Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Hasan Kocamanoğlu


GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:51 PM
Adamlar Gibi

İşte geldim dünden bu güne, gidiyorum yarınlara…
Kutsal dava uğrunda tüketilen ömrüme bakıyorum,
Dünya bu mu? Hayat bu mu? Hizmet bu mu?
Şaşıyorum, geçen zamanlara… Sanki bir an gibi…

Yüreğimde şavkı bol ışıklı meşaleler yanıyor,
Doludizgin beyaz atlılar geçiyor içimden…
Ebruli ufuklarımda akbaşlı kartallar dolanıyor,
Hayalimde, düğün dernek kurulmuş… Bayram gibi…

Talibim! Ülkemin apaydınlık ufuklarına,
Yırtıp attım benliğimi, biz olmayı özledim.
Tahammülüz yok! Bu toprakların parçalanmasına,
Bölmeyiz, böldürtmeyiz… Falan, filan gibi…

Bak! Yüzüm güler, dilim söyler, elim yazar,
Hasreti astım, membaa ve mecranın burçlarına.
Gönülden gönüle dostluklar sonsuza uzar,
Ağrı, Palandöken, Erciyes, Toros...Dağları gibi…

Tüm kahramanlıkları sana, tevazuyu kendime,
Tatlı bekleyişleri sana, uykusuz *******i kendime,
Alkışları sana, kahırları kendime ayırdım,
Tarihte adı sanı bilinmeyen… Adamlar gibi…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:51 PM
Ağlarım Ben
Sürüm dağılmış otlar mı?
Hazar kurumuş çağlar mı?
Sevenim dostum yoklar mı?
Sabah akşam ağlarım ben

Türkümün yüzü güldü mü?
Dost, dost diyenler öldü mü?
Zalim sefasın sürdü mü?
Sabah akşam ağlarım ben

Dünya bu zulmü gördü mü?
Ayılar basmış yurdumu
Dünya âlemler duydu mu?
Sabah akşam ağlarım ben

Dumanlar gibi ağsam mı?
Yağmurlar gibi yağsam mı?
Feryadı figan salsam mı?
Sabah akşam ağlarım ben

Kopuzla sazlar çalar mı?
Düşeni kazlar anar mı?
El, anan gibi yanar mı?
Sabah akşam ağlarım ben

Bakma gözümde yaş mı var?
Kara bağrımda taş mı var?
Esarette gardaş mı var?
Sabah akşam ağlarım ben




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Gibi
Açışların gonca güller gibi
Bülbülün başını döndürürdü
Bakışların korca günler gibi
Yüreğim ateşin söndürürdü
*
Ariflerin işi ahde vefadır
Mihenklerde sabır taşı gibi
Yârin işleri cevri cefadır
Yürekte kanlı gözyaşı gibi
*
Gönlüm de ister seyri sefadan
Başı karlı olan dağlar gibi
Usanmaz katlanır her cefadan
Çile pınarından kanar gibi
*
Dargınca idim, barışa erdim
Nefesine giren rüzgâr gibi
Saman olup harcına karıştım
Damarında dolaşan kan gibi
*
Bir yar sözüne kanıp kalmışım
Hiç sönmeyen közde yanmış gibi
Yar kapısından sırra ermişim
Her demde Mevlana, Yunus gibi



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Ab-ı Hayat
Mademki ağlıyorsun, otur kendine ağla
Dalların ağlayan bulutlarla yeşillenir
Ağla neyler gibi, inleye inleye ağla
Mum bile ağlayarak daha çok paralanır

Sakın aldanma ha, her ağlayanın sözüne
Dilencinin Allah demesi, ekmektir derdi
Işık olsaydı söylediği kendi gönlüne
Söyleyenin bedeni zerrelere dönerdi

Ey gönül, hep hayalinin büyüklüğündendir
Eğer, güzel yüzlü olursa tüm hayallerin
Nil ab-ı hayat Musa’ya, inkârcıya kandır
Şehitlik mümine dirlik, münafığa gamdır

Beyin içinde akıl, yol gösteren bir mumdur
Dikenleri bile gül fidanına döndürür
Dostunun ışığını ateşinle tutuştur
Cömertlik, cennetin servilerinden bir daldır




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Adsız Dede
Muhammedi’ler geldi peş peşe yurdumuza
İçki, kumar ve fuhuş hâkimdi ordumuza
Akıl, fikir yetmezdi İsa’vi yolumuza
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

Huzur vardı yüzünde her bir Muhammedi’nin
Onur vardı sözünde her bir Muhammedi’nin
Dünya boştu gözünde her bir Muhammedi’nin
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

Yerim yurdum yok benim, anam babam Ermeni
Doymak bilmez bir türlü, papaz ister vermeni
Dalar tümden dünyaya, daim ister dermeni
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

Rüyamda gördüm onu, aşkı düştü içime
Zalim nefsim yüzünden; çok zorlandım seçime
İki dinle yaşadım, çok horlandım geçime
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

On üç yıl saklı tuttum, ben İslam inancımı
Hiç kabullenmediler, artırdılar acımı
Terk ederek kurtuldum, dünya ihtiyacımı
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

Evlad iyalin dahi rastlamadım izine
Ben gözü yaşlı döndüm Muhammed’in dinine
Şu ömür kuşum uçtu, döndü geldi inine
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler

Başım koydum yoluna, sevdamsa kardan beyaz
Sana olan hasretim, yakar durur bahar yaz
İşte geldim kapına, “kulum” diye ver cevaz
Doğdu, yaşadı, öldü “Adsız Dede” diyeler



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Adsız Şiir
Ki yağarsa ihsan yağmurlarım
Deniz olur da inciler sunarım
Karlarla dolsa da dünyalarım
Eritir sıcacık bakışlarım
*
Gölgende güneşlerimi buldum
Yoruldum da duldanda duruldum
Her ateşinde bir âlem gördüm
İçinde İbrahim gibi yundum
*
Ağlarım, günü gelir gülerim
Sonu görürüm, alır giderim
Alıyorsam, gülen nar alırım
Her taneden gülüşler veririm
*
İyiler gider, âdeti kalır
Kötüler gider, laneti kalır
Gülen güzeller safadan alır
Çirkini herkes cefadan tanır
*
Hasan söyler de kendi tutar mı?
Eşsiz kuş, hiç havada uçar mı?
Aslanlar gölgesinden korkar mı?
Yiğit olan namertten kaçar mı?



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Ağla
Çılgınca umutlarına
Dökülen gözyaşlarına
Umutsuz bakışlarına
Ağla gündüz - gece

Yüreğindeki hüzüne
Her vefasızın sözüne
Yangınlardaki özüne
Ağla gündüz - gece

Kırıp da astıklarına
Asıp da kestiklerine
Sevip de estiklerine
Ağla gündüz - gece

Boş geçen günlerine
Mevsimsiz güllerine
Karşılıksız sözlerine
Ağla gündüz - gece

Yüzündeki tebessüme
Hayaline ve düşüne
Zamansızın ölümüne
Ağla gündüz - gece


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Ağlamak
Temizle gözünü kıldan, kusurdan
Gayp bahçesi ve sevgiliyi görsün
İlacın yap, iktidarsız yürüme,
Yüz türlü güzeli, süründürürsün

Ağlamak, güçsüzün sermayesidir
Rabbinin rahmeti, himayesidir
Çocuk ne zaman ağlayacak diye
Annenin bahane aramasıdır.

Asla Allah’a yakarmasız olma,
Hep böylece coşar sevgi sütlerin
Akça bulutların sütler sağması
Üzüntüsü içindir hep bizlerin

Gözünü alıştır aydınlıklara
Yarasa değilsen, bak o tarafa
Madem gücün yok, inleyerek ağla
Madem körsün, yardana baş kaldırma



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Ağlarım
Bahçede gonca gülüm açtı
Gül garip, bülbül zar saçtı
Bülbülüm yâd ellere kaçtı
Ağlar, inler, sızlarım gayri
*
Neler ettim gurbet ellerde
Çile çektim viran çöllerde
Garip kuş gibi yâd ellerde
Ağlar, inler, sızlarım gayri
*
Geldin mi a bahtı karalım
Gözün yaşlı durur maralım
Yardan uzak ciğer parelim
Ağlar, inler, sızlarım gayri
*
Ellerden ellere sürüldüm
Bulandım aktım da duruldum
Gücüm bitti, çokça yoruldum
Ağlar, inler, sızlarım gayri
*
Gönül sarhoşluktan ayılmaz
Kuzu meler, ağlar, yayılmaz
Hasan sözün hoşça sayılmaz
Ağlar, inler, sızlarım gayri



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Ah Kara Gözlü Yarim
Asırlarca adın yaşasın
Gönüllere sevgin taşsın
Nazlı nazlı güller açsın
Ah kara gözlü yarim

Dosta bir bağ gibisin
Bana bir çağ gibisin
Yüce bir dağ gibisin
Ah kara gözlü yarim

Uykunda düşün olayım
Yuvanda kuşun olayım
Gözünde yaşın olayım
Ah kara gözlü yarim

Döküldü yaprağım karda
Açmaz çiçeğim baharda
Gözüm gönlüm yollarda
Ah kara gözlü yarim


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:52 PM
Al Yüreğim Senin Olsun
Kararın karakış sürer
Hasretin belimi büker
Kederin sevdamı dürer
Al yüreğim senin olsun

Çektim yârin özlemini
Saldım sevdanın demini
Tuttum yasla gündemini
Al yüreğim senin olsun

Yapraklar dökülür güzün
Özledim o güzel yüzün
Umuttu senin her sözün
Al yüreğim senin olsun

Çekerim aşkın çilesin
Kurdun kuşun da hilesin
Beklerim seni bilesin
Al yüreğim senin olsun

Tek çıktım yine akşama
Gözyaşı döktüm yarama
Çeker gidersem arama
Al yüreğim senin olsun



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Alır Giderim
Alır, içerim feleğin acı zehrini
Gam ve kederlerim alır gönül şehrini
Çekerim bunca zamandır yârin kahrını
Komam seni bu ellerde alır giderim

Geçer günler düğün derneğimiz kurulur
Göz görür, ölümüne yürekler vurulur
Asla sevdalar bitmez ölümle durulur
Komam seni bu ellerde alır giderim

Gönülden gönüle yollar gider bilinmez
Aşk yarası kapanıp gönülden silinmez
Ölüp kalmayınca ak kefenler giyilmez
Komam seni bu ellerde alır giderim

Ne oturup kalırsın şu gönlüm üstüne
Saçın tarayıp dökersin zülfün üstüne
Selamın geldi, aldım başımın üstüne
Komam seni bu ellerde alır giderim

Hasan söyler, gelmedi mi sözün sırası
Yaralarım bitti, bitmez sözün yarası
Yol olur gezerim doğu, batı arası
Komam seni bu ellerde alır giderim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Allah Seni Sevsin
Göklerde ve yerlerde,
Gizli ve aşikâra,
Hayır ve şerden işlediklerin,
Hesap günü karşına çıkarılır.

Namaz kıl ki nefsin kemal bulsun
İyiliği tavsiye, kötülüğü men et,
Sana gelecek musibetlere sabret
Ki, Allah seni sevsin.

Kibirlenip insanlardan yüz çevirme,
Azametle yeryüzünde yürüme,
Yürürken de acele ve hafiflik etme
Ki, Allah seni sevsin.

Dünya ki derin bir denizdir,
Çokları o denizde boğulmuştur.
Gemin takva, yükün iman olsun
Ki, umulur kurtulsun.

Âlimlere karşı asla öğünme,
Akılsızlarla da inatlaşma,
Asla ilmini cakayla satma
Ki, Allah seni sevsin

Allah’ı ananlarla otur ki ilmin artar,
Âlim olsan da fayda görürsün.
Cahillerle oturma, gafletin artar,
Allah ceza verir, sen de zarar görürsün.

İnsanlara nasihat ederken;
Kendini unutup, mum gibi olma…
Mum, insanları aydınlatırken;
Kendini yakar.

Kötü huydan, gönül darlığından sakın,
Sabırsız da olma,
İşini severek yap, acılara katlan,
Ki Allah Seni Sevsin.

Bütün insanlara iyi davran,
Güler yüzlü, iyi huylu insan sevilir,
Hep üzüntülü, kalbini dertli kılma,
Ki Allah Seni Sevsin.

İnsanların elindekilere tamah etme,
Kaza ve Kadere razı ol…
Verilen rızka şükür ve kanaat et
Ki, Allah Seni Sevsin.



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Altay'lının Kızı
Kıldan, keçedendir çadırları
Sığdırırlar içine yurtları
Kubbesinde göğü, tepesinde ay’ı
Diriliş destanıdır umutları

Geçmişten çıka gelir ak atlıları
Asya’yı yeniden sahiplenirler
Altay’ın dumanlıdır hep dağları
Birlikte yürür, yüreklenirler

Bu kutlu obada yaşanır töreler
Kültürlerinin köklerini süreler
Bu güne taşıdılar geçmişin izlerini
Yabanın tüm umutlarını düreler

Altaylının yahşi kızları,
At biner, kılıç kuşanırlar.
Gözü açık içer kımızları
Koca bir ömür sürer, beyle yaşlanırlar.

Altay’da ağaçların yaprağı sararmaz
Yaz kuşları susamaz
Gökyüzü belli etmeden ağlar
Yılkısı, kulunu yerinde duramaz.

Bu uğurlu yurtta, o kadar kolay mı?
Yeşilliğe şahit özgür atlara söz geçirmek
Üzerinde adam gibi dimdik durmak
Altay Türkünü yorar mı?


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Ana-Bir Genç Gördüm-1
Ana;
Ben dün bir genç gördüm, bir genç
Hep ‘bu tarafı’ düşünüyordu
‘Öbür tarafı’ aklına bile getirmiyordu
Bir gün aniden, beklenmedik bir anda
Öbür tarafa gitmişti babası
Bitmiş tükenmişti havası

Ana;
Ben dün bir genç gördüm, bir genç
Şehre bakan yamacında kabristanın
Sırtını tandık bir mermere dayamış
İki farklı dünyanın kıyasını yapıyordu
Birer muallimdi her mezar taşı
Hakikati söylüyordu gencin gözyaşı

Ana;
Ben dün bir genç gördüm, bir genç
Bir yandan bakıyor yerin üstündekilere
Diğer yandan yerin iki metre altındakilere
Mevki, makam yok, zengin ve fakir yan yana
Cumhurbaşkanı ile hizmetçisi bir, anlayana!
Aynı muamele görüyordu sonunda
Dürüm yapılmış bir bezle, bekliyordu
Öteki dünyanın bekleme salonunda

Ana;
Ben dün bir genç gördüm, bir genç
Dünya zengin olmanın yolları
Dünyada müreffeh hayat dürmenin sırları
Yazmıyordu hiçbir mezar taşında
Bakıyor, düşünüyordu o, genç yaşında



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Ana
ANA

Ana,
Hani beni doğurmuştun, tosun gibiydim
Hani bana ne söz, ne kılıç işlerdi
Düşmana çelik, dosta yosun gibiydim
Duygularımı hallaç pamuğuna çevirdiler
Ana…

Ana…
Hani ‘at, avrat, pusat’ vardı
Namus bilmiştik
Bir hatırlasana!
Ana, hani vatan kutsaldı,
“Gök girsin kızıl çıksın” diye
Uğruna yeminler etmiştik

Ana,
Hani bayrak rengini kanımızdan almıştı
Şu, şu bayrağın destanını bir daha anlatsana!
Kadir kıymet bilenimiz kalmadı,
Aaaah anam aaah, aaaah!

Ana,
Dön bir baksana!
Hele bir dön de geriye bir baksana
Bak, bak ‘taşları bağlamışlar’
‘İtleri meydana salmışlar’
Ana…

Ana
Daha benim yaşım kaç?
Bak bembeyaz olmuş başımdaki saç
Şu kınalı kuzuna tekrar kınlar yaksana

Ana,
Beni bir hüzün boğar
Duramam ki yerimde, ana!
Kanla karışık akan gözyaşlarım
Gözyaşımın pınarları yüreğimden doğar

Ana
Hani dedem Yemen’e gitmişti
Ve bir daha dönmemişti.
Bilir misin daha dün öğrendim ana?
Kimini öldürmüşler, kimini köle diye satmışlar

Bilemedim ana, bilemedim ana
Bu vatan mı garip, bu vatan da ben mi garibim?
Dost düşman bir oldu seçemedim
‘Vatanı’ Yem ettiler üç beş hayvana

Hani Haci Musa’ların kızı Fatma vardı
Onu bana alacaktın, ‘yar olacaktı’ bana
Hani o koklanmamış bir gonca güldü
Görünce parayı pulu, o bile gitti yabana

Ana
Dayanamıyorum artık,
İhmal, ihlal ve ihanetleri gördükçe
Kuzular kurtlarla yürüdükçe
Sığmıyorum, sığmıyorum bir yerlere
Beni de yanına alsana
Ana alsana
Al sana
Al



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Ankara Dostları
Ankara, dostları kendine çağırıyordu
Türk edebiyatı mecrasını arıyordu
Beşevler’de ezilmiş bir kadın yatıyordu
Sabahın ilk ışıklarında rızk arıyordu

Aşti’den Kızılay’a metro taşıdı bizi
Geliyordu yerden yağmurun kokulu izi
Kürşad tipli Kemaloğlu karşılar geleni
Sakarya’nın kızı Sevim de en çok güleni

“Gönlümün Güz Mevsimi”ni yazan ****adir’e
Güzel yazar, güzel söyler, değerdi takdire
Ahmet Turan kır saçlı, bir beyefendi gibi
Sevinç Atan Hanım sevk idarenin galibi

Satoğlu durgundu, Tamburimiz çok suskundu
Akdemir’le İmdat Gümüş’ün gönlü dolgundu
Ulviye Hanım gün görmüş, asude olgundu
Gümülcine’li Nurten çilelerden yorgundu

Sevilay Şirin’di, Özlem dağlar gibi çetin
Sevim’le Nur yan yana, Şerife çok metin
Arada bir, bir dalıp gidiyordu Nevin’im
En şeni, en şakrağı, Mustafa’ydı eminim

Yurdabak, okur sayılı rubailerini
Dinleyenler dokur, gül yüzlü alkışlarını
Aslan Yürekli bir anadır Sabiha Rana
Kanlar kaynardı, gözü yaşlı Kaan Bayram’a

Hasko köşesinde, Elyasoğlu çok genç idi
Sahabeddin gözde, İmren, Atsız gibi idi
Unutmadım “İki karanfilin” annesini
Sanki derdi vardı, alamadı neşesini

Mesaj salmıştı, gelemeyen dostlarımız
Seyre dalmıştı, adını unuttuklarımız
Varsın gönülden gönüle dostluklar kurulsun
Bir uçtan bir uca, vatana dostluk sunulsun



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Anla Beni
Yol uzak varamıyorum
Ayakta duramıyorum
Hal hatır soramıyorum
Ne olursun anla beni

Önümü göremiyorum
Yönümü bulamıyorum
Günümü sunamıyorum
Ne olursun anla beni

Kapına gelemiyorum
Halimi seremiyorum
Borcumu veremiyorum
Ne olursun anla beni

Güllerini deremeden
Sevdiğime eremeden
Gideceğim göremeden
Ne olursun anla beni


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Annem
Annem çok hastaydı.
Kanser teşhisi konmuştu.
Tıp, tedavide acizdi.
“Birkaç aylık ömrü var, alın eve götürün” diyorlardı.
Felaket kapıdaydı.
Çaresiz alıp eve geldik.
Bildiklerimizi de diyemiyorduk.
“Kızım siz söylemeseniz de, ben biliyorum,” diyordu annem,
Acziyetimizi kolaylaştırmıştı.

