyor;
benim yoksulluğum, sürünmüşlüğüm mesele mi,
avuçlarımızdaki bir dünyayı sahalarına alıp onunla,
terbiyeli sirk maymunları gibi oynayanlara karşı halklar
mutfağında emeğin, umudun işçiliği, ne şereftir bana,
bundandır mutluluğum; sağlıcakla, Mahir kardeşim!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Biriyle İşim Görülür Diğeriyle Hesabım
Bir döner dolap, bir taş değirmen var hesapta
Biriyle suyum çekilir, biriyle tenim öğütülür.
-Bırak, dedim, yokum gayrı, devir ahir zaman;
çevir dolabını, okut kitabını!
Can bedenden boşalmış, kurgum bananmış toza.
Çevir dolabını, sayfalarındanım, okut yazımı;
Açılmışım harfi harfine, hiçbir şey silinmemiş,
Nefeslilerdenim, mah cemaline, essah demişler!
Nefessizlerdenim, gizli haline, eyvah demişler!
Ben de şaştım bu işe, bir iken neler olmuşum..!
Suyu çalan dolaptır, yapıyı öğüten değirmendir
Biriyle zihin yoğrulur, biriyle cefa tahtına yatılır.
-Bırak beni, dedim, gayri, devir gelecek zaman;
çevir yüce bilge inancıyla, dişlidir el değirmeni!
Durmadan doldurman, ince öğütülmem boşunadır
Sızlanır zerrelerim, anda kaynaşır, coşar, giderim.
Eğirmenim payı payına dağıtmış, barışık ayrışırım,
Kemiklerim ne m’ola, sarı kireç benzinden başka
Ve aldanma rengine, dili, taneyi göze yeşil gördürür!
Ciğer dolusu bağırandanım, ağız dolusu gülendenim
Nice cansız örülendenim ve damardaki dalgadanım,
Bitmemiş, öyle bir çoğalmışım ki nice birlerdenim!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Bizim Barış Delisi Öğrencilerimiz Var
Yılmadık, içten inanırız barış mücadelesine!
Büyülü öngörülerle bağlanır halkım yarınlara,
Birbirinden ağır çatışmalar yayılırken dağlara
Yeni ölüm haberleriyle sarsılır her birimiz.
Çalışkan ve cin gibi bir öğrecim var, adı: Barış.
Uğrar her perşembe akşamı bir camiye, der:
-Hoca Efendi, yüzün Kâbe’ye midir, savaşa mı,
Kâbe’yeyse ver barış için imzayı, sonra dualarını!
Sevimli, cin gibi bir öğrencim var, adı: Barış.
Uğrar her pazar akşamı bir kiliseye, der:
-Papaz Efendi, yüzün Kudüs’e midir, savaşa mı,
Kudüs’eyse, ver barış için imzayı, sonra dualarını!
Benim barış delisi bir öğrencim var, ismen: Barış.
Uğrar her cuma akşamı bir havraya, der:
-Haham Efendi, yüzün Duvar’a mıdır, savaşa mı,
Ağlama’daysa gözün; barışa imza, sonra dualarını!
Gururlanıyorum çocukların barış mücadelesiyle;
Engin hoşgörüyle bakar yürekleri doğacak güne
Biri diğerinden daha çok imza listeleri getirirken,
Kardeşlik dilekleriyle yollanır her birimiz evlere!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Bizim Gazete
Şu umuda bakın
Ekmek yerine
Gazete almış
Gün ışımadan
Çevirir sayfaları
Haberler
Sıcak mı sıcak
Oysa
Epeyce olmuş
Kaynağından düşeli
Bu tutku
Sende olduktan sonra
Buzdağını bile eritirsin
Çevrilir sayfalar
Her dilden
Rojbaş
şehitler sayfası!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Bu Yürek Aşılmaz Bu Beyin Satılmaz
Bugün 24 eylül 2006, pazar, saatim 18’dir.
Halkoylamasıyla bir ajan ve ihbarcılaştırma
yasası yürürlükten kaldırıldı.
Şiirimde mevzilenen felsefem benden önemli,
halkları severim, iradelerine saygı duyarım;
Yeni yasanın ne olduğu, uygulamaları ele
verecek, bekleyeceğiz, önyargısız iyimserim.
Siyasi nedenlerle memleketten ayrıldım,
Bu güzel ülkeye iltica etmek zorunda kaldım.
Orada maruz kaldığım üzre, farklı yöntemlerle
düşürülme, ihbarcılaştırma dayatılıyor;
bunları, memleketteyken de boşa çıkarmıştım.
İtham ediyorum: üst kurumlarla koordineli
bir biçimde, bir plan dahilinde çalışıyorlar.
Seevorstadt 71, villa stock 2, zimmer 5’te,
sıradan bir temizlik işçisi, yani proleterim.
Üst katta bir mutfak işçisi, aynı işyerinden,
ağır hapis yatmış adam öldürmekten.
Belki memleketinde mert birisi bilinirdi,
burada fena halde düşürülmüş, sicili kanlıdır.
İki dillidir; türkçe’siyle konsoloslukta,
ham almanca’sıyla da kanton güvenliğinde;
baba ve oğul, bir aile, acayip emekleniyorlar:
Alım-satım konusudur sınıf bilinçli işçiliğim!
Bel ağrılarım, yürüyen komplodan daha sinsi,
dinecekler; yüreği ve beyni zapt edilemeyenim,
Ve kadın kartıyla kiralanacak sağımdaki oda.
Gelenin dişilik denemeleri beş para etmeyince
diğer yemlik frau/kadın, fräulein/kız’larınki gibi;
Akıldan, fikirden raporlu kılınarak işten atılacak,
demek önemliymişim: sıradan bir temizlik işçisi!
Masadaki komplo devam ediyor dallanarak:
Çağrılıyorum işyeri şefi tarafından güvenliğe;
birileri dövülmüş, memleketlimmiş, ifadeye!
Birileri telefon etmiş yıllar önce bir kentten,
yüreğini, beynini satmayan saf adam, ifadeye!
Yine bir Kürt tehdit edilmiş, yıllar önceymiş,
terki gelmiş ve dönmüş ülkesine, mahkemeye!
İddianame, yargılamalar, takipsizlik ve beraat...
Bir esnaf sakallı bulmuşum, kanton değiştirmişim.
Ve güvensiz güvenlik cezalandırıyor bir yazıyla:
Şöyle miydi (aşağıda açık kimliği belirtilen kişi...
“pas tranquille/sakin değil”, “dangereux/tehlikeli”
fişlenir-güvenlik güçleriyle işbirliğini kabul etmiyor-
O halde hastadır, “Kamuoyuna” isimli mektubuyla,
bir gazeteye faksladığı açıklaması tam bir çılgınlıktır;
“deli” ilan edilmesi kaçınılmazdır, mahkeme aklar
ama güvensiz güvenlik aklamaz) “sacrifié/kurban? ”
Camiliyim, kiliseliyim, havralıyım, cemeviliyim...
Solcudur, sağcıdır... her şeydedir: be hey, ozanım!
Ve komplo genişleyince yakın çevremi de kapsar;
basit, yoksul bir yaşama mahkûm ediliyorum.
Tarihi, bir şairin doğum tarihidir: 30 Mayıs 1994
ve “Kamuoyuna”nın son cümlelerini alıyorum:
Şahsıma yönelik bakış açınız-ihbarcılaştırıp
bir piyon gibi kullanmak- sürerse
kendimi yakacağım,
Yanan ben değil, ülke itibarınız olacaktır.
Yaşasın insanlık onuru!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Buz Balesi
Zamanötesi işten
zamanaşımına uğramıştı sevgi
Hastalanmıştı aşk virüsü
Katılmasaydı buz balesine
Görmeseydi paten fırtınasını
Duymasıydı balerin çekişmesini
Hastalanmayacaktı
aşk virüsü
Çağın yatalığıydı sevgisi
Sonunda
hekimi atladı
eczanenin kapısını çaldı
–Hastayım dedi sevgiye
uyar ilacınız var mı
–Benim dedi Eczacı Sevgi ellisinde
el değmemiş ellime
–Siz hiç âşık olmadınız mı
–Hem de nasıl
–Kime
–Kendime
kendimi bildim bileli
–Sevgi’yi öldürmüşsünüz dedi
(kaçmalı)
Oracıkta koşumlandı
aşk virüsü.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:31 PM
Büyük Duruşma
Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç
Açarsan yerime sen yargılanırsın
Öyle bir insanlık gemisiyim ki
Uğradığım her limanda sadece
Ona uygun değerler yüklenirim
Geniş bir alanda yapılacak duruşması
Bir zaman sonra yeşil alan olacak orası
Anıtsal bir yapı dikilecek ortasına
Ve çevresinde tapınaklar halkası
Düşünce ve inançların kardeşlik bahçesi
Yani halkların ve renklerin kaynaşması
Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç
Açarsan yerime sen yargılanırsın
Yüreğim öyle bir yürektir ki
İnsanüstü sevgi bilincine sahip
Nerede ne zaman olacak bilmiyorum
Ama sezinliyorum görmüş gibiyim
Hatta tanrıtanımazlar da gelecek
Onların anıtlarına da yer verilecek
Açma dosyamı ey saltanatı büyük yargıç
Açarsan yerime bir dünya yargılanır
Dünyalıyım coğrafyam silahlıdır
Varlık içinde yokluk kuşanırım
Nerede ne zaman olacak bilmiyorum
Ama içime doğuyor ve çağrılıyorum
Gelin birlikte varalım bir kimsenin duruşmasına
Özgeçmişimizden başlayarak perdeyi aralayalım.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Büyük Servetli Yalnızlık
-İsmim servet’tir, dedi yanıt, her iki dünyada da
beni yalnız bırakmayacak tek servetimdir:
Bu da yalnızlıktır,
onu hiçbir şeyle, hiçbir kimseyle paylaşamam!
-Kimsin, necisin, dedi soru?
-İsmim servet değil, dedi yanıt, yalnızlığı servet
sayılan bir kimse veya bir şeyim.
-İki dünyalı mısın, dedi soru?
-Hayır, dedi yanıt birini tütün, birini çakmak ettim;
ikisi de cebimde, kullanmıyorum, boşluyorum.
-Niçin, dedi soru?
-Birbirini boşamışlar, dedi yanıt, ben de onları
boşluyorum.
-Kazancın nedir bu işte, dedi meraklı son soru?
-Servetli yalnızlıktır! dedi hazır son yanıt.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Büyülüsün Sevgilim Büyülüsün
Çöz dedin saçlarımı, dökülsün omuzlarıma!
Sesini çaldım aynaya gülen dudaklarından
Kadın kokusunu, ten kokusunu aldım içime.
Çöz diyorsun çöz! Nasıl çözebilirim sevgilim
Aynada nefesini, aynadan bakışlarını, iç çekişlerini
Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün.
Çöz dedin düğmelerimi, açılsın gül göğsüm!
Özlemini aldım sesinle, sürdüm dudaklarıma
Gözlerin çöl fırtınası, kumsuz boransız vuruyorsun.
Çöz diyorsun çöz! Nasıl çözebilirim sevgilim
Gözlerindeki fırtına, içinden gözlerime vuruyor.
Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün.
Hâlâ çöz diyorsun çöz kalbimdeki anıları!
Sesini aldım sesime, kattım nefesime
Bir şey var ki dedim sana, asla solmaz
Sen ve ben; resmin diliyle seslendim sana:
Büyülüsün sevgilim büyülü…İçimde bir büyüsün.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Carica Kuşları
Banyan ağacıyım Ganj’ın şivesinde
Şiva’daki dansı bindallı
Carica kuşları uçurdum
İndus göğüne
Keşmirli
Afgan kampları
Aynı memeyi paylaşırız bebeleriyle
Banyan Ağacıyım Ganj’ın eğiminde
Sarkıtları savatlı bindallı
Carica kuşları uçurdum
Hazar’ı aşa
Aynı yazgıyı paylaşırız Tuşfa’da
Sancısı sılama yansır
Banyan ağacıyım sarinin ebrusunda
Carica kuşları uçurdum
Kâbil’e kavuşa
Aynı yıkımı paylaşırız Bamyan’da
Yankısı zemzeme yansır
Kâbe’nin de kâbe’si insandır
barışta uzlaşa.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Celio Piazza
Hewa sar e
Li bin sifirê
Pênc pîle ne
Ji me re bûn nivîn
Betonê cemidî
Bayê bi tenî
Ew şevan sir veşêr in
Zîl dide jiyan nû ve
Qiza min
Betaniyê li xwe bipêçe
Dîrok ristin
Ne bi hêsan e
mîna nivîsînê
Neyar dicirifin
Li ber dengvedana me
Birçibûnê de
Roj bûn neh
Yanî qasî temena te
Qiza min
Hêvî li Romayê
Şaristaniya kevnar
Amor û Neron
Dek û dûbare
Gef û lîstik
Herdem hene
Hinek dibêjin
Spartaqûsê nûjen
Garîbaldî
Ser seran
Ser çavan
Leyl im
bi lîlandin
Xebatkar in
Giyana xwe geş dikin
Ev meydan
Celio Piazza ye
Ne cihê toraniyan e
Dergûşa çalakiyan e
Raperîn ji me
Şayesîn li wan
Wê binivîsînin
Kurdistan Piazza
Nexwe xeman
Gelek Dîno hene
Berxwe bide qîza min
Girêdan û vekirina rojê
Bi dest me ye.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Cendere
Ben
bir burcum
Burçtayım
canlı cendere
som kapı
iki mazgal
Kapım
hatalarından arınan
karınca felsefesine açık
Mazgalın biri
inançlara sarkar
diğeri
doğuran/doğurgana
yaratılıştan günümüzü kadar
Ama
insanı
solurum burcundan
anlarsan
ben
buyum.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Composez Vous le Chant de Bonheurs
Composez vous le chant des bonheurs, compositeur,
Pour les séances prodiguées de promesses périmées!
Les poussières du passé par les offres de sollicitudes
Et un canari jaune, au défilé défini des simultanéités.
Composez vous le chant des cinq sens, compositeur,
Se fumiger, les tiges de la fumigation de musicalité!
Les odyssées des versifications �* numériser les sons
Et une violette odorante, au récital des prémonitions.
Un grillon ne peut interpréter le chant des lampyres!
Les plaintes des ferveurs du sang et d’os de ma chair
Composez vous le chant de mon repos, compositeur,
Un pianiste ne peut pas jouer le chant de mon coeur!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Çend Sal Derbas Bûn Ji Pê Wê Ve
Çend sal derbas bûne ji pê wê ve, wey koçberê!
Dînek bû an jî ne dîn bû, dîna we belawatê bûbû.
Qîzek bû, bi çavên avşîn, perçema mîna têlkarî,
Zîrek bû, her roj holik çêdikir bi rûyên kelegirî,
Bi xeydî; bi kevr û daran xan û xerabe şên dikir
Li şûn malan, pêş malan, li cihên hemberî wan,
Ku malxeraba xwe, tilîfiriya xwe tê de kar bike.
Sêwîyek bû, ne bi ecelên emrên dê û bavên xwe.
Kul, deriyên derdan in, dilfirîn xurîniyên wan in,
Çawa bike qîza sêwiya warxweşê, pê wê xopanê
Ku mal xera kirin, bax û bîstan, erd rakirin, birin,
Bira û xwişk birin, kar û berxik birin, ji can kirin.
Dûmanek hêl dide bi germiyeka hişk ji berwaran,
Careke din, war bona xerakirinê nayên ava kirin!
Dîwar lê dikir li ser dîwêr, holik rêz dibûn pê hev.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Çığ Gelir
Çığ gelir ana kurban
Dağı taşı söke söke
Alır başımı dizine
Gözlerime buz çeke çeke
Gün aşar akşam olur
Dizilir tabur
İsmim okunur
Firara yazılır
Cismim kar altında
Ana hayran
Emir gelir paşadan
Asker boşanır kışladan
Ağzında zeytin dalı
Ak güvercin vurulur
Yine sefer var
Bizim ele doğru.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:32 PM
Çiçeksiz De Gelebilirsiniz
Sev kızım
Seni bendeki sevle besledim
Seni sendeki benle büyüledim
Eşi işi yaşamayı sevenle işledim
Sen seçtin seni seveni
Onunla evlendirdik sev kızım
Sev oğlum
Seni bendeki sevle emzirdim
Seni sendeki benle büyüledim
Eşi işi yaşamayı sevenle demledim
Sen seçtin seni seveni
Onunla evlendirdik sev oğlum
Yaşımızdı işiniz aşınız sevmeniz
Mezarlığın sonsuz sakinliğinde
Babanızla birlikte başbaşa
Bıraktığınız aynı binadayız
Uğramazsanız bile alınmayız
Gelende dua gidende vefayız
İçiniz burkuluyorsa yani
Paranız kâfi değilse
Üzülmeyin biz alınmayız
Çiçeksiz de gelebilirsiniz.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Çocuk Kalan Yüreğimle Özür Dilerim
Geldim, bir esinden miydi gelişim, gidiyorum;
Size layık bir dünya bırakamadığımız için
Özür dilerim, geçmiş adına, gelecek adına
Özür dilerim, bilen adına, bilmeyen adına.
Neydi, bir düzmece miydi gördüğüm, utanıyorum;
Kış günü tabakta sıcak çorbası, okul yolunda
Giyecek paltosu, otobüse binecek parası olmayanlar,
Size layık bir yaşam yaratamadığımız için
Özür dilerim, çocuklar, özür dilerim insan adına
Özür dilerim, dalsız çiçekler, semasız kuşlar...
Çocuk kalan yüreğimle özür dilerim cümlenizden,
Size layık bir dünya bırakamadığımız için.
Geldim, bir yanılsama mıydı kalışım, gidiyorum;
Size layık bir dünyada bir ülke bırakamadığımız için
Özür dilerim, bilim adına, bilinç adına...
Özür dilerim emek sahibi çalışkan neslim adına.
Neydi kentlerde gördüğüm, utanıyorum
Gökdelenlerle yarışan apartmanlara boyun kırıp
Yıkım saatlerini bekleyen gecekondularda
Bu, son gecemizdir diyerek çocuklarını uyutan
Annelerin umutsuzluğundan utanıyorum şiirim adına,
Size layık bir dünyada bir ülke bırakamadığımız için
Özür dilerim, evsizler, işsiz güçsüz dolaşanlar...
Özür dilerim, çağım adına anneler, yuvasız bebeler...
Çocuk kalan yüreğimle özür dilerim cümlenizden,
Size layık bir ülkede bir dünya yaratamadığımız için.
Geldim, bir dilek miydi görüşüm, kendimce diliyorum:
Bir şey biliyorum, belki o zaman adım bile bilinmeyecek
Bir yer biliyorum, belki orada bir yerim bile olmayacak
Ama yakın ama uzak, sizler hep mutlu olacaksınız
Belki oyuncaklarınıza binip masallara sığınacağız
Belki de en iyisi unutulup gitmektir, çocuklar;
Mutlu bir dünyada, mutlu bir ülkede, mutlu bir yuvada
Yaşadıkça sizler!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Dadgeh
Berf dahatibû
Li bin dare çamê
Dest de şiva maziyê
Wêne xêz dikir li berfê
Gur û mirar
Keriyek xezal
Sed gav dûr
Girtibûn xelek
Temaşe dikirin
Bi dilsotî çavrijî
Çite çita diranan
Şite şita zewêlan
Dibûn saz
Gurê devxwîn re
Xezalek bi simkutî
Nêzîkî lê kir
Bi zûrînekê hilperî
Şunda vekişî
Pirqinî pê ketibûn
Tirsa ber çavan
Hundur qetandibû
Tevde direvîn
Çûn
Civîn pêk anîn
Li dereka xewle
Xwazî kirin yek
Berên xwe dan dadgehê
Serpêhatî anîn zimên
Bi kûrî firehî
Hinek bergerîn
Hinek kelgirîn
Demek kurtayî
Piste pista hiquqnasan
Rêla reş û tarî
Perde vebû
Serokê dadgehê xwend
Bi navê Dadgeha Ewlekarî
a Daristanê
Dema ku gurê birêz
Li ser xwarina xwe bû
Bi çavsoriyeka mezin
Hatiye êşandin
Biryar
Hemû dozdar sûcdar in
Sê xama wê bidin
Ji bo lêçûnên dadgehê
Bi devkî lê zêde kir
Ma yek jî genî be
Sekreter: delegur
Serokdadger: çeqel
Baran dibarî
Bi xunavî
Gurê birçî
Devê xwe alast
Xewa şîrîn de.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Dağ Gibidir Bizim Demokratlarımız
Ne yiğitler gördük, aslan gibi korkusuzdular!
Ufkumuzdaki aydınlığı, çantamızdaki talimatı
Cebimizdeki parayı, parmağımızdaki sigarayı;
İçeride ve dışarılarda, herkesten gizli yerlerde
Şifreli buluşmaları, kaçak uykuları paylaştık.
Yürüyen dağ gibidir bizim demokratlarımız.
Ne kadınlarca ağırlandık, anne gibi halktılar!
Gecemizdeki kara belâyı, kuriyedeki haberi,
Çıkınımızdaki dilim ekmeği, bardaktaki çayı;
Yazıda ve yabanlarda herkese açık alanlarda
Gençleriyle geçişi, pusuyu, sevinci paylaştık.
Toprak gibi verendir bizim demokratlarımız.
Ne çok okuyanla korunduk, aydın gibiydiler!
İşimizdeki zorluğu, birliğimizdeki sağlamlığı
Kitabımızdaki derinliği, safımızdaki mertliği;
Sevklerde kelepçeleri, kürsülerde savunmayı,
Duruşmalarda, koğuşlarda cezaları paylaştık.
Karınca gibi cefalıdır bizim demokratlarımız!
Toprak gibi vefalıdır bizim demokratlarımız!
Halk gibi kuşanandır bizim demokratlarımız!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Damla-78
Kalbinden
okudum
yazılmamış
damlaları
Yanıtlıyorum
damlacığım
Yaşamda
erdem
hakta
eşit
düşüncede
özgür
inançta
saygı
aşkta
sevgisin
şiirlerle
Şair dileklerimle
nice yıllara!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Dans les Chemins de Faunesse
La corbeille paillée dans ses bras, gagner sa vie
Elle vend des fleurs tous les jours et tous les soirs
Dans les chemins des larmes du lac de Faunesse
La vieillesse, se fatiguait vendante de la nostalgie.
