PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Safet Kuramaz


Sayfa : [1] 2

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
1980 Öncesi Manzaraları....

Ana fartalar caddesinden aşağı doğru inerken,
Silah sesleri geliyordu, içimi ürperten...
Korkuyla insanlar dükkanlara giriyorlardı,
Girdim birine tereddüt etmeden!

Meğer büyük bir çarpışma varmış militanlar arasında,
Sol desen sağ desen kabın yarısı dolmaz davalarında...
Cebini dolduranlar lüks içinde yaşarken,
Pisi pisine ölüyordu yaralanıyordu hapse atılıyordu,
Körpecik gençler...

Ya küçük çocuklar kavgaya zorluyordu,
Sataşma olursa yandaşları etrafına doluşuyordu!
Yada genç kızlara dokununca açılıyordu,
Zorla militanlık yolu...

Ertesi gün gazetede okumuştum yaşadıklarımı,
Üç genç ölmüş, yaralananlar cabası...
Ürperdim bir an... Ya gelseydi kurşun bedenime,
Ölecektim belki de!

Her gün buna benzer onlarca manzara,
Yer alırdı boy, boy gazete sayfalarında...
Birde bulmaca çekilişinden kazanmaca!
Evine kadar...

Seksen öncesi tarih oldu!
Kimileri hapiste aklandı,
Kimileri yurt dışına kaçtı,
Yarayı yine gariban aldı...
Fakir fukaralar mezar aşındırdı,
Vaatler uçtu uzaya...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Acının ettikleri...

Akşam iş dönüşü servisten inince,
Bir serinlik bir sızı girdi içime,
Sol başımda nokta ağrı vurdu dişlerime,
Soğuk soğuk terler tenimde!

Zor attım eve kendimi ağrılarımla,
Hanım yemek hazırlamakta mutfakta,
Oğlum çizgi film izlemekte,
Abdest aldım akşam namazını kıldım!

Hanım Allah razı olsun çay kaynattı,
Sıcacık boğazımdan inerken acı azaldı,
Seslere ışıklara ölüm emri verdim,
Uzandım koltuğa ışınladım maziyi!

Çocukluk yılları emziğimde acı biber,
Ağzımda ateş ağlarken emzik elveda der,
Sonraki yıllar sağ baş parmağımı emer,
Sol elimle de saçlarımı okşar uyurdum!

Genç kız halalarım vardı baba bir anne ayrı,
Eşeğe yüklerdik gübreyi döşerdik tarlayı,
Ders çalışırdım vardı *******i lüks lambası,
Derin derin nefes aldım özlemişim o kokuyu!

Çocukluk gençlik üniversite yılları,
TRT beyliğinden gördüm özel kanalları,
Telefon nerde her evde pullu mektup atılır
“Bak postacı geliyor” la sevinçle alınırdı!

İlk uçağa yirmi üçümde bindim İrlandalıyla,
İstanbul’a uçtum korku acemilik başımda,
O yıl ilk defa denizi gördüm Antalya’da,
Rahmetli annem az daha göndermiyordu korkudan!

Çay içmeye devam ederken acı oldu rahmetli,
Vücudum gevşedi gözlerim hüzünle nemlendi,
Bizim oğlanın uyku vakti geldi meyve yiyor
Mazimin bir dönemi ahla şiirimin içine yerleşti!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Aç Kalbini…

Bedene yansıyan ruh halinizden,
Şükürle dolu teselli kaleminizden,
İçten bağlanmış Mevlana meclisinizden,
Nasibimi almak isterim...

Her insan kendi içinde kâinat,
İçine sinmiş sırlanmış hayat!
Her günü yeniden yaşar bayat:
Eğer bulamazsa pınarını,
Saf düşünce çınarını...
Yaşam acılaşır, kırılır binlerce kanat!

Güven çadırına alınmadıkça,
Ön yargılar serilir dost sofrasına!
Kahkahalar sahte,
Aslında insan ağlar içten içe…
Böyle nükleer bomba gibi beklemek niye?
Oysa acının ardı açılır sonsuz muta,
Bir adım atma süresi zor gelir nedense!

Bedenini göstermek kadar,
Cömertçe aç kalbini etsin firar...
Kıyamet kefene bağlanmış,
Son dost toprak bekler,
Eder sabır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Açtın ya Kapını…

Hayatın en umulmaz anında,
Açılır ruhumuz başka dünyaya...
Her ümit bitmiş derken,
Yeni heyecanlar sarar ruh ve beden dilimizi son seferden...
Olmaz dediklerimiz, yerini bırakır künefe tadına,
Yalnızlık ve özlemlerde...

Sırlanmış hayat ağacı hep aynıdır, oysa
Kökü toprağa yayılırken gövdesi gök kubbeye uzanır gider...
Onun farkına da çoğu varmaz Âdem’den beri...
Tarih işte bu yüzden öğrenilmesi gereklidir!
İbretler vardır içinde, yaşamı kolaylaştıran anahtarlar...
Her harabede ihtar,
Her kalıntıda toz duman lüksler,
Her definede çalınan anlar,
Anlar sadece merak düşkünü nefisler!

Sen başka bir kâinatsın,
Ve benim gibi sıradan bir dervişe kapını açtın...
Kızılderili tamtamları,
Düğünlerde davulları,
Arka arkaya atılan havai fişekleri,
Ruh evine giren paylaşım dansı yaşattın!
Huzur kapısından girdi içeri,
Hoş geldin sesleri!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Adıyaman...

Sofi olmayı isterdim,
Yana, yana dönmeyi dilerdim,
Tavaf dilinde teke giderdim...
Adıyaman’ın manevi toprağında,
Sahabe izine yüzüm sürerdim!

Adıyaman’dan değilim...
Kayseriliyim!
Geçmişimde geldim o topraklara,
Akdeniz’in samimi sıcaklığını hissettim...

Her konuştuğum buraya torpil diyarı derler,
Her memur güney doğuda buraya gelmeyi diler,
Küçük ve şirin şehir...
Nemrut’a benzemez yaşadıkları!

O Nemrut dağı ki... Tarihi ve kalıntıları,
Sabah güneşinin delince alacakaranlığı,
Bakınca manzarasından ne harika seyir!

umarım coşkun çağlayanlara karışır ruhum,
Bedenim hissetmez soğuğu uzar kış uykum,
Bir adım ötede Menzile varır son otobüsüm,
Doyar ruhum kokladığıma, yediğime, sevgiye!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Ağlayamıyorum…

Bazen öyle yaşananlar vardır ki,
Para versen alamazsın, satamazsın…
İnsan ruhuda böyledir kadife benzeri!
Pürüzsüz çam ormanlarında yaşarsın:
Ne zaman onunla nefes alırsın,
Ne zaman yeşiline sarılırsın...
Çiçek rengine sadık, sarhoş eder fıtratı!

Sendeki bana yansıyan aynandan gördüklerim böyle özel!
Tatmadığım incelik,
Bulunmaz Hint kumaşı derler ya, nadide çiçek
Hayallerimde yapar değişiklik…
Yaylada su içer gibi berrak,
Doldurur ruhumu manevi saflık
Ve öylesine özgürlük,
Uçma hissi tadında bırakır!

Aşkın heyecan ağacımda asılı,
Meyveleri bedenime değer, yaşar anı!
Yemeye başladık mı?
Buram, buram tat verir cennet kokusu!

Ah… Ruhun yetmiyor canım,
Sen olmalısın kafesimde bedenimin…
Yıkamadım aramızdaki uzaklığı-Berlin duvarını!

Kırağı düşer yüreğime aralığın üçü...
Üşürüm aslında, ısıtan aşkının düşü!
Gökyüzünde ki bulutlar yaşatır hüznü,
Oda benim gibi özlem tütsülü,
Ağlayamıyor...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Ağlıyorum-Şubat…

Sessizim yalnızım fırtınalar esiyor yüreğimde ağlarım...
Beden ölüyor güzellik ölüyor, alışkanlıklar ölüyor neler ölüyor! .
Ömrüm özgürlük emsali yakar avcı ateşi, dillenen kahrı, yanardağımla patlarım…
Anılar ölüyor, dostlar ölüyor, ailem ölüyor, gurbet ölüyor, kefenler soluyor!
Ben yokum, anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum…
Dört duvar acı bombalıyor, özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor!
Ağlıyorum... Mendil teselli ediyor!
Ağlıyorum... Yağmur kıskanıyor!
Ağlıyorum... Amazon taşırıyor!
Ağlıyorum... Sevgisizlik sarsıyor!
Ağlıyorum

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Ağlıyorum...

Yağan yağmur damla, damla yüreğime iniyor
İndikçe özlemin diriliyor,
Işığı güneşe benzeyen gözlerini arıyor,
Ağustos böceği olmak istiyorum kollarında!
Sadece eğlenmek,
Sadece şarkı söylemek,
Sadece dans etmek,
İstiyorum aşk dolu sonlarda...

Sonbahar günleri…
Veda eder gibi doğa, ölüme sarılıyor!
Yeşil yaprakta damla,
Kuruluk sararmış komşunda,
O damlayı paylaşmak istese yeşil yaprakta,
Eli kolu bağlanıyor
Bulamıyor bir araç aslında!

İşte sevgili, yüreğimde böyle bir damla var
Var amma,
Sen yaşıyorsun çok uzakta!
Yeşil yaprağın komşusu gibi başladım sararmaya…
Kış yakın, ya bulamazsam karıncayı, seni!
Ağustos böceğinin son günleri şu anlar
Ağlıyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Ah Yalova…

Sen unutulabilir misin ki...
Sen izlerini deniz suyuma karışmış say!
Her balığın havaya tırmanışı,
Her dalganın sahilde çırpınışı,
Her yakamozun sonsuz çıkışı,
Seni saracak, benden bir parçan kalmış gibi!

Deniz bedenim,
Derinlerde kalan sensiz *******im…
Her harekette senden haber getirir,
Öyle sevinir sevinirim...
Kaf dağını aşar hislerim!

Ah Yalova, depremde gördün
Üzdün, üzdürdün, süründürdün…
Güneşini gizlemişsin,
Neden böyle geç göründün...
Oysa denizim bir kısım karayı yuttu:
İçime bilinmiş tarihini aldırmışsın,
Geride doğmuş, büyümüş, prenses bırakmışsın,
Uzaktan baka, baka körlettin,
Sevgisini özlettin…
Sıcaklığı onda koymuşsun!
Dün ne hoş sözdün,
Bugün boynu bükük bırakmışsın,
Pranga esaretinde, aşk döngüsünden!

Yanında olsaydım,
Dokunsaydım...
Ekim günleri deniz değil,
Yağmur olsaydım!
Her damlasında tenini okşasaydım…

Üşümezdim,
Düşünmezdim,
Geçen anlara
Küsmezdim...

Dudaklarında gülerdim
Ruhumu kumsalında süslerdim!
Dalgalarım vurdukça sahiline...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:31 PM
Alara Çayında Sen...

Özgür kalbinin manevi serinliğini hissederim,
Alara Çayı’nın Köprülü kasabası doğuşunda!
Yüksek kayalardan fışkıran sularında, sanki koynunda...
Ayağım haz alır soğukluğuna dokunduğumda!

Arıların sessizliği bozan sesleri ve ısırma korkusu,
Temmuz günlerinde bile hasta olma riskinde soğuğu,
Yeşilliğin ve yaylanın oksijen zenginliğinde kokusu,
Mahrem hayallerin gölgesinde sarar seni ve sevgimi!

Kulağımda hala şehrinden kalan trafik gürültüsü,
Gözlerimde son ağıdının ışığa karışmış eksoz dumanı,
Bağıran insanlar, kazalar, anlamsız yarışlar...
Yediğim karpuz ve peynir birden tatsızlaşır!
Silkinirim, atarım kendimi içine... İçerim çayın soğuk suyunu!
Çevremi Leonarda Vincinin tuvaline sığan Mona Lisa’sı sarar,
Sarar bedenimde sırlanmış hazların veda günü!
Gözlerim kapalı, hissederim akışın ahenginde hüznümü!

Anladım ki... Cennette yalnız yaşanmıyor,
Sesin, soluğun, nefesin nasılda aranıyor!
Anlamsız gurur ve veda tümden mahvediyor,
Masalını yaşar ruhum bedenimde kıvrımların...
Cehennem yakıtı şeytanların, yalan dünyamda eğleniyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Aleviyim…

Bedirde Zülfikar,
Hayber’de haydar,
Yiğitse yiğitti ilimse ilmi evrenler aşar…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Kerbala büyük acım,
Yezit düşmanım,
Haktır baş tacım…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Sünni’dir mezhebim,
Seyitlerdir rehberim,
Alevi’dir kardeşim…
Aleviyim eğer sevmekse Ali’yi,
Hasan Hüseyin Ehl-i Beyti!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Amel Yalnızlıktır...

Aklını başına almalı
Hesabını tam yapmalı
Üç günlük dünya biter
Her an hazırlanmalı...

Her fani yalnızdır ölümde
En sevdiği terk eder gömüldüğünde
Sarılmalı kur'ana sünnete
Alet olmamalı sömürülmeye!

Dinin ne sağı olur nede solu
İspat etmek değildir tebliğdir hak yolu
Bedenin bir tarafı cennet diğeri cehennem
Helalden haram mü'minde olur mu

Örtün kardeşim korkma rızktan
Samimi isen olursun sıddıklardan
Açılır başka perdeler Rabbinden
Sabır kamçındır Eyüb’ün hazinesinde...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Analar Ağlamasın...

Haram yiyen dudaklarda akar Fırat’ın suları,
Acılı çiğ köfte tadında söylenir uzun havaları!
Dizler dövülmekten çürür,
Akan kanlar toprakta kurur,
Töre dedikleri ne zordur,
Sarması dağlanan yaraları!

Cahillik ilim öğrenmekle geçmez,
Vatan eşkıyanın keyfiyle parçalanmaz,
Anaların göz yaşı olmadık yere saçılmaz...
İnsanım diyen,
Allah’a sığınan,
Ve doğrudan ayrılmayan gerçek yiğittir!

Doğuda Kürt problemi suni,
Sönmesi zor değil ateşinin külleri!
Madem vardır kendini bilmez ruh ve savaş,
Vatana ihanet neyine, ne çok ağlar baksana Filistinli...
Yıllarca yaşıyor aynı kanlı oyuna eş!

PKK cellat,
İsrail gibi kanlı kasap, kokar et!
Kandil dağları her karışında şahittir!
Irak’ta, Lübnan’da ölen her çocuk, heyhat!
Doğudaki gibi masum, onları vuran zalimdir!

Doğu insanı cahildir elbette mektep bilmez, Türkçe’den anlamaz!
Eli kalem tutan sözde aydınlarımız onlardan geri kalmaz,
Aklımda almaz!

Doğunun her karışında casus kaynar,
Her kaçırılan genç silah tutmaya zorlanır,
Kendi insanı oradan kaçar iş yapmaz!
Sanki buğday tarlasında başak gibi çoğalır,
Doğan çocuklarda atalarını tanımaz!

Aslında gezmek istiyorum doğuyu, korkudan annem bırakmaz!
Kanada’dan gelmiş turist bile her karışında nimetsiz kalmaz...
Aman bizi beğensinler, para bıraksınlar diye kırmadığımız fındık kalmaz!
Harran ovasında alınmadık arazi bırakmadılar,
Güneyde, Ege sahillerinde villalar satın aldılar,
Danimarka’dan peygamberimize dil uzattılar,
Sömürgeci hareminde hala mutlu olamadılar!

Benim insanım acı çeker, nelere katlanır...
Yemek bulamasa imanıyla kendini teselli eder!
Ama namus, şeref, yaşama hakkı bir elinden alınsın
Kahramanmaraş’taki gibi sütçü imamlar yetiştirir...
Çanakkale’de yiğit kesilir...
Mehmetçik sevilir bu yüzden, kışla peygamber ocağıdır!

Kurtuluş savaşında her milletten tek vücut askerdik,
Sevmeyi, vatan aşkıyla Allah için feda olmayı öğrendik!
Ölümden kim korkar ki,
Kefenden başka bırakacak ne mirasımız var ki,
Bu dünyada bir gün son bulacak kıyametimizde!

Ne olur analar ağlamasın,
Çocuklar yaşasın,
Oyuncaklarıyla özgürce oynasın!
Kinler, nefretler, şeytani düşünceler erisin Davud’un demirinde!
Ömer’in adaleti istila etsin yüreklerimizi...
Kainat efendisinin nuruyla nurlarsın, Mevla’na meclislerimiz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Anılar Geldi Geçti…

Bayram oralarda yaşandı,
Buralarda hüzün vardı…
Ormanları sessizlik,
Kuşları neşesizlik,
Ruhumu sensizlik,
Sardı!

Uzak mıydık?
Evet, mesafe olarak belki de…
İnan ki *******de,
Yıldızlarda,
İçtiğim suda,
Gördüğüm her renkte…
Dayanılmaz özlemdin!

Her sabah uyanışımda yine sen öptün,
Güneş seni hep kıskandı,
Her gördüğüm merdivenden süzüldün…

Gerçek acın tenime düşerken,
Dansımdaki müzik tatsızlaştı…
Ağıtlar yakıp bahtıma küserken,
Ayaklarımda heyecan kalmadı…
Aşkının acısı yüreğimi deşerken,
Her yükselen değer yaralandı…

Her öpüşen sevgili gördüğümde,
Damarlarım dağlandı…
Her yanım cehennem korunda,
Ayrılık ağlattı!

Vuslat ne zaman dediğin sesin yankılandı,
Tenin tenimde, İsa’nın acısıyla çivilendi…
Derinlerinden,
Çok eskilerden,
Buğulu gözlerimden,
Anıların tek, tek geçti!
Islak yerlere uzandım,
Öptüm hazzın umutlanan şerbetinden!

Matem havasında sayarken anları,
Ölüm, sona bir adım daha yaklaştırdı…
Kar beyaz sergisi gözlerimde, bahar sandığım!
Ne bulabildim son saadetimizi,
Nede sen vardın gerçeğine sarıldığım…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Anladım...

Böbreğime nerdense birden taş düştü,
Kaç gündür bir mekana sığamıyorum!
Sanki bu sancı cennete özel muştu,
Kıvranan nefsimi susturamıyorum!

Küçük ecel denilen bu olsa gerek,
Dünyadan her nafakam sanki kesildi!
İdare ettim günlerce sudan içerek,
Alışkanlıklarım öldü sattım keyfi!

Her acımdan şikayet hasta halimden,
Planlarım bakar kör, son viraneden...
Benlik tavrı boşmuş tevazu dilinden,
Her anda kıvrandı çirkin günahlarım!

Anladım taş değil sineme nur düştü,
Acılar geçmişimi sildi süpürdü,
Ruhum gerçekten Allah’ına kavuştu,
Nerde olmalıyım sonunda anladım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Anne Sevgisi…

“Gözlerinde uyku,
Yüreğinde tutku,
Uyusun da büyüsün, ninni…
Annesinin kuzusu, ninni! ”

Şefkat dolu sesiyle bebişini sallarken,
Temmuz koru yayar bedeninden!
Semaya yükselir huzur sağanağı,
Havva’dan beri sır kaleminden!

İşleri, acıları, hastalıkları bitiverir,
Bebeği gülerde, “Anne” deyiverir!
Cennet kokusu gözyaşına dayanamaz,
Mama ister bilir, bezini değiştirir!

Kadifemsi bedeninde anne şefkati aynadır,
Kucağına alır özlemle sarılır, gözleri yaşarır...
Tozpembe kundağına bakar, gülücük fırlatır!
Oyun bahçesinde ilk öğretidir anne sabrı…

Gözünde hep bebektir ne kadar büyüse de,
Emanet gibi gider bir gün kabullenmese de,
Resim ve anılar… Yaşar cehennem alevler!
Anne sevgisi hep özlemdir, çocuk yüreğinde…

Dokuz ay karnında taşımak ne hoş sabırdır!
Ne hizmetçidir nede köle yavrusuna adaktır!
Giymez giydirir yemez yedirir sevgisi saftır!
Bu yüzden cennet anaların ayakları altındadır!

Anne ahlaktır, öğretmen… Örnek sabırdır!
Her şerde yavrusuna siper, kahramandır!
Uykusuz *******i bebişine armağandır!
Hakkı ödenmez anaların… Haşr’da hesabın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Arı ve Gül...

Çölde bir gül
Etrafında dolanır arı “su...su! ” diye!
Bulutlara,
Umutlarına,
Dualarında,
Yalvarır Halil İbrahim(a.s.) ’dan beri Hacer dilinde!

Dünya bir geçici kondu,
Çöl yakar bulamayınca suyu...
Kur’an sünnetsiz acı dolu,
Beyinde bilgi yaşama yansımazsa
Sigara gibi boğar soluğu...
Gül hemen ölür arı dönmekten mecnun
Çöller ezberler Leyla Mecnun yolu!

Döner güneş sistemi,
Ölenleri gibi...
Kıyamet sur’a emanet
Sabırla bekler İsrafil’i...
Gül Kur’an arı sünnet
Suyu yaşatır çöldekileri...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Arkadaş Olmak…

Gençsin, doğalsın, cıvıl cıvılsın
Ruhuna biri sızmadan önce
Hak edip etmediğini sorgulamalı o insan.
Eğer zenginlik katacaksa
Gözlerindeki huzurun ruhundan geldiğini hesaplayacaksa
Amazon ırmağında yunmaya hazırsa
Güneş gibi yüzünü de aydınlatmaya
Buyursun içeriye!

Haydi, arkadaş olalım demek
Başlangıçta çok güzel gibi görünse de,
Ruhumda sizden bir tanıdık yer var mı bakmak isterim ilk önce.
Her insanın harabeleri vardır geçmişten ruh köşelerinde
Yalnız kaldığı, bazen müzikle patladığı bir karanlığı da...
Eğer ortak ışıkları yaşam güneşinde keşfedebilirsek
Belki bir çay, belki de bir kahve tadında
Gözlerimizi aynı yöne çevirebilirsek
Yaşı ırkı cinsiyeti yok edebilirsek
Boş ver gerisini görüşmekte isterim mevsimin birinde...

Ben biz demek isteyebileceğim paylaşım istiyorum.
Sahiplenmek yerine kırılma noktalarında sevgiyle tutunalım diyorum
Eğer ben yoksam sizde olamayacaksınız
Çünkü ikimizde birer insanız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Artık Uyan...

Hislerimi yazıyorum, yaşıyorum
Emin ol şu an çok yakınındayım
Seni seyrediyorum...
Klavyenin tıklanan harfleri,
Hislerine kabadayılık yaparken,
Arayışın, kıvranışın, duygularını frenlerken,
Geleceğin belirsizliği…
Sınavın dehşetine dem gözyaşlarını hissediyorum
Biraz önce yağmur yağıp, buğulanan pencerenden!

Yoğunlaşmak,
Gerçek gibi hissedebilmek,
Belki beyne hükmetmek demek,
En, boy, derinlik ve zaman derken,
Dünya fiziğinde dört boyut sancısından kurtulmak gerek...
Yaşamı mekanik bir akışa bırakmayalım isteyerek!

Belki de mühendis olmanın cezası benimkisi:
Hep sancı var yüreğimde,
Her an yeni şeylere açlıkta...
Bazen bulamadığımda kahroluyorum!
Koşuyorum doğanın içinde...
Güneşe sarılmak,
Ay gibi hissetmek gibisi yok inan dolunayda!
Değişimi doğanın her saniyesinde görüyorum...

Basit gibi görünen
Bitkinin yaratılıştaki genlerinin
Tefekkürü sarsıyor beni...
Onun mükemmelliğine karışmak var ya,
Mevla’nın aşkını,
Peygamber sünnetinde,
En usta fırçanın elinde,
Seyrediyorum!

Başka boyuttayım belki şu an,
Belki de sen beni göremezsin arasan,
Gel desem şimdi “Hangi araçla geleyim ki…” diye sorarsın!
Artık uyan, bak yanındayım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Aşk Sadece Yaşanır…

Aşk ya da sevgi bir karşılık beklemez,
Akar insanın kanında fark ettirmez...
Acısı heyecan lezzeti huzurdur
Kal dersin kalamaz git dersin gidemez!

Dolunayda avlanmak gibidir bir an,
Gece aydınlıktır boşuna gezersin…
Hayalle yetinir hazır et yanında,
Ateş yakıp ıssız çeşmenin başında,
Teselliyle boş verir neşeyle yersin!

Lüksü pişmiş makarnanın sosu gibi,
Üzüntüsü yavan ekmek tadar gibi,
Sabırdır ilacı, giydirir tacını
Düştü mü bedene kavuşma anları…

Sahiplenmek aşkın biricik zehiri,
Her an öldürür tutkuyu heyecanı…
Sorgular kendini sorgular seveni
Düştü mü ihanet şüphesi ruhunda…

Neyin garantisi var ki aşkın olsun,
Şu anda yürü eğer sahipse yolun,
Akılmış mantıkmış başkasını boş ver
Denk gelmiş işte bahaneleri ölsün…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Aşk...

Aşk şerbettir
Tadı ruha düştü mü beden kıvranır
Eroin gibi aranılır...
Ne gurur nede nefret öldüremez onu
Ve ilacı sabırdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:32 PM
Aşkın Acısı...

Dayanamıyorum hasretine;
Doyamıyorum sevgilim diyen gülüşüne,
İçten doğallığına, süzülüşüne...
Kalbim yanıyor, kıvranıyor!
Dizgini kopmuş nefsimin, üzgünde…

Demek ki bedendi aradığım senin,
Ölen bir sevgiliydi... Hayal gibi yaşadığın,
Ruhumda kaynayan yaran,
Şimdi yüreğimde cehennem ateşin…
Ağlıyorum kaç yüzyıldır, tesellin resimlerin!

Fırat’ın kenarında aradım aşkını, kırıntılarını
Soğuk sulara baktım, gördüm ölen nice aşkları…
Üstüne yanık türküler yakılmış ağlaşmaları,
Mecnunlar benim gibi suyun kenarında yanmakta,
Kışın soğukluğu bedenime sinmiş, üşüyorum!

Sustum… Bir şey diyemedim akan azgın sulara, zamana,
Her kıvrımında sanki kanlı bir ceset sürüklenmekte akıntıda!
İzlerken yüreğim onunla gider gibi… Tutunsam bir parçasına,
Ölümü yaşamak sensiz yaşlanmaktan güzel mi olacak ki böyle?

Yalnızca özlem bu, çaresiz haykırışımda!
Her şey ne kadar kolaydı oysa geçmişimde,
Kader der güler geçerdim kolayca yaşadıklarıma!
Neden dayanamıyorum aşkına Fırat…
Alsana demek geliyor içine şu an içimden!

Gerçekten her şey masal gibi,
Aşkı yaşamak ve denk gelişleri…
Süslere bezenmiş ağaçta, çaputtan dilekleri,
Şamandan kalan adetleri…
Dilek ağacını kesmek geliyor içimden!

Mutluluk masalına inandım ya,
Başkahraman oldum ilk defa…
Beyaz prens olmak yakışmıştı,
Hele varsa prenses uyuyan nehrin kenarında!
Uyandırmak bu sefer büyüyü bozdu...
Benden uzaklaştın boynuma sarılacağına!

Fırat dayanamıyorum özlemine,
Sen kızıl akmaya devam et!
Edersinde hep böyle...

Yüzyıllar geçti sanki senden haber almayalı,
Mumyalanmış gibi aşkın ölmüyor yüreğimde!
Çare yok Fırat, al içine…
Akışım öncekilere… Karışsın sevgiliye!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Aşkın Gücü…

Sezar gücünde Van’da,
Cleopatra’m Akdamar adasında!
Çılgınca habersiz,
Yüzsem tek başına…
Yürüsem sahilinde!

Soğuktan titreyen tenimle,
Koşsam odasına,
Uyandırsam…

Bakir ve küçücük dünyasında,
Dağlardan aşağıya inse nefesim!
Kar soğukluğu vız gelir ruhuma,
Küheylanla arkamda gezdirsem!

Muştu gecesinde an tükenmese,
Yaşlılık seherinde bizi üzmese!
Hangi dünyası, olsa bile rüyası…
Cennetinde aşk... Doysam hurime!

Aşkın gücüne ellerim kelepçeli,
Masum hayalimde roman ezgisi…
Kıvrak dansına çıldıran nefsim,
Çölünde suyuna hasret gezerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Aşkınla Ölseydim....

Yürekte öldü kötülük,
Günahta ısrarda öldük, öldük
Yeniden dirildik, nefsin ateşini söndürdük!
Sevgiyi öğrendik, sevmek için döndük!
Mevlana’nın “Şeb-i Arus”unda,
Yeniden, yine yeniden doğduk!

Sur'a üflense,
“Kıyamet” dedikleri gelse,
Kimse kimseyi tanımasa mahşerde,
Gam yemem bu coşku varken içimde…
Sen gel ey sevgili, sırdaş ol, su-ekmek gibi aş…
Aş dağları düş ovalara koş bana koş!

Sen canıma eşsin,
Güldeki koku sensin,
Gönüldeki yolu bilensin…
Suyumsun, gizlimsin-saklımsın,
Salkım, salkım üzümdeki tatsın,
Yedikçe helali, hazla yedirensin!
Hedef seçtim ufkuma gel desem gelir misin?
Tüten özlem çubuğunu ruhumda, kırar mısın?
Düşlerimden çıkıp ezberletir misin gerçeğini? ..
Muştum olur, bengisuyuma girer misin?

Seherde güneşim olur,
Gözlerim kamaşır yüreğim kor…
Açlık nedir, arsızlık nedir, ya isyankarlık bilir miyim ki,
Ben değişirim, başka hale geçerim,
Un gibi elenirim, toz-toprak gibi ufalanırım,
Olmuş elma gibi dalımdan düşerim,
Yerçekimim olursun toprağıma!
Davetinin gücüne nasıl dayanabilirim ki...

Beni solmadan hisset, al gönlüne şimdi yar,
Yar ölmekten değil, sevgisizliğinden bu hırçınlığım!
Korkularım dört duvara sıkıştırdı seninle yar,
Ey Yar, düşünmekten değil hırçınlık, aşkını yitirme korkusundan…
Seni keşfimin doyumsuzluğuna köle et beni,
Köle et Yaradanın’a silerken göz yaşımı,
Cebel-i Rahme’de tükensin formül,
Kainatının keşfine yönelt gayretimi…

Kabe’de tavafla, dönsün, başım dönsün
Ravza’da, kabrini görsün
Işınlansın gerçek gibi mesela Bedir’e…
Sahabenin gömleğinde,
Aşkınla savaşan kılıcın gölgesinde,
Nurunla yıkansam, ışısam gözlerinde,
Atların zafer çığlığıyla yerinden fırlar göğsüm…
Cennet kokusu tütsülenir sonsuzluğum.

Başka alemde sanki, melaike sağımda-solumda,
Aşkında erisin, açsın kar içinde çiğdemim,
Sana armağan vereceğim, çünkü o tek elimdeki hazinem
Yanımda kalan aczim ve fakrım…
Umurumda olabilir mi sen oldukça?
Anasız-babasız, kardeşsiz gelmişim Mekke’den
Sendin anam-babam, kardeşim…
Her sözün beynimde güle güle yerleşir,
Demircinin ateşinde döve döve şekillenir,
Ne küsmek bilir ne de üzüntü, hoşgörü filizlenir!
Böylece, seninle doğum günüm başladı,
Şeytanım uzaklaştı, şerden azade oldum…

Bedir’de Haydar gibiydim,
Toprak şahidim, dağ-taş şahidim, böcek şahidim…
Yağmur gibiydim,
Yağarken, toprağa karışıp filizlenmek üzere…
Balçık gibiydim,
Çamurdan çömleğe, döne döne şekilleniyordum!

O gün şehidlerden biri olsaydım, ölseydim...yine ölseydim...
Zerresinde acı olmazdı canımın...
Kula değil, köle hiç değil, Allah’a dönseydim!
Bu dünyada ismim varmış, anılırmış, anıtlarım dikilirmiş
Yüceltilirmiş putlar, varsın ‘ene’ kırılsın, benler unutulsun!
Aşkınla doğsaydım, şehit olarak ölseydim, yine ölseydim!
Elest meclisindeki sözüme dönseydim
Dönseydim verdiğim sözümle dünyaya yeniden,
Bendeki aşkınla dirilmeğe,
Ölseydim!
!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Avrupa ve Biz...

Kalemimiz hakim Avrupalı,
Ruhumuzda eser şark rüzgarı,
Severiz bel altı muhabbetleri,
Anlı şanlı Türk erkeğiyiz...

Avrupalı evliyken metres edinir,
Çocuk yapmaz kedi köpek besler...
Türk erkeği imam nikahla dirilir,
Çocuklar boy boy aç aç sokakta gezer...

İnanç sistemi her insanı yönlendirir,
Özgürlük dedikçe Avrupa’lı körelir,
Ayıplar geri kalmış topluma özgüdür,
Mahrem içimizde ahlak, aşktır sevgidir!

Cahillik ancak ilim yaşandıkça ölür,
Beden aynalara köleyse ruh körleşir,
makyaj bedende giz gerçek ruhta dehliz
İnanma her söze yalancı tanrılar söyletir!

Kıyas insana değil Allah’a varan aşktır,
Gerisi şıpsevdi aşktır yaşananda şirktir
Avrupa’nın disiplindir refahı ve şaşırtıcıdır,
Bizde ise inanç ve nefis arası ikilem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Bakmalı...

Dede korkut şaman adetleri,
Ağaca çaput bağlama geleneği,
İnsanın şeytanla bitmeyen dansı,
Ruhta sır asırların kötü kaderi!

Medet umarız ölmüş cansız eşyadan,
Birkaç dakikadan yoksun dua tembeli!
İnançtan ayrılmış dil, ne yapsın mehteran?
Ucuz kabule,
Alışmış kalp şikâyet etmeye,
Keyif sarmış, sağlıksa garanti…
İlk zulüm sinmiş böylece kendi etine!
Feryatlar figanlar uzayda ağır yük,
Uzaylı Osmanlı şamarı atar gelen sinyale!

Ozon tabakası delinir elbette,
Bir onla kalsa ya…
Buzlar erir,
Mevsimler değişir!

Aç bırakılmış arenada azgın boğa,
Ole sesleri!
Şımarık, kendini bilmez matador Danimarka markalı
Seyirci uzaktan kumandalı…
Boğa kırmızıda çarpılmış çatlar kin damarı,
Öldürme hırsı!

Engelin arkasında havan topu patlar gibi,
Kıvranır acıyla matador,
Kana bürünür oturaklar,
Şeytanlar coşar
Seyircilerin ne kötüdür akıbeti…
Boğanınsa hep ölümdür son kaderi!

Düşünmek lazım,
Aynıları aynalara yansıtmamak lazım,
Körle alay ederken kör gibi yaşamamak lazım,
Yalnız değildir insan asla, bakmak lazım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Balıklar Yaşasın...

Tüm tuvaller savaşa karşı barışı anlatır,
Her karesinde yeni kahramanlar aranır...
Fatih Sultan Mehmetler Atatürkler gibi!
Bakınca hayran hayran seyredilir...
Almak için dökülür paralar
Sanki vicdan satın alınır...

Yüreğimizdeki coşku paylaşılmalı,
İçe sinen her şey sanal kütüphaneden çıkmalı
Yoksa dolaşırız hamal kefemizle...
Kartal bakışlar kurşun izleri,
Eritsin sert yürekleri,
Gül dalında
Çocuk ana kucağında...
Sevgi ışıltısı gözlerden cennet sözler dökülsün şer dudağında
Bırakın balıklar yaşasın temiz kalan nehrimizde!

Gülmeli zirvelere çıkarken
İnmeli yağmura aldırmadan....
Akmalı toprakta yeşermek için...
Boy göstermeli kimseden sakınmadan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Başka Aşk Yok…

Nice sevgiler gördüm çiçekten baharda,
Uçarken havada,
Tadarken balda,
Oturduğum göl kenarında,
Bulamadım Mevla’nın aşkını bir yerde…
Anladım yalnızlık bitmiyor,
Tatsız-tuzsuz yaşamak başkasıyla!

Sevgilim oldu,
Aşkıyla soldurdu,
Çocuklarım yüreğimde doğdu, büyüdü…
Romantizm aktı her yağmurunda yunduğumda,
Olsa da her zaman kaybetme korkusu…
Yinede dolduramadı Mevla’nın aşkını ruhumda!

Seyahatler yaptım binlerce insanın içinde,
Her kültürde düşündüm, düştüm başka çekime,
Güneşin sıcaklığı ısıtır sandım, ay üşüttü gecesinde…
Mevlasız her an, ellerim kelepçeliydi!
Her kitabın kelimesinde,
Kur’an vardı mucizesinde…

Gözyaşlarım sevgiyi yaşadı,
Kâinatında üzerinde, ruh köşesinde…

Allah aşkı, her şeyi deldi geçti
Onca yıldır boşa geçmiş, aradığım gözelerde…

İçimden hazlar boşaldı,
Kaç bin km süratle uçtum özgürlüğe!

Ne olur Allah’ım sensiz bırakma nefsimi,
Aşkını gereği gibi anlasın, ver terbiyemi!
Anlık mutluluklar, umutlar, süsler bana göre değil…
Sen al, beni alacaksan!
Başkasına muhtaç etme beni…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Bekledim...

Karanlığın doğurduğu seher yeline hasret bekledim,
Güneşim dedim, yıllarca seni aradım!
Uykudan uyandığımda varsın yanımda diye seni seyrettim!
Ellerimde güllerin demet demet iş çıkışı sana taşıdım!
Yiğitlik damarımda efe gibiydim,
Sevdalı ve seninleydim.
Umursamadım gözlerimden akan uykuya başım dik bekledim!
Ruhunla her an yürüdüm.

Evreni geçtik bulut başkaydı,
Acı tatlıydı,
Çünkü senin yanındaydım!
Nereye gel desen gelecektim
Her sözüne inandım!

Sen doğmak nedir bilir misin aşkın yürekte…
Senin yüreğinde!
Öyle çiçeklerin arasında kokmayı bilir misin?
Ama senin bedeninde...

Canım ya... Hiç hissetmediğim şeyler ruhuma senden karışan
Gerçek bir aşk benimkisi...
Sadece sana!
Gözlerinden yansıyan ışığına tiryakiyim
Ne olur yüreğinde taşı beni…
Benim ol bir temmuz gecesi odanda!
Issız ve keşfedilmemiş kalbinde
Sonsuza kadar kalabilirim…
Emin ol o kadarda hafifim
Uyanırım aşkın her sabahında kokunla!

Lale bahçesinde öpmek istedim seni,
Annenin çocuğu öptüğü şefkatle buse buse…
Ama korktum bir an ya erirse diye!
Seni yaşatmak amacım daima… Daima huzur vermek!
Öyle bir coşku ve heyecan var ki,
Ne güzel hediye ah bilsen seni düşünmek!