Kanser asidik ortamlarda büyürmüş
Eğer vücudun PH ‘ı değişirse dururmuş.

Annem güçlü bir insandı.
İmanı ve inancı tamdı.
“Birkaç ay ömrün kaldı” diyen doktora aldırmadı bile…

Neşeliydi, İyimserdi, iyi niyetliydi.
Kendisiyle, çevresiyle, barışık biriydi.
Yürekli ve azimliydi.
Mücadele etmeyi severdi.
Alkol ve sigarayı tanımazdı
Yılmaz, bıkmaz ve usanmazdı.
Araştırdı, okudu, kürler yaptı.
Derdi, derdi verene havale etti
Hatta zamanı bile…

Günler peş peşe geçip gidiverdi birkaç misliyle,
Doktorların söyledikleri…
İnancı ve azmi galip gelmişti
“Seni götürür, yer bitirir” denilen kansere

Bedenin ve ruhun emanet olduğunu,
Gelirken saf ve masum olduğunu,
Gün ve saat dolunca, davetin geldiğini,
Bilirdi.

Yıllarca huzurla yaşadı.
Rabbine temiz ve huzurla gitti.


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Arayan Bulur
Ayıp bilen gaibden iz mi görür?
Hakk’ın eli olmadan kimler yürür?

Kır, suretini de ruhun sevinsin
Ruhun âlemlerden ilham öğrensin

Gizleme gündüzün yüzünü elden
Gizleyerek yüzün çalma her telden

Nimeti boğaz yese yüz utanır
Kalpte sevgi olanı herkes tanır

Dostun cefası bire bin gibidir
Güzel vefası binde bir gibidir

Kör mesul değil, güzeli görmeden
*******in saçlarını örmeden

Kendini yol erenlerinden sayma
Sarhoş olup da baş aşağı kayma

Umutsuzca yollara diken ekme
Bela çöllerinde çileler ekme

Hakk’a teslim ol da yüzün ak çıksın
Kir ve pasın temizlenerek aksın

Arayan bulur bela ve Mevla’sın
Doğru, temiz ve güzelsen evlasın



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:53 PM
Aşk Olsun
Endamın sırma tel gibi
Yanağın gonca gül gibi
Dudağın yonca bal gibi
Seven yiğide aşk olsun
*
Sürme çekmiş kara kaşına
Sevda salmış genç yaşına
Sakın gezme tek başına
Deren yiğide aşk olsun
*
Bahçende bülbüller öter
Gülünce gamzeler biter
Aşkın bir ömre yeter
Gören yiğide aşk olsun
*
Hep ballar kaymaklar yesen
Sırma şal, ipekler giysen
Hayalde, düşte hep evsen
Alan yiğide aşk olsun
*
Hasan’ım yanıp ağlama
Aşkla ciğerin dağlama
Bir güzele bel bağlama
Saran yiğide aşk olsun




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Aşk Pınarı
Yüzün yanağın sarardı ayrılıktan
Olgunlaşmamış ham bir meyve gibisin
Seni sekiz yıl ayrılıkta kaynattım
Hamlıktan zerre azalmamış gibisin

Koruklarda olgunlaştı oldu üzüm
Bu gönlümle körlüğünü görür özüm
Eğer hürmet yolunda yol kesti isem
Kılıç ve kefenle geldim bu son sözüm

Keder külünün üzerinde otur da
Bahane için daldan dala sıçrama
Özünü dosta inkâr etmekten boşalt da
Temiz özlü bir başkasını arama

Gönül bahçesinden aşk ırmağı akar
İçeni sarhoş, içmeyeni melül bakar
Onun pınarı can sarayından akar
Gönlü temiz olan ona hayran bakar

Aşk pınarından içmek ister isen
Gönlünün günahlarından yıkanda gel
Ay yüzlü yâre kavuşmak ister isen
Canandan vuslat fermanını al da gel


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Avşar Kızı
Kayalarda ceylanımsın
Ak sularda mercanımsın
Yüreğimde heycanımsın
Gökçe gözlü Avşar kızı
*
Bulanır da, durulursun
Övünür de, kurulursun
Görünür de, kaybolursun
Gökçe gözlü Avşar kızı
*
Ayazlardan yakışların
Elemlerden nakışların
Cefalardan bakışların
Gökçe gözlü Avşar kızı

Kardan beyaz bileklerin
Yardan ayaz dileklerin
Kıpır kıpır yüreklerin
Gökçe gözlü Avşar kızı
*
Gönülleri kandırırsın
Gülleri barındırırsın
Yolları aşındırırsın
Gökçe gözlü Avşar kızı




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Ay Doğar
Ay doğar hilal gibi
İncecik güzellere
Yavru bir ceylan gibi
Düşer yaban ellere
*
Seraplara bakınır
Aşk çubuğu yakınca
Gölgelerden sakınır
Mehtabına bakınca
*
Ay, buluttan ayrılır
Biner bir ergen yele
Kirli tülden sıyrılır
İner bir derin göle
*
Mehtabı üryan yüzer
Durgun derin sularda
Bir gölge onu süzer
Karanlık kayalarda
*
Serince sularında
Yıkanır bir iyice
Uzanır surlarında
Sere serpe gönlünce
*
Hasan ne yazar bilmez
Sevenin yüzü gülmez
Her gün bin sevda doğar
Sevmeyen hiç görmez



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Ayasofya
Hayalin bile ürpertir,
Düşündürür, insanı şaşırtır.
Hazin ve ıssız muhitimizde
Ayasofya’m, el gibi gariptir.

Hicrana matem tutar, tutar da
Ayasofya`m için için kan ağlarsın!
İşitilmez, nağmen söner de,
Gamlıdır gölgen, ağlar her öğlen…

Batı, dehşet saçarken daha dün,
Bak! Kahpece elin bağlı bu gün.
Ağla! Ağla düşmanların gülsün,
Yeniden kalbi kanar, Endülüs’ün.

Uğrunda sel olup akmıştı kanlar,
Çınlardı şu kubbende ezanlar.
Seni ihya hayaliyle yaşar,
Fethe misaldin Ey Ayasofya’m…

Seni koparır bizden bir kansız,
Yıllardır gök kubbelerin ezansız!
Vakıftın! Fatih’ten emanettin bize
Affet! Günahkârlarız sessizce…

Gelecek! Gün uzak değildir sana
Suçluyuz, güçsüzüz artık anlasana!
Gök kubbede melekler gelsin dile,
Bedelsin sen, koca bir tarihe…


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Ayça Kızım
Ekilmeyen toprağa yazık
Akamayan ırmağa yazık
Uslanmayan yüreğe yazık
Ferman bakışlı Ayça kızım
*
Ağlamayan şiire yazık
Titremeyen vicdana yazık
Uzanmayan ellere yazık
Aslan yürekli Ayça kızım
*
Yazamayan kaleme yazık
Anlamayan yazara yazık
Öğretmeyen alime yazık
Kalem tutuşlu Ayça kızım
*
Açamayan güllere yazık
Ötemeyen bülbüle yazık
Çalamayan ozana yazık
Kopuz çalışlı Ayça Kızım
*
Göremeyen gözlere yazık
Söylemeyen dillere yazık
Utanmayan yüzlere yazık
Yürek yakışlı Ayça kızım


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Bağışla
Ey can kuşum vakitsiz hiç ötme
Ak başın keserler, sonun olur

Derdim haktır ve devam da haktır
Günahkârım tövbem müstahaktır

Sevgi uğrunda; dün eda ettim
Vefa kapında; can feda ettim

Rüzgârdım, suyuna elem ettim
Düştün elime de kerem ettim

Başım hile taşında ezdiler
Gözyaşım inci gibi dizdiler

Gördüm gül cemalin, aklım alır
Gidince gönlümde hüzün kalır

Fayda etmedi, yalvardım sana
Gücüm yetmedi, kara sevdama

Dildaşın, sırdaşın oldum sana
Kovuldum, canım yandı yasana

Kovma! Ne olur beni kapından
Merhamet et, garibe katından

Bırak! Sarayında gül olayım
Kokarak odalarına dolayım

Bittim, bari yanında olayım
Bağışla! Zulmünden kurtulayım



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Bakışların Vardı
Sarılır yatar geceyi
Dağın başına bıraksam
Kurşuna dizer heceyi
Yârin kapınsa asarsam
*
Göçmen bulutlar havada
Öğlen vakti sıcağında
Canımdın duygularımda
Buruk gönül ağrısında
*
Karanlığı tan eyledim
Sensiz geçen *******de
Dağlarını yol eyledim
Gezip, durdum yücelerde
*
Çiçeklere renkler vurur
Ayrılıkta alın yazım
Ağaçlar çiçeğe durur
Kuş kanatlarında yazın
*
Yalnızlığı giyinirim
Bir genç kızın eteğinden
Dudağına sürülürüm
Kara kovan peteğinden
*
Bana bakışların vardı
Açan çiçekler gibiydi
Beni aldatışların vardı
Kaçan baharlar gibiydi



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Bebeğim
Gökten yağmur yağmaz değil
Kara toprak yeşermez değil
Sular ırmaktan akmaz değil
Gözün açık olsun, Bebeğim
*
Ak yürek gece görmez değil
Zaman kaderin örmez değil
Amel defterin dürmez değil
Gözün açık olsun, Bebeğim
*
Huzurda şahı övmez değil
Kaçan kızını dövmez değil
Cahil boş yere sövmez değil
Gözün açık olsun, Bebeğim
*
Güzel malını satmaz değil
Derdi sırtından atmaz değil
Balı yağına katmaz değil
Gözün açık olsun, Bebeğim
*
Hasan sözünü bilmez değil
Evlat huzura girmez değil
Yâri görünce gülmez değil
Gözün açık olsun, Bebeğim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:54 PM
Beklerim
Güzelim gökler meleği
Bembeyaz dünya bebeği
Çakırca yayla çiçeği
Gelesin diye beklerim
*
Aslın astarın nereli?
Güzel yüzünü sereli
Yanarım sözün vereli
Dereyim diye beklerim
*
İn, dağ ceylanım ovaya
Seyretsen düğüne toya
Bakayım ben doya doya
Seveyim diye beklerim
*
Bende murada ereyim
Sunam, gülünü dereyim
İste canımı vereyim
Güleyim diye beklerim
*
Hasan’ın da konargöçer
Koca ömür boşa geçer
Şu başına bela seçer
Ereyim diye beklerim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Belli
Arayıp sormuyorsun
Küsmüşsün belli
Mazi damlıyor gözlerinden
Çok özlemişsin belli

Deden acılarını bırakmış
Kalan mirasından belli
Düşüncelerin yasak bölgelerde
Baygın baygın bakışından belli

Selam göndermişsin
Esen rüzgardan belli
Gözyaşlarınla ıslatmışsın
Islak ucundan belli

Kokun rüzgara sinmiş
Çok yanmışsın belli
Ayda yüz izlerin var
Çokça bakmışsın belli

Rüzgar yanağına değmiş
Pembeydi rengi
Hasretle üzerime eğdi
İç çekişlerinden belli




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Ben Yar Sevmem Yar Üstüne
Çektim bir güzelin nazını
Görmedim bahar ve yazını
Çalar herkes keman sazını
Ben yar sevemem yar üstüne
*
Sevdim senin gibi güzeli
Söylerim sana ben gazeli
Aslın nedir senin ezeli
Ben yar sevemem yar üstüne
*
Siyah saçın yüzüne döker
Gözün üstüne sürme çeker
Koynuna gonca güller eker
Ben yar sevemem yar üstüne
*
Gözün dikmiş yüzüme bakar
Göğsüne kırmızı gül takar
Yanağından bal kaymak akar
Ben yar sevemem yar üstüne
*
Hasan söyler, güzel görmedim
Güzelle murada ermedim
Safa alıp hayat sürmedim
Ben yar sevemem yar üstüne



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Benim Gibi
Kokar güller burcu burcu
Seni sevmek gönlüm borcu
Talih döndü başak burcu
Sende benim, benim gibi

Selam verdim eller duydu
Boyun da boyuma uydu
Aşkın yaktı özüm doydu
Sende benim, benim gibi

Yanıma hiç gelmez oldun
Gül gibi sararıp soldun
Aşk ateşine mi kondun
Sende benim, benim gibi

Durgunluğun canlar sıkar
Seven insan bile bıkar
Hayatının tadını çıkar
Sende benim, benim gibi

Şu hayat hiç geçmez ele
Gül de güller açsın hele
Saçın bırak hafif yele
Sende benim, benim gibi



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Berlin Menekşesi
Mayıs başında bir yaz sıcağı
Yer Bockenhceimer bulvarı
Bakımlı ağaçların gölgesinde
Sarmaş dolaş gençler birbirinin oyuncağı

Yazarken yaşar Samiha *
Selâtin mabedinin kandili gibi
Sükûneti şahlanıp aşar sabaha
Otağ-ı Hümayun’un dili gibi

“İbrahim Efendi Konağı”nda
Tutkulu bir Sebil Kalem neşesi
Köplücedeki Köşk” bağında
Açar bir Berlin Menekşesi

Gündüzü utangaç bir kız gibi
“Hafif sisle yaşmaklanır İstanbul”
Berlin Şehitliğindeki bir ay yıldız gibi
“*******i cazip ve suskun”u makbul

İlhan * yazar Türk Edebiyatında
Hatıra ile karışık makalesini
Tarih yaşar külliyatında
Tutar emin ellerle kalesini

Yine anmak düştü Hasan’a
Selam Samiha’ya, selam İlhan’a
Yazımızı okuyanlar
Sizi bu cihanda hayırlarla ana



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Beyin Oğlu
Gözün görür gönlün tartar
Sevenin belası artar
Uzak dur yakayı kurtar
Varmam sana Beyin oğlu

Dillerde gezer hep adın
Çıkardı arşa feryadın
Sevip almaksa muradın
Bir bakayım Beyin oğlu

Dağların karı erisin
Kaplanlar gibi serisin
Deli divane birisin
Sabırlı ol Beyin oğlu

Yâri güzel çokça yanar
Gece gündüz onu anar
Görmezse yüreği kanar
Ben bilirim Beyin Oğlu

Haber sal ailen gelsin
Ayrılık duvarın delsin
Yoksa gözlerimde selsin
Ölürüm ben Beyin oğlu



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Beyitler-2
Mal tohum, çorak yere ekme
Gün olur saç ve baş yolarsın

Kılıcı yol kesene verme
Mazlumun ahına kalırsın

Gir! Sana kapılar açılsın
Cesaret, marifetin olsun

Yoluna inciler saçılsın
İkram et ki şerefin olsun

Halkına kapın açık olsun
Asırlara namın sığmasın

Katın hakkına açık olsun
Aciz ve mahcup olmayasın

Talih döner sana yar olur
Zaman en kutlu anın olur

Gençliğin gider bir hal olur
Yaşayışın hep şanın olur

Hasan söyler sözü kendine
Unutmasın da ibret alsın

Közü bağlar özü, bendine
Yaradan’ından nusret alsın




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:55 PM
Beyitler-I
Ayrılıkta dildaşın dilsiz olur
Dost dudağında ney bile mest olur

Bülbül giderse güller hazan olur
Cesaretsiz aşk, kanatsız kuş olur

Dolmaz ihtiraslının göz destisi
Olmaz sabırsız sedefin incisi

Temizlen de ayıp ve hırslarından
Giy, yırtılmayan aşk elbisesinden

Gönlüm tüm sırlarımın mezarıdır
Sırlarımı gizlemek muradımdır

Tohumlar da toprakta gizlenirler
Yine gizlenen yerden yeşerirler

Leyla da sabır ile mecnun olur
Kalpler yumuşar bile macun olur

Kayalar ve mermerler de gün gelir
Yar kapısında mücevherler olur

Nefsin aslı kara su pınarından
Nefes alır cehennem diyarından

Onun her solukta bir hilesi var
Her hilesinde bin de firavun var




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:56 PM
Bil Ki Dönmeyeceğim
Dolunayımda yalnız başına, yalın ayak dolaşmadıkça
Kırgınlığı, kızgınlığı unutup aşmadıkça
Sevgiyle sarmaş dolaş olmadıkça
Bil ki dönmeyeceğim.

Doğmamış kinlere donlar biçmeye devam ettikçe
Bir gönül verdim, bir vazgeçtim dedikçe
Hata ve günahla devamlı estikçe
Bil ki dönmeyeceğim.

Ahlarını kaderin kulaklarına duyurdukça
Gözyaşı döküp yalanlar uydurdukça
Sen kızıp kudurdukça
Bil ki dönmeyeceğim.

Dönüp gelmezse insaf ve edep içinde insanlığın
İntihar etse de vidanın tellerinde pişmanlığın
Kibirle beslenip büyürse şişmanlığın
Bil ki dönmeyeceğim.

Sevda bağımda sere serpe uyuyup kalmadıkça
Ufkundan kara bulutların dağılmadıkça
Hüznün ve kinin sağılmadıkça
Bil ki dönmeyeceğim.

Yüzüne sevgiden gamzeler düşmedikçe
Yüreğine merhamet inmedikçe
Özün kereme dönmedikçe
Bil ki dönmeyeceğim.