Se bercer d’illusion, avec le mimosa, �* la brune
Sous les heures mornes d’imagination illusoire
Balader l’indigence, apaiser ses gênes pénibles
Qu’elle pèse la jeunesse par les mots de la muse.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Darê
Darê
Kî li vî warî
Xwedîmal e ku
Tu jî
li ber qesr û qonaxan bibî
Çawa binêrim
Bi quriskên çava
li bejna te
Wekî min
Wekî rêberên bênav
ne bermal î
Bal û mêla cîhanê
Li ser te ye
gerdena zêrîn
kembera zîvîn
ne bona te
di vî kirasî de
Kevok î
kevoka rojhilat
Li stêrkan siwar î
hîn
hîntir li jor î
Tu
Kulîlka kîjan çiya yî
Bihar hatiye hawirdoran
Hejik pejik çilrengîn in
Bi helbesta te
Dergûş tên lorandin
Neke
Şê naxwazin bisk û kezî
Xurmê reşiyan şevan de
Darê
Çima mayî
Ji daristanê dûr
Tu keç î
keça bedew
Ne seva pisman û kurxal
Di gel dîlanan
Bi hêvî û miraz
Refgirtina rêwiyên rêzdar
Ronahî be
li hemû welatan!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Dayê
Dayê
Saet didoyê şevê
ji bîra min neçûye
Duwazdeh sal in
Hevdu nedîtiye
Hesreta te
Baş dizanim
Yê hemû diyan jî
Zarokekî we çêbû
Ew jî ez bûm
Niha
Zarokên we gelek in
Diyên min jî
Îşev
Ji herêmekê dûr
Diçin yeke din
Bi vê sedemê
lingên min bi vir ketin
Dema ku
Em nêzîkî gund bûn
Daxwazeke germ
Bi dilê min girt
We bibînim an jî na
Min
ji hevalan re jî got
Mixabin
Biryar ji min re hiştin
Li gor jiyana me
Serlêdana malê
Xete ye
biborîne
Dayê
Riya me
Pir dirêj û dijwar e
Him jî pêwîst e ku
Em bi lez ji wir çûbûna
Min
Hun şiyar nekirin
Ew name nivîsand
Tûrê dew
Bi darê ve dît
Tasek jê vexwar
Dewê te
Hîn yê berê
Xweştir û sartir e
Perê dêw
Û nameya xwe
Di ber benikê tûr ve dikim
Dayê
Ji min nexeyide
Bê bawerî
Bê hêvî nemînin
Rojek wê bê
Em dê hevdû bibînin
Di şahiya dayika mezin de
Ew roj ne dûr e
Destên te
Yên bavo
-eger hîn sax be-
Maç dikim.
Lawê te
“bê serî bê binate winda bû”ye.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Defneli Kız
Çay devşiriyordu
Nalinie
Sabra-Şatilla’ya
akran
çardakta
Cafna’da
lokmayı
su ile yerdi
Kilisede derlenmişti
çelengi
defne
sandukası
palmiyeydi
Kolombo’da derlemiştim
Kumaratunga
anneydi
çocukları severdi.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:33 PM
Deli
Yandım
Doğudan batıya
Yuvasız
Şaşı kement
sülümen
Dost
kavim hısım
Gören duyan
dediler deli
Tımarhanem ibrişim
Tezkerem süsen
Kırk gün kırk gece
Düğün dernek
Para pul
at nalı
İltifat gani gani
İsim babası
etiketin değişecek
îsot-deli
Hayhay dedim söbe deli
Saltanatı çengi isterim.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Demirci
Merdivenaltı
edavat
Madeni örgüt
amip
Ağacın kurdu
ağaçtan
Körükle çırak
takım taklavat
Eskimeyen söylem
BİRLEŞİN
Alkış
merkezkaç
ayak oyunu
ayakyolu
Sumak salkım
darı
hindi bayramı
âmin!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Demokrasi
Kemanım Egeli
Beşli konçerto
Farkın armonisi
Sabrın senfonisi
Çal
Çalamıyorsan
Dinlemesini bil.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Demokrat
Bugün
Günlerden cuma
Akşamüstü
Okulların paydos vakti
Kırkayak Parkı’nda
Çay bahçesinde
Kurulmuşum masama
Önümde tavla
Pullar yerli yerinde
Sağımda
Küllük ve sigaram
“Birinci”
Solumda
bir bardak çay
Memiş Usta’nın
Eline sağlık
demli
Yâr adına dünyam dilsiz
Kimse yok yanımda
Omuzda ceket
Sırtımda kolalı gömlek
Ağızda marlboro
Masanın altında bulmuşum
Tellendiriyorum
Lê
Hayalin yeter
Başım gene dumanlı
Dalgınım
Yüzüm caddeye doğru
Seni gözlüyorum
Liseden beri
Biliyorum
Görünmez
Belâsına öykünürüm
Sakın sormayın
Bu ne haldir
E ben
Demokratım ha
Bakadurur
bir tike cilve
uğruna
Lê
Sabır taşı değilim
Puldur zardır demem
Kendimle kapışırım
Gönül belâsıdır
serde erkeklik var
Eyvallah diyemem
Kahrına çay
Üstüne
Duman yollarım
Hâlâ yoksun
Avare gezer gözlerim
Cebime uzanır elim
Yumurta
eski püskü
naylon pabuç parası
Anamın
‘kirli çıkını’
Gaz-tuz
Bana mı kalmış
es geçerim
El ederim garsona
Kaçak çay
kaldırmaz bu efkârı
Gelsin hünüsü karası
Doldur garibin bardağını
zuladan
Anam gelir aklıma
Ne kızarsın aney
Lê
Ben
Demokratım ha
Daha bu sabahtı
Zor kurtuldum
İhtiyarın elinden
Arakladım da geldim
Kafası sert mi sert
Ne halden anlar
Ne zamandan
N’olur babo
anla beni
Eli nasırlı
Gönlü bol
Üstelik emekçi
Hem de anlı şanlı
Nırç der
Lo
Ben
Sapına kadar
Demokratım ha
Çok havalıyım
Dostlar sofrasında
ve de dilbaz
Devrimden demokrasiden
Açıldı mı söz
Cilt cilt kitap sayar
Satır satır cımbızlarım
Küba’dan girer
Çin’den çıkarım
Düzen yıkar
düzen kurarım
Hele bir ortalık
Bulanmaya görsün
Candır
dosttur
demem
kaçarım
Ağam
Vallahi de ben
Demokratım ha!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Denizkızı
Melinda
bir gün solarsa rengin
çözülürse güzel bilincin
Bineği semender alınlığı
denizkızı
düşüncenin anıtına uğra
Ateşi sönmezlerin anıtında
kanını ateşlemekten
renginle
yanmaktan çekinme
Dayalı döşeli güzellik
salonlarının uzmanları
dudak bükerlerse
rengine
Sokak sağrılarında
tam siper barikat
renklerini anlat
onlara
Melinda!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Deprem
Bin iki yüz doksan dokuz
Söğüt
İznik
Bizim Osman beylik
Bin dokuz yüz doksan dokuz
Bizim Osman devlet
Yalova Gölcük İzmit...
Bizim Osman çağdaş devlet
Tüpraş’ı
kovayla söndürür
Enkazı
yabayla kaldırır.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Devant Notre Fenêtre
Je boirai quelques choses ce soir,
Je décrirai sur le cahier des souvenirs
En soulignant sous ton nom d’amour,
Le nom que depuis ma jeunesse
J’avais mis par mes yeux
Dans un cadre de mon cœur.
Hélas, il passe doucement mais sans toi!
Ainsi qu’il fait sombre mais avec toi,
Je mettrai quelques choses fragiles en cœur
Sur notre table devant la fenêtre.
Avant moi et face �* face de toi,
Mon verre boit en moi ton image;
Les heures de ce soir chantent
Chansons d’une vie pleine d’espoir.
Et après, en temps d’après
La nuit nous accompagne en toi,
Et moi, désigne images dans l’abîme
Par cette nuit souvenaire pour t’envoyer.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Deve Güreşi
Kızan tülü
Gülhatmi hecin
Yörük nazarı
sürmeli maya
Sağdan dal
sağcı
Soldan dal
solcu
Baston bacak
çengelci
Boyunduraktan döşe
bağcı
Yandan seyret
tekçi
Pehlivan geçildi
pekendi
Efeler efesine
Pehpehlen be adam
Deveyi
yardan uçuran
havuduyla yutan
Meyi
İskoç gözdesi
kocabaş devedikeni
Cazgır Devekuşu.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:34 PM
Dikilitaş
Divitle yazdım pusulayı
boyasız
İçim mağma
Esmer lav
harfin çığlığı
Dividim
Dikilitaş
Sultanahmet Meydanı’nda
Tanrı
Ay’a sığınmış
Yavuz’un hışmından
Simit satan kız
Mardinli
okulsuz
Babası boyacı
Siftahı Kenyalı
kundurası aynalı
Sigarası gar
dumanı ray
Cizre’ye gider
gelir.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Dil
Dildim
dilden
dile
Dilerim
dilin
dile.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Dilâra
Gururun
saltık
yalıtım
gönencin
sezgiler
edimi
çevrenden
sesin
sesimle
örtüştüğünde
an
Dilâra
Sessizliğin
uysal denliğim
tığdan
elem
bürgü
dantel
örgeye
örüklendiğinde
yan
Dilâra!
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Dizemler
Düşündüğümü
yaşadığıma dair
iyiyim
İki arada
bir derede
iyi olmak da
yaşamaktır
Yaşamak
üretmektir
düşündüğünü
Düşündüğüme dair
DÜZENDE
görülmek
DİZGEDE
örülmek
DİZEMDE
sunulmaktır
YAŞAMAK.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Dokumacı Samet
Semtin sakinlerine göre
beşikten
yavukluymuşlar
Yetim Saim’le
Dokumacı Samet’in Senem’i
Öylece de boylanmışlar
Birader Selâmi’nin
mürüvvet merakı
on dördünde karı koca yavrucukları
İlk koklaşmaları
başarısız gerdek oyunu
Tavana asmıştı
Yetim Saim
kendinden önce
bakire Senem’e kıymıştı.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Dûmeqesk
Dûmeqeskê
Ji min çi dixwazî
Kanî hewş vala ne
Xanî û tax helşîne
Daran reş girêdane
Serî dane ser hev
sêwî mane
Ez kal im
Kalekî nod salî me
Nod caran temen hêrandiye
Mêjî ji min kiriye
Fîqa fîqa çekan
Gef û gurrên leşkeran
Li ber çavên min gundê wêran
Bêkesî û neçariyan
Dixim titûnê
Dipêçim
dikşînim
Disotînim kul û keseran
Dûmeqeskê
Tu ji min çi dixwazî
Li asîmana xopan
Ser mala min de gerav î
Kalo
Kalê Mîro
Ez dûmeqesk im
Ne bi gilî me
Ne demdemî me
siya şûr de
Hêlina min şewitî
Bi mala te re
Sê çêlikên lêv zêrîn girtin
Agirê sor ji kezeba min
Te derxistin
Gede û ciwan
Derveyî welat
bûn penaber
bûn xulam
Niha jî dinalî
Dibarinî histêrên şîna roviyan
Li warê dê û bavan.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Düzlemler
Dersimiz matematik
aksiyonumuz
sırılsıklam
aksiyomdu
Bir harikaydı
ezberci Ayla
Yanal bağlamı
alkım
yanardöner
morsalkım
Bakışım bağlamı
ayla
yanardöner
sarısalkım
Sınavın düzlemi
sıralı noktalar
pergel hovardalığı
Aksiyonumuz
sırılsıklam aksiyomdu
Yılsonu matematiksel
tekledi
yanardöner Ayla.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:35 PM
Eğe
Rosa’ya şarkı yakar
Bir yapar
Bin bozar
Diriye
Ölü muamelesi
Çetelesi
Lübnan sediri
Kimse beklemesin
Bugün
yarın
siler diye
Hesabım var
Bu kulvarda
Sükûtu altın sananla!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:36 PM
Eğer Fırtına Bir Bulut Olabilseydim
Nasıl olabilir: Bir uçurumdan saçılmıyordu
Akın, grinin, karanın yığınsal dalgalanması!
Sular, sulara karışarak doruklara mı akıyordu
Küme küme yumrulaşıp ay gibi yüzleşerek,
Yuvarlanıp yumaklaşarak yamaçtan yamaca
Atılırken kırılıp veya yorulup kalmıyorlardı,
Öyle hızlı ve biteviye hareket halindeydiler ki
Katarlarına katılmak isterdim koşup uçarak
Eğer onlar gibi fırtına bir bulut olabilseydim.
Olmayınca onlardan bir bulut, en altta bizler,
Uçuşun sancısı içimde, burgulanan arzularla
Karmakarışık duyguların rampasında rötarlı.
Zor bilekli rüzgâr kapatıyor açık kanatlarımı,
Sarılıp kuşatılıyor gökten özgür dağ başları
Dalga dalga; kabulsüz, izinsiz, pasaportsuz!
Kalıyorum havada; ne tutsağım, ne de yaralı
Sonra bir başınayım: Ne rüzgâr var, ne bulut.
Dağın zirveleri çekmiş cefayı çileyi, sana ne!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:36 PM
Elle Touche Dans mes Yeux
Elle touche dans les yeux de printemps aux bien-aimés
Comme se présenter aux rayons de la vie spirituelle.
Mon étoile. Elle se lève comme un ver luisant du néant
Doucement, timidement, se coucher sur mon visage triste
A la belle étoile, �* la longue, le soir d’amour secret.
Il se baigne entre mes paupière sous la lumière spirale.
Mon étoile. Vers les lèvres de jours printaniers,
Le temps fécondé; devenir enceinte de vers luisants.
Je ne sais le cavalier de minuits féeriques par les rêves,
Jamais. Ce soir, comme les vers luisants qui sont ivres.
Une étoile fleurie dans mes yeux mornes, toute la nuit,
Où elle touche le horizon de l’étoile secret de mon coeur
Comme se verser les fragments de tous verres des enivrés.
Je ne sais que la cavalière de mes vers, ni celui de minuits
Mais qui passe comme la pleine lune sur mon rêve brisé
Quand les vers chantent avec les filles couronnées de rêves
Devant le port de mon étoile amoureuse, par tous les yeux.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:36 PM
Eller
I
Bu eller
Şahin pençesidir
Sağlam baş ister
Zöhreyıldızı doğmadan
Çeliği halat eyler bendine
Sular Mezopotamya’yı
Bu eller
Aslan bileklidir
Everestler gibi bel ister
Alnı ak
Kara çalmaz alın terine
Yedi kıtanın
Tekmil denizin yükünü taşırken
II
Bu eller ancak
Düşüne vefasız
Gün devrilmeden devrilir
Eli boş
Fabrika çıkışı
Liman dönüşü
III
Bu eller
Zerdüşt afsunlu
Hürmüz hüneri
Gılgamış özlemidir
Sin-Leke’nin
Bir adım sonrası
Helen şafağıdır
Sokrates mahkemesi
Bilimin ebesi
Düşüncenin duruşması
IV
Bu eller
Kırk gözlü sevda pınarı
Kuşlar söyleşir
Feqiye Teyran sofrasında
Ah’ında bulur Aslı‘yı Kerem
Yeniden dirilir Aziz Valentin
Prenses Dulsina’dır İberya’ da
Don Kişot’unu yaratır
V
Burası
Nil boyu değil
Kalmaz ayakta Ramsesler
Terazisi yok elinde Oziris’in
Burası
Munzur Vadisi
Gülü kan ağlar
Bir kadın
Amazon tanrıçası
Yürür üstüne zulmün
Volkana döner güzelim
Güzelliği sığmaz kaleme.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:36 PM
Erguvan
Dudakların bal rengi
balözüne bananmış
meyli
meylinde eğlenir
Mikrofondaydın
şarkıların kıvrak
misket sekmesi sanır
sıkılgan çiftler
Mikrofondaydın kanaryam
meylime dönünce
neden kekremsi
seslemlerin
yaklaşma
mikrofon öpsün dudaklarını
Yaklaşma
ülger dudaklı kanaryam
halden halciyim maziye
mazide bir kavşak
sırdaşım erguvan
ayasına resimlemiş
Sana anlatacağım
bu kırılgan alıntıları.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:36 PM
Eski Tüfek
Eskilerden biri
Çok tarakta
Bezimiz var diyor
Herkes gölgesinden kaçarken
Biz ayaktaydık
Yürüyen yürüdü
Vurulan vuruldu
Dönen döndü
Döndürenlerin safına
Bir ben kalmışım keko’m
Artık ne gündüzleri
Gidilecek salon var
Ne *******i ucuz meyhane
Dolu’su bulur dengini
Boşu’na boş vermişim
Gölgeler çakırkeyf
Bir ağacın altı
Felsefenin sefaleti
Zor günün dostu
Terk etmez beni.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Et Comment Que Je les Connais
Comment bouge une silhouette �* apparaître,
Je ne peux pas discerner, elle dans les astres
En apparence, et comment que je la connais
Qui fréquemment se lève aux auras en actes.
Elle s’était mise en route, par tous les aspects,
Son nom qui est connu, je ne puis distinguer,
En coïncidant, et comment que je la connais,
L’une a les unes, dans les autres ans disparus.
Concerver combien de virées sur un vis-�*-vis;
Plusieurs fois de visites, je ne sais énumérer!
Ne pas être �* plaindre, et comment que je vis,
Avec les amens qui étaient �* l’heure d’aubes.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Evin
İlkyazdı
o yalıda sarılmıştık
birbirimize
o yalıda kondurmuştuk
kumdan şatomuzu
Dolunay
gülbengi
bilmecemiz
alyanstı
Efsane kadınım
Dolunay mırıldandı
bir sonbahar şifresi
uğramışsın
yalıdaki evimize
Evin
yazmışsın çatısına
demek bir kızın olmuş
sevindim
Bekleme beni bebeğim
seni leylekler getirdi
akbabalar uçurdu babanı
sen doğmadan
Kendini oku annenden
gerçekten o bir efsane
illâ beni göreceksen
Efsane kadın
Evin
bir fotoğrafımla
sizi
Galatasaray’da bekliyorum.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Evlat Edinmişti Kimsesiz Çocuğu
Satmalıydı sepetteki peynirli börekleri;
Yatsıya oğlu dönüyordu özel derslerden,
Ücretini biriktirmeliydi ay sonuna değin.
İyi bir baba olmayı hiç umursamamıştı
Zaten günü gününe para kazanıyordu,
Gayretli dede diye örnek gösteriliyordu
Komşularına Söğütlü Mahallesi'nde.
Kaç çocuk yetiştirmişti veya kaç okullu
Hem de öz eşinden, andıkça isimlerini
Gururla gülümseyerek;
Bir gülümseme, bir evlat demekti ancak
Kendisiyle birlikte kalan kendisinindi.
Üstelik hiçbirinin üzerine böylesine de
Titrememişti mahallenin koca börekçisi.
İnsan, kendi yaşından daha genç bir
Yaşa bağlandıkça kolay yaşlanmazmış
O halde; bakım, bakılana bir borçtur,
Tekrar benzerlerine verilmek içinmiş.
Bu tip derin şeylere pek kulak asmazdı
Varlıklı ailesinden uzak bir mahallede,
Bir gecekonduda oturan börek satıcısı.
Bu gece, son gecesi miydi, ders saati
Çoktan bitmişti, hâlâ görünmüyordu
Çalışkan oğlu, bugün böreklerin hepsi
Satılmıştı yoksa ikinci defa çıkacaktı.
Sepeti koluna taktı, kapıya yöneldi,
Kapıya bırakılan çantayı içeri almadan
Yabancıların kaçak çalıştırıldığı ünlü
Simitçiler Çarşısı’na küfrederek gitti.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Evlilik
Beraberliğimiz
bir gendi
dirlik
dirgen
üçgen / beşgen
dönmedolap
Uyum
enikonu
keçiyolu
kumkuma yokuşu
Uzlaşı
uz başkaldırı
önek / sonek
cabası
Belediyede
kefilin
teyzendi
kefilim
kuzen
evetlenmiştik
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Ey Meşvanê Şaristaniyê
Ey şervanê jiyanê;
Bûyîn dubendî ye, ne bi jorîn, ne bi jêrîn e
Ji dayikbûyîn, hebûn an jî tunebûn ê.
Merheleya te a yekemîn şerê jiyanê ye, bêguman
Ew rastiya meşa te ye, fitîla şaristaniyê vê dixe
Meşvanan hildide ser milan an jî dide bin lingan.
Ey şervanê serdar;
Danîna kemînan, girtina rê û şeverêyan,
Tar û mar kirina welatan bi seferan, bi talanan;
Menzîl dirêj e, ne qonaxek, ne sê, ne çar... in
Lê dixî, vê dixî, pê dixî... dagirker î, dimeşî û têyî
Da ku bi serkeftin, da ku serbilind û serwer î
Da ku dewlemend î, pêşmêr î bi destê zordariyê.
Ey şervanê biserketinan;
Çiqas bi nav û deng bibî bibe,
Dive ku nizanî, dive ku sermest î, poz bilind î,
Gelek pînê reş an jî birînên reş bi rastiyên te ve ne,
Deynê te ya şaristaniya te, ew qas giran e ku
Tu çi bikî bike, tucarî nikanî bisencinî!
Ey şervanê remildar, ey şervanê kevnare,
Ey şervanê sergerm û serdem...
Mîna gotineka rûspiyan ma di guhên te de bin:
Em gel in, gelên ku ji gelên qedîm ya cîhanê,
Çerxa daraxa te ji me û ji wan ne bihêztir e
Mirov hene ku tev agir in, tev rêzan in
Dibe ku birçî bin, tazî bin, bêper û bêçek bin
Lê eşk û ronahiya xwe de ne.
Tu çi bikî bike, çem ber bi jor nayên herikandin,
Bi qirkirinan, tucarî nikanî eşka wan tarî bikî!
Ey şervanê şaristaniyê;
Min tu hilbijart wekî dengbêjekî ji koma bilbilan
Mîna êşeka ji êşan, mîna sebreka ji sebra dilêşan
Min tu hilbijart mîna guleka ji gulên ser destan
Min tu hilbijart weke keskesorekê ser behran.
Ey şervanê me,
Ey şervanê meşa azadiya me,
Ey meşvanê rizgariya şaristaniya me;
Da bê..! Da bê..! Da bê..! Da ku jin û mêr bên!