Senin yelin bu esen meltem...
Savurur çöl ateşinde, sıcacık!
Söyle sana doyulur mu?
“Hayır doyulmaz... Doyulamaz! ” diye gaipten bir ses!
Kana kana içsem yine içerim,
Tadına tiryakiyim…
Uyandığın seherine şahidim
Böyle mükemmel başka düş olabilir mi?

Yüreğimde gezen sensin!
Coşkuluyum hala, gecenin son vaktinde
Her an cennetinle baş başa bırakıyor…
Ah bedenine dokunabilsem!
Ah bir merhem kadar yakın olabilsem!
Kokunu içime çeksem...
Acaba çekmeye kıyabilir miyim?
Kahrolurum ya bitirirsem diye belki de…

İstanbul kadar uzakta olsan bile,
Derin bir ohla çekiyorum seni içime!
Kollarım açık,
Yüreğim delice…
Asrın mecnunuyum
Ama senin!
Gözlerini gördüm ya…
Ruhunu tanıdım ya…
Merak etme ben seni çoktan tanıdım!
Senden seni, daha çok tanıdım!
Gözlerinden dudaklarına inen yolculuk o kadar samimi
Coşkusu dilimde, aynı sevdayı söylüyor…

Birisini tanımak dediğin nedir ki?
Hem...
Kim kimi tanımaya çalışıyor ki!
Cinsellikle noktalanan beraberlikler…
Ölmüyor mu hemen, ardından nefret okuyorlar!
Yüreğim bunu aşmış!
Ruhunu seviyor “seni seviyorum” derken!
Senin ölmeyen yerini,
Gerçek olan seni…

Parmakların değerken dudaklarına,
Bir buse kondurmak isterdim belki.
Otuz bir senelik bekleyiştir adı
Seni çok beklemişim, prensesimi!
Sen benim özlemimsin,
Kaç yıldır beklediğim özlemsin...

Sen benim olacaksın değil mi?
Hazırsın değil mi ruhunda benim olmaya...
Gerçekten olmaya!
Can atan, çıldıran ruhum
Bedenine karışmak istiyor…
Her yaşanan saniyesinin etkisi
Hiroşima’ya atılan atom bombası gibi yakıcı…
Etkisi yıllarca geçmeyecek kadar kalıcı!
İzlerini bedenim daima taşıyacak, canısı.

Hep benimle kalacaksın değil mi?
Yüreğinden gelerek gerçekten seveceksin değil mi?
Ben ölene kadar, hatta öldükten sonrada doldur mahşerimi...
Dileğim dualarımda, Mevla’dan daima seni isteyeceğim,
Cennette hurimi…

Eğer benden bir gün bıkarsan bil ki ben ölmüşüm!
Dünya dar gelir bana gülüm...
Kaçıncı boyutta bile olsam özlemin öldürür…
İnan öldürür!

Ne olur söz ver!
“Seni seviyorum…” demek için!
Yüreğin bu içtenliğime ses versin...
Sinyal versin,
Düşünmesin, sadece sevsin…

Söz mü?

Eğer bir gün sevdamız tene düşerse,
Görüşebilirsek gerçek anlamda,
İzlerin asla silinmez...
Süslenir yaşamımda,
Resimlenir beyaz duvağında!

İzler…
Ruhtan bedene yansıyan ağır geliş…
Sabırla yoğrulacak alaca karanlıkta,
Güneşine erişmek için
Aşkımızın aynalarına...

İki saat uykuyla bile olurum dağlar kadar güçlü ve ayakta...
Verdiğin moralin yeter bana.
Varlığın, nerede olursan ol düşer aklıma.
Uykusuz kalabilirim!
Yanında olabilsem yeter ki, uyusan da beklerim
İnan ki Beklerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Bekletme Ne Olur…

Amsterdam’dan ayrıldı uçağım,
Ankara'ya doğru geliyorum yavaşça!
Öyle yağmur yağıyordu,
Öylesine ıslanıyordum,
Senin dokunuşun sardı, hislerin ruhumda!
Çok uzun zaman oldu görmeyeli seni,
Dilimde özlem şarkıları sevgili,
Daha yaklaştırıyordu her bulut dalgasının yükselişi
Nefes almaya doyamıyordum,
Kokun sarıyordu
Yakıyordu nefesimi...

Sen bilmiyordun gelişimi…
En son yazdığın mektup iki ay öncesinindi!
Hayal denizlerinde geçen,
Balıktan başka şey yenmeyen,
Tuzlu suyla ve güneşle sevişen,
Birde bir kaç martıyla hayallerine dalan…
Her demi sensiz geçen uzun zamanların hasretiydi!

Yaşıyordun sanırım,
Ya da yaşamalıydın...
Belki hissedip hava limanında beklemeliydin!
Evine kadar yürümeye mecalim yoktu,
Çünkü!

Kırgındın,
En son yazdığın mektupta vardı gözyaşların!
O kadar soru vardı ki... Ahların, vahların ve daha neler
Haklıydın!
İki satır yazıp mektup gönderemedim bu yüzden...

Çiçeğim desem,
Sevdiğimi söylesem,
Balıklar bile sevinirdi ama ya sen?
En güzel hediyeleri göndersem,
Göndersem duygularımın dilini, kokumu...
Yazsaydım, çevirdim sana yolumu
İnanır mıydın?
Söyle inanır mıydın?

Bulut dalgaları iniyor çıkıyor...
Anlar düşman, sensiz ömrümü tüketiyor!
Sen hala çok uzaklardasın sevgili
Geliyorum...
Ne olur hava limanında bekle beni,
Bekletme beni ne olur...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:33 PM
Bendeki Doğa.

Gökyüzü ağlarken toprak yeşerir,
İnsan ağlarken ruhu tazelenir,
Yağmur, gözyaşlarında güzelleşir
Doğa bana benzer yansır ruhuma.

Bahar gelir süslenir, yaz vedadır…
Yeşil başka güzeldir her mevsimde.
Kışı, kuru bir çöl, korkunç vebadır
Benzer, vuslata hasret yüreğime!

Pınar gibiyimdir ruhum izlenir,
Çınar gibiyimdir yıkamaz yıllar…
Çakır gözlüyümdür semadan yansır,
Tükenmez güneşim yansır toprakta!

Uykusu özgür öyküsü özgürdür,
Ne tarih yazar nede düşkündür,
Onca dostları var bana türküdür,
Sazımın telinde gönül alandır!

Ey Adem’den beri yaşayan insan,
Yok ettin ne çok, katlettin orman,
Mutlu olmayı, ruhunu arayan,
Sen, taş ev içinde yok olup gittin

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Benim Gibi..

Aynasınız ruh penceremden,
Işığınız saçılır istikbalime!
Yazdıklarınız heyecanlarınız
Kış uykusunda ruh odama aralanıyor temmuz güneşinde!

Doğuyor seherim yavaş yavaş umudun treninde
Zaman bulamadığınız, okuyamadığınız
Son ruh seferinde!

Ağustos böceği, kurbağalar, sıcaktan bunalmış sinekler
Dost kumsalına dalgalar vuruyor
Boğuyor sıcak ve terler!

Bağlama elimde Karacaoğlan’dan türküler
Anadolu tezenesi Neşet Ertaş gürlüyor
Aşık Veysel Pir Sultan Abdal Aşık Mahsuni’ye yas düşüyor!

Piri Reis haritası gönül boşluğumdan çiziliyor
Mehteran da yalnızlık savaşı, otağında sultan huzursuz
Gece kabusunda tek kişilik opera odamda inliyor!

Çin setti gücünde güven turları
Ergenekondan bölük pörçük yayılıyor
Adı başka dili başka dini başka mini devletler her hücreme yapışıyor!

Adı gerçek olan her anımda ölüm
Sevda filmlerine hayaller umutlar saçıyor unutmakla
Silah kında savaş frekansla yayılıyor susmakla!

Öncüsü
sonuncusu
aldanmakla meşgul benim gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bırak Sigarayı...

Tandırda kokusu ağzında tütün,
İçme emmi ne söyledi doktor dün,
Soba borusu gibi dolmuş kurum
Nerelerden duyulur öksürüğün...

Her dolaştığın yerde pir dumanı,
Her insana var zararı kul hakkı,
Üzerinde, ağzında pis kokusu
Gel içme artık durdur ihaneti!

Ayaklar kesilir, ciğerler kanser...
Ne yediğin tat verir, nede kader!
Olsan da güzeli savunan asker
Ne çabuk çöktün aynaya mı küstün?

Şimdi bırakmalısın yok sonrası,
O seni bitirmeden sen onu bitir!
Alsın nefesin temiz oksijeni,
Kendinde çevrende buna sevinir....

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bilerek Yaşamak…

Hayattan beklentilerin neler,
Hangi nehir sana benzer,
Hangi buluta yükseleceksin
Hangi baharda yeşereceksin,
Düşlerin gerçeklere kaymalı...
Diyorsan ömrümden tat almalı!

Bende zoru severim,
Bilmediğim sonunu görmediğim
Her şey kendine çeker
Öğrenme delisiyim...

İnsan yalnız olamıyor
Öğrendiğini öğretmek istiyor
Dengeler içinde yansıyan aynasına
Takılmadan bakabilmek diliyor…

Kendisini anlayan,
Bedeniyle bütünleşen
Ruha yapışmak istiyor...

Otuzlu yaşlarda insanı değiştiremeyiz
Ortak alanların çokluğu önemli
İnsan yaşıyor kendine yabancı,
Israrla tanımıyor kendisini
Nasıl tanıyacak başkasını
Nasıl içtensin diyecek
Cevap bulamıyorum bu sorulara açıkçası!

Eğer birinin yanında mutluysam
Sıkılmıyorsam dupduru akıyorsam
Şu anı coşkuyla yaşayabiliyorsam
Başka bir şeyi düşünmek istemiyorum, yaşıyorum...
Sahiplenmeden,
Ölüm gibi büyük bir gurbet varken!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bilmem…

Hayatta güven aramam,
Ne istersem onu paylaşırım...
Oturmuş bir kişiliğim var,
Olmaz beklentilerim!
Eğer paylaşabiliyorsam devam ederim,
Paylaşamıyorsam da üzülürüm!
Ulaşamadığım nedenler ararım,
Bulamadıkça kahrolurum!
En nihayet öyle ölesiye duygular sarmaz yüreğimde...

İşte nefsimiz, neler istemez ki...
Her şey elin altında olsun ister yine doymaz!
Hep fazlasında olur sevdaları...
Eğer kapılırsak tsunami gibi akıntısına mahvoluruz!
Acı dediğimiz
Ve adı bedel olan depremlerinde yanarız!

Düşünmüyorum hiçbir olay yazarken…
Akan anlık hislerim...
Dolaşıyorum bir bilsen nerelerinde,
Hissettiğin en mahrem yerlerinde!
Yağar çekirge gibi temmuz ateşinde...
Ne olacak benim bu hallerim?

Artık yüzüm bile yok,
Astara saklansam resim isterken!
Perdeler bile karanlığı istemiyor,
Açılmayı durup dururken...
En iyisi seyredeyim bendekileri
Gözlerimi kapatıp öpeyim yeniden, yeniden!
Avuntusu sarhoş etsin tüm benliğimi

Sonrası mı? Bilmem…

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bir Babalık Masalı…

Babam müteahhitti,
Kış okur yaz ezberlerdik inşaatı,
Belki herkesten çok çalıştırır...
Ameleden daha amele kararken harcı,
Ustadan daha usta sıvarken duvarı,
Birde gözüne girmek adına var ya annemi üzmemek
Canımı dişime takıp çalışırdım cahilden farklı!

Kış gelir kaçardım adeta bakışlarından,
İkindi geldiysem okuldan yemeğimi yerdim önceden,
Para istesem kaşları çatılır...
İstemezdim çoğu zaman bilmezdim kitap nerede satılır,
Finallerde kalır bütünlemede ödünç kitaplarla çalışır,
Sınıflarımı geçerdim…

Sigara içme derdi,
Kendisi içince dumanı evi sarardı,
Kötü örneksin deyip eleştirdiğimde
Bu ev benim der işaret ederdi evin kapısını…

Başka kadınlar yüreğinde çapkınlık alevi,
Eleştirse döverdi annemi...
Zavallının kaç dişi kırıldı hatırlayamıyorum
Ağlardık haykırarak çaresizliğimizi!

Arabası vardı hacı muratlardan,
Bir gün bile almadım anahtarını korkusundan,
İmrendim sağda solda arkadaşlarıma...
İçimde teselliydi param olursa,
En iyisini alırım diyerek gelecek umudundan!

Okul bitti,
Ne işlerimle ilgilendi nede aşıladı cesareti!
Bir gün evlendim...
Parasızlığa mahkûm etti,
Ödedim tek başına gariban gibi taksitleri!

Ev aldım hayırlı olsuna gelmedi,
Oğlum benden daha zengin oldu deyip haset etti,
Baba dedim yaşlıdır dedim hep elini öptüm
Yaklaştıkça uzaklaştı patladı iletişimin freni!

Artık bende yaşlandım,
Annem vefat etti kansere yakalandı ablam,
Henüz beş yaşında bir oğlum var kimileri dede oldu
Yalnızım Ankara’da... Hala meçhul babam ve istikbalim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bir İlişki Milattan Önce...

Çağlardan milat öncesi
At bulmak büyük zenginlik
Mağara evlerde yaşarken neme kim aldırır
Kapalı mekân olsunda gelsin serinlik

Gülücüklerle misafir oluyorum
Kapıda afet ve dostane bakışı harika
Sadece gözlerine bakabiliyorum
Kekeme haller ilk ergenlik utancı başımda.

Muhabbet sofrasına buyur ediyor
Kapuska keçi haşlama keklik salata
Ekmek nerede su kocaman tahta bardakta
Marifetli yemeklerine doyum olmuyor.

Eşi savaşta dağ başında yalnız başına
Kaç yıldır haber yok sağlığından
Korunmaya hasret güçlü erkek gerekli yaşamında
Davet ediyor birlikte dostça paylaşmaya

Akrabam yok bende yalnızım aslında
Savaşlar bıktırmış boş dertler geçmiş yıllarda
Dinmiş, kuralmış, toplummuş yok aslında
Martı özgürlüğünde kabul ediyorum!

Asırlar geldi geçti
Hala aynı ruhta yaşamın adresi
Amaçlar değişti
Araçları aynı iki kişilik oyun açılınca tiyatro perdesi.

Bir ilişki milattan önce
Yarı çıplak beden normal görünce
Saklambaç oyunu gibi aşkla döndürmece
O zaman doğaldı şimdi moda tek farkı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bir Seni Dinliyorum Ruhum....

Bir seni dinliyorum ruhum...
Heveslerin isteklerin dediklerin evvelin ahirin,
Seni dinliyorum, ne gürültülüymüşsün geçici yurdum!
Her andan sesler,
Hepsinden emeller,
İsyankâr felekler,
Haçlı ordusu gibi Kahire’m önünde
Korumaya hazır görünmez melekler...
Şerden pişman biraz sonra yine pişman
Ardı arkası kesilmez huylarım tekrarlanan
Köşeleri dönünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Ağlarken aş istemen ne harika!
Boyun bükmüş aslan kesilmiş gururum
Ne olur diyen sözün beynimde deha!
Fakirden daha fakir,
Yetimden daha yetim,
Fakihin yüreğinde sabır,
Her anı sanılır elem!
Rolünde mahir seyirciler alkışlar,
Derviş teslimiyeti cezam
Alnım secdeye gömülünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Aynalara bakınca beğenmez oldun bedenim,
Yaşlılık illeti estetik derdinde her doktor seferim,
Kabullenmelisin ilaç içmek artık kaderim!
Asan elinde peygamber yoldaşı,
Sakalın göğsünde aklar torbası,
Belin bükülmüş herkesten medet yoldaşı!
Hayallerin on beşinde koşarken kırlarda,
Gözlerinde ahlar... Yaşlar moda, podyumda şovu
Çocukların fazlalık gibi görür akşam eve dönünce!

Bir seni dinliyorum ruhum...
Seni hep ihmal ettim biliyorum,
Hep derdim oldu cesedim itiraf ediyorum,
Karanlık ******* boğdun sıkıntı dedim seziyorum!
Süslendim hep ecele,
Giyinmek için kefene,
Taşınmak için toprağa elden ele,
Senin gıdan gerçek aşkı ihmal ettim secdelerde inliyorum!
Faydası yok dönmenin Münker Nekir’i görünce...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bir Tanem...

Aşkın doğası sende saklı bir tanem,
Süt gibi, su gibi, yağmur damlası gibi...
Kar içinden özgürce fırlayan çiğdemim
Ruhumda sevgin mayası hep kalıcı!

Neler öldü... Ne depremler korkuttu,
soğan ekmek bulduk yedik şükürle!
Sahiplenmedik düne sonlar ürküttü,
Beraber ağladık beraber güldük...

Hatalar yaptım, inceliğini düşünmedim
Ne kendimi nede seni güldüremedim,
Her an en güzelini istedim, yaşatamadım
Ne söylersen söyle, haklısın bir tanem....

Savaşta, afette, fırtınada çok şeyler yıkılır!
Kimse istemez kötüyü, keşkeler dillenir!
Neler feda etmezdi bilselerdi... Sonra kıymeti bilinir,
Seni kırdım, üzdüm... Affet beni bir tanem!

Yüreğin ferah, gözlerin aşk ışığımla dolsun,
Hayalin cennet, ruhun hamuru benle yoğrulsun,
İş, güç, çocuğumuz tek yorgunluğumuz olsun
Kem gözlere inat mutlu olalım bir tanem!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:34 PM
Bizden Biri...

Asırlık çınarın dibinde tespih çeker derviş,
Gecenin karanlığı umurunda olmaz!
Uzamış saçı, sakalı... Sudan başka ne yer içermiş!
Yalnızlık derdi,
Çocuk şefkatinde sevimli...
Göz yaşlarında zikirle dudakları coşarmış!
Soğuk bedenine ilaç,
Sıcak yüreğine taç,
Umursanmaz anlar nefsini bırakırmış aç...
Kuruyan, büzülen tenine yağmur damlası imdat edermiş!

İsyankar geçirdiği yıllar...
Kul hakkını gözetmediği ilişkiler...
İbadetten uzak haramla seviştiği sevgiler...
Her hatırladığında istiğfarla zıplarmış korkudan!

Eşi, çocukları, yakınları ölümle bir, bir terk etmişler
Elinde son içki şişesi, kırılmış o da ezan sesiyle!
O gün son kez demiş “ne yaptım ben? ” pişmanlık diliyle,
Kendini atmış çınarın dibine!

Bütün dostları, doğası, doğallığı
Çimenlerde izi...Son kıldığı namazı!
Solan papatyada, kır çiçeklerinde sohbeti
Düşerken sonbahar yaprakları!
Eğilmiş büklüm, büklüm ederken son duası...
Gözünde gerçek sevgiliye özlem, cennet tütsüsü
Uzanmış sanki, baharda toprakla yeniden doğacak gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Boşaldı Güğüm…

sevginle yeniden, elinden açıldı kapılar
Güneşin sıcacık bedenimde hızır arzular…
Sabır ayları geçti sıkıntı dolu gözyaşları,
Cennetine aldın ya tükendi boş kaygılar!

Hoş oldum alırken baharından esintiler,
Çiçeklerden de güzel senli kor sergiler…
Yat limanında gölgen vuslat beklentiler,
Deniz dalgalarına karışırım toprağında!

Düş olmaktan çık artık, al koynuna!
Hasret bırakma seherinde kokuna…
Zaman bizimle kalsın doya, doya
Sen ve kabir şahit olsun muştumuza!

Uçuşur kelebekler, arılar, serçeler…
Ağustos böceğinden çılgınca besteler,
Kıvrılır çöl sıcaklığında yılansı izler,
Çatlayan dudaklarıma yetişir pınarın!

Ateş dansın Kızılderili gecesinde tütsün,
Kumsalında izlerim yakamozda gülüşün,
Yunusun yüzüşünde tutarım günlüğün,
Alarga öldü embeller tarih, boşaldı güğüm…
Amazon aştı lavdı taştı şenlendi günüm!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Böyle…

Pekmez ile yoğurdu karıştır, karıştır yediğimde!
Soğuğu hissetmez gibi sıcaklık verir bedenimde...

Yürürken Roma kalıntıları içinde süzüldüğünde,
Benzer tebessümün siyah inciye, Ürgüp üzümüne…

Orucun açlığı uzaklığını anlatır acılı döşümde,
Sıcaklığın yakar tıpkı bedenimi aczimle böyle...

Yedikçe içimde-kanımda sıcaklık,
Seyrettikçe resmini gerçeğin sarar anlık,
Bedenimde güç… Artar şahinlik!
Sonra naralarım düşten çıkar yansır sözlerime…
Vuslatını yaşarsam,
Haberini duyarsam,
Girer ruhuma ancak serinlik!
Uzaklığın zor işte böyle…

Ölümü düşünmek lazım hayata küsmeden,
Gelecekte kavuşma umudum tutunur düşümden…
Ağıtlarla dolu çok *******e yanıp dururken,
Sızıntı kavuşma ışığın gözlerimde süzülürken,
Dayanır ruhum boş tesellilerle böyle…

Özlemine katlanır varlığım böyle bir tek,
Katlanır böyle düşündüğümde yürek,
Aynanın karşısına gelip de süslenerek,
Buluşma provası yaparım gerçek gibi diklenerek!
Teselli bulurum bir süre daha böyle...

Düşkün müyüm sana, evet!
Üzgün müyüm sorsan, evet!
Suskun muyum heyhat!
Şu ekim günleri… Kahrolası var ya,
Birde Tuvale sığmış sen, ben ve sanat…
Zor geçiyor, geliyor böyle…
Sensiz hayat!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Büyü...

Ağaçlara çaput bağlamalar,
İplere ilmik üstüne ilmik geçirmeler,
Muskalar,
Okunmuş şekerler,
Türbelerde ölmüşten medet umarlar!

Her namazda “yalnızca sana inanır yalnızca senden medet umarız” derken,
Belki de anlamını bilmeden...
Çocuk olsun,
Evladımız iş bulsun,
Evlensin yuva kursun,
Diyerek nicelerini...
Büyücü sömürgecisinden,
Ölmüşten, insandan, paradan, rüşvetten... Umarız!

Her sokakta cinci, büyücü!
Adeta şeytana, üstelik parada vererek el açar her cahili...
Kitabı okumak yerine buluruz ilim bilmeyeni,
Sömürülür, üzülür... üstelik vesveseyle yaşamak cabası!

Elbet para kazanacağız,
Rızk yatarak gelmez arayacağız...
Eğer evlenmişsek, eşimiz çocuklarımız varsa
Birazda onlara vakit ayıracağız!

İnandığımızı öğreneceğiz
Öğrendikçe paylaşıp dokunacağız
Sadece Allah’a kul olacağız, değil başkasına!

Firavun büyücülerinin yılanlarını,
Unutma İbrahim’in asasının yediğini!
Eğer biz İbrahim’leri yetiştirirsek,
Hangi büyü işgal eder içimizi!
Nil’in suları sarar ecelle, söner şer ateşi!
Allah’ın Rahmeti, nimeti, ihsanı sarar inananı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Cleopatra...

Ey Cleopatra başımı döndürüyorsun,
Ben Yusuf’um rabbimden korkarım!
Nefsim perişan oruçla sönüyorsun,
Aşkını inkâr edemem zor yollarım…

Sezar seni tanıdı Nil kıyılarında,
Yasak aşk meyvesini tattı piramit altında,
Sakın esme ışınlanıp rüzgârınla aşkınla…
Âdem gibi sürgün yaşarım yalnızlık prangalarında!

İhtiras ölür düş ölür ben ölürüm,
Ey şeytan indir perdeni şer döngüm!
Bulandırsan da suyum nerde durur bilir ruhum,
Gerçek aşkımı tanır yine Kâbe’me dönerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Cüzzamlı Değilim…

Cüzzamdan yansıyan içinde şer’i sarar kabuk
Deniz kenarında yanar ten cehennem kavruk
Yarı açık yarım yaşar yarım söyler abuk sabuk

Yaşamak garanti yaz hayali düşer lüks peşine
Uyku girmez gözlere karanlık yalnızlıklarda!

Cüzzamlı değil böyle düşüncelerim, bulaşıcı
Sizden sevgiden başka bir beklentim yok
Ne bir bedel nede menfaat umar paylaşımı

Taze bahar doğumunda cennet gibi bolluk
Üzüm taneleri pekmez tadında yaşar fikirlerimde!

Rehberim kâinat efendisi
Âdemden beri süren silsilesi
Severim her asırda ehli beyti

Bir ayağım Mekke’de diğeri Medine’de
Formula hızında çölleri aşar iman peykinde!

Cüzzamlı gibi sizin sonunuzu değiştiremem
Bitecek gurbetimde bir gün fani ömür seferim
Kabrimde çürürüm sağımda solumda kefenim

İki melek girer koluma düşer sorgu derdine
Dünya küçücük kalır ay ufalanır güneşten karanlıklarda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Çalışma Dünyası...

Öğrencilik gibi olmuyor iş hayatı,
Dört duvar arasında yaşanır kor sanatı..
Bel ağrısı,
Sigara içenlerin verdiği öksürük sancısı,
yaz günlerine-tatile özlem bırakıyor karpuz tadında...

Her odada dedikodu, bitmeyen rekabet!
Gizlilik esas, maske ve oyuncular çok elbet...
Akşama kadar torpil peşinde,
üretmekse-beceriyse aranmaz hep hile,
Makama özlem hep konuşulur dillerde!
Para hırsı iyice girmiş muhasebeden önce is alfabesine,
Doğal duygular ormana sinmiş, kaldıysa kişilik der sabret!

Yalancı tanrılar türemiş,
Ne yağlar ne ballar akar karışır amazona...
El pençe divan oldun mu birine,
Birde kaldıysan ekipte,
İşler rolantide,
Yurt dışı gezileri cepte...
Bir elin yağda bir elin balda misali
Yalancı cenneti yaşarlar,
Üç günlük negatif yönde!

Okuyan olmak aranmıyor,
Akıllı insana bakılmıyor,
Çalışkan olmaksa dışlanıyor...
Ne mutlu Türküm diyene, çöpte gizliden gizliye,
Neredesin yahu gelenek denilen değerlerde!
Biz küme düştük galiba, yarımız AB'de yarımız bel altında...
Bu aşk evliliği çok üzecek gibi bizi gelecekte!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Çanakkale Şehitleri...

Çanakkale’de Gelibolu yarımadasından Ege Denizine bakarken
Mehmetçiklerin Allah... Allah... Nidaları çınlıyordu kulaklarımda
Mehmet Akif’in şiir dizeleri inliyordu iman dolu dudaklarında...
Yurduma nasıl küfür girebilirdi her yerde sömürü yaşatırken
Her adımda kan her adımda kabir ve şehitler yatarken
Yürümeye korkuyordum saygımdan
Kokluyordum toprağı belki yansır diye imanından!

Şanlı Osmanlı beş parasız kalmışken
Asırların otoritesini kaybetmişken
Ölmekten korkmayan
zengin şuurundan
neler öğrendim
Fakir Anadolu kınalı kuzularından!

Çanakkale değil imanımız geçilmez
İslam sancağı sömürüye çiğnetilmez
Ölürdüm yine ölürdüm Allah aşkından
Kainat efendisinin askeri asla yenilmez

Esen rüzgar sanki şehidin okşayışı
Dalgalanırken deniz yükseldi narası
Ormanın kokusu anne şefkatiyle sarsıldı
Gözümden akan yaşlar amazonlar taşırdı
Uyan der gibiydi para için satma vatanı
Sizinle savaşırız görmese de bizi gözleriniz!

Elimiz kolumuz bağlandı Filistin’de, Lübnan’da İsrail
Irakta hak dağıtmak için gelmiş Asker sanki kasap katil
Sancağı tutacak güç yok baksana şehitler ayaklanmış!
Medine’den gelen nur alemi Hak’ın adaletliyle aydınlatmış
Korku sinmiş küfre Ebu Cehiller Bedirlerde paylanmış
Dudaktan kalbe inen iman yaşanırken!

Allah dilerse
Ne yapabilir küfür dirense
Bu sınav cennet kokusu derdinde
Şehitlerin şuuruna sarılsın kefenlerimiz...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Çarşambalar Yıkıldım…

Çarşambalar yıkıldım,
Hastalandım…
Annemin ölüm haberini aldım,
İlk acil servisi o gün yaşadım!

Çarşambalar deprem,
Aynı filmi her hafta seyrederim!
Elimde değil tedirginliğim,
Geçti ömrüm dallara bağlanmış,
Dilek mendillerim…
Hayallerim rüyalarımda yaşamış!

Ne zaman geçti bu ömür?
Yaşadıklarım neredeler, çarşambalar mı tek bildiğim…
Islak mendil ağırlığınca yaş,
Düştü serildi çürüdü toprağım!
Dövünen şaşkın ben miyim ağır trenleri seyreden,
Çarpılmış gibi kıvılcımlar yıldırım sarmış…
Yaşama telaşı,
Kaybettiklerimin keşkeleri,
Yalnızlık şarkısı,
An ayarım sarsılmış!

Çarşambalar yıkıldım,
Hastalandım…
Annemin ölüm haberini aldım,
İlk acil servisi o gün yaşadım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:35 PM
Çelişsede...

Ruh ve beden ilişkisinde,
Ticari çıkarlar yerine,
Karşılık beklemeden vermeyi istesek ne kaybederiz?
İnsan hedefini iyi seçerse,
İyi niyetle ve sabırla beklerse,
Oynarsa hayat maçını seyircisiz,
Sahadan çıkınca kavuşur beklentilerine...

Hep şikâyet dillerde bu yüzden dertlerimizden!
Gecekondu gibi bir gecede yaptığımız hesaplardan!
Gelsinde şu an gelsin kuralsızlığıyla,
Yaşarız yarını düşünmeden...

hani hasta olduk mu,?
Azıcık üzülüp solduk mu,?
Dört duvarlar hapishaneye benzer hepten...
Medet ararız biraz sonra ki anlardan,
Karanlık gibi gözüken kapının arkasından,
Küçücük bir ışık süzüldü mü?
Müjdeli bir haber almış gibi neşeyle gevşeriz birden!

Dün hastanedeydim,
Ne çok hasta vardı, bozuldu fena moralim,
Şükrettim halime!
Ya çaresiz kalsaydım sinseydi acı içime?
Sinseydim yatağımın bir köşesine,
Ya canım çekmeseydi bir şey, kahrolurdum!

Dökülüyordu neyse ki harfler kalemimden,
Duygularımın güneşli gök mavisi sahanından,
Sevişiyordum binlerce gönül dostuyla hemen...
Miğfer giymiş, virüsün delemeyeceği aşk serumuyla
Adrenalin tüketiyordum yaşadıklarımdan!

Hangi elmas ya da altın bu hazzı verebilir ki,
Ya da köşkler, zengin araziler, hizmette kusursuz hizmetçiler...
Doğum kadar ölmeye sevinmeli,
Eğer insan ölemiyorsa, söndüremez yangınını tulumbacılar!
Çelişsede hoş yaşam acının rehberi,
Yendikçe, çektikçe, sızar ruha olgun meyveleri!

İnsan boşuna aramasın bu dünyada cenneti...
Aslında, cehennemden kurtulmak yaşatır heyecanları!
Acının içinde doğar çocuk,
Doğar bahar!
Gök gürler, şimşek çakar...
Korku saldıktan sonra rahmet yağar!

Sevinmek paylaşmaktır,
Sevilmek aklanmaktır,
Çelişsede acı veren virüsün insanla bağlantısı
Bedenin ruha son mesajıdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Çile…

Eğer gönüller hamsa,
Eğer olgunluk ağacına çıkmazsa,
Eğer ilim yaşama taşınmazsa,
Sözler faydasız, orta yol düşmanıdır...

Yiğitlik ölmek değildir,
Yaşarken örnek olmaktır...
İnanmak yolu elbette dikenli,
Bu yolda çileler var bilmeli değerini!

Toprağa alışmış ayak yer kafayı uçakta,
Bunun içinde bir süre dolaşır boşlukta!
Nedenler ve niçinler cevaplanmazsa,
Ruhen delirir, dervişin imanından kime var fayda...

Her yiğidin fıtratı mayası başka,
Ölçü olmaz yaşamak başkasını kıyasta,
Kimi zaman Veysel Karani gibi çobanlıkta,
Kimi zaman Abdulkadir Geylani gibi ilim yolunda,
Düşülür sabır ocağına erenler sofrasında…
Mevleviler döner, döner aşkla dünya koynunda,
Işığı yayılır güneşiyle ısıtır doya, doya!
Ne düşman arar,
Ne ispat yapar,
Nede zindanda aklanır!
Allah dostlarıdır bunlar...
Aklımız ermez hangi âlemde yaşarlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Çocuğum...

Çocuğum duygusal fırtınaya kapılmış yüreğin,
Gitme diyen saman alevi gözyaşlarına kıyamam!
Uyuyup koltuğa nasılda yığıldın yoksa uğurlardın,
Öptüm yanaklarından yanında ruhumu bıraktım...

Sanki son uğurlanış gibi kalıcı gurbette,
Eşim sarıldı öyle içtence hüzünle duayla,
Günlerce ağrıyan yüzümde ne acı düşünce
Gündüz yağan kar gibi eridi tenimde soğukluğu!

Elbette oyuncak alırım çocuğum şımarsan bile,
Ulaşıncaya kadar ararım dokunurum maketine,
Annene satın alırım düşlerinden bir hediye,
İstanbul bedenimde gezer ruhumda düşleriniz!

Her telefonda ne zaman geleceksin diyen sesin,
Ne olur bu gece binde gel diyen hıçkırık ve emirlerin,
Hiroşima’da atom bombasında öldürdü bin kez ateşin,
Yüreğimi pamuğa düşen diken gibi parçalanarak deştin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Çocukluğum...

Bağ bozumunda doğmuşum ekimde,
Ne sıcak nede soğukmuş saat on gibilerde,
Yayla havasının gelişiyle ilk nefesimde
Ağlayan yakarışım in evini kaplamış!

Büyümüşüm bir köşede bağlanmış,
Tandır dumanı ciğerimi kaplarmış,
Rahmetli annem işinde-aşında,
Esaretime bakar hüzünle ağlarmış…

Yetim kalmış annemin eşinin kardeşleri,
Kaynana koca derdinde, onlara da bakarmış!
Yirmi dört saat çalışırmış işinde,
Kul gibi eşine!
Daha kendisi çocuk, başka ne yapsın ki…

Nerdeyse babasız büyüdüm çocukluğumda,
Sevgisinden mahrum, annem uzaktı kocasına…
Gurbeti arşınlardı aylarca bizsiz karın tokluğuna,
Bu yüzden ana kuzusuydum, babasından korkan!
Oyuncağım toprak, arabam at, eşek, koyun
Güneşe veda ederdim her gün tozlu sokaklarda!

Mayıs ayının bir günü kamyon geldi köy evimize,
Eşyalar yüklendi veda ettim ağlayarak kedime,
Ankara’ya gideceğiz diyordu annem heyecanla
Özlem bitecekti ya… Bir arada yaşayacaktık!

Bundan bir sene önce dayımın çocukları,
Göç etmişlerdi Eskişehir’e, neydi o coşkuları…
Veda ediyordum köyüme, sahip olduğum her şeye,
Anamın yine geliriz dediğiydi o an tek teselli…
Gözlerim yaşlıydı!

Yetmişli yılların Ankara’sı köyden farksızdı,
Yedi yaşın verdiği olgunluk bunu anlayamazdı…
Evimiz gecekondu ve büyükçe bahçesi vardı,
Ağaca çıkardım, ayağım yine toprağa değerdi,
Çivilerle, misketlerle toprakta oyun oynardım!

İlkokul üçtü Ankara’da okula başlayışım ama ne başlayış…
Köyden geldim ya… Her çocukta küçümseme, itiş kakış!
Babam başarı bekler, öğretmende bitmeyen matematik, yarış
Köyümü özlerdim, gizli, gizli ağlardım *******i…
Saf çocuksu ruhumda kimseden bulamazdım anlayış!

Cici annem vardır bir tane,
Bazen çok uzun tatile gittiğimizde
Babam eve bile getirirmiş…
Sakız olurdu komşuların dilinde!
Annem azcık söylense,
Dayak çareydi babamın ellerinde…
Ana, baba ölmüş… Kardeşler keyfinde
Kader der zavallı çekermiş sinesine!

Bir mart günüydü hiç unutmam:
Hava kapalı yerlerde çamur,
Havada kömür dumanı,
Elimde kırık yazılı kâğıdı,
Biliyorum eve gittiğimde kesin dayak vardı!
Kara bir gündü, nasıl verecektim sınavın hesabını?
Söylendim durdum “Babam neden imzalamalıydı ki…”
Eve girdiğimde çalıyordu ölüm marşı!
Neyse ki, amcam ve eniştem evimizde misafirdi,
Mucize gibiydi adeta dayaktan kurtulmam!
Herhalde saf yüreğime Mevla’nın lütfüydü, yardımıydı!

Okulun sonlarıydı,
Hala anlamış değilim o müthiş değişikliği,
Öğretmen her derste matematik yarışması düzenlerdi…
Kim birinci çözerse pekiyi verirdi,
Artık ben çözmeye başlamıştım birinci olarak soruları!
Yalnızca pekiyi yerine alıyordum iyi…
Bir gün babamla öğretmen konuşmuşlar,
Matematik hatırına iyi ile geçirecekmiş!
Okumalıymışım Türkçem için hikâye, roman, dergi…
Okul hayatım üçten sonra böylece başladı!

Bir sene sonra apartmana taşındık!
Babamın iş ortağının hanımıyla tanıştık…
Çocukları çok kendini beğenmişti, yılışık.
Leman teyze derdim,
Hem de çok severdim,
Anneme çeki düzen, öğüt verdi azıcık,
Gerçek aile olduk!
Ankaralı olduk…
Nesi varsa tanıdık!
Ankara’yı o gün yaşamaya başladık…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Çok Özledim…

Özledim
Mekke’yi,
Medine’yi,
Kâbe’yi,
Müezzin Müeffilini…
Ayaklarım tavafta,
İçiyorum zemzem konmuş kenarda,
Dönüyor başım sarhoşum kâinatta,
Can resul(SAV) ’den dinliyorum kulağım hadislerde!

Hudeybiye’de kurumuş kuyudan,
Uzanıyor başım içiyorum sahabeyle suyundan.
Çöllerde yüzlerce deve cehennem ciğerim,
Kanıyorum Berrak mı ak sütünden.
Kanıyorum cennet tütsüsü çöle uzanmış birkaç yeşilliğe,
Ne işim var Ankara’da ya…

Özledim
Mahşeri kalabalık dönerim,
Dönerim binlerce güneş sistemi görürüm,
Kul olduğumu anlarım, aşkıma dualarımla söylerim…
Söylerim gözlerim dolar secdeye sığmaz alnım nefesim taşar,
Hıçkırıklarım gerçek aşkıma muson yağmurlarında özlem!