Kırıp döktüğün gönül sarayımı yapmadıkça
Nedamet ateşinde nefisini yakmadıkça
Pak olup, Kevserlere dalmadıkça
Bil ki dönmeyeceğim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:56 PM
Bir Hilal'in Gölgesinde
Bir hilalin gölgesinde…
Bunca yanışımız reva mıdır?
Bir helalin bölgesinde…
Aşkımız garip bir deva mıdır?
Bir Hilal’in gölgesinde…

Ağlayanlarımızın tebessümlerine
Birden aksederken cennet hayatı
Hicranla, çileyle yudumlarken
Sunulur sevgilinin abı-hayatı
Bir Hilal’in gölgesinde…

Ateşiyle çerağ gibi yanarken
Hangi yürek söz dinler?
Züleyha aşkıyla Yusuf’u anarken
Görenler söz mü dinler?
Bir Hilal’in gölgesinde…

Tahammül çemberinde sabrımız
Çaresiz yaralar dağlar
Yürek yangınlarında kabrimiz
Yiğitlerimiz karalar bağlar
Bir Hilal’in gölgesinde…

Ümitler imanımızı emzirirken
Dökülür gözyaşımız ak bir seccade üstüne
Gönül ülkesinde nefis semirirken
Çala kılıç gideceğiz büstüne
Bir Hilal’in gölgesinde…

Hasretin kadehinden içenlerdeniz
Bir vatan uğruna candan geçenlerdeniz
Hakla batılı ayırıp seçenlerdeniz
Biz Tatar, Türkmen, Çeçen’lerdeniz
Bir Hilal’in gölgesinde…

Kurtulmaz seyri seferden başımız
Eşle dostla yenir aşımız
Günahları silerken gözyaşlarımız
Bitmez bizim yürekle savaşımız
Bir Hilal’in gölgesinde…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:56 PM
Bir Tanem
Uykuyu unuttuğunda
Gözde yaş kuruttuğunda
Kederi avuttuğunda
Beklerim seni bir tanem

Çaresiz ağladığında
Umudun kalmadığında
Tutanın olmadığında
Beklerim seni bir tanem

Gurbet aranı bölerse
Günün aylara dönerse
Yüzün sararıp sönerse
Beklerim seni bir tanem

Gönlün cefayı çekerse
Baharın yaza dönerse
Umut ışığın sönerse
Beklerim seni bir tanem



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:57 PM
Bir Turnanın Kanatlarında
Gözlerin geceydi karanlığına karıştığımda
Yıldızların hep gözlerimde sabahladılar
Masmavi bir dünyam vardı
Ağına düşene kadar

Fırtınalar esiyordu şu körpecik yüreğimde
Sulu bir yağmura kesmişti gözlerim
Duyulmuyordu sözlerim
Seni gördüğümde

Yandığımda çağla yeşili gözlerinde serinlerdim
Sonsuza uzanan durgun okyanuslar gibiydin
Gözlerinden korkar, kederlenirdim
İçine yutacak gibiydin

Gülünce yanaklarında pembe çiçekler açardın
Arasında şakıyan serçelere dönerdim
Mutlu olurdum, sense hep kaçardın
Şaşkınlara dönerdim.

Hüzünsüz yüreğim parlak dolunaya dönerdi
Islak toprak kakardı vuslatımın tadında
Hayallerim, düşlerim uçup giderdi
Yeşilbaşlı bir turnanın kanatlarında


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:57 PM
Bitirdin Sen Beni
Güzelliğin serdin
Gözlerime verdin
Yüreğimi gerdin
Bitirdin sen beni
*
Şu gönlüme girdin
Aşklarını serdin
Hayatımı derdin
Bitirdin sen beni
*
Tek amacım oldun
Hep sevincim oldun
İlk baharım oldun
Bitirdin sen beni
*
Kaderine yazdın
Sen sevdikçe azdın
Azdıkça da sevdin
Bitirdin sen beni



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:57 PM
Bu Gece
Bu gece tek başıma
Kendimi dinleyeceğim
Tutkusuz bir yürekle
Baş başa...

Umutlu bakışlarınla
Başladın aşktan konuşmaya
Ayrılıksız kavuşmayı,
Ben istemez miydim?

Gözlerim yüzlerinde dinlenirken,
Al al kızarırdı kirazlar dalında…
Dudakların ıslak ve tutkulu
Bıraktı, kendini ölesiye alında…

Gözlerinin deniz yeşili düşer,
Düşer, karışır mehtaba...
Bir nar ağacı ağlar, yapayalnız
Tenha gecenin serinleyen koynunda…

Kaygılı bir gölge düşer gözlerime,
Soyunmuş, çıplak hatıralarda…
Bir vedalık hükmü olur hayatın,
Doğacak günlük umutlarda…

Çiğdemleri rüzgâr okşar seherde,
Sarkar, söğütler ırmağa her seferde
Ne sen uyudun, ne beni uyuttun,
Mehtaplı şu serin *******de…

Güz elmasına benzerdi yanakların,
Kızarırdı, soğuk havalarda…
Rüzgâr eserdi hafiften gözlerinde,
Ceylan yavrusuna benzerdin…

Ne ben kalabildim tek başıma,
Yapayalnız bu gece…
Ne sen rahat durdun, ne de uyudun,
Sessizce bu gece…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:57 PM
Bu Ülkenin
Çoktur, bu ülkenin seveni…
Bitip tükenir mi, hırpalayıp döveni…
Dert ve davaları zedelemekti,
Türkiye’ye olan güveni…

Gizli servisler çıkardı namludan cini
Dün vurdular, ülkemizde renkli bir güvercini
İhmal, ihlal ve hezeyan, biraz da feveran
Görmeliydiniz cini çıkaranların sevincini…

Sıkılan her kurşun, bir gizli servisin buyruğu…
Hiç fark eder mi onlara ölenin uyruğu…
Dönen yangın yerinde
Sıkışın istiyorlar Türkiye’nin kuyruğu

Çözüp salsalar de itlerinin ilmiğini
Yine de ibretle seyrederiz itlerin birliğini
Hazırız haddini bildirmeye biz,
Bir bahaneyle onlara kimliğini

Olsa da onların kimi tellal, kimi bezirgân
İçimizde öfkeyle büyümekte kin ve isyan
Şu deyyus Amerikan’ın işleri yalan, dolan
Dünya bilsin ki haritaları çizecek olan kan
...
Talanda, yağmada, yangın yeri Kerkük
Kana bulanmış her ten, her ten bir cana yük
Hiçbir Türk ölümden korkmaz
Olsa da düşman ne kadar büyük…

Tüm itler ürse de bu kervan yürüyecek
Düşmanın yaptığını, her dost görecek
Her şeye rağmen, konuğunu bu topraklar
Yine de şefkatle bağrında koruyacak…

Artık, bitsin bu pis yalanınız, bu pis hileniz
Topyekûn canı cehenneme gide kafileniz
Dinlesin hem dirileriniz, duysun ölüleriniz
Dünyayı nizama geldiğimizi bilesiniz



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:57 PM
Çanakkale
Ya Rap Celal’inin kahrını tez elden aşır
Şu Çanakkale yenilmez ibretini taşır

Kutsal ruhların ayakları da ağırlaşır
Şu topraklar ezelden ebede sırlar taşır

Gelir, yedi düvelin kan kusan gemileri
Yiğitler dönmek nedir bilmez, hedef ileri

Zulüm kılıcı yakıp yıkar genç bedenleri
Çanakkale alır vermez, harbe gidenleri

Ateş kusardı zırhlılar hep mavi sulardan
Yardıma gelirdi ruhlar, kavi ululardan

En samimi dualar ulaşır analardan
İbret levhası tarihe Anafartalar’dan

Gelibolu’da yılmaz yiğitler göğüs gerer
İçer ecel şerbetini, şehitliğe erer

Şu türbeleri, şu uyanık yıldızlar bekler
Gök kubbenin altından saçılan nurlar ekler

Çanakkale hakikat ışıklarıyla dolardı
Binlerce canlar bu vatan uğrunda solardı

Şu âlem Türkün yüceliğini kucaklardı
Şehitlik şerbetiyle mutlu olacaklardı

Emelleri de gömülmüş, her yer mezar olmuş
Vahdet bahçesinde şu yatanlar şehit olmuş

Düşman emeli suya gömülmüş, hayal olmuş
Deniz, gök ve yer susmuş, yatanlar çok mesutmuş

Güllere sinmiş şehitliğin, senin kokundur
Çanakkale geçilmez, düşmana korkundur

Çanakkale hürriyetin ve özgürlüğündür
Tarihe şan ve şerefle yazılan gücündür




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Çankaya Rüzgarları
Kavgada bile söylenmez
Eğer söyleyen insan ise
Karşıdakinin kutsalına
Dil uzatıp söverek eğlenmez…

Kastı ortada… Belli!
Tasarlanmış hem de planlı
Çocuk değil, yaşı en azından elli
Söylerken de çok heyecanlı

En insafsızından hakarete uğruyor
Bağır Kal’ın dudaklarında
Koca bir toplum, koca bir ülke,
Koca bir inanç, koca bir ilke…

Bağır Kal,
Dil uzatıyor Harem-i İsmete!
Tek başına aşağıya çekiyor
Seviyesini siyasetin
İnanların payına düşen
Bakın şu kısmete…

Tecavüz var,
Hem inanca hem de mahreme
Çankaya Rüzgârları eserken,
Söylenen küfürdür,
Söylense bile namahreme…

Biliriz ki, rahatlık yoktur
Bu dünyada Müslüman’a
Eğer, rahatsa bu insan
Şüphe ederiz onun insanlığından

Ufukta görünen fecir midir?
Bin bir çileden sonra
Gamzeli Şafak’la gelen ecir midir?

Ciğerlerine kadar çürüyen düzenin
Bu milleti kendi vatanında parya görüp üzenin
Allah belasını versin
Müslüman’ın ağlayan haline gülenin

Gurur ve kibir ehramları altında
Ezilen tağutlara acımayın
Gündemde kalmak için
Kendi kalesine gol atanlara
Dönüp bile bakmayın…

Bir yanda ekmeğe muhtaç insan,
Diğer yanda parayla şaşıran şişman
Bir yanda sistemin kodladığı aydın
“Ey Müslümanlar, işgal edildiniz”
“Günaydın…! ”



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Çeker Giderim
Yüreğimi yaralama
Gönlünden ıralama
Ele güne karalama
Usanır çeker giderim

Kar yağar *******ime
Ben ayazında üşürüm
Sevda düştü güllerime
Sever de çeker giderim

Dünyada gülmedi yüzüm
Çeşme gibi akar gözüm
Sızar yaram, ağlar özüm
Küser de çeker giderim

Çağrına koşar giderim
Hem de uçar giderim
Varımı satar giderim
Coşar da çeker giderim

Merhem olsan şu yarama
Girmesin gurbet arama
Daha çok söz var ama
Susar da çeker giderim




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Çevrenin En Sevilen Gülü
Sıkıntı, bunalım, çaresizlik ve stres
Sen bul bir yolunu, al rahat bir nefes
Şöyle adam gibi al karşına kendini,
Konuş, ikaz et ve hesaplaş bir heves
Yalnızlık hissinden kurtar kendini
Koru sağlığını yaşayarak hak dini
Korkularını yen, güvenin tam olsun
Asla eksik etme yüzünden sevgini
Yapacaklarına müsait zaman ayır
Ziyaret ederek sevdiklerini kayır
Nasıl dinlendirebilirsin ruhunu
Her önüne gelene diyemezsen, hayır
Senin helalinden gelir temin etmen
Hayatına renk katar, aksi inkâr
Mutlaka ailenle beraber olmalısın
Yaşamalısın hem mesut hem tatminkâr
Haftada bir de olsa çık kır, bayırlara
Tıkayarak kulaklarını benze sağırlara
Şükürle yönel ki kalbin pas tutmasın
Hiç uzak kalmasın elin fakirlere
Kır kabuğunu başkalarına fırsat tanı
İçindekileri keşfederek yaşa her anı
Hayatı bir bütün olarak kabul et
Elbette mazhar kılar iltifat ihsanı
Her zaman geniş tutmalısın gönlü
Budur huzurlu yaşamanın formülü
Ki hele bir de affetmeyi biliyorsan
Sen olursun çevrenin en sevilen gülü




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Çilelerine Ektin Beni
Kayalarımda ceylanımsın
Ak sularımda mercanımsın
Yüreğimde ki hey canımsın
Çilelerine ektin beni
*
Ne bulanır, ne durulursun
Övünerek de, kurulursun,
Bir görünür, bir kaybolursun
Çilelerine ektin beni
*
Yüreğimi yaralamasan
Gönlünden ıralamasan
Boş yere de karalamasan
Çilelerine ektin beni
*
Elemlerdendi nakışların
Cefalardandı bakışların
Keklik gibiydi sekişlerin
Çilelerine ektin beni
*
Kar beyazıydı bileklerin
Kıpır kıpırdı yüreklerin
Gönüllerimi kandırırsın
Çilelerine çektin beni




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Daşkend
Daşkend, Daşşeheri
Türkün gadim Daşşeheri
İpek yolunun üzerinde ki
En güzel medeniyet şeheri
Daş dövürine gadar inilen
İnsanın dünyaya gelişi gadar var yaşı
Ozbekisdan’ın şimal şargında
Tiyanşan vahasında
Çirçik nehrinin sahilinde
Möhkem şeher: Daşkend
Defelerce döşman hücumuna maruz galıp
Dagılıp, yeniden dirilebilen şeher
Goynunda mugaddes şahslara yer verir
Gızgın dövüşlerle Ruslar seheri aldı
Sehere su yerine gan galdı
Ruslar Türkün izini ittirmeye
Abideleri, mescidleri yerle yeksan etdi
Daşkend ölü sehere döndü
Daskend türk halglarının gelbiydi
Daskend ayaga galgarak güç tabdı
Şeher türkün hoş geleceyinden haber verir
Özüne gayıdışı, dirçeliş şeheridir.
Başın üstünden güneş heç vaht eskik olmasın,
Daşkend!
Daşkend!




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Deli Gönül
Boşyere hayaller kurdun
Bir güzele köle durdun
Darbeler yedin oturdun
Artık uslan Deli Gönül

Yar senin bilmez kıymetin
Her güzel olmaz kısmetin
Şan ve şereftir ismetin
Artık uslan Deli Gönül

Aşkına bir Leyla gerek
Leyla’da sonsuzca yürek
Uzun laflara ne gerek
Artık uslan Deli Gönül

Adın anma unut onu
Kara sevdanın yok sonu
Her güzel oynar oyunu
Artık uslan Deli Gönül



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Dertliyim
Karlı dağdan aşar yolum
Gurbet ele düşer yolum
Gündüz elem gece zülüm
Yârim dertli ben dertliyim

Sevdalıyım ar başımda
Efkârlıyım şu yaşımda
Tat tuz kalmadı aşımda
Yârim dertli ben dertliyim

Gelir diye yol gözlerim
Hasret çeker çok özlerim
Od olup yakar sözlerim
Yârim dertli ben dertliyim

Sel gibi akar çağlarım
Hasret çeker köz bağlarım
Gözyaşım durmaz ağlarım
Yârim dertli ben dertliyim

Yar sevip murat almadım
Yârin bağına dalmadım
Yaraların saramadım
Yârim dertli ben dertliyim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:58 PM
Diledim Ki
Diledim ki! Tek konuğun ben olayım,
Yüreğinin ay ışığı saatlerinde…
Diledim ki! Tek sahibi ben olayım,
Yüreğinin en saklı yerlerinde…

Diledim ki! Özlem ve yanık hasretimi
Dökeyim uykun arasında avuçlarına
Sabah uyandığında bulaydın sevdamı
Yüreğinin uçsuz derinliklerinde

Diledim ki! Dönsün hüzünlerin,
El değmemiş kır bahçelerine…
Gözyaşların, sevinç ve gülüşlere
Dönsün, hayallerin gerçeklere…

Diledim ki! Çabaların zaferlere
Karanlık *******, güneşli sabahlara
En karamsar anların, sevinçlere
Dönsün, duygu mevsimlerin baharlara

Diledim ki! Yüreğindeki fırtınalar
Dönsün nazlı nazlı akan pınarlara
Yüreğinde ki Karlar, tipi ve boranlar
Dönsün, rüzgâr sesli sevdalara…

Diledim ki! Korkular giremesin rüyana
Gece boyu nöbetlere saldım yüreğimi…
Aldım ay’ı yanıma, yıldızları başucuna
Uyuttum dolunayı yüreğimin sıcaklığında




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Erciye'in Kızı Nihal
Osman Gazi ile çıkmıştık Maraş’tan yola
Pınarın başında selam verdik sağa sola
İlerliyorduk son süratte kır bir aygırla
Nihavent şarkıları dinliyorduk sabırla

Ekinler bir karış olmuş göğe bakıyordu
Susuzluk körpecik yürekleri yakıyordu
Gök çatmış kaşını şimşekleri çakıyordu
Gök gözlü kızın gözyaşı yere akıyordu

Dostumuz geliyordu Erkilet’e Tebriz’den
Karşılamak düşüyordu muhabbetle bizden
Almer doluydu, yerleri yoktu yatağından
Açar bulduk kolların Çırağan sarayından

Kayseri, gece alca ışıklar saçıyordu
Kral ağaçları beyaz çiçekler açıyordu
Gök gözlü dostum alıp götürdü otağına
Tanıştırdı balalarla, hayat ortağına

Hilal, başındaydı akça başlı Erciyes’in
Uykudan gözleri kapanıyordu herkesin
İki genç güzel kız geliyordu Hacılar’dan
Sıyrılıp kurtulmuşlardı bütün acılardan

Gayretli gördüm Erciyes’in kızı Nihal’i
Gözleri parlıyordu, sevda doluydu hali
Selam sundum Yalguzak bacıma en has âli
Hizmetteydi başkan, hep gayretliceydi vali

Çelik kanatlı akkuşun hiç yeri yok idi
Baykuş sesi geldi Adana’dan yol çok idi
Akbaşlı Bakır dağı Yahyalı’ya bakardı
En nadide kirazları da kızlar satardı

Baka baka geçtikte kenarından Niğde’nin
Çiçekli dalların kopardık kokan iğdenin
Önünden ak bulutlar geçiyordu hilalin
Bütün yaptığı ekmek kavgasıydı Nihal’in




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Erkekler Ağlamaz
Bırakın da ağlayayım erkekler gibi
Bir de ‘Erkekler ağlamaz’ diyorlar
Öyle, öyle ağlar ki!
Yaralı ceylanlar gibi…

Bakıp gülüyorlar,
Bir de acıyorlar
İnsanın her umudu serap,
Her rüzgârı fırtına olur mu?