Da bibin sazgêr, da bibin kargêr, da bibin zaniyar...
Em şaristaniya xwe ava bikin!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:37 PM
Ezbenî
Pirsek
mifteha pirsan
mirî pir in zindî
Apê dest hilda
mirî
Xalê mijmijand
zindî
Kes û kûsek
mirî-zindî
Zikê têr
tu kî yî şortal
Lebî
ezbenî
şeveder
zikê birçî.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:38 PM
Fare
Ekim’in kırk üçüncü yıldönümü
Bakire Kuleşova
görme özürlü
yirmi iki yaşında
Ural-Tagil’de
Parmakla çözer
yazıyı
rengi
gölgeyi
Nasıl mı
KILGI’yla
Ya sen
Devrim’i bitirdin kılgınla.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:38 PM
Felsefe
Dekart’ın kare kökü
Pitagoras
Aristo’nun logaritması
Hegel
Tilmiz Vera milletvekili
idamı savunur
Napoli’den
Cafer faz getir
Haldun keseden
geometrik Hamdi
kutuptan.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:38 PM
Feuille �* Feuille sur ma Route
Je n’aime les temps des dernières saisons
Qui semblent �* tout bout d’une décadence
De l’âge que feuille �* feuille sur ma route,
D’existences, d’un amour que par les vies.
Je me suis promené dans la forêt de biens,
Non, j’ai promené l’un d’aimés, pas �* pas
Et avec l’une d’elles et avec les paris clos.
Que fais-je ici, comme un flâneur éméché,
Je suis héritier de saisons des émigrations!
C’est mon fardeau, c’est louable, il émigre
A la fin de chaque jour véniel en automnes.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:38 PM
Firari Ülke
Dengine getirmiş
Uçmuşum
Firari ülke güverciniyim
Bir dem
Bulutların sırtında
Bir dem
Bulutlar sırtımda
Dağlarını
Ovalarını
Seyrediyorum yurdumun
Asi dorukların
Ezeli sevdasını fısıldayan
Vadilerin yabangülüyüm
Yadellere savrulup
Sürgüne yazılmak
O kadar zor ki
Kimliğine
Benliğine
Ferman biçilmiş
Cümle âlemin tanıklığında
Uçuşa yasaklı
özgürlük güverciniyim.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:38 PM
*******i Mutluluk Verir Trenler
Kahırlanmak mı işin, kazancın darlığına...
Çocuğumuza elektrikli tren alamamışsın
Oysa çantandaki cüzdanını karıştırırken
ne kadar emindin parayı sayacağına!
Teknik baş döndürücü, oyuncaklar harika
Yeni yetişen çocuklar da öyle karıcığım,
Parmaklarını bir şeylere uzattılar mı
hemen kucaklayıp götürmek istiyorlar.
Belki tuhaf gelir sana, çocuk olmalıydık
Hele yazları, sakin bir deniz kıyısında!
Seni bilmem, ama uçan bir gemi
hem de limanı deniz fenerli bir gemi
satın aldırırdım yazlıktaki dedemlere.
Her akşam güneş batarken denize
ya da her sabah doğarken denizden;
Seni dümene çağırır, gün perisini sulardan
kurtarmaya uçardık.
Elbette bugünlerdeki gibi, birinin oyuncak
derdine düşerken, bir başkasıyla karnın
değmemeli burnuna...
Ne yapalım karıcığım, iki elin parmağı
kadar çocuğumuz olsun diyen sensin!
Üzülmek mi sahilin, güneşin yokluğuna...
Kuşkusuz, hızlı giden bir katarda değilim
Ama öyle bir mutluyum ki bu eski trende
Işıkları bile doğru dürüst yanmıyor,
yanmalarına da gerek yok ya,
böylesi daha iyi, kompartıman tamtakır.
Belki de bu yüzden sizleri düşünüyorum,
rahatıma, keyfime imrenme karıcığım!
Bundan böyle haftanın üç gününde,
saat yirmi ile yirmi üç arasında da işteyim.
Bu kadar çocuğu sen istemiştin...
Müjdesini de ben vereyim: gözümüz aydın,
büyük oğlumuz iyi bir iş bulmuş...
Tren durağa giriyor, iyi ******* karıcığım!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gel
Suların kıskacında
dalganın sarımındayım
İlgini taşır
tenini aşır da gel
Kaçamakların
sarıldığı saldayım
Issızlığın diliminde
ıslığın dizemindeyim
Tenini devşir
sevgini pişir de gel
Kaçamakların
sarındığı sandayım.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Geleceksen Böyle Gel Be Kadın
Bu adam bir ateş delisi yanmaktan bahsediyor
Ama yakmıyor bir hoş yanıp tutuşuyor gönül alıcısına
Bu adam komşumuz Mestan ateş pahasına geçiniyor
Bir kayıp aşk bir yaşlı anne ve beş çocuk
Nasıl doyurabiliyor aynı sofrada bunca boğazı
Nasıl giydirebiliyor aynı parayla onca bedeni
Ki beşlerin ikisi delidolu liseli âşıklar
Bu adam balıkçımız Mestan delidir deniz delisi
Aynı zamanda yaşamı destan işi uğruna herkesi yakar
Yakmaz bir başka gönülden yanar gönül avcısına
Ah! o kadın mı der delidir deli balıktan deli
Ve dizer balıksırtı teknesine el yazısıyla
Canım ciğerim eşim duygudaşım arkadaşım
Artık postacı kapıyı iki kere çalmıyor
Telefonlar çalıyor telefonlar yerli yersiz
Geleceksen telefonla mektupla gelme
Yıldızımızda gözün olsun gökyüzü yine güzel
Nasıl ki ay ışığından kırılıyorsa deniz
Çağrıdır sesim sana ve yağmurdur tenine
Soyun çöz saçlarını uzan yağışına
Tanrı aşkına
G e l e c e k s e n böyle gel be kadın!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gelo
Kimimiz korucu olduk
Kimimiz inkârcı
Kaldık biz bize
İnsanlıktan dışarı
Bazen
Damarımız tutar ya
Gelo
Kürdistan nere
Bakarız
Bakarız da
görünmez
Kirimizden
pasımızdan.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gizilin Dili
Öncüden
Artçıya
Tarihsel
Sınama
Sosyalistim
Sosyalizm
İçin Değil
İnsanlık İçin
Sosyalistim.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Glarus
Halk toplantısı
halkın gücü
despota öcü
Birimden birime
aztek maskı
sayaç görücü
Varım
Varoluşun iğneli hazzı
Ailece katılır
pembe gözlüklü dilber
Glarus meclisine.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gol
Halı yeşim
bilet peşin
Toto hakem
loto hakan
Bota bot
meşin balon
kaleye
Sağlığınıza
gol
tribünlere!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gömütler
Sahra kursağında
açlar kayacı
sudan
somali
habeşi
Adanır frezyalar
Kızıldeniz avuncu
ekinde kuraklık
filizkıran açlık
Kumul gömüt
ekenek gömütler
Latin’de
hekim henri parkı
sim fener
şile şıvgın fulya
Savaş suçluları
süt banyosunda.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gördüm Uyanmışsınız
Şimdiye kadar başka yolda mıydınız
Gördüm uyanmışsınız
mahpus uykusundan uyanırcasına
Mücadeleniz
İki Şehrin Hikâyesi’ndeki adamın
yaşam savaşı kadar kutsal
Hafta sonuydu gördüm yollardasınız
Barış için ayaktasınız
parmakların zafer dansında
savaşa hayır barışa evetsiniz
Gördüm yine yollardasınız
emekte özgürlük kadar haklısınız
Bağırıyorsunuz bir ağızdan
savaşa hayır
em şer nexwazin
Duydun bağırıyorsunuz bir ağızdan
kein krieg
no war
non �* la guerre
Saydım o kadar çoksunuz ki
saymakla bitmez
Gördüm her gün yeniden doğan
bir gün gibi bakıyorsunuz
sizin olan bu dünyaya!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Gri Gelgeçler
Kara’yla
kırmızı karışımı
gri gelgeçler
Tılsımı
yarınlara dair
yarını ıraksar
davetsiz zanlı kara
Çalıntıları
kırıntı kırmızı
kara’yı tütsüler
yarınlara dair
salgın kara’yı salıklar
Hadi canım sen de
kapkaraydı
kırmızı’nın günberisinde
büyücü kara.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Güçle Çekicin İşine Benzemez Ezincin
İçten gelen hırs, biraz ezinç ve biraz dirençtir.
Ezmedin, ezdirmedin, verildin engin gururla
Çekiçle örsün altına, özenle bakılınca çağına.
Yumuşak kalemli elmasın kaşına benzemez,
Heveslidir dizilişin, daha erinçlidir işlenişin.
Biraz sabır ve biraz keder, oldukça hünerdir.
Güçle çekicin ve bilinçle gönencin birliğiyle
Anında baş koyuş, bin başkaldırıya bedeldir;
Başarmak için gereklidir özgürlükten cesaret.
Narin ve zarif, zor ve kanı tanımsal bir deyiştir
Kalemle elmas arasına uzatılan dilden çıkarsa;
Sazlı vuruştan duyulan duruşu beklenen nazdır.
Biraz ezgin ve biraz ezilgen yeni bir gezintidir
Cevherli serilişin daha incelikli görünüşündür;
Bazı şeylerden biraz denildiyse, bu bir bazdır.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:39 PM
Güle Güle
Övgülerim
fitil fitil
Aşıladım
kandillere
Sıraladım
merdivenlere
Yelve kuşum
şakımadın
Dizelerim
bölüm bölüm
Böldüm
şamdanlara
Çiniledim
aynalara
Yelve kuşum
bakmadın
Güle güle
bezgilerim
Hoşgeldiniz
üzgülerim.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Gün Gibiydi Doğumunuz
Doğmuş oğlumun doğacak sözüne
Doğacak sözüne doğmuş kızımın
Bu doğumda ter dökenlere
Gerdan kırıp yüz çevirenler
Işıyan güne bağlı
Baş süremezler günümüz’e
Bu doğumun da diğerleri gibi
Sadece lafı kalacak kaldısı’na diyen
Hiçbir düşünce hiçbir kimse
Temsil edemez doğumun
okuyucu özünü
Sözde kalk gölgesinde emeklen
Sözleriyle hiçbir kimse
Hiçbir halde yönetemez günümüz’ü
Doğumdan beri sözcüsüyüm
Okuyucu-avcı gözlerin doğumun
Mısradaki sözden önce
Her şeyiyle yeniden yoğurulan
Sözün hamurundan kendini doğuran
Ve gününü gündoğumundan çıkaran
Yoğurucu günlerin sözlüsüyüm
Doğmuş oğluma doğuracak kızıma
Büyüyecek sözün söylenecek sözleridir
iyi okunmalı
Doğumun selamından günümüz’e
Mısra mısra mektubumdur
Doğurulduğunuzu
gün gibi doğruluyorum
iyi bilinmeli.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Günce
Sorgulanan akın
mimar cemali
tangara pelerin
Yamuna minesi
dışınlı yakamoz
Sultan Begüm
Guride Tagore
Tac Mahal
Yargılanan sorgu
sava Kızılırmak sava
Zenon
Bruno
Pavarotti
çağlamak
Aklanan vargı
bellemim granit
ziya
Onbinler’in andacı
Ksenofon güncesi
Hilar-Amidi kumral atmaca
bellemim granit ziya
kazıma
aşınmaz
Eylülde söyledi Amida.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Havası Tüldü Saçlarına
Eden vadisini bilirsin Sara
Havası tüldü saçlarına
Kurumuş camgüzeli kaynarcası
Kireç kaplamış akarcası
Kalem kalem deşerim
Eden vadisini bilirsin Sara
Bağırdığında bağırmazdım
Hoşlanırdım kadınca kızgınlığından
zevkle dinlerdim
silme vadi yankılanan kahkahalarını
Ve ilencin yalımında
Ağaçlar vuruşur gölgeler karışır
Rüzgâr flütlenir özlemler sevişir
Kül yağar
sigaram küllenir
Yaş yağmaz
sen yağarsın göğsüme
Göğsünde uyanırım
sevgililer günü’nde
Eden vadisindeyim Sara.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Haziran
Melisa
unutmak
istesem de
unutulmuyor
Anılar
kıpır kıpır
dindirmek
istesem de
dinmiyor
mahzun
hazin haziran
hezaren viran
onarmak
istesem de
onarılmaz
Bazen
nazımla eşlenir
sana
dilendiğimde
begonya
begonyam
Melisa.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Hiç
Sinem bitkin
salacaklı kurgan
bir kalıp sabun
ılıcak kurna
Kesene kesat
yıkayıcım yıkamaz
toplamış tası tarağı
yazık
Usule aykırı ilan
rehineyim
hiç’in eşiğinde
kurtarıcım
Miyakeli Oyama
büründüm
süt-saten giyit
ederi
hiçin ertesi
Varsın
alınsın göğem anıt.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Hulya
Hulya
boğulmuş
hulya
sam ağıt hulya
yurdunda
yatsı
yatıya mayalanmaz
çıyan ağırlanır
İskenderiye feneriydi
rum kalesi
hıçkırık sarası
zevklerin agorası
orun kalesiydi
kalebent kasabanın
kalesi
şimdi çıyan
yarasa feneri
Gidişat üzre
hulyanın hulyasıydı hulya
balıkçın hulya
zokası
sıngın
meyal içre
gözleği
taşıl hulya
maziye taneler
gözeri kuzgun
taneyi bereler
Halfeti
boğulmuştu
hulya
Sam ağıt hulyaydı.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Hûn In Yên Ku Ked û Pîvanên Me De
Digerînim bar û bîderan bi çend hezar çavên zîldanê,
Bi çirûskan dan bêjing, cewher in, breşînin ber û ber!
Hatin wezinandin, bes breşînin, stûyê min bin wan de
Şikestiye, ew giraniyên we ne di ked û pîvanên min de.
Digerînim weke kareka xezal- bêkes û bêmal- ber malan
Yara min ne hembeza min de ye, di bin sînga min de ye.
Hinekan got: bê cil e, bê hiş e; parsok e, kîsê xwe jî heye
Yekê jî got: solçiriyê min, bi destek birêşa dara a xamekê
Ji wan hinekan jî got, yên ku derdên dilan de hêj dişebitin:
Yara vî kesî winda ye, yên ku di sînga wî de kêş û axîn in.
Digerînim birêşa rewşa xwe wekî kesekî bi bawarî, bêxem.
Min ne got, guhdarî kir; rewşê got: min bîder ne çand, erdê
Yên rêçên me de ne ceh û genim in, ne jî nîsk in û garis in;
Sosin in, simbul in, nêrgîz in, asmîn in...ji bo wan, hemiyan.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
Işık Gibi Yaşamsal
Babamın dördüncü, annemin ikinci eşinden, sondan
ikinci çocuklarıyım.Yaşıtım, ışıklı gölgemdir.
-Ömrüm, niçin gölgelisin, niçin ışıklısın? Işık
ve gölgenin yaşamsal oynunda çok canlısın.Gel, kurul gölge-
me, ömür ömre dertleşelim.
-Hoş geldin, diyorum sana, ömrüm! Güneşli günümde
çorak gülüşlü, susuz, örtüsüz ay mısın; içersin
yaşam suyumu kendi ömrünce. Gölgeyim, diyorsun öm-
rüne ve senden daha sağlam ömürlüyüm.Mani’yle mi söy-
leşiyorum, ışığın meyvesiyim,ustam ışıktır, diyorsun. Ve
ömürden ömreipince bir tel gibi ışırım kendimi gölgeleyerek.
-Gölgem, mademki benden ömürlüsün; sen dur,ben
söyleyeyim benzersiz yazgımı. Batacaksa ömür salım,
varsın batsın!
-Şirin ömrüm, dertsinme! Dört büyük kutsal söylemin
sızısıevmektir…Ve biraz zendî, biraz vedaî, biraz renîdir.
Sınavda ustan akıl, düzende koruyucun vicdan’dır. Ömürsel
ışığın bir yeni gölgesi, bir başka taze candır.
-Ayrılırken son sözüm: Ne dilersin benden, benden ömürlü
gölgem? Bensiz yolculuğunda at mı, yakasız gömlek mi, bir
damla su mu?
-Hiçbir şey, sevgili ömrüm! Işıklı birlik gölgemizden başka.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
İguana
Balinam
muson beratlı
Dili-Jakarta seferli
Ulusun özgür iradesi
Adalar denizinde
REFERANDUM
Oy sayımı şarapnel
sandık açımından
Ne gezersin
maskeli balo kertenkelesi
Doğu-Timor’da
Galapagos’tan
Darwin pasaportlu
sınır tanımaz
Kaptan Cousteau’nun çömezi
iguana
Suharto’yu
müzeye kaldırdım
Sedye
sargı bezi getirdim sana.
Balinam
muson beratlı
Dili-Jakarta seferli
Ulusun özgür iradesi
Adalar denizinde
REFERANDUM
Oy sayımı şarapnel
sandık açımından
Ne gezersin
maskeli balo kertenkelesi
Doğu-Timor’da
Galapagos’tan
Darwin pasaportlu
sınır tanımaz
Kaptan Cousteau’nun çömezi
iguana
Suharto’yu
müzeye kaldırdım
Sedye
sargı bezi getirdim sana.
Balinam
muson beratlı
Dili-Jakarta seferli
Ulusun özgür iradesi
Adalar denizinde
REFERANDUM
Oy sayımı şarapnel
sandık açımından
Ne gezersin
maskeli balo kertenkelesi
Doğu-Timor’da
Galapagos’tan
Darwin pasaportlu
sınır tanımaz
Kaptan Cousteau’nun çömezi
iguana
Suharto’yu
müzeye kaldırdım
Sedye
sargı bezi getirdim sana.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:40 PM
İnsan
Saat gibisin
Beyin komutlu
Düşünmek
çalışmak
değiştirmek
senin işin
İleriye işler ibre
Biri
ya da birileri
çevirirse geriye
Uyar
Kumsalı okşayan meltem gibi
Aldırmıyorsa
Dillendir suskunluğunu
bir daha
bir daha söyle
İnsansın
Ökse serçe için kurulur
İndir bilincini kefesine
Üçyüz altmış’ı sayar ibre
Kendinden ileriye
Başın dönmesin birlikte
başardım diye.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
İzler
İzlerini izledim bugünün dünü’nde
Koparabildiklerimi düğümledim
Dokunan günlüğümün sayfalarına
Yürüdüm yürüdüm…duraksadım
İster istemez kızılır
Gizlemişsin bizi ayıran izleri
Vazgeçemedim izlemekten
İzledikçe derinleşti günlüğüm
Ürkek yumuşak şirindi izlerin
Yürürken bir yaprak hışırdadı
Dünü bugünü’nden ileri peşim sıra
Bugünde yarını dünsüz yürümüşüz
Perdesi kapandı mı uzun yürüyüşlerin
Sanmıyorum
Yaprak yapraktı güleç izler
İzler yaprağı yürütüyordu peşi sıra
İzlerdeki çok ışınlı çelenkle
dönersen günlüğüme
Diğer sayfaları birlikte izleriz.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
J'ai des Fleurs
Un cimetière, comme jardin botanique
À coté d’un village monumental,
On bénit cédants qu’ils reposent ici;
Toutes choses chacun de nous,
Tout le monde parle les mots de saints.
Il a des arbres �* chaque de ses coins:
Palmiers, cyprès, sapins et les êtres;
Toujours et pour toujours �* garder de tombes,
Elle [ci-gît], il [ci-gît], obéissants �* quelqu’Un.
Je suis un arbre qu’il regarde les autres,
Voil�* trois belles se trouvent au milieu de cimetière:
Un laurier, un lierre, un olivier rustique.
Quelqu’un fait des seaux de ses fruits,
Quelqu’un prêt, comme un câble maniable
Pour s’allonger �* l’eau de puits.
Laurier; une reine, une belle jardinière!
Elle porte l’eau seau par seau,
Arrose les fleurs des tombes.
Quel laurier, quel lierre, quel olivier;
Attendez-moi, j’ai des fleurs,
Je vous donnerai mes fleurs!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
J’accepte de Lire Tous les Tons
Il fait beau, j’ouvre tous les pores aux soucis
Il fait claire, j’ouvre tous les yeux des sosies
Qu’ils se répandent dans les cils aux charmes
J’accepte de lire tous les tons de mésestimes.
Il fait noir, j’ouvre tous les rayons de jaunes
Il fait du mal, j’ouvre tous les nerfs optiques
Qu’ils se rendent violet dans les teints peinés
Je continue �* lire tous les vers de mon corps.
Il est temps de prendre �* accourir aux champs
Ceux qui s’avaient couverts les soucis récents
Avec lesquels donc, il faut qu’on soit heureux
Et je finis de lire tous les contes fantastiques!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Je m’Ecoute Dans les Confessions
Une place de mon corps sur la terre commune
Qui convient avec les secrets en excuse sacrée
Où la pince-sans-rire sous les ponts de paroles,
Me reposant, je m’écoute dans les confessions.
Convive de mon poste qui y atteint au sublime,
Un voyageur spirituel qui s’attend �* son apogée.
Etouffer ses pensées, comme dans l’eau trouble,
S’en aller ou s’échapper, sculpteur de mon âme!
L’atelier d’un artisan de mon corps musculaire:
Son maître ou sa maîtresse et sang de mon teint
Sans scie, sans tranchant et ma statue en bronze
Qui vous sourit ou vous elle souriez, sans doute!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Je me Souviens de Toi
J’ai relu ton intimité sentimentale �* plusieurs fois
La mienne aussi, tête-�*-tête, passer aux aveux.
S’éprendre: je t’ai vue �* un défilé oriental.
Je t’ai choisie au marché de vierges punies
Nous en avons quitté, la main dans la main
Parmi les voix commerciales et nos voix mouillées
Notre partageur était le pariant de bouton en cuir:
Tu t’es installée �* une chambre confortable
Et la mienne, une autre simple de chez moi.
Autant que je sache tu auras demeuré infinie;
Malgré toutes insistances je ne t’ai prises
[�* mon lit, jamais!
Sous des saucées de temps: un jours de moi
Tu es sortie de la maison tranquillement,
J’étais au seuil de passés, pour t’épier et ressaisir.
Il y avait une foule en colère �* la place de la ville,
Tu t’y es fuie pour leur participer;
J’ai souri et t’ai enviée de ce moment favorable,
Je t’ai suivie sans vous avoir tourné le dos.