Çıkmak istiyor ruhum,
Toprak kapıdır düğündür ölüm!
Kimler yok ki sağımda solumda hoş geldin demeyen
Hep okuyup hayal ettiğim sahabe özlem!
Mermerine dokunuyor ayaklarım istikbalim Kâbe’de,
Düşünüyorum kapandı gözlerim…

Savuruyor rüzgâr,
Yağıyor rahmet tenime…
Hayal gerçeğine karışıyor,
Yaşamak bu ya… Ne işim var hala Ankara’da!
Özlem kefeniyle sarıyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Dalgalar…

Gecenin en serin vakti,
Büyük dalgalar vuruyordu iskele direklerini.
Uykusu kaçmış üç beş kişi,
Büyülenmiş bakıyorlardı denizin çıldırmasına.
İskele demirleri deprem yaşarcasına,
Sallanıyordu acıdan feryat eden hasta gibi…

Gün boyu denize girmiş kalabalık,
Ölüm sessizliğinde gizli duygularının esiriydi,
Sesleniyordu isyankârlara her geçen an azarak…
Somon gibi sürdürmek için neslini,
Ölümüne akıntıya zıt yüzüyordu belki bir ayının ağzına azık
Fıtratına kul kaderinin seyircisiydi…
Dalgalar!

Gündüze güneşe ihanetti gizliden gizliye
Her karanlık resimlendi ışık hapsinde…
Yıldızlar göz kırpıyor gezinen birkaç insana kumsalda,
Ayak izlerinin yorgunluğu yine uyutmuyor kumları,
Küçük dağcıklar kumlarda içinde balçıklar belki bir dedenin duası
İniltiyle örtüyordu çıplaklığı bir nebze.
İçen insanlar ve kahkahaları,
Cennet müjdesi almışçasına dalmışlar eğlenceye,
Alaettin Keykubat’ın ihtişamında Antalya…
Tülsüz perdesiz ecnebi turist istilasında,
Grip olmuş doğası hıçkırıyor…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Değersin…

Özlem inan karşılıklı...
Bedenimden yüreğine inen aşk kıvılcımları sarhoş etmeye yetiyor!
Sırlanmış onca zaman tozlu aynalar,
Görmekten bıkılmamış asırlarca aynılar,
Yazmaya kalem dayanmaz hasret satırlar:
Dillendi,
Bağırdı,
Geleceğe meydan okudu…
Efelendim ya!
Garson, “Çalın çökertme’yi…”
Döneyim neşeyle, sevgilim telefon etti...

Canım kendini kollarıma bırakır gibi hisset,
Düşünme çok şey, acımı, yangınımı hisset,
Gelecekte keşke demektense
Kendini bedenimde seyret!

Düş yoluma,
Düş sokağıma,
Düş sonsuzuma,
Korkma düşersen bir yerin incinmez,
Tutarım ince belinden, gözlerin görmezse görmez!

Seherinde güneşimle,
Düşerim teninde gölgelerimle
O gün için sabret, ruhun benimle ya fark etmez!

Beklemeye değer değil mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Değişim...

Bedenimi saran Yusuf’un Mısır’ında kıtlık,
Ruhumda Yakup’u görmez eden yalnızlık,
Bedenim ve ruhum arasında haset perdesi,
Boğuldu Nil sularında!
Soğudu şer ateş azıcık…

Cennet aslında yaşanan,
Temenni çölleri yemyeşil orman,
Nehri akar berrak pınar,
Hayalden düşten doğan…

Benlikte bulanır sular...
Tembelleşir sözde umutlar,
Beden ruhtan soğutulur,
kervan nedir bilmez yurtlar!

İyilik benzer ormana,
Azgınlık çöllere...
Bereket yok yanan toprakta!
Ozon tabakası delinmiş,
Mevsimler hızla değişmiş...

Para yetmez onarmaya,
Yeni fikirler doğurmaya...
Çıplak gezer beden ahından,
Ruh başlar acı, acı gülmeye!
Ölüm sos’u veren âlemden,
İmdat...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Denali Parkı…

Denaali dağından Alaska’ya uzandı geçmişim,
Ulusal parkında doğası oldu bir an geleceğim,
İnsan katlinden yine insan koruyor hayvanları
Meraklı otobüs dolusu hayran, drama izlediğim…

Afrika’da deri kemikten aç halklar,
İsrail avcısına Filistin’de hedef insanlar,
Amerikan askerince ölen Irak’ta masumlar,
Denali gibi ulusal parklarda korunacak gibi bir gün!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Deneme-I-Ah İstanbul....

Sultan Ahmet’ten Beyazıt’a doğru neredeyse taş bina yerine Osmanlı kokuyordu. 1453’ten beri yürüyen insanların sesini dinledim yürürken. Kimbilir mesala yüz sene evvel kim vardı bulunduğum yerde ve ne konuşuyorlardı? Acaba benim geçeceğim bu yüzyılı hayal edebiliyor muydular...o kadar süratli gelişen teknolojiyle değişen yaşam şeklimiz bu düşünceleri üzerimden atıverdi. Gereksizdi. Çünkü çocukluğumda bile radyo bir günah yada öcü gibi tanıtılıyordu. Kaldı ki, o yıllarda nasıl düşünülürdü...

Kabataş iskelesinden karadeniz’e doğru nerdeyse üç yüz kişilik vapurda AB ülkesi insanlarla yavaş yavaş açılıyoruz. Geçerken tek tük kopuk kopuk yalılar görüyorum hala ayakta. Korular var, yeşilliğini sergileyen...mecidiye camisinin önünden geçiyoruz. Meşhur *******in camisi...dizilere sığamayan...rehbere soruyorum, mimarının ermeni olduğunu söylüyor. Şaşırıyorum. Osmanlı o hale gelmiş ki, artık Mimar Sinan’lar yetiştiremez olmuş, yıkılma yıllarında. Demek ki, Osmanlının yıkılması son derece doğalmış. Her şeyini yabancılara bırakmış, imanı dışında. Onunla da kurtuluş savaşı, Çanakkale harbini kazanmışlar...

Galatasaray adasını görüyorum. Boğazda küçücük bir ada. Uzaktan insanların yüzme havuzundaki kalabalığını görüyorum. Yanında bir de kafeterya var. Herhalde İstanbul gibi bir yerde buraya gelmek ve bulunmak lüks olsa gerek.

Hava soğuk...ancak herkes iskelede! Denizin havası yetiyor hastalığa karşı kabadayılığa... vapurda çay servisleri, üşüyen ellerim ısınmaya başlıyor! Pastalarda gelince hem yemek ve içmek tadında hemde ruhen bambaşka hazlar ruhumda yoruluyor.

Her geçen turist vapuruna el sallıyorum. El sallıyorum bambaşka İstanbul’a, Türkiye’nin asırlar ötesi yalancı cennetine! Her şeyiyle bizim. İnsanı, binası, asırların yaşandığı kültürüyle!

Yaklaşık üç saat denizle sevişiyorum. Yabancıların şaşkın bakışları ve hazları beni başka mutlu ediyor. Kabataş iskelesinden inerken metroya doğru yürüyoruz arkadaşla...İstanbul’a gelinirde alış-veriş yapılmazmı ya?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Deneme-II: Dostluğa Çağrı…

Hani Mars’ta hayatın olduğunu söylemişlerde uzay aracına binerek toprağına ayak basan bir ilk kişi olarak, senden başka kimsenin olmadığının farkına vardıktan sonrada yakıtım olmadığı için orada mecburen kalan gibiydim. Nasıl yaşayabilirim diye kıvranırken seni görüp tanıdığım sevinçle ve daha önce yaşadığım dünyalık iletişimlere benzemeyen bir paylaşım içinde hızla akan zaman sürecinde; sanki, senin kaybolacağın yada kaybedeceğim korkusu içinde her geçen an sıkı sıkıya sıcaklığına yaklaşan mükemmel bir dostluğu yaşıyordum kendi kendime. Hep bir emanete dayanan, toprakta, bulutlarda, sularda, anlarda… Sürüklendiğinde çok şeyleri kaybettiren bir ilişkiydi sanki. Yakıtımın olmayışını söylediğimde pek inandırıcı gelmemişti ve dünyaya dönmek isteğimin yalnızlığa karıştığının söylemi de… Ne etrafımdaki seslerin ne yeni gördüğüm cennet mekân manzaranın nede huzur veren tılsımla karışık gözlerinin içindeki arayışlarının, tanımak yâda güven arayışının rahatsızlığı yoktu ruhumda. Orada bulunman büyük bir nimetti her şeyden önce. Ya senin içinde böyle miydi? Acaba yalnız yaşamaya yâda kendi kanunların içinde yaşanmışlığın alışkanlığı ile hükmederek yine bensiz yaşamaya ne zorunluluğun olabilirdi ki… Mazimde her kabul ile yaşıyordum bundan sonrada yaşayabilirim mantığı ancak senin Mars’ında bulunabilirdi, değişim neden sana zor geliyordu? Bu acı gerçeği anlamam zordu, her şey yolundayken hele… Sorunları kavrayamıyordum…

Maddelerin sürekli sıralanıyordu… Madde 1… Orada niceliklerle uğraşmak bana anlamsız geliyordu. Sevgi her şeyin anahtarı değil miydi? Öğretilerimiz hep onunla başlamıyor muydu? Etrafıma baktığımda her nimet vardı üstelik bedava… Yinede sorundu aramızda yaşanan, yaşlanan her şey!

Her konuşmanın sonunda dünyayı bildiğini iddia ediyordun. Marsta her şeyin farklı olduğunu anlatıyordun. Geldiğim dünyaya dönmektense Marsın gizemli ve heyecan veren ikliminde kalmaya razıydım. Geçmişim bir enkaz… Ne ararsan vardı, tsunami, deprem, volkanik patlamalar ve izleri… Unutmak için müthiş bir ortamdı burası. Mücadele etmeye değerdi diyordum içten içe… Uzun zaman sonra beni tanıdın ancak “seni her gördüğümde yaşadığın tanıdık dünyanı görüyorum” diyordun. “Kendi aracımı sana tahsis edeyim ve dön yaşadığın dünyana… Yaşanılan ve paylaşılan her şeyi unut…” diyebiliyordun!

Zaten yakıtımın olmayışına inanmamıştın. En baştan ön yargılıydın. O aracı ister içinde ben olayım ister olmayayım her zaman dünyaya gönderebilecek kuvvet kişilikte hissediyordun. Kısacası yanında bir fazlalık, bir gereksizliktim sonraları.

Ancak bilmediğin bir şey vardı. İster dünyada yaşa ister Mars’ta içinde ne varsa gizli yâda açıkta her şey seninle taşınmakta… Taşınanlar kendi içinde varlığımı ispat etmeye yeterdi…

Yine sensizliğimin Mars’la-dünya arasında kalan mesafeden ibaret olmadığını ve yayılan güneşin ışıklarının aynı enerjiyi eşit olarak dağıtmadığını itiraf etmeliyim. Bu eşitsizliğe suçluluk damgası vurmanın anlamsızlığı, tıpkı güneşin, Mars’ın ve dünyanın bulundukları yerlerinin kendi iradelerinde olmadığı gerçeğinde olduğu gibi, haydi git demenin mantıksızlığını anlamak hiçte mümkün değildi… Ve her yöne dönerken seyret beni, diğer gezegenlerde yaşayan benleri de… Yahut bağır seni kim işitecek diye! Her yere gizlenebilirsin ama kendinden nasıl saklayacaksın benlerini!

Anladım ki, insanın dışı her zaman dünya, içi başka bir gezegen. Konuşunca, paylaşınca, tartışınca bir bir dökülüyor içindeki nağmeler, kurallar… İnsanlar büyük bir tiyatro sahnesinde yazdığı senaryolarla yaşamını gizleyerek sürdürüyor. Hangi senaryo güçlü ve çetinse o kural yâda hükümle karşısındaki insanı yaşamaya zorluyor. Sakın ola ki, ilk gördüğünüz insanla paylaşırken konuşmalarına bakarak mükemmel bir kişilikle karşılaştım diye güvenmeyin. Karşınızdaki insanı da böyle bir güvene zorlamayın. Her şeyi zamana bırakın ve özgür olun… Kim bilir bir gün suyun yüzü gibi dibi de duru görünür gözünüze… Bir dostunuz olur o zaman ve yapışın ona. Artık iki kişilik oyuna hazırsınız demektir. Marstan baksan dünya, dünyadan baksan Mars görünür…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Diliyorum…

Allah için yazılan derin tevazu ve hissediş,
İncelikten anlayanlara ders nakış, nakış!
Yaşamak anlatmaktır imanı, tebliğdir...
Okumak lazım ama okuduğunu yaşamakta gerekir!
Hariciler gibi uç olmak kimin yararına?
Kur'an söyler orta yolu seçin paylaşımlarda...
Hoşgörülü ve Mevlana meclisine açık yüreğimiz aşkla...
Ney tadında döne, döne tasavvufla
Muhteşem gönül sofralarında birbirimize sarılmaya
O kadar ihtiyacımız var ki...

Camiden kopmuş,
Maddiyatla dolmuş,
Sohbetlerde, okuduklarında sürekli eğitim gören
Ve yaşama yansımayan paylaşımlar hayli yormuş...
Öyle kopuk yaşıyoruz ki!

Viraneye dönmüş günümüz orta çağ karanlığı,
Cenaze namazının ardından doldursun miladını…
Artırsın iyiyi emreden Allah dostlarını,
Her duamda diliyorum yaratanımdan…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Doğal Olalım...

Gülmeli dostuna zirvelere çıkarken,
İnmeli yağmura aldırmadan...
Akmalı toprakta yeşermek için,
Boy göstermeli kimseden sakınmadan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:36 PM
Doğal…

Geldi mi derken, beklerken geldi işte zamanı
Bahar geçti, hasatı biçmeli, almalı
Güneş tepede, terler alında, yemek zamanı...
Bir ağacın gölgesinde pilav la ayran ne güzel yeniyor
Hoş basit ortam ama doğal...

Taş binalar arasında, içimizde kalmış çok şey
Ayaklar toprağa yabancı, yürek sevgiye
Cümbüş olsa, onca rakslar olsa, çalsa ney...
İçimde ki coşku sana koşuyor senin gerçeğine
Hoş basit eylem ama doğal...

Nerelerdeydiniz? Hangi köşe başında
Hangi baharda doğdunuz, hangi yazda büyüdünüz?
Heyecanlanan yüreğim bambaşka atmakta...
Süslü püslü hangi âlemden buyurdunuz
Hoş basit enlem boylam ama doğal...

Sonbahar yaprağımsın rüzgârınım
Münker Nekir sağında solunda amelin güzergâhınım
Cennet cehennem teraziye bakmakta erkenden konan günahınım...
Terler ağzıma kadar gelmiş güneş yakınlaşmış
Hoş bu hissedilen sorgulamam ama doğal…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dosta Mektuplar-I

Geçmişinde yaşadıkların, ölmüş tavuğun başına gelmeyecek kadar kötü ve berbat olabilir. Bu kadar şeyden sonra hayatını bu şekilde durgun ve neşeyle sürdürebilmen senin zengin ruh halinden yansıyan başka bir güzelliktir. Seni bir kere daha sevgiyle andım. Sana dua ettim. Bundan sonra işlerin yoluna girsin, sadece kendi mutluluğunu düşünen, sadece huzuru kendi içinde bulan, artık geçmişin izinden sıyrılıp, sadece güzel şeyleri yaşayan ve mutlulukla yaşlanan bir hayatın olur umarım.

Unutma ki her acının içinde doğan yeni bir mutluluk vardır. Dertler olsun ki, yaşama bağlanmak için amaçların olsun. Doğanın içinde bir yerin olsun, ruhunda mevsimler değişsin. Her mevsim güzeldir, yenilenir doğa tıpkı eskiyen bedenimizin ruhuna mesajı gibi. İlk önce sen mutlu ol, çünkü sen mutlu değilsen başkasını muştu edemezsin. Sen yaşamadıysan kütüphaneleri anlatma etrafına. Yoksa iki gün sonra terk edilen olursun, üzülürsün…

Senin gülmeni ve huzurlu olmanı en çok isteyen, sana yakınlık derecesinde her zaman yanında olan, içini dökebileceğin, her şeyini güvenip paylaşabileceğin ender dostlarından biri olacağım, en azından bunu geçmişinde hayallerinde kalan kırıntılardan biliyorsun. Sana zarar vermek değil, aksine mutlu olmanı dileyen ve gerçekten samimi olarak paylaşan, hala içinde kalmış bir parçanım. Umudunum…

Dünya çelişki üzerine kurulmuş. Ne kadar acı yaşarsa yaşasın insan, yeni acılara hayır demeyecek kadar çelişki dolu yaşıyoruz. Eğer hiç bir sorunumuz olmasaydı, herhalde ´niçin bu dünyada yaşıyoruz ki.´ derdik. Hep rahatlık batar bu yüzden. Bu yüzden ne geçmiş nede geleceğimi düşünüyorum sadece şu yaşadığım anı yaşamaya gayret ediyorum. Sahiplenmek yerine, yaşadığım her şeye lüks katacak ve heyecan verecek her şeyi, özelleştirerek yaşıyorum. Daha doğrusu yaşamaya gayret ediyorum. Lütfen elinden geldiğince, kendin için ve şu anı yaşa. İçinden bana gelmek geçiyorsa, başını omzuma koyup ağlamak istiyorsan yarına erteleme. Ya yarın yoksa? Sende biliyorsun ki, seni anlayabilecek, seni kullanmayacak ve sadece sen olduğun için seninle paylaşabilecek en doğru adresim sana. Aynı kültürün içinden geçmiş, istekleri ve hevesleri, kültürü, anlayışı aynı süzgeçten elenmiş aynı dünyanın iki kişisiyiz. Her şekildeki içten paylaşımımız bize mutluluktan başka bir şey veremez ikimize dünyanın neresinde olursa olsun.

Lütfen yazışma teklifimi yabana atma, fırsatın ve zamanın olduğu en acil bir zamanında dahi yazmak için gel. Konuşalım. Paylaşalım. Birlikte gülelim ve ağlayalım. Dudaklarımız konuşsun, ruhumuz dinlensin ve huzurla kalsın!

Senin uzun zaman yaşamadığın mutluluğun varlığını sana anlatmama müsaade et olur mu? O kadar özledim ki seni, hayallerimde yaşayan seni ve o kadar istiyorum ki görmeyi seni. Nerdeyse onca yıldır sabırla beklenen ve hala beklediğim güzel ve muhteşem bir konumun var ruhumda ve bedenimde ve senin kişiliğini saran ruhun içinde.

Lütfen tebessüm et ve her şeyi yapabileceğin ölçülerde bırak. Zorlama. Maddesel her şeyi aşmak kolay ama insan ruhen yıprandı mı, sağlığın bozuldumu, geri dönüşü olmayan mutsuzluklar kapısını çalar insanın. Önce sağlık sonra maddesellik ok? Ve şunu kesinlikle bilmelisin ki, her zaman yanındayım! Ruhundayım. Hissettiğin an, çağırdığın an. Gelecek kadar yakınındayım. Yeter ki gözleri kapat ve beni düşün. Bir fırsatını bul bana gel. Yâda ben sana. Dokunmak hissetmektir… Nice dokunmalar vardır, pişman ettirir yaşandığı için. Beden sadece yaşadığımız dünyaya has bir iletişim ve ölümlü. Gerçek dokunuş ruha değdiği zaman cennetim dedirten hissediştir.

Sessizim, yalnızım, fırtınalar esiyor yüreğimde ağlarım...
Beden ölüyor, güzellik ölüyor, alışkanlıklar ölüyor, neler ölüyor...
Ömrüm özgürlük emsali, avcı ateşi, dillenen kahrı, yanardağlarımla patlarım
Anılar ölüyor, dostlar ölüyor, ailem ölüyor, gurbet ölüyor, kefenler soluyor!
Ben yokum, anlatan yansıtan biçimlendiren paletin solgun renginden kaçıyorum
Dört duvar acı bombalıyor, özlemler yalnızlığımdan korkuyor neler yoruyor
Ağlıyorum... Mendil teselli ediyor!
Ağlıyorum... Yağmur kıskanıyor!
Ağlıyorum... Amazon taşırıyor!
Ağlıyorum... Sevgisizlik sarsıyor!
Ağlıyorum...

Ve sadece sen varsan aynanda yansıyor gülüşüm…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dosta Mektuplar-II

Şimdi iyiyim... Yağmura karışmış gözyaşlarımın çiçekleri suladığı ve onu koklayan bir insan olarak yaşadığım inceliği paylaşmak istiyorum dostum seninle... Acının ve ızdırabın silindiği toprağın üzerinde sadece kalan ayak izlerimin sırlarıyla... Sanatçının çığlığı tırmalamaz kulakları... Sadece dalarsın resminin önüne geldiğinde deli diyebilecek kadar yüreklenen insanlara rağmen... Akarsın maviliğin yeri ve gökyüzünü döşediği, arasında sen olduğunu hissetiğim mutlulukla... Ya kusura bakma heyecanlandım birden, başka bir aleme gittim farkında olmadan...çaysız ve kahvesiz!

İzlerinin sürüklediği yollarda ismini arıyorum... Sonsuzluğa yenik düşmüş ama pes etmiyorum... Çiçeklerin arasında yürürken onların destekleri kulaklarıma geliyor, sanki seni yansıtır gibi ıtır kokuları alıyorum nefesimde… Cesaret alıyorum bu şahanelikten... kimbilir hangi savaşın içinde ama savaştan uzakta seyrediyorum seni, üzgünmüyüm asla... Sadece bana yaklaşmanı, ruh kapımı açmanı ve gözlerimin içinden terayağına bal sürmüşcesine ekmeğimde kaymanı istiyorum, sürtünmesiz!

Eğer gözlerinle buluşurda cahil bir cesaret yakalarsam, sana ne istersen anlatırım, cıvıl cıvılcasına, söz... Ama rüzgarla tozu toprağı yutarak koşan insan olmak her kişinin harcı değil... Öksürüğe meydan okumak, harbiden ölüme meydan okumak gibi bir şey.... tanımadığım kitlenin önüne geçipte ben önden gidiyorum ve şu çizgideyim diyebilmek, sabırlı olmak için galiba henüz erken... Olsun ya, böylede iyi seninle teke tek paylaşabilirim her şeyi... Eğer dostluğumu istersem çok şey mi isterim bilmiyorum! Hele o öksürüşün içinde birde heyecanla isminle hitap edebilmek ve yardımını istemek şimdilik zor gibi görünüyor... Sanırım o sihirin formülünü keşfetmem gerekiyor, sırları deşifre etmek demek yanardağın lavlarıyla yanmak gibi bir şey! Ha birde akarken yakılan doğallığın vicdanına dayanabilmek ne kadar zor olacak... olsun varsın demek ve isteyebilmek...

Üzülme bur uh halime olur mu? Sana nasıl darılabilirim ki, şirin bir çocuğun içindeki doğallığın aynada yansıyan güneşine nedenler yakıştırmak gibi...

Kanım akarken sadece sen varsın... Bu güneş şimdi doğdu seherle... Ona bakmaya onu seyretmeye doyamıyorum... Doğanın sonsuzluğunda kucaklamaya hazırım müthiş doğallığı... İçindeki dağları taşları yıkmaya ve dostumsun demeyede... Henüz kendini keşfedemiğim dünyana rüzgarın hızıyla ilerleyen bir yelkenli ile açılmaya da... Bil ki, biraz değer verdiğini hissetsem, bilye oynayan ve attığıyla başı vurarak çığlık atan çocuğun sesine benzeyecek haykırışım. Belki de arşimedin buldum çığlıklarına... ama ne yapabilirim ki cıvıllığın şarkılarla mırıldandığı ve sadece sen ve ben olduğu bir ortamda mutluluk değilde başka ne hayal edilebilir ki... hayallerim Mimar Sinan’ın mimarisindeki mistiğin içinde kayboluyorsa, sakın suçlama beni….Bu zamanla düş olmaktan çıkar, kırlara kayar... Yıldızlar kayar gibi... sadece sana ve sadece hissederek yazıyorum... Çılgınım ve heyecanlıyım... Bana katılır mısın? kimbilir nerdesin? Olsun ya, başka boyutta ruhunla konuşuyorum işte, canıma değsin… Bak yemek yer gibi... Doyduktan sonrada uyumak yok ama gezeceğiz ve keşfedeceğiz bu şöleni söz mü?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dostum Dediğin...

Kahraman dediğin;
Ata binmez, silah kuşanmaz!
Ağzı hoş sözlüdür, küfretmez!
Alkol almaz, sigara kullanmaz!
Kazandığı helalinin lokmasıdır...

Dindar dediğin;
İçi dışı bir... Emin müslümandır,
Sadaka zekat veren rıza düşkünüdür,
Kusuru kendinde arar, nefsini düzeltendir
Sahiplenmez, her an öldüğünü bilendir...

Dostum dediğin;
Hem kahramandır hem de dindar
İyi günde kötü günde kanka, yarendir
Doğanın sesi... doğal ruhuna aynadır
Anahtarı, kainat efendisinin hayatıdır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dostum Yarim Demeliyim...

Bahar hep özlemdir yüreğimde,
Çünkü her şeyin başı, doğum gizlidir ilk günlerinde...
Her nefesimde,
Her bakışımda,
Selam veririm
Yeni gelen dostlarıma...

Arıların uçarken maden keşfeder gibi çiçeklere,
Sineğin ısrarla dokunuşu var ya tenime,
Sivrilerin sıcakla bunalttığı sulak yerlerde,
Volkanik patlama şimşek sesiyle irkildiğinde,
Çağlayanlara karışır sesim
Sessiz ve dostsuz yalnızlıklarımda...

Dostlarım gerçek sevgi baharısınız yüreğimde...
Uzun süre anmayıp bakmadınız mı,
Kış köşelerine atarım çıldırmış gibi kendimi!
İçim titrer, ayağım kayar karla kaplı yollarda,
Acıyan bedenim değildir, ruhumdur...

Kainat efendisinin Ebu Bekir’indedir sıcaklığın,
Malını, canını her şeyini vermişti çekinmeden,
Dostluğu yaşadım ıslak gözlerimle sevincinden,
Yaylasında çektim taze nefesini torosların yeşilliğinden!

Çanakkale kan gölü... Irak’ta ölüm... Mescid’i Aksa kazılırken,
Adem’den beri sevgi benlik kasırgasına kapılırken,
Gönül viraneleri uçsuz bucaksız çöllere bırakılırken,
Güvensizlik virüsüne ne dostluklar feda oluyor...

İki kişi ortak olursa üçüncüsü ben olurum diyor Allah!
Ticaret yinede düzen tutmuyor
Demek ki itimat yok Mevla’ya vah, vah...

Söz ve özlem dilde maddesiz olmuyor,
Paraya tamah olunca şükür-ibadet yoruluyor,
Yeri yok yaşarken ruhumuzda yangın alev...
Oysa Allah öyle dost ki, özleminden durulmuyor!

Kapım çalınmazsa ne manası kalır yaşamın,
Kötü günümde oluyorsa virane yatağım...
Derman olmazsa insan ölür oracıkta acıdan!
Kusurmuş, gururmuş geçeceksin saflık yalan...
Mevla için seveceksin dostu, güleceksin sabrından!

Her an diğerine benzer dön dur dolan oyalan,
Ne kadar alsak yaşasak kazansak yok tatmin olan,
Zenginsen çok dostun zayıfsan virüs gibi çok oyan,
Allah yeter tek başına itaatten başka ne ister ki...
Bol rızkla var mı başka misafirini ölene kadar doyuran?

Allah’ı dost tutan gerçek dost bulur,
Yediğinde tat yaşadığında vardır huzur,
Yılan gibi gömlek değiştiren yüzler varsın olsun
Dostum yarim demeliyim... Nefsim her yüzden kurtulur!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dönemem…

İstanbul’a geldim, kaybettim
İzlerini...
Yeni cami avlusunda, izledim
Geçmişimi...
Onca insanın içinde besteledim,
Sensizliğimi...
Her şeyde vardır hayır, frenledim
Nefsimi…

Yedim, içtim... Kaçtım soğuk nemden!
İnsan selinden,
Telaş yelinden,
Denize daldım boğazda, hayatın ezberinden
Kederlere büründüm!

Düş yollarıma, düş sokaklarıma…
Yalnızlığın hüznüm, düş kollarıma!
Son vapur kalkıyor şimdi Kadıköy’den,
Düşeceksen düş, düş oturağıma!
Ne olur… Yaşam-ölüm arasında bırakma!

El salladım senden başka her şeye,
Gözyaşım muson yağmuruyla yarıştı…
İnandı âşık yüreğim artık gelmeyeceğine,
Soğuk, matem havasında acı vermekteydi!

Yunus’un duası sigara dumanıma karıştı,
Meçhule gitmek doldurdu yalnızlığımı,
Film şeridinde izlerken senli anılarımı,
Dönemem asla, artık… Çıldırsam da geriye!

Gelecek varsa, hayatı anlamak değil
Anı yaşamak istiyorum, şu günden!
Uzak kalsın yüreğim üzenden…
Sahiplenmek ne haddime, nefsim sefil
Haberini aldım her şeyin ölümünden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dönence Ötesi…

Ben seni yalan görüyorum…
Sende beni yalan görüyorsun…
Aldandığını,
Aldattığımı,
Yalanlarımı,
Söylüyorsun…
Bakmayı bilmiyoruz desene!

İnsanlar birlikte yiyorlar içiyorlar,
Her anda neşeyle neleri diliyorlar,
Sen olmazsan olmaz diyorlar,
Öyle an geliyor ki silah elde, düşmanca
Kin nefret sinir harbine giriyorlar!

Tanımak asırlarca anlatmak değil,
“Oku” ayetini düşün, ruhunda sarsıl…
İnsan kendinden başka neye benzer,
Başkasında kendini gör aynanda eğil!

Alışkanlıklara aldanma,
Hazır ol değişim savaşına,
Okuduklarını yaşa ama illaki yaşa…
Günümüz kahramanlarıdır çünkü onlar!

Keşfet sendeki beni,
Anlamak için ruhundaki cevheri…
Beden kefene gizlenmiş ölüm,
Yalanlar oyunlar sadece eyleyen serseri!
Sadece Allah’a ol kul,
Her seste dinle yeniden kendini…

Martı özgürlüğünde yaşasın doğum!
Denizden-topraktan taşısın gök kubbeye aşkın mucizesini!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dönence...

Sırlanmış kale duvarları,
Nice fetihlere açmış kapılarını,
Şahit ihtiras, heves ve kanlı savaşlara
Ve saklamış acılarını…

Dönen saksının sesi,
Ustanın sabrında hüneri,
Antika değerinde dirilir gibi sonra süsleri…
Kalenin içine sinmiş,
Yüzyılların yaşanmışları, aynıları ve düşleri!

Hangi mutluluk,
Hangi kulluk,
Hangi zenginlik, yoksulluk,
Ağlanan, yağan, akan suların künyelerini
Tatmadı ki bir, bir her kalabalık...

Doğum sevinç ve heyecan,
Ölüm acı ve gözyaşı…
İki değişim iki farklı yaşanan
Tarih aynı, ders alır azları...

Kalenin duvarlarında otlar,
Viraneye dönmüş içinde olmayınca oturanlar,
Uzağında yükselir gökdelenler,
Aynı tarih sıkışır dar mekanlara...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Dünya Masalı...

Ölüm mahkumunun son dileği,
İçer bir sigara sonra veda!
Film şeridinde yaşam gel-gitleri,
Ayrılmak zor... Kor makam zevkleri!

Üzdükleri ağlar sanki yanında,
Yetim hıçkırır maidesinde,
Münkerler çullanır üzerine
kıyamet yaşar son nefesinde!

aczinden utanır oh denilmekte,
dediğim dedik nefs dilenmekte,
şirkle dolu yüreği sevinmekte,
birazdan kurtulacak vazifeden!

İp hayrına gerilmeye hazır,
Cellat kör bakar gören zor sanır,
Nede olsa can bu kıyılmakta
İbret bakışa şükür yakışır!

Yaratan hemen görmez hesabı,
Sabırla bekler tövbe yapanı,
Şer açlığına Fare kapanı,
Ecelle biter dünya masalı...

Seyirciler yorumla dağılır,
Üç gün konuşulur paralanır,
İbret pınarı kurur yeniden
Şer koruna kul hakkı dağlanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Düş olamazsın…

Potrende o kadar cıvıl cıvılsın ki,
Bir ayağım sanki dokunduğun yere değdi...
Kendimi Mona Lisa’nın etkisinde,
Hissettim Leonardo Vinci paletinde...

Belki de kıyamete kadar müthiş resimde,
Özlem duyarım Ömer Hayyam şiirlerine!
Cennet şarkılarına karıştı gitarımın sesi...
İspanyol serenatları gibi,
Pencerenin önünden ayrılmak gelmiyor!
Sen bir düş olmalısın belki...

Seher yıldızı güneşe teslim olmuyor,
Sıcacık bakan gözlerinde...
Güneş varsın olmasın demek geliyor,
İçimde ******* ve karanlık yazgından dekor,
Binlerce tiyatro sahnesinde aynı oyun sergileniyor
Bahar dansımıza bir adım kala...
Çiçeklerin açacak toprağı dele, dele
Belki de çiğdemler kardan fışkırdı şimdilerde,
Yansır fısıltılarla yüreğinin eşsizliğine...

Sen sanırım düş olmalısın...
Yağmursuz Ankara’da ikindi yağmurları çukurlara doluyor
Ve toprağa karışmış izlerin mis gibi kokuyor...
Seni Âdem’den beri tanıyorum galiba!
Aynan ruhuma yansıyor,
Kır at altımda,
Yelesi sağdan sola gülüşünde oynar küheylan şahlanışında...

Sen düş olamazsın... Olamazsın!
Yüzümü yıkadım bir çok defa, Kevser ırmağında yıkandım!
Yıldızlar kaydı gözüm önünden gerçeksin anladım.
Hala gülüyor resmin, kızlar gülüşüyor çeşme başında,
Ağaç arkasında gizlenmiş erkek bakışlarında...

Martı özgürlüğünde şafakta doğmalısın!
Gözünde gölgende olmalıyım artık...
Düştü damlan yüzüme gölgen ruhumda sarsıntın,
Yanardağ lavlarıyla yakar, yakar aşkın!

Hala gülüyor resmin, kızlar gülüşüyor çeşme başında,
Ağaç arkasında gizlenmiş erkek bakışlarında...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Düş Sokağında...

Aslan terbiye ediciyi yemiş,
Fıtratından böyle esinlemiş,
Fazlasını beklemek anlamsız
O hayvan sonuçta biz insanız!

Beklenti duygularımızda fikrimizde,
Yansıyan aynamız buğulu kirinde,
Özlem bizi kuşatır başkasında hikâye,
Şükür Allah var, dünyada yalnız değilim!

Her madde eskir ölür kefene sarılır,
Sahiplenmiş direkler gün gelir sallanır,
Geriye dönülmez kabuller yasalaşır,
Bir yalnız adam yürür Âdem’den beri aynı kaldırımda!

Yatağım yiyeceğim içeceğim yaşatır,
Sevgi var olanı paylaşmakla şahlanır,
Elimde fırçam boyalarım ve tuvalim karalanır,
Çöl bile arkadaş olur ruhunu hisset yeter ki!

Hayvan bitki doğa hepsi bize eğlence,
Sunulmuş kâinatın halifesine,
Bir tek insan insanı edemez deşifre,
Düş sokağında rüyada uykularımız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Ekran Aklanmalı…

Sütçü imamın kemiklerini sızlatan buz dansı,
Fakirin umudu popstar alaturka müzik yarışması,
Gırgır adına ardı ardına küfür filmleri…
Haksızlık bahane kurşun yağmurunda mafya dizileri!

Hayal ediyorum bunlardan birini seyredeni,
Dilde iman namazda sevgi yemini olsa da…
Her gece bakarsa kim yener böyle nefsini,
Yetişen nesil tüketir ahlak pınarlarını, yarınlarını…

Sarhoş, esrarkeş, kapkaç çeteleri, haksız kazançları
Görmeye alışırız çoğalan hırsızları…
Kutlasak da cumhuriyet, çocuk, zafer bayramları
İyiyi tavsiye eden olmazsa eğitim ocakları…
Bekçisi, polisi, her an çalışan aileler nasıl önlem alsın!

Çöllere dönen baharsız iklimde özgür yürekler isyan eder,
Acilen önlem alınmazsa eğer,
Yağmur yerine dolduracak barajları annelerin gözyaşları…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:37 PM
Ellerim Açtım...

Mekan daralıyor evren sığmaz bedenime
Ne güllere bakmak ne yaylada gezinmek
Ne paraşütle atlamak nede avlanmak silah elimde
Sıkıyorlar kabir azabında çukur iki metrekare
Daha az belki de...

Maganda kurşunu deşer yüreğimi
Masumluğum ispatlansa neye yarar
Ahlasalar ağıtlar yaksalar katilime şahit bulsalar
Sıkışan benim...

Alışkanlıklarım terk etti
Giydiklerim etiket eskitti
Kızgın demirde ruhum dağlar sebebi
Değişmek zor,
zor yeniden başlamak geleceği...

Ellerim açtım ağlayarak duaya
Zor anların unutulmaz şuurunda
Her zaman sığındığım hazinesi bol
Abdestin yıkanmışlığı safi şükürle
Allah’a...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Ensar’lar Nerede?

Kyoto Kopenhag kriterleri,
Avrupa insan hakları mahkemesi,
Egemen gücün barış felsefesi,
Aşamaz Medine kardeşliğini!

Kainat efendisi muhacirleri,
Medine’de Ensar’ın misafiri...
Neleri varsa böldüler ikiye,
İnfak ettiler ilan ettiler kardeşliklerini!

Elbette vardı aralarında sözler, yazılar...
Muhalefeti ancak nefislerinde aradılar!
Ne kin vardı, ne nefret, nede maddi çıkar
Allah rızasını en içten paylaşarak yaşadılar...

Biz yayla havasına deniz kenarına tembellik anlarına,
Keyif peşinde kul haklarının bol çeşidinde kaygısızlıkla,
Viraneye benzemiş yüreklerimiz haramla çöl yangınlarında...
Alay eder gibi yaşarız her kişi alim kendi aklınca!

Yayla havası kardeşlikte özlemdi cennet kokusu,
Mübarek resulün arkasında namazla aşardı coşkusu,
Örnekti fakir çadır erzakı Ebu Zer'in hesap korkusu...
Asır Medine kardeşliğine hasret, Ensar’lar nerede?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Eşsiz *******...