Bir güzelin
Dili akrep, gönlü harap
Bir güzelin
Her yanı yalan olur mu?

Senin aşkların
Ela gözlü bir bela mıdır?
Seveni umutlara gebe bırakmak
Sana zevki sefa mıdır?

Tüm sitemlerim sana,
Tüm kahırlarım sana
Hep aklı başkasına verdim de
Baktım ki bana kalmadı



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey Anadolum-1
Ey Anadolu’m;
Sevginin yeşerdiği topraklar sende
Tarihten silinemeyen zaferler sende
Tarih sende, şanlar sende, şerefler sende

Ey Anadolu’m,
Ak yüce başı karlı Ağrı sende,
Türk’e kapıları açan Malazgirt sende
Kayakçıların gözdesi Palandöken sende

Ey Anadolu’m
Dadaş diyarın Erzurum sende
Talihsiz gözü yaşlı Erzincan sende
Harran sende, Amik sende, Çukurova sende

Ey Anadolu’m
Fırat, Dicle, Aras, Murat sende
Keban, Kartalkaya, Atatürk Barajı sende
Nine Hatun, Şahin Bey, Sütçü İmam sende

Ey Anadolu’m,
Peygamberler diyarı Urfa sende
Sabrıyla anılan Allah dostu Eyüp sende
Ateşi gül bahçesine dönen makamı İbrahim sende

Ey Anadolu’m,
Kaysılar sunan Malatya sende
Fıstıkla markalanan Gaziantep sende
Dünyaya dondurmalar sunan Maraş sende

Ey Anadolu’m,
Tarihe imza atan Mimar Sinan sende
Beyaz karları eksilmeyen Erciyes sende
Akdeniz sende, Karadeniz sende, Eğe sende



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey Biçare...
Ey Biçare;
Cenneti sevdiğini söylüyor,
Ama ibadet etmiyorsun.
Cehennemden korktuğunu iddia ediyor,
Ama günah işlemekten vazgeçmiyorsun.

Ey Biçare;
Allah’ı seviyorum diyor,
İsyana devam ediyor,
Nefsi arzuların peşinden gidiyor,
Eğer sevdiğin doğru olsaydı
Allah’ın emirlerine uyar,
“Âşık olan sevgilinin sözünden çıkmaz”
Biliyorsun!

Ey Biçare;
Muhabbet ehli, sevgi kadehinden içti,
Onlar dünyayı terk etti,
Hakkı seçti…
Onlara yeryüzü dar geldi de,
Kudret karşısında kendinden geçti…

Ey Biçare;
Cenneti seven iyiliğe koşar,
İstek ve arzuları boşar,
Allah için;
Doğruluğu emreder, kötülüğü nehyeder
Allah yolunda mücadelesine coşar.

Ey Biçare;
Kemalin Allah’tan olduğunu bilen,
Allah’tan başkasını sevebilir mi?
Sevgisi Allah’a dayanan kimsenin
Başka sevgiye gönlünde yer verebilir mi?

Ey Biçare;
Sevginin başı yangın, sonu ölümdür,
Temiz ve sağlam bir kalple gelenlere,
Aşk; sırları keşfetmekten bir bölümdür.



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey Gönül-1
Ey Gönül,
Hırsla mutluluğu yakalamak istedin,
Olur, olmazların ardından koştun,
Para, mal, mülk, şan ve şöhretle coştun
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Ama bir türlü görmedin, hani hoştun.

Ey Gönül,
Âşık oldun, eğlendin, çok sevdin,
Pembe hayaller içinde evlendin,
Otomobilin oldu, çocukların ve evin,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Yalnızlıklar içinde yaşayan bir devdin

Ey Gönül,
Hani, hiç bitmeyen arzuların vardı,
Hani sana, şu koca dünya bile dardı,
Hani bir yanın yaz, diğer yanın kardı,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Hayat; varlıkla yokluk arasında bir zardı…

Ey Gönül,
Kıskançlığını, nefretini yenmedin,
Ruhunun, özünün sözüne tınmadın,
Eline ne geçtiyse yine de kanmadın,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Hak’la, hakikatle hiç yüzleşemedin

Ey Gönül,
Olumlu bir bakışa sahip olmadın,
Olayların güzel yönünü görmedin,
Hayatın kontrolünü elinde tutmadın,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Doğru hedef ve gayeye yönelmedin,

Ey Gönül,
“Böyle geldim böyle gideceğim” dedin,
Aklını ve duygularını kontrol etmedin,
Yaşamdan, yaşamaktan tat almadın,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Talihe, kadere küstün de hiç gülmedin,



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
EY Gönül-2
Ey Gönül,
Düşüncelerinle hayatını inşa etmedin,
Hep fazlasını istedin, olanla yetinmedin,
Adam olup, adam gibi bir yolda yetmedin,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Yaşam ırmağıyla aynı yönde gitmedin,

Ey Gönül,
Hayatın güzelliklerinden haz almadın,
Nefsini bağlayıp, ruhunu serbest salmadın,
Bir gün olsun hakikatle baş başa kalmadın,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Huzura varıp sınırsız mutluluklara dalmadın.

Ey Gönül,
Bilmelisin ki hayat asla geriye işlemez!
Sen geçmiş hatıralarına takılıp kaldın…
Olumsuz düşünce mutlulukla birleşmez!
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Kendini olmaz keder ve dertlere saldın…

Ey Gönül,
Umudunu kaybeden her şeyini kaybeder,
Her şeyini kaybedenden eksik olmaz keder,
Gönül bahçesinde çiçekler meyvesin döker,
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Meyvesiz ağacın hayatı gibi boşa gider.

Ey Gönül,
Başarısızlık; ölüm değil öğretmendir,
Okuyup öğrenerek kendini eğitmendir,
İlim; ilim bilmek, ilim kendine bilmendir
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Eğitilmiş halinle gerçekleri görmendir.

Ey Gönül,
Zorluklarla yaşamayı sevmiyorsan,
Üstesinden gelmek için evmiyorsan,
Başarmak için kendini güdülemiyorsan
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Hakkın karşısında başını eğmiyorsan!

Ey Gönül,
Eğer yaratılanı yaratan hatırına sevemiyorsan,
Gayret ve çaba ile bir şeyler üretemiyorsan,
Ve eğer ürettiklerini dostlarla paylaşamıyorsan
Hani aradığın mutluluğun nerede?
Daha ne söyleyeyim, söylenenleri göremiyorsan.



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey İstanbul
Ruhumuza hayatlar verir, yedi tependen ezanlar
Laleler, sümbüller ve güller, şehrisin sen ey İstanbul
Şu güruha hayat el verir, yaşasa da hezeyanlar
İnciler, mercanlar, ak canlar, şehrisin sen ey İstanbul

Kıyas bile kabul etmezsin, seni bilirim güzel yar
Sultanlar ile evliyalar şehrisin sen ey İstanbul
Sen bir tomurcuk tadındasın gezsem dahi diyar diyar
Sevdalar, güzeller, nimetler, şehrisin sen ey İstanbul

Arasam da hiç bulamam ki, şu dünyada bir eşini
Hüzünler, çileler ve dertler şehrisin sen ey İstanbul
Kadir kıymet bilmezler bile, bırakmaz senin peşini
Kazançlar servetler, fırsatlar şehrisin sen ey İstanbul

Yüreklerde büyür sevgiler, hasretle dolar tüm gözler
Fatih’ler Yavuz’lar, Murad’lar şehrisin sen ey İstanbul
Sende düşenler sende kalkar, ayrılsa da yine özler
Huriler, periler, sultanlar, şehrisin sen ey İstanbul

Her taşın ve toprağın altın; maddesi ve manasıyla
Sen en güzide sultanların, şehrisin sen ey İstanbul
Gözyaşında yüzer, demirler, tüm gayretler anasıyla
Bugün sen çile çekenlerin; şehrisin sen ey İstanbul

Yaldızların düşmüş yerlere, muhtaçsın gerçek erlere
Yeni yüzyıla taşınacak; şehirsin sen ey İstanbul
Tutalım kol ve kanadından, var en yüce değerlere
Yıldızlar gibi parlayacak, şehirsin sen ey İstanbul

Yeni yepyeni gençler gördüm, çalışkan ve delikanlı
Seni gönülden sevenlerin, şehrisin sen ey İstanbul
Sana hizmet edebilmekte; o kadar da heyecanlı
Ay yıldızla dalgalanacak şehirsin sen ey İstanbul




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey Kahramanmaraş
Ey Kahramanmaraş, Sen neler gördün neler
Savaşlarla, acılarla geçti seneler

Hitit, Asur, İran, Roma, Bizans, Araplar
Türkün damgası hepsini de birden paklar

İlçendir Pazarcık, Elbistan, Nurhak, Afşin,
Göksun, Türkoğlu, Çağlayancerit, Andırın,

Ceyhan nehri bağrından çıkar, nazlı akar
Aksu koynunda yatar, baygın baygın bakar

Keşfedildiği günden bu yana, madenin
Şekli verilir Maraş’ta, Bakır, çeliğin

Elindeki silah, Kahraman yaptı seni
Anadolu kaplanı, sen de al hisseni

Tohumdan toprağa, topraktan da pamuğa
Pamuktan ipliğe, iplik durdu kumaşa

Binboğa, Hazanlı, Engizek, Ahır dağın
Hala bin bir çeşit üzümler verir bağın

Çam, kayın, sedir, gürgen ve meşe ağacın
Keklik, üveyik, toy ve turaçsız en acın

Göksun, Tekir, Fırnız ve Başkonuş dinlencen
Pınarbaşı, Kapıçam ve Kırksu eğlencen

Zeytin Ilıcan ise Ekinözü içmen
Firik, Tarhana ile meşhurdur dondurman

Bezdirme, sıkma, bükme ile hoştur yufkan
Keçe, sırma, bakır, çelikle eştir burman

Her üç kapının, ikisi şair bilinir
Üçte bir Türk senin kumaşınla giyinir

Sevdanın kıyısındandır sözün, destanın
Seni Maraş’a Kahraman yapar, unvanın




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Ey Sevgili
Ey Sevgili,
Hangi tutkularla çağırsam seni
Gözü yaşlı hayallerim geliyor karşıma…
Serçelerin ürkek sesiyle bağırsam seni
Bir yanımda dağ gibi bembeyaz sevdan,
Diğer bir yanımda kılıç kesmez hasretin…

Ey Sevgili,
Beni o geri dönüşü olmayan yollara düşüren
Yüreğimden aşkını, dilinden adını,
Büyütemedim,
Gönül evimde yadını

Ey Sevgili,
Otobüsler gönül terminalimden özlem taşırdı
Gönlümde ak yelkenliler, umuda yelken açardı
Ömür kitabımın yırtık sayfalarından
Kotarılan hayallerim can pazarında satılırdı

Ey Sevgili,
Gizli bir ince keder bölerdi uykularımı,
Kaçardım içimde sakladığım gerçeklerden
Dinlerdim rüzgarın getirdiği hüzünlü öyküleri
Nefes nefese tırmandığım en yüksek tepelerden

Ey Sevgili,
Beklerdim seni, sen yine de gelmezdin
Yenik düşerdim en sancılı sevdalara
Sana dokunmasınlar diye, gülmezdim
İçimdeki hayvanları bağlardım tellerinden
Kurtarırdım aşkımı kirli hayatın ellerinden

Ey Sevgili,
Baharınla yeşillenir gönül topraklarım
Varlığın bana huzur verir, neşe verir,
Güzelliğin karşısında insan vuslattan erir
Bağışla, yüreğimin talan olmuş dağınıklığını,
Ancak beyazlara bulanmış bir sevda giderir.



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 09:59 PM
Gardaşım
Zafere sevdalı yürek
Tekbirler nefese kürek
Hakikati anana börek
Işıklı kardır gardaşım

Allah’ın ilinde varlık
Âlemin dilinde yokluk
Zamanın selinde tokluk
Işıklı zardır gardaşım

Bir ol demektedir oluş
Yoktan varlığadır doluş
Arayıp O’nunla buluş
Işıklı yardır gardaşım

Unut aklı nakle dayan
Umut saklı muştu duyan
Hak bir komut hakka ayan
Işıklı vardır gardaşım



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gel
Gel! Geç güzelim. Gel geç yiğidim,
Bizim ömrümüz mor dağlarda geçiverdi.
Bizi yapayalnız kayın ve gürgenler anlar
Sızlayan yüreğe öfkelenmeyi nereden bileceksin?

Canını canla, varını yokla…
Çoğunu azla, hiç değiştiğin oldu mu?
Ölmeyenlerin yerine hiç öldün mü?
Hadi öyleyse, …öl de gel.

Korkularını anlından öpebiliyor musun?
Zor hizmetlere talip olabiliyor musun?
Yorgunluklardan sonra gülebiliyor musun?
Hadi, koş öyleyse yokuşları bitir, …gez de gel.

Hasreti öğrenmeye gücün yeter mi?
Yüzyıllar oldu, duyup görmeyi bırakalı…
Hakikatin yanında, bildiklerimiz pul eder mi?
Hadi, istikamet ileri, …bil de gel.

Beş para etmez övündüğün sabrın,
Üç kuruşluk gayretinle koş…
Koşarken; başkalarını da koşturmayı unutma!
Hadi, durma! …dol da gel.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gel Kendin Söyle
Severim bilmezsin parçayım karda
Gönülden süzülmüş hasçayım yarda
Kederle dürülmüş bohçayım sırda
Al şafak bakışlım gel kendin söyle

Ağlama istemem gözyaşı dökme
Uzakta kalsam da ruhundan sökme
Hiç olur olmaza boynunu bükme
Al seher gülüşlüm gel kendin söyle

Nefsinle açıldın yüzüme güldün
Dalında tomurcuk bir gonca güldün
Tutmadın kendini sözüme güldün
Al gonca ağızlım gel kendin söyle

Nefsine aldanıp günah emretme
Geçip de karşıma yüzüm seyretme
Dalıp ta hülyaya sözüm ret etme
Ak şahin dalışlım gel kendin söyle



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Giden Güzel
Gam ve keder temel tutsun gönlüne
Kar ve kışlar mekân tutsun gülüne
Yatsın kuru yerde, hasır üstüne
Beni terk edip; sana giden güzel
*
Kapına varlıktan yokluk sağdırsın
Oluk oluk dert ve bela yağdırsın
Zalim ve namerde boyun eğdirsin
Beni terk edip; sana giden güzel
*
Alacaklılar yakasından tutsun
Gülmesin yüzü, huzuru unutsun
Altın kâselerde zehirler sunsun
Beni terk edip; sana giden güzel
*
Sobası yanmasın, kalsın ayaza
Benzi de sararsın, dönsün beyaza
Bin tövbeler etsin, dursun niyaza
Beni terk edip; sana giden güzel
*
Bilirim, ben ağlarken o gülemez
Zaman geri gelmez, artık dönemez
Dünya ahiret yüzleri gülemez
Beni terk edip; sana giden güzel



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Git Gidebilirsen
Güzelliğine vurulduğum
Hatırına yorulduğum
Kurban olduğum
Git gidebilirsen

Kadife gülüşlüm,
Keten helvam
Kolum, kanadım
Git gidebilirsen

Büyüsüne kapıldığım
Bir buseye satıldığım
Rüzgârlarına kapıldığım
Git gidebilirsen

Anına asırları döşediğim
Yoluna beş kıta gezdiğim
Gülüşüne sevgi beslediğim
Git gidebilirsen

Yolunda dağlar aştığım
Nehirler gibi taştığım
Yürek yakıp şaştığım
Git gidebilirsen



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Golden Horn
Sirkeci’de Golden Horn’un teras katı
Eylülde bir sabah kavatlısı
Fon müziği dolduruyor kulakları
Sis basmış Tarabya, Boğaziçi kaskatı
Cam önünde bir beyaz martı
Bakıyor içerdekilere
Arada bir camı tıklatıyor, artı
Bakarak insanların yediklerine
Dayanamadım
Kalktım ve bir ekmek parçası verdim
Dönüp bakmadı bile yüzüme…
“Canın isterse ye! Ne ki derdim? ”
Yaklaştı martının ikincisi
Uzattığım ekmeği aldı ve yedi
İsyan etti yaptıklarına martının birincisi
Bağırarak kendi diliyle bir şeyler söyledi…
Beklemeye devam ederken beyaz martı
Israrla cama vurdu gagasıyla
Arkamda oturan kızıl saçlı kıza
Seslendi bir gurur edasıyla
Salonda birkaç Türk, birkaç Azeri,
Birkaç Fransız, birkaç Japon
Arada dolanmakta birkaç hizmet eri
Sabah kahvaltısından bir an
Bir yanda Boğaziçi, yanda Topkapı
Direnir asırlara inat bu yapı
Her kim olursa olsun
Dosttur burada insana her bir kapı…




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gördüm
Gülünü açarken gördüm
Sevdanı kaçarken gördüm
Saçını saçarken gördüm
Gözümü kayarken gördüm

Dudağımda aşk ateşin
Gönlümü de yakar gördüm
Rüzgârda ipek saçların
Ceylan gibi uçar gördüm

Sevda pınarından içtim
İçtim de kendimden geçtim
El bana ne derse desin
Güzellerden seni seçtim

Yağmur taneleri düşer
Düşer, düşer de ağlarım
Bahçede çiçekler açar
Koklar, koklar da ağlarım

Hazan oldu, bitti ömrüm
Varsın gelsin bana ölüm
Bu son yazım, bu son sözüm
Ömrüm boşa geçer gördüm



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gül Bakalım!
Gönül hoşluğuyla katlansa kişi,
Allah’tan gelen bela ve acıya…
Günahlardan arınır, doğduğu gün gibi,
Emin olur, ahirette düşmez sancıya…

Umut içinde Allah’tan kork,
O her yaptığından haberdardır.
Nefsini öldüren rahmet kefeniyle,
Gömülür merhamet toprağına…
Kalbini öldüren lanet kefeniyle,
Götürülür azap toprağına…

Dünya nimetiyle tıka basa doyanlar,
İbadet lezzetine nasıl erer?
İbadet lezzetini kaybedenler,
Melekût âlemine nasıl girer?