Libérez, ai-je dit chacun marche pour soi!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Kabartmalar-B
Temmuzdu Burdur
Güllenmeliydin
kopardılar
Güllenmeliydin
kopardılar
Temmuzdu Burdur
Güllenmeliydin
kopardılar
Kol ile birleşemeyen
küçülür
Kol ile esneyemeyen
kırılır
Kol ile kaynaşamayan
çürür
Güllenmeliydin
kopardılar
Temmuzdu Burdur
temmuza yazılandı
Sol kolum sağ kolun
şenlendir
Kol budandıkça
dallanır
dallandıkça
allanır
Gül koklamalıydın
kopardılar
Temmuzdu Burdur
temmuza yazılandı
Sağ kolum sol kolun
güllendir!
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Kaç Güneşle Doğdun Pencereme Bilmiyorum
Kaç güneşle, kaç düşle doğdun pencereme, mutlu musun?
Dondum odamdaki aynanın karşısında sana bakarken
Bir kabahat mi işledim bu sabah, söz mü getirdim hatırana?
Çerçeveli resmini aynanın sağına koymuş kızın Güzelyüz
Öyle ayıpsar yüzle bakma bana, biraz sonra işte olacağım
Kahvaltı bile yapamadım, geç uyandım uykudan, hastayım
Hasta dediysem, ciddi değil, soğuk algınlığı gibi bir şeydir
Öyle dolu gözlerle bakma bana, bu halimle de çalışabilirim.
Kaç baharla estin, kaç ayla doğdun pencereme, mutlu musun?
Saçlarım ağarmış, biraz da seyrelmiş; takma, böyle de yakışıyor
Öyle bakma yüzüme, kuaföre gidip boyanmayı düşünmüyorum!
Dedim ya, işe geç kalıyorum, çok çalışmak zorundayım kızımız için
Şimdi yatakta, uyuyor, bugün pazar, ek işim terzilik, becerebiliyorum
Güzelyüz biraz sonra kalkacak, buraya gelecek, dişlerini fırçalayacak,
Yüzünü yıkayacak, saçlarını tarayacak, aynaya bakıp başını sallayarak
Bu, babam diyecek sana, bana baktığın gibi ona da bakarsan darılırım!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Kalemin İşlek Işıltısından Bakabilmek Sana
Suyun açık ayasına gömülen yontucunun elmas
kaleminin işlek ışıltısından bakabilmek, ezcümle;
Nasıl bir anlayıştan doğar ki, düşünebildin mi hiç,
Mutluluğun gelincik yanaklı, elden ele habercisi...
Dileklerin kaşbastısından suya sarkan usta ellerin
fal yorumundan damlayarak dokunabilmek sana;
Nasıl bir hasrettendir ki her uykuda aynı yatakta
baş başa, kucak kucağa yatılır da, aşk acımazdır,
kavuşmaz boy veren prenslerine yoksul kızların
Ve her defasınde boşluğun iç sarsıcı vuruşuyla
kalkıp oturacaklar boş yataklara, hayal diyerek!
Hayaldir, kurmakla bitmeyen tek dünyalarıdır:
Atlayacak bir gece vakti fabrikalı kızlardan biri
kapıda bekleyen beyaz atın terkisine, ol atlısının;
Süzülecekler sessizce, vardiyalı gülümsemelerle
uzaklara ve daha ilk molasında elele durmadan,
Çalar saati çalacak baş ucunda bir çalışan kızın:
Fırlayacak yataktan, işe geç kaldım diyerek!
Bugün hafta tatilinin başlangıcı, yarını pazardır,
iş çok, gecenin geç saatlerine kadar çalışılacak.
Ne mutlu kızlara, uyku verilmeyecek prenslere!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:41 PM
Kapalı Kesitler
– • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • –
Cezayir........................................... ...film
Ulusal............................................ ....sinema
Kurtuluş....................+.................... ..kilitli kapılar
Mücadelesi....................................... .yangın
........................13 Kasım 1960.................
A................................................. ......................EZ
M................................................. .....................İ
Û................................................ .......................L
D................................................. ......................E
Ê................................................ .......................N
......................=280 genç + çocuk=.............
– • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • –
Cezayir........................................... ...De Gaulle
Ulusal............................................ .........Sartre
Kurtuluş.......................+...............bo mba
Mücadelesi....................................... ......Malraux’nun
...........................7 Şubat 1962...............
e................................................. ....................V
v................................................. ....................A
i................................................. .....................R
n................................................. ....................A
e................................................. .................. N
.....................=Delphine Renard=............
– • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • –
........................SAVAŞ ve BARIŞ.............
S................................................. ....................S
O................................................. ...................O
N................................................. ...................N
L................................................. ....................U
U................................................. ...................Ç
KAÇINILMAZ
– • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • – • –
................................=BARIŞ=.......... ........
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kardelen
Kışı, ayazı seven, yağdığında her yere beyaz
inciler dizen karı bilirsiniz. Kar, kardan utanır
mı, utanır. Bilmiyor musunuz o halde tanımıyorsunuz.
Kar, kargülüyle evli, yıllarca bir yastıkta
lapa lapa mutluluk yağdırmışlar. Ama bir açmazları
varmış, çocuksuzluk.
Erkeği eşine: bir çocuk isterim göbekten
kartopu, nur topu.
Kargülü, karın ahından süklüm büklüm. Düşünür
taşınır, Noel Baba’ya gider. İçini açar derdini saçar.
Noel Baba sakalını kaşır,bıyığını sıvazlar,
bir telini çeker, kadının parmağına halkalar.
-Kıskançlık körelir körelemez dileğiniz karlanacak.
İsmini kârından süzdüm: Kardelen!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kareler
Kameraman karele
Karpat bezeği
Baya Mare
Levhada
Sasar
Harami cevher
siyanür
Tisza
komada
Bergen-Belsen
Tisza
Ruanda kampı
Kongolu
Tisza
arkanlı Bosna
Titosuz
Senta
çernobil
Sirende Voyvodi
Tuna
karantinasız
Siyanür damlar kareme
Kameraman karala
Tavandaki kareleri
Uluslararası paylaşımın doruğu
Davos’tan
fora yelken!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Karıncalar Da Söyleşir
-Birilerinin birisi olmak mı
-Hayır
-Niçin bendeki birim
-Çünkü sadece birin birisi olunur
-Ah zavalı birim
-Kendinin zavalısı birisi
-Ama bire sahip olabilmek
-Yani
-Bir varda bir olunur
-Sen yüreği büyük birim
devleti zengin yüreğim
-Evet sen açıl birlerin zenginliğine
-Bir açılır derin düşünür gizli salınırım
saklıyım sözlerimin derinliklerinden
seslenirim
-Yürek devletin anlaşılamıyor bazılarınca
-Ne yazık ki öyle anlaşılacak
-Akıldan aptal çalışkan birileri mi
-Aptal olmayan ne var ki
-Ancak aptallar kendilerini
akıllı aptallarla karşılaştırırlar
-Övünmek övünmek övünmek
onlar ki hep övünürler birbirileriyle
-Yaratmak ve yaratılmak
övünmek midir
-Yaratanların çekilmez talihsizliği
-Büyük yaratıcılık
-Büyük yaratıcılık yoktur
O birin hırsıdır ki herkesin
her şeyin üstünde bir olmak içindir
-Birim yaratıcılar çok kıskançtır
onlar ki yaratmadan yaratılırlar
-Ah güzel yaratanlar
-Dostum güzel olmayan ne var ki
-Aptal çirkinlik budala çalışkanlığı
-Vay dostum akıl çirkinliği
çirkin olmayan ne var ki
-Karıncalar yani sen ve ben
-Ama çirkin ve güzel
-Ben ve sen ve biz
-Güzel ve.çirkindir her şeyimiz
-O halde
-Yaratırken yaratılmak
-Karıncalıktır
-Çevremizdekiler aramızdaki kurnazlar
-Sen ve beni birleştirirler
-Birler birileriyle ayrılıkta
-Güzel ve çirkindirler
-Ben sen ve biz
-Bire birin birleşiğiyiz
-Çirkin ve güzeldir dünyamız!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kayın Dalı
Serden sapkın biri
Bu ormanda
servi devirdi
Nerdeydin
kayın dalı
kayın dalı
Haydi diyem yaylım ateşi
Daradır zalimbaşı
Bu mahzende
Filistinli Rami devrildi
Nerdeydin
kayın dalı
kayın dalı
Abram
bir katil arıyorum Rami
iğne bile taşımayacağım
Beni alından vuracak
o lânetlenecek
biz yaşıyacağız
Yeter ki yerimden
bir kayın filizlensin
kayın dalım
kayın dalın.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kelaynak
Ismarlama seçim
ıkıl ıkın sayışma
Pusula
iskarpin koltuk
Annibal andı
sayın saylav
kelaynak
Rezalet
fazilet
Soku siyaset
Dikkat
başkan şevket
Annibal
ne münasebet bayım
ret!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kelebekler
Ne zaman bir kelebek
Bir kelebeği paylarsa
Üzeri yakar beni
Ezinci örter beni
Ne zaman bir kelebek
Bir kelebeği yıkarsa
Sangısı tutar beni
Yengisi yakar beni
Ne zaman bir kelebek
Bir kelebeğe kıyarsa
Kıyımı çarpar beni
Ağıdı tutar beni
Varlıklar arenasında
Kelebekler safında mıyım
Kavgaları kelebek
Mevsimlerin evsininde
Kırınımları kelebek
Kanatları örter beni.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kemancı Çocuklar
Alır mısınız bizi şoför abi
Türkü söyleriz keman çalarız
Uzun hava kırık hava oynak havalar
Hele bir darbukacımız var
Vallahi şeytan parmaklı
Nizip’i çıkar çıkmaz
O dinlenme tesisinde indir bizi
İsmini söylersem reklam olur
Alır mısınız bizi şoför abi
Her birimiz bir yuvadan geldik
Hepimiz çekirdekten çalgıcıyız
Şarkı söyleriz türkü söyleriz
Bir Türkçe bir Kürtçe bir Arapça
Türkümüzü söylersek yasak olur
Birecik Köprüsü’ne varmadan
O dinlenme tesisinde indir bizi
İsmini söylersem reklam olur
Alır mısınız bizi şoför abi
Grubumuz okullu ekmek peşindeyiz
Bir cumartesi bir pazar yetmez
Akşamları da çalışırız
Urfa’ya girmeden
O dinlenme tesisinde indir bizi
Yolcular çay molasındayken
Bir leylim havası çalarız
Sabuha’yı söyleriz Zeliha’yı da
Türkümüzü söyleyemeyiz
Söylersek işimiz yasak olur.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kendilik
K...............Kendilik....................K
e................................................. ..e
n................................................. ..n
d............Damardaki.....................d
i.................kem’i......................... .i
n............kendince........................n
c................ben’i.......................... .c
e............aşamayan.......................e
.................aşılır........................ .....
b................................................. ..t
e................................................. ..i
n................................................. ..n
i...........Aşılanan çabası................i
.................aşan’ı....................... .....
a...........durdurmaktır...................a
ş................................................ ...ş
a................................................. ..a
r................................................. ...r
s........Tam aşamasındaysa...........s
a.................aşmanın.....................a
n........aşan.................................... n
..............boğanı bile......................
b...........................aşar................. .t
e................................................. ..e
n................................................. ..n
i................................................. ...i
n.......Boşunadır...........................n
l................aşılanın...................... .l
e.........aşılma telâşı......................e
b................................................. ..b
u................................................. ..a
l................................................. ...r
u................................................. ..ı
ş................................................ ...ş
u................................................. ..ı
r................................................. ...r
s................................................. ..s
u................................................. ..ı
n................................................. .n.
Yıldiz Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:42 PM
Kestane
Kestanem
kızılderili
çıplak süvari
Onbeşli kısrak
çin-maçin yanak
Saki çerez
çilingir akşamında
Grenata
mollisisima
dentata
Kızılgerdan
Sergi bakır
gazel dökümünde
Kestanem sativa
gerdek mobilya
Tahran’dan telgraf
morssuz
Pastaran kaması
Çarçiran askısı
Kestanem çelebi
çınar-ceviz
gezgin
Urmiye’den gazi
gülümser.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kızım
Yeter baba diyorsun
Yazıların kan-barut
Satırlar köz zinciri
Kızım
Kim istemez
Mavisi bambu duvaklı
denize açılmayı
Sahile sağılan
Bulutların gölgesinde
Günün yorgunluğunu
Kahve falına takmayı
Gamzesi
gülen ay kızım
Kabahat bende mi
Çöl almış yazları
Bahar gelmeden göçer
Hali duman güzlerin
Tufan sarmış gökleri
Yani demem şu ki
şimdi oralar yangın yeri
İnadına
Bir dağ kırlangıcı havalanır
Döner dolaşır
Konacak dalı yok
telekleri yasta.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kimsesiz Akşamdı
Zengin akşamlardan kovulan
Lokmasız kimsesiz akşamdı
Gözlerin dilencisiydi
akıyla yıkandı
aydınlığıyla tarandı
merceğe konuklandı
yedi içti krallara özgü
Sabaha karşı kaşlara çekildi
geceyi de almıştı koynuna
Gözdikeğiyle
gözlerinde gecelendi
gözlerinde sabahlandı
Uyandığında
sabahsızdı gözleri
geceleyen gözlerle indi
gözler kentine
Şaşırdı
gözleri yüzer gözdü
köşebaş(ı) larında çörek satıyorlardı
Üstü
hırkasız kimsesiz sabahtı
varoşlardan kentin merkezine akıyordu.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kirpikler
Kirpiklerin
kirpiklerime
çevirme çevlik
kirpiklerin
bükün çevrik
Dögeler kervanı
kervankıran belemir
peri ferlerin
ferlerini
ferlerime dola
sarmaşdolaş
akasma sarsım
sevecan sıcaklığın
İkirciklendin
ivecen sevim
kirpiklerin
yılgın
kirpiklerin
eğreti
Deyi
deyime
deyişlenmeden savuştun.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kökler
Kefa
cefa
sifos
kipani
Mervani
artuklu
eyyubi
Dolmen gömü
donasın ılısu
Ören siteler
beserme kurgu
sundurmalı belkıs
Sam’al
tilmen
yesemek
Talan
vandal dakikaların
dakikliği
Çanda
uyuklayan nemesis
çan çan
karabasan
İstencim bitelge
öngününde kurutulur
kökler.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kurbağalı Park’ına Bir Dümenci
Havuzun kaygan iç duvarlarını ölçercesine
Gezindikten sonra daha yeni çıkmıştı sudan,
Süzgün bakışlarla izliyordu yakın çevresini
Kurbağalı Park’ın sevimli, sürmeli kuğusu.
Uzun zamandan beri binici ağırlığına hasretti
Kenarları sarmaşık sarmalı parkın atlıkarıncası.
Mevsimi değildi çocuk cıvıldaşmalarının,
Duruyordu yerinde, dolup dolup dönmeyince
Bir hayalet gibiydi plâstik, geniş sepetleriyle.
Gagalarken tüylerini atlıkarıncanın gizli gözcüsü,
Beyaz bir kuş göründü bulutların beyazlığından,
Kuyruk üzeri, sarkık ayak üzeri, kanat çırpıyordu
Konmak için atlıkarıncanın direğine, konmadı,
Boş sepetleri kolaçan etti, boşluk ürkütücüydü.
Gagasında çırpınan dümenci balık yavrusunu
Kurbağalı Park’ın kuğu fıskiyeli havuzuna atarak
Tiz bir sesle uzaklaştı kuğuya müjde verircesine.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Kurgu
Hiçlemenin hamuru
hicran
mayası
bağlılıkta birlik
Bir ağız yufka
öylesine tadımlık
Mal
canın yongasıysa
biraz onur
azar azar ağmalı
Gelişmek
satıya katlanmak
erişmek
katına katlanmaktır
yetişmek buysa
yetiştin
Yatır kaygımı
gama
kurgu
yorumda hiçlensin.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:43 PM
Küçüğüme Ağlarım
Cansuyumsun abla
Suyumuz ısındı
Onurun başkaldırısıyla
yıka beni
Yeni giyecekler isteyemem
Eskilerle yetiniriz
Çalışabilseydim
Yırtardık yakasını
yoksulluğun
Yoksulluğa alıştık
Küçüğüme ağlarım
Hastaydı bakamadık
eridi bitti
Abim giderken göremedim
Yokluğuna alışamadım
Işıksız bir anda süzülmüş
turna dansı unutmabenilere
Diyorlar ki hayırsızmış
Canözümsün abla
Pahalı oyuncaklar isteyemem
Arabalarım eski ayakkabılar
Ekmek taşırım yoksul evlere
Çok yorulurum
Yatarken masal istemem
Ninniler söyle küçükler uyusun
Süzüleyim
turna dansım unutmabenilere
Varsın desinler hayırsız
Pek yakında hayırlı haberlerle
döneceğiz
Balonlu sakızlar dağıtacağım
çocuklara.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:44 PM
La Déesse de mes Tendresses
Mon astre était un vendeur étrange au bazar de misères
Où il va ç�* et l�*, il marmonne, il, en criant parle aux gens,
De mes chagrins, de mes tendresses, de mes douleurs
La nuit tombe, personne n’achète, il les rerange.
J’ai senti de malchances d’une saison noire de vente!
Déesse de mon astre était un curieux modèle �* l’exposition des nues
Elle dit: « J’ai une belle image pour photographes, pour peintres. »
Elle dit: « J’ai de meilleures tailles corporelles pour sculpteurs. »
Elle dit: « Je criai je longeai de vitrines aux vitrines. »
Enfin, une chance; venants de peintres et de sculpteurs célèbres,
Ils sont pensé sur elle, elle a dit: « Regardez, celle que vous faites! »
De quoi s’agit-il? -La déesse de mon pot de fleurs, ça suffit…
Cendres de mon désastre auront des bourgeons aux salons de beauté,
Ils me diront: ça suffit notre astre, ça suffit notre désastre!
Et, je murmurerai: Donnez-moi ça, la déesses de mes cendres…
ça suffit
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:44 PM
La Maison des Douleurs
Une belle maison �* louer tout de suite
Elle m’a restée d’héritage d’une femme,
À son deuxième étage; il y a beaucoup
De désirs, de passions, de relations…
J’ai accroché une étiquette �* sa porte:
« Ne pas sonnez, s’il vous plaît! »
J’ai une maison superbe et ouverte �* visiter
Elle m’a restée d’ambition d’une femme,
À son premier étage; il y a beaucoup
De douleurs et un adieu inoubliable.
J’ai accroché une étiquette �* sa porte:
« Ne pas entrez �* l’instant, s’il vous plaît! »
J’ai une maison ancienne qui s’était jaunie
Elle m’a restée du coffret d’une femme,
À son étage sous le toit; il y a beaucoup,
De lettres, de photos, de rouges usagés.
J’ai accroché une étiquette �* sa porte:
« Entrez sans sonner, s’il vous plaît! »
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:44 PM
Lacivert Oyalar
Sırdaş
.......korunak
sayvan
.......akasya
mağrur
.......mendirek
mahmur
.......menzil
lacivert oyalar Leman
Cazlar
.......uzunçalar
mavişler uzaduyum
.......büyü beniz
laciverdi seren
.......lacivert özler
Ayılmadan
........açılamazsın kaptan.
Not: Eleştirilere yanıt:
Farklı bir şiir anlayışıyla yazılan bu dosyanın dize
düzeni(mısra kaydırmalı) genellikle yukarıdaki gibidir.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:44 PM
Ladeslim
Hongkong sahili değildi
Pekin ördeği de yoktu masada
Ateşin
Köşkünde tutuştuk
Acına
Elveda diyeyim ladeslim
Ayrılığın
Perçemine manolya taktım
Resminden esinlenir
Sahne düşer payıma
Tek kişilik sensizlik
Işıklar ak sakallı
Bin bir gözün
Dişlediği eğlemcem
Nazdan
Besteye dolan
Yıldızı
Gölgesinden çalan
Kahrına
Bilenen sevdam.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Laf Sarayı
Belgeli laf sarayı işe zorlanır
Eşyanın doğası gereği çalçene direnir
zoralım!
işteşleri onaylanır
Pagan serpintili birikimlerin göleti
laf sarayı
İş sarayında kuryeler imlenir
paketlere aktarılır
Alıcı-vericiler atakta
bağlantılar hızlanır
telin dağarcığı tınıda
Saraylıların paydasında sözel ağırlık
gelgitler eklemlenir
mimlenir beklentiler
iletişim devre dışı
Laf sarayı iş sarayını kuşatmış
Duraklar uyaklı ilenir
kar kirletmiş dağları
Dağları kayıran bilenir.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Laliş
Ezidî kanar
Serdar Halid’e
Mabedi çıralanır
Sincar’ın
Urfa’dan Siirt’e
elli bin darağacı
Şehrizor
Hemdan
Deb
hardadır nârdan
Mani
mânileşir
Behram’ın prangasında.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Le Silence d’un Esprit Solitaire
�* L’abbé Pierre
Quel bien-aimé de la cour: croire au regard!
Si silence d’esprit lunaire, aimer la solitude
D’où partir pour prologue d’une découverte
Donc c’est plonger dans détails de ténèbres:
La pénombre solitaire, la pénombre sinistre.
Quel bien-être de la terre: croître en beauté!
La vision claire qu’elle boit celle de la lune,
Le visage d’un bébé accompagne avec elles
C’est panorama qui accorde tous les rayons:
La source du soleil, l’étiolement de maîtres.
Quel appel des fidèles: le voyage �* l’infini!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Les Façons et les Amants/es
Sous les auspices de votre pensée émue
Dans mes prunelles les bijoux brillants!
Se reformer en vain, par cillements tirés
Mon corps comme une colline �* démolir.
Et les autres collines que de la montagne
Où une porte qui entre deux colonnettes
Et mes façons sont fulminants d’amante.
Je suis sous l’emprise de votre splendeur,
Ses façons retrouver les amants disparus.
Une sépulture: deux corps et colonnettes!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Les Prix des Tours d’une Espérance
Fils des fécondes féminines tricheuses et masculins
trompeurs ou ceux des femelles et mâles fécondés.
Ceux qui orphelins, uniques, les guides des racines
et quelques-uns aux quelques choses d’éristiques.
Ceux qui avaient été en soleil solennel de souffrants
et de germes ou en terre ou en airs de climats érotiques.
Ces fils étaient des rejetons entre l’ombre et lumière,
Leur ironie du sort entre la soif et faim de quelqu’un.