Gece en olgun tastır abdest suyuna
Çöller aşar uzanır sahabenin yurduna
Kainat efendisinin sohbetine doymaya
Gece namazıyla silkinir boyutlar ötesi

Camilerde kilit ibadetler siner evlere
Ruh miracını aşar bahar cemresinde
Okur karanlık sokakları tefekkürle
Allah ve meleklerin varlığı hissedilir

Aynanın yansıyan yüzü hep yalnızlıktır
Tembelliktir uykular bedene dargınlıktır
Ruh bedenden çıkar gider ne ilginç andır
Ceset her gece tabutuna uzanır yatağında

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Eyvah..

Karanlığıma mahşerde sonsuz ışık olmalı,
Güneş cennet köşkümde hayırla doğmalı,
Sürüklenen mazimde kalan son olgunluk yıllarım
Gerçek saadetim yerine, bir an önce oturmalı…

Yaşadıklarım gerçek özgürlük değil ki,
Son ağıt, son duamda kefenle gizlendi
Aradığım nedir, nedir benliğimin şahidi
Hayalinin içinde kıvranıyorum böyle!

Utandım sahnemden son prova yapılırken,
Utandım kendimden, belli sus pus halimden,
Utandım boşa geçen yıllarımın filminden,
Kendime güldürecek değişime ihtiyacım yok!

Fıtratımda toprak kuru, zor sürümü,
Hissediyorum ruhumu üzdüğümü,
Her yaşanmış acınası hatıra izler bırakırken…
Anlamadım dünyanın ne gecesi nede gündüzünü
Son uyku vakti hızla benlerime yaklaşırken!

Perdenin arkası karanlık, yüreğimde fitnesi
Ne güzel süsleniyor günah, ne garip cilvesi
Ahşap masaya değen bedenimin, çıldırtan masalı
makyaj yapılsa da, anlatılır hep çirkin tarafı
Çeker kendine akıllı geçinen zavallı bizleri
Ormandan çöle bir adım kalır eyvah, eyvah...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Fena…

Piyango bileti,
Kazı kazan,
At yarışları,
İddia...

Sayısal loto,
Spor toto,
On numara,
Beş artı bir,
Borsa…

Koy parayı kazan milyonlar,
Emek mezara alın teri çöle…
Bulamasan da çok çal
Gezersin göstere, göstere…
Kap kaç istediğin eve dal,
Bedavadır kapış, kapış al…

Her gün reklâmını gör medyada,
Çalma kazanma teknikleri videoda,
Eğitimde her an budama ruhta yama,
Gidişatımız fena, nasıl da fena!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Feryat Eder...

İnsandır kadın erkek tartışsak ne farkeder,
Cesed sarılmış kefene sonsuz kere sabreder
Azap varsa toprak altında vay dünya derdine
Haşra düşer ah ölüm sonsuz kere feryat eder!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:38 PM
Fetih-Mirasyediler…

Kırışmış yüzde dilencinin narası,
Karanlık gecenin çırpınır firakları,
Sessizliğe korku karışır öcüler böcüler
Uykuyu yarılar çocukların ağıtları...

Silkin derim teheccüd namaz vaktidir,
İstanbul fethediliyor arifesi aralanır,
Küfür fitne Bizans kralının küpeleri
Halk yeni doğan hak güneşe hazırlanır…

Bağlayın ellerimi eğer özgürlük şirkse,
Allah’tan başka sevgi nefsime hoş gelirse,
Boğazın suları Ayasofya’ya ezanla yansır
Can resulün iltifatı ayna, Fatih'in yüreğinde!

Âdem’den beri şehitler sıra sıra girer,
Arkasından Fatih'te tebessüm halkı seyreder,
İman Kâbe’den köprü İstanbul ezberler,
Yürüyün aslanlar gazanız mübarek olsun...

Her pisliği her sevinci saklayan *******,
Eşitlik yakışmaz seherine siner kederler,
Kalbe mühür gözler kör her adımda eğlenceler…
İstanbul fethini anlamaz son mirasyediler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
Gayseri…

Şemşamer çingene ağzından düşer,
Ziller rakslara karışır yüzler güler,
Sünnet abdalın köy düğününden
Çocukta ah sesleri Erciyes’i üzer!

Gadasını aldığım kağnı toz duman,
Nörüyon abba öküzün yükü sap saman,
Kuruköprü’de olsa da tandır pilav ayran
Salgımaya çok var amem merak eder!

Acılı sucukla girabolu suyu içince,
Güneş aman diler tarlaya gübre serince,
Filingrikçilerden haber gelmeyince…
Âşıkların yüzü döner çöl *******ine!

Sıra odası kışın muhabbet sofrası,
Emmilerde laf bol dinler çocukları,
Avradın yüzü güler er gurbetten döner
Halı başında kirmen yaşar coşkuları…

Gayseri köyünde deve eşek kervanları,
Batman, batman tartılır satın aldıkları,
Kaynar hedik değirmenden çıkar cücük
Damat iner damdan çekilir son halayı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
*******…

Elbette ******* sessizdir vehim cephedir,
Yaşanmış iyilikle kötülüğün depremidir…
Caddeler boş, baktığım pencere buğulanır
Hüzünlü gözyaşlarım mendilime gizlenir!

Çöp toplar işçiler coşkun hareketleri,
Yankılansa da inleyen sarhoş naraları,
Yağmura karışır ayazda kar taneleri!
Dolunay yalnızdır yıldız sokak lambaları…

Çocukluğum gençliğim saçımda yazgım kırlar,
Annem halam ölmüşlerimden hasret anılar,
Nuh gemisine binmişlere ruhum el sallar,
Her an yükselen sular ecelimi kovalar…

Gezindim kağnıdan Ferrari’ye aydan marsa,
Tarlada sabandan en son model motorlara…
Binlerce insan konuşur gecenin sonunda,
Kaç bahar geçti kışlara veda yüreğimden!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
Gecenin Sonunda...

Gecenin yorgunluğu çayımda dem,
Her saniyesi melankoli akar ilham,
Yüreğime ilaç hoş düşünme fırsatı!
Olgun buğday başağı dolar kalem,
Maden suyu tadında kaynatır yazımı...

Sönmek üzere lambalar görürüm evlerde,
Bir iki kişi sokakta iki büklüm yürümekte,
İçimde bağıran sesler mekanları ezmekte,
Pişmanlıklar sevinçler karışır sazım sesine...

Duygular ölmekte mantık feryadında,
Paletten boyalar ne kolay işlenir tuvale,
Dilencinin feryadıdır düşer bir iki damla gözyaşım...
Umutlarım coşkun seldir küheylan şahlanışında,
Değişim ne kolay gelir kandırıcı sözlerim!

Uyku tatlanır tren ağırlığında hareketlerim,
Saman alev canlanır yangınlar yorganda bedenim,
Hoş ölüme hazır bildiğim dualarım zikrederim,
Korkmam bu yüzden var ya sabah olacağı düşüncesi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
Gel...

Benim unutamadığım ruhun,
Gözlerim seçemedi cemalini...
Milyarlarca insanın içinde yalnızca sen vardın,
Teke düşüremedim eşsizliğini...

Kumsalda vardı yalnızlık,
Dalgalar, rüzgarlar ve izler ruhundan tanıdık!
Eşsiz havayı, her nefesimde seninle paylaştık...
Hislerin,
Yeislerin,
Heveslerin,
Ne olursa olsun senden olumlu olumsuz aradık,
Sığdı uçan halı içine sevginle,
Kafes gibi bedenimde...

Hatırla bizi bırakma mutsuz,
Bırakma aşk çölünde susuz!
Gel ama usulca...
Bırak şaşkınca!
Kaf dağının ardında,
Yılan dağlarından zehirlenmeden

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
Geliyorsun Değil mi?

O kadar güzelsin ki…
Erken demlenmiş
Ve tadını keşfedebilen az...
Dört duvara gelinlik duvağıyla oturmuş,
Aklın işte, aşta yoğrulmuş…
Mevsimlerden ne kış nede yaz,
Sanki zaman senden yorulmuş!

Bak nefesinde mırıltı,
Yukarıdan uçan martı,
Denizin dalgaları,
İstanbul, İstanbul olalı,
Seni ve beni çağırıyor…

Kış sanma içimdekini, senin temmuz sıcaklığın,
Kamaştıran ışık benden sana yansıyan,
Tenime dokunur gibi heveslerin, her an yakan
Seni ve beni çağırıyor…

Bir kere gözüm şahit oldu, seninle güldü…
Yüreğimi kaplayan bedenin gözlerimden süzüldü,
Kanımda gezindin sıcaklığın ruhumda
İstanbul üzülür olmayan vuslatımıza,
Seni ve beni çağırıyor…

Bir tarafta İstanbul diğer tarafta sen!
Arşimet kanun tanımazdı seni görünce
Sokrates dünyada yaşamayı dert saymazdı aşkınla doğunca...
Yumuşacık kumsala değerken tenin dokunmuşluğu
Enfes hazzından deniz dalgaları kıyamazdı!
Belki Fatih beni anlardı
Fethederken Bizanssı…
Aşkın Japonya incisine sarılmış orkide yapraklarında,
Akdeniz coşkusunda,
Şelale çığlığında,
Buse, buse gelseydi öpmeye
Yaşardı efsanemiz sonsuza kadar Çırağan’da…

İstanbul’da bir gece,
Boğazda demirlenmiş geminin içinde,
Yaşarken lale devrinde,
Aşkınla doğmaya davet ediyorum!

Güllerin en güzelisin…
Kokusuna doyulamamış!
Nefesini koklamamış,
Goncalara soramamış,
Kasım *******i sensizlikten dondurmuş...
Sen böyle değerlisin…
Şair ruhumun meyvesisin,
Her mevsimde sevilirsin!

Düşler kaldı geride,
Hayaller Hayyam’ın dilinde,
Karacaoğlan bestelemiş sazın telinde,
Âşık Veysel Sivas’tan bağırmış...
İstanbul seni ve beni çağırıyor!
Geliyorsun değil mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:39 PM
Gitseydik Bize...

Yolum düşse hemencecik İzmir’e
Varsam düşlerimdeki emelime
Otursak, konuşsak aşkla göz göze
Başka deryalara, gitseydik biz'e!

Tutsam sıcacık pamuk ellerini
Dokunur gibi sazımın teline
Haz nağmeleri hoş dillerimizde
Başka bir aleme, gitseydik biz'e!

Aşık Veysel’in kara dostu gibi
Karaca oğlanın güzeli gibi
Ömer Hayyam’ın güzel düşü gibi
Ruhumuz sevişse, gitseydik biz'e!

İzmir’de mesala kalsak konakta
İçsek sıcacık çaylar yan yana
Doysalar ekmek atsak martılara
Neşe içimizde, gitseydik biz'e

Dudaklarımız çılgınca birleşse
Hazlar düşse an, an bedenimize
Kalsak hep yalan dünya cennetinde
Bahar nefsimizde, gitseydik biz'e

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Göle Maya Tutmaz…

İnsan gibi davranmayı istemiştim,
Bir bahar günümüydü ne günlerden…

Umutlu,
Neşe dolu,
Sabahın cıvıl, cıvıl renk cümbüşünü yaşarken…
Bir yandan yağmurun tılsımlı dokunuşu,
Diğer yandan suyun çukurlarda gizemli var oluşu,
Heyecan katmıştı temiz havasında yüreğime!

Oysa yine yürüyordum o an,
Oysa hissediyordum basarken bile ıslanmış toprağa…
Hala bir çıkarı yaşıyordum sahiden,
Doğaya ihanet, alışkanlık ya…

Ne tuhaf hissedince,
Şimdide,
Ayağımla ezdiğim otlar için üzülüyorum!

Göle maya tutmaz Nasreddin,
Hayalin sözde, yaşanır oysa gerçeğin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Görmediklerimiz…

Gülmeyi denedim kabirler başında,
Güllere sarıldım soğuk musalla taşında!

Ne acılar çektim tövbeler inledi,
Bulunduğum yer ağlayıp dinledi!

Şiir yazdım hoş resimler karaladım,
Oku dedim nefsime yaranamadım!

Dans ettim müzik sonuna kadar açık,
Benzedim avarelere abartıyla yaşadık…

Eğlence olsun dedim yaşam, delikanlı
Beceremedim görünce her yerde acı!

İçim kütüphane aşamam suskunluğumu,
Taşırım sanki Notre Dame’ın kamburu!

Nefesim toprakla teması çoktan unuttu,
Her yeşillenen lükstü gerisi kuruntu!

Dost dedim zorlu ihanetler öğretti,
Bedenimden kopardı şerler söyletti!

Kimseye kalmaz koltuk ünvan dünya,
Kefen sarar nasipse bir gün biter rüya!

Doğa yılda dört kez değişir insan başka,
Yinede değişmez zorlasa her an baksa!

Tarih bir ibret onu eleştiren cahildir,
Keşke deme sabret şükür inanmaktır!

Deprem sel baskını tufanlar illaki olacak,
Dualar dilde son çare kul Hakk’a sarılacak!

Her sınav kişiyi bağlar hasta yatağında ağlar,
Kusur içimizi dağlar eleştirmek kolaydır ağalar…

Her amel akıtır kana kandıra kan göğsünde,
Sınav biter dünya söner dehşeti gördüğünde…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Görseydim Seni...

Okyanuslara uzandı özlem şarkısı,
Görmek istedim gözlerini, resmini!
Esen rüzgarın kasırga olsa ne yazar
Koşardım peşinden, bilseydim nereye gittiğini...

Güneşe sordum, martılarla sohbet ettim,
Denizcilere selam verdim her limana gittim,
Konakladım yürüdüm,
Her kadında seni seyrettim…
Aştım muson yağmurlarını
Kızgın çölleri...
Yinede umudum tükenmedi,
Her seher vakti uyandım!

Görseydim seni,
Yaşardım Arşimet’in sevincini...
'Buldum... Buldum...' diyen çığlığımda
Duyardın mutluluk soslu sesimi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Gurbet Ve Hastalığım!

Her yanımda sızı ve acılar...
Karanlık çökmüş odama gecenin bir vakti!
Boğazımda geçmişin elleri,
Gözlerimde bir damla uyku yok kabus gibi,
Işığı özledim, vakit geçmiyor...geçmiyor!


Kalkmaya mecalim,
Düşünmeye sabrım,
İmdat demeye arkadaşım,
Yok.. yok...yaşadım öylesine çaresizliği!

Hani müzik dinlesem,
Televizyon seyretsem,
Telefonu açıp alo desem,
Kafamda ağrı, tahammülüm yok seslere!

Ter üstüne ter...yatağım yıkandı,
Gözüm nane limon kaynatacak birini aradı,
Hissettim yalnızlığımı-ölüm anını
İşin kötüsü kimseye veda edemeyeceğim!

Acı ruhuma sindi,
Hislerim yön değiştirdi,
Bu dünya bana dar geldi,
Uçtum sevgilinin koynuna, sabahın ilk ışığında...
Yıldızlar kayar gibi!

Gurbette aşkta, yalnızlıkta, hastalıkta çekilmiyor canım...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Gurbet...

Kompartımana oturur trenden el sallar gurbetçi...
Uzakta inekler yayılır, dağlarda karlar, görünür tarlalar
Gitme der gibi gözü yaşlı hanımlar, analar, babalar...
Tren bu düdüğünü öttüre, öttüre uzaklaşır
Uzaklaştırır nelerinden!

Ne olsun geçim derdine,
düşer Mehmet gurbet eline...
dil bilmez usul bilmez çiledir çekilmez!
kahreder anlara,
hasret voyvodasına,
Napolyon parasına,
Yemez içmez eskitmez...
Ne varsa sokar yastığının altına!

İki satır mektup yazardı önceden,
Şimdi telefon internet derken,
Görüntülü konuşmakta mümkün teknolojiden,
Sanal işte, teselli bir yerde...
Konuşunca ecnebi dilinden,
Yenince yeniden yemeğinden,
Havasını çekince, binalar arasından geçince...
Özlem hasretle düğümlenir tekrar yüreğinden!

Her yer büyükçe çevrilmiş hapishane...
Ne içkisi, ne sigarası, nede eğlencesi huzura bahane!
Disneyland, son model arabalar, modern metrolar
Bakınca boyun kıran kule hiper marketler,
Seven olmayınca neye yarar köy-vatan özlemine!

Sayılır günler alınınca uçak bileti,
Hediyeler bir, bir paketlenir öyle kıymetli!
Bebek bekleyen baba gibi sığmaz dar mekana cesedi...
Tespihe emanet sayar gününü,
Uçaktan daha hızlı gider ruhu,
Ayak bastığı yerde başlar ilk göz ağrısı düğünü...

Gurbet...ah gurbet!
Ne ilk nede son muhabbet!
Fakirin kavalı çaldırır zenginlik masalı,
Ömür geçer...bestelenir sabret!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Gül…

Sonbahar yaprakları varsın uçsun,
Toprak yağmura inat varsın kurusun,
Hayvanlar, böcekler varsın kış uykusunda uyusun!
Fırtınalar, depremler varsın korkuya doyursun…

Huzurlu yaşa, varsın bedenin yorulsun
Ama gül...

İçtiğin su, aldığın nefes yaşama bağlasın,
Aşkın tılsımı sürünerek yüreğinde barınsın,
Gözlerin sevgisiz kalmasın,
Benimle yaşasın son dansın!
Ne kaldı ki yaşamdan acısız…

Uzaklıkta, özlemde derdin olsun varsın
Ama gül...

Denizin meltemimle dalgalansın,
Güneşim temmuz sıcağın olsun yaksın,
İçtiğim suyun aşk çeşmenden aksın,
Gökyüzünden yağmur boşalırken
Gözlerin ayrılık acısına ağlasın…

Hayallerin çölde serabımı yaşasın
Ama gül…

Gülmek için ara bahane,
Ömrün şu an yaşlanmakta,
Her salisen ölürken
Yalnızlığına toprağın sarılmakta…

İkindi vakti güz mevsiminde canlanmakta,
Düşerken aklar saçlarına!
Elinden ne gelir önlenemeyeceklere nasılsa
Neler geçiyor dele, deşe…

Gül kaderine tövbe-istiğfar niyetine
Ama gül…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Gülen Dudaklarımda...

Tozlu yollar, arkamda çöl fırtınaları
Kırılmış taşları savurur istikbalime!
Direnir kaderim tekerler gibi,
Düşerim dost yollara!
Acıları nükseder paramparça kır çiçeklerinde,
Sağımda solumda!

Metro ceviz kabuğu,
Işınlanırım içinde hayallerime...
Fırtınalar Formula-1 heyecanında,
İte kaka fırlatır ne kadar dirensem de!
Cüz-i irademde yaşarım korkuyu,
Düşer gibi başıma onlarca dolu...

Acı benzer yemekteki sosa,
Zevk verir yerken,
Tahammülü zordur sonra çıkış yollarında...

Can yaşamak ister, ölmekte zor ve karanlık,
Dayanırım boşlukta, uçar gibi havada imanla!
Ölmek kadar zor yaşamak, zor nelere katlanmak,
Tevafuk ki şereflendim sünnete sarılmakla!
Sırlar kavuştu izlerine gölgede manalarda,
Yalnız değilim, kör gibi uçan tozu bile görmezken
Kaybolur dehşeti tanıdıkça,
Gülen dudaklarımda...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Güllerin Efendisi…

Mantık süzgecinde boğulurken
Gerçek imdat demeden
Hayal huzurla beslenir…
Gülecektir murat ettiklerine!
Kandır beni,
Eğer bana kanabileceksen su gibi...
Katlanabileceksen çölünde cehennem yaksa...
Cennet özlerken!
Bilmem... belkide sana,
İçimden gelircesine ve elimden ne olduysa yazıverdi kendi kendine
Düşünce bulutları,
Akıl soyutlamaları
Sihir peşinde macera tutkuları...
Dolanıverdi adımlarıma!

İçinde ne varsa
Dışında körebe oynasa da
Her şarkı seni anlatsa da dansında
Olacağım çok yakınında…
Hesap günü mahşer başka!

Tüm sevdiklerin senden kaçacak
Sonbahar yaprakları gibi ruhun dağılacak, dağlanacak…
Günahların kezzabın,
Aklın ızdırabın,
Bedenin ateşin,
Gölgesinde haykıracak!

Sen en iyisi yine Ömer Hayyam gibi yaşa
Ağustos böceği misali aşkın raksın perdesini arala
Karıncan olmaya razıyım sadakat tahtında…
Samimi tövbeler dökülür dilimde
Sen gelince nurunla güllerin efendisi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:43 PM
Gülüm....

Gülüm sana hiç küsülür mü?
Tatlı yüreğin üzülür mü?
Kır çiçeklerinde düşünü
Görmeden durulur mu?

Ne desem şimdi hepsi bahane!
Sığınırım gülüm sonsuz sabrına,
Keder bahçesinde ahtır sensizlik!
Güne batan gibi eğilmiş başımla,
Tüm evrenimi kaplar sessizlik…

İçimde Latin müzik ve dansları,
Âşık gözlerin eritir hazzımı,
Görmeyi dilerim bir gece gündüz
Nefesine yakın dinlerken yazgını!

Çölümde nevruz, güneşin öldürmekte,
Sahran düş, mecnun gibi soldurmakta,
Dost cemren hayal meyal görünmekte,
Merhem ol suyunla çatlamış dudaklarıma!

Neler geçmedi hastalıkta bir gün biter,
Yanımda oldukça silinir şerlerden izler,
Dünyada da hurimsin korun cennetime siner,
Sevginle yaşlanmak gülüm çavdar ekmektir, yedirir…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Haberini Beklerim…

Kır çiçeklerinde gördüm gözlerinin gülüşünü,
Denizde seyrettim dalgalanan hoş görünüşünü,
Çılgın rüzgara açmış kollarını yelkenliler, yarışırcasına…
Sallanan aşk oturağımda düşündüm bensiz dününü!

Bir anda Girit’e uzandı geleceğim,
Açtım kollarımı sarıldım doğasına!
Şahlanan yüreğimi nasılda eyledim,
Dönerken boynu bükük yollarında!

Ey rüzgar, yağmura hükmeden, nerdesin?
Ey hünkar, onca halk emrinde neden eylersin?
Ey yar, içimde sessiz dışımda bensiz gezersin?
Sana varan yollar kapalı, neden benzedi dağlara?

Garip bir dervişim, elenirken aşk eleğinde,
Adem'den beri aynı kader yaşar yüreğimde,
Çareme deva ararım sınırlı ömrüm tünelinde!
Eylerim hevesimi mecnun sabrı ile,
Gel diyen haberini beklerim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Hak Kardeşlik…

Manevi kardeşlik düşer izleri,
Yayılır aleme çok şekilleri,
Şeytandır dinleme şerdir dilleri,
İçtence yapışır hayra sevgisi!

Ebu Bekir’in pir sadıklığında,
Yaşar Ömer’in hak arayışında,
yücelir Osman'ın her infakında,
Ali’nin ilmiyle dostluk tamamdır.

Yücelir âlimin hak duasında,
Her secdeye hâkim nur suratında,
Ensardan Medine kardeşliği sor!
Rahmet saçar asrın son kulvarında.

Derinden alırken huzur nefeste,
Çağlar yankısı bir evren kafeste,
İmdada koşar her aczde fakrında,
Allah için dostluk cennet özletir.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Hasret...

Sizde benim gibi akşama uzanan demlerde,
Hissediyorsunuz cemre aşkları yüreğinizde!
Yalnızlık nöbetlerinde,
Aşkın kurak çöllerinde,
Zemzem içer gibi Leyla diyen Mecnun dilinde...
Şiirlerim hasret sizin gözlerinize!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Hastayım…

Her çiçek genç âşık,
Kelebek ömründe…
Hastalıkta öyle değil mi azcık!
Gerçi uzun gibi gelir örümcek ağı görünümünde,
Şimşek gibi anlık sancı her düğümünde,
Yaşatır aşinalık…

Yemeyi, içmeyi, gezmeyi… Özleriz,
Ruh döngüsünde!
Alışkanlıklar çırpınmaktadır darağacında,
Marabaları ağlamaktadır ağasına,
Dört duvara mahkûm küheylan yalnızlığında,
Ne seven nede sevilen hoşnut değildir sonuçta!

Sağa sola dönen balina gövdeli beden,
Aslında zayıftır, ince Mehmet heybetinden,
Bu halde Voyvoda işkencesi çekmekten!
Şifa deyip almadıklarını,
Spor deyip yapmadıklarını,
Tavsiyededir artık kulakları!
Bilmişlik, kibrini… Çoktan gelmiştir kabrine gömmekten!

Aczinin duaları,
Muson yağmuruna karışır gözyaşları,
Ahla-vahla inlemeler ince perde olur acıdan kurtuluşa,
Şimşek gibi iner aynı yere sonra, bellenen tarla gibi!
Halsiz bırakır yüreklenen azıcık umutta…

Terleyen alın,
Ateşini eritir kumsalında!
Uyku yayılır bedene yorgunluktan,
Kısa anda olsa ruh sevinir kurtuluşuna!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Hayaller Dağlar...

Aslında sendeki gibi gözlere
Hasretim gönülden safi özlere
Neyleyim yaşamı ruhsuz köşklerde
Delikanlı yiğit kızsan döşümde

Her er hayal kurar silah nöbette
Yalnızlık ağlatır çile gözlerde
Ana yar dostlar kara bir leke
Uykusuz kaldığım dar gözelerde

Yetiş imdadıma seher yıldızı
Güneşi yaralar cümbüşü sazı
Dağlar yollar orman sevgisiz koman
Egeye sığmıyor efe damarı

Fırat’ta gölgesi akar denize
Yıkmış ne devletler aşk cemrelerde
Kıvrılır yakıcı çöl cehennemde
Cennetine hasret hayaller dağlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:44 PM
Haydi Gözlerini Kapat...

Mevsimlerden yaz, aylardan haziran
Beşiktaşta buluşuyoruz ve vapurla eminönüye
Oradan burgaz adaya!
Yaklaşık bir bir buçuk saatlik deniz yolculuğuyla
ve tefekkürle
Hoş bir yolculuk yapıyoruz...

Gözlerim fotojenik görüntünde
Zengin bir ruha bürünmüş gözlerinde
Slow mırıldanıyorum dudaklarımda
Sahile indiğimizde...

Yumuşacık kollarında dans ediyoruz
Gökyüzü masmavi, toprak yumuşacık deniz uysal...
Hayal bu ya el ele geziyoruz...
Ellerimizde kocaman külahlarda dondurma, başka güzel..
Yüzümüzde izleri, karşılıklı siliyoruz!
Gülüyoruz...
Koşuyoruz...
Anları çatlatırcasına yaşıyoruz!

Haydi gözlerini kapat şimdi,
Mevsimlerden yaz ve haziran ayı...
Ben istanbulda
ve sen yanımda
Neler neleri paylaşıyoruz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Helalleşme...

Konuşurken sabırla yüzüme bakarken
Gerçekte Arizona çöl bakirliğinde kum tanelerini
Ruhunda Habil-Kabil kavgası varken sebebi
Nefsinde sabır olmasa olacaksın fırlatan!

Beni dinliyor diye keyif alırken
Asker karavanası damak tadı ile
muhabbet boş vitesteyken
Sendeki cehennemi fark etmem bile!

İçinden bitsin diye dualar ettiğini
Çin işkencesiyle nefes alıp verdiğini
Fren patlamasıyla şiddetli infilakı
Tahmin edebilir miyim böyle bencilken!

Kul hakkıyla gelmeyin der yaradan
Helalleşmek sünnet hoşnutluk kardeşlikten
Her anıma girer böylesi binlerce elekten
İbrahim makamından yükselirken
Dünyaya “Hakkınızı helal edin! “ diyesim geliyor.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Hepimiz Şehidiz...

Hırant Dink ölmüş
Millet anlaşmış gibi “Hepimiz Ermeni’yiz! ” i söylemiş...
Yıllarca doğuda otuz binde fazla masum ölmüş
Cenazelerinde “Hepimiz şehidiz! ” söylenmemiş!

Biz tarihiz,
Şanlıyız,
Hür yaşarız,
Şeytanın askerlerinden korkmayız!

İmanımla dost ederim Allah’ı
Kainat efendisi peygamberim sünnetini...
Ecdadım rehberim, al-yıldız bayrağım,
İyiyi söylerim kötüden men ederim!

Ha bedenimiz ha yurdumuz,
Emanetimizi sonuna kadar koruruz!
Biliriz ölüm düğün günümüz,
Şehit mertebesinde cennete koşarız.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Her Gün Bize Bayram Olsun!

Özledim...
Özledim...
Özledim...

Sonbahar yapraları dökülürken
Hayal ettim buluştuğumuzu yıldız parkında
Bir bayram günü, mesala günlerden
Perşembe...

Hava soğuk ama
Güneş öylesine kavurucu
Sen gelene kadar yanaklarımda
Küçük benler peydahlanmış buzlu!

Bir ayağım Görorland adasında
Diğeri ekvator çizgisinde
İkisi de yakıyor
Beklemekle-kavuşmak arasında!

Neyse, uzaklardan yavaş, yavaş geldiğini görüyorum
Sislerin arasından el sallıyorsun sanırım
Yüzün gülüyor
Bedenin sanki heyecanım!
Sana doğru koşuyorum

Özlemişim
Özlemişim
Özlemişim
Çok özlemişim!

Hani şiir ya,
Sarılıyorum sana...
Dönüyor başımız birlikte
Selam söylüyorum biraz sonra yıldızlara
Akşam ay dolunay seferinde
Biz coşkunun fethinde
El ele yürüyoruz!

Hem ne bayram...
Sallanıyor doğa ve istanbul
Ayak izlerimize yetiş ve bizi bul
Yalnız Allaha kul
Namaz kılıyoruz ortaköyde
Okunduktan sonra ezanım!

Coşku besteliyor her yol
Geçiyoruz bir çok karakol
Dertleşiyoruz bol, bol
Keyfimize diyecek yok üsküdarda...

Bir daha böyle uzak kalmak yok söz mü?
Düşsekte ölüm uykusuna ağıt günü
Beraber gideceğiz ve çözeceğiz düğümü
Yastığa düşen gölgenin sonunda!

Özlemek
Gözlemek
Sözleşmek
Yok...

Yoklar yok...
Çoklar çok
Adaklar kesik kesik
Her gün bize bayram olsun!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Her Şeyde Sen Varsın Allahım!

Ey şeytan, kalemin zehirledi beni,
Haram heveslerin dürtükledi beni,
Kıyamet koptu sur’un üfledi beni,
Kar taneleri yağarken çok yaşlandım
Yürüdüğüm yollarda düştüm, dağlandım
Hiçbir mekanın iflah etmedi beni!

Sahiplendim her an ölmeyecek gibi,
Her ortamda beni eyleyecek gibi,
Düş sokağından çıkamadım bir türlü
Sanal alemde derledim şer türkünü
Bağlandım ölesiye sevecek gibi,
Tek perdelik oyunun ezecek gibi…

Musa’nın haksız öldürdüğü el idim,
Nuh’un kinle isyan ettiği döl idim,
İbrahim’i ateşe atan kol idim,
Ne olduysa aşkını tattım bir gece
Şer düş bitti ayna kırıldı sevginle…
Yunus Emre’nin gördüğü sümbül idim,
Son peygamberin nuruna köle idim.

Karacaoğlan aşık olmuştu sana,
Aşık Veysel görmüştü kara toprakta,
Hacı Bayram davet etti dergahına,
Şeytanda gitti, düşmanda, dost olanda
Yıkandım duayla, gerçeğin içinde…
Her şeyde seni görmek hoşmuş aslında,
Ruhum aklandı, affet günahımı da!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Her Yerde Seni Arıyorum Allah’ım

Sevgine muhtaç aczimle ve fakrımla,
Dünya araç vuslat amaç geldim sana,
Sünnet taç, Kur’ana aç sonsuz imanla,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yıkasam kiri şeytan şehrinden kalan,
İlk önce kul olsam aşkına dalan,
Sonra dünyalık ne kaldıysa yaşayan,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yusuf kuyusunda Musa asasında,
Nuh’un gemisinde Yunus balığında,
Adem Havva gibi Cebel-i Rahme’de,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Kan damarımı deş temizlensin her leş,
Yolunda bulsam eş doğsa nurun güneş,
Gözümden akar yaş nefsimde hak savaş,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Karınca işinde arı peteğinde,
Gök gürültüsünde karın çiğdeminde,
Fakirin düşünde bebeğin sesinde,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Safa’da Merve’de kabe’de tavafla,
Zemzemin tadında kılınan namazda,
Nur Muhammed’in gölgesinde Mekke’de,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Her böcekte her otta fani sonsuzda,
Tükenmez sorgumda beden konağımda,
Çiçek solduğunda ölüm gördüğümde,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Yediğim aşımda lokmanın ardında,
Her dünya anında nefes aldığımda,
Ruku’dan kalkıp da dururken kıyamda,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Tespih eder her yanım imdat ararken,
Seni seven bedeni yakmaz ateşin,
Ölüm düğün günüm Aşkınla yaşarken,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Ölüm son karakol, yargılanır amel,
Ya koklanır gül yada yenir zakkum bol,
Cennet aşka sembol cehennem kötü yol,
Her yerde seni arıyorum Allah’ım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Herkesin Acısı Kendisine...

Gözler karanlıkta yürürken buruk…
Dudaklar unutmuş nedir gülücük!
Nerden geldiğine,
Buralara nasil itildiğine,
Inanamaz halde,
Şaşkin, şaşkın bakar uçuk!

Hayal edemiyor geleceğini,
Düşünemiyor ne yiyeceğini,
Deli gibi geçiyor sokaklardan yeli,
Konusuyor abuk subuk!
Bitmiyor tekerlemesi
Ahın, hesabın…

Açılıyor tiyatro perdesi birden,
Kendini görüyor seyredenlerin halinden,
Sanatçı gibi eğiliyor, alışkanlıkya o an!
Çok sıradan, hem kolay başkasını oynamak!
Anlamakta, gülmeye hazır gözlerinden…

Afisler boy, boy göründü heykeli dikilen...
Her göz şahit oldu şöhreti bilinen!
Sandılar sonra öldü, inince vitrinden…
Kendisi de inandı bir süre belkide!
Kim anlar ki zaten delinin halinden!

Gülenlerde ağıt,
Konferanslar peşi sıra...
Bağırır birden heykel “Yeter ya! ”
Der öldügüme getirin kanıt!

Gülenler, ağıtlaşanlar olurlar gercek ölü,
Görünce heykelin dirilip süzüldüğünü!
iki boyut birlesemedi…
Aynaları parçalandı,
Evrene düştü!
Yasatamadılar nefiste yansıyan aynı ölçüyü,
“Kader oyununu! ”

Herkesin acısı, hastası kendisine…
Belki kısa süre üzüntü verir başkasına!
Unutur insan bir çırpıda,
Görüntüden uzaklaşınca…
Yaşayan inler hala yorganın altında!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Hicret Etmeli…

Dostun olursa Allah yolunda…
Cennet dökülür yaprakları her sokuluşunda
Müptela olur nefes kokusuna
Kapısına koyar başım uyku nedir bilmez!

Aç işte dünyam böyle yayla havasına,
Okuyor yaşamaya mecali yok beslenemiyor!
Ruha siner kara dumanlar,
Irmağında kirli gruplar,
Yukarısında soğuk bulutlar,
Yese de, yunsa da, Allah’a kul olsa da huzurda
Arabesk döşenir anlara
İçinde en kanlı savaşlar, söyleyemiyor!

Hicret etmeli gönlüm,
Bulamıyor adres özüm,
Hayali oldukça sözlüm,
Gerçeğim her an sallanıyor depremlerle!
Sevgim hapiste kimseye gösteremiyor…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:46 PM
Hoş Geldin Ramazan…

Açlık çekerim çöllerde kıvranırken,
Korku içinde uykumda sayıklarken,
Sevginden yoksun, aczinle sızlanırken,
Seherimde güneşinle doğdun bende,
Bedenimde...

Hayal kurmuyorum çünkü gerçek sensin,
Yediğim aş içtiğim su gibi bendesin,
Her aldığım nefeste yüreğimdesin,
Bahar oldun çiçeklerde, böceklerde,
Şehrimizde...

Mekke’de kutsal, Medine kadar sadık
Şükürsün, nereye gitsem yolumda azık
Sevr’e yolcu, Hira’da tefekkür azcık
Hoş geldin Ramazan sahurda, iftarda,
Teravide...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:47 PM
Hoş Geldin…

Şu soğuk kış *******inde meltem gibi esiyorsun!
Aklım cennetinde, cehennem uzağımda!
Lale bahçeleri serdim ayaklarına,
Tüm İstanbul fethini konuşuyor,
Yüreğinin ruhumda!

Beşiktaş’tan yıldız parkına doğru yürüyoruz,
Tarihin içinde atlı arabayla süzülüyoruz,
Elinde şemsiye gözlerin zar zor görünüyor,
Dudaklarında çıkan sesler bir müzik parçası kadar harika!
Bir İstanbul bir seni izliyorum aynanda…

Edison’un elektriği keşfi, Arşimet’le buldum diye çınlıyor!
Sevgin, kefenimden sıyrılmış dünyana nüfuz ediyor…
Eminönü’ndeki kalabalığın telaşı şaka gibi geliyor,
Amerika’yı keşfetmiş kadar heyecanlıyım Macellan’ın gözlerinde!
Sen varsın artık, hoş geldin...
Fersah, fersah yükseliyor özgürlük anıtın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:47 PM
Hoşgeldin...

Neler biter,
Yollar,
Ömürler,
Hasret biter...

Zaman insan için yaratılmış,
Uzayda ondan eser kalmamış,
Her şey dünya boyutuna gizlenmiş,
Hayaller bir bir sıralanır
Ahlar, keşkeler, daha neler ruhlarda sıvanır...
İşte böyle insanız, devamlı sızlanır
Hep daha fazlasını istemeye programlanmış...

Çok soğuk bir gün, hala içim sızlıyor
Ayaklarımdaki buzlar çözülüyor
Gözlerimde neşen parıldıyor
Sen geldin yaa...
Burdasın yaaa...
Ondandır, çok şükür elhamdulillah!

Aslında görmeyeli, uzun zaman oldu,
Özlemin diz boyuydu,
Ruhumda her an varlığın hüküm sürdü
Sendin, hayat mektebinde okuduğum her konu...

Seni her saniye merak ettim.
sorularımı beynime kaydettim.
Derler ya, ölümden gayrısına çözüm yok!
Biliyorum vuslat varsa, bana sokulacak.
o gün, bir bayram günümüz olacak.
Bu yüzden çoktu tesellim,
Her an kar taneleriyle sana selam gönderdim...