Çok yiyip çok içerek kalbi öldürme,
Çok sulanan bitkiler bile kurur…
Arzularına uyarak nefsini güldürme,
Geçer karşına taşkınlıkla kudurur…

Kişi nefsinin kontrolüne girse,
Azgın arzulara mahkûm olur.
Pişmanlık ağacını görmez körse,
Arzuların azgın sularında boğulur.

Aşırı arzular padişahları köle,
Sabır ise köleleri padişah yapar.
Allah’la işi olmayanlara söyle;
Sonunda döner dolaşır ateşe tapar.

Sen dalmışsın dünyaya, gül bakalım!
Gözyaşında sandalla geçenlere bakarak…
Geçerken sırat köprüsünden, dökül bakalım!
Feryat içinde veyl deresine sallanarak…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gül Elin Oldu
Canıma nasıl kıyarsın?
El sözüne mi uyarsın?
Söz verip niye cayarsın?
Büyüttüm, gül elin oldu
*
Akça göğsünü çözdürme
Tomurcuk gülün bozdurma
Sevdiğin ele sezdirme
Büyüttüm, gül elin oldu
*
Gözlerine sürme çeksen
Zülfünü gerdana döksen
Sakınıp bahçemde gezsen
Büyüttüm, gül elin oldu
*
Coşkun sular gibi çağla
Hep gülme bazen da ağla
Tut kendini hakka bağla
Büyüttüm, gül elin oldu
*
Hasan yalansız sözünde
Yandı, kül oldu özünde
Hiç oldu dünya gözünde
Büyüttüm, gül elin oldu




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:00 PM
Gül Yaprağında Boğulur
Çalış, ışığın parlasın
Hak yolunda hizmetin harlasın
Hakkın çelişi, seni hakka çeker
Hayra erişin, seni çilelere eker

Sevgilinin meyli örtülü ve gizlidir
Aşığın meyli davul zurna izlidir
Yetimin ağlamasından arş titremesin
Dumanların göğe yükselmesinden,
Yıldızlar ıstırap çekmesin

Işık arayan gölgeler,
Işığı görünce tabana kuvvet kaçmasın
O’nun zatı önünde var ve yok
Yokluk içinde varlık,
Varlık içinde yokluk açar.

Toprak yokluktan baş çıkarır
Huzuruna güneş yanaklı Yusuflar varır
Nice ekşi yüzlünün, tatlı ruhu vardır
Mezarlığa bak, konuşanların suskunluğu vardır

Nice kişiler var ki neşeli ekmek yer,
Boğazına tıkanır da ölümü olur
Yine nice kişiler var ki çileli ekmek yer
Kevser başında gül yaprağına boğulur.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Gül Yüzlü Gelin
Evlendiği gece, cepheye gitti yari
Susar, düşünür, bekler yanar anar gayri

Kar beyaz eli, tatlı dili, billur kalbi
İlk günden çok mu gördü yar sevmeye Rabbi?

Kar beyazından ak elbiseler giydiler
Beyaz atlarla gülen ölüme gittiler

Ölüm tarlaları kan revan içindeydi
Şehit olan yiğitler mesut biçimdeydi

Devrilen her fidan bir gözün bebeğiydi
Canlar, bedenler birer insan öbeğiydi

Bembeyaz kefenlerinden ruhlar çıkardı
Güvercinler gibi sonsuzluğa uçardı

Çakır ayazında karlar buza keserdi
Gül yüzlü bir gelin türküler bestelerdi

Hayat büyüsün kaybederdi hasretinden
Renkler siyahlara dönerdi mateminden

*******e ağlardı, yıldızlar sayardı
Şafaklara kadar gelecek diye yanardı

Gül yüzlü gelin, malını mülkü neylesin
Yarinden ayıranlar gün yüzü görmesin

Gelin, gönül mülkün viraneye döndürdü
Koca şehit, evlat yetim, ocak söndürdü

Gül yüzlü gelin ağlar da karalar bağlar
Gül yüzlü gelin, görenin yüreğin dağlar




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Gülüm
Nehir olsan da ak derim
Ateş olup da yak derim
Yalnızca bana bak derim
Böyle severim be gülüm

Fidansan yağmur olurum
İçim geçer hoş olurum
Yoluna kurban olurum
Böyle severim be gülüm

Yüreğim aşka düşürdüm
Aşkım gurbete götürdüm
Aklım sevda da yitirdim
Böyle severim be gülüm

Gülmesin bir gün kaderim
Bir değil, bin birdir kederim
Ölüm gelse de giderim
Böyle severim be gülüm

Ayrılık, sensizlik zulüm
Hasretten sonradır ölüm
Gün nedir ki geçer gülüm
Böyle severim be gülüm




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Gün Geldi
Doğu ile batının hesaplaşmasında,
Doğunun yüzyıllar temsilcisi olduk.
Gün geldi, batıyı çiğnedik…
Gün geldi, batıya çiğnendik!
Gün geldi, durgun ve kızgın güneş altında,
Kıymetli hamle ve değerlerimizi kaybettik.

Orta Asya’nın ulu dağlarından indik,
Durmaksızın yürüdük zamansız ve mekânsız…
Anadolu ırmaklarından sular içtik,
Atlarımızı sürüdük batıya dermansız…

Gün geldi, dolu dolu yaşadık!
İslamiyet’te kendimizi, kendimizde İslamiyet’i
Gün geldi, heyecanlar içinde taşıdık!
Kılıçların kabzalarında en uzaklara adaleti

Gün geldi,
İslamiyet’in fikir ve hikmet kutbunda kat kat,
Ruhlarımızda sonsuza uzayan ışıklar yaktık.
Gün geldi, Her türlü nefis ve hakikat
Muhasebesinden uzak yaşadık…

Gün geldi, tefekkür adamı yetiştiremedik…
Gün geldi, batının madde çelmesiyle yıkıldık,
Gün geldi, davamızı, vecdimizi, aşkımızı taşıyamadık,
Gün geldi, ruhumuzu ve ahlakımızı kaybettik…

Gün geldi, Viyana önlerinden döndük,
Mücevherleri, kırık kılıç kabzaları,
Sorguçları, kürkleri, incili kaftanları,
Kırık top namluları, cins cins ölü atları
Çil yavrusuna dönmüş yeniçerilerle
Nice sayısız fırsatları
Anadolu’ya dönüş yollarında bıraktık…

Gün geldi, binlerce yıllık bir tarihin sahibi bu millet,
Şahlanıp mekânda kurtarsa da bu memleketi…
Gün geldi, silkelenip atamadı bu millet,
Ruh planındaki batıyla gelen illeti…


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Güneşin Battığı Yerde
Sızar dallarından gecenin gölgesi
Duyulur uğuldayan rüzgârın sesi
Elemler içinde öyle yalnızım ki
Ağlar ruhum güneşin battığı yerde
*
Bağırır gönlüm duyuramaz sözleri
Söner de gider perde perde özleri
Düşer kalır kuyu bir yerde gözleri
Bakar gider güneşin battığı yerde
*
Şu gönülüm sever, yardan biçaredir
Ağu içer, baştan ayağa yâredir
Duymaz olur mecnun gibi avaredir
Umut biter güneşin battığı yerde
*
Ne başı bulutlarda bir yar bulunur
Yakın uzağa, uzak yakın konulur
Yürek yangınından şerbetler sunulur
İçip düşer güneşin battığı yerde
*
Gönül kıvılcımlarım ak şimşek gibi
Yar sevenin onuru hep tutsak gibi
Yıllarca anlatılır bir destan gibi
Söz edilir, güneşin battığı yerde



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Güzel
Tutulursam bırakma beni
Boynumu büktürme güzel
Ümitle süslenen bahçemi
Baharda döktürme güzel

Kadrimi bilmeyeceksen
Göz yaşımı silmeyeceksen
Candan sevmeyeceksen
Divaneye döndürme güzel

Bülbüllere güller uyansın
Yiğitlere güzeller yansın
Kalbim sana nasıl dayansın
Boş yere yandırma güzel

Gönlümü dermeyeceksen
Saçlarını sermeyeceksen
Ömrünü vermeyeceksen
Dudağını öptürme güzel


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Haber Gelmeyince
O sevgisiz hiç yaşayamaz
Hayat yükünü taşıyamaz
Döker geriyi toplayamaz
Yârinden haber gelmeyince
*
Yârin haberi gelse kanar
Gece gündüz adını anar
Dumansız ateşlerde yanar
Yârinden haber gelmeyince
*
Goncaları solar açmadan
Yavrular yuvadan uçmadan
Hayat canı alıp kaçmadan
Yârinden haber gelmeyince
*
Mektubu gelsin diye bekler
Anar da günü güne eker
Düşer de kalkar, kalbi tekler
Yârinden haber gelmeyince
*
Hasan çokça söyler sözünü
Hep o, sağlam eyler özünü
Hasret bürür iki gözünü
Yârinden haber gelmeyince



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Hasretindeyim
Ararım seni
Sorarım seni
Sararım Seni
Hasretindeyim
*
Hecemde sen
Gecemde sen
Hücremde sen
Hasretindeyim
*
Hülyamda sen
Rüyamda sen
Dünyamda sen
Hasretindeyim
*
Gözümde sen
Gönlümde sen
Özümde sen
Hasretindeyim
*
Yazımda sen
Kışımda sen
Aşkımda sen
Hasretindeyim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:01 PM
Hatay
Fransız’lara karşı her neferi, bir siperdi
Sınırları çizen, al kanlarıyla çizerdi

Hatay yaralıydı, ayrıydı ana vatandan
Hoş bir sada kaldı sana, güzellik atandan

Gökyüzünde ay yıldızlı bayrak dalgalanır
Sana gönül koyanların yüreği dağlanır

Dünyada bir başka dengin de yoktur hiç senin
Yüzü güler, gönlü bir hoş olur, hep sevenin

Antakya kültürlerden bir miras sunar sana
Huzur, barış ve mutluluk daima yan yana

Amik ovan uzanmış hep yatar sere serpe
Kırıkhan nazlı gelin, Kumlu daha çok körpe

İskenderun`da güneş batar, sular kızarır
Belen yaylaya, Arsuz’un hep güneşe hazır

İs demir ülkeye çelik halatların serer
Dörtyol ve Erzin yaz kış narenciyeler derer

Hassa’nın insanı hastır kendi adı gibi
Güzel üzümleri sunar, hep bal tadı gibi

Samandağı denize bakar, bakar evhamlı
Uzanır Yayladağı, Altınözü, Reyhanlı




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:02 PM
Hazar
Deniz görmemiş bozkırlı çocuklar yaşar,
Etrafı çetin dağlarla çevrili göl kıyısında…
Emin olunki, onlar su hasreti çekmezler
Bilirler, sandalı, martıları, sudaki ışıltıları

Derin mavi gölün dalgaları rüyalarını süsler
Doyum olmaz ne zaman baksa seyirle Hazar’a *
Geçerken kıyısına yolu düşse birinin kazara
Hayran olur, alamaz kendini, doyamaz Hazar’a

Hazar Baba dinelir yanı başında adını verir göle
Saf ve temizdir insanı, pek bilmezler hile
Anlatılır, çok eski bir batık kentin hikâyesi
Anlatılır, dinlenmek için inerken sahile

Kent; bir hamile kadının isteklerini geri çevirir
Yayla kent, yedi kat yerin dibine geçiverir
Biline! Hazar, Türkiye’nin en derin gölüdür
Mavi sularında antik bir kent gömülüdür.

Üzümü, vişnesi, armudu, hem tatlı hem boldur
*******i etrafını süsleyen kuzeyden geçen yoldur
Kıyısında “Hazar Şiir Akşamları” düzenlenir
Geleni, gideni, söyleyeniyle şenlenir



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:02 PM
Hoca Ahmet Yesevi
Gönüllere merhem, mazlumlara yoldaştı
Hikmetli sözleri derdi olanları dolaştı
Cahille işi olmazdı
Hoca Ahmet Yesevi’nin…

Hizmet eder, Allah’a kul olurdu
Yolunda toprak gibi yol olurdu
Aşkıyla yanar, söner kül olurdu
Hoca Ahmet Yesevi…

Nefsini öldürür, yüzünü güldürürdü
Sırlar âleminden hikmetler doldururdu
Aşk ile canı köze koydururdu
Hoca Ahmet Yesevi…

Dolaşırdı şeriatın bostanında
Gezinirdi tarikatın gül zarında
Satardı hakikatin pazarında
Hoca Ahmet Yesevi…

Hakk’a tabi olup taat kıldı
Baş eğdi, oruca adet kaldı
Zikirle gece-gündüz rahat kaldı
Hoca Ahmet Yesevi…

Genç yaşta nice makamlar aştı
Kurtlar ve kuşlarla selamlaştı
Kırklar’la, Hızır’la kucaklaştı
Hoca Ahmet Yesevi…

Hakk’ın cemaline âşık oldu
Mihnetler çekip sadık oldu
Hakk’ın dergâhına layık oldu
Hoca Ahmet Yesevi…

Allah aşkından haraptı hali
Aşk yolunda türaptı hali
Gözü yaşlı, bağrı kebaptı hali
Hoca Ahmet Yesevi’nin…

Alırdı Hak’tan fermanını
Kullara verirdi armağanını
Ölüm anında sunardı imanını
Hoca Ahmet Yesevi…

Talip olup girdi, Hak yola
İhlâsla gönlü verdi Hak’ta mola
Yolu Arş, Kürs, Lehv, Kalem’de ola
Hoca Ahmet Yesevi’nin…

Hak yoluna vücudunu nalân kıldı
Marifet meydanına cevelan kaldı
Aziz canı İsmail gibi kurban saldı
Hoca Ahmet Yesevi…

Utanırdı İlah’ından
Korkardı günahından
Dilerdi Allah’ından
Hoca Ahmet Yesevi…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:02 PM
İnsan Olmanın Onuru
Ben Müslüman’ım diyorsan,
Müslüman gibi yaşamak zorundasın…
Kıldığın namaz,
Tuttuğun oruç,
Verdiğin zekât,
İyi bir Müslüman olduğunu söylemeli…

Secdeye vardığında
Günahlarını gözyaşların silmeli…
Seni kötülüklerden men etmeli,
İçindeki Allah sevgisi,
Sana sorumluluk ve güç vermeli…

Cemiyet içinde Müslüman gibi
Yaşamanın bir bedeli olmalı…
Tüm yanlışlarının sorumluluğunu,
Vicdanen üstlenebilmelisin.

Yalnızca dürüst olmak,
Kötülüklere kapını kapamak,
Kurtuluş İslam’da demek,
Asla senin için yeterli olmamalı…

Yazarının,
Sanatkârının,
İş adamının,
Ve arka çıktıklarının,
Yanlışlarını söyleyebilmelisin…

Güzel olanları söylerken,
Diğer yanda,
Yanlışları eleştirebilmeli…
İnsan olmanın onurunu yaşamalısın.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:02 PM
İstanbul
Seni sevip anlatmaya; nereden, nasıl başlasam
Bebek gibisin İstanbul… Uzanan eli haşlasam

Ey güzelim, İstanbul’um; yeryüzünün cennetisin
Fatih Sultan Mehmet’imin en kutsal emanetisin

Yıkık enkazında bile; bir yanın en şanlı Asya,
Diğer bir yanın Avrupa; asıl sensin tek Avrasya

Beyoğlu’n eloğlu gibi; zengin, süslü, şatafatlı
Şişli, Maslak ve Tarabya’n başkaldırmış hem çok katlı

Tarih kokuyor her yanın, Boğaz’ın güzelliğinde
Herkes birçok anlam bulur, senin her özelliğinde

Fatih, Beyazıt ve Eyüp; hep manevi kıvamında
Yine Ayasofya mahzun, Sultan Ahmet kıyamında

Kim ki Üsküdar’a gitse; ak bir yağmura tutulur
Aşkla ansa, dua etse; tüm günahlardan kurtulur

Yedi tepen yedi cennet, derdin bile cana minnet
Yatar bir yanda evliyan; diğer bir yanında cinnet

Bir kara sevda gibisin, doyulmaz aşkla yanarsın
Ezanların huzur verir, gözün yaşlı hak anarsın

Sana dokunacak eller; kırılmalı, yanmalı be!
Yan gözle bakanlar bile, dönerek etmeli tövbe

Görüyorum ağlıyorsun; kaybolmuş sanki değerin
Kirlense de sahillerin, seven insanlarda yerin

Sen masallar diyarısın, bin bir geceyi anlatır
Sultanlar şehrim; âşıklar, şairler seni ağlatır

Yediveren gülüşlüdür, şu Haliç ve Boğaziçi’n
Ayrılanı hasret çeker, özler, ağlar senin için

Güneş sende başka doğar, günler başka batar sende
Kanatlanır manzaralar, iştahla uçar ensende

Her bakanın farklı görür, adım başı mana dolu
Hayran, hayran seyreder de; farklı görür Anadolu

Ey sevgili İstanbul’um dünyada bir tek incisin
Ki sen her halinle güzel; güzellikte birincisin

Bir yanında Necip Fazıl, bir yanında Garip Veli’n
Ki sen sultanlar şehrisin, dün bugün daha evvelin

Yüreğimin rüzgârıyla, sallanır seker sandalın
Senin aşkının uğrunda, acılar çeker sevdalın

Senin her köşe başında, Sinan’ın bir şaheseri
Hep dualarla seyrettim şafakta senin seheri

Nerde şu gönül titreten şairlerin hani nerde?
Birer ekmek kapısısın, adım başı her bir ferde

Haramdır sensiz yaşamak, koynunda ölmekse makbul
Herkes yitse de koynunda, bulabilirsen bak ve bul

Seni yazmaya güç yetmez, takat mı kalır saymaya
Hoş görsün tüm sevenlerin, yazmadık diye kızmaya

İstanbul’um her bir anın, her bir günün, has bir maya
Sevenin, sevilenin de sevgiden mahrum olmaya.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:02 PM
İşte Geldim Efendim
Yalnız geçip gidilir ölümün altından,
Yaradana gidilen en doğru yolundan.
Ölüm bir arayıştır, cihanın efendisini…
Bir vuslat, bir buluş olur görünce kendisini…

Geride kalanların gönderdikleri,
Kalp sıcaklığında sunulur Fatiha’ları…
Saadet dolu tebessümler taşır,
Kızım, Oğlum ve dostlarımın sureleri…

Gelecektim… İşte, geldim efendim…
İyiliklerimle… Sevincimle… Güvencimle…
Size olan bitip tükenmez hasretimle,
Yanarak işte, geldim Efendim…

Hep Hak için sevinmiş, hep Hak için gülmüş,
Hep Hak için mum gibi tükenmiştim,
Ne kendim utandım, yaptıklarımdan
Ne dostlarımı utandırdım, ne de sizi Efendim.