Ses pères ou serveurs de ses mères: les fils de choses!
Ils découvrent les plaines en tendres ou des charmes
Où toutes les vies solaires débouchent toutes les paroles:
Aux chaleurs, aux aires, aux eaux que des rejetons sont
Dans les circulations en pleines de vies des élixirs nus.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Les Sentiers des Impressions
Je me suis fatigué de voyages sur les routes
Qui embrachent les sentiers des impressions.
Je descendis parmi les profondeurs des lignes
Pour fleurer les effluves de soirées en excuses,
Absence, les souvenirs s’en avaient absentés!
Je me suis impatienté de chercher �* retrouver l�*,
Notre mélodie qu’�* l’unisson en réponses évasives.
Je montai parmi les fleurons des dessins animés
Pour le déjeuner de soleil sur la terrasse côtière,
Je ne t’ai pu voir, mais j’ai vu ton visage floral!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Ma Racine Etait de ce Mouchoir
Mouchoirs en pétales des rameaux d’un arbre
Qu’il était �* la frontière �* côté d’un désert nu.
Murmure de l’eau, fontaine, veines de marbre,
Maisons, salons, chambres, sur mon mouchoir.
Corneilles nocturnes envahissaient aux tabous
Mais papillons en couleurs craignaient leur vol.
Un arbre de mouchoir est parmi tout le monde.
Il n’est pas pu apercevoir par aucune personne,
Ce qui n’est pas appartenu �* aucune jardinière.
Il y avait un papillon de jour n’aime les tabous
Et mon mouchoir ou la lumière sur mon visage.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Mandela
Kara Mandela
elması karası
nelson
Ak mustafa’nın
ödülünü reddetti
medya
Pencereni temizle
Ezen
ezilene borçlu
Kara Mandela
afrikalı
Ak Kemal’i reddetmedi
Kendisinden başka
ve aynı zamanda
kendine düşman
zihniyeti reddeti
İmza
Masa Dağı’ndan
Aslan Başı.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:45 PM
Maviçam Ormanı
Çevresi çepeçevre çağlayan
Geçen çağların çağlaması
Zemin katı diyesin dövme bilezik
Böyle bir yakada kayanın
Sergenine oturtmuştu villasını
Büyük gözaltı ormanını
Buradan yönetirdi çağın
Asarım-keserim dilkeseni
Saltanatın zoru bir makastı
kesmece dildi gıdası
Sınırlarını uçurumların belirlediği
Maviçam ormanı bir âlemdi
Gece kondum gündüz dondum
misali
Ensede makas tabana kuvvet
dilkesen yasası
Saltanat saltanat içindir
Tabi ki kutsaldır dilkesen hesabına
Eğitilmeli maviçam ormanı
Makastan kurtulmak
dilini yutmaktı
Dilini yutana
karından konuşmak
serbesttir
İşbu mısralar gibi
Yok mu başkaca hal çaresi
yani çağlayanca
Sıram sıram diller çağlarsa
niye olmasın
Amaaa
Makasın bacakaları uzun
ayakları şıkırdar
Peki kim takacak zilleri?
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Mavişlenen Aşklar
Robotların sergisinde baş robotlar
Baş robotların oturumunda putlar sürüsü
Yazgıların üleştirilmesinde
Bir acayip küçültmüşler
Yaratıcı üreticileri tanrılar sürüsü
Söylenir hiçlenir söylenir
Ununu elemiş duvara asmış eleğini
Hasretinden gözleri mor halkalı
Parklı köşkün saygın hanımı
Hiçlenir söylenir hiçlenir
Meşguliyetsizlik
Günde bir tırnağını kestirir
Kalın keser ince keser eğeler ojeler
Şaşaalı parkın köşklü hanımı
Acılanır hislenir acılanır
Süpürür köşkün içini dışını
Solur hanımın parfüm kokusunu
Mengili selvilerin navişli gülşeni
Parklı köşkün mutsuz hanımı
Aşklarını gezdirir gezmelerinde
Doyumsuz sevişmelerin sahnelerini
Buruk ayrılıkların yanık karelerini
Hislenir acılanır hislenir söylenir
Bond çantalı tek çekli çok hesaplısın
Cüzdanı dolu dolu boş kartlısın
Bir acayipsin vefasız sevgilim
Hazan gezmelerimde yâr uyaklısın
Parklı köşkün saygın hanımı
Elemiş köşkün içine dışına
Mor halkalı gözlerin öyküsünü
Söylenir süpürür selvilerin mavişli gülşeni
Bir acayipsin büyük hanım
Bir acayip sevmişler seni
Bir acayip derde salmışlar seni.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Mehkûmê Dilê Xwe Me
-ji Mehmed Uzun re-
Tu kes nikarin ji ber xelas bin,
Hîn negîhîştime, hêvalên te ne
Berhewa dikine bi mêlên xwe;
Kela kelê me li ser meqama te
Lê, ez mehkûmê zara xwe me!
Tu helatî ji nav rind û bilindan
Pepûlê ber şewqa çavên te me;
Hesret mam, qet min têra xwe
Li vî alî, li wî alî temaşe nekir
Lê, ez mehkûmê soza xwe me!
Ketime nav deşt û keviristanan
Vedidim der û beran, ne dîn im
Ma kevir biqelşin li ser keviran
Karê min ne defîne û gewher in
Lê, ez sîmyagerê zêra xwe me!
Serê min de tim tên sêwirandin
Tu disefînî bi stêr û balinde ve;
Ez ne nexweş im, pir darhal im
Dixwazim te bigrim bê sêrbazî
Lê, ez mehkûmê dilê xwe me!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Melek
Aşı
erselik
Yârende
şölenlik
Aşkı
zinalık
erilin beyerki
seni
beni
soğuran
erek
Sen
nesin
dilek?
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Miçê
Köz yürek avuçluyordu
Temmuz güneşini
Dudağı kavruk
Toprağın terinden
Yoğrulan palêvan
Zihne dolarken
Bebe Miçê
Harran yazından
Nemrut diyarına
Sevgi yolluyordu
yumak
yumak
Miçê büyüdü
Delişmendi çağı
Atlardı
arabasına atın
Koştururdu
ekmeğe
Ekmek
aslanın ağzında
Devir doğurgan
Devir
Yedi başlı zulüm
Devir zorba kalesi
Kentte
Yabanda
Panzer
Gülle sesleri
Can pazarına sürülmüş
*******in kuytuluğunda
mangalar
Kayıp
İnfaz mangaları
Ve
dağlarında tomurcuklanan
ülke’min
gökkuşağı ezeli sevdası
Yâr sesine doymadan
Bohçalanıp savrulmuştu
Nemrut eteklerinden
Avrupa sokaklarına
Oğul Miçê
Bir hoş sürgün
bir vurgun karası
Gün ola devran ola
Masal olmuştu
Diyarı Semsûr’un
Bozkır güneşi
Koca ana’nın
Tandır ekmek kokusu
Davetkâr kavalın
Eyşanê Elî’si
Turna dilinden
yâr nefesi
Zılgıtlı düğün alayı
Gün ola devran ola
Omuzdan aşağı
Luleli saçlar
Luleler
Zümrütü anka
telekli
Alnından başı
sicim şeritli
Küpeleri
sedef
Boynu
tasmalı
Midye
gerdanlık
İşlemesi
cıncık-boncuk
Şu kaldırım benim
O kaldırım senin
Cebinde natel’i var
kimin
gözü-kulağı
Kolunda
İri kalçalı ‘yosma’
Yosmaca ömür eritir
Lozan sokaklarında
Ve yanıbaşında
Paramparça yürek yarası
Kongre Binası!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Mihemedê Benlî
-Bu Memed nasıl kurtulur-
1
Tanıktır
Bilge Fırat tanık
İsyan besler koynunda
Yerin yedi katına tutsak
Tarihi ayaklandırarak
Sanıktır
Koca Fırat sanık
Dalında şahin yuvasıdır
Şikefta Bûk û Zavan
Dersanesi
Can yoldaşların
Oniki Eyül öncesi
2
Yıl
Bindokuzyüz seksenyedi
Mevsimlerden yaz
Yine geldik sana
Şen ola
Kemerli Mezrası
3
Kimdi
Neciydi
Ne gerek var
Sual etmeye
Güne
Gün gözüyle bakmayınca
Namı diyarı
Diyarından aşırı
Bir adı
Mihemedê Benlî
Bir adı
Benli Memed
4
Avcundaydı yüreği
Daha da avuçladı
Vardı köy odasına
Mustafa Bey’in makamı
İkramı bol
Hürmeti sinsi
Bey’in silik turası
Kahya Mehmet Ali’nin
Çullandı üzerine
Rayber ruhlu
Birkaç köylü
Bağlandı eli kolu
Haber salındı karakola
5
Potin dipçik
Darbeleriyle indirildi
Taş yığma toprak dama
6
Osmanlı kırma’sı
Bezirgân başı
Vehbi Efendi’nin
Tutmasıydı biçare anası
Sivilinde
Sığır güderdi
Ankaralı Çopur Memed
Gözde askeriydi komutanın
Zulüm kusarken
Köy baskınlarında
Tutmalığın
Fukarılığın
Baş sebebiydi bu köyler
kürt köyleri
Böyle bellemişti
Ankaralı Memed Çavuş
7
Derken rivayeten
Rivayeten denilir ki
Balkanlar’dan Yemen’e
Yemen’den Magrib’e
Kara kalpak-yalın kılıç
Aymazlığın kör neferleri
Memedlerin mehmetçiği
Biri durur
Beşi vurur
Zalimin cümlesine
Duaya sayılır işkenceleri
Kırılan
Koldu ayaktı
Süngülerde dokunan
Umuttu yürekti
Benli Memed’in
Yoluna toy
Uzun yolun yolcusu
Yunusça dingin
Nesimice direngen
Mem û Zîn gibi sevdazar
Kızıldağ’ın Benli Memed’i
8
Memed’im
Yaşarım her şeyi yeniden
Bir yanım Mihemedê Benlî
Bir yanım Benli Memed
Birlikte türküler söyledik
Emek üstüne
Berdar edilen
‘Üç fidan’ üstüne
Şartel indirdik
Halay çektik
Deste gül olduk zindanlara
Kefen gömlek
Eyledik biz yaşamı
Çabuk tut ellerini
Benim kavga’m
Seninle değil
Deli Memed
Divane Memed
9
Takat kalmayınca
Mehmetçik memedlerin
Ateşe verdiler
Taş yığma toprak damı
Ve kurşun yağmuru
Vay li min
Ferman eski ferman
Aman’ı yok yaman’ı yok
Ankaralı Memed Çavuş’un
10
Memed’im
Yaşarım her şeyi yeniden
Bir elim Mihemedê Benlî
Bir elim Benli Memed
Yalnız değilim
Bütün sevdam başucumda
Damla damladır belleğim
Ak benekli nar çiçekleri
Dalında kuş cıvıltıları
Gölgesinde çocukluğum
Elim varmaz yaş’a
Türkü söyler dilim
Tepemdeki yavru kuşa
Ey güzel ülke’m
Sırmalı güneş ülke’m
Yaz yağmuru
Toprak kokmuyor
Kan-karanfil kokan ülke’m
11
Duman
Dumana dolanır
Dam
Dumana boğulur
Üç çöp kibrit ışıldar
Tenli duman ortasından
Dirilişidir mazlumlar’ın
Çarpar kanat
Kollarındayım dörtler’in
Dörtler bir şiir
Onsekiz mayıs ezgisiyle
12
Memed’im
Yaşarım her şeyi yeniden
Bir gönlüm Mihemedê Benlî
Bir gönlüm Benli Memed
Yalnız değilim
Bütün sevdam ayakta
Bayırında
Oğlak-kuzu güdüşümüz
Düzünde
Çelik-çomak tutuşumuz
Doruklarında
Silah çatışımız
Bir düş mü dersin
Yaralı düşler kaçağı
Bir şeyler düğümlenir
şuramda
Zagros eli’nden
Kemerli Mezrası’na
Hawarlaşan halepçe türküsü
Bu
Kaçıncı Enfal’dır
Başımıza yağan
Ve
Binlerin
Ve
Yüzbinlerin kaçışı
13
Yeşil alevlerle
Sarsılırken taş yığma dam
Yanık sesinden Mihemedê Benlî’nin
Meze olacaksa
Dostlar sofrasına sözüm
Kavlinden evvel paslanacaksa silahım
Kırmayacaksa ölü kabuğunu
Toprağa düşen cemre kanım
Garip anam
nazlı anam
Mezarıma
Çiçek konulmasın
Adıma
Türkü yakılmasın
14
Derken rivayeten
Rivayeten denilir ki
Çıkageldi savcı hakim
Divan kuruldu
Divana alındı
Kömür bedeni Mihemedê Benlî’nin
“Maktüle ait bomabanın
infilâkından vak’a
hasıl olmuştur” dedi
Hipokrat yeminli Memed
15
Son defa yokladı
Ankaralı Memed Çavuş
Bir muska
Göğsünde Mihemedê Benlî’nin
Muska içinde bir muska
Yeşil çuha içinde
Şalın altın rengine
Gülen gelincik alıyla işlenmişti
Sarı çiğdem perçemli dotmam
Sen ve Ben
Nişanlıyız bu topraklara
Serxwebûn’dur düğünümüz
Hayli zaman oldu görmeyeli
Öp benim için
Ellerinden anamın
An neman an Kurdistan!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Milis Çocuk
Bir ocak newroz’dum
Kavli belâdan beri
Ha
Bozkır döşünde
Ha
Dağ başında
Nice
Kış gördüm
Tufan
Nice
Bahar gördüm
Şavkı dilber
Yaşam
Budur dedim
Çiçeğe durdum
Aldanmışım
Palete
potine
bere
Kırıma
sürgüne
denek
her bir yanım
Bir gözüm
kurşun yuvası
Bir gözüm
telli duvaklı gelin
Yüreğim
hıncahınç yürek
Toprağıma sarıldım
İnadım
inattır
diyerek
Bu
Nasıl tarihtir
yazmaz
Kaleminden darağacı
Kurmuş haneme
Düşmüşüm
Düşürülmüşüm
Kararmadı cevherim
Bızıra durur umudum
Umutların en güzeli
KAVGA GÜNÜ’nde
deşilmek
Bekledim
Yüreğim ateşte
Erişilmez dağların
Karını bekler gibi
Bekledim
Koynunda kitap
Elinde
kaval
Çoban çocukla
Dudak
dudağa
gelene
dek
Türküsü
Al kana boyanan çocuk
Taranmıştı
sarat
sarat
Toyluğundan değil
Tetiğe uzanan
Ellerin kahpeliğinden
Aşa-yima damlıyordu
Dudaklarından
Dudaklarıma
Emdim
canlandı
Emdim
açıldı gözleri
Emdim
güldü
Can derdinde değildi
bu çocuk
Delice kavramıştı kavalı
Paramparça göğsüne
Gömüyordu
Newroz’a dönüşsün diye
Ben
Newrozluğumdan utandım
Bir karış toprağı
Newrozlaştıramadım
diye!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Mimoza
Kar yağar düşlerime
Mercan hızma mimozam
Mardinkapı
Sokaklar kale geçit
Sabahın altısı
Bir çocuk
Açlığı geceden ödünç
Koşar fırına
Kar düşer saçlarına
Almadan döner
Bir lirası eksik
Darılmaz içlenir
Oyuncaksız kalmış
Cudi'ye
helikopter konduğundan
Sabahın sekizi
Dicle
Meyhane uykusunda
Bir bebek ağlar
Parmağı ağzında
memesiz
Gelinliğiyle yanmış annesi.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:46 PM
Min Bihêrin
Navmaliya şîrîn
şîrîna navber
Min têxin
destarê destîbenav
Di tariyê bêriyê de
hûrik hûrik bihêrin
Bi sibehê re
berhevkin
Kîsên hevrîşimê
jê tijekin
Li siya serwiya
mala we
Bi nexş û nimûş
bi cih bikin
Navmaliya şîrîn
şîrîna şandî
Bila di nav me de
bimîne
Hema rûperiya min
tê taştêyê
Ez ê jê re bibim
dîwana rawesê.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:47 PM
Min Nivîsara Qîzekê Xwendibû
Qîza Hesenê Derbê destmala ber sihana şîvan bû,
ji gunde nêzîkî çemê miçikî û bajûrê deşta çolî.
Destnivîsa xwe de ji bavê xwe re pêşkêş dikir ku:
-Em li welatê kuçikan in, (ew bi têlefon jî gotibû) .
-Ramana te ne rast e, keça min, welat tucar na bin
welatên kuçikan û bi navên wan nayên xwendin.
-Ne wisa ye, bavo, te neditîye, hema hema
pê her jinekê an jî qîzekê kuçikek heye an jî du.
-Ma, bêje ku qîza min, ewan bi kuçik in,
kuçik li her derekê hene, ma dawî ji wan dibe!
-Belê, bav şekiro, serê wan dişon, porên wan
çêdikin û her wext paşiyên wan dimalin bi tûran,
û wan dixin odeyên xwe, dikin nav latên xwe jî!
Ji bona vê ez dibêjim ku ev welat, yên wan in,
ango welatên kuçikan in, ê wisa ye, bavo;
kurê destbirayê te jî li vir e, ew jî wer kifş dike!
-Qîza delal, ew gotinên we ne baş in ha,
ger hun zimanê xwe tûjik nakin, ê we biqewtînin!
Ew mezin in, bi fen in, welatên xwe pêş de birine,
kuçik û pisîkên xwe re jî kirine xweş welat...
Careka din bû li gor nivîsara qîza Hesenê Derbê.
-Yek caran ez diçim nav mezêl, mezelên van jî pir
xweş in, bihuşta xwe derxistine der, mirov hez dike
ku li nav wan bimîne, tim û tim lê binêre û bigere.
“Bavê min, yê qîz û law jê direvin, bihuşt û dojeh
hene û tune ne, eger tirsa wan li te hebûya te em
ne dikirin vî agirî,” devşilê Qasê wer dibêje, bavo!
-Qîza min li wan dûr bimîne, ê te biêxin, bixwedî
dewraneka baş nakin, dev ji kuçik û pisîkan jî ber de,
mezel nezel çi ne ji niha ve, çira mijûl dibî, bixebite
roj û şev, ez ê qîza xwe ya jîrik, wekî xatûneka mîran
bi ser û çav bikim, bi cêz û zêr, bi def û dîlan birêbikim.
Dawiya nivîsîna xwe de digot ku qîza Hesenê Derbê:
-Bavo, ez li vira jî dikarim bi we re bi têlefon bipeyîvim,
ne li welatekî xerîb im, gelek baş im, li ser kaniyekê me,
sifetên min bi zelaliyên avê re direqisin.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:47 PM
Mirasyedi
Eyfel’in hastasıydı
Bakkal İbiş
Sermayesi havuçtu
Kuleye tırmanmak
havuçlanmaktı
Tablacının çırpması
kilodan
İbiş’in çarpması
metrodan
Ölenle ölünmüyor ki
mirasyedi tavşan.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:47 PM
Mona Lîza
Mona Lîza
hinek
hunermend in
helbestan dixwînin
hinek
helbestvan in
helbestan dinivîsînin
Ji bona wan
tiştek nîne
Mona Lîza
hinek jî
hozan in
dil-pêtan dinivîsînin
Pêş wan
gelek mirin
pê wan
nemirî hene.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:47 PM
Mum
Anarsan aşkı bensiz
Anmayacağım sensiz
Seni içeceğim
Kadehimi ıslatmayan seni
mum ışkını üşürken
Erdemin ezmesinden
Erincin süzmesinden
Mutluluğun dublesinden
seni içeceğim seni
Esenliğin kolyesinden
Sümbülün çeşnisinden
Seni saracağım seni
Evrenin gecinden
senden sırat seni.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:47 PM
Ne Bi Xewn Ne Bi Xewnexavan
Min Lenîn dît, ne xewn bû, ne xiyal bûn
Bi rastî, şewka wî li serî, kapût li mil bû.
Bi ramandarî, digeriya li Rojhilata Navîn
Ku navenda cîhê, jêderka mirovahiyê bû.
Ku erdên berxwedan û serhildanên pîroz,
Ku şûnên bihevketin, serketin û têkçûnan.
Min bîst, Lenîn digot: dem hate guhertin lê
Fikir û zikir nehatine nûyandin, pêagahî ye!
Min Lenîn dît bibîranînê, ne şev bûn, ne roj
Li halên Welatên Rojhilata Navîn hûr dibû;
Çerx ji jehrê, heyam, ji heyamên şoreşan bû.
Ji nû ve: dîtin, xwendin, têgihîştin, rêxistin û
Hêçandin di koman û pêngavên têkoşînan de,
Ku gel vîn in, vîn gel in; pîvan, pîvanê ke ne!
Belê, min ku Lenîn dît, bi lêpirsîn: ol û oldarî?
Got: ez ne ji resûlên Xwedê me, bi we kar im!
Perestîşxanê vekirî ne; ez ji bo bihuşta jînî me,
Ez mirî me lakîn karker û xebatkar ne mirî ne!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:48 PM
Ne Bir Eksik Olsun Ne Fazla
Sorarlarsa beni çağlara tartı kalan
Dost özlemli yargılanmalarda:
-Onu sattılar, dersin,
Fikir inmeli sazların eşliğinde
Devrim adına ilahiler okuduklarında
Onu sattılar, dersin, ey oğul!
Herkes biliyordu çeliğin sertliğini.
Kimler bilmiyordu ki aklanmasını,
Bir kurban gerekiyordu bir kurban
Adamak için yaratılan sahte mitoslara!
Salonlara dönerek ve göğsünü gererek:
-Onu sattılar, dersin ağız dolusunca!
Uygarlığı ve yaşamı elleriyle üretenleri,
Çalışmayı ve yönetmeyi hakça bölüşenleri
Saf dışı etmek için dirilişimizi karaladılar,
Düşünceyi cüceleştirdiler, umudu kırdılar
Yazarı, çizeri ve okuyanı...susturdular
Ve şairleri boğdular!
Herkes biliyordu çeliğin eğilmezliğini.
O günlerden bir gündü, oğul.
O gün de yazınca hesabına suçsuzluğunu
Ve suçlamalardan almış oldu payını.
Ey oğul, ne bir söz fazla söyle, ne eksik,
Aynen söyle:
-Oysa o, çıkmazlara sürülen büyük emeğin
Kurtuluşuna ışık tutuyordu dizeleriyle.