Hoşgeldin muhabbet trenime güzelim.
Sunduğun kavuşma şerbetinden içeyim.
Ağzımda aşkımızın tadı yenilensin,
Haydi, yalancı cennetin yoluna düşelim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:47 PM
Hüzün Adası…

Özlem geçmişe de var...
Yitirilen değerlere,
Karşılıksız sevgilere,
Geleneklere de!
Sakın üzülme hayallerim özlüyorum sizi elbette,
Senden başka yakaran sonsuz özlemler var...

Aslında insanlarla konuşunca anlarsın,
Herkes ayaklı gezer kütüphane…
Azıcık yedin mi?
İçtin mi?
Seyahat ettin mi?
Uçmuş o güzelim sözler, nafile!
Bu yüzden yok umutlarım,
Sahiplenmeyi unuttum,
Güzelliği içimde sakladım durdum,
Son vedayla dostum hüzün adasında!

Bu ada hüzün adası,
Çileyle cilalanır her yanı,
Tuzlu su yakar çıplak ayağımı!
Gökyüzü bu yüzden sevimli... Sevimli yıldızlar
Esen rüzgâr, duyduğum ses, dalgalar!
Konuşur dilim,
Sarılır bedenim,
Ne dokunmaz ki... Bitmez insanda safralar!
*******i hıçkıra, hıçkıra ağlar
Her anda yalnız yaşar ruh kafesim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
Hz. Muhammed (SAV) -Naat...

Kâinat efendisi,
Âlemlere rahmet, Allah’ın sevgilisi
Kutlu olsun doğumun…

Kâinat bayram etti,
Doğumuna bir tek şeytan sevinmedi,
Her yere rahmet nurun yayıldı…

Altı yaşına geldiğinde ne ana, ne baba nede deden vardı,
Yetimlerin en küçüğüydün açıldı sana Ebu Talip şefkati,
Allah sevgisiyle korundun büyüdün ya resulallah…

Tebessümle sessizce gülerdin,
Ağzını her defasında kapatırdın,
Cemaline bakan cennete düşerdi.

Cemaatin sohbetini dinlerdin,
Yanlış söze müdahale ederdin,
Doğru konuşulursa tebessümle bakardın.

Sakal bırakırdı,
Tertemiz ne uzun nede kısa,
Bakımlıydı.

At deve yarışlarını severdi,
Yarışmayı heyecanla seyrederdi,
Birinci olana ödül verirdi.

Cebinde koku ayna tarak mutlaka taşırdı,
Temizliğe güzel görünmeye bayılırdı,
Manevi huzur bulurdu yanında oturan…

Kötü söz bilmezdi,
Sabırlıydı affediciydi,
Kimseye kin gütmezdi…

Çocukları çok severdi,
Hasan Hüseyin omzunda secdedeydi,
Sabırla doğrulmazdı onlar inene kadar.

Yirmi yıllık düşman Ebu Cehil oğlu İkrime’yi,
Param parça eden Hamza’nın ciğerini Süfyan eşi, kayınvalidesini,
Biat ettiklerinde affetmişti…

Emindi,
Ağzı yalan bilmezdi,
Doğruyu tavsiye eder çirkinden men ederdi!

Uhud’ta dişleri kırılmış,
Miğferi yüzünde parçalanmış,
Yinede müşriklere beddua etmemişti…

Her yıl Uhud dağına gelir,
“Uhud bizi sever bizde Uhud’u” derdi
Mübarek dili…

Amcası Ebu Talip’e defalarca İslam’ı tavsiye etti,
Ne çok üzerdi onun reddedişi,
O da bir insandı amcasını çok severdi…

Çöllerde, bulutlar üzerinde yarışır
Atlar develer kurban olurcasına taşır,
Yediğinden içtiğinden bereket akardı…

Hıra mağarası küçücük in…
Kâbe’yi seyrederdi oradan sakin sakin
Eğimleri kıvrımları uçarak çıkardı belkide.

Günahkâr nefsimiz oraya çıkarken şaşkın,
Hala mağara duvarında enfes kokusu yaygın,
Gözlerim dolu kala kalıyorum oracıkta!

Aşkın eriştiği zirveydi evlilikleri, kadına değer verirdi
Her işi kendi yapardı kılıbık tabirinde tasviri…
Kimseye muhtaç olmazdı çok zorda kalmadıkça.

İslam’ın yaşanan Mekki yılları şerliydi,
Hatice anamız şefkatle teselli ederdi,
Müşrikler azgın yinede tebliğde esastı sabrı...

Ömer’in biatiyle sayı kırklara erişince,
Yürüdüler Kâbe’ye tekbir sesleriyle,
Artık sokaklarda adımlar İslam’a yürüyecekti…

Hüzünlüydü o gece Ali’ye yatağını verirken,
Yasinle evden çıktılar kimseye görünmeden,
Anılarını akrabalarını bırakıp gitmek ne zordu...

Ebu Bekir dostluk örneği her şeyini feda ederdi ona,
Paylaşacak nesi varsa vermek için arardı bin bahane,
Sevr mağarası sakladı hicret konağı, güvercinler örümcekler…

Ensar bölmüştü her şeyini muhacire,
Tanımak değildi derdi iman girmişti kalbine,
“Ver…” diyordu can resul akıyordu infak maidelere!

Her şeyde ölüm varken sahiplenmeyin diyordu,
Çok çalışın çok verin mal biriktirmeyin diyordu,
Amel maneviydi ruha işlenen gerçek mücevherat...

Savaş meydanında aman dileyeni öldürmeyin,
Dinsiz bile olsa insanı yaşatmaya çaba gösterin,
Kendi canınıza asla kıymayın diyordu!

Mekke fethinde İslam ordusu ne görkemliydi,
Müşrikler şaşkın dağlardan seyrediyorlardı…
Can resul hüzünlüydü yıllardan sonra nefesini Mekke’de çekerken!

Sevgili eşi Hatice’nin amcası Talip’in mezarı Cennet-i Mualla’daydı,
Oda bir insandı nasıl sevdikleri için gözyaşı dökmezdi,
Bıraktığı Mekke, Mekke değildi güle oynaya yetim büyüdüğü…

Mekke’de kalmadı kim bilir neydi sebebi,
Medine’ydi İslam’ın ilk göz ağrısı şehri,
Ölene kadar nerdeyse hep orada yaşadı.

Ölüm zor sınav can resulden ayrılmak daha zor,
Kimse kabullenemedi Ebu Bekir’in konuşmasına kadar…
Grup grup cenaze namazı kılındı evinde kabri!

Medine’de kaldı kabri Mescit’i Nebevi,
Az ileride sahabeler kabri Cennet-i Baki,
Yan yana toprak altında birbirine komşular…

Sen ölmedin ya Muhammed(SAV) efendim,
Sünnetinle yaşarsın her anım son seferim,
Görmeyi diler seni her an aciz ve fakir yüreğim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İman Çıkmazı...

Ninni kelamında anne feryadı,
Boğazında düğüm şer evlat hasreti,
Harama karışmış damak tatları,
Hançer mi kılıç mı kurşun mu kader!

Kur’andan inciler Japon’u bilir,
Sünnet öksüz kalmış günah dirilir,
Bedene şeytan kafesler giyilir,
Hançer mi kılıç mı kurşun mu geçer!

Vakti yoktur kazançtan namazlara,
Hanımı çocuğu başlar duaya,
Mal birikir faizler muştusunda,
Hançer mi kılıç mı kurşun mu yeter!

Boşuna yaratılmış gibi canlılar,
Kulluk unutulmuş ölüm hesaplar...
Kanda kumar nikotin alkol esrar,
Hançer mi kılıç mı kurşun mu keser!

Her gün sabah akşam aynı sıkıntı,
Neler ölür güler üç gün sonrası,
Çabuk tükenir ömür sermayesi...
Hançer mi kılıç mı kurşun mu sever!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İnan Yok…

Yaz, meyvenin olgunlaştığı,
Yaşadığımız ömürde son gençlik gibi…
Dalından alırken meyveyi,
Yerken hissedersin sonsuz damak hazzını,
Biraz önce gel dediğim gibi...
Hissettin değil mi yakarışımı,
Yakan kan damarlarımı!
Çılgınca bir olgunluktur bu, yüreğin yerinden oynadığı heyecan
Her an istediğimiz, beklediğimiz olmasını!

Eğer yaşanmıyorsa içimizden geçen şey,
Dinlesek ne zevk verir çalınsa davul zurna ney!
Başkasının yaşamıyla kafeslenen, başka ölüm tadar ruh
Sıkıntıları bitmez sonra say, say…

Sigaranın sıcak külü düşer halıya,
Hevesler istekler kaldırılır arka rafa,
Bedenimiz hissetmez bastığı ortamı
Gebedir yaşadıklarımız başlayacak böyle ne yangınlara…
Pisliğinin, tozunun kokusu benzer hasta adama,
İçilir elde sigara,
Hala külü halıda
Kokusu burunda...
Ciğer iflas eder kimin umurunda!

İçine çekilir ya,
Tıpkı bir gün bırakırım der gibi vicdanda
İçe atılır acılar, böyle neler... Bir reyhan kokusuna hasret
Yayla havası özlenen...
İstek sadece dilde heyhat!
Tembel ayaklar değişimde tökezleyen,
Yaşar her yerde gürünen hayalet!
Veryansınlara sözlenen...

Çırpın ey ruhum, çılgın ol ama çırpın
Ne yıpratmadı ki seni kaldın hep kırgın,
Sana vermeye yüzüm yok hesabın,
Çırpınır evren, keşfet bana benzeyenleri...
Boyun bükme, kimseye olmasın eyvallahın!
Mutluluk seninde hakkın, elinde anahtarın...
Döndür, korkmadan... Değişmekten olmayacak kaybın!

Bir sen kalsan da koca dünyada korkma,
Bedeni ruhundan kovma!
Dünya ikisi varsa var, yaşar...
Sabret ama sakın sorma!
Dirilsin sende gerçek heyecanlar...
Tadı damağında meyve misali!

Ya varsa kafanda şimdi yaşayacaksın
Yada kafandan silip atacaksın..
Güzelim inan, bunun ortası yok...

İnan yok!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İnternet Geldi…

Küçükken masal derdik,
Merakla gerçek dışını dinlerdik…
Şimdi sanal âlem interneti,
Gönül sofrasında misafir ettik ikindi,
Demli çayı da, sohbeti de bitirdik!

Ne arkadaş, ne ejder nede canavar
Umutlar sindi, düşler sardı sevinci!
Uzaklar kısaldı, anlar tembelleşti…
Televizyon derken internet de geldi,
*******e düştü derdi elemi, sevgisi…

Karanlık düşerken son uykuya,
Yalnızlık üzerken suskunlukla,
Sıkıntısı bedeni sardı kullukta…
Ayaklarım çamuru, gözlerim suyu
Özler yinede, dost hasret ruhumda!

Baharın evrimi doğanın verdikleri,
Sanatın incelikleri şimşek ürperten şevki,
Tabut elde kabir yolundaki hisleri…
Yaşamak isterim konuşmak paylaşmak!

Penceremin önünde güvercinleri,
Yağmurun çatıyı delen eğlencesini,
Uçurtmalarım delsin isterim göğü…
Her yarışta sporda ararım hislerimi!

Aşkta sevgide sanal ekranda,
Ömrümü kısaltırım abartıyla,
İnternet girdi masallar kızgın…
Sanal oyunlar çocuksu elde!

Kulaklıkla dinlerim müzik,
Gazino kızgın şarkıcı kızgın…
Eller boş cepte kalır metelik,
Gazete kızgın kokusu kızgın…

Köroğlu gibi derim mertlik bozuldu,
Atlar sanal, silah, savaş dedikodusu…
Tarih sanala yazılır, dağları öksüz
Açlık olmasa kalkmaz ayağa yolcusu…

Küçükken masal derdik,
Merakla gerçek dışını dinlerdik…
Şimdi sanal âlem interneti,
Gönül sofrasında misafir ettik ikindi,
Demli çayı da, sohbeti de bitirdik!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İstanbul Yalnız, Ben Yalnızım!

Son vapura bindim dün gece,
Gitmek için Beşiktaş'dan-Kadıköy'e
Hayran, hayran baktım gecenin gizemine, bir süre
Esen sert ve soğuk rüzgara dayanamadım,
Yeni restore edilmiş mini kafede,
Oturdum çay içtim benim gibilerle!
kafamda tarihi canlandı...
sıcacık bir iziydi,
yaşadığım osmanlı!
sağımda solumda sevgililer, hoş arkadaşlıklar gördüm.
İçenler ayakta duramıyordu,
Ama ben yalnızdım, İstanbul yalnızdı...
bu yalnızlık ruhumu soğuttu.
16 milyonluk şehirde yalnızdım.
Nereye baksam ben vardım,
Mevlananın mesnevisinde
sanki geçtim mana alemine!
Başım döndü boğazın sularında,
Yoktu sırdaşım deniz dalgasından başka,
O kadar bunaldım ki…

Dün erkek arkadaşım vardı yanımda oysa,
Telefon ettim ne yap, yap gel diye elbette
Kırmadı geldi gecenin bir saatinde!
Gece yarısı Nişantaşı’na gittik.
kıyamıyordu arabasına bir türlü.
Nereye park edeceğini şaşırdı.
İstanbul’da varmış park mafyası ve dahası!
Öyle bir yer buldu ki, gideceğimiz yere epey yürüdük.
Arkadaşım vardı ama yine yalnızdım.
İstanbul unutulmuştu benim gibi,
Onu yaşatıyordu cazibesi,
O ve ben yalnızdım!

Sevgilim, vedalar hep buruktur bilirsin
Ayrılık hep hüzündür bilirsin
senden ayrılmak acıya sürgündür bilirsin
İstanbul sensiz olmuyor, sensiz İstanbul!
Biraz önce, uçak biletimi aldım.
Diğer yalnızlığıma gideceğim.
Yine yoğun bir çalışma hayatına gireceğim.
Emin ol! sensizliği her an hissedeceğim.
Ankara'nın bana yabancı dünyasında nefesleneceğim!
Kafamda kalan İstanbul kırıntıları daima olacak:
Hislerim, denizde düşündüklerim, seni görmeden yaşadığım İstanbul!

Emin ol bunu yaşamak sanal alem kadar sanal!
Gel beni kurtar, gerçeğinle tanıştır.
Sen gelmesen de resimlerini gönder, güzel şeyler yaz,
Beni yalnızlıktan kurtar!
İnan ki, hissediyorum bendeki sende, o kadar yalnız...
İstanbul’um sessiz, heyecansız, macera bilmez sensiz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İstanbul’da Bir Gece...

İstanbul sevgisi dilime dolanan
Galata köprüsünden atılır oltası
Çıkar üç beş balık kovada olan
İçimde sızı soğuktan ötesi...

Yürürüm rüzgarında Sirkeci’ye doğru
Üç beş işportacı toplamakta mallarını
Hala ekmek arası balık çığırtkan korosu
Son vapura doğru gece bekler yarını

Seyrediyorum dalgaları ve boğazı
Arkamda Yeni Camii’nin vakarı
Beden israfı yerlerde çöp ormanı
Süleymaniye Camii saklar karşımda asırları!

Metro durağında üç beş kişi
Gideceğim Topkapı’ya birazdan
Üşüyorum aslında sarıyorum ceketimi
Ağrıyan diş etim ediyor canımdan

Yürümeye karar verdik arkadaşla
Sultan Ahmet’te durduk akşam namazına
Amatör çalgıcıları dinledik bir ara
Beyazıt’ta yağmur çiselemeye başladı

Birkaç adım geçince başladı sağanak
Bir çırpıda sığındık tarihi oluk altına
Sonra zevk verdi koşanlara bakmak
Islanmayı göze aldık koştuk metro durağına

Durmadı yağmur yürümek yarım kaldı
Kısa süre sonra göründü otel odası
Gecenin son demi kapladı yorganımı
Araba sesleri uykuma ninni söylediler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İsterim…

Insanım, akar gözyaşım,
Doğayım, yağmurum!

Gözyaşları bulutlara benzer,
Doğarken koyudan ak renge döner,
Beyaz çoğaldıkça ruh gözü açılır!
Neşe dudaklarda, gözde bahar
Sevmeyi öğrenirsin katıksız,
Yaşamak istersin anı, yarınsız...

Şimşekler çaktıkça içte başlar korku,
Renkler bu sefer kararır, umut yaşlanır!
İstekler mide bulantısına karışır,
Ölüm şiddetlenir, her şeyde sancı vardır
Düşmanlığı öğrenirsin, huzursuz!
Kaşlar çatık, dudaklar duramaz küfürsüz...

Ne olursa olsun her şeyin ortası,
Güzel olanı...
Ağlamalı, yağmalı, özlemeli sabahı,
Böyleymiş doğalı…
Umut gerçeğine yakınlaşmalı
Ezberlemeden yokluğu…


Bilmek değil elbet marifet,
İsterim muhabbet!
Sözler yaşanmalı,
Aşkla yaşlanmalı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:48 PM
İzliyorum…

Ne hırçın dalgalar… Gelip gitmekte sahilime,
Ne yağmurlar… Düşmekte yere kasırgam ile
Ne ahlardan nede başkasına yaranmaktan var fayda
Biliyorum!

Yetim kaldırımlar ıslanmış gözyaşlarımla,
Minicik böcekler ezilmesin diye
Gözlerim yerde kaygıyla,
Seyrediyorum!

Birikmiş çamurlu su sıçrar mirasyedi arabasından,
Çanakkale geçilmez gibi ıslanırım kader avuntusundan…
İnsan olmaktan çıkmışım o an… Sesim kulaklarımda,
Dinliyorum!

Ne dünden iz kalmış nede yürürken kalan,
Ne mis havadan aldığım nefes nede izi yüreğimde yaşanan,
Ne bir hareket var istenir nede süzerek bakılsın!
Dil ister her güzel şeyi, yaşanan neden farklı?
Anlayamıyorum!

Korku dolu heyecanlarımla,
Bir his, benzer yağmurun bitişine!
Kendimi yeni tanır gibi, varlığımı şaşkınlıkla
Fark ediyorum!

Leyla’nın aşkı yalan Mecnun’una,
Güneş ışığı gece hayallerde yansır Ay’a…
Bit bile yemek derdinde olmasa
Tükenmezdi değişim!
Yanmazdı ormanım, yeşilliğim
Kıyamet konuşulmazdı cehennem korkusunda!
Beden içine sığan ne garantileri… Şaşkınlıkla
İzliyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:50 PM
Japonya...

Buranın incisi hem meşhur hem pahalı…
Sözlerinde hissettim inci alıntılar,
Duygularında bahardan yaşananlar,
Suzuka şehrinde okyanusa uzanır
Sonsuz merakım ve acılar!

Hiroşima’da vardı atom bombası paniği,
Okul çatısında kalıntı, kel akbaba örneği!
Nehir hala akar yanında,
Görünmez sanki bir şey insandan başka...
Müzesinde animasyonlar yaşatır o günlerin hissini,
Gözlerden dökülür bir iki damla gözyaşı...
Hatıra defterine sığar insanın evreni!

Tokyo’da insan her metre karede pirinç gibi,
Metroda kaybolur tarih ve cinsiyet rehberi…
Robotlaşan mekanik yaşamları,
Yüzde yansır izleri…
Her yerde telaş,
Her yerde alış veriş,
Köprü altında mukavva içine sığmış ihtiyarların sitemleri
Merhamete özlem duyar utangaç bakış...

Boyun kıracak kadar yükselen gökdelenler,
Depreme meydan okur mimariyi döşeyenler,
Sadece paraya dönüşür yaşam modelleri!
Dinledim, çalışmaktan başka çaremiz yok diyenleri
Öyle utangaçlar ki... Sanki her yerde dolaşır köstebekler!

İncecikler, sanki kalas gibi fizikleri,
kadın-erkek tek model beden çizgileri,
Başları her an ruku’ya hazır, selam ritimleri…
Ruh aynalarında gördüm gerçek insanı:
Konuşurken,
Tokalaşırken,
Yolcuyken,
Dinledim gülücüklerinde gerçek müzik konserini!

Ya yeşil çay ya da içki içtikleri,
Partiler, eğlencelerinin nimetleri...
Müzik tutku,
Sanat süsü,
Okumak büyüsü,
Kucaklar her kültürü,
Şahane bağlanmış adım, adım yaşam zinciri!

Şinto ve Budist tapınakları yan yana,
Ağaçlara bez bağlama,
Güvercinlerden şans arama,
Bağışta bulunanların isimleri alt alta,
Ahşaptan yapılmış inanç simgeleri Nara Parkında,
Hiristiyan gibi kutlamaları yılbaşında,
Yanmış ölü külleri sütun, sütun mezarlıklarda,
Din olmuş dinsizlik vesselam…

Uçak havalandığında,
Düşündüğüm ve aklımda kalanlar...
Acı bir hüzün vardı Müslüman ruhumda
Yoktu içlerinde sadece tevhidi arayanlar!
Eğer okusalar,
Ya da koysalar,
Otellerinde üçüncü kutsal kitabı, Kur'an’ı
Seherin en kızıl anında
Güneş başka parlayacak doğarken doğudan!
Dua ettim ışık hızıyla o anda,
Âmin!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:50 PM
Kabullenemiyorum…

Kaybettim kendimi,
Hıçkırıklarla ağlıyorum...
Yalnızım sensiz,
Çok yalnızım…

Belek’te yürüdüm deniz kenarında,
Hayal gibi sevinçler kulaklarımda,
Sevgililerin eğlencesi sadece üzüntü yaşatır
Yazdan kalma…

Üzerime gelen dalgalarda,
Anne şefkati sarar müzikli dansında…
Kirlilik almış başını kumlarda,
Sensizliğin dağınıklığını sokar bedenime!

Koşarım, nefesim tıkanır, yığılır kalırım…
Ölürcesine burukluğa gömülür hapşuruklarım!
Deve kuşu gibi başımı sokabilseydim kumlara…
Boşta olsa,
Devam ederdi yine hoş umutlarım!

Gücüm yetmez, yaşlanmış hissederim…
Her dalgada titrerim,
Soğuk deşer yalnızlığınla buzul çağlarında!
Titanik’le aşkın sanki gömülür derinlere,
Ağlarım çaresizliğime, yokluğuna!
Can derdinde,
Kayık peşinde,
Koşanlar ilgilendirmez o anda!
Karanlık çöker gözlerime, geçmişinden depremler
Fay hattı alır beni senden Yalova’dan-Sakarya’ya!

Yeniden kalkar koşarım… Koşarım!
Sanki sen ilerde bir yerde beklersin, açılır kollarım…
Tuzlu su,
Yaşatır soğuk duşu
Ümitsiz direnişim… Anlıyorum artık yokluğunu!
Kabul edemiyorum…

Bir tanem kabul edemiyorum,
Ölüm çok acı… Kabullenemiyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:50 PM
Kaderim Hediye Etti…

Selamın iyi bir öğleden sonrası hediyesiydi,
Baharın ilk adımı ilk günleri hissettiğim sanki...
Hayatı gülerek yaşayan ruhuna yapışan neşeyi!
Belki kardan dışarı fırlayan çiğdem başı,
Eser yayla havası rengârenk tuvalinde sıcaklığı,
Yenen tohumunun damak tadı,
Sürükledi liseli yıllara, ergenlik utangaçlığı...
Yüzüm akşamın ilk bulut grubundaki kırmızılığı,
Sergiledi gülücüklerinde yaşam sevdasına,
Bakarken masum ruhuna...

Umuttur samsun, Türkiye’nin ilk demi...
Yüreğinde cesaret demirledi limana gemi!
Huzura karanlığın gecesinde sabahlayan,
Güneşini gördü dudaklarındaki gülücükleri,
Kıvrıldı Amasya’ya doğru, Ankara istikbal...
Yıllarımı yaşadığım şimdi kalan düşleri-yakan külleri!
Çöl kumunda yılan kıvrımında yakarken sıcaklığı,
Ninemin nasihati kulaklarımda çınladı:
'Sakın üzme, üzülmezsin, ince nakışlı kınalı elleri...”
“Kırmızı duvağında teslim olmuş geleceği! ”
“İkindi yağmurun olur gökkuşağında renkleri...”
“Sakın üzme fidan boylu esmerini! '

Seher yıldızı gülerek bakıyor,
Sabah yeli serinliğiyle sarıyor,
Horozlar Denizli’den uyanıyor...
Günebakan boynu bükük ilk müjde sevince hazır!
Dedemin nasırlı elleri dualar sıralıyor,
Toprak yeni misafirlerini kucaklıyor!

Uyan ey nefsim geliyor nasibim emelim,
Çalıyor kurulmuş saatim rüzgâr cama vuruyor...
Uyanmış bahar, hazır masalsı yağmur, ekinler, çiçekler
Hazır yaşamaya yeni kaderim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:50 PM
Kaderim...

sessizliği bozan şiirimizdir...
ne yangınlar söner,
ne depremler es geçilir
ne ölümler görmezden gelinir
Ama şu yürek varya sessizliğe dayanamaz!
İçinden bağırır yazamazsa.
Gözyaşları belli eder utangaçlığını her halinde
Tıpkı bulut dönencelerine sarılmış elmas inci tılsımı gözlerinde
Kimseye ne korku ne sıkıntı vermek ister,
Üstünde taşınmaz yükler hamala bakar dağlamaz!

Şimşek ol bu gece şairim,
Gecende parlasın tefekkür yıldızlarım,
Karanlık gölgeler öbek öbek dolunay salıncağım
Tarlada saban sürsün ilkel doğallığında ümitlerim!

Sen tanımazsın beni, çalsam kapını öyle dersin,
Oku emriyle irkilir karşında mimarını zikrederim...
Şeb-i Aruz gecesi gibi doğum ölüm kadar gerçeğin
Kâbe kadar basit gibi görünür nurunu seyrederim!

Kalk heykel olmaktan kurtul öyleyse,
Yönetilmek değil aczini haykır istediğini söyle,
Eleştirende senden farklı değil gebe taklit dölüne,
Çamura bulan, ilim akan yağmurunda *******im...
Islansam da yürüdüğüm aynı yol çocuksu köyümde,
Sen ol yeterki... Silkin at şer tozlarını uçsun uçsuz bucaksız sanat ufkunda
Her iyiliğin embeline ibret için yapışsın tuvalin boyasına!

Dans edelim delirelim,
Her gıdaya ihtiyacı var allı pullu ruh gelinim,
Para atılsın cehennem gibi ateşlere
Soğuk bir kış günü ısıtsın bedenimi eylemim!

Dost kucağına daldı nefesim,
Uyumak istemiyor ayılar kükrer dışımda...
Bozulan ben değil biz kuşağı evlendiğim,
Özgürlük bir'e toplandı renk renk çaputları bağlandı hayat ağacıma!
Hamakta seyrediyorum bu benim kaderim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kadınlarımız Her Şeyimiz...

Şiddetten,
Geçimsizlikten,
Ahlaki ince elekten,
Her an nelere maruz yaşarken
Kıymetini bilmez erkeklere mesajım...

Kadınlarımız her şeyimiz!
Annemiz,
Eşimiz,
Yarenimiz...

Sevgiye sarılır romantik ruhları,
Yeter tek başına içten duaları,
Vezir eder çocuklarımızın gülleri,
Sayılır mı güzellikleri...

Havva’dan, Amine'den, annemden…
Gözyaşı döken şehit annesinden,
Sevinciyle bebeğine gülümseyenden,
El öpülesi bütün annelere...

Doğduğumdan beri bayramdır anları,
Kıymetini bilirim, doldurulmaz yaptıkları…
Madem evrensel bir an düşünülmüş,
Kutlarım, dünyanın bütün kadınlarını!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kandır Beni…

Ne olur kandır beni
Aşk var de sevgi…
Doğan canlansın baharımda
Yerim ben çiğdemini!

Ne olur kandır beni
Yalan söyle
Alet et rolüne
Sahnemde sen ol yeter ki…

Ne olur kandır beni
Cehennemde bile cennet var de
Yaksın çöllerinde çatlamış dudaklar ve
Aklım ölsün evreninde…

Ne olur kandır beni
Oyunsuz iletişim kaldı mı ki?
Hangi aşk doruklara mıhlandı ki?
“Seni seviyorum” hep bir masaldı!

Ne olur kandır beni
Sen olmazsan sıradaki
Dökerim timsah gözyaşları
Mutlu olmaksa marifet mutluyum anlıkta olsa!

Ne olur kandır beni
Başım dönsün
Acın midemde dolansın
Her derdin heyecanım olsun…

Su gibi kana kana içeyim
Kandıkça sevinsin feleğim
Ey hayat nasıl olsa biteceksin
Sarılsın aklara kanmış kefenim…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kar Tanem...

Canım ya…
Layık olabilir miyim sendeki bu sevgiye,
Zenginliğe…
Senin böyle candan içtenliğine
Söyle olur de... Ne olur de...
Ankara şahit olsun,
Ne olur de...

Özlem oldu Ankara yolları...
Özlem koktu Kızılay Meydanı!
Tandoğan’da, belki eczacılık fakültesinde
Kim bilir görüşürüz otobüs durağında!
Gireriz üniversiteye…
Otururuz asırlık ağaçların altına,
Balıklı havuzun kenarında!
Başın omzumda,
Ellerim saçlarında, okşamakta
Sıcaklığını hissettiğim o özel akşam vakitleri...

Soğuk olur aslında,
Sonbaharın son demleri, hazır kışa
Olsun varsın, sen ısıtırsın beni kucağında
Dudaklarında eririm kar tanem!

Yıldızlar bizim için döşenir,
Dolunay pırıl, pırıl parlar,
Almak isterim içime, buharlanan nefesimde
Özlem şarkısı son bulur, yanında!

Son bulur değil mi?
Değil mi kar tanem...

Ne olur çabuk gönder önden resimlerini,
İstiyorum seni ezberlemeyi,
Her anımı döşesin istiyorum…
İçten esen yelin,
Sarsın istiyorum bedenimi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kar’da Özlem...

Aklanmış meydanlarda, çatılarda
Uçan kuşlar, güvercinler sıra, sıra...
Rüzgâr ve kar... Kaban içinde üşüyen elleri,
İzliyorum sıcak odamda!
İzliyorum kış görüntülerini,
Belki de ömrümün son sorgularını!

Kar tanesi çarpıyor pencereme,
Kurt uluma sesleri... Köyde yıllar öncesinde,
Tandır başında,
Boyumca kar avluda,
Tarihten sahneler dedemin dilinde!
Hayran, hayran tereyağlı ekmek tadında,
Doyamazdık o günlerde dinlemeye...

Büyük bir sitenin küçük hapishanesindeyim şimdi,
Ankara’da yalnızım, akrabalarım çok uzakta...
Çocuğum bilgisayarda izliyor çizgi filmi,
Eşim Pazar günü çalışmakta,
Televizyondan geliyor anlamsız sesler...
Bugün aslında sevinmem gerekiyor,
Düşürdüm sonunda iki tane böbrek taşı!

Şehrin yalnızlığı tandır dumanına karıştı,
Nisan yağmurları sardı gözyaşımı,
Her şeyim var şükür ama özlüyorum mazimi,
Onca para verdiğim gülde ne çabuk solmuş ya…

Sıfıra vurulmuş saçlarım,
Kızarmış kulaklarım,
Şimdi resimlerde güldürüyor...
Yarım asırlık yaşamım neleri düşündürüyor!

Hele rahmetli halamın kiraz dudaklım deyip de,
Çocuk özlemi yüreğinde içten öpüşüne,
Denk bir sevgi kaldı mı?

Özlüyorum o çocuksu sevgileri,
Maddeden kopmuş karşılıksız sarılışı...
Soğuk olmuş, kuru soğan ekmek yenmiş ne fark eder
İstemiyorum kuş tüyü yatağımda aşksız kıvranışı!

Alsam o günleri,
Bozsam parayla hüznümü,
Olmuyor... İllaki olmuyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Karadeniz’e Benzersin…

Karedeniz’de yaşar gibisin içimde,
Hırçın ve yeşil doğasını seyrettiğimde!
Engel olur uzakları görmeye,
Dağları yükselerek sıralanmış!
Sanki “seversen bedeller vermen gerekir” der gibi
Deniz kenarından hemen yükselen yamaçları...

Karadeniz insanı bu yüzden zora alışkın!
Gördüm dik yokuşlarda çay toplayanları,
Cennet yeşilliğine alışmış adımlarını…

Ya dostundur yada düşmanın ilk tanıştığında,
Aramaz bu yüzden elektriği, güneşi
Damla, damla yağmura karışır emekleri, alın terleri...

Seni yaşadım sevgili, karadeniz toprağında,
Zor kişiliğinde ama içten de…
Bedenin onun kadar yeşil ve taze,
Hayalden uzaklaşmış hislerin, doğalsın gerçekten…
Çılgınca Hortum çayına karışır, mutluluk sevginle
Umutlarım yarına taşınır, özgür nehrinde...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kartal Bakışlın…

Yağmur yağıyor gözlerimde nisan gözyaşları
Seni aramak istiyorum hissediyorum sesinde telaşı
Bedenimde temmuz sıcaklığın düşünmeden haramı
Kaynadığım cehennemim hedik tadında
Buram buram saman kokusu burnumda hasat sonrası!

Bıkmış olamazsın özlememiş...
Doğa bile kışa dayanamazken
Kayısı ağaçlarında çiçek, badem çağlası, karpuz sergilerinde
Gözleri kamaştırırken damak tadı,
Tenimi böylesine kokun sarmışken
Görmezden gelemezsin nefsindeki baskıları
İki yastığa düşerken zevkin ve hazzın serapları!
Mecnun çöle mahkûm edilirken
Anlarım ömürle sınırlıyken
Dağlarım mahzun omuzlarım düştü tenim üşüdü sardı kutup rüzgârın!
Gurbet desem teselli etsem
Bir süre ateşin eylesem
Ellerin aklıma geliyor sarıyor gülüşün ne desem
Sevişiyor gölgelerimiz...
Su donuyor, yağmur Fırat’a karışıyor, kar yağıyor yüreğime
Unut desen, unutabilsem!
Denedim olmuyor denedim
İçine karışmak bedeninde titremeden
Olmuyor şu arsız nefis keyfindeyken
Şeytan adım adım izliyor dürtüyor
Heyecan sarıyor benlik deliriyor!

Gerçekten unutup gömdün mü beni geçmişe
İnanması zor kalemin kırılır gelecek perdesinde
Öyle ihtiyacım var ki oysa seninle özgür *******e
Kırkını doldurdu dağlarda yalnız gezer kartal bakışlın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kavuşma Özlemi…

Özlem kışında dillendi, ağzımda karpuz çekirdeği!
Yokluk denizi kederlendi... Varlık çölünde sarar işkencesi!
Yetim kalmışçasına mahzun aşk ırmağından getirdikleri,
Her saniye yeni zincire bağlıyor, dayanamıyorum!

Dalgalar sana uzak değil,
Yürürsün, varsın ya kumsalında!
Benim dalgalarım hayalimde sefil,
Mizah tarzında!

Şu dünyanın işleri hüzün bıraktı masamızda,
Vuslat için ha bugün ha yarın gün saymada…

Ömür geçiyor, eylesekte yürek inanmıyor
Beklenti kuyusuna düşmüş imdat arıyor!

Yılsonu, kurban bayramı derken telaşı
Sevdiklerimizle olma yarışı,
Kavuşma özlemi sarar heyecanı…
Sen benden ayrı ben senden ayrı
Bu anlamsız ayrılık veriyor kabak tadı!

Neden uzaktayım, uzaktasın?
Neden Süleyman’ın Belkıs’ı değilsin?
Firavun dehşeti sinmiş bedenime,
Silerim gözyaşımı Yusuf’un babası mendiline,
Mısır’dan Kenan diyarına sürükler nefesin
Kıtlık günleri aşkın deminde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kavuştu...

Dinledim nur dağında Cebrail’den Kur’anı,
Yüreğime manevi köprü açtım resulün kabrine,
Gözlerim çevrildi tavafla alem merkezi Kâbe’ye,
Kavuştu gözyaşı pınarım, yılbaşı gecesinde!

Kestiğim kurban Allah aşkına feda!
Akan kanları yansır aczime, şükür kıvamında!
Ellerim şeytan taşlar İsmail’in sanatında...
Kavuştu ruhum yeniden sahabe nefsine!

Yendi etler, yutuldu nur... Kalbe sindi marifeti,
Her evde yaşandı coşkulu bayram muhabbeti!
Soğuk bedenden uzaktı...ruhta aşkın ateşi
Kavuştu bahar günlerine, efendimin çadırında!

Kumsal boş, aldığım nefesle döner başım sarhoş...
Limanda gemim sallanır... Veda dalgalarında hoş!
Kafesim açılır... Ruhumda kor sevdalar, son koğuş
Kavuştu kefenim toprağa, yeşerdi ağacın kökünde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kendimle...

Yargıladım kendimi bütün gece,
Göğüs kafesim daraldı sonsuz kere!
Dinledim müzik, çaldım saz nafile....
Suçluydum yaşadıklarımda, pişmandım!

İnsan doğuyor, yaşanacaksa bir kere...
Ağlarken yer yok geçmişten keş kelere!
Kırılan bardak konmuyor aynısı yerine,
Yedim kafayı sorgular delice, düşündüm!

Okudum bilmem kaç sayfa Kur’an,
Medet umdum tövbeden, namazdan,
Mahkum gibiydim evde dolaşmaktan...
Sanki anlar geldi asırlarca, yaşlandım!

Sigara içmedim, asla içki masam olmadı!
Her derdime sabrettim, buldum zevk yolları...
Kahramanlarım değişti, fark etmedim rolleri
Günah hoş geldi öğütler rafta, anlamadım!

Değişmek zor, alışkanlıklar var ya...
Kırk üç yıl yaşayıp yeniden doğmakta!
Kartal gibi neleri söküp altı ay yalnız kalmakta...
“Sonsuz hayata için” dedim umutla, şahlandım!

Her karanlık gecenin seherinde güneşle,
Aydınlanır bedenler ruh teselli derdinde!
Azrail gelse hazır mısın dese sessizce...
Kara talih, kader kimin umurunda, boş ahlarım!

Gururum, benlerim, heveslerim hemen dirildi,
Özgürlük aslında isyanmış yenemedim derdini,
Anladım hazır değilim terk etmeye hiçbir şeyi,
Ecel anına kadar yoklar aklımda, ne zavallıyım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kırık Testi-I

Pürünler tepesi karlar eriyor
Abant’ta yeşillik bahar geliyor
Bolu beyi ölmüş Köroğlu güler
Kırık testi suyu ışık veriyor...

Düzce’si il oldu depremler gördü
Karadeniz yolu fındık bürüdü
Bolu tüneline araç sürüldü
Kırık testi yurdu modernleşiyor...