Yüreğim yalansız, bedenim haramsız,
Yanımda kırık dökük birkaç Fatiha’yla…
Şahittir, ay hilalken, erikler çiçek açarken,
Seherle güvercinler uçarken işte, geldim Efendim…

Şahittir, zikir tesbihimin ilk tanesi,
Salâvatla içtiğim zemzemin ilk damlası,
Okuduğum, Elifba’nın elif, be, te’si
Koşarak işte geldim Efendim…

Ölüm, o kadar uzak ve o kadar yakındı,
Unutmayan, tek ve en büyük vefalıydı,
Ebedi yarınların aralık duran kapısından
Süzülerek işte geldim Efendim…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:03 PM
Kabul Etmez Seni
Gönlüm ettiğini unutmaz
Hile ve desiseni yutmaz
Günahlarına alkış tutmaz
Yer ve gök kabul etmez seni
*
Kahrım ki sırtına yük olur
Saçların dağılır bük olur
Gün gelir yerdiğin dük olur
Yer ve gök kabul etmez seni
*
Hep verdiklerin delil olur
Çok sevdiklerin zelil olur
Gönül uslanır ehil olur
Yer ve gök kabul etmez seni
*
Haznen boşalır takır olur
Kalayın gider bakır olur
Güzellik gider hakir olur
Yer ve gök kabul etmez seni
*
Alıp giden bir kopuk olur
Arda yediğin topuk olur
Rüyana girer sapık olur
Yer ve gök kabul etmez seni



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:03 PM
Kardelen
Bendeki bir dert ki,
Anlatamam kimseye,
Kulak verip de beni
Dinler misin Kardelen?

Sardı tüm benliğimi,
Mecalim yok gülmeye
Sende benle ağlayıp,
İnler misin Kardelen?

Hatıralarımızla dolu
Gurbet aksamlarında
Hasret denen türküyü
Söyler misin Kardelen?

Senin de gözlerin yaş
Ağlamışsın besbelli
Mevsimin gelmeyince
Açar mısın Kardelen?

Dostu oldum *******in
Çözemedim bilmecelerin
Cevabını sen bana
Çözer misin Kardelen?

Ayrılık tattırsa da acısını,
Unutamazsın hatırasını
Hepsini bir kalemde
Siler misin kardelen?

Yurdun dağlar senin
Hep yükseklerdesin
Eğilip de elimden
Tutar misin Kardelen?

Sevda içimde bir sancı
İyisin amma çoğu zaman acı
Çaldım işte kapını
Açar misin kardelen?


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:03 PM
Kederli Gül
Seher vakti karlar içindeydi Ankara
Yoktu peronlarda ne zengin, ne fukara
Genç bir kadın, başını almış gidiyordu
Perdesi aralık duran karanlıklara…
*
Bilmem nerden gelip nereye gittiğini
Ona baktım durdum, durdum baktım merakla
Kederli bir gül açıyordu ilk şafakla
Gördüm yudum yudum hasreti içtiğini…
*
Caddeler bembeyaz kardı, ayak izleri
Yoktu izi, ayak izleri arasında…
Kederlere kaçıyordu bir gül, kederli
Karanlıkta yağan karların arasında…
*
Tandoğan, Kızılay’a çıkıyordu yolu
Kurtuluş, Cebeci’ye taşır taksi onu
Kader, kederli güle oynuyor oyunu
Siyasal’ın dar ve arka sokaklarında
*
Kış kederli, yaz kederli avuçlarında
Mehtapla parlıyor ayaz kucaklarında
Gözü yaşlı, kederli bir gül ağlıyordu
Bembeyaz karlar kaplıydı şafaklarında



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:03 PM
Kınalı Gelin
Yurdunun toprağı cevher, suyu Kevser’di
Cennet misali tatlı tatlı rüzgârlar eserdi
Şehrin ortasında göz alıcı muhteşem bir konak
Beyin yeni yetme oğlu, çengiden daha oynak
Bey, gözünü sakınmazken daldan budaktan
Beyzade dilerse; yar severdi kundaktan
Bey başını kaldırıp bakmazdı kimsenin kapısına
Söz yoktu, halkın kızına, kısrağına, karısına
Bey ferman buyurmuş, bir gün sır kâtibine
Kâtibi elçi gönderir, dostu, gönül sahibine
Bey: “Al şu keseyi de karşıla evinin ihtiyacını
Var ise ödeyiver, sağa sola borcunu, harcını…”
Kâtibin bir kaynar kazan su devrilir başına
Ağzı kurur, dili tutulur, hüzün düşer kaşına
Henüz yeni evliydi, fidan gibiydi karısı
Güzeller güzeliydi, sanki ayın diğer yarısı
Düşünür, taşınır, bir dala konduramaz halini
Beti benzi kül keser, söyleyemez beye ahvalini

Gelin:
“Al duvağımın sahibi, yüzünden çekilmiş kanlar”
“Gönül evinden şu körpe yüreğime kanlar damlar”
“Gam yükünü yüklendin de yükünü alanın mı yok”
“Yaran yürekte de, hiç yaranı saranın mı yok? ”

Kâtip:
“Sorma sevdiğim, zalim felek, acı katar aşımıza”
“Duyma sevdiğim, uzunca ayrılık sarar başımıza! ”
“Bilirim ki Beyin fermanı çıkar, durur karşımıza”
“Ayırır ayrılık bizi, kıyar şu gencecik yaşımıza…”

Acılar sarar, gelinliğine doymayan şu taze gelini
Doğrulamaz, şimdiden ayrılık acısı büker belini
Oturur, gelin iki gözü iki çeşme ocak başında
Soldurur ayrılık, ne zor imiş şu gencecik yaşında

Gelin:
“Dertliyim, kopsa da kıyamet yine severim seni…”
“Gurbet ele dalıp da; yalnızlıklara koyma beni…”

Kâtip:
“Bu gönlüm vurgundur bilirsin, kumru diline…”
“Bülbül olur tezce dönerim ben, gonca gülüme…”

Günler zor geçer, gelin eşikten adımını atmaz
Ayrılık acısından doyasıya hiç uykuya yatmaz
Yâri gitti de haber gelmez kara dağlar ardından
Günler geçmez, pas tutar hasret hançeri bağrından
Bir gün beyzade görür, vurulur şu taze geline
Beylik fırsatı ganimet olarak sunar onun eline
Beyzade, yeter ki murad etmeye görsün bir şeyi
Alt eder, üst eder, yem eder kendine her şeyi
Beyzade: “Ya o eller yazacak benim şu bahtımı”
Ya da yâd eller kazacak benim şu mezar tahtımı”
Ne bu beyzadeye yar olur, şu tazecik gelinden
Ne de tazecik gelin kurtulur, ölümün elinden
Dilden dile anlatılır, şu “Kınalı Gelin” hikâyesi
Yasa boğar cümle âlemi, bu hikâyensin acılı yası



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Kırık Desti Gibi
Yüklenen manaları bilemedim
Emirlerini eda edemedim
Sırrınla kalbimi besleyemedim
Kırık desti gibi geldim efendim

Zekatla zengin fakirle yan yana
Oruç en güzel perhiz anlayana
Yolunda bir, bir şeyler yaptım ama
Kırık desti gibi geldim efendim

Namazla erdim yüce makamına
Lütfundan canlar buldum imanıma
Ezildim, izzet ve azametine
Kırık desti gibi geldim efendim

Sundun meccanen sonsuz nimetini
Bildirdin, anlamadım hikmetini
Umdum da celilinden, cemalini
Kırık desti gibi geldim efendim

Gücüm yetiremedim kul olmaya
Dalmışım dünyadan murad almaya
Günahkar kulu kapıdan kovmaya
Kırık desti gibi geldim efendim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Kimseler Bilmesin
Yoluma, şu yoluma taşlar attığını
Düşüme girip koynumda yattığını
Gönlümde bal şerbetim tattığını
Kimseler ama kimseler bilmesin

Hayallerime kâbuslar gibi indiğini
Beyaz at üstünde prensesler gibi
Gönül sarayıma kendin geldiğini
Kimseler ama kimseler bilmesin

Aşkımı hasret bohçanda sakladığını
Gönlünü gözyaşlarında akladığını
Gönül sarayını yıkayıp pakladığını
Kimseler ama kimseler bilmesin

Vefa denizinde benimle boğulduğunu
El kapılarından kahırla kovulduğunu
Dost yollarında severek yorulduğunu
Kimseler ama kimseler bilmesin

Yüreğinin yangın yerine döndüğünü
Baharların muştularıyla söndüğünü
Kadıların kızları asaletinde olduğunu
Kimseler ama kimseler bilmesin

Akşamın alacakaranlığında yar beklediğini
Dolunaydan güzelliğine ar eklediğini
Muştularla mutluluklara kar eklediğini
Kimseler ama kimseler bilmesin



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Kurtlar Vadisinde
Ana, bir fırtına ki göz gözü görmüyor
Nefes almaya bile fırsat vermiyor
Şu olanlara akıl sır ermiyor
Şaşkına döndük be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, akar gözyaşların akar gamzene
Payeler verilir hep mazlumu ezene
Silahlar çekilir hakikati sezene
Baskına uğradık be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, genç kurtlar yaralı, kurtlar inine çekildi
Tüm çakalların sürüsü meydana döküldü
Fitne, fedasın ortaya tohumu ekildi
Toza toprağa bulandık be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, Anadolu’mun dört bir yangın yeri
Kana bulamakta ecnebinin eri
İlimde, hikmette kaldık geri
Ahmağa döndük be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, ay doğsa da üstümüze gölgeler düşer
Bilinmedik birçok eller bileğimizi büker
Eşek bile ancak bir defa çamura çöker
Kar üşütür, ateş yakar be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, yürüdük sel olduk, durduk da göl olduk
Fakire, fukaraya, mazluma azıcık dil olduk
Cehennem sıcağında birazcık serin yel olduk
Kim ne derse desin be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, menfaat ve çıkarcıların davulunu çalmadık
Gizli yerlerden makam ve rütbeler almadık
Bildiğimizi söylemekten de korkmadık
Sözümüz bir yerlere değdi be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, yıllardır bu millet, bu devlet soyuluyor dedik
Böyyük makamlardan nice zılgıtlar yedik
Müslümanlar gavur gibi oluyor dedik
Her şey birbirine karıştı be anam
Kurtlar Vadisinde…

Ana, bilirim ki her yokuşun bir inişi var
Her yiğidin bir yiyişi, bir de at binişi var
Genç kurtların elbet bir dönüşü var
Şu Hasan’ın da bir görüşü var
Kurtlar Vadisinde…



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Meçhul Sevgili
Delikanlıydı
Ama delilikle de hiç alakası yoktu
O gençti ve heyecanlıydı
Gaflet salıncağındaki sallananlara bakıyor,
Bakıyor, ister istemez kafaya takıyordu.

O aptal ve ahmakta değildi
Az çok mürekkepte yalamıştı
Mahşeri yalnızlığının içinde,
En ince ayrıntılara takılmıştı.

Bir yanda,
Şehrin en kalabalık yerinde gezinen fahişeler
Bir yanda rüşvetsiz iş görmeyen memurlar
Bir yanda ihalelerde dönen dolaplar
Bir yanda her şeyden çalan müteahhitler
Bir yanda kurtlar sofrasında Türkiye

Günahları, günah olanlar sevemiyor,
Bu halinin de bir hazine olduğunu bilemiyordu
Mehtaplı *******de bir heykel sessizliğinde bekler
Hayalleri düşlere, düşleri hayallere eklerdi.
Ruhundaki boşluğu bir türlü dolduramıyordu

Nizamın nizamını arıyor
Hakikate acılan kapıları aralamaya çabalıyordu
Sanki o yeryüzünün dışına çıkmış,
Kulağını arza dayamış,
Dünyanın kalbini dinliyordu.

Süratle değişen hayat seyri içinde,
Bir sürü niçinler, nedenler sıralıyordu zihninde
Hepsi de cevapsız kalıyordu…

Bunca mahlûkat, bu sonsuz sema
Nasıl bir tesadüfün eline bırakılabilir?
Büyük nizamın nizamı nasıl inkâr edilebilir?
Kudreti Mutlak nasıl bilinmezlikten gelinebilir?

Her harfin bir kâtibi,
Her eşyanın bir sahibi,
Her derdin bir tabibi,
Her matlubun bir habibi varken
Kimsesiz yollarda o,
O meçhul sevgiliyi arıyordu





Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Men Sevmişem Seni
Sende gözüm kaldı
Yüzde izim kaldı
Bir de sözüm kaldı
Men sevmişem seni
*
Dumanlı dağlarım
Hazandır bağlarım
Seherde ağlarım
Men sevmişem seni
*
Ayrıldım eşimden
Yoruldum peşinden
Kovuldum işimden
Men sevmişem seni
*
Meni de batırdın
Yiyerek bitirdin
Almadan götürdün
Men sevmişem seni
*
Muradın almışam
Hasrete kalmışam
Köşende ölmüşem
Men sevmişem seni



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Merkez Efendi
Zekâlı, ilme hevesli, bedeni buğday benizli
Asıl adı Musa onun, doğduğu yerse Denizli

Denizli, Bursa, İstanbul, tahsil yaptı medresede
O ilmine devam etti, herkes bir şey söylese de

Çok çalıştı, çok yoruldu, çok iyi bir âlim oldu
Onun devri zamanında birçok mesele soruldu

Sayılan bir âlim oldu, o günlerde çevresinde
Ki ilmi tasdik edilmiş Ebussü ud devresinde

Pek yüceldiği günlerde Sünbülü Sinan’ın şanı
Gidip gelmelerde kaldı Efendi Musa’nın canı

Şu âlem öyle mükemmel, tatlı nizam içindeki
O ne fazla ne eksiktir, âlemin merkezindeki

Merkez Efendi çiğ, hamdı, riyazet, sohbetle pişti
Sünbülü Sinan Efendi teveccühüyle yetişti

Sinan’ın kızı Rahime hatunla evlenmek ister
Der “Deve yükü altınla, gel de hünerini göster”

Bir gün Manisa’ya geldi, Valide Sultan Hanım’la
Kırk bir çeşit baharatla macun yapardı tanımla

Meşhurdur mesir macunu Merkez Efendi’den kalan
O hep okur, okuturdu, yaşardı, gerisi yalan

Hakkın marifet ilminden bilgiler ayandır ona
Hakkın hakikat sırrından bilgiler beyandır ona

Erdi Hakkın sırlarına, toprak bile altın ona
Yeşil tuba dalındaki yapraklar çok yakın ona

Yıl bin dört yüz altmış üçtü o dünyaya geldiği gün
Yıl bin beş yüz elli birdi hakka vasıl olduğu gün

O İstanbul’un manevi bir mimarıdır bu günde
Hep şifa arayanlarla dolup taşar o, bu günde



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Molla Gürani
Molla Gürani bilinir, o bir âlim, büyük veli
Aslı Suriye Güran’a dayanır onun evveli

O Kuranı ezberledi şevk ile çok küçük yaşta
Sarf, Nahiv, Beyan, Meani öğrendi doydu en başta

Şam, Kahire, Bağdat, Hayfa, çekip almıştı kendine
Hadis, tefsir ile fıkhı icazetledi bendine

İbni Hacer Askalani devrin en meşhur âlimi
Hep onun nezaretinde okudu hadis ilimi

O ders vermeye başladı, yavaş yavaş tanınmaya
Yağan Molla tuttu onu, yol gözüktü taşınmaya

İkinci Murat Han sordu “Mollam bize ne getirdin? ”
Molla Gürani’yi dinler Han Murad “Hoşça yetirdin! ”

Molla İstanbul’a geldi, sarayda hoş kabul gördü
O bir yetkili kılındı, tasarrufunda hep hürdü

Müderris tayin edildi Yıldırım medresesine
Dinleyenler bayılırdı, sohbetinde hoşça sesine

Bir emirdir Manisa’da gencecik şehzade Mehmed
Gelen âlim geri gider, hep aczinden ister meded

Emek verdi, yetiştirdi, şu şehzade Mehmet Han’a
Tuttu da onun elinden, fetihle saldı cihana

Bursa vakıf ve kadılık vazifesinde bulundu
Bir süre Mısır’a gitti, hürmetle kabul olundu

Nasihat eder Fatih’e hem de yardımcı olurdu
O tam bir şeyhülislam’dı, hak ve adalet sorulurdu

O vakur ve heybetliydi, sarsılmaz ilme sahipti
Uzun boylu, açık sözlü, dirayetli bir naipti

İlme önemle tanındı, pek çok âlim yetiştirdi
Hayatını ders ve kitap, hep ibadetle geçirdi

O bin dört yüz on’da doğdu, huzur içinde yaşadı
Şu iki cihana birden yayıldı onun irşadı

Bin dört yüz seksen sekiz’de bir gün hakka vasıl oldu
Her yer insana kesildi, sevenler yasa boğuldu

Kabri Aksaray-Topkapı, camisinin arsasında
Huzur içinde yaşadı, seyri İslam gemisinde




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Muştusu Gidiyordu Sevgiliye
Dertlerimizi dost gibi bağrımıza bastık
Sevgililer gibi güldüler bize
Çilelerimizi fikir mazgalına astık
Deli divane oldular bize

Kaçıncı kez yükselirken miracımıza
Yine buseler düştü acımıza
En acılı seferiydi tüm mihnetlerin
Dualar etmek düştü bacımıza

Bir ömür boyu özlemiyle yandık
Ancak abı hayatla kandık
Başını okşayınca ölümün
Vuslata fırsat verir sandık

Senin, senin oldu mu hiç gülün
Gülizar, doldu mu feryadıyla bülbülün
Âlemlere açılırken kelamın kapıları
Muştusu gidiyordu Sevgiliye Sümbülün

Vuslata, muhabbete günler saydık
Hasretin sırtlarında patenler kaydık
Dudağı çatlayan tüm yanık gönüllerin
Mehtaplarında parlayan tek ay’dık

Kanar sensiz sinemiz, gel sür em’ini
Soylu güneşler gibi donat gecemizi
Işık, ışık gönüllerde gözlerin sevinci
Uzaklardan şafakla gönderin ecemizi

Al kanımıza cennetler bağışlandı
Bu vatan gönüllere nakışlandı
Ne kadar güzelmiş şu ölüm
Onunla şu topraklar vatanlaştı.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Olmadı
Güzelliğin pazara çıkardım
Günahların kazara yıkardım
Cevri cefandan bile bıkardım
Soran olmadı, alan olmadı
*
Yağmur gelir bembeyaz buluttan
Deniz inciler dolar umuttan
Nice güzeller yetişir Mut’tan
Gören olmadı, deren olmadı
*
Kor ateşinden güller topladım
Aradım durdum, koştum hopladım
Hep etrafında döndüm, zıpladım
Bakan olmadı, takan olmadı
*
Taze bir nazenin hareminden
Ne çiçekler yolduk bademinden
Baden neşe vermez kereminden
İçip kendinden geçen olmadı
*
Madem kaçar, neden gam saçarın
Yaz demez, kış demez hep açarsın
Hasan gelir, sen ise kaçarsın
Sevmem olmadı, sevmen olmadı



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:04 PM
Olmaz mı?
Gerçek olsan, düşler görmesem,
Gelsen ve bir daha gitmesen
Yanımda kalsan, benim olsan
Olmaz mı? Be gülüm olmaz mı?
*
Susarak gözlerine baksam
Uzanıp dizlerine yatsam
Gökteki yıldızları saysam
Olmaz mı? Be gülüm olmaz mı?
*
Mehtapta türküler söylesem
Sen anlatsan da ben dinlesem
Ben anlatsam da sen dinlesen
Olmaz mı? Be gülüm olmaz mı?
*
Seni sözlerimle şımartsam
Sevinçli gözyaşların olsam
Kıskanılacak yuva kursam
Olmaz mı? Be gülüm olmaz mı?
*
Gülüşlerinde, mutlu olsam
Bir ömür boyu senin olsam
Yaşlansam, kollarında ölsem
Olmaz mı? Be gülüm olmaz mı?