Ey oğul, ne bir eksik derim, ne bir fazla
Eğer okunursa dizelerim, tamamlar
Gerisini bir gecikmiş savunmanın.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:48 PM
Nêçîrvan
Tevde rext û çek
Bi tiliyên tetikî
Bi çavên nigehî
Bi bêhna bêhngirtiyan
Çi mêr e ji bo
Nişka ve kuştinên
Xezalên narîn
Kewên gozel
Nêçîrvano
Ma ne bes e
Domandina vî karî
Nebêje tu kî yî
Ez xak im xaka ji xaka agirî
Li ber daf û tifenga te
Êdî ne bêkes im
Ked im
Keda jêhatî û lêhatiyan
Keda keça Zîlan
Ji tîrêjên rojê digihîjin
Ronahî û Berîvanan
Nêçîrvano
Mebêje ku tu kî yî
Ez agir im ji agirên semawî
Ji hîv û sorahiyan
Li bedenên kelehan
Weka Zekiya û Rahşan
Hevdem asoyên nûjen
Çawa bên parastin
Awir û bizavên wan
Di gulistana min de!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:48 PM
Nerede
Bir kol bir dal bir gül
Dalım kolunda gülün gülümde
Kolum dalında elin nerede
Bir diz bir göz bir gez
Gözüm gezinde gülüm dizinde
Gezim dizinde gözün nerede
Bir el bir tel bir dil
Telim elinde gülün dilinde
Dilim telinde kolun nerede
Bir söz bir saz bir yaz
Yazım sazında gülüm sözünde
Sözüm yazında sazın nerede.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:48 PM
Nilüfer
Dinyeper’in
Sazlığına demirlenmişti
oval peştamal
kuğuca nilüfer
Martı
sazan
Doğan
avına
Ürem
üryan
Akrep kıskacı
asit
Kiev serpmesi
Kremlin takısı
seksen altı ayar
baldıran
Katerina mı
kıskandı seni nilüfer?
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:48 PM
Ninni
Benim adım Şilan
–mama şilan-
Anne cici
–ninni
Baba cici
-pe..pe..pe
Abi cici
–e..e..e
Abla cici
–ninni
Cici nine
–ninni Şilan ninni
Okey
Mama Şilan
ne zaman uyanacak?
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Nisanın On Yedisinde De Kar Koparmış Göklerden
-Görülmüş şey mi! dedi kahvesini yudumlayan yaşlı hasta
Hayretle bakarken yoksullar yurdunun avlusundaki kiraza,
Nisanın on yedisinde de mi kar koparırmış salkım çiçekleri
Bakım bezinden bir hafta önce soymuştum nazlı gövdesini.
Salona çıkan gözlüklü kadın, onun sesiyle kapıya yürüdü:
-İlkyazın ortasında lapa lapa kar, mevsim çıldırmış olmalı
Üşüyor ne demek yanıyor, dedi kirazımız, çadır germedik
Bu yaz kirazını yedirmeyecek bize; gün bitti, kar durmadı
Çiçeksiz, meyvesiz bir kiraz olacak yoksullar yurdunun
Utancına nasıl katlanabilecek ertesi yıla kadar ağacımız?
Bir başka yaşlı adam baş yukarı izliyordu kar yağışını:
-Yaprağı yeniden yeşillendirir de ama meyve çiçeğini...
-Onu bu sene kara yatardı ya, dedi kahve içen yaşlı hasta,
Kahve içirebilseydim, ısınır, çiçeğini düşürmezdi kardan!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Nokta
Çulun eskisi olur
Köselenin de
Devrimcinin asla
Olursa
Bilin ki
Karşı tarafın yenisi’dir.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Not
İstemezdim
kuzu boğazına batan dişi
emilen kanı yazmayı
Üzgünüm
Gerçek
benim dışımda gerçektir
elifiyim
sen kurtsan
Ben de yazarım!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Notalar
Notalar kent
Köyler bemol
Kasabalar diyez
Nurhat / Kasrok / Silopi
Musa bırakılmaz
Gaz bırakılır
Karduk ülkesine
Ağırdan geç Petrucianni
Gözlerin dolmasın
Çek perdeni
Kuşlar uçmasın
ağı-yaralı
Arama
Mozart’ı / Beethoven’i
Besteler kırılır
Güfteler lal
Kargalar öter
esesli
Çaykoveski’den gel Michel
Kuğular yüzedursun.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Onbaşı
Elma eksi armut
artı
armut elma
eşdeğer
şak şak
Ayva artı kiraz
eksi
kiraz ayva
eşlem
şakşakçı
Uzay düşlem
Düşün düzlem
Ilkel üretim
esrime
Piramidin sırçasına
sırçalı şakşak
Bağışla işçi sunayı
Kasketi kızılyıldızlı onbaşı
Kahvehanede
pişti oynar gibi
Özümsenmiyor sosyalizm.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Ondörtler’in Resimleriyle Göz Göze Gelmek
Zamansız gelecekse ölüm, adı bin kere hain olsun!
Yiğitçe olmaksa bir kavgada, çoktan oradaydılar.
Şafak atmadan bayrakları kaldırdılar, yıldız taktılar
Ve göklere uçurmadan önce tek tek önlerine geçip
Resim çektirdiler; vuruşarak çekilmek an meselesi..
Zamansız alacaksan ölüm, adın bin kere hain olsun!
Ondörtler yan yana, kare kare tam on dört resimde:
Bu yaş, yaşamak yaşıdır, yakışmaz bu yaşa ölümler
En küçükleri daha yirmi bir yaşını doldurmamıştı;
En büyükleri yirmi dokuzunda, Ondörtler’in başında
Can bu yaşta, delik deşik edilmeden teslim edilmez!
Kayıp giden yıldızlara kan ve gözyaşları yazılmaz;
Sabahtı, kimyasal bir savaşla başlayan ölümsüzlük,
Bir nevi sonsuzluktu, başka ölümsüzlüklere davetti.
Tam on dört resim, tam on dört kare içinde gözler!
Kimlikteki doğum yerleriyle bir anlaşmayı yırttılar,
Yazıya dökülmemiş yeni bir anlaşmayı resimlediler.
Yoldan, yoldaşlıktan kopmadılar; ateşle dövüşerek
Güneş olup, göğüslerine karanfiller takarak gittiler...
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Oradasın
Elbet bir gün
Düşersin
El gider
Ayak gider
Beden dökülür
bir bir
Talihin cilvesidir
Vurursa
Yaman vurur
Gün olur
Tomurcuk
Gün olur
Deli boran
Ateş ve kül yazılır sonunda
Korkulacak nesi var
Taşıyamıyorsa dizlerin
Seni ORA’ya
Üzülme
Toprağından koparılmış
bir fıdan gibisin
Uzaklarda
Çok uzaklardasın
Bülbülü altın ****se koymuşlar
Ah vatanım demiş
Sitem etme
Bir yanına
Ararat-Zağros
Bir yanına
Binboğalar-Amanos dersin
Uzan arasına
Yâr koynuna girer gibi
O iki koca nehir
Gözlerinden aksın
Eğer sözün söz
Yüreğin özüne saz ise
Inan ki her zaman
ORADA’sın.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:49 PM
Orkide
Nasılsın
iyiler iyisi
İyiler iyidir güldestan
Sanal sağım
iyiler kuyusuna sağılma
eğridir
Yaldızdan ayrıksı
aslında iyisin
iyisin orkidem
iyisin.
Albümde hazan benim
niye sorasın
İyisin orkidem
iyisin.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Ozan
Bu kaçıncı deyiştir
Saymadım
Yükünü
Yıldızlara
Yollayan ozan
Ya onlar
Binerse omzuna
N’olur halin
İşinize
Karışmak gibi olmasın
Karınca ağzıyla
Fil beliyle
Yanaşır bu limana
En iyisi
Sen
Kendine
Başka bir liman ara!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Ödül
Kopernik
Öküzün elmasını şişledi
Sistemine oturttu
Galile
Manzarayı dürbünledi
Bedeli
pişmanlıktı
Ama
Küre dönüyordu
Ekseni
kemiren kaftan
dört kitapla savaşıyordu
Eğer
Dönmeseydi topacım
Nobel ödülü
kitapsıza verilecekti.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Ölüm Kırmızıydı
Ölüm hücrede ranzada ölüm hastanede
Ölüm açlıkta ölüm işkencede
Ölüm mektuplarımızda tek bir odada
Ölüm evimizde ölüm omuzlarımızda sokakta
Ölüm sloganlarda gözlerimizin içinde
Ölüm yeni doğmuş bebek gibi yoğun bakımda
Resimleri duvarlarda ellerimizde
Bir gelincik gibi süslerler göğüslerimizi
Başbaşa yanyana ölüm orucunda sağlar
Hapishanede hastanede ve evlerde
Ölüm bu kadar acımasız bu kadar korkak
Bucak bucak kaçar saklanır ölüm
Duvardaki resimlere mezardaki karanfillere
Ayakta olanlara selâm selâm bin selâm
Ölüm unutulacak gibi değilsin unutanlar utansın
Peşpeşe yatarlar yeni ölümlere geride kalanlar!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Örümcek
Dişten kıstım
Tütünden kıstım
Eşimden habersiz
Ceket aldım kareli
Astım evin gözden
Uzak köşesine
Düğün olur
Bayram olur
Giyerim diye
Aşağı mahalleden
Gümbür gümbür
Davul sesi
Toptancının
İkinci evliliği
Zurnası mil döver
Kuması hüzün dolar
Vardım ceketin başına
İpek çadır gerilmiş yakasına
Tam on iki direkli
Ustası
Yan kurulmuş ortasına
Nargilesi merdane
Şimdi sana ne diyeyim
Başı hareli örümcek
Ne ördüğün ağı
Boynuma takarım
Ne de bu ceketi giyerim
Al senin olsun
Sen git düğüne!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Özlem
Malabadi’nin kemerine
Konan güvercin
Bana bir kart yolla
Acıyı
kini
öfkeyi
Tüm gadre uğramışlığı
Bir yana bırak
Yaz
Kınalı tırnak ucuyla
Kürdü
karanfil
Asuri
nergiz
Türkmeni
yabangülü
Ermeni
gelincik
Rumu
nilüfer
Gürcü
çiğdem
Lazı
kardelen
Çeçeni
narçiçeği
Acemi
zambak
Arabı
menekşe
İbrani
yasemin...
Dar mı geldi kâğıt
Ser gönlünü dök üstüne
Kara afrikayı
sarı asyayı
beyaz avrupa
kızıl amerikayı
Birileri mi kaldı
Denizin atlasında
onu da al
Koy
Resmini imza yerine
Öyle gönder.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Özüne Vugunum
-Karayılan’ın anısına-
Seni yaşadım yine
Uzunca değil
şöyle bir anlık
Gülün
goncasında değil
İsmi konulmamış
bir savaşta
İsimsiz bir dağ başında
batan güneşin gölgesinde
gülüşünde keleşlerin
Öyle sevdalıyım ki
Bülbüle avaza güle
Ve karayılan gibi sinen
Mevziden mevziye uçan
Gezi
gözü
Haktan geçiren özüne
vurgunum.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Panorama
1.
Yüreğinden yaralı bir kuş öter
Kanatları kızıl bayraklı
Hal böyleyken ötmez
Öter gibi görünür
Bir sayfadır tarihin güncesinde
Gündüzleri karlı Moskova
*******i kavalyeli San Petersburg’tur
İçinden yaralı bir kuş öter
Hal böyleyken ötmez
Öter gibi görülür
Kim çalmış ormandaki ****sini
Kim yakmış evrensel konserlerini
Kim oynamış aşkı aşkın umutlarıyla
Neden suskundur büyük yazanlar
Romanı da yazılmaz erken düşüşlerin
Düğümü kendisinde olan
Bir bunalımdır baş aşağı gidişin
Şarkıları sönmüş bestecilerin
Adı Kiev’dir Bakû’dur
Tiflis’tir Gorki’dir
Stalingrad’dır Erivan’dır
Taşkent’tir Duşanbe’dir
Adı Volga’dır Obi’dir
Yenisey’dir durgun Don’dur
Mavi gözlü Baykal’dır Onega’dır
Öylesine bir masalsı bir mesajdır ki
Ermitaj Sanat Müzesi’nden
Nevski Bulvarı’nca
Neva Nehri`yle Baltık sıcağına akar
Meçhul asker anıtlarından
Emek kahramanlarına kadar
Ve liderlere kadar
Heykellerimiz sökülür
Sürüklenir leş gibi
Ve fırlatılıp atılırlar
Sıkılmış limon gibi
Nedendir demez usta yapıcılar
Dudakları çatlamış kalemlerin
Ve bizler de donuyoruz
Gelişmeleri kavramakta yetersiz kalıyoruz
Eğrisyle doğrusuyla biz
Bir kaçınılmaz dönemeciz
Ve bizler ancak bizce yargılanabiliriz
Ve sonra ve sonrası deriz
İyi güzel de yığınlar nerede
Her şeyimizle biz bize aitiz
Bir kentin bir kenar semtinde
Ya da sakin bir bahçesinde
Bizi koruma altına alabilirdiniz
Ve sonra ve sonrası deriz
Yapmadınız belki de düşünemediniz
Elbette sorarız bizden sonrakilere
İyi güzel de yığınlar ne halde
Çünkü biz sizlerle beraberdik
Ve toplumsal çöküşün
Karşı konulmaz bir başka yükselişine açık
Kolayca ama kolayca aşılan bir evresiydik
Ve sıkça abartıldığı gibi de
Halklarımızın bizden dolayı
Kayıpları olmamıştır
2.
Dilinden yaralı bir kuş öter
Kanatları mı tutulmuş
Günleri mi sayılı
Hal böyleyken ötmez
Öter gibi görünür
Varşova’da bir pazar yerinde
Satıcaların türküsünde
Frederik Şopen’in heykeline konar
Hal böyleyken konmaz
Konar gibi görülür
İsimlerimiz kazılır levhalardan
Resimlerimiz indirilir duvarlardan
Yazılarımız imha edilir
Ve sonrası ve sonrasında sorarız
İyi güzel de yığınlar ne halde
Çünkü biz olumlu ve olumsuzluklarımızla
Bir bütünüz ve bir kilometre
Taşıyız tarihin kulvarında
Ve o kadar da fena değildi koşumuz
Yazdıklarımız sahnelediklerimiz
Çizdiklerimiz seslendirdiklerimiz
Ve bize ait ne varsa
Mütevazı bir kentin
Mütevazı bir köşesinde
Koruma altına alabilirdiniz
Almadınız elbette soracağız
İyi güzel de yığınlar ne halde
3.
Ve gazeteler yazar
Televizyonlar yayınlar
Papa Jean Paul II’yi milyonlar
Evet milyonlar karşılıyor
4.
Ve bir gazete yazar
Newroz Bayramı’nda Diyarbakır’da
Beş yüz bini aşan bir kitle toplandı
5.
Bir kuş tüner duvarlara
Üşümüş kanı çekilmiş üşümekten
Hal böyleyken tünemez
Tüner gibi görünür
Duvarlar yıkılır üstüne
Berlin Duvarı yıkılır altına
Hal bu ki duvarlar yıkılmaz
Yeni duvarlar örerler içimize
6.
Ve bir gazete yazar
Dünyada her yıl altı milyon
Çocuk bakımsızlıktan ölüyor
7.
Ufkundan bereli bir kuş öter
Zamanın düşkünlüğüne karşın
Ufkun bir ucu Bükreş’te
Bir ucu Budapeşte’de
Kıvılcımları Sofya’dan
Hal böyleyken ötmez
Öter gibi görülür
Eşiyle birlikte Elanalar
Kurşuna dizilmeyebilirlerdi
Ve onlar konuşurlar
İyi güzel de yığınlar ne halde
Oysa bizler
Kurşuna dizilecek kadar
Suç işlemdik
8.
Bir kuş uçar görünür mecalsız
Prag’ta Vaklav’ın heykeline konar
Hal böyleyken konmaz
Konar gibi görülürken
Bir mesaj sunar
Bölünmekle ne kazandınız
9.
Ve bir gazete yazar
Dünyada günde yirmi beş bin kişi
Açlık ve sefaletten ölüyor
10.
Ve gazeteler yazar
Avrupa Birliği gelişiyor
NATO yeni üyelerle güçleniyor
11.
Bir posta güvercini kanatlanır
Belgrad’dan Saraybosna üzeri
Üsküp Kosova ve Tiran’a
Konup duramaz hiçbirisine
Ödü kopar insanın
İnsan boğazlaşmasından
Hal böyleyken kanatlanmaz
Kanatlanır gibi görülür
Heykellerimiz parçalanır
Evlerimiz yıkılır
Bahçelerimiz yakılır
Kimliklerimiz yırtılır
Bir güdümlü saldırıdır sardı bizi
Ve yedi bitirdi bizi
Yani bize ait ne varsa
İyi güzel de söyler misiniz
Bizden sonra yığınlar ne halde
12.
Ve bir gazete yazar
Mülteci dolu bir gemi
Akdeniz’de karaya oturdu
Yüzlerce ölü var
13.
Ve ajanslar geçer
Şok edici haberi
İkiz gökdelenler yanıyor
14.
Ve gazeteler yazar
Televizyonlardan ekran ekran
Amerika Birleşik Devletleri
Karşılıkta bulunacak
Ve Kuzey İttifakı Afganistan’da
15.
Ve bir gazete yazar
Savaşta vurulan arkadaşlarının
Cesedini omuzlarında
Taşıyan Filistinli çocukları
16.
Bir yürek çarpar sevinci uçarı kuş gibi
Pekin-Pyöngyang arası yol bakışıyla
Havana’dan Ho Şi Mih Kenti’ne geçer
Aşkı yüreğinden daha yürekli
En uçarı kuştan daha hızlı uçar
17.
Ve salon efendisi kuramcılar yazar
Luanda’da acabalı saatler
Managua’da seçim meselesi
Kolombiya’da alevlenen çatışmalar
Ve politıkacıların bekle-gör havası
18.
Düşünceli bir düştür ağırlaşan
Dönemin kendine ait yolunda
Tüm yükünü yüklenircesine
Ve o haliyle Paris’i düşler
Rodin’in “düşünen adamı”nı
Ziyaret eder imrenerek
Ziyaret ederken de
Onun gibi düşünmez
Bakadüşünürken çözegülümser
19.
Ve bir gazete yazar
İnsan hakları açısında
Yakın zamanın en vahim
Aşamasında bulunuyoruz
20.
Ve bir gazete yazar
Yeni bir grev dalgası mı
İtalya’da milyonlar
Sokaklara döküldü
21.
Ve bir şair yürek atar
Avrupa’nın orta yerinde
Her şeye karşın hâlâ atmakta
Vatikan akından daha ak
Moskova’nın kızılından daha kızıl
Mekke’nin yeşilinden daha yeşil
Buda’nın Dalay Lama’nın
Safran sarısından daha safran
Afrika’nın karasından daha kara
Uzak-Asya’nın sarısından daha sarı
Ve diğerlerin renklerinden
Daha yakındır onlara
Yüreği şair bir yürek
Renklerin hepsini kucaklar
Ama kendi rengiyle taşır yükünü
22.
Ve istatistikler yazar
Dünyada sekiz yüz milyon kişi
Açlık sınırında yaşıyor
23.
Ve savaş karşıtları tartışır
Savaş tehlikesi bitmeyecek mi
24.
Ve bir şair yürektir A. Karabağ
Çağdaş Avrupa’nın
Çağdaş bir ülkesinde yaşar
Üzerinde her türlü oyun oynanır
Ve bu adam
Kilis’in Ravanda Kalesi’nin
Yedi yüz yıllık çınarı gibi hâlâ ayakta
Ve elbette yazar şiirini
İyi güzel de yığınlar nerede
Ve böyle düşündüğünde
Haklıya haklı
Haksıza da haksız dediğinde
Dediğince yaşadığında
Kafadan belden ayaktan
Dilden gözden kulaktan
Ve yaşamdan düşürülür!
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Parfois en Rêvant Parfois en Délirant
Teint de neige, glace, les eaux, tomber dans le coma,
Le froid avait signé la nature? No, je répugnai �* agir.
Ai-je froid? No, c’était endormir, des paroles en l’air
Mon sang, celui de tous souffles avaient été gelé, no!
En pleins jours, parfois en rêvant, parfois en délirant.
Les nuages de pluie, les brises de chaleur, avec nous!
Fondre en larmes! De mers ou de lacs ou de fleuves
Et se mettre en colére par l’atmosphère, blancs rêves:
Fondre les couleurs que de ma chaleur, avec plaisir!
Aïe, mon jour avait été enseveli sous une avalanche!
Durant être dans les nuages, c’est air qui sans climat.
Au bord des larmes, le temps de douleurs, avec nous!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:50 PM
Parislim
Televizyonda izledim
defilede
Parissiz gülüyorsun
Çek pazarında
parislim
Seninleydi Seine
boşaldı
Nerede
Balzak’ı çıldırtan
güzel?
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Payda
Alamut
İbni Sabbah’ın
Zenci
hadım
Apama
harem
kumrusu
Prensin şerefine
mezhep salatası
Baç gocunur
Emin incinir
tuğra paydası.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Pays de Paix
Je marche au bord du lac de paix universelle,
Elle flotte les étangs ravissants de sa surface
Ses bulles buées divertissent des feuilles fanées,
Elles sont plus tristes que le jaune de l’automne.
Un raid aérien agite en affligeant
Les tissus se pâlissants d’une saison,
Quand je te pense de te coucher
A l’ombre de notre noyer �* pays de fées;
Tu ne peux pas oublier cette place aimable!
Et maintenant; une existence exilée établit
Notre tristesse qui avait été déplacée;
Lorsque je me suis mis debout
Une grenouille veinarde y nageait �* la brasse.