Ankara başkenttir politik cephe
Denizsiz pencere kaynar tencere
Kanunla acıtır güldürür hem de
Kırık testi yolu vicdan deniyor...

Kayseri Adana Antakya sınır
Ticaret ehlinde kafa çalışır
Tırlarında mallar döviz kazanır
Kırık testi suru bolluk esiyor...

İstanbul efsane doğası nefis
Boğazda vapurlar ormanında sis
Ekmek davasında savaşır nefis
Kırık testi gücü yürekleniyor...

Akdeniz’de turist yabancı yüzü
Kumsalda çıplaklar çarşıda ünü
Medeni eğlence ruhta çöküntü
Kırık testi düşü kederleniyor...

Duygusal misafirperver hemşerim
Hoşgörü meclisi sıkar ellerim
İnfak eder eşe dosta her şeyim
Kırık testi sustu ecdat geçiyor...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kırık Testi-II

Mayası sünnettir hamur yoğrulur,
Kızılırmak yığar Avanos toplar,
On dört asır şahit dolar boşalır,
Kırık testi ölçü yürekte şehit…

Anadolu harmanı Veysel Karani,
İçer bismillahla zemzem kevseri,
Allah için gezer hicret kervanı,
Kırık testi gözü eder işaret…

Mevlana’sı Hacı Bayram velisi,
Moğol istilası Yunus’ta sevgi,
Osmanlılar bekçi hak halifesi,
Kırık testi sözü eder şahadet…

Haçlılara yeter tek Selahattin,
Çanakkale’nin saf miğferi iman,
Kardeştir ensara Türkiye’m liman,
Kırık testi özü korur emanet…

Anadolu özü sözü Müslüman,
Her karışında kan, kovulur düşman
Kâbe’de tavafla şerdir gömülen,
Kırık testi yönü yaşatır cennet…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kısa Ayrılık Hikayesi...

I. Gün
Yalnızlığa gömüldüğün bir akşam da,
Güneşin geç doğduğu soğuk bir sabahta,
Sıcacık bir eli özlediğinde, hasret kaldığında,
Beni hatırla, o anlarda daima seninleyim!

II. Gün
An gelir insanlar gülerken ağlarmış,
Göz yaşları sel olup akarmış,
Gülmek bir maskeymiş,
İnsanlar sevdiğinden ayrılınca bu maskeyi takarmış...

III. Gün
Biliyorum bugün kulakların başka çınlayacak,
Anlayacaksın seni yine nasıl andığımı, özlediğimi...
Ellerin titreyecek, gözlerin yolda kalacak,
Sende hissedeceksin yüreğimde neler hissettiğimi!

IV. Gün
Sevgi değer vermesini bilmektir,
Sevgi sevdiğini özlemektir,
Sevgi birliktelikten sevinç duymaktır,
Sevgi onu kalbinde hissetmektir,
Seni çok özledik....

V. Gün
Bulutlara yükledim hasretini,
Rüzgarla yolladım sevgimi,
Yağmurlar yağdırdım gözyaşımda,
Küçük melekler gönderdim seni öpmeye...

VI. Gün
Birbirlerini seven insanların kalpleri arasında,
Gözle görülmeyen ipler olurmuş...
İnsanlar uzaklaştıkça ipler gerilir, insanın canını acıtırmış da
Ama asla kopmazmış...

VII. Gün
Sana bir şey söyleyeceğim ama sakın üzülme,
Dün doktora gittim!
Böbreğimde kum
Buldular, seni kalbimde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kıskançlık...

Kıskançlık sevgiden sahiplanmekten geçer
Onu anlamaya başlarsanız hayat neşelenir
Ne kadar dur deseniz sevgiye sahiplenmeye ihanetdir
Derin izler bırakır yatak odalarında ızdırap verir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kızılay’da...

En umutsuz anımda,
Annemin sesi çınlar kulaklarımda:
“Oturma, dertlenme böyle, çık dışarı kısmetini ara! ”
Tebessüm dolar yüreğime,
O sesle martı özgürlüğünde...
Koşarım deve koşu heyecanıyla,
Başını kumdan dışarı çıkarmış ya,
öyle cesaretle!
Bedirde zafer kazanmış sahabe vicdanıyla,
Doğarım yeniden!

Kalabalığa karışırım mesala Kızılay’da...
Akşam vakitleri,
Sarmış her yanı ışıkların aydınlığı,
Hava soğuk ama olsun otururum bir banka,
Seyrederim insanları, telaşlarını...

Ne ararsan var ama sahte bir yaşayış,
Maskeleri İngiliz şato duvarından kalın sarmış!
Hepsi roman kahramanı,
Mükemmel başrol kapma yarışı!
Eller kavramış renkli, renkli çantaları
Bitmez tükenmez alış veriş!

El ele sevgililer,
Uygunsuz görüntüler sergilerler!
Ne kadar belli yapmacık bakınca...
Sokakta mahrem bozmaları saygı mı?
Sabırdır oysa sevgi...
İki bedenden başkasına paylandırmak ne tür ahlaktır,
Ruha sinmeyen izler, bedende kısa sürede yaşlanmaktır,
Sonrası hiçbir şey yaşanmamış gibi ayrılmak mı?

Üşüdüm kalktım oturduğum yerden,
Dondurma yiyenleri görüyorum yürürken,
Yaşlanmışım diyorum üzüntüyle derinden,
Ara, ara gelen öksürüklerle ciğerimden!
Şimdi buna mı takacağım boş ver diyorum...

Parklardan geçiyorum,
Kalabalık sinema önünden seyrediyorum,
Havanın pisliği,
Yayla havalarına özlem bırakıyor nefesimi!

Aslında benim derdim güzele özlem!
Çocukluğumda yaşadığım geçmişe özlem!
Para olmasa ne olur,
Kuru soğan ekmek yesem de ne olur...
İçten bir bakış,
harbi muhabbetle an seyrinde neşeli akış!
ne olur, ne olurda...parayla alınmıyor ki!

Kızmak, yeniden patlamak üzereydim ki,
Rahmetli annemin sözleri çınladı kulaklarımda...
Güldüm kendi kendime!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:51 PM
Kimliğin var mı?

deprem oldu deseler bugün
cepheye deseler eli silah tutan
namus şeref gitti deseler duysan
yazmak, konuşmak kadar yiğitlenir misin?

trafik kazasında ölen onlarca
geçimsizlikten cinnetten bak canından olanlara
rüşvet yalan talan soyan soyana
bundan iyi savaş mı olur, depremler...

komşusundan bi haber
sokaktakine bakar ezber
camiler, haclar yaşlı bekler
çıkar ekipleri binlerce, karakollarında bananecilik...

nemlendi havamız
oturduğumuz yerde çürüdü sanalımız
kardeşlik çöpe, benlik oyun sahamız
en iyiyim diyen kendi kendine gelin güvey oldu...

yarışmalarda, sporda işte torpil
rüyamıza girdi korkunç şerli goril
güçlü olan yasa fakire atar her an gol
ahlaksızsan zengin dürütsen sefil!

kardeşlik diyoruz en küçük meselede
Allah için yanmalı yaşamsal meşale
azgınlık büyük belaya gebe gelecekte
papağan gibi ezber yaşayan, düşer erken toprağa!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kimsesiz Gemide…

Kaptanım kimsesiz gemide
Yolcusuz akıyorum meçhule
Baş sallıyor neşeli yunuslar
Buruk yüreğim gökyüzünü saran bulutlar gibi!
İçindeki neşeyi görebilsem,
Çiğdemlerin gülen sarımsı başını okşasam,
Yağmura karışıp selinle aksam ruh ekseninde
Kekik kimyon tarçın kırmızıbiber sarımsak karışsam çemenine
Un beyazlığında!

Sallıyor dalgalar dönüyor başım
Meçhule gidiyorum
Penguenler rehberim
Buzullar görünüyor ilerde Titanik ruhunda gemim!
Gözlerimden her yaşta başka aşk düşüyor buzlara
Düşüyor yere donmuş yansıyor tiryaki ışıklarda
Boz ayılar kükrüyor,
Tenim üşüyor,
Yollarım büzülüyor
Kıyamet tellalı ölüm boğazımda!

Pozitif enerjine demir atsa gemim
Gözlerim kapalı yüreğinde emelim
Her hücremde foton parçalanması
Hiroşima’da bitse çığlığım
Aksa aşk suyunda geleceğim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kiralık Ev...

Kiralık evde oturanlar,
Para harcayıp da bir çivi bile çakmaz duvarlarına!
Hep hayallerinde kendi evleri,
Dünya mekanı cennetleri...

Yokluğun kaderi,
Umuttur varlık tesellisi...
Kötülük utancından yerin dibini doldurur!
Şeytan kahrından ölür...

İnsan vücudu da,
Dünyası da,
Kiralık ev gibidir...
Karun hazinesi bankada hesabın olsa,
Her yeri benim deyip doldursan da,
Nihayetinde kefene emanettir...

Sevdiklerinden,
Nefsinden,
İnfak etmedikçe:
Kiralık evin bakir bozkırlarda,
Ateşe verilmiş yanar çöl topraklarda!
Susayan dilin pınar saflığına hasret,
Nefesin yayla havasına...

Huzuru o yüzden bulamıyoruz ölen eşyalarda,
Gerçeği bile, bile inkar kiralık ev saltanatında!
Nişan Vallahi yalan... Vuslat kimin aklında,
Yalancı yağmur gibi düşer damla, damla kaygılar!

Ölene ağıtlar,
Hastaya yanmalar,
Bir iki adım ötede uzaklaşır...
Unutur gülen dudaklar!

Gerçek toprağın altında,
Onu da kazarlar hazine sevdasına!
Oruçtur,
Yokluktur,
İlaçtır ruh aynasına...
İbrahim’in Lut kavmine duasında,
Tanıdığı aşk bedenden son yolcudur!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kişilik…

Hissediyorum,
Bir tren geliyor çok…
Çok uzaktan!
Ölüm uğultusu gibi,
Kulaklarımda,
Yavaş, yavaş…

Ve biliyorum,
Bir gün zincirlenmiş benliğim raylara
O trenin altında,
Sonsuzluğa uçacak…

Beni benlikten kurtaracak,
Evren tuvalinde kutsayacak!
Son kez umuyorum,
Sesim Cennet-i Baki’de susacak!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Korkma…

Nasıl yaşarsak yaşayalım ömür akıyor, geçiyor
Adına gurur de adına ne dersen de!
O gün gelsin diye harcıyoruz ömür zamanını…
O gün geldiğinde bakmışız ki geriye hüzünle:
Gençlik son demlerine gelmiş,
Yapılacak her şey zamansızlığa kilitlenmiş,
Keşkeler üst üste yığılmış...
Geride aşklar kalmış,
Üzüntüler, ümitler, vaatler, zincirlenmiş esaretler...
Artık ne birini sevmeye kalmış cesaret,
Nede elinde silah, işleyecek cinayet!
Her şey kırıntılarıyla sinmiş ruhumuzda...

Eğer ne yapacaksak dimdik ayakta, şimdi yapmalıyız!
Eğer geleceğe bırakırsak yaşanacak birçok şeyi erteleriz.
Eğer merak uyandırmak ya da heyecansa amacımız
Olmayan bir şeyi doğsun diye beklemeye tahammül edemeyiz!
Eğer varsa kıvılcım ve yanacak sevdalar,
Çöl aramaya gerek yok çatlamış dudaklarla gezemeyiz!
Eğer hayalimizde deniz varsa mutlaka yüzmeliyiz…
Eğer düşler gerçeğe izleriyle düşmezse,
Gerçeği yaşadığımız yerde süsleyemeyiz...

Ya varsın... Yanımdasın,
Ya yoksun... Sönmüş yıldızımın son neferisin!
Ortasın da duygularına ihanet edersin,
Mutsuz esişinle yeşil yaprağı dalından itersin,
Sonbahar, ikinci bahar… Bizi son kez diriltemez!
Adem’den beri aynısı yaşanır fark etmez misin?

Korkma, ağrı varsa dişinde dişçiye gitmelisin
Bir anlık tedavi için hayatını zindan etmemelisin
Sebeplere, hislerine güvenmelisin
Yaşamaktan başka ne var ki kaybedeceğin?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Korkutma Beni…

Senin varlığın bana can katıyor...
Başımda ağrılar,
Ağır gribim vız geliyor...
Toros’lardan inerken kiraz yer gibiyim,
Taze doğan nefsimi ne hoş etkiliyor!

Kalbimde gümbür, gümbür volkanik patlamalar…
Sanki Erciyes dağını yok sayan yığınla karlar!
Dönüyorum yörüngende, çalıyor cümbüş, sazlar
Pir gelmiş gibi Mevleviler bayram sevincinde,
Müzik çalıyor şeb-i aruz gecesinde!
Tarih şahit,
Sevgine eder biat,
Zaman durmuş,
Sensin artık saat...
Oturmuş yüreğin aşk terazisinin diğer kefesinde!
Öbür kefesinde yüreğim yaşar, imkânsız hazlar!

Uzaktasın ama ruhumdasın,
Bedenimde özlem, şimdilik uykumdasın…
Mırıl, mırıl eder sevinçle dudaklarım,
Kavuşma temennisi dileyen duamdasın!

Sor istersen her gördüğün ulu dağlara,
Hatta özgürce otlayan karacalara,
Yada nefes al derin, derin yaylamda…
Her gördüğün ot üzerinde rastlarsın adımlarıma,
Uğultulu gelen rüzgâr şahittir şarkımıza,
Nehirde dalgalar bayılır dansımıza…
Bir anda ısınırsa soğuk ellerin,
Hızlanırsa nefesin,
Girmişimdir içine, şölen yemeği tadında!

Üzülme ben seninleyim sende benimle,
Bir gün uykudan uyanacağım seherde güneşinle!
Sakın öcüyle, böcüyle korkutma beni olur mu?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kul…

Aynadır insanın bedeni ve ruhu,
Ne söylediysen yansır geri döner,
Allah için terk etmelidir kötü huyu
Alışkanlık yaşarsa beden ölür!

Allah dostları ağlar rahmet gibi,
Doğa yeşerir duada kor sevgisi,
Günahkâr gibi görür cennet ehli,
Müjdelenen Ömer ve diğerleri!

Cahildir zengin sonradan görme,
Kefen giyene kadar asidir özde,
Günahı görecek Haşr’da sorguda
Terinden boğulurken tuzlu suda!

Sevinmem mutluluğa başım döner,
Şeytan Yusuf gibi akla şer döşer,
Derde sevinirim bu yüzden aczle
Kul olurum Allah'a yaşlı gözler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kuşadası’nda, Baba Evinde...

Kaysı ağacının yapraklarına uzandı son gençliğim
İkindi güneşinde…

Milli park boyunca sahilde gölgem
hatırlamadığım hangi hatıranın içinde yüzmekte…

Aczini bilen, duaya açılan ellerim
Tefekkürle düşünmekte…

Mekke-Medine arası çölde gözyaşlarım
Özlemle, seraplar içinde sürünmekte!

Bir adım gerisi-ötesi hayal gibi
Geçmişim tuvalimde süslenmekte!

İkindinin son demleri heyhat… Güneş sararmakta ufukta
Hamakta uzanmış seyretmekteyim son grubu üzgünce!

Akşam serinliği, gençlik ışığımı karatmakta
Ninniyle tenime değen meltemin dokunuşunda

Bebek hissedişinde hazır, sallanarak uyumaya!
Yıldızlar kayar, ay dolunay, çocukluğum düşümde!

Kuşadası’nda, baba evinde, ablam saklamış birkaç eşya annemin
Hayal gibi gelir ölümü, inanılır gibi değil, hatırlarım hala gülüşünde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:52 PM
Kuşaklar-Son Ağrı...

Çişe, çişe yağardı yağmur süfyen yanaklara,
Kendini bilmez arabadan sıçrardı, çamur yollarda!
Ne krediyi bilirdik, ne lüksü ne süpermarketi,
Fakir için kurtuluş olurdu, veresiye defteri küçük bakkallarda
O yıllar yetmişli yıllar Türkiye’siydi...

Belki bir elli yıl geride bunlarda lükstü,
Savaşsız, silahsız, nükleer tehditsiz yoktu günü!
Bir kaç yüksek bina, o da hükümet daireleri
Sokaklara taşınırdı eğlencesi cümbüşü...

Kim bilir belki yirmi yıl sonra işler evde,
Sokaklar bomboş...kalmaz bir yer yol diye!
Görüntülü konuşma canlı gibi evin içinde...
Kavgalar, savaşlar, aşklar, evlilikler sanal dokunuşu
Öğrenecek birdenbire...

Ne düşünceyi aşacak haller kalırmış,
Nede yalnızlığı ifade edecek gözyaşı...
Tarih deyip gülecek saçsız nesiller çoğalırmış
Kıyamet dedikleri bu belki de son ağrı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Kutlu Doğum Günü....

Bugün maskeler bedenlerden çekilecek,
Tüm ruhlar istiklal caddesinde dizilecek,
Ellerinde pankartlar, sloganlar çınlayacak...
Tövbe istiğfardan sonra yalan-sanal ölecek!

Anlık zevklerle nefsin uyuşturulsa,
Karın aldatsa, çocuğun küfretse,
Kul olduğun kapı yüzüne vurulsa,
Borsada paranı kaybetsen yüklüce...
Yılanlar cennet kapısından,
Şeytanlar onun bahçesinden,
Adem-Havva Hak’ın rahmetinden
Kovulmuş olsa, umutlar tükense!

Abdest alınacak bugün, Kur’an okunacak!
Putlarımız ölecek hak adalet doğacak,
İstiklal Caddesinde ilk kez polis olmayacak!
İhrama bürünmüş nurlar,
Asırların karanlığını aydınlatacak...

Artık AB denilen umutları,
Küfrün sömüren saltanatını,
Beden yemez, göz umursamaz olacak!
Mevlana meclisleri, kurulacak binlercesi
Her şey Haktan alınıp halka dağıtılacak...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Kuyular…

I.

Aynı ocaktan pişen aş
Gün gelir dudağa değer
Tatlanır oynar göz kaş
Tutku olur boyunda eğer!

Atar bu his Yusuf’u kuyuya
Karanlık zindana atar aç susuz
Katil olmak vız gelir şer huya
İflah olmaz artık ne kadar yunsa!

İçinde su çölde hayat
Yusufu çıkarır kuyudan
Köle eder aynı şer sanat
Karanlık yurduna ruhun!

II.

Sıcak kavurur toprağı
Çiftçinin sararır azığı
Emek verilir kuyu kazılır
Sulanır yeşilin sazlığı!

Çatlamış toprak canlanır
Baharın canı an an sağılır
Yüzler güler hasat alınır
Nasırlı eller sayar parayı!

III.

Sela verilir ölüye elbette ağlanır
Kazmalar vurulur toprak kazılır
Kuyu hazırdır kefen ebede sarılır
Üstüne beton dökülür küçük kapak
Islak gözler elveda der silinir anılar!

IV.

Utançtır savaşlar, toplu kıyımlar
Afettir tsunami, deprem, yıldırımlar
Kokmasın diye delinir kaldırımlar
Kimliksiz insanı saklar kuyular!
Üzerinden kaç mevsim geçer unutur uykular!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Madde ve Ruh....

Hangi bedende kalır semavi bahar?
Hangi nefiste yaşar ebedi ömür?
Hangi yürekte aşklar sevgiyi korur?
Ruh hissetmedikçe bedenden nağmeler!

Güle dokunsam, baksam solar tez anda
Belki az daha yaşar kalsa dalında...
Kış mevsimi nerede görürüm bakınca?
Gözlerim kapanır mazimde canlanır,

Gül görünür ruh kapısına varınca!
Esareti başlıyor körü körüne,
Dokunma hissini birden tadınca...
Yokluğu acı veriyor çözünce!
Sahiplenmek değil bu, ben ağacında
Aldığım nefes gibi gelse bedava...

Cennetten bahçedir her güzel şey ruhta,
Cehennem ölmektir madde uykusunda...
Ruh dolmalı her güzellikle son durakta
Ebedi hayata, her boyutta hazır...
Ölüm terketmeli bedenden, korkuda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Meltemlere Açtım Göğsümü

Meltemlere açtım göğsümü, yüreğimi
Sıcacık esiyor... Kumsalında hayal meyal yürüyorum!
Yukarı baktığımda güneşinden göz kırpması
Üzerinde yürüdüğümde görüyorum incecik teni,
Kürk gibi sarmış kum taneleri…
Dudaklarında gülücükleri,
Denizinde dalgalarına karışıp süzüyorum!

Yorgunluğuna, huzursuzluğuna verecek tesellim olsaydı,
Saunanın iklimde alıştırsaydım Asya masajına,
Romantik akşam yemeği, sahilindeki kafeteryada
Durdurabilseydim muhabbete doyulmaz anları...

Akşam uzandığında,
Hayallere daldığında,
Aynanın karşısında saçlarını taradığında…
Gülücükler sırmalaşsın özgür düşüncende,
Yaprak dolması, baklava dilimi gibi
Tat versin senli benli yaşayan perdenin gölgesinde!

Aslında hayallerle olmuyor,
Ömer Hayyam’ın kaleminde hissedişin doğmuyor,
Karacaoğlan’ın sazından nağmeler coşmuyor…
Orhan veli’nin İstanbul’u hep özlem!
Adalarda romantik at arabası gezisi, ellerin elime dokunmuyor!
Hele kırmızı gül, laleler odana sokulmuyor…
Serenadın gitar telinde aşkın yürekten hıçkırık
Dervişin torbasında yetmiyor dünyalık azık!
Çok uzaklardasın ne yazık…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Mendile Sığar Ağıtlar…

Allah aşkına sevdalıyken
Yollar olsa çile olsa ölüm olsa
Önemi var mı bir şeyin Resule âşıkken
Makam verseler saraylar vadetseler
Kefene sarılır beden nelerden vazgeçerken
Gün gelir on metre bez parçasına!

Allah dostları yüzlerinde sahabe nuru
Fitneler kol gezse ne olur başkadır yurdu
Hak konuşur cennet yaşar zikirle coşar ruhu
Cuma ya kokulanır beden ihram şemsiyesinde!

Silinir aynılar
Yaşanmayan yansımalar
Okuruz duyarız düşleriz
Mendile sığar ağıtlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Merak…

Her karanlık perde
Binlerce nedeni saklar bir yerde,
Aralandığında başka bir ölüm vardır kefenin içinde
Nisan yağmuruydu ıslattı böyle bakarken gözlerimde!

Artık ne perde eski yerine çekildi
Nede eski heyecanları kaldı
Keşkeler arka arkaya sıralandı
Sorunlar daha da arttı ruh kafesinde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Muhteşem İstanbul’da...

Aşk dolu, dolu yaşanmalı,
Enerjisi her yerinden taşmalı...
******* kıskanmalı,
Kaldırımlar usanmalı!

Danslar ritim ahenginde yarışmalı,
Kumlara değerken ayaklar yanmalı,
Güneş en sıcak gününü yaşamalı,
Ay dolunay tuvalinde,
Geceyi gündüz yapmalı…
Her canlı yüreğinde,
Benim olduğunu anlamalı!

Yüreğim dolu, dolu
Seninle alır soluğu,
Gençliğim aşkının doruğu,
Sığamıyorum dünya divanına…
Ne olur kurtar, var ya şu yalnızlık yolu
Can bulsun sonsuz aşkınla...

Ne olur canım, bir tanem!
Resimlerini gönder sen gelmesen de,
Gelmişsin kabul ederim.
Çıkarım sahiline,
Göl kenarında…
El sallarım sana
Ve İstanbul’a...

Maya tutar belki Nasrettin hoca misali,
Işınlanır da görürüm hoş simanı…
Ellerin elimde yaşarız ikinci fethi,
Aşkın zaferini...
Muhteşem İstanbul’da!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Mümkün mü?

Seni unutmak,
Seni ihmal etmek mümkün mü, canım ya...
Gerçekten yazabilecek zaman bulmaya,
Gerçekten seninle paylaşacak saliseleri fırsat biliyorum…
Satırlarımda!
O kadar zor ki... Mekanik bir gerçeğe- işlere sarılıp yaşamak!
Aczimin sebebi senden ayrı kalmak!

Ne olur yanlış anlama eğer yazamazsam,
Beni affet geçmişimizi anarak...
Seherinde güneşimle,
Kırpılan gözlerine söyle,
Unutmasınlar beni çabucak!
Her dansın ritminde,
Her çılgın müziğin ahenginde,
Yediğin yemeğinde...
Beni de al yanına olur mu?

Unutma beni bir kasımda,
Sensizlikle sınama!
Çöl de kavrulan sonra su bulunca,
Yakarışın arkasından sevinçle dol!
Serabım ol…

Özlemin çöl tepelerini aşsın,
Denizlere demir atsın,
Limanın olayım her an geldiğin!
İnerken ayakların değsin kumsalıma,
Uzan kumlara,
Sarılır gibi ruhuma...
Dalgaların sesini dinle,
Konuşur gibi benimle...

Hem sen beni unutulabilir misin ki?
Mümkün olabilir mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Nasıl Olabilirim Ki…

Ruhsuz değilim, nasıl olabilirim ki…
Elim soğuk, yüreğim donuk, üzüm gibi koruk
Yalnızlık içinde nasıl yaşlanabilirim ki…

Duyarsız değilim, nasıl olabilirim ki…
Çocuklar ölüyor, yetimler ağlıyor, zulüm feryat ediyor
Gözyaşsız baharda nasıl yeşerebilirim ki…

Kusursuz değilim, nasıl mükemmel olabilirim ki…
Hastayım, hata yapmaktayım, her an kimleri kırmaktayım
Hâşâ… Nasıl böyle bir halde tanrıyım diyebilirim ki…

Ölümsüz değilim, nasıl olabilirim ki…
Ecel her an başımda Azrail çok yakında
Her şeyde son varken nasıl inkâr edebilirim ki…

Yurtsuz değilim, nasıl olabilirim ki…
Tarih şahit, kültür adet, birliktelik saltanat
Memleketim deyip nasıl mehter dinlemem ki…

Sorumsuz değilim, nasıl olabilirim ki…
Ermeni, PKK, İsrail… Daha kimler toprak isterken
Dostumu düşmanımı bilmeden nasıl gezebilirim ki…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Nasibinse…

Karun nefisler bedende çürür,
Bakteriler yer keyfini sürer!
Aşksız embel dehşete düşürür,
Ölüm alarga, zevk baki sanma!

Embeller elde kâfir dilinde,
Firavun gözcüsü, sihirbazda…
Musa’nın yılanı yalanı yer,
İnsan hala mucize peşinde!

Hakkın sanatı bedava sergi,
Dokun seyret keşfet evrimini…
Akıl tıkanır ilim bağlanır,
Nasibinse bul hidayetini!

Karun nefisler bedende çürür,
Bakteriler yer keyfini sürer!
Aşksız embel dehşete düşürür,
Ölüm alarga, zevk baki sanma!
…………………………………
…………………………………
…………………………………

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Ne Desem...

Kirmen yünle döner,
Mum karanlığı döşer,
Yaş yürekten döker,
Acı mehtabımda aşk!

Deniz dalgalanma yar,
Güneşinle yakma yar,
Kutbunda aldatma yar,
Sen doğalsan ben deli!

Ağrın direniş tende,
İğnesi aczim kalpte,
Nasipsiz saadette,
Uykudayım kışında!

Yiğitlik tarih oldu,
Savaşlar hain doldu,
Tıkandı sevda yolu,
Duyarsız benlik ömrüm!

Küsmek ne değiştirir,
Murat bir nefesliktir,
Ön yargı son eylemdir,
Ne desem iflah olmaz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Ne Güzel…

Yaşam için Kur’an ne güzel rehber,
Düşünmek gerek okunurken ezber,
Gözde yaş, gönülde huzur sofrası…
Hisseder duayla yakaran eller!

Öğrenmek gerek, sünnet yaşanmalı
İman dilden bedene yansımalı,
Nuru alnında, yolu hak rızası
Düşmanı tek nefsi, onu yenmeli…

Ölüm perdenin ardında karanlık,
Açsan da göremezsin, yok aydınlık!
Maharet kumaşta, perdede değil
Ona giz süsü veren, yaratıcılık…

Ne güzel… Ressam tuvalinde insan,
Evrende nokta, Kâbe’de son divan…
Döner sola, yörüngesinde iman
Aşk, Hak’ta gerçek… Kokar cennetinde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:53 PM
Ne Olur Anneciğim…

Ağlama anneciğim bu hastalık beni öldürmez!
Daha askere gideceğim,
Yeşil elbisemle ellerinden öpüp sana veda edeceğim!
Daha mürüvvetimi göreceksin, evleneceğim
Eşimin sana anne diyeceği günlerde güleceğim!

Ağrılarıma aldırma,
Ağladığıma kanma,
Vazomda kokan gülden daha güzelsin anneciğim
Bağırdığıma yanma!

Varsay ki, gece korkmuşum…
Başımı omzuna koymuşum!
Gözyaşlarına dayanamayıp,
Sevginle yeniden doğmuşum!
Ninni sesine benzer fısıldayıp,
Uykuyla yatağıma konmuşum…

Ne olur git anneciğim yanımdan,
Senin bu halin ağrımdan beter zindan,
Gündüz yaşından gece kahrından
Anlar geçmiyor etti bin perişan…

Ah… Deliniyor böğürlerim,
Her an ağrımla sözlenirim!
Galiba askerliği de, evliliği de,
Acının içinde öldüreceğim…

Affet anneciğim beni,
Üzdüm yine, çocukluğumdan beri…
Umutlarım senin yüreğinden saklanır,
Ecel provası canımı mahvetti!

Git ne olur… Git yanımdan!
Git…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:54 PM
Ne Olur Söyle…

Gözlerimden akan yaşlar bulanık ırmaklara karıştı,
Sevilmedim anlaşılmadım ağıt kaderim selinin kurbanıyım…
Sadece uç yaşamanın savaşçı sahibi yıkar zor geçmişim,
Ruh perdem yırtılmış diye ayıplanmış gerçek fukarayım…

Seviyorum kurallar karşımda… Özgür ruhumla düşmanım,
Benimkisi doğada bulunan cinsten öylesine yalnızım,
Ağzımdan çıkan-oda aynı şarkı kabullenişi farklı
Hangi frekansa harmanlanmış içinden çıkamıyorum…

Bir ocak günü ocağımı yaksana,
Ne haldeyim baksana!
Soğuk bir âlem var dışımda,
Dağladığın yerden girip ısıtsana içimi!

Aynayım sana yansıyan görünen bende!
Günah diyorsan günahımsın!
Dokunmadım bir teline,
Vicdanınsa aradığın!

Dua ediyorum her fırsatta,
Gerçeği göresin diye aklınla…
Mahşer korkusu olmasın
Gezerken huzur çarşısında!

Sonra mum aramaya benzemez ki,
Alışkın gözlerde ışıklar sönünce!
O an içini yakar nelerin hesapları,
Temelinde sevgim olmayınca…

Sevmek o kadar ucuz değil inan,
Aldanma benden gördüğüne!
Gerçek inanç hele,
Güneşiyle doğmayınca!

Her şey manasız kalır yoksa
Yıkılır yedi şiddetinde deprem şokuyla!
Can derdinden gelecek kaygısı biter
Ümidin olmayınca…

Son gayretle mazine baksan,
Tavsiye dolu sözlere…
Sahiplendiğin her şey kendin dahi perişan
Tsunamiye mahkûm sahilde!

Bugün konuş eğlen… Şu aciz ve fukarayla,
Ben karınca sen ağustos böceği farkıyla,
Hesapların bittiği yarınlarda sensiz ne yaparım
Giderken ölüme adım adım!

Acı zerre zerre ruh koğuşumda,
Sabrım isyankâr komada,
Niçin cevabını aramak artık boşuna
İllaki yaşanmalı mı böyle, ne olur söyle…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:56 PM
Neden Aşklar Yaşamıyor…

Başım ağrıyor,
Burnum tıkalı...
Aslında ağlasam iyi olacak
Hangi omuz var ki koyacak!
Kokladığım çiçek solmuş,
Yaptığım yemek kabında kokmuş,
Yatağım dağınık tıpkı benim gibi!
Yabancıyım kendime,
Sanki içimde başkası doğmuş…

Anladım ki yalnızlık ruhumda kalan tek izdivaç!
Bedenle sözlenmiş, her an sevgiye aç…
Çare yok otursam tahtlara, giysem taç
Doktoru da benim hemşiresi de ilacı da...

Bağlasam kaderimi hapishane demirine,
Dağlasam kötülüğü, özlemi geçmişimde,
Arasam her şeyi razı olduğum sevginde,
Seherde doğacak güneşi yine ilk sanacağım…
Uyansam, yeni uykusu yaşatır esaretinde!

Sahiplenmek güzel duygu, hüznü batsın,
Mirasyedi hevesleri sabrımda karalansın,
Her şey ölürken neden aşkın aynı kalsın?
Keşke değişmese ilk bakışın, ilk heyecanın
Ah… Sonsuzunda demirlense!

Kendimi sevmeliyim aslında,
Başkasından önce...
Doyum iki insan arasında,
Tek yaşanmaz söylense de...
Ters giden bir şeyler var ya,
Neden büyülüyor şeytani dansın!
Dün ne hoş yaşardın tenimde,
Neden bugün koca bir ahsın?

Buğdayın un oldu, toprakta saman başakları
Dökülür gözyaşlarım, düşer gibi yağmur damlası…
Ne bende yaşayacak sevdan,
Nede yeşerecek toprakta sap kalmış…
Çöle dönmüş toprak, yürekte avunan hatırası!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Nehre Benzer Zaman ve Yaşam...

Zaman ve yaşam, nehre benzer:
Kimi yerinde durudur,
İçine atlayasın gelir,
Hazla yüzmek istersin,
Sıcacık sarıldığın çocuğun olur!

Kimi zaman nehir kudurur:
Gözler sadece korku bulur,
Her yere köpüğü bulanır!
Sanki çocuğun canavarıdır,
Adeta yemeye hazır, yutar!

Kimi zaman şelaleye benzer:
İçi sıcak elektrik yüklüdür,
Ne sinirlidir nede küskündür,
Aktığı görülen, pek güvenlidir!

Kimi zaman bir yerde kurur:
Aktığı toprak çöl gibi kavrulur,
Ağaçlarının yaprakları savrulur,
Hatıraları bir kaç kuyuda numunedir!

Sen o nehri nerede görürsen sevin!
Hangi noktasında olursan ol seyredesin…
Islaklığına yapış,
Adaletine alış,
Mutlaka seçersin
Fıtratına uygun bir akış...

Külli yaşam içinde adaleti,
Mevla eşit dağıtmış...
Eğer bir pencereden bakıp, görmezsen binlercesini
Olursun kendini kandırmış!

Nehrin her yerinde yaşar insan farklı
Koşulları ona özel, içinde gizlenmiş!
Her dertte yeni heyecanlarının saran ateşi,
Ne güzel hediye aslında, boşa isyanmış!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Neredesiniz?

Sevgiye hasretim gönlüm dağlar aşar,
Nehirlerde yunar, denizlerde yüzer...
Yağmurda düşer dolunayda ağlar!
Anne, çocuk, arkadaş, dost, yar, amcalar
Günebakan gibi boynum büker karanlıklar...
Neredesiniz?

Yediğim içtiğim olsa ne fayda,
Rızk Allah’tan nasılsa,
Bulunur çalışmakla...
Ruhumda Gölcük Yalova Düzce depremleri!
Sıkışmış bedenim namussuz müteahhit harcına,
İmdat ederim duyan olursa...
Neredesiniz?

Cebimde para yeşil pasaport gezmekte sorun yok,
Beden kafesime akar bereket bolluk...
Resimlere baktıkça özlem dolu koleksiyon parçalar,
Nuh gemisinde keklik avına çıkarcasına benlik dağlar...
Büyüyen obezle pişmanlık sarar sanal yoksulluk,
Budist düşüncesinde aptallaşır ölüm kartallar ağlar!
Kur’an gerçeğine sünnet eşarbı saran dallar,
Neredesiniz?

Bedenim Asya mistiğinde yaşarken ruhum Kabe’de,
Şamar oğlan gibi iki yüzlü yaşadıklarım sahnemde,
Kafesim bürünür bin bir çeşit kumaştan entariye...
Gecenin son deminde şeytansız sıkıntılar,
Sizden habersiz, kalırken nefessiz yanaşmaz kabullere...
Neredesiniz?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Nisanımda...

Yollar azgın şer salgın sarar cehennem
Sular kızgın ruh dalgın yakar dilimden
Acımdan verirken söz unuturum andım
Anlar dargın düş yılgın ahlar seyrimden!

Neden inandığım çizgiye ihanet
Adem yapmış can verilmişken emanet
Hükme boyun eğmiş yaşarken cehalet
Sonsuza sarılmış kuş uykusundayım!

Bize öğretilen yaşam kahramanlık
Gerçek bambaşka paylaşılanda anlık
Günah havuzunda zevk eyler dalgınlık
Sular durulsa da görecek göz lazım!

Yazan yazana konuşan konuşana
Elde kalan çöplükte yem domuzlara
Gözden akan yaş rahmetle dolarsa
Kur’an hakim şeytan ölür nisanımda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Nuh Gemisi Fora...

Her güzel düşüncenin binlerce şeytanı var
Onlara yine beklemedikleri güzellikle cevap vermeli
Sinirlendirme sindirme silikleştirme yanları var!
İnançla sabrı,
Ateşle gözyaşı,
Çekiçle dağları,
Acının gecesinde seherle sabahı
Tefekkür deryasında seyretmeli...

Hissetmeli tavafla Kabe’yi
Değerken beyaz mermere sonsuzluk alevi
Güneşin raksı
Gözlerde nur ferahı
Çöl ortasında sahra yaşam bulur ruhta zemzemle...

Şeytanlar ancak kendi yandaşlarına korku salar
Allah’a iman sünnetle yaşam huzuru aralar
Tuvale sığar yürek paletinde Allah dostları renk renk
Beyaza bürünmüş cesetten koğuşlar
Cennet provasında haşr kovalar!

Kötülük suyla beslenmeyen ağaca benzer,
Büyür biraz sonra kurur ormancı şeytanlar keser,
İyilik bengisuları içine çeker gökleri deler,
Gelecek nesillere olur yaşamsal muştu rehber,
Embeller sarılır kinnapa
Acılar alarga
Nuh gemisi fora!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Oku Ama Nasıl?

kara kalem çalışması doğa üzerine
kurumuş dallar ve yeşillikler süslemeye
elimde inilti doğada çırpınış ve rüzgar
hevesler ilhamlar yer vermiyor düşünmeye

Oku diyor rabbım...okumalı ama nasıl?
alfabeyi biliyorum bu cahilliğimi yok etmiyor
her zerrede ayrı sanat yaşamalı ama nasıl?
bir şeyler icat etmeye bile aklım ermiyor...

hala kurcalıyorum benlik içinde nizamı
namazı sorguluyor oruç tutmasam lafları
parayı nasılda zor kazandım deyiverip
bol keseden dağıtmak anlamıyorum infakı!

oysa en zor anlarımda yine Allah'a yakarır
ne sözler veripte tövbeye pazarlıkla sarılır
sağlık ve bolluk içinde unutmuş gibi maziyi
icat ettiğim şerlerim dolu dizgin yine şahlanır!

geri beslemesiz sanarız özgürlük
her asır şahit idam edilir kötülük
patlar son yanardağ ecel bırakır sönük
ne değişen var nede eyvallah... rabbim eder sabır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Olsaydım...