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Rüya Gibisin
Rüya gibisin
İnsanın ömründe bir defa
Görebileceği…
Ve uyanınca pişman olduğu

Affet beni…
Anılarda aradım güzeli,
Kırdım, üzdüm seni
Ezeli…

Bilirim ki!
Yalnızlık kaderidir doğruların
Yine bilirim ki kargalar sürüyle,
Kartallar yalnız uçar…

Yıldızları dost edindim yokluğunda,
Sensiz zor geçen *******de…
Günün ilk ışıklarıyla,
Yıldızlar bile, aldattı beni…

Eğer kalbim,
Adi olsaydı seni unutacak kadar
Asildi ellerim;
Onu boğacak kadar.

Bitmek nedir bilmeyen dertler,
Yağmur olup yağdı üstüme, üstüme…
Yine bilirim ki
Gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Ancak sevdiğin kadar sevilirsin
Öyle mutlu ol ki!
Gözyaşların sadakan olsun

Hayatımda iki tane kör tanıdım
Biri senden başkasını tanımayan ben
Diğeri ise; bir türlü
Aşkımı göremeyen sen

Bir gün güzelliklerini terk edip;
Sessiz sedasız ölüme gitmek istersen,
Gel ki sensiz yaşamanın, sensiz olmanın
Ölüm olduğunu göstereyim.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Sana Yüreğimi Bırakıyorum
Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
Anamın sütü kadar helal ve ak,
Sevgiyle, şefkatle al onu yanına,
Bir ömür boyu, göz bebeğin gibi bak…

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
En idealist ülkülerle beslediğim,
Sevgi ve sevdalarla nefeslediğim,
Dostluk ve mertliklerle kafeslediğim.

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
Bir yanı Allah korkusuyla titreyen
Bir yanı Allah sevgisiyle kükreyen
Her olur olamaza boyun bükmeyen

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
Sevdiğini, sevdiklerini boş yere terletmeyen
Yürek ülkesini ve ülküsünü kirletmeyen
Ölse bile dava ve cephesini terk etmeyen

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
Sözlüğünde küfür ve hakaret olmayan
En katı acılarla ve sancılarla solmayan
Ummanlar gibi geniş, sevgiyle dolmayan

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
İffet ve haysiyetini asla hiçe saymayan
İftira, tahrik ve tazyikle sarsılmayan
Para ve pulla sağa sola kaymayan

Ey Sevgili,
Sana yüreğimi bırakıyorum,
İzzet ve ikramdan uzak durmayan
Fazilet ve erdemlerle yorulmayan
Sevdiği yanında olmayınca durulmayan



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Sararım Seni
Gülen yüzün göze gelir
Dünya âlem söze gelir
Artık özüm yüze gelir
Anarım, sorarım seni
*
Sana gücüm yetmedi ki
Sevda baştan gitmedi ki
Yaren nazım gütmedi ki
Anarım, sorarım seni
*
Gelin olup gülmeyesin
Huzur yüzü görmeyesin
Seyri sefa sürmeyesin
Anarım, sorarım seni
*
*******im sensiz geçmez
Gündüzlere gücüm yetmez
Yaşım geçer, gözüm seçmez
Anarım, sorarım seni
*
Yıllar geçer, umut biter
Koca ömrüm boşa gider
Yalnız başa Hasan nider
Anarım, sorarım seni


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Savaş ve Barış
Arzu ve isteklerin hiç bitemez mi?
Perişan hallerim seni hiç üzmez mi?
Ak güller dikmiştim de senin yoluna
Öfkeyle tepeler atların görmez mi?
*
Cömert olsan da göstersen gül yüzünü
Fazla nazların, âşık usandırmaz mı?
Aysız gecede görmedin de yüzümü
Gözler ışığını gönülden almaz mı?
*
Bu eziyet ve cefaların nedendir?
Zulmeden zalim aynı zulmü görmez mi?
Düşünce denizlerinde boğulurum
Seven yar, yar eline elin sunmaz mı?
*
Söz dalgaların sahillerimi döver
Her kederli gönül buna gücenmez mi?
Ömür ırmağım akar da geri dönmez
Kirlenen yar inerek hiç yıkanmaz mı?
*
Hasan sözünü söyler de esirgemez
Ateş-su-hava-toprak dört zıt değil mi?
Hayatımız zıtların bir barışıdır
Ölümse zıtların savaşı değil mi?



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Seni Kıskanır
İçimde bir maral gezer
Ceylanlar seni kıskanır
Yanağında rüzgâr gezer
Bulutlar seni kıskanır
*
Bakışın gönül yaralar
Güllerim seni kıskanır
Güzeller gönül aralar
Bakışlar seni kıskanır
*
İçimde bir ateş yanar
Dalları seni kıskanır
Gönlüm daim seni anar
Görenler seni kıskanır
*
Sevdama karların yağar
Baharlar seni kıskanır
Ruhuma sırların doğar
******* seni kıskanır



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Senin Gibi
Şimdi çayır, çimen göllerim
Taşkın akar coşkun sellerim
Serin eser, okşar yellerim
Bana senin gibi yar gerek
*
Etekleri çiçek ak dağlarım
Yârim yitirdim hep ağlarım
Viran oldu, güzel bağlarım
Bana senin gibi yar gerek
*
Bayram eder, gamım kederim
Hayran eder yârim, severim
Seyran eder, güler giderim
Bana senin gibi yar gerek
*
Cevri cefanı ben çekerim
Gün olur sefanı sürerim
Sinene girer yüz sürerim
Bana senin gibi yar gerek
*
Dökerim gözlerimden yaşım
Dumansız geçmez yüce başım
Geçti ömrüm, geçti be yaşım
Bana senin gibi yar gerek



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Sevda ve Ölüm
Umutlar düşlerin anası imiş
Düşler, aydınlığa giden yolun aynası imiş
Her güzelliğin altında yatan hırçınlık
Onun, onun en hassas noktası imiş
Mavi, tatlı düşlerin rengi imiş
Denizler dağların
Dağlar denizlerin dengi imiş
Donsuzluğa giden Hak yolunda
Çile ve dertler mutluluğun ahengi imiş
Aşılması zor dağlar
Geçilmez nehirlere yar imiş
Bu destansı topraklara verilen mehirler az imiş
Yedi uyurların geçmez akçesi gibi
Kimsesizlerle dolmakta olan şehirlerde
İnsan gibi yaşamak zor imiş
İnançsızın gazabı inana dokunur olmuş
Çar çakalın türküsü insana okunur olmuş
Fitnenin, fücurun fesadı yakarken
Mutlu insanımız muzdaribe özenir olmuş
Hayat kendi öz gayesini yitirir olmuş
Para pul el altından iş bitirir olmuş
Şu üç günlük dünyada,
Herkesin gözü önünde çirkinlikler,
Güzellikleri elense götürür olmuş
Benim ülkemde;
Sevda ile ölüm kardeş imiş
İslam yolunda, Türkün kanı beleş imiş
Yavuz, Murad, Fatihlerin ardında duran
Sütü ak, Sözü pak, gönlü hak birer eş imiş




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Sevdalar Saklanır
Sevdalanan bakışlarında
Akan kanlı gözyaşlarında
Hep utanan bakışlarında
Kara sevdaların saklanır
*
Bu nasıl bir kara sevdadır
Bu gencecik taze yaşında
Mektuplar vardı avuçlarında
Kara sevdaların saklanır
*
Karanlık *******i sarsa
Etrafların bembeyaz karsa
Yüreğinde ayazlar varsa
Kara sevdaların saklanır
*
Bu öyle bir kara sevda ki
İninde dağların saklanır
Hakikatli yar sevenlerde
Kara sevdaların saklanır
*
Gencecik bu taze yaşında
Karalar bağlarsın başında
Sonra da mezar taşlarında
Kara sevdaların saklanır



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:05 PM
Sevgili Yarim-2
Halden avareyim
Deli divaneyim
Sensiz avaneyim
Gel sevgili yarim
*
Susuverdi dillerim
Duruverdi yellerim
Gurbet ellerdeyim
Bul sevgili yarim
*
Bağlandı yollarım
Arkandan ağlarım
Virandır bağlarım
Yan sevgili yarim
*
Sevenlere imrendim
Yollarına debrendim
Sözlerinle eğlendim
Duy sevgili yarim
*
Koparıldım dalımdan
Ayrıldım balımdan
Usandım canımdan
Gör sevgili yarim



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Sevgililer Sevgilisi
O, hem yetim, hem de öksüzdü.
Hayatı boyunca öksüzlerin yardımcısı oldu.
Çocukları kucağına alır, okşar, bağrına basardı.
Çatık kaşlı değildi, nazik ve cömertti.

O, bir kişiye sadece yüzüyle değil, bütün vücuduyla dönerdi.
Kısa ve öz konuşurdu.
Sözlerini tekrar, öğrettiklerini kontrol ederdi.
Kolay olanı tercih ederdi.

Herkese selam verirdi.
Boş bulduğu yere otururdu.
Muhatabını mahcup etmezdi.
Ayıpları yüze vurmazdı.

Güler yüzlüydü.
Bilmediğinde sükût ederdi.
Çalışkandı, ince ruhluydu.
İsteyeni ret etmezdi.

Acıkmadan yemezdi.
İyilikleri asla unutmazdı.
Evleneceklere yardım ederdi.
Şükrederdi.

İnsanların en faziletlisi, en mükemmeliydi.
Yaratılmışların en şereflisiydi.
Peygamberlerin en sonuncusuydu.
O, sevgililerin sevgilisi, Allah’ın sevgilisiydi.




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Seyreyle Güzel
Gözlerin âlemi yakar
Görenler yolundan çıkar
Benzi solar, nefes tıkar
Cemalin, seyreyle güzel
*
Sevenlerin serden geçer
Aşkın şerbetinden içer
Hasretten gurbete göçer
Celali, seyreyle güzel
*
Boşuna dökme yaşların
Nişane olsun taşların
Aşkına yıkma kaşların
Halimi, seyreyle güzel
*
Canına canan istersin
Yüreğe mihman istersin
Sonradan ihsan istersin
Halini, seyreyle güzel
*
Hasan’ın yaşarsa eğer
Yolların düşerse eğer
Gözlerin seçerse eğer
Zevali, seyreyle güzel



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Sıradan Bir Taş
Burnunun dikine gidiyordu.
Ayağı bir taşa çakıldı, sendeledi.
Öfkeyle taşa baktı, bildiğimiz taştı.
Durdu, düşündü, “şu taşı alsam mı ki! ” diye

İnce eleyip sık dokumaya,
Son verip taşı aldı.
Artık bir taşı vardı,
Üşenmeyi bırakıp yıkadı çeşmede…

Taş yıkadıkça güzelleşti,
Temizlendikçe şeffaflaştı.
“Niye yıkadım ki! ” diye
Sordu kendi kendine…

Tuhaf sorulara meraklıydı,
İnsan kendi kendine sormalıydı.
Kendine bazı şeyleri danışmalıydı.
Tavrını, ölçüleri özüne vurmalıydı.

Bulduğu sırdan bir taştı,
Meraklandı, parka uzandı ayakları
Elinin sıcaklığı taşa geçmişti,
Taşa kendinden bir şeyler eklenmişti.

“Acaba? ” diye düşündü.
“Atsam mı ki? ” içindeki ses “yooo..” dedi.
Kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle,
Kasabasıyla, ülkesiyle barışık biriydi.

Bir kenara oturup gelen gidenleri seyretti.
Bu taş bir işe yaramalıydı.
Güler yüzlü bir babanın,
Hayırdualı, bir annenin yakınında…

Rüzgârla boynu bükük bir çiçeğe destek,
Bir okula, bir camiye, bir konağa…
Bir kaldırma, bir duvara…
Yarayabilirdi.

Yıkılmış bir medrese duvarında,
Sılayı özlemiş bir Mehmetçiğin siperinde,
Hatırı sayılır bir ustanın ellerinde,
Vazife görmüş olamaz mıydı?

İnsan aklı da bir taşa benzemiyor muydu?
İyiye de, kötüye de yönelebiliyordu.
“Sahi, bu taşı ne yapmalı? ”
Bir gülün ayaklarına dayadı.
...
Bu taş yerini bulmalı…
Bir çivi çakmaya…
Bir aracın tekeri önüne yarayabilirdi.
Kalktı, ardına bakmadan yürüdü.



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Şair Nabi
Onun asıl adı Yusuf, bilinen adıysa Nabi
Evliyalar, enbiyalar şehrinde doğdu bit-tabi

Yusuf Nabi tabi oldu, şeyhi Yakup Halife’ye
Kuzulara çoban oldu, başladı muhasebeye

Nefsi fesada başladı, “Hani Hakk’ı bulacaktım? ”
“Hani ilimle, zikirle, dolu dolu olacaktım? ”

Uzun sürmez içindeki, ayan olur hocasına
Onun gözlerine bakar, varır ilim locasına

Çobanlık bir denemeydi, ilmi doğuştan almıştı
Eğtime ihtiyacı yok, o deryasına dalmıştı

Urfa’da düştü yollara bir gün vardı İstanbul’a
Şu İstanbul kaynar kazan, ere hemencik kabule

Kabulüne sebep oldu, onun edebi şiiri
İltifata ve takdire birden sebep oldu piri

Şahsi duygulardan uzak arzuları aşıp geçti
O, güzeli ve doğruyu, ilim ve hikmetle seçti

O, vazifesinden artan zamanlarda eser yazdı
Güzel düşüncelerini, tek tek gönüllere kazdı

O, bir gönül insanıdır, o bir hikmet şairidir
Hakikatten uzak değil, o yaşayan bir diridir

Dili sade, düzgün rahat, söyleyişi çekicidir
Tüm hikmetli sözlerini gönüllere ekicidir

Unutulmayan kaç şair vardır şu koca dünyada
Nabi’de bunlardan biri, ilhamlar oldu rüyada

“Sakın terki edepten kuyi mahbubi Huda’dır bu”
“Nazargahi İlahi’dir, makamı Mustafa’dır bu”

Müezzinler sabah okur, Mekke’de bunu ezanla
Nabi düşerek bayıldı, sevincinden feyezanla

Yıl bin altı yüz kırk iki gösterir doğduğu yılı
Yıl bin yedi yüz on iki gösterir öldüğü yılı

Yatar Karaca Ahmet’te, huzurlu hüsnü kabulle
Şu tarihler bile yazar, bir veli şair teville

Varıp bizde hayır ile Nabi’yi çok yâd edelim
Kabrine düşürüp yollar, onu ziyaret edelim.



Şair Nabi,

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Şimdi
Sabahlar katili gecenin
Yüzleri kanadı hücrenin
Alnından öptüm ecesinin
Söyletme zamanıdır şimdi
*
Cennetsi kokardı gözleri
Yüreğinin çığlık sesleri
Yanan, inleyen duyguları
Söyletme zamanıdır şimdi
*
Uğruna tüm renkleri yaktım
Bakire sularında yattım
Dağlara taşlara anlattım
Söyletme zamanıdır şimdi
*
Heykelsi hasretler büyüttüm
Yosma kentin sokaklarında
Kıpkızıl bir ihanetini
Söyletme zamanıdır şimdi



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Tertemiz Günah
Batı bütün günah duygusunu kaybetti,
Bırakın hürriyeti,
Eşitliği,
Kardeşliği,
Bütün batılılar
Günah işleme hakkında eşitlendiler.