Déj�* je me suis épuisé de t’espérer,
J’ai décidé �* retourner chez moi;
Entre mes dents: Une feuille dorée
Qu’une mélodie est sur mes lèvres:
«Au revoir, le pays de notre solitude,
Ce qui est en train de renaître �* notre terre! »
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Penguen
Bilekleri
bronz
Duruşu
garsonca
Hanım hanımcık
bir penguendi
Buzulun yeleken yeleğine
tünemiş ıralanıyordu
İçindeki dinleti
tüneğini paylaşan
fokun kaçırdığı pengueneydi
Repertuvarı
mavi yolculuk
gümüşservili
pullu pırlantalı
Buzulun görünmeyen yüzü
aşkına yeşillenir.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Petunya
Petunyam
albenili inka
tokalı sanrı
perge fesleğen
Kapadokya
yalıyar ıhlara
gotik baca
peri çatana
Petunyam iniler
koy koyak
bar barok
Salın ikebanam
canfes çatana
halkalı seher
aziz ve azize
Petunyam pupadan
çarkıfelek dümen
incinmesin.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Picasso
Tankım
topum yok
Fırçam
bilincim
BARIŞ
Sivas
Pir Sultan’a kalsın
Yaşasaydım
Maraş’ı
Halepçe’yi çizerdim.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Pluie de Rêve
Elle dit qu’il pleut, non, elle pleure!
Il entend qu’il vit sous l’air de baraque,
C’est un magicien de la bouche �* vipère!
Car elle est �* lui, c’est une rose des rêves;
Il endort en orée d’une aurore caniculaire
En délirant sa rose des promenades
Où il promène son rêve blessé,
Aurore boréale montre leur sentier,
Une étoile bien-aimée la soutient
Il s’approche pas �* pas de son poste,
Celle qui est la rose céleste;
Il s’en va comme s’il vient et elle le suit
Puis il se jette d’une étoile brisée;
La lune de ses rêves se lève �* son visage,
Le réveille et il l’écoute en effet d’allée…
Ensuite elle a dit qu’il avait plu �* son rêve.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Portatif
Yuva kurmuş
Gümüş teline
Düşsüz *******in
ayazında
Nice şehitten
Alır künyesini
Özü dağ gözüm
Öfkesi
Çelikten çalınmış
İnce sancıdır
dağlara vuruşu
Dolar tavına dövülür
Dövülür de örülür
Pusuya gerdan
kozası
Daha yaşına
Varmadan uçar
Gönlümün âlâsı
Kelebek kanatlı
çocuk gerillam.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:51 PM
Postal
Bağı çözülmüş postalım
Beli iki büklüm
Korku dolmuş içime
Ne işim vardı benim
bu dağlarda
Genç idim
Doru atın sırtında
Yayılır gezer
Istrancalar’ın eteğinde
Bir dere boyunda
Yoksa kalemin
Başkası yazar yazgını
siler ismini
Benimki de öyle
Bir uyandım
başka yerdeyim
Göz açıp kapamadan
Hesabımız görüldü
Alnı nazar boncuklu doru
bıçak altında
Önce ben tattım
Çeliğin keskinliğini
Yüzüldüm
Tuz bastılar yarama
Güneşe serdiler
Kurudum
Yağlı toprak tavında
Taşındım fabrikaya
Kamyon bagajında
Kuradan
Asker postalı olmak varmış
Biçildim
Dikildik üç kardeş
üçüz
Paketlendik kışla deposuna
Kuşlar geldi dedi ustalar
Kepler uçuştu
Sılaya dönüş muştusu
Çıkarıldık içtimaya
Safa
Başımızda üç er
Biri Tekirdağlı
Biri İzmir-Buca’dan
Diğeri Yozgatlı
Yasa böyle işler
Üç beden
Üç postal eder
Barış yerine
Savaşı bölüşmüşüz
Gündüzü kefen
gecesi tabut
Düştük bir mevzide
kucak kucağa
Yasa böyle işler
Bir helikopter göründü
öğle üzeri
Alıp götürdü ölüleri
Bir mektup kaldı geride
Bir de ben
metal künyem
Bir ben düşerim
Her gece o saatte
aynı mevzide
Ne işimiz vardı bizim
Botan’da
Gabarda’da...
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:52 PM
Pour Que J’exprime Deux Statues
Je suis un animalier, aimer de tous les animaux!
Je mets au courant pour que j’explique les deux,
Il y avait les deux au devant de l’hôtel de police:
L’homme puissant et le chien qui est bête féroce.
Je suis bonhomme, entretenant des arts humains!
Il y avait ses statues au mur de l’hôtel de la ville:
Que l’un l’effleurait, que s’effleurant y aboierait.
Je suis homme domestique, gardien de la maison!
Il y avait deux reliefs �* la porte de l’appartement:
L’humain de la femme et le chien de mon enfant.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:52 PM
Rêdanên Rêçan De Bûme Zihîn
Difikirim, li rûyê te me, pêgirtin bi lêvên kenî ne
Ne kûr in, ma ne dûr in, ma bê çav in hinarikên te,
Çêja min şîrîn kirin, ne bi diran, ma ne bi gez bûn,
Tên alav di gotinan de ku wan ji rêçên min didizin
Ma kî ne, ma çi ne, ma min bîrkiriye, nezanî çi ye
Ku xweziya te hebûye ji bo ramusaneka ne bi dên
Min ê bi tewreka rengîn kena hişka te vêxistibûya.
Wekî tiştekî destanî an jî wekî tiştekî avsûma çîrokî
Dibe ku wekî teyrekî spî be an jî şahbazekî seydvan,
Na, dibe ku ne wer e ew, dibe ku dijî aqil û jîyanê be
Û bi serê xwe, di çîrokên rûspîyên li ber agiran de be
Û bi rewşeka hunerî û dewlemend tim bê şayesandin.
Wisa gerîn bi guhartin, weke hespeka ji behrê zayiye
Lê belê, teyrê spî ye: bi niqul, bi stûyê dirêj, bi perik..
Xwe li min digre, xwe li fikira min digre, gelo, çima,
Museleta bala min ê, pêşiyê li min distîne, ma rêgir e
Na, dibe ku reber e, nameberê hezê ye, qey dildar e,
Na, dive ku di weswesiyên min de tiştekî bê emsal e.
Dema ku ew nîgarên spî, bi xiyalan ve tên bîra min
Kenekî reş û perespandî dikeve lêvên min û gesdike,
Dibe ku tiştên ji hev cûda nin: çûn û hatin, pêk û rêç
Ya ku min dikizirîne di destê min de ye: kulmek ax e
Yên ku min dilminî dikin birisînên lêvikên rojê bûn.
Bin dareka zarînê me, şah existin, baz firandin: spî ne
Benda wan im, dibe ku bizivirin, bêper im, hêvîdar im.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:52 PM
Renommées en Saveur de Café
Décrire les grains de café, sur le caféier
Qu’il est dans le café littéraire des images.
Par l’étonnant de mes visites en jalousies,
Dans le but en plaire, je suis allé chez vous
Et j’entrai dans la cuisine de mots d’esprit
Pour reprendre le café du déclin des regrets
Et passer, tendre �* la table des résonances.
Où parvenir, s’ébruiter des ondes ridicules,
Et ricanements, voir double d’une tasse �* café.
Les imaginations d’augure d’une tasse �* café:
Elles avaient été sculptées par l’auteur d’argile
Dont les reliefs avaient été façonnés en graine
Qu’ils auront été sur même caféier dans le café.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:52 PM
Rozita/Rositha
Fırtınanın
güvercingöğüslü rahminden
abanozun sarkaç sinisine
çiğdemce ışıdın
Dilan mardı uyanmadan
Ebesi Limpopo
timsah ırmak
oğuz gergedan
Pudrası
balçık savan
Mondianolu Rozita
Samora’nın kızı
Frelimo küpeli
Farz edelim ki Galipso
bin çitaya
in Havana’ya
puro festivali
Kalipso
chan chan
Rozita
chan chan
Hoş geldin
Diyojen azabına!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 04:52 PM
Rumuz
Şafaktan önce
bir başkaldırı mı
Kızıldere
Gazi
Ümraniye
Ulucanlar...
Mayısta buluşalım
Mayısta sözleşelim!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Saati Dinlerken
Saten yastıkta dudak baskıları
Gene habersiz elveda öpücükleri
Bizimkisi çıtkırıldım
bir tuhaf geçimsizlik
Sıcaklığın yanımda sen yoksun
Guguklu saatim kime kalk diyeyim
Sebzeleri şunu bunu ayıkladım
Merak etme titizliğinle hazırladım
Sade çorba zeytin ezmesi taze peynir
Tuzsuz pide dilimleri sebzeli pilav
Göbekte kuzu kızartması
m e y v e l e r
i ç e c e k l e r
Kaşık çatal bıçak bardaklar
El bezi peçeteler
Eften püften başka şeyler
Geçemedim masaya sandalyen boş
Ne vardı aramızda sana göre
Guguklu saatin gugukları mı
Öteye kilime yaydım soframı
Salçalı tava aşı bir tas ayran
y e ş i l s o ğ a n
Masada torunum kilimde dedem
Aslında hazırlamadım yemekleri
İlgili sözcüklere yedirdim sofraları
Saatin guguklarını dinlerken.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Saçı Kıl
Yaşın
dirimsel
salınımında yaşlandın
Kaç
yaşındasın yaşım
Bedenin
göksel bedeli devasa
yaşamadım ki
yaşlanayım
Sor
yaşanmamış yaşıma
yaşına
saçı kıl sondan sonra.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Sağ Selim
Sağduyu
sağgörü
Sağbeğeni
sağistem
Sağaçık
sağın
Solaçık
sakar
solak
S o s
sağ salim
kanağan selim!
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Sam Amca
İvan öldü
yaşasın Nataşa
Sam Amca lider
Teknik
Mars’ta
Venüs’te
Uygarlığın ayıbı
ozon tabakası
Hümanizm buzlukta
Sam Amca
bıçkın aheste
mendili sarma
çorabı dolma
Yiyen
kazanıyor
Ho Amca’nın kulakları
çınlasın!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Samur
Okur gezdim
Avrupa
Amerika’yı...
Çok it gördüm
kapan
Hiçbirine benzemez
mülteci iti
düşen
düşüren!
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Sardım Yalnızlığını Özlemlerime
Rüzgâr mı bırakmış sel mi sermiş seni yoluma
Yüz yüze kapandım üzerine sarı bir yaprağın
Göğüs göğüse bir şahin vuruşmasından mı yoksa
Teke tek kapışmasından mı kopup gelmiş yoluma
Kapandım üzerine özlemlerimin çöl tutkusuyla
Dedim sevdim seni her daldaki tomurcuk ile
Dedim sevdim seni her memedeki bebek ile
Dedim tozunda buldum özgürlüğümün rengini
Kardım tozunu kaynayan sevincime
Batırdım tarağımı taradım saçlarımı
Dedim sevdim seni kendimdeki sen ile
Dedim sordum seni sahi sen nerelisin
Dedim ülkemin hangi ağacından kopup geldin
Bir tarafı sağır uçurum bir tarafı sarı nehir
Ara yerde toprağın tavında buldum seni
Sordum ülkemin hangi bucağındansın
Coşan sevincim kadar uçan yaprak
Dedim sevdim seni her yuvadaki kuş ile
Dedim sevdim seni her kalemdeki iş ile
Dedim sevdim seni sendeki gelen ile
Nefesin rüzgâr mıydı gerdim çıplak göğsümü
Evire çevire okşasın uyusun sarı rüzgâr
Terin sarı nehir miydi verdim anıtsal yalnızlığımı
Yavaş yavaş yıkasın boyasın sarı nehir
Dedim sevdim seni her dildeki çiçek ile
Dedim sevdim seni her eldeki çiçek ile
Canlandı sarı yaprak dalgalandı yaprak
Geldi önümde durdu uçan bir halı gibi
Oturdum üzerine havalandı yaprak
Ne motoru vardı ne de pervaneleri
Kanatlaşan özlemlerimle uçuyordu sarı yaprak.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:23 PM
Se Balancer les Sens d’Enfance
Mon rêve, j’aperçus, t’allonger parmi les buées,
Sur un hamac nuageux que dans les brouillards
En brises, te balançais, tant mieux qu’en silence.
Te lever, que tu rêvasses, au plus loin de nuages,
A ton attente en cas d’escarpolette de votre jardin
Pour se balancer les sens effrenés de ton enfance.
Tous les pourquoi de toi, au seuil des confidences.
Le trésor des paroles n’a pas la clef de pourquoi
Qui aurait été sur la porte de sentiments passionés,
Toutes qui étaient avec les ailes d’un phénix subtil.
Et moi, j’y ai cueilli les pousses de ton invitation,
Qui me touchent sous le règne fervent de ton désir.
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Sarısabır
Söylencemiz
yıldızyağmuru
kayar yıldızyeliyle
titrek şavkır
Denizyıldızı
papatya falımız
oltasında Hermes’in
İnciği
mimiklerin
incirek
şavkır
Saat
dokuzu
dokuz
geçe
mezat
sürümün sar sabrı
tez gel Azelya
Sakın
geç
kalma.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Selin
Cezvede
baygın
fincanda
dargın
kremi
sayıklayan Selin
Seni
yüzükle mi öpeyim?
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Semirgin
I.
Dönüşümde atılım
ergin erimedir
Erirken karıntı
kızışık yaratı
II.
İde pazarı
saniyesi balsam
eytişimin asalığı
Değerin
sanatın
simsarı
III.
Saksıda sallabaş
IV.
Semiren
semirtir.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Sen
Seni
Soluksuz gecede
Yıldızların
Dansında görmüşüm
Yılanlı düşte
Engereğin ağzından almışım
Acıların ezgisinde
Yaratanın yüreğiyle sevmişim
Dudaklarıma dokunmadan
Ellerime
Kına yak benim
Koynuma girmeden
Yatağıma
Gül dök benim.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Sen İnciden Daha İncisin
Bir derenin göle döküldüğü yerde, durgun
su akıntısının beslediği büyülü yosunlu barınak-
larında annesinin günlük hayat bilgisi dersindey-
di yavru midye.
-Daha çok küçüksün, dedi annesi. Balıklara
özenip sert akıntılara atılma! Kurbağalara takılıp
dışarılara çekilme! Bize, sualtı kayıcıları derler.
Bundan da memnunuz.Diplere tutuna tutuna ya-
şarız. Hele çamurlu yataklara bayılırız.Nerede o-
lursak olalım, inci avcılarına karşı çok dikkatli
olmalıyız!
-İnci nedir, anne?
-Başımıza belâ içimizdeki hazine. Balık gö-
zü gibi, parlak bir şey.
-Anne, benim incim yok. Seninkini alabilir
miyim, boynuma takmak istiyorum?
Anne midye, kabuklarını açar, yavrusu içi-
ne dalar. Arar tarar her bir yerini, bir şey bulamaz.
Ağlamaklı bir sesle bağırır:
-Anne, incin nerede?
Anne gülümser:
-Her annenin incisi yavrusudur. Sen, benim
için sedef sarayındaki inciden daha incisin, der.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Seni Aradım
Seni aradım
Ne dilde
Ne dudakta
Seni aradım
Bir içimlik gözde
Gözlerini aradım
Gözler denizinde
Seni
Arıyorum
Mecnun’a
Leyla olan seni
Biliyorum
Uzakta değil
Şuracıkta
Can ****s içindesin
Uzanıyorum
Dokunabilir miyim diye
Uzaklaşıyorsun
Ta uzaklara
Serap misali
Duruyorum
varsın
Yürüyorum
yitiksin
İki gözün karasına yitiksin
Yitikliğine sarılıyorum
yoksun
Bilmem
Şimdi hangi gözlerin
Kuzluğunda saklısın?
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Sensiz De Işıldar
Gündönümüydü günçiçeğim
gün ve çiçek
arasındaki
gerilimi
ikimiz germiştik
Gergimiz nisandı
tozpembe nisan
ışıl
ışıl
ışılardı
Yıldönümüydü ayçiçeğim
gün ve çiçek
arasındaki bağı
sen
taşa tutmuştun
seninki
adres değişikliği
ivedilikle
Benimki mi
tozpembe kuvars
sensiz de ışıldar.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:24 PM
Serabî Pazarında Aradım Sordum Seni
Ömrümün baharıyla kışlandım son güzüne,
Köşkümde kalasın diye, silme sevili yârim!
Gelmedin; yoluna, kapına pusula bıraktım,
Mevsimler konuklansın, dinlensinler diye.
Ne umutlar besledim uğruna, gelesin diye;
Göğsüme işlendi, dolmuş süresi senetlerin
Sevi pazarına gittim, çıkaramadım ederini,
Aradım durdum, sordum seni, bulamadım.
Gün sonu topladım başıboş kalan sevgileri;
Gramı olsaydı dertlerin, teraziyle ölçerdim.
Çağırdım dolaştım: her birine alıcı düşmeli;
Söz kesilsin, takı takılsın, sevdik diyenlere!
Oysa bir ben vardım, bir de serabî seviler..!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Serenca Me Çûkan Dixwand
Min tu kişandî ber derderkiya serê sibê
Ya meha xomurdanê, havîna malxopan.
Êşlêbarîna serenca me şehlûlê dixwand
Min got dilo, em biçin ba wê bi serdanî
Te got na, dilo tu dudil î, dilo tu bêdil î!
Min pêsîra xwe je te re kir textê stranan
Kevirê tilsimê min da bin balgiya bihurî.
Ezablêbarîna serenca me bilbil dixwand
Min got dilo, ez te bi pêla dengê wî xim
Te got na, dilo tu bêhiş î, dilo tu dilreş î!
Min tu dirêjkirî li ber heyva panzdehşevî
Xelata gazina stranbêjan ji min re hatibû.
Xwelîlêbarîna serenca me kund dixwand
Min got dilo êdî dereng e, te got na, lez e;
Ey dilo, bêxem î, bêhîs î, tu bi çend can î!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Seselim
Seni
seviyorum dedi çilen
turuncu gülümsedi sözcükler
seselim
Seni
seviyorum dedi çilem
urağan hıçkırdı sözcükler
seselim
Seni
seviyorum dedi iyelik
sendeki seni
senli
sensiz seni
Tıpkısının aynısı
seselim
seselim.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sesler
1.ses
yalnızlığım yalnızlığına kilitlendi
-yalnızım-
2.ses
yalnızlıktaki boşlukta yankılandı
-yalnızsın-
3.ses
yalnızlıkları silip süpürmüşsün
-boşuna-
4.ses
aynadaki yüz kadar yakındır
-yalnızlıklar-
5.ses
mutlu musun mutluluk
mutluluğu yalnızlaştırmakla
6.ses(kırıldı)
yalnızsın dedi
yalnız kal yalnızlığım.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sınırda Bayramlaşma
Ağlama güzelim
Bugün bayram
Önümüz tel örgü
Beton dikmeler
Başımızda asker
Ağlama güzelim
Ağlamak yasak
Savur
Hediyeni
Geçer eline
Annen
Karşı yakada gerilla.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sıvacıkuşu
Şakağı
alp sahtiyanı
Avurdu
şeker şerbet
sek sekili umman
Ummanda alabalık
tezene yüzgeç
pesten tize
tizden pese
sıva-geç
İklimleme suskunluk
Susurluk’ta alabalık
Çetenin
tamtam tamzarası
yamyam ızgarası
Taksinin
ödü udi
yalelli yalelli
Sıvacıkuşu kamyon.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sinek
Sivrisinek
çapkın sinek
Karasinek
silik sinek
Altınsinek
çöpçatan sinek
Hayda
sinek şaban
güldürde
sineklenelim!
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sirk
Maki
cadımaki
Bıyıklı tamarin
Külyutmaz gibon
ipli-ipsiz hacıyatmaz
maymun maymuncuk cambaz
Entel şempanze
sirke goril
miskin babun
Otel motel
fındık fıstık
nutuk fıtık
Tahtırevan seyirlik
Hamak şerifi
orangutan
Eşik şapşalı
bengal kaplanı
Vay benim köse sakalım
palyaço.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sitem
Komşudan sızan su
köşeden sokulur
Duvarları süsler
Korkusu yok
Çalar fırçayı
aynı ton
aynı figür
Nesine gerek özenmek
Sahipsiz eve girdin ya
Morun yelesine bindirmiş
Hayalet böğelek
–sarıca-
Palası dört keser
Deli fişek süvari
Almış terkisine
yaşlı beyaz’ı
dans eder
On metre karelik odamda
Gece-gündüz tepemde
Demokles kılıcı
Düşün kara’sı
Yalnızlığın küskün ala’sı
Senden alır rengini
Çekilmiş perdesin
Yaşam bir yanda
ben bir yanda
Halimiz bu olunca
Ne sen
gülün sarısı’na
Ne de ben
görünmez tellere tutsak
Yeniden dirilişe
Merhaba diyebiliriz.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Sitemin Kancadır
Goncanın
kancaya
sitemidir
anlaşılamamak
Oncasıdır
anlaşılamayan
kavranmalı
Kavranamayan
goncadır
özümsenmeli
Özümsenemeyen
yücedir
kalıcılaşmalı
Kalıcılaşmak
oncanın
som goncasıdır
Talihi
kancaydı
anca beraber
kanca beraber
Neylersin
yurdunda
göçmendi
gonca.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:25 PM
Soleil Etait en Sommeil
Savez-vous les oiseaux volants
De ma mémoire vers cieux bleus;
Pourquoi peigne cette fille l�*
Longs cheveux de nuages.,
En respirant le soleil agréable
Savez-vous les nuages s’embellissants;
Peut-être, un oiseau chanteur
Se sauvera de sa cage d’or.
Un beau jour peut être;
Peut-être, s’éclairera votre horizon
En lueurs de cheveux crépusculaires.
Voici, ces spectacles très magnifiques,
Couvrent splendeurs des sommeils,
Je suis l�*, c’est vrai, je suis en sommeil!
Je tiens les mains d’une jeune fille
Qui peignait mes mémoires encore…
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Son Arzu
Saatler çalınca anı
Töredir bizde
sorulur
Son arzun nedir
İlişe gün
güne
Bitmeyen özlemdir
Dünya
gülistan ola
Sürgit yaşam
Bandına akar
Okunur boydan boya
Bir ülke
ülkeler otağı
Dili
diller kavşağı
Koklaşır
söyleşir
herkesle
İşta o zaman
Goncaların
Korusunu bekler
Mezardaki başım
Çok değil
İki mısralık bir şarkı
sevgi selinden
Gözün aydın insan
insan erişti insanlığa!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Soyağacı
Dedesinin
dedesinin
dedesi
Dinozor avcısı
Ninesinin
ninesinin
ninesi
Ahu zülfü zürafa imiş
Mübarek
San Andreas
çatlağı mısın?