Ebabil gibi tüm Ebrehe’lere
Atsam şerlere taş yüreğimde
Nefsim kaynasa coşkun kazanda
İman testim hak çamurda pişse

Kopsam öğreti yörüngesinden
Beslensem ilahi aşk özünden
Kerbala’da Hüseyin safında
Uçsam Hamza’nın şehit göğsünden

Kabirler tanık görseydim azcık
Dokunuş yalan sokuluş yalan
Sahibi birdir rahmettir her rızk
Her kul hakkını olsaydım yıkan

Ey cahil nefsim nedir telaşın
Her gördüğünden kopar hasedin
Secde dar gelir dünyalık derdin
Yalnızca Allah’a kul olsaydım

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Olsaydın…

Ismarlama aşk yoktur...
Aşk ya vardır yüreğinde yada yoktur...
Ne beyaz at vardır nede prens...
O artık bir tarih sembolüdür!
Ne harem vardır nede cariye... Olsaydı dermişim!
Olması için kanlı canlı savaşlar yapılmalı,
Vahşetler kol gezmeli,
Erkekleri ölmüş kadınlar çoğalmalı...
Böyle bir seçenek asla olamaz!
Çünkü atılan nükleer bombalar kadın erkek ayırmıyor günümüzde...
İki ordu karşı karşıya geçip de savaşmıyor!
Hem değişim kaymış cariyeden metrese…

Niyetim hep aynı kalacak diyemem...
Sen çizgileri şekillendirmişsin gönlünde!
Kendi üzerime alınsam da bu bana benzemiyor,
Hem her istek olabilse dünya cennet olurdu...
Hani bize yakın hani bizi anlayanı bulabilmek önemli olanı...
Eğer kadın erkeği tutmasını bilirse,
Elbette aşkta süreklilikten bahsedilebilir...

Ne ayıp kalmış ne mahrem şeyler...
Haremler çökmüş!
Beyazlar kirlenmiş,
Prenslerde ölmüş!
Romantizmi saklar müzeler…

Şimdilerde at yerine araba, mesela BMW, Mercedes veya başkaları...
Yani şöyle demeli BMW’lu kovboyum nerede?
Beyaz atlı prensim yerine...
Nerede kemendi atsa da üzerime demeli bırakmasa...
Saray yerine villalar var...
Hazine yerine takılar...
Savaş yerine boşanmalar, evden kaçmalar, dayak yemeler...
Bu artık değişmez dünya portresi

Aşk ısmarlanmaz ki… Yaşanır,
Gelecekse yaşandığında vardır!

Sana hiçbir vaatte bulunamam...
Ya varsın benim için şimdi yada yoksun...
Ya aşkım var yüreğinde yada yok, üzülemem!
Yetişkin iki insan mantığında bedenimde koğuşsun...
Senden belli bir karşılıkta bekleyemem!
Sadece şu an seni istiyorum hala,
Olsaydın… Ah olsaydın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Olur Muydu?

Malatya yollarına varsam düşsem,
Hoş hayecanlar yüreğimde duysam,
Bekleyen yari süratle ah...bulsam,
Benden huzurlusu hiç olur muydu?

Piri Reis'in gemisi peşinde,
Teknik donanım her şeyi içinde,
Düşsem seherde yarin bedenine,
Benden huzurlusu hiç olur muydu?

Fıratın yukarısından kıvrılırken,
Güneşinin ışığı hoş yansırken,
Her an özlemle yanar hissederken,
Benden huzurlusu hiç olur muydu?

Ah! olmasaydı bu kadar uzaklık,
Ah! koymasaydı ayıran bu rızık,
Ah! solmasaydı aldığım son çiçek,
Benden huzurlusu hiç olur muydu?

Ruhumda sevdası bahar yağmuru,
Her baktığım yerde şekli şemali,
Çekmesem bu yaban elin kahrını,
Benden huzurlusu hiç olur muydu?

Ömer Hayyam'ın hisleri yaşanan,
Dünyamızın her yerini kaplayan,
Güzel bir şey varmı başka aşkından,
Yoksa benden mutlusu olur muydu?

Ya sabır, sabah yelinden alınan,
Zaman hapishanesinde sıkışan,
Vuslat zamanını her an bekleyen,
Benden huzursuzu hiç olur muydu?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Orman...

Tırmandım ağaçlara,
Uzandım yalnızlığa…
Yeşilde, sararanda
Sarıldım yapraklara!

Orman sessiz, kefensiz
Her yer yaşar bedelsiz!
Renkler şahane, eşsiz
Masaj yaptı ruhuma…

Irmağın kenarında,
Geçmişim yundu başta!
Düşlerim şekillendi,
Zıplayan balıklarda…

Ağaçta güz, gölgeler
Ağzımda söz, özlemler
Yaşamda giz, ölmeler
Yürüdü yalnızlığım…

Avcının silah sesi,
Gürler yağmurun seli,
Umutlarıma benzer
Vahşi çığlığın yeri!

Sonsuzu gördü orman,
Hayır-şer yolcusundan…
Bağrında ben, sormadan
Dört mevsim yenilendi!

Bazen çiçekten balda,
Bazen eriyen karda,
Bazen çöl ayazında,
Tat aldım her yerinde!

Aşkı doğaldır al, al
Her nefeste yine al…
Üstünde güneş, hilal
Nurlandı yüreğimde!

Orman pek delikanlı,
Toprak onla nişanlı…
Bahar vuslat kış azat
Ders verir yaşadığı!

Binalar, kaldırımlar
Nefessiz bırakırlar…
Yeşil beden ruhuna
İmdat eder yangınlar!

Özlem varken yaktığım,
Topraktan ayırdığım,
Ruhuna el Fatiha
Orman öven sözlerim…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:57 PM
Oy Oy…

Gülen dudaklarında bahar kokusu
Gözlerinde sergi yayla çiçekleri
Arının kanadında uçma coşkusu
Gönlümde tutku olur yar dedikleri...

Çukurova’da şimdi ekinler boy boy
Yayla havasına doyulur mu oy oy
Karacaoğlan kalbim gezerken toy toy
Bağlamam çalar aşkım ezgileri...

Aynasın hep yansıyan sensiz yaşlanan!
Ağıtlarsın yaktıran yağmur bastıran
Ellerin yabanında aczle avunan
Özlemin zor geçer yakar sebepleri...

Çukurova’da şimdi ekinler boy boy
Yayla havasına doyulur mu oy oy
Karacaoğlan kalbim gezerken toy toy
Bağlamam çalar aşkım ezgileri...

Geçmişimiz canlanır kumsalda gölgen
Dalgaların çığlığı geriye kalan
Temmuz ateşinde haberin yalan
Candan sevdim bir kere dağlar gerçekleri…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Ömür Dönencesi...

İçilir yenir uyur uyanır,
Küser barışır beden aynadır!
Ruhuma siner hayırsa ferah,
Sessiz bağırış hepten azaptır!

Laf senlik-benlik, anı eyledik...
Her an eşit hali, ahla görmedik!
Daldık hazıra fena aldandık...
Kibrin yolunu marifet sandık!

Her şerde yarış, söz uçan barış...
Ön yargı bağı üzümde acı!
Amorti moral hayırda varmış,
Cennet cehennem olur nazarı!

Gerici-modern tek safta fikren,
Yokluk zenginlik rette direnen!
Ömrün kışında giyilir kefen...
Bahara veda doğar son evren!

Sevmeli nuru nurlanmış yüzü,
Anma kusuru Hak’tan ötürü...
Nefsini yer ki onar özünü,
Hakiki rehber kendin sergiler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Öpüyorum Kurbağaları…

Yüreğindeki titrek sessizliği
Arabesk müziğin akorduna gömen
Gülümserken buruk acıyı örten
Yalnızlığı içine sindirmiş dost!

Bakarken pencereden kar tanesine
Aklanmış yüreğine pranga geçiren
Ruhsuz duvara vura vura deliren
Sevgili dost... *******i beni kokla!

Her zaman yüreğinizde safi yerdeyim
Yalnız değilsiniz gelmedikçe ecelim
Geçti geçmişim sorgulamam kaderim
Gelecek belli değil şu anı yaşarım!

Yalnızsın diyenler zehirli sarmaşık
Acı vermekten başka bir şey bilmezler
Elleri kınalı duvaklı gelinin gözü yaşlı duası
Ölüm acı öldürmek acı sesizlik acı.

An gelir anlaşılmaz olur ışıksız kalır *******,
Sallanır ninniyle dünyalık beşikler.
Dosta dönüşür diye öpüyorum kurbağaları
Güzele maya çalar belki yaşanırken sebepler.

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Örnek Alın…

Asırların treni bu, yavaş çalışır
Hem nazlıdır hem de dram yaşatır!
Kimilerinden neler gördü, gördü yanık sevdalar
Mutlu oldu seherde doğan güneşle...

Uykudan uyandı gördü denizde dalgalar,
Çok mutluydu dilinde neşeli şarkılar,
Bahardan hoş esinti, gördü bal yapan arılar,
Gökleri deler gibi yükselen martılar...

Bahçede özlemli kahvaltı yaptılar,
Geçmiş bitmişti, şu an aşka kapıldılar,
Yüzlerde gülücük, bedende heyecan
Saffet prensese kavuştu, müjde verin…

Davul zurna çalın, mehter aşkı bestelesin
Bu gece dolunay gecesi... Yağmurla ağlasınlar
Toprak yeşerdi, saffetin yüreğinde tazelensin…
Gökkuşağının yanına, göğe çıktılar sevinçten,
Saydılar renkleri seviyor sevmiyor diye…
Papatya kıskandı, boynunu bükmekte
Kırlarda hüzün, değmez yere ayaklar
Uçan iki kişi, adrenalin dağıtmakta!

Örnek alın, örnek... Tembel insanlar
Biz geldik...
Sizin için gökten indik,
El ele geldik!
Aşkımızla sevindik...
Kalıcı çözüm ektik!
Yaşam tarlamızda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Özgürlük...

Özgürlük bu dünyaya tamah etmemektir,
Ne sahiplenmek nede dediğim dediktir,
Allah’a ham sevgiyle amelle bağlanmak
Kokusu da yolu da ruhu da sünnettir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Özledim Seni....

Kainat efendisinin doğduğu gündeyim,
Salının ilk saatleri onun düşündeyim,
Yüreğim Medine’de kabrinin önündeyim,
Nasıl uyurum bugün böyle bilmem ki... Nasıl?

Nur dağında gezdim, kokladım her karış yeri...
Baktım Kabe’ye izledim oradan evini!
Öylesi yokuşu görmedim nefessiz kaldım,
Küçücük mekanı, sığmış oraya her şeyi...

Yanında olsam koysaydım omzuna başımı,
Okşasaydın saffetim diyerek saçlarımı,
Nuruna karışsaydım aşsaydım bu çağları,
Zamanı durdururdu sevinçten göz yaşlarım...

Fitneyle, yalanla yaşar aldatır insanlar,
Her saflık kirletilmiş savaştan beter anlar,
Okudukça, öğrendikçe kur’an, artar ahlar...
Hud süresini okurken seninle yaşlandım!

Asur halkı tövbe edişini ezberledim,
Yakub’un Yusuf’u sevişi, sabrını sevdim,
Ağzından dökülen ayetlerine seslendim...
Neredesin ya resulullah özledim seni!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Özlem Dili…

Özlem garip bir şey
Yüreği öldürür tik taklarda
Her an gece gibi bir şey
Habersizlik tak eder cana…

Yerken pencere kenarında bir şey
Huzursuz bir sancı yakar uzaklarda
Tek tük gelen giden umuttur gözyaşına
Silikleştikçe gölge cehennem kâbus geri döner!
Uyumak istemez baş döner döner
Saniyeler sayılır gönül tahtında...

Sesler hışırtıyı
Düşler hastalığı
Gizler hapşırığı
Dışarı bırakıverir…

Etna yanardağından fışkırır lavlar dilden
Kalburdan sallandıkça dökülür kor yeniden
Ne yeşil bırakır yerde ruhta aşk derinlerden
Nede yaşanan güzel şeyler görünür filmlerde!

Özlem garip bir şey
Yüreği öldürür tik taklarda
Her an gece gibi bir şey
Habersizlik tak eder cana…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Özlem Döngüsü...

Hüngür, hüngür ağlıyorum,
Bulutların altından yere doğru akıyorum…
Senden ayrılmanın acısı içimde,
Gittikçe uzaklaşan gözlerine bakıyorum...

Seni kaybetmek istemiyorum,
Sadece benim olmalısın diyorum
Ama aşağılara indikçe umutsuzluk yakıyor!
Toprağın kokusu ve yerçekimin gücü,
Hızlıca içine alıyor...

Öyle akıyorum ki...
Çamurların üstünden!
İçimde hasretin öyle ki,
Akıyor… Çamura karışmış hüznünden!

Hava her an kararıyor,
Yıldızlar kayıyor,
Bulutum gitmiş yeller alıyor,
Elimde değil akıyorum, sensiz!

Güneşe yalvarıyorum 'Kaynat beni'
Yellere çağırıyorum yok mu 'Bulut seli'
Sudan ayrılıyorum 'Al sevgili'
İçinde-bulutunda kaybolayım yeniden,
Yeniden...

Özlemim kışında bitsin,
Sevgin baharında yeşersin,
Gökyüzüm beyazı sevsin,
Unutayım nasıldı geçmişin…

Sen yoksun ya… Hüzünlüyüm ondan!
Ciğerim yanar aşkının korundan.
Gözlerimde yaş... Seyrederim nisan yağmurunu!
Bulutundan ayrılmış taneler, deşer sonsuzumu
Akar, aşk sürgünü koynumdan!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Özlem…

Kalbim sürgünde, pranga vurulmuş mahkûm…
İçimde sonsuz bir âlem, onu düşünmekten yorgunum!
Yalnızca bakıyorum, görüyorum… Ya sabır! Susuyorum,
Zorundayım sanki oyuncu olmaya,
Senaryo okuyup, yaşamaya!

Ne doğayı nede doğalımı bir nefeste alamıyorum,
Ruhum dört duvar arasına sıkışmış, her an ölüyorum!

Bir tomurcuk, hani filizlenecek… Şuracıkta görebilsem,
Aksa hayat suyum pırıl, pırıl içinde balıklarla yüzebilsem,
Bastığım toprak üzerinde tanıdık ayak izi bulabilsem,
İçimde yangınlar, anılar, neler… Kendimi bir yere koyamıyorum!

Her şey bensiz: sesler, gezenler, temaslar…
Âlemin kokusu, gelecek korkusu, umudumun yolu!
Oysa düşümde dünya eşsiz: sevgiler, seçenekler, sebepler…
Tarih şuuru, yürek coşkusu, herkes bilir beni kimin kulu!

Ne ispat var özlemimde nede şaşırtan icat… Senaryo anlık doğuş!
Kalmamış suç, insan olmak büyük güç, âlem bedenimde koğuş!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Peki…

Ne olurdu hamal, amele, çoban olsaydım…
İnsanların nefsimi aşağıladığını görseydim…
Bastığım toprak, aldığım nefes, içtiğim su aynıydı oysa
Peki, neydi böylesine farklıymışım gibi oynadığım!

Hayvanlar bilinen fıtratta yaşıyor,
Doğa belirli dönemlerde canlanıyor,
Güneş her sabah yeniden doğuyor,
Peki, kendi hamurumu neden böyle yoğuramıyorum?

Bir şeyleri itelediğimi zannetsem de sürüklenen,
Sevgimdeki pikten her an uzaklaşan,
İnkâr, özgür ve isyan üzerinde yaşamış olsam da
Peki, neden kendimle barışık kalamıyorum…

Erozyona uğramış kırlara vardığımda,
Kel olduğumun farkına vardım birdenbire!
Geride bıraktığım hiçbir şeyden iz kalmamıştı burada…
Hayal bile kurmak ne zor şeydi benliğimde!

Bastığım toprağın sertliği,
Tepemde yükselen güneşin ateşi,
Yüreğimde zelzele etkisi yapmıştı
Dudaklarım uçuklarken…
Yaşadım o an ruh aynamın keşfini!

Öylesine hükümranken aslında ne kadar acizmişim,
Ne vardı ki çevremde var olduğunu sandığım?
Çok konuşan ama ayıp olmasın diye dinlenen,
Geçici olguydu her aşk, bedenimde bitiveren,
Uykumda yalnızlık kâbusuyla acısı ruhumu deşen,
Amaçsız-imansız süslerle üç günlük bayram dileyen…
Dökülen saçım misali bir şeylerim her an terk ediyordu
Peki, doğada gördüklerim nefsime ne anlatıyordu?

Yürüyen ama sonra yorulan,
Sürekli acıkan ve susayan,
Huzur peşinde koşarken, hayattan bunalan…
Her anın diğerine benzediği dünyada
En cesur savaşçı gibi yaşıyordum rüyada!
Ölenler, yaralananlar, hastalananlar…
Sonu vardı her dokunduğumun!
Peki ya kendi sonum? Korkunçtu cevabı sorumun…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Pıtırcıklar Arasında...

Pıtırcıkların arasında,
Gölgeler yaz seansında,
Ayaklar sımsıcak kumsalda,
Denizsin, üzerinde dalgalanıyorum!

Eskişehir’de aşk var,
Var fırtına…
Kızları tüter gözlerimde,
Yüreğimde…
Bulut oldum semasında
Seyrediyorum!

O orkide gözler seninse,
O etli dudaklar yerindeyse,
Bedenin ruhuna esirse,
Neden hala yoksun yüreğimde...
Ne olur söyle!

Sus Eskişehir!
Porsuğun nehir,
Odun pazarı nedir?
Hamam yolu neden böyle kalabalık
Neden ki...
Göremem orada seni,
Yüzündeki tülü azcık indir!

Prangan vurur,
Embelin dokunur,
Acı çektiğim yetmez mi?
Aşkın saç baş yoldurur…

Anla filizcik şu sonbahardan,
Pıtırcıklar olgunlaşmadan,
yeşillik solmadan,
Ressamın fırçasına boya bulaşmadan,
Karala beni...
Siyahında,
Beyazında!

Cuma günü şahit olsun,
Seni görsün...
Beni ekmeğinin üzerine koysun,
Yesin de… Doysun
Bal, kaymak yer gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Piknik...

Hevesleniyorum yemek yemeye
Aklımdan neler geçiyor, tatlılar, kebaplar...
Sıcak hava, yeşillenmiş kır, zengin sohbetlerle
Yalancı cennet direksiyonunda yola düşer arabalar...
İşsiz tembel hem ruha hemde bedene tıkınmalar
Geçen her anı boyarken paradan ve zamandan israflar
Cazip geliyor nefsime sürgün gibi yaşananlar!
Yağan yağmur ardından şimşek,
Ölüm korkusunda ses titrek,
Alır miskin hayallerden hac iklimine
Dönerken başım tavafla türlü dilek...
İbadet hazzı, doyurucu zemzemler
Konulan hazır hurma sebiller,
Aşkın sarhoşluğunda, sıcacık Kâbe örtüsünde, mazimi bitiriverir!
Alırken nefes,
Başı kaplarken fes,
Dünya nimetlerini geçerken es,
İstikbal beyazla yıkanıverir...
Yürüyen ruhtur bedenden bihaber,
Çöllere gider deve sütü sağar çadır arar,
Kainat efendisinin izlerini sürer bedevi tecrübesinde!
Kumdan adam olur yuvarlanıverir,
Sıcaktan çatlamış dudağım suya hasret umursamaz
Her hayale gülümser...

Deprem tsunami sel baskınları,
Mevsimler geçer bozulur ömrüm balansı,
Ay güneş mum ışık yarası,
Kana bulaşan tabanca kılıç teması,
Arafat’ta dinlenir kalpten dualar...
Mahşeri kalabalık cebel-i rahme’de aşkla buluşur,
Dünyanın en yüksek tepesi gibi yapışır bulutlar,
Tövbe selinde yüzer piknik malzemeleri...

Kendime gelirim aczimle fakrımla,
Çöl kumlarında yıkanırım teyemmüm farkıyla,
Bedenden kurtulur ruhum acıyla,
Sarılır toprağa ihrama sarılmış kefenim...
Son piknik başlar kim bilir belki azapla belkide ilahi aşkla
Bilinmezler ölür açılır alem bambaşka
Sur’a şahit kabrim, kıyamet terletir haşr’da
Sonsuzluk biter dünya derdim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:58 PM
Resulullah...

Dönüyor başım yörüngem dönüyor
Hu diyen ağzım döşümden söylüyor
Kalbimde Kâbe’m gönülden özlüyor
Dünya köşkümde yoksun Resulullah!

Kömürden kara yüreğimde yara
Hasret huzura kandım vicdanıma
Döndüm yakara yakara Allah’a
İmam önümde yoksun Resulullah!

İçten ağladım kabrinin başında
Görmek diledim günahkâr başımla
Gönlüm eyledim görseydim rüyamda
Uykum nöbette Yoksun Resulullah!

Perde indirdim kuşaklar tahtında
Nice incindim umutlar yurdunda
O gün sevindim dualar sonunda
Sardı cemalin nurun Resulullah!

Kendimden geçtim aşkınla döndüm
Cemalin sevdim nur evrenler gördüm
Yok oldu derdim şer dünyada öldüm
Sünnet sarayım doğdu Resulullah!

Öğüt bekledim başımla omzunda
Okşanmak derdim annem kokusuyla
Yalnız seyrettim mümkün mü doymaya
Şükür Allah’ım gördü Resulullah!

Niyet efendim gönülden dilemek
Cahil ezelim kökünden bitirmek
Gerektir derim özünden titremek
Gerçek dergâhım döndü Resulullah!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Reyhan…

Saksıda Reyhan kokusu gelir dağdakinden,
Mayası toprak kalsa da yağmur rüzgâr hasretinden,
Kulluk ruhunda ayırsalar da doğal mekânından,
Sevgisi içten, yeşil ormanlara benzer bakışları…

Koparsan bir parça kolu kanadı acımaz,
Haz verir damakta yersen cenneti aratmaz,
Sözdeki güzeli yaşatır çıkardan habersiz,
Rio Karnavalı özgürlüğünde doğar sabahları!

Kavaklarda kış görüntüsü düşer günlerine,
Kanser olmuş sulayanı hasret kalır gülüşüne,
Kula mahkûm kaderi nokta koyar günlüğüne,
Ezelden beri doğumları aşar fani insanları…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Ruh aynamız...

Kim mükemmel ki,
İnsan eliyle yapılan makine yüzde yüz verimli olsun!
Çocuğumuzdan, eşimizden, işimizden o kadar çok ki beklenti...
Nedense unuturuz içinde kendimizi!
Sigara içeriz,
Dumanını sokaklarda gezdiririz,
İçmeyin dediğimiz insanlara böylece zulmederiz!
İçki alemiyle keyfederiz...
Sokaklarda,
kullandığımız arabalarda,
aile arasında,
terör estiririz...
Daha neler cabası yaşadıklarımız!
Kötü ne varsa alışkanlık adına,
Sanki süt beyazmışız gibi eleştirmeye devam ederiz!

Aynalar bizi yansıttığında yansıttıkları kör eder sanki...
Nedense örnek olmak yerine tavsiye yolu rahatlatır vicdanımızı!
Mükemmel olan kitaplar, doğa, anlatılanlar....
İnsan onları yaşadığı kadarıyla ortaya koyar verimini!

Gördüm Mekke’yi-Medine’yi,
Kainat efendisinin kabrini,
Allah’ın evi Kabe’yi,
Ahret provası ihram içinde saf beyaz tek giysiyi...
Tavafta dönerken başım döndü,
Tatmadığım hazlar sunuldu...
Ağladım rahmetle birlikte içerken zemzemi!
Dönmek istemedim,
Bölmek istemedim,
Kaybetmekten korktum yakaladığım mükemmeli, huzuru!

Hacı olmuştum...
Artık mükemmeldim!
Ara, ara kendimi kaybetmekten korktum,
O anları düşünmekten çekindim...
Gelecek yaşanacaksa, onun içinde dua ettim!

En sonunda anladım ki saf insan “Benlerle” yaşayamaz!
Kur’an diliyle “Biz nehrine” karışmakla mükemmelleşir!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Ruh...

Ruhumuzu el ile tutabilir miyiz?
Aynada yansırken gözle görebilir miyiz?
Dokunduğumuz beden dilinde sanırız
Ruhumdur desek kimi inandırabiliriz!

Rüyalar görürüz gerçek gibi yaşarız,
Keşkeler dilde her yerde onu ararız,
Aslında ceset içinde ruh ölmez eser
Toprağa sarılır bir gün şakın habersiz!

Nefret ruhtandır aşk aynasında kalır iz,
Sinirlendirir sonrasında ne çok ağlarız,
Yağmur toprakta ağlamak insanda nimet
Tazeler yeniden doğmuş gibi yaşarız!

Ruhsuz hayat sahiplenmektir malmış gibi,
Her an ölen beden anlamaz değerini,
Sanal dünya dedikleri içimizde gizli,
Bizden başkası bilemezde çözemezde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Ruhumda Dansımız…

Sabah dışarıda yağmur ve bulutlar
Yüreğim ne okunuyor nede var sözüne yorumlar
Gribin ağırlığında halsizliğim ve hapşucuklar
Hüzün ormanlarında bahar ve soğuklar
Milyonlarca çiçek var koklanmıyor!
Irmaklar saf akıyor suyuna dokunulmuyor
Kuşların sessizliği ruhumu dolduruyor
Her canın adı belli bakıyorum boş koğuşlar
Askerler nöbette sınırlarda hareket!

Ambargo konmuş eriyor eldeki stok
Hazır silinecek duygularıma tabut
Matem türküleri bağlamanın telinde ağıt
Saplanıyor acısı yüreğime giriyor binlerce ok
İştahsız bedenimde artıyor nedenler sorgular...

Günümüz şen olsun, davullar zurna sesine karışsın muhabbetimiz var
Şu gönül koruma sizinle çare var!
Çay içelim sohbet edelim atışalım
Geçmişimizi yâd edelim
Tarihimizle övünelim
Okuyalım güzel tasvirleri, okutalım
Dost sevgisinden mahrum olmayalım
Çingene raksı Anadolu bozkırına dalga dalga yayılır!

Ağlamak güzeldir...
Yağmur damlaları toprağa hayat verirken gözyaşları da ruha
Ağlamayı bende severim ama uzun zamandır tatmadığım duygu da
Bazen yağmur altında yürüyorum bu duyguyu yaşatmak lüksünde!

Dostlar gelin rahmetin çamuruna sürülsün gözyaşlarımız
Yeşillenelim kısım kısım şenlensin topraklarımız
Hastayım der miyim şimdi ilaç içsem de var ya coşkularımız
Ölüyü yatağından fırlatan can katan kabir bilmez
Danslarımız!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Ruhumdan Tomurcuk…

Suyun üzerine ruhumdan bir damla düştü,
Gitti en derinlere karıştı mercan kayalara…
Karanlığın göz kamaştırıcı görmezliği üzüntü
Seher yıldızı güneşle sevişmeden doğdu aynalarda…
Nefessiz kalmışken,
Gözlerim neler görmüşken,
Yukarı fırladım son evrenden…
Yükseldim nur baki düşlerden,
Son tomurcuk dalgalandı suyun üzerinde!

Hak sancaktı ölüme meydan okuyan son kale,
Tomurcuk yüzüyordu ağır, ağır tehlikeler treninde!
Yalnızlık değildi aslında çaresiz bırakan günlerce,
Ölen umutlardı şekilden şekle giren sabırsız bedende…

Ey zalim sen olacaksın elbet şeytan filminde,
Yok etmek belki kefene bürünmüş ölüm dilinde!
Başka bir âlem, doğum sancısı çekerken seherinde,
Gel gitlerin ayın hallerinde susacaktır başka seyirde…

Güneşinle sar beni rüzgârınla kar cennetini,
Özüm buhar gönlüm uçar içir aşk şerbetini,
Özlem bahar gözümde yaşlar unutturma ezelini,
Tomurcuğun kelebek ömründe sırlanmış ağlıyor…

İnsandan başka hiçbir canlı israf etmez yediğini,
Çocukların gözünde öcü vahşi orman efendileri…
Kıvılcım korku yangınları iflah olmaz neleri,
Ölüm doğum günü partisi, yapsam şeb-i aruz töreni!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Ruhuna El Fatiha...

Kelebekler özgürdür, çünkü bir gün yaşarlar
Her şeylerini bir güne sıkıştırırlar, koleksiyon olurlar sonra!
Elleri kirli, yürekleri duyarsız, evlerinde insanlara
Süs olurlar duvarlarında!

Elinde silah mirasyediler ava gider, zevkle safariye
Hiçbir şeyden habersiz hayvanlar hazırdır ölmeye
Sömürüye maruz kalmış Afrika insanı diğer yanda,
Av bulamaz savaşmakta açlıkla...
Bulamaz sıcakta kavrulurken su nerede,
Hayvan hacet giderirken, altında kafasını yıkamakta!

Güneşin doğuşu bile orada artık işkence
Yağmursuz toprak dilim dilim ayrılmakta
Deriyi saran kemik bedenler, aşkı unutmuşlar
Ruhunda hayallerini susturmakta

Bende Afrikalı gibi o zengin hülyanın arkasında,
Susuz, aç... Dolaşmaktayım güneşin altında!
Sevgisini kaybetmiş ruhum, enkazının altında kalmış
Kuruyan toprakta inadına çıkan gülü seyretmekte!
Hala bir umut yaşıyor, o gül gibi başı dik ama çoktan sarsılmış!

Yüzyıllar hep aynı, insan aynı… Aynı sevdalar!
Değişim kalmış tek farklı, denk geliş, farklı aynalar…
Karanlığa gömülen gece, sitem bahçesine açılmış
Dilenmiş bir kırım sevda için defolu boş kalpler!

Oyunun adı aynı, tiyatro sahnesinde dekoru…
Sabır bahçesine açılan bir yudum umut, seyircilerden belli sonu
Ne kadar alkış alırsa sevinecek zavallı sanatçısı,
Bilmez ki başkasının hayatıdır oynadığı...

Fakir ruhunda parçalanmış Kadifesini
İğne iplik alıp eline diker, yaşamanın yoktur başka yolu!
Gülseler ne yazar pantolonu dizinden yamalı,
Hülyaları ölmüş… Tabutunda Saffet kefeni
Ruhuna el fatiha!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Rüyamda yaşıyorum İstanbul’u

El sallıyorum rüya eleminde, İstanbul’a
Çok uzaktan, Ankara’dan… özlem kalbimde!
Kokluyorum Eminönü’nde deniz kokusunu,
Balık tutuyor ellerim Galata Köprü’sünde,
Karaköyde’ki eski sarnıçtan, içimde çocuk korkusu
Çıkıyorum istiklal caddesine, çok duygulu.
Yürüyorum sağımda solumda çarşılar, insanlar,
Kültür zenginliği dolu, işitirken bin bir çeşit konuşmalar…
Yemek yiyorum Hacı Abdullah’ta,
Kahve içiyorum saray pastanesinde,
İlerliyorum kağnıyı andıran tıramvayda,
ve Taksim meydanındayım sonunda!

Yürüyorum Beşiktaş ve Sarıyer dolmuşlarına doğru,
Artık tek tük insan belli ki, onlarda iş peşindeler.
Gözümde Osmanlı sarayları, mesala Dolmabahçe!
Kulaklarımda ağır bir trafik gürültüsü,
Oturuyorum bir banka sahilde.
Ellerim boynumda, gözlerim kapalı,
Burnum çekiyor çekebildiğince deniz havası,
Martı, vapur ve insan sesleri
Denk, meşhur bir orkestranın konserine
Ruhum dinleniyor...

Ayaklarım Beşiktaş’a bastığında,
Vapur iskelesinin yanında,
mehter marşı çalınıyor parkta.
zaferden gelmiş sipahiler, yeniçeriler
halk küçük topun etrafında seyrediyor merakla!

Yürüyorum yıldız parkına,
Sanki yolda serin bir kış rüzgarı esiyor,
Trafik yoğun, gürültüsü ağrı başımda,
Giriyorum yeşiliğin içine…
Bir kaç aile var ve çocukları koşuyor,
İki sevgili sarmaş dolaş, sıra dışı aşk yaşıyor
Her taraf yemyeşil orman, tarihten kalan
Yüzyıllar öncesinin izleri benimle selamlaşıyor,
Tüm ruhumu başka güzellik sarıyor.

Çıkıyorum yine sahil yoluna
Sapıyorum biraz Yahya Efendi’ye
Mezarlığın içinde dualar dilimde
Sonra, iniyorum yokuşundan aşağıya
Kayar gibi, yıllar ne çabuk tükeniyor!

Nihayet Ortaköy’deyim, boğazın tam yanında,
Caminin ışıkları, karanlığı döve, döve parlamakta
Bir kaç loş bardan, kafe’den cılız müzik sesleri,
Ağrıyan ayaklarımı dinlendiriyorum kıyıya vuran dalgalarla...

Üsküdar’a geçiyorum vapurla sonra,
Aziz Mahmut Hüdai’ye misafirim artık!
Dua ediyorum yüce veliye,
İniyorum camilerin arasından.
Hareme doğru haliçte yüzüyorum adeta,
Kız kalesi karşıda, duruyorum biraz orada.
Yanan ışıkları hasret arabesk aşklara,
Yalnızlık iyice sinmiş içine, hatıralarına yanmakta
Geçiyorum yanından kimileri gibi bende!

Artık küçük bir otobüs terminali, bakınca Harem’e
Eski ihtişamı ve insan kalabalığı kalmamış…
Bir kaç şirket çalışanıyla dalıyorum sohbete
Şikayetler dillerde, reçeteler sayfalarca
Acı bir çay ikramından sonra
Vedalaşıyorum...

“Taşı toprağı altın..” dedikleri ve geldikleri Haydarpaşa’dayım!
Eskimiş, tren rayları
ve umutları...
Gecenin derinliğinde kulağımda tren sesi
Oturuyorum bankın birinde!

Orada uyuyorum...
Tarihini,
İhtişamını,
İhtiras ve emellerini...
Rüya aleminde yaşama devam ediyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Safi Annem...

Ah annem! Sevgisini doya, doya yaşamadığım...
Gün görmemiş,
ölene kadar dertle özdeşmiş,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Evlendim uzaklaştın benden,
Sorularıma cevap alamadım neden, neden...
Çarşamba günüydü haberini aldım ölümünden!
Doyamadım,
Torununa doyamadın,
Gözleri masum, yüreği masum safi annem...

Doktorlar yapacak bir şey kalmadı demişti,
Ne kadar yaşarsa kar sayın demişti,
Hasta halinle mantı yapayım mı demiştin...
Oğlum, hamur açmaya halim kalmadı demiştin!
Hala kulaklarımda sesin,
Gözyaşım dökülür, dökülür sedire, kaç mevsim geçti
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Morgda son halin öyle çaresiz,
oysa ne kadar korkardın morglardan ölülerden...
sarıldım öptüm buz gibi göğsünden,
Safet deyişini duymadım baktım anlamsız!
Elveda diyemedim, ayrılamadım döşünden,
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Kuşadası’nda kabrin,
Gitsem gidilmiyor uzadıkça uzuyor yolların...
Sulasam ağaçlar diksem okşasam toprağın,
Yok sesin cemalin ümidim...annem yoksun!
Gözleri masum yüreği masum safi annem...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Samsun Çok Uzakta,

Sıkışmış şehir merkezinden sahile inerken
İki tezat yer zannedersin, iki ayrı şehir...
Birisi anadolu, diğeri karadeniz, ikiside şirin!
Birinde sen yaşarsın diğerinde geçmiş ve asirlar...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 05:59 PM
Sana İhtiyacım Var…

Ne kadar içtensen o kadar akıcı,
Bıkmadan gel lütfen, frenleme!
Ressamın paletinden dökülür gibi klavyeye,
Bas her tuşuna nane limon tadında, üşenme!

Rüzgarın nereden geleceği veya gideceği belli mi?
Ruhumuz gibi...
Keşke demektense gelecekte bir yerde!
Vermekten çekinme, yansıt aynanı!

Hastayım diyelim ki...
Yatakta aciz beklemekteyim!
Olabilir ecel sancılarım,
Hala böbrek taşı sancısı çektiğim gibi!
Tebessümle gir odama,
Ruh aynama yansır gibi!
Ellerin udun ritminde kemanın sesiyle aydınlatmaktasın seher doğumunda
Tuvalin her karesi göstersin seni!

Ben senden yansıyan bir parçayım,
Ne gönderirsen almaya hazırım,
Paylaşmak bu değil midir ki...
Kötü günde kurtulmaktır yalnızlığım!
İspat bitmiş,
Maharet devri sona ermiş,
Kar yağarken, nedenlerin cevapsız kaldığı gibi!
Doğa böyledir, şaşmaz kanunları,
Aynıdır varsa yarınları!

Tek şey eksik ruh zarında, son nefes çırpınan
Hazin ikindi yağmurumda ıslanabilsen...
Güneşinle yansısan tozlanmış duvarlarımda resmin,
Sus der gibi kulaklarımda… Gülücüklerinle çınlatsan!

İnan konuşmam,
İnan seyrederim,
Leonardo Vinci’nin Mona Lisa’sına baktığı gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Sanki Yanımdasın!

Sanki yanımdasın,,,
Sanki, o güzel gözlerinle bana bakmaktasın...
Sanki, heyecan denen hisleri şimdi keşfediyorum...
Sanki, içimde kalmış bir çocuğun özleminde yaşıyorsun...

Sanki, yanımdasın
O tatlı ve iri gözlerin sevgiyle bakıyor...
Dudaklarında tebessüm, yüreğim ısınıyor...
Ayaklarımın freni patlamış, seni istiyor...

Sanki, yanımdasın,
Kar taneleriydi,
Dün yağarken sensizdi...
Bedenine hasret, sadece üşütüyordu.
Bugün çöl sıcaklığı sesinle birleşti,
biraz önce, kaderim bana gülüyordu...

Sanki yanımdasın,
Magellan'ın keşfettiği topraklara ayaklarım değiyor,
Çekingen ve ürkek gözlerim etrafta geziniyor.
Denizin dalgaları tanıdık, gökyüzü masmavi
Ellerime sıcaklığın o topraktan yansıyor!
Başım dönüyor, dönüyor...
Ruhum yeşilliğine karışıyor!

Sanki yanımdasın,
Yıllarca görüşmedik mi yoksa?
Böyle özlemezdim ben yoksa?
Gerçekten olsaydın yanımda
Nasıl sarılırdım bir bilsen,
İki beden iki ruh, karışırdı fıratın sularına...

sanki yanımdasın...
perdeler kapanıyor,
Gizli-günah bizle yaşıyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Saygı…

Üzerinde yürüdüğün,
Ekmek davasına sürdüğün,
Ne ekersen fazlasını bulduğun…
Günün birinde yurdun,
Toprağa saygı…

Yağmurun yıkadığı,
Karın eridiği,
Hayatın yeşerdiği,
Toprağa…

İçinde doğan, büyüyen ve ölen
Neler yok ki… Konaklayan!
Üstünde halifesine gösteren,
Örtüye saygı…

Ezmeden,
Tükürmeden,
Günahlar yüklemeden,
Yapamadığın son dostuna!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Seher Yıldızına Sor…

O kadar güzel gülüyorsunuz ki…
Gözlerinizin arkasından öylesine doğal ruh esiyor,
Karışarak kar tanelerine…
Yüreğimi öylesine eziyor,
İçtenliğiyle…

Leonardo Vinci’nin Mona Lisa’sını,
Paletindeki boyalarına değerken uykusuz *******i,
Nakış, nakış kilim desenlerine düşebilseydi,
Uçan halı gibi Alâeddin’in lambasında dünyayı gezerdi,
Düş bile olsa...

Ne yazık ki seni tanımak ta geciktim...
Yıpranmış ve ön yargılarla dolu şu anımız var...
Zaman makinesini icat edebilseydim!
Seninle on sekizli yıllara geri döner,
Kimsenin olmadığı Venüs gezegeninde
Sonsuza kadar yaşamayı vaat ederdim...

Maalesef yıllar geçerken,
Anlamsız ilişkilerin sürtünme kuvvetleri…
Pozitif enerjimizin çoğunu yok ederken,
Ön yargı güvensizlik ve daha nice alışamadığımız değerleri…
Yaşamaya sürüklüyor yalnızlık dolu *******de!

Mesela bana yaz diyemiyorum...
Bencil olmaktan korkuyorum,
Mesela telefonumu versem ara diyemiyorum…
Sen versen bile ben aramaya cesaret edemiyorum!

En azından bu cesaretlenen ilk adımıma,
Bir adım atmak isterseniz sizdeki emanetle...
Sonralar olabilir!

Ne olursa olsun sizi görmek,
Elimden alınsa bile
Mona Lisa’ya bakmak gibi eşsiz bir hülyada,
Bağlandı kindaplarına...
Ne olur elinden embelleri bırak ve seher yıldızına sor...
Alışmadan güneşine sıcaklığına,
Prangaya mahkûm aşkımız kalmadan alarga!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Selam Dostlar…

İnsan aslında birbirine yabancı değil!
Her insan elest meclisinden beri bize tanıdık...
Nedir bizim aramızdaki bu tel örgü?
Arsızlık eder güvenme duygusu!
Nedir bu kirlenme kendine sordun mu?
Keşkelerle anları öldüren, ahları konuşmak değil
paylaşmak istiyorum içimdeki coşkuyu!

Sevgili dostlar…

Ben geldim,
Dünyamı açtım size...
Ruhumda titreme,
Deprem etkili derinlerimde...
Yaşamak istiyorum sizinle,
içimdeki özlemde,
Kalan huzuru!

Selam dostlar...

Sevgi bedava yaratıcıdan hediye,
Eğer seversek yürekten, zulüm siner sinesine…
Her yer döşenir Mevlana’nın meclisine,
Haksızlık konuşulmaz Hak’a zikirde!
Hoş geldiniz bu dünyanın cennetine,
Cehennemler ağlasın, kalsın odunlar ağaç!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Sen Varsan...

Güneşin dün doğdu seherde,
Seyretmeye balım, doyamıyorum!
Doğanın sonsuzluğunda,
Kucaklamaya hazır kollarımda,
İçindeki ön yargı dağlarını aşmaya,
Hazırım, birde sahiplenmeye!

Farkına varıp biraz değer versen!
Bilye oynayan ve attığıyla başı vuracak,
Çığlık atan çocuğun sesinde her an uçacak,
Koşardım sana düşünmeden…
Arşimed’in çığlığında buldum diyen!

Cıvıl cıvıllığınla mırıldandığım şarkınla,
Sadece bizle güzelleşen aşkın ortamında…
Mutluluktan başka ne hayal edilebilir ki?
Düş olmaktan çıkar ruhun, kırlara kayar...
Yıldızlar kayar gibi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:00 PM
Sen Yoktun...

Ne seherler gördüm kanlı bulutlar
Arkasına saklanmış güneş yavaşça kendine gösterir
Aydınlandıkça gün doğar, doğar umutlar...
Diklenir zirveye güneş gizlenir sır gölgeler
kocatır şuurlar
Neler geldi geçti ama sen yoktun!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Sensiz Yalnızım...

Öylesine duygusalım,
Ağlar gibi buğulu gözlerim!
Yüreğim yalnızlığa büründü,
Ankara’ya su yetecek kadar hıçkırıklarla boşaldı
Aşkının lavları yeşilliğe ulaştı,
Acı içinde doğa teselli verdi,
Ağladılar benim için,
Sensiz perişanım!

Ateşimin içinde sarardılar!
Ne toprak kaldı ne yeşillik,
Nede güneş doğdu bugün...
Kapkara bulutlar, üşüten soğuk!
Sensizliğime ağladılar…

Sıcacık omuzunu aradılar!
Senin mutsuzluğuna üzüldüler...
Mutsuz ettiğine üzüldüler...
Bir demet çiçek-kır çiçekleri sevgi dolu ele geldiler
Günlerce yaşamadığın tebessümüne güldüler...

Kahretsin yollarda taşta yok ki...
Ayaklarımla vursam, atsam sinirimi,
Bağırsam… Özlem aşsa dağları!
Tene düşşe,
Nefesinde erise!

Gecenin karanlığı yatakta ışıklara bürünse,
Yaşatsa hazlar ülkesinde,
Yarın olmasa, hep o anda kalsa, ruh ve beden!
Çarşaf gülse,
Duvarda yansıyan sokak lambası gülse...
Sesler, uzaya yayılsa mutla!

Yalnızım... Çok duygusal,
Gözümden akan yaşlar muson yağmurlarına benzedi!
Yoksun işte, ne yapayım varmış göl, kumsal
İçine girsem soğuktur, veremez aşkının sıcaklığını!
Seni arıyorum, geçen anlara isyan... Nedir bu hal?
Mütevazı ve içten bir pıtırcık,
Güle dokunmuş pamuk ellerini,
Yağmur damlası güzel prensesim
Ağlıyorum,
Sanki gök gürültülü nisan yağmurları,
Sensiz yalnızım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Serpiliyor…

Her yaz gibi havam Akdeniz koktu,
Yat limanına girdi hislerim...
Kemer'e doğru daldı hayallerim
Tanıdık simalar gençler çığırtkanlar dondurma görüntüsü!
Her dalgada ölüm geldi sonra gitti,
Hz Ömer'in ilk saçının akına karıştı
Aynalar yansıya yansıya haykırdı,
Her evliya güneşinde gözlerim nurlarla kamaştı!
Yoksulluğuma sarıldım,
Ebu Zer'im sanki fakir yüreklere yağdım,
'Sahiplenmeyin her şey ölüyor...' hor davam
Geçmişim uçuyor, dalgalar hırçın, haykırıyor acıyla geleceğim...

Boy boy reklâmlar,
Sıra sıra eğlenceye doymayanlar,
Anları akıtıyor gözyaşı yerine!
Döven dalgalar,
Yıpranan taşlar,
Yaza yaza yaşlanan satırlar
Ne tuhaf benlik içinde büyüleyici aldanış yaşıyor!

Kim bilir kaç milyon kere okunmuştur selâ,
Şimdi sesinin şiddetinden kulak zarımız yırtılıyor...
sertmiş soğukmuş basitmiş yer yok rahatlığa,
İlk defa görmüş gibi bedenimiz musalla taşına yatıyor...
Yaşam perdesi yırtılmış dönmek nafile,
Pişmanlıklarımız nelerine ağlıyor!

Ellerinde dost çiçekler,
Ağlayanları seyrediyor,
Üzerine toprak dökülürken
Kabrine karanlık serpiliyor...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Servis Arabası…

Servis arabası çocukluk yıllarımın geçtiği mahalleye saptı,
Her anı başka drama kesik, kesik yaşanmışı hatırlattı!
Çocukken gerçi yaşarken her sahneyi,
Daha ağır basan yanı eğlencesiydi!
Seyrettim film şeritlerini Toygar camisinden sağa dönerken
İçime buruksu heyecan kapladı…

Nerede su var kuyudan, kaynaktan
Koşardık fetih marşıyla durmadan…
Sıra, sıra insanlar yüzlerinde bulmuşlukla tebessüm
Dolduruyorlardı sanki Kevser ırmağından!

Ankara susuzdu yetmişli yıllarda,
Kışın havası kirli bahar çamur deryası yollarda…
Eczanede ilaç bakkalda sana yağ bulunmazdı!
Sokakta anarşi, çocuksu ellerde tabanca…
Evden çıkmak istemezdim bu yüzden okuldan gelince.

Ayşeler, otlar ve yiğit insanlar vardı
Ölen ve öldürenler…
Her kişi başbakan her gün yeni hükümet kurardı,
Ne güven nede güvenen vardı…
Yaşanmazdı verilen sözler!

Annem hastaydı,
Her ay penadur iğnesi alınmalıydı,
Kalaba’dan Bahçelievler arası eczaneler
Sora, sora teker, teker…
Nihayet bulurdum yarım gün zarfında!
Kurşunla ölmeyenlerde yokluktan ölüyorlardı
O günlerde…

Bir şubat günü yollar buzla kaplı,
İki sokak arası yaşardık futbol savaşı…
Benim yaşlarda bir sürücü top oynarken çarptı!
Peşimde meraklı kuyruk çalındı evin kapısı,
Görünce halimi annemin beti benzi sarardı.

Sanatoryum hastanesine kırılmış kolum için yola düşüldü,
En sonunda bir kırıkçı dükkânına girildi,
Kolum orada sabun ve yumurtayla sarıldı…
Allah’tan doğru yerden kaynadı!
O günlerde kolumdan da olmak vardı.

Servis Eskişehir yoluna girdi şimdi,
Dışarıda yağmur, sis ve akıyor trafik…
Sağımda solumda hala coşkulu geyik muhabbeti,
O günlerdeki gibi öldürüyoruz anı ne trajik!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Sevda Tuvalleri...

Otuz yıldır süren PKK terörü artık çok yakınımıza geldi...
Kırsalda ölenlerin gölgeleri düştü dün yüreğimize!
Şehitler aldı ölenleri hakkın yoluna gülücüklerle...
Artık ağlamak istemiyorum sevda tuvalleri...

Ne yazmak bunları nede bazılarını suçlamak!
İçimizde bu acı, dışımıza yansıyan lekelenmiş ak!
Kardeşliği, milliyetçiliği, şanlı tarihi özlemle düşlüyorum!
Bir cennet sevdası ülkemin kiremitleri terörle yerlere düşerken
Kanıma yansıyan ay yıldızlı *******de kış rüzgarıyla ürperiyorum!

Silkiniyorum toprağa basarken
Hep kırmızı hep kan görüyorum...
Kurumuş sanma şehit izlerine bakarken
İmanımla uhudta savaşçı ruhumla Mekke'yi kuşatırken
Terörün yurdumu terkedişini gözlüyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Sevgi Sağanağı...

Yıllandı sevgimiz üzüm bağında,
Her bağ bozumunda pekmez tadında,
Doyumsuz hazlarda aşk şarabında,
Embeller dürtüler sürdü peş peşe!

Her güz sonbaharda ölmüş yaprakta,
Sardı hüzünlerin gurbet bahtında,
Bitti hasret nisan yağmurlarında,
Yeşerdi toprağın yar kavuşunca...

Gökyüzü toprakla sözleşir suyla,
Her dokunuş dua tefekkür kurla,
Yansıdı sevgiyle yaşandı ruhta,
Kamaştı dişlerim cennetin yedim!

Sevgi sağanağı gürler yıldırım,
Karanlığı deşer geçer sıratım,
Çiçeğinle kokar güzel yıllarım,
Mevlevi meclisin döndürür başım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Sevginin Zirvesi...

Allah’ı seven insandır şükür yolunda,
Sevgide doruğa ulaşır kulluğunda...
Namaz aşıkların buluşması gibidir,
Mekan küçülür ulu çınarın altında...

Has sevgide her şerre tahammül eder yar,
Ruh dünya kefeninde her an imdat arar,
Her öğretici bilgi birden cahil bırakır,
Tebessümle gezince tefekkür seyrinde!

Sonsuz evin anahtarı resulün dilinde,
Ümmetim dediği miracın zirvesinde...
Her kul halife sahabeyle gölgelenir
Kainatı okur devesinin son izinde!

Kul kardeş olur dervişlerin sofrasında,
Yarışır neyi varsa verme konusunda!
Yaşatır malını Ebu Zer çadırında...
Sünnetinden tat alır ibadet sosunda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:01 PM
Sevilen Yalnızlık …

Öyle duygusalım ki…
Yüreğimde hüzün,
Kan damarlarımda düğümlenmiş sanki…
Gözlerim ağlamaklı,
Dudaklarım mühürlenmiş gibi,
Beni duyan yok ama içimde fırtınalar, depremler, tsunamiler!
Amazon humması boğan ateşi!

Olsaydım şimdi sahilde,
Kumların yarenliğinde,
Hissetseydim yüzerken denizin dalgalarını…
Gel deseydi,
Ölmüş annemi getirseydi,
Kucağında dinleseydim ninni.
Sarılıp saçlarımı okşasaydı,
Dokunsaydı tenime, ölüm soğukluğunda elleri...
Huzur hissederdim martının özgürlüğünde!

Gözlerim bulut bilmez gökyüzünde,
Hayallerim cennet ölümsüzlüğünde,
Ne kaybedeceğim hamalın küfesinde?
Olmasaydım,
Uzak kalsaydım,
Tek başına dert yüklü dünya yörüngesinde…

Ayaklarım karış, karış geziyor tarih sayfasında,
Kimi zaman savaşlar,
Kimi zaman tutkulu aşklar,
Kimi zaman ölüme dökülen yaşlar,
Belki Roma’dayım!
Giysiler aşina,
Kılıçlar kında,
Yürürken tek başına kaldırımda,
Yeni bir sefer için yoldayım!

Kahretsin yinede yalnızlık çok kötü!
Sevgili eşim ve ufaklık gözümde tüttü…
Nefesimde aldıkları nefes,
Yediğim en son yemek,
Burnumda kokuyor enfes!
Gözyaşımla özlem ıramağına akıyor
çocuğumla oynadığım oyunlar, güreşler türlü, türlü
Olsalardı yanımda şimdi kalır mıydı hüznü?

Neden yalnızım?
Tutkularım, duygularım, düşündüklerim,
Neden azdı arenadaki boğa gibi!
Kırmızı renge daima düşman,
Boynuzlarıyla nerede görse vuran,
Kimilerini komik haline güldüren
Berbat görüntüdeki ben miyim yoksa kırık olan aynam mı?
Yaşama kıvılcımını dışımda söndüren…

Telefon etsem de kurtulsam,
Ses belki oyalar ama hangi sesi duysam?
Sela verilir gibi sanki
Ben miyim yoksa tabutu kuşatan!
Herkes burada, görüyorum dua eden dilleri
Neden beni görmezler ki?
İçimde yaşarım çılgın neşeyi,
Dışımda işitirim ondan arta kalan sesleri…
Nafile böyle… Emrimi kim dinler ki olsam şimdi sultan!
Yalnızlık mührü vurulmuş, yaşam kütüğümde izi
Raflarda almış yerini,
Unutulmuşlar gibi tozlanmış, yaşarken tarihi…

Yoksa rüya mı bu?
Kendime yakıştıramadığım öğüt mü?
Lekesi üzerimde kalıcı ya en korkuncu,
Çıkartacak deterjan yok mu?
İmdat…

Avunsam diye biraz oyalansam,
Gürültünün içinde barınsam,
Doktor dedi diye reçete kullansam,
Yok, faydası yok… İnatçı aradığım, yok…
Değişmeliyim ama kimin için kulluk?
Aradığım bir kurtarıcı var, içimden dışarı taşan isimsiz kahraman!
Ebedi hayat, değişen sonsuzluk!

Ya boş versem yalnızlığa, yesem, içsem, dolaşsam
Ağustos böceği gibi yazın nefesiyle solusam
Hem karınca gibi olmak, illa gerekli mi ki!
Hani kefenden başka ne var ki üzeri mi dünyadan örten
Ne kaybederim öldün dese Azrail, çukurda yeniden doğsam!

Yok, öldükten sonra yalnızlık ya varsa?
Güzel amelsiz uzansam ev misali mezarıma
Karıncanın kapısını çalsam artık nafile
Kim kulak verir duyulmayan sesime?

Neden yalnızlığı anlamadım, söylüyorum duyan yok
Okuyorum yaşamaya mecalim yok…
Soruyorum cevap bulmaya alim yok!
Kefen bile çok… zor iş toprak içinde yolculuk!
Şikayet etmem lüks, rehberim belli,
Dünyada tatmalıyım, haremimde sorumluluk!

Yalnızlıkta var aslında hikmet,
Sonsuz hayat içinde sayısız nimet…
Karga mıyım ki tarlada, rızkımı kesecek korkuluk...
Kur’anda seyahat etmek için aslında almak lazımmış bilet
Yaşamak için tek anahtar sünnet!

“İsmail’in teslimiyeti bıçağı kör etti”
“İbrahim’in aşkı ateşi suya çevirdi”
“Hacer’in evlat sevgisi zemzemi çıkardı”
“Sevr mağarası yaşlandı yüce nebiyi ağırladı”

“Fakirlik geldi yalnızlık başladı”
“Dünya bağı koptu ruhumu özgürlük kapladı”
“Cehennem yüklü dünyada ruhum cenneti aradı”
“Ölümüm Mevlana’nın düğünü, yalnızlığım aklandı”

Anladım yalnızlık, tek başına ebedi son yolculuk…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Sır Ağlar...

her kalemde aşk yazmakta şiir
her yürekte ak kalmakta pir
her süreçte ark akmakta kar
otağ beyaz bulut ak sır ağlar!

bilir miyim neden unutur dost
anlar mıyım neden susturur dost
kavrar mıyım neden küstürür dost
saçlar beyaz sebat ak sır ağlar

umut müslümanın hoş türküsü
davet ülemanın beş ülküsü
ahret tüm insanın kardeş yurdu
ölüm beyaz ceset ak sır ağlar

bir gün ben unutulurum...anılmam...ama aşk kalır, yüreğim kalır, sazım kalır...duvarlarda kulağı duymaz gözü görmez bir resim güler...son kalan istiklal gazisi olur hatırlanır altın saat hediye edilir...unutmayın ki, ben sizden biriyim, ben unutulursam sizde unutulursunuz...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Simurg’a Uçar...

Dost gömleğini giymiş zemzem tatlar,
Döner Mevlevî peykinde gölge anılar,
Martı özgürlüğünde kefenler açarlar...
Toprak cemreye düşer ölümlü uyanır,
Simurg’a uçar göçmen kuşlar umutlar...

Alışkanlıklar ölür aynalar kırılır,
Yalnızlık silinir sanaldan sıyrılır,
Kıyamet sevimli aşk koruna sarılır...
Şeytan kefenlenir vesvese dağlanır,
Simurg’a uçar göçmen kuşlar umutlar...

Sevgin yanı başımda hurim şahitler,
Kıyas perdesini yıkar dikilir ahitler,
Galu beladan yeminler sahnelenir...
Açılır defter okunur harfler bahtlar,
Simurg’a uçar göçmen kuşlar umutlar...

Teveccüh nehrinde yunar suratlar,
Sırattan ince elek geçer muratlar,
Sevgilisine kavuşur saffet ruhlar...
Sonsuz düğün ikinci bahar turlar,
Simurg’a uçar göçmen kuşlar umutlar...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Siz Sanal Mısınız Şairler…

Karpuz kabak çıktı diye,
Çöpe atma hayal ile ye…
Burası okuma özürlü ise
Ramazan davulu ne yapsın!

Ulusta teröre ne lanetler okuduk,
Ermini pkk’ya lanet şiire doyduk,
Haksızlık dedik yazdık kokuştuk,
Kardeşini tanımazsan bunlar ne ki…

Elinde kalem sen en iyisin,
Safi sadece senin yüreğin,
Ayakların yere değmez sahi…
Sen bir numarasın popülersin!

Sen bilmezsin nedir derviş sofrası,
Öğlen öyle yenir ki amele kumanyası…
Fakir fukaranın sesi depremden kötü,
Mirasyedi ağzı tok bilmez açlığı!

Yazmak değil gerçekten hissetmek,
Gerçekten milliyetçiliğe giyinmek…
Yaşanan acıyı yaşlandırana eğilmek,
Sakalına cübbesine soytarılığına değil…

Boş ver diyemiyorum elimde değil…
Ülkemin aydını böylemi olmalı rezil…
Hep söylenen ama hiç yaşanmayan,
Kelebek ömrüne sarılır kefenler sefil!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Sofi Olsaydım…

Sofi olabilseydim...
Günahı ret etseydim...
İçtiğim suda yediğim aşta
Besmele çekseydim!

Allah dostlarına karışsaydım,
Mekke evim Kâbe pencerem…
Bir adımda Medine’ye varsaydım,
Zemzem’den başka su bilmeseydim!

Dünyada cennetime şöyle baksaydım,
Cehennem vız gelirdi İbrahim makamında!
Yükselirdi merdivenleri bakarken tüm insanlara
Allah aşkını hücrelerimle yaşasaydım!

Öyle özlem ki Uhud’ta resule çember sahabeler,
“Uhud bizi sever biz onu severiz” diyen nur rehber!
Çölünde kum tanesi, pişip kavrulsaydım…
Bilal’ın sesiyle zıplasaydım Allah-u ekber!

Kim yanmadı ki, Yunus’u, Mevlana’sı, Geylani’si..
Özlemle gözünden yaş dökmedi ki!
Sofi olabilseydim şu baharın seherinde,
Doğsaydım hicret takviminde Sevr’inde,
Nur yüzene baka, baka ömrüm geçerdi!
Nefes alırdım, nefes... Sigarasız, gazsız, safi
Feda ederdim neleri, Osmanın elinden her şeyimi verirdim, nelerimi!
Sevinirdim derviş hislerime!

Sofi olsaydım... Öğrenmeyi bilseydim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Son Davet…

Öylesine acıyan yürekte,
Öylesine ağıt sözlerde…
Taşlara kazılır mazinin sessizliği
Dalgalar vurur yar sensiz sahilde…
Çaresizlikle imdat eder yaratıcısına!
Bir kırıntı an geç olmadan,
Sardı sarmaladı son uykudan…
Kış ürpertisi sararken bedeni
Film şeridime hıçkırıklar gizlendi!
Seyrederken başımda kalabalığım…

Döner dolaşır kalbur deliğinde,
Yine düşerim incelirken yere,
Geçmişten sesler karışırken keşkelere;
Deniz dalgası şimşek yağmur damlası gözlerde
Toprağa karışır kefen bir kaç kemik görünse de…

İkinci Sur’a üflenir gibi kıyamet,
Gönül ister haşrında selamet,
Hummalı ruhta o dehşette bile bitmez şikâyet
Limanında yalnızlık gemisi rotası felaket…
Sokulur ilk sıcak ruha sözler,
Kelebek kadar biçilir ömür,
Bir batında nefeslikte boyun büker son davet!

Son davet tövbeye katar lezzet,
İlim ağacı güzel ameller boyar…
Doyulur mu bakmaya tekrar tekrar seyret,
Gönül için alır nefes hak yollar…
İki martı gölgesi sürer denizinde saadet,
Özgür ruh bağlanmış aşka bedenine inat,
Çölünde su gölünde su yağmurunda su… Su su su
Saf olsun yeter ki saf tutsun cemaat
Yükselttir can Yusuf’ları kuyusu!

Kilim ilmiklerinde sabır,
Tarlada çalışan elde nasır,
Serilir yerlere hasır,
Sonsuz uykuya hazırım mizan terazisinde…
Ya aşka kavuşur ya kavuşmaz!
Bilen varmı dönen seferinde?
Boyutlar sallanır,
Ne nefisler kanar yine kanar aldanır…
Gözlük kırılır,
Mantık dağlanır,
Neler ahlatır,
Mahkûm sonsuzunda yargılanır,
Ve sonra yükünce ağırlanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Son Konuk-Yörükler...

Kekik, ada çayı, reyhan, çam kokusu...
Toros’larda keçilerde yoktur av korkusu,
Çobanın kavalında yarı kangal uykusu,
Yörük çadırına düşerken ikindi güneşi!

Televizyonsuz, radyosuz telefonsuz...
Yollar eskimez, gurbet demez aşklar!
Çınar dibinde aş keyfi olur mu peynirsiz?
Karpuz kavun domates daha ne tatlar.

Akşam ateşi yangınlığına koşar çocuklar,
Büyüklerde anılar dillenir coşkuyla...
Serinlik çöker geceye dinlenir çadırlar,
Kurt ulaması ninni gelir gecenin sonunda!

Sağılır sütler çobanlar düşer yola sabahın ilk ışıkları,
Tozlu topraklı yollar çocuklar yarı uyanık izler onları!
Yakılır ateşler kazanlara dolar sütler kaynatılır,
Peynir tereyağı yoğurt yaparken telaş alır kadınları!

Toros’larda kar suları akar buz gibi,
Bin bir çiçekte koku arıların neşesi,
Canlanır cenneti baharın eşsizliği,
Yörükler dekoru tamamlar, son konuğu!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Son Söz…

Gönlünde cennet kokusu,
Yüreğinde Allah korkusu,
Uhut’da er, resule yar
Aşınca sahabe yolu…

Titre dönerken tavafta,
Yaşa Kâbe’de sonsuzu!
Mahşerin provasında,
Tadarsın hazzı doyumu!

Aşklar Allah’a olunca,
Aşlar bismillah sosunda…
Cennet hali yarılanır,
Yaşlar hasretle dolunca!

Cehennem kor, zindan ahı
Zikirsiz dilin şu hali…
Zehir zemberek her anı,
Yaşarken şeytan meclisi!

Huzur varken dertli başı,
Kim ister yaşasın acıyı...
Dilde tövbenin kapısı,
Nurlanır hidayet hali…

Kaynaşır gölgesi ruha,
Son söz ezberler tevhidi!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Soykırım…

Bosna Hersek’e yapılan soykırım kabul edildi.
Sırplar aklandı!
İsrail öldürüyor binlerce Filistin’li,
Irak’ta Amerika İngiltere cabası…
Öldürülenlerin hepsi Müslüman,
Katilleri dolaşıyor aramızda safi!

Osmanlı’ya kim başkaldırmadı ki!
Arap’ı, Bulgar’ı, Romen’i, Yunan’ı…
Anadolu toprakları da nasibini aldı.
Yaşlı çocuk hamile demedi,
Ermenilerde soykırım yaptı!

Öldürme yaşat der İslam dini,
Savaşır sadece yaşatılmazsa inancı!
Allah’a küfredene haksızlığadır kini,
Adı milleti ırkı dini kim olursa olsun…

Bosna Hersek’te soykırım,
Nahçıvan’da soykırım,
Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Anadolu da soykırım!
Aklandılar… Akladılar!
Dünya şahit, şahit kendi gazetecileri…
Yaptıkları kaldı yanlarına kar!
Pişkin, pişkin Ermeni gibileri
Öldürdüklerinden hak aradılar!

Ölüyor hala Müslüman kardeşim.
Öldürende sözüm ona hak dağıtıyor?
Kur’an sevginin rehberi,
İçinde zulüm-küfür ağlıyor!
Medine ülküsünü gönlüm arıyor…

Bölük pörçük birbirinden habersiz Müslümanlar,
Nerede kaldı Ebubekir’ler, Ali’ler, Osman’lar, Hamzalar…
Gönlüm gerçek adaleti,
Cenneti arzuluyor…

Vatan bölünmez yaşarken Çanakkale ruhu,
Al bayrakta şehit kanları toprakta izi kupkuru...
Ne Ermeni'si ne İsrail'i nede başkası başaramaz!
Soykırıma siper tarihini bilir yaşadıkça iman gücü...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Sur’u Beklemez…

Herkes yaşıyor nefes alıyor beden taşıyor
Fakirde zenginde körü de topalı da
Hastanede inleyende kumsalda terleyende
Yaşıyor ana rahminde kurşun yiyen ceninde
İsyan eden seste adalet bileti zor piyango!

Kimse faize, yalana, talana aldırmıyor
Şu anı kurtarma modasında saklanıyor
Düşmüş savaşlar susmuş silahlar yangınlar
Mirasyedi meslekler zevkte paralanıyor
Acıdan dertten şikâyet ağızda bol lokma!

Kütüphaneler gerçek hayata kapalı
Ceset kadavraya girmiş yok mahremi
Tende her yerde küpe döğme yarışı
Bulaşık suyuna karışır modaysa hamamı
Çılgınlık adına kazılır insanlık sondajı!

İyiler azalırsa belalar hak olur der Kur’an
Mal biriktirme zekât sadaka dağıt her an
Her fani ölümü tadacaktır duyarsa uyanan
Öğüt bedava tedavi bedava bilirse inanan
Sur’u beklemez şah damarına yakın pompası!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Şimdi İyiyim...

Yağmura karışmış gözyaşımın çiçeğini suladığı,
sonra sevgini koklayarak yaşadığım susuzluğu,
Paylaşmak istiyorum seninle...
Acının, ızdırabın silindiği toprağın üzerinde,
sadece kalan son ayak izlerinin sırlarında...

Sanatçının çığlığı tırmalamaz kulakları,
Ne hoş dalarsın tuval önünde durduğunda!
Deli diyecek kadar yüreklenen insanlara aldırmadan,
Akarsın maviliğin döşeğinde yer ve gökyüzünde,
Aşk tılsımını hissetiğin mutlulukla!

İzlerinin sürüklediği yollarda ismini arıyorum,
Sensizliğe yenik düşmüş, illaki pes etmiyorum!
Hayatta kalan son çiçeklerin arasında yürürken,
Destekleri kulaklarıma geliyor, cesaret alıyorum!
Kimbilir hangi korkunç savaşın içinde ama
Savaştan uzakta seni seyrediyorum...

Cesaret bulursam çöl serabında aşkından,
Gurur duyarım mecnunun olmaktan!
Rüzgarından tozu toprağı yutan olmak her aşığın harcı değil,
Öksürüğe katlanmak, beter ölüme meydan okumaktan!

Kalabalığın içinde haykırmak sevginden,
Yarış çizgisini göğüslemek için çok erken!
Yıprandım her gece düşünmekten,
Gelecek hayalleri düşlemekten!

Tanımak adına paylaşabiliriz, tevafuk diyebilmek...
Dostluğunu istersem çok şey mi isterim bilmiyorum!
Hele o öksürüşümde isminle hitap edebilmek
Yardımını istemek zor görünüyorsa da, istiyorum!

Sanırım aşk sihrinin formülünü keşfetmem gerekiyor,
Sırları deşifre etmek demek yanardağ lavında erimek!
Birde akarken yakılan doğa damarımda geziniyor,
Ne kadar zor olacak... Olsun varsın demek, mücadele tadında!

Sana nasıl darılabilirim ki…
Şirin bir çocuğun içindeki bu şımarıklığın,
Aynada yansıyan güneşine nedenler yakıştırmak gibi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Şu Anı Yaşamak…

Umutlar vaatler hayaller… Torbanın içinde,
Piyango heyecanları değerken elimizde!
Gelecekten haberdar olmak isteyen nefiste,
Biter her şey yaşamaya devam eden nefeste!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Şükür...

Şimdi esrar içen olsaydım,
Amsterdam’da serbest bölgede otursaydım,
Halimi merakla izleyen turistler görseydim,
Ne yapardım aciz ve acınacak halime...
Sanki sirkte acı çekerek eğlendiren aslan-kaplan şeklinde,
Yerlerde kıvranarak bin bir zahmetle soluklansaydım!

Her gün meyhane köşelerinde,
Gecenin uyku döneminde,
İçkiyle çare bulunmaz nara nöbetinde,
Aileyi, dini, kendini unutmuş harcansaydım...

Gizlilik içinde,
Kumarhane köşelerinde,
Kaybettikçe kazanmak için kaybeden...
Ruhtan sinmiş aklın elinde,
Perişan olsaydım her an!

Delikanlı olsaydım gecenin ortasında barda diskoda,
Kulağımı sağır eden müzikle salınsaydım her yana,
Akamayan yağmur suyunun çamura banması gibi...
Her yaşanandan sonra sinseydi çıkmaz çamur lekesi,
Sarsaydı ruhumu eğlence denen sorumsuzluk illeti!

Kendi kadınını beğenmez gece hayatında,
Elden ele geçen kadınlar peşinde zinayla,
Heyecan iklimiyle şeytana kul emrinde!
Her anı ateş ömrümü tüketseydim kaç kere...

Yazdıklarından, çizdiklerinden, oyunculuklarından
Şöhret koltuğuna uzanan olsaydım yolcularından...
Sanatı parayla eşdeğer hatta daha üstünde yaşayan,
Her paparazzide ahlaksızlığımla olsaydım övünenlerden!

Sigara elimde sokaklarda yangınlarım dolaşsaydı,
Adı karizma diye çıplaklığımla gece ölseydi gün doğsaydı,
Makam, maddiyat, saltanat peşinde şahsım köle olsaydı...
Ölümü unutsaydım haşa Allah’ı tanımaz gezseydim!

Şükür ki, ne şükür...doğru benim bildiğim!
Hiç birine bulaşmadı olmadı kanında kimliğim...
Alnım Allah için secdede... İmanın tadı bedenimden akar ruhuma,
Oturmuşum Müeezin Müeffili’nde Kabe’de... Zemzem tadar dilim!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:02 PM
Tanışma...

Şöyle bir denize bak, dalgalara...
Dalgaların arasında sıkışmış durgun yüzeylere!
On beşlik yeni yetme gibi genç ve taze...
Her dalga gözdesi başka ölçekte,
Her boğumunda yaşar senden bir parça özlem!

Her gözdeyi merak eder insan...
Hepsini ne görmeye nede anlamaya zamanı yoktur inan...
Yaşam kısa ve gerçek şu ki bu deniz...
Dalgaları var,
Gözdeleri var
Ve sakin görünüşünü içinde saklar...
Soğuk, sıcak, rüzgâr ve bulut onu değiştiren,
Gelinlik kız gibi süsleyen!

Ne yapacağını bilirsin her parçada,
Bilmem kaçıncı gözde de olur bu, ne fark eder… Hep mavidir rengi!
Kumsalına gelip de baktığında
Huzurluysa ruhun,
Heyecan hissediyorsan,
Ne kadar boş düşünmek gerisini…
Ne kadar boş kurallarla sınırlanmakta…
Herhangi bir gözesini seç ve yaşa!
Bırak kendini, geçmişini ve daha nelerini…
Nasılsa yüzmeyi biliyorsun değil mi?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Taş Bir Ev…

Asırlardır sadeliğini korumuş,
Kim bilir acı-tatlı nelere tanık olmuş,
İlerliyorum…
Karşımda görkemli, taş bir ev!
Ne hesap sormuş,
Nede gönül koymuş,
İçinde Hakka davet olmuş tek görev…
Her anı sabır, güler yüz doldurmuş!
Yaklaştıkça eyliyor güneşinden alev…

Açılıyor yine kapısı yavaş, yavaş…
Uğultusu ne hoş çınlıyor kulaklarımda!
İçimde huzuru,
Şahane kokuyu,
Görmedim ömrümde daha!

Öylesine küçük mekânda,
Öylesine müthiş kalabalık!
Selam veriyorlar huşuyla…
Herkes birbirine tanıdık!

Sormuyorum,
Korkmuyorum,
Yorumlamıyorum,
Onlarla varım sanki…
Mahşeri oynuyorum!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Teselli mi Yoksa Eziyet mi?

Dün yağdı yağmur…
Hatta bazı iş yeri ve evleri su basmış,
Arabalar yolda kalmış,
Elektrik arıza yapmış,
Neyse susuz kalıp ölmekten iyidir…

Her kötü şeyden hayır ummak,
Pozitif kalıp acıyı bir an susturmak,
Akan suyun dibinde varsın olsun çamur, bataklık
Kendini kandırmada olsa iyidir biraz durulmak!
Ara ara gerekiyor böyle güneşte gözlük takmak…

Ofiste işler yığılmış,
Varsın olsun kim bitirmiş,
Ellerimi boynuma bağladım geriye doğru gerildim
Kulaklıklarımda nağmeler baktım dünyam değişmiş!
Devekuşu başım kumda birden kum serinliğinde gerildim
Telefonda başkan “acele işini bitir…” dermiş,
Oh ya azcık keyfimde bitti depresyon depreşti
Çocuk doğdu doğacak karında sancıları…

Zaman baraj dolgusunu yıkmaya hazır,
Alında ter saunadan çıkmaya yakınlaşır,
Çay soğumuş çoktan rengi kararmış
Patlamaya hazır nükleer bombalar Hiroşima’mda!
Başım ağrır dişimde dolgular sızlar panik almış,
“Hey dur ya ölüm yok ya sonunda…”
Sağlığımı kaybettikten sonra paranın canı cehenneme!

Araladım evrakları pencerede yaz güneşi,
Sanki kıyısında dalgalar sunar keyif günleri,
Dizdim inci tespih tanelerini duayla şükürleri…
Açtım pencereyi,
Atladım sudan içeri,
Belkide öldüm kaybettim güreşi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Tesellin Olmasa…

O kadar şekersin ki...
Saçlarının arasında dolaşan nefesim,
Fırat'ın soğuk sularında aktı!
Doğunun yüzyılları aşan tarihi,
Aşkları,
Sevdaları,
Sonrası yangınları
Ruhunun evreninde yaşattı!

Davullar çalmasın mı?
Misafir ağır... Yemekler yapılmasın mı?
Coşku her ana yayılmasın mı?
Şenlik var, heyecan ve dans...

Yanımda olsaydın da görseydin yüreğimin atışını,
Gök gürültüsünü andıran, sanki atom bombası...
Dünya savaşlarını durduran aşkının şokları,
Dokunur buğday başakları uğultusu tenimde...
Unuturum bakınca