Ergenlik çağına girer girmez
Cinsel ilişkide bulunak,
Dişleri fırçalamak,
Kadar normal hale geldi…

Semavi dinlerin “Büyük günahlar”
Adını verdikleri bu suçları,
Artık papazlar bile işliyorlar…”

Bunu yazan ne batının aşırı bir dinci gurubu
Ne bir sağcı, ne de bir politikacı…
Ne de idealist bir rahibe değil,
Yıllardır
Dine ve ahlaka saldıra gelmiş,
Bir solcuya ait…
Le Nouvel Observatuar Dergisi,
“Bütün Günahlara Kapı Açan Mevsim: Yaz”
Adlı yazısında…

Nihayet hepimiz hür, eşit ve kardeşiz,
Şimdi bizler eşit derecede günah işleyebiliriz.
Eski dönemde
Sadece büyükler hata yapmak hakkına sahipti.
Bu gün şeytana şükür
Herkes ümüğüne kadar batmış durumda

Seks bayramından,
Saray hazlarından,
Zevk yarışlarından,
Kim kaçmaya kalkarsa alaya alınır

Sefaletle tembelliğin,
Evlilik yaptığı günümüzde…
Kıskançlığından ar perdesi yırtılmış
Tertemiz bir günah kalıyor geriye…




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Türkiye’ye Hasretlisi Gül
Yeşilköy’e adım atar atmaz,
Yine gümrükçü kan kusturacak…
Hamal bavulumu kaparken,
Polis gözaltıyla susturacak…

Otururken Rumeli Hisarı Balıkçısında,
Bir yanda beni hafiyeler izleyecek…
Önüme konan faturanın kabarıklığı,
Sevincimin zelzelesini gizleyecek…

Köşe başında rütbe ve terfi isteyen biri
Adaletsizliğe yem yapacak hırsının kiri
Kolay yenilip yutulmam amma
Bir vicdan müflisine satacak, bu piri

Frankurt havaalanından bir dostu uğurlamak
O uzaklara yelken açarken, turlamak…
Zor geliyor, inan bana zor geliyor
Hayırlarla dolu bir sefer dilemek…

Nuru Osmaniye Camii gözlerimin önünde âli
Kubbelerden saçaklara
Oradan ağaçlara
Kumruların inişinin hayali…

Köln Katedrali avlusunda yürür
Bin naz ile gerdan kırar güvercinler
Birer kart karga gibi görünür
Aklıma hücum eder ciniler

İlahi sevda ateşiyle tutuşur gönlüm
Bir “Türkiye Hasretlisi Gül”üm
Kabaklı Hoca: “Yine mi hasret, İlhan…” diyecek
Ben teslim bayrağı tekmiş bir tevekkülüm…




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Türkler-1
Dokuz yüz yıldır nasihat eylemişti İslam’ı
Bu kadar çabaya rağmen; bilmediler imanı

Kabul olunca duası Nuh aleyhi selamın
Tufan en büyük akıbeti oldu şu dünyanın

Dört oğlu var idi zira Nuh aleyhi selamın
Ham, Sam, Yafes ve isyanlarda Ram’ın

Yafes’in on iki oğlu vardı yaşayan hayatta
Altıncı oğlu Türk olarak bilinir idi hatta

Sırlardan çok şey öğretmişti oğlu Türk’e
Bir benzeri de yok idi Türk gibi yiğitlikte

Yada’yı hibe etti de şarka doğru yolladı
Türk kendine sahip oldu, doğruyu kolladı

Aradan uzun yıllar geçti şu şark-i âlemde
Şanlı, şerefli, cihangir, yiğit idi dedende

İsa dünyaya gelmeden yedi bin yıl evvelde
Şu ve Aka’lar hüküm sürdü bu güzel illerde

Alper Tunga Türk’tür öz Turan’nın yurdunda
Adı Afresyab geçer Firdevs’inin yurdunda

Servi gibi uzun boylu, hem de iyi huyluydu
O, aslan kadar kuvvetli, fil gibi güçlüydü

İran’ın üzerine birçok defa sefer eyledi
Hükümdarı esir alarak hep yanında eğledi

Kabil hükümdarı Turan ili üzerine yürüdü
Ancak Zal içindeki yanan ateşi söndürdü

Aradan zamanlar geçti, esir hükümdar öldü
O, Turan ilinde meçhul bir yerlere gömüldü

Alper Tunga birçok sefer eyledi de İran’a
Zal oğlu Rüstem gelmedi bir türlü imana

Firdevs’i yazar Şahname’de Alpertunga’dan
Hem de över hayli Rüstemi Alpertunga’dan

Kaykavüs’ün oğlu gücenir kaçar Turan’a
Bir Türk kızıyla evlenir, benzer tufana

Türk kızından yiğit bir oğlu olur, büyür
Turan’dan kaçar, Farisililerle bir yürür

Kaykavüs oğlu Keyhüsrev yine döner aslına
İran’a baş olur, başlar yine eski faslına

Uzun yıllar ihtiyarlatınca yiğit Alpertunga’yı
Kaybeder en son kendisiyle oynanan kavgayı

Bir mağarada kendi halinde yaşayıp giderken
Buldular, günler sonrası izini keşfederken

Yorgundu, ihtiyardı, yine de yiğitçe dövüştü
Tek başınaydı ama yine de çarpışarak ölmüştü

Bir zamanlar Turan ilinde, Bala-sağun kentinde
Şu’lar hakandı Türk’e Zeki Toğan’ın rivayetinde

Türklerindi, çağların en güçlü en büyük ordusu
Şan ve şöhretleri dünyanın her yanına duyulurdu

Mekodonya kralı İskender çıktı uzun bir seferine
O, emir verince; kimse mani olamadı neferine

O yürüdü, Grek’ten Anadolu’ya, Hazar’dan İran’a
Seferin boyunca kıymadı, her önüne gelen insana

Erdi, Kabil, Semerkand, Ötüken’den Bala-Sağun’a
İnanırdı, Allah’ın yarattığı cihanın şu hoşluğuna

İran ordusunu yenerek; Semerkand’a kadar gelmiş
Bunu gören Türkler, şöyle bir temkinle gerilemiş

İskender Türk’ü görünce Türk’e “Türkmen” dermiş
Allah’tan olsa gerek, Türkleri çokça da severmiş

Belki okurken tarihte iki İskender’e rastlarsın
Okuduğun her şeye de inanmış gibi görünürsün

İskender’den bahs eder bilinen tarihler
Tarihi Taberi’de İki İskender’i birden sarihler



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Türkler-2
İsa’dan dört bin yıl kadar bil husus önceydi
Orta Doğu’lu Sümerlerden iki yüz yıl sonraydı

Beyaz tenli, geniş kafalı, çelik kuvvetli Türk
Altay’la, Tanrı Dağlarını mesken tutan Türk

Yabaniler önünde it, itlerin bit olduğu zaman
Orta Asya vardı, uçsuz bucaksız gür bir orman

At, it, koyun, yak, ren, develer önünde ehildi
Günyüzü görmez coğrafyalar, onun önünde eğildi

Evi omzundaydı, ona bir yerde durmak zor gelirdi
Yiğitlikte, doğrulukta tek bir Allah’a eğilirdi

Tası bakır, bakracı tunçtan, bileziği altından
Zorluk yoktu, yiğitlik ve cihangirlik katından

Bahseder Çinliler İsa’dan evvel bin yedi yüzler
Kıskançlıkla seyrederlerdi seni, kederli yüzler

Pek bilenin yok, iki yüz yirmiye kadar şöhretini
Otağ, kürk, tunç ve demirle duyarlar maharetini

İsa’dan önce yazar bin üç yüz yirmi sekizde adını
Çinliler yazmışlar ta o devirde en güzel muradını

Cihangirliktir, efendiliktir daima senin vasfın
İyilik etmek, iyilik görmek her yerde ki kastın

Tuman, Mete veya Oğuz adın olsa da ne değişir
Türk deyince herkes hep aynı noktada birleşir

Tarihçiler Teoman, Mete veya Oğuz Han derdi sana
Temsil ettiğin devlet, ün ve şan salardı cihana

Yüz yetmiş yedide erişince Avrupa’nın kapılarına
Bakan dona kalır, şaşardı imar ettiğin yapılarına

Sınırın kuzeyde buzullar, güneyde Himalayalar’dı
Doğuda büyük okyanus, batıda Hazarla Urallar’dı

Teşkilat, askerlik ve devlet adamlığı dâhisiydi
İşte Türkler, yirmi milyon kilo metre varisiydi

Günün birinde, Ay Hanım doğum sancısına tutulur
Güzel bir oğlan doğurunca bütün dertler unutulur

Yıl iki yüz doksandan iki yüz yirmiye geliyordu
At koşturduğu yer, Hazar’dan Kore’ye uzanıyordu

O çağlarda Türk elinde büyük ulu ormanlar vardı
Sayısız dereleri ve birçok gür ırmakları akardı

Ay Hanım’ın oğlu Oğuz Han olunca yiğit cengâver
Ona ne bir engel dayanırdı, ne de bir canavar

Bir gün ulu bir ormanda yalvarırken ulu tanrıya
Sahibi oldu yılar sonra şanlı, erce bir karıya

Ondan üç oğlu oldu. Adları Gün, Ay ve Yıldız’dı
İkinci hanımdan doğanlarsa Gök, Dağ ve Deniz’di

Gün Han, Ay Han, Yıldız Hanın şanları Boz Ok’tur
Gök Han, Dağ Han, Deniz Hanın şanları Üç Ok’tur




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Uğrunda Yanarım
Bu vatan koynunda çok yılan besledi
Döndü sahibini tekrar zehirledi
Çıktı iki çakal arslanı tersledi
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım

Dünyaya Hak geldi batıl zail oldu
İmanla yaşayan Rabbe nail oldu
Küfür tek millettir küfre dâhil oldu
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım

Uçuk, kaçık, kanlı, çıktı ta en başa
Bir de zavır sallar kıdemsiz bir paşa
Gürültüden uzak huzurla bin yaşa
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım

İhanet etse de sana birkaç soysuz
Gemilerin kalsa limansız ve koysuz
Alçaklara karşı yiğitlerin huysuz
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım

Neyin var neyin yok tamamen soydular
Birer vampir gibi kanına doydular
Has evlatlarını bir yana koydular
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım

Bu vatan uğruna sayısız can ister
Her bir karışına bedelsiz kan ister
Yorgun savaşçına emsalsiz han ister
Ey şanlı vatanım uğrunda yanarım



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Uzaklardan Sevdim Seni
Şu deli gönlümü ipek saçlarının tellerine taktım
Sevdim seni, sana sesimi duyuramadım ki
Sensiz *******i uzaktaki yıldızlara bıraktım
Düşümde sevdim uyandıramadım ki

Dün yıldızlara bakarken seni düşünüp de ağladım
Yalnızlık nedir bilir misin? Yalnızlık tatmadın ki
Ateş uzaktan sevilirmiş daha yeni anladım
Yalnızlığın ateşini sen içine katmadın ki

Kaldırıp başımı gördüm mehtabın serinliklerinde
İçimde, senin için kopan fırtınaları duymadın ki
Bin sevda demledim kalbimin derinliklerinde
Doyasıya hasretimden içtin de tınmadın ki

Hasretinde büyüttüğüm güller kan kırmızı açtı
Çaresizliğimi, yıkılışlarımı, sen hiç görmedin ki
Yokluğunun özlemi dağ gibi içime kaçtı
Dönüp de yıkılan yerlerimi örmedin ki

Günler geçtikçe yüreğime alışılmış acılar doldurdun
Yanı başımda ayrılıktın, acısına bakmadın ki
İçimdeki mermer kuleleri yıkıp durdun
Yerine hiç taş koymayı bilmedin ki

Baharımdın yazımdın, tamburum sazımdın, mezarımı kazdın
Uzaklardan sevdim seni, haberdar bile olamadın ki
Kaderime kızdım, şarkılar yazdım, yolunda sızdım
Farkına varıp sen beni hiç görmedin ki




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:06 PM
Türkmen Kızı
Döver saçların rüzgârı
Gönül yamacın çok arı
Gezerek geldim diyarı
Bak yüzüme Türkmen kızı

İncitme gel sen gönlümü
Zehir etmesen günümü
Duyarsın sonra ünümü
Bak yüzüme Türkmen kızı

Gezdim de geldim obana
Haberler saldım babana
Sözümü atma yabana
Bak yüzüme Türkmen kızı

Türkmen’im türkü söylerim
Sanma ki gönül eylerim
Almadan seni giderim
Bak yüzüme Türkmen kızı



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:07 PM
Tatar Kızı
Gönül düşünüyordu, taklide ne gerek var!
Tarihimiz, varlığımız, milletimi yok mu?
Asya, Avrupa ve Afrika’yı fetheden,
Bizler değil miydik?

Badem gözlerini süzdü Tatar kızı,
Kalbi ve dudakları titriyordu.
İnce, asil ve kibarcaydı,
Sade ve kibardı giyinişleri…

Bilgili olmasına rağmen;
Çocuklar kadar saf ve cana yakındı.
Daima Türkçe konuşurdu.
Rusça ve Fransızca konuşur, Almanca da anlardı.

Sulu boya resimleri bile takdire şayandı.
Gözleri yüzlerinden önce güler,
Bir kış elması gibi kızaran yanakları,
Şahane gamzeler sunardı.

Göğüsleri kabarır, gözleri dalardı.
Yurdunu ve arkadaşlarını özlerdi.
Bilirim, seni yolarla düşüren,
Gönül derdi değil, millet aşkıydı.

Bahar ince ve tatlı kokularını sunuyordu
Laleler, iri ve yeni çiçeğe duruyordu.
Yeşil ve ulu çamlar,
Güneşe sarınmış rüzgârla sallanıyordu

Milletim kılıç ve kalple yükseldi,
Yine kılıç ve kalple yıkıldı.
Yine bilirim ki! Cihanda,
En çok çile çeken kavim, Türk kavmidir.

Giray Han’dan şiirler okuyor,
Aşk perisi, kalbini delik deşik ediyordu.
Gönül seviyor ama belli etmiyordu.
Gönül titriyordu…

Ben yalvarmalıydım, gönül eğlenmeliydi.
Ben ağlamalıydım, gönül gülmeliydi.
Gönül bir kale olmalıydı, onu cesaret ve irfanımla
Zapt etmeliydim ruhum memnun, gönlüm rahat olarak…




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:07 PM
Varsak Güzeli
Ey gül yüzlüm, çakır gözlüm; senin aslın nereli?
Kıpçak, Varsak’la karıştı, kızlar alıp vereli
Şu Balkayası’ndan geçtim, güzel ben seni seçtim
Az bakışlım, al yazmalım, yolum yolun dereli

Avlağa’dan çıktım yaya, vardım da Eskiköy’e
Kozanoğlu’ndan söz gelir, eskiyen yeni köye
Gül yüzünde güller açsın, hoşça olsun şu gönlün
Çam bardaktan su getirsen; içsem ben doya doya

Maşatlık’ta Meryem Ana, yanı uyuz pınarı
Kız soyun Faraşa’dan mı? Suna boyun yukarı
Bir yiğit gönül koyarsa, Zamantı kenarında
Dilerim çok can yakmazsın, sözün gönlünde yarı

Ulupınar yaylasından elma ve erik gelir
Yerköprü’den bir anayla iki de ferik gelir
Söylesen gönül eğlenir, sevene güven gelir
Bir yiğit sevdaya düşse; gönlü güverik gelir

Başındaki ak duvakla; şu Akkaya’dan geçsen
Karar kılıp da benimle, ecel şerbetin içsen
Ey Varsak, Varsak güzeli, seni alır giderim
Koymam seni buralarda, beni kendine seçsen




Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:07 PM
Yakar Be Sevdan Beni
Sesinde yüreğimin
Akardı gözyaşlarım
İçimde kara sevdan
Yakar be sevdan beni
*
Gece ay iner göle
Sevene hayat çile
Benden vazgeçsen bile
Yakar be sevdan beni
*
Acılarla yoğruldum
Açlıkla doyuruldum
Sevdan ile savruldum
Yakar be sevdan beni
*
Yüreğim de üşüsün
Sevenin de düşüsün
Türkülerin süsüsün
Yakar be sevdan beni
*
Beni anlayacaksan
Sessiz ağlayacaksan
Kara bağlayacaksan
Yakar be sevdan beni



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:07 PM
Yamaçlarında Kalayım
Tanrıya dilekleri gibi
Cennette melekleri gibi
Sevdalı çiçekleri gibi
Ön yamaçlarında kalayım

Yağmurlar gibi üzerime
Yağ da güzler yeşersin
Güneşler gibi yüreğime
Doğ da günler sevinsin


Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:07 PM
Yar
Aşk kancası gibisin
Dal yoncası gibisin
Suç mu güzeli sevmek
Gül goncası gibisin

Sevgi arsızı ettin
Gönül hırsızı ettin
Sende aklım yüreğim
Dünya gamsızı ettin

Ey peteği ballı yar
Ey dilleri tatlı yar
Severim hoş sohbeti
Eyvanı çok katlı yar

Kara koç gibi yıkma
Boş yere canım sıkma
Bak düşüp bayılırım
Öyle gülerek bakma



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:08 PM
Yar Seven Hallı Olur
Güzel sözler söyleme
Benle gönül eyleme
Bir hoş oluyor gönlüm
Sözle sazla gürleme

Sevenler arsız olmaz
Güzeller yarsız olmaz
Benim de sevdiğim var
Ticaret karsız olmaz

Peteğim ballı olur
Çiçeğim dallı olur
Yâri sevmek neyine
Yar seven hâllı olur

Koç gibi adam yıkarım
Boş yere canlar sıkarım
Kandıramazsan beni
Daha çok can yakarım



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:08 PM
Yüreğimden Kan Damlıyor
Vatan hani anamızdı, kaldı mı ana
Her gün ölüm her gün kıyım, kıyılır cana
Vatan seven geçmişini rahmetle ana
Yüreğimden kan damlıyor bak hele gülüm

Ulu Hakan - kızıl sultan demediler mi?
Vatanın sevenleri hor görmediler mi?
“Devlet malı deniz” diye yemediler mi?
Yüreğimden kan damlıyor bak hele gülüm

Erenlerim feryat eder, hiç duyan mı var?
Doğruları herkes bilir, hiç uyan mı var?
Yiğitlerim fakir düşmüş, hiç gören mi var?
Yüreğimden kan damlıyor, bak hele gülüm

Şehidimin kemikleri şu görmedin mi?
Sırtımdaki son kazağı, sen örmedin mi?
Musul, Kerkük, Karabağ’a yüz sürmedin mi?
Yüreğimden kan damlıyor bak hele gülüm

Vatan uğrunda şehittir, dedem ile nenem
Bilir misin zaman nicedir, bir garip menem
Günüm geçmez asra döner, be her bir senem
Yüreğimden kan damlıyor bak hele gülüm



Hasan Kocamanoğlu

GooD aNd EvıL
03-25-2009, 10:08 PM
Zindana Döner
Bir yanda tasa bir yanda keder
Bin kaygı başa ihsandan heder
Heder insanı yaşamdan eder
Güzelim dünya zindana döner

Her gönle sevgi yüreğe nakış
İçten tebessüm gönüle nakış
İnsan anlarsa sevdiği yanlış
Güzelim dünya zindana döner

Kırılır kolun kırılır başın
İsyana döner tıkılır naşın
İnat içinde boğulur yaşın
Güzelim dünya zindana döner

Aşka tutulur akıllar susar
Sustukça aklın aklına kusar
Dönmez dilleri içine pusar
Güzelim dünya zindana döner



Hasan Kocamanoğlu