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Söylenmemiş Sözdeyim
Ayaz mavisi gibi durgun bir gölde
Şirin mi şirin hüzünlü bir adacık
Çatısı göçük duvarları çıplak bir yıkıntı
Onun az berisinde ve kıyıda
Kremit çatılı yenice bir ev
Eskisinin devamı olabilir mi
Neyi düşündüm biliyor musun
Bembeyaz duvarın yansıması
Suda kırılgan yüzlü bir aynadır
Adalıyım önünde durmuşum adalıca
Rengârenk son güz yorgunu yüzler
Yumru başlı dağınık saçlı ağaçlardır
Suyun yeşilimsi mavisine serilmiş
Hüzünlü adanın afişlemesi
Neresinde olduğumu mu soruyorsun
Afişlemenin gümüşlü aynasında
Gül gibi iki dudağın arasında
Söylenmemiş sözdeyim.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Söyleşir Gider Gölgelerimiz Duvarlara
Ne zaman sevdalansam kol kola seninleyim,
kıymık kıymık duvar bedenlerinde gezinirim
bazan kısa, bazan uzun sürer kırılmışlığım.
Hep yanımdasın, söyleşir gider gölgelerimiz,
olmazsan da duvarlar var eder seni,
sana eşlik etmeyi kendime zanaat edinmişim.
Yürümezsek de birleşir gider gölgelerimiz,
bilinen yolları bırak, hiç taşımadılar ki bizi.
Ne bulduysam duvar yazılarında buldum,
korkma, yaklaş, uzat elini, kapa
belki dayanmaz gözlerin duvar kayıtlarına.
Yürü, sevdiğinin kolunda değil misin,
benim değil misin, bana gelmiyor musun;
dizmediler mi sevgimizi duvar dibinde kurşuna,
yiğit bir delikanlı gibiydi o duvar, çökmedi yere!
Adımla, sesim eşlik ediyor sana, o duvardayım,
yaklaş umutsuzluğa kapılmadan.
Parmaklarının okşandığı, ayaklarının ağırlaştığı
Ve kalbinin sıcak bir buğuyla ıslanıp yıkandığı
anda dur, çıkarma sesini, kurşun aşka işlemez.
Tüm varlığımla seni bekliyordum, uzat ellerini
gözlerini açmadan, dokun duvardaki yaralara,
elinin öpüldüğü izdeyim.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Söz
Söz
Onurdur dedi
Öyle yaşadı
Bir turna
Getirmiş haberini
vuruldu
Vurulurken
gülmüş
Vuranların haline!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Söz Var Sözden İleri
I.
Zorun siyasal ve silahlı örgütlenmeleri
sürdüğü sürece şiirsel adalet duygusu,
yüreğimizi iğneleyip belleğimizi canlı
tutmaktan vazgeçmez.
II.
Ne doğduğum yere yerinirim, ne varacağım
güne karamsarım. İçler acısı özlemli gidişleri
ismimle renklendirerek mutluluğu ararım.
III.
Renkler ve zevkler tartışılmaz diyen ilkin
rengi ve zevkleri tartışılmalı; ilkin sadeliğini,
açığa çıkarabilen, ilkel güdülerine içirmelidir.
IV.
Doğanın insanla koklaşan her rengi, rengimle
hoş bakışır. Ama her rengin kendince dikenine
katlanmak, ona ifade hakkı tanımak
erdem işidir.
V.
Tarihin sanata karşı zaferi yoktur fakat zamanın
vardır; bu söz büyük şairi, ölümsüz şiiri de
kapsar. Sorun, iyi şiir yazmak değil,
ölümsüz şiirin şairi olabilmektir.
VI.
Zor... Renkler... Zevkler... Haklar.... Şiir!
Çok renkli görünen zor bile içinde bir haksızlığı
taşır; öyleyse zora, hayır deme hakkı düşünsel,
ilkeli bir olgunluktur.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:26 PM
Sözlerin Köprüsündeydim
Eridim sorgu köprüsünde. Suyum karıştı suyuna,
teknesi hazır, dümeni nazar. Bekçisi görünmedi
gözüme, alındım sözlü köşküne, birçok levha
dikilmişti karşıma.
I
Dolaştım çiçek ile, çoğaldım çocuk ile, bağlaştım
kadın ile; yüzüm yüzünleydi, bakabildin mi bizce
dönen evrene çok göz ile?
II
Yürek çürüklüğü bağrımızda barınmaz, zamanla
görülürse eğer; uyar, eleştir, merhemi sensin,
iyileştir.
III
İnanç mı; ne olursan ol, kim olursan ol, inancından
âşık olana özlü davran; o sendeki yüceliktir.
IV
İnsandaki insanın ışıldadığı, derisinin küçüldüğü
bir yere mi kondu cismim, deme; cismin nefesi
pahalı servettir.
V
Sözü ile özü bir olmayanı ne mi yapacaksın, dinlersen,
yoluna devam edersin.
VI
Kıyıcıdan, haksızdan, yalancıdan, ikiyüzlüden, kara
çalıcıdan korkma; al tedbirini, uzak dur.
VII
Bazı şeyler vardır ki kurulu okulları yoktur, hayat
öğretir onları; testisini doldurabilene aşk olsun!
VIII
Aslına hor bakan, üstüne de hordur, farkı; duruşun
içindeki farkındadır.
IX
Her ağaç, köküyle ormanda bulunur. Kökü üzerinde
yetişip kardeşleşemeyen kırılmaktan, güdülmekten
kurtulamaz.
X
İş mi, işve mi; çalışmayan sevilmez, kazanmayan
sayılmaz.
XI
Yokluk, yoksunluk, yoksulluk; bir afettense çekilir,
başka türlüsü: bilinir/bilinmez çiledir, katlanır.
XII
Levhaların sonuncusu muydu karanlıktan aydınlığa
gülen: Gecem sorar, gündüzüm sorar, mezar taşında
neyi okuyacağız? Doldum…duruldum…ayaklandım
ve dedim ki: Hak, öyle ağır bir yüktür ki altında
ezilmediğim için burada değilim.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Sumela
Kafkas yelesinde
hindiba yaban
hindiba garip
hindiba ezgin
Uç hindiba
uçkun uçurtmam
Zağanos
ayasofya
Zigana’da soyulduk
safir şakayık
Engin engebe
sayfo/semile
Uç
kadeşli uçurtmam
Kimmer
med
Pers
pontos
Gürcü tamara
tanrıça iris
Uç
yazmalı uçurtmam
ittihat bileği’ne
Talat
teleryan
topal osman
Celâli yazgın
sumela.
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Sur Chemins de Coeur
Si tu subis les troubles des nuées ardentes
Appelle-moi, mon enfance plus innocente
N’est ce pas, fils du secret de mon cœur?
Si tu geins de ton âge omis qui se brûle
Appelez-moi, les désolations des heures
Qu’elles reculent l’aiguille de sa vie
Si tu es victime par les tabous traditionnels
Dit-moi: «D’accord! » le miroir de mes rêveries
Et appelle-moi, le nocturne de mes songeries
Si tu laisses entraîner par gouffres d’une rivière
Appelle-moi, la gardienne d’amour propre
Et dis-moi: « Je t’embrasse par mon cœur! »
Si tu es sur les chemins de mes poèmes
C'est-�*-dire, qu’il existe en résistance
Comme une graine qui s’enracine dans son âtre
Dépêche-toi et dis moi: « Bon anniversaire,
[mon ami! »
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Şahin
Halktır yuvası
Bozmaz şahin’im
Dağlar
yol
yolak
mevzidir
Sözü var zafere!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Şair Aitliğinin Sesidir Şiir De Yankısıdır
Toplumsal duruştan kaçak geçişli zatıâlileri;
şiirlerinizi zevkle okuyorum, sözcükleri
mükemmel kullanıyorsunuz, sevişmeyi
meslek edinen üç yıldızlı sahil yosmaları gibi.
Meselâ, ithaflı bir şiirinize göz atalım, zatıâlimiz
müsaade ederlerse onunla ilgili duygularımı
belirtmek istiyorum övgüden sırılsıklam sözlerle:
Vazolardaki doğum günü çiçeklerinin arasında
çiftleşmeden önce, ön motivasyon safhasındaki
ince belli böcekleri öyle bir güzel anlatıyorsunuz ki
minicik bir kuş yavrusunu bile baştan çıkarabilir, tabi
ilkin şiirinizin havasına kapılıp size vurulması gerekir!
Tabu değil, ben de yazarım benzer konular üzerine...
Ama bu kadar da olmaz ki, zatıâlim!
Şiir kitabınızı incelerken bir bankta, aynı saatlerde
Eminönü’nde polis zaptına geçmeyen olay şöyleydi:
Karadenizli bir şehit ninesi, caminin basamaklarına
yığılmış; kimliği, yeşil kartı olmadığından cankurtaran
çağrılıp hastahaneye ulaştırılamıyordu.
Eteğindeki yem yerlere saçılmış, evcil güvercinler
gagalayıp duruyorlardı; gezici acil servis arabası parka
çekilmiş, bulmaca çözen görevlisi öylesine kaygısızdı.
Yaklaşık bir saat sonra, hani, şu dünya savaşlarında
dedeleri, amcaları, dayıları; Doğu’muzdaki anlamsız ve
haksız savaşta da torunları kırdırılan aziz halklarımız:
-Kuşçu kadına ne olmuş, derken yığınla kişi toplanır.
Yüz ıslatmalar, el, kol sallamalar, kolonya koklatma...
Ve kadın gözlerini açar:
-Dokunmayın güvercinlerime, der!
Epeyce nedenledir ki farkımız: şiirim, egemenlerin “hain”
suçlamasını ve halklarımızın kurtuluşu için yola çıktıkları
halde, yalpalayanlara yönelttiğim eleştirel bakıştan dolayı
“hain”likle birlikte; bu iki hainliği(sayıları artabilir) birer
madalya gibi göğsümde saklayacağım ezilenler adına!
Ve kuşkusuz, güç kaynağım, bundan dersler çıkaracaktır,
yazarken efendiler kızar diye hayıflanan zatıâlilerimiz!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Şairden... Şiirden... Sıfırlı Kalandan...
...01.
Şair mi, et ile kemik arasında bir avuç yürektir.
Şiir mi, o yazılmaz ki, yazdıranı sayısızdır..!
...02.
Yazılırken çok cimridir; okunurken cömerttir:
Düşündürür, yerindirir, kızdırır, güldürür...
dudak ısırtır, güdü ve bilinç pazarında gezinerek
doğumlu doğanın evrensel barışına davet eder.
...03.
Bir şairin iki dünyası yoktur, onun dünyası aşktır.
Ancak dünyasına sadık olan şair,
bedelini ödeyerek şair yaşamını tadabilir.
...04.
Yaşamsal akış düzleminde ilerleme ve toplumsal
kurtuluş adına üretilen gülpembe söylemlerle;
ya yığınlarla birlikte uyutulmak ya da karşı
bir duruşla, tek başına da olsa, ifadenin zengin
örgüsünde, özel ve basit yaşamı kırdırmak...
...05.
Şair, şiirin dilinden şairse kırılmaya örgülenir.
...06.
Işıksal kırılması şairin, büyük insanlığın mutlu
geleceğine uzanmasıdır.
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Şevereşa Dengan
Îşev çi şev bû, xew neket çavên min! Ji cîhiya derketim,
çûm tualetê, mûslix vekir. Destê xwe yê çepê min da bin avê.
Pêşgîra biçuk li milê min bû; destê xwe yê şûştî pê ziwa kir.
Ev çi bû, li jêr, li bin devê muslixê kefa sabûnê belboq dabû
û wer zelal bûbû ku lê nêrîmam.
Dema ku ez di vê rewşê de bûm, çend deqîqe jimartin
saeta min li ser maseya min a xebatê, nizanim.
Dengek li guheyê min ket, nenas bû lê wekî dengekî
ji bîra jiyana min de kelîbû.
Ev deng ji destê min ê rastê dihatibû.
Bi gilî digot an jî min mîna dengekî bigilî dibihîst:
- Ez jî ne destê te me, te çima ez bîrkirim û neşûştim?
Pêy gazinca wî ez matbûm. Min destê xwe yê paqij
bi hêleka pêşgirê pêçand û da paş xwe. Çavên min
hîn negêhiştîbûn eynikê ku min denginan din bihîstin.
Herdu çavê min bi hev re dipeyîvin:
- Xwediyê me yê birêz, te destê pakişkirî bi pêşgirê veşart.
Em du birayê cêwî, bi şilopên hişk
li derdorên kaniyên ronahiya te li hêviya destdirêjiya te ne.
Heta kengê emê wisa nav gemarê de bin, ma ne bes e?
Ez hîn der barê van gotinan bi kûrayî difikirîm ku
dev û pozê min serhildan:
- Gelî cîranan, ger hun baş li me guhdarî bikin!
Em baş dizanin ku
derdên we hemûyan ne ji pirsgirêkên girîng in.
Bi navên dev û pozan dixwaziya me ew e ku
hunê bi çavên lêgerîneran li me binêrin.
Ji ber ku em him di qirêj û gemarê de ne, him jî bêhnên
ne baş ji hundurên me tên.
Piştî rêtina kela wan, min di dilê xwe de careka din
xwe kişand ber pirsan. Ew çi pêl bûn ku
ji kûrahiya baweriya min de dikeliyan?
Paşê. Hêdî hêdî heşên min dihatin serê min,
ez jî halê xwe ji wan re bibêjim. Çawa bikim ez;
a, niha jî guhiyên min dorê li min distînin!
Kurtebista wan bi vê hevokê dawî dibû:
- Em sondên mezin dixwin, em jî nepaqiyê qebûl nakin!
Ma ziman li min şikeştîbû, nedigeriya ku bersiva xwe bidim ez.
Ev qas nehekî ancax bilî ferasetan tên dîtin. Min devê xwe vekir,
ziman li tetik bû, qey bi çar çava li riya min mêze dikir.
Min dengê xwe bilind kir û got bi êşina germa şîrîna dilê xwe:
- Organên minê delalno! Madem hun ew qas elimîne
şûştin û paqişmayinê, çira her roj bê min ranabûn destavê?
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:27 PM
Şîret
Gerîn
lêgerîn
Karê wî bû
Kevirê qilot
Lêdan gog
Pêdan tot
Her der war
Tu der ne war
Balek dildar
Balek întizar
Lod dibûn pêgehan
Lût dibûn rêgehan
Li ku şev
Li wir xweş xew
Taya mêjî hêjandin
Tava xwe nasînê ye
Ew jêre bûbû
Xaçepirsa çil niçikî
Ne dest jê dibe
Ne fêl
Ketibû dewsa binyata xwe
Li xwe digerî
kevirê çîlspî
Di vê bîr û baweriyê de
Digevizî
dimeşî
Rê daketibû
Qeraxa gola kevzerî
Kevjal beq û reqan
Tevayî nodedaran
Bûn şêt berember
Kevirê tilî firî
Birina xwe derve kir
Gol heikandin
Virçe nirça lawiran
Marmasî serbaz
Got bi çavtengî
Lêkolîn baş e
Dever şaş e
Mala me de
Biyanî ne baş e
Divê ku
Li ku jînbûn
digel şênî
kal û pîr
mêr û mêristan
Mirov li wir binêre.
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:28 PM
Tabaktaki Ufkun Kızartılmışlığı
Bu çay deniz gibi bir göle karışır,
Karışırken kıvrım kıvrım kırışır.
Sahilinde, bir balıkçı lokantasındayım
Tabağımda ufkun kızartılmışlığı.
Çatal, bıçağa gerek yok
Çorba kaşıklanır gibi kaşıklanmıyor
Ufkun göl sacında kızartılmışlığı.
Esas yemeğim ızgara kefal kebabı,
Oltayla tutulur gibi tutulmuyor
Çayın hışıltılı çağlayanından tabağıma
Vuran pırıl pırıl ışık serpintileri.
Zevkini çıkarıyorum aklıma gelenlerin.
Bir inci kefali koşuyor çayın akışına
Gömüyor ağzını, yarıyor kum birikintisini.
Bir kuyruk çırpıyor, bir ani dönüş yapıyor,
Kaçıyor sığlığına gölün, avlaklardan
Uzaklaşmadan sallanmaya devam ediyor.
Bu kefal ya serseri ya zırdeli,
Zıpkınlanmayı mı bekliyor, bir tekneden
Bırakılmakta olan ağlara takılmayı mı,
Daha hapı yutmadan çekip gitmiyor.
Bir yanlış ısmarlamaymış, ızgaradaki kefal
Acil bir müşteriye uçurulmuş.
Sahil hatırına bu gariban çok çekmiştir,
Çekip gidecek değil ya, sabrın sanatçısıyım.
Akşamın gecikmiş yemeğinde gelirse önüme
Boş tabağım yağlı yemek görecek.
Günah bende mi, bakıp uyarmadım mı,
Eline sağlık avlayanın, afiyetle yerim
Tabii o da bir acil müşteriye verilmezse!
Tartıya Kalan Düşler
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:28 PM
Tandaki Lal
Bilinmez birileri çalışır
havuzda
Testiyi sudan caydırır
Kenar notundan devam edelim
Havuzun bileziğindeydik
Sarmaşık hevesliler gibi
Suyun yaygısına dalmıştık
Almaşık yapraklar gibi
Sefası havuzun alındısıydı
Alındısından devam edelim
Ereğin çıvgınları çılgın
Emelin derinliği saralı
Sarmadan sarılmadan
kanmışım
Tandaki lal gibi
tutulmuşum
Sureti onunla silindi
Aslı bende yuvalandı
Bilinmez birileri çalışır
havuzda
Testiyi milden kaydırır.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Tespihler Yenilendi
Yeni yıldı
yenilenemedi
Ocakta eskidi
yeni yıl
Ocakta kesildi parmakları
özgürlüğe bağdaş kuranların
Yeni yıldı
yenilenemeden
eskidi
Tespihler yenilendi
otuz üçerli
üç tekbir
parmaklarında kontranın
Günaydın cumhuriyet
yeni yıl hediyesi!
Lacivert Oyalar
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Tutku
Başı yarım ay
halesiz
Eşi yok ki bağlasın
Karınca hubar’a
Kuşlar dala koşturur
Bulana aşk olsun
Mucura bezenmiş boyu
Kırık dişli
köşeli taşlar
rengi dengine uygun
Fesi pamuk
Çukurova gözdesi
apak
Konmaz başına
Asılı durur
göğün çatısından
Teni çıplak
Mezar sürgünü
Çakırdikeni
kozalak gözlü
Sakalı seyrek
Sanki
ot telinden gömlek
Seması
Lekesiz deniz mavisi
Düğmesi
mısır patlağı bulut
tepenin ıssızlığına
sığınır
Piposu
Fildişi karası
tütünsüz
Fırçası işlek
delice biri
Kurmuş sehpayı karşısına
Tuvale çeker
terkedilmiş güzelliği
Arkası güneş
uzak mı uzak
dağın gerisine devrilmek üzere
şaşa kalır adamın tutkusuna.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Une Créature et son Récit
Selon une légende, on racontait rarement:
Son père, fils de la tempête de neiges pérennes
Sa mère, fille de la vallée de montagnes angéliques
C’est une créature que sa silhouette �* des boucles luisantes.
En hivers, elle se devient mince en se gelant
En printemps, elle se dégèle et gémit et murmure
En étés, sa couleur se déshabille dan le noir
Sa jumelle se baigne sous sa lumière jouissante.
Plusieurs de couleurs se composent avec elle,
Certaines de celle se décomposent de même;
Elle se ressemble �* sang mobilisé de mon corps
Ou bien, �* centaines vaisseaux se transsudants.
Le noir d’être écrasé tombe au fond de tous,
Mais le blanc privilégié,
Sa répand et s’élève jusqu’aux boucles luisantes.
Personne n’a pu comprendre le récit de la créature!
Boucles de Canicule
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Unutma
Çıkmışım
Bekaa’da bir tepeye
Bir yel kopar gelir
Süphan’dan
aşkı Siyabend
Çılgınca sevişir
Cudi çanaklı
Kır çiçeklerin
Buğulu gölün
ilk göz ağrısınca
Susuz çöle dokudum
Arı-durgun
Sıla yumuk özlemini
Yâr
Mendile bağlamış
düşlerini
Yedi iklim
Yedi kıtayı yol eyleyen
Güneşin çocuklarına
Nişanladım
Buğday perçemli bozkırlarını
Dicle-Fırat sürmeli
serhildanlarını
Bu
Baş koyan zindandır
Zindanlaşan dağlardır
İlmik ilmik ördüm
Meri gözlüm
Bal sözlüm
Ben örgümü
Sen aslını unutma!
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Unutulanlar
Uykularda bölüşülmüş
Nehrin unutulmuşluğu
Uyku çıkmazlarında
gözyaşım
gözyaşına
çağrıdır
nehirlerin çağrısı
Sayılarla çağrılır
şarkılarla avunur
tutuklu
nehrin
unutulmuşluğu
Uykularda fişlenir
sayılarla şifrelenir bölünmüşlüğüm
sayılar silahlı
Silahların gölgesinde
unutulmuşluğun
nehirlerin uykusu
uyur uyumaz uğurlanır.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:29 PM
Üç Taş
Olmaz deme
İnsan halidir
Sana kızdım
Ona kızdım
Kendime de
Eğildim
Üç taş aldım
Savurdum suya
Fal açtım havasına
Gülü
sana
ona
Dikeni
Kaldı bana.
Şarkım Karanfilde Kalsın
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:30 PM
Veli
Sol
sağ
Bir
iki
Sağ
sol
Yerinde say
marş
Kısır döngü
burgaç
Toplan da gel Veli
oğlan
vali olacak.
Halkalı Seher
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:30 PM
Vexwendî
Gulistan bi gulan
Dil bi evînê
Welat
Bi şoreşê xweş in
De werin
Em vegerin
Ser gelnasîna xwe!
Sewta Berbangê
Abdullah Karabağ
GooD aNd EvıL
03-01-2009, 06:30 PM
Vitrindeki Kolyeler
Zaman tünelinde topladım yıldızları
Afrika yıldızı..Kutup yıldızı..Güney yıldızı…
Takılar seni okşar sen tuşları
Alır götürür beni melodiler
Kılavuzum şu vitrindeki kolyeler
Yetmez mi Kuh-i Nur’da karar kılmışsın
Vay nazlım has yıldızlar: asyalı serüvenler
Aşkın götürür beni sultanlara: sen yıldızlara
Alır öğütür beni yolculuklar: he canım
Yıldızım şu vitrindeki kolyeler.
Yıldız Dalı Yasaklı Gönül
Abdullah Karabağ
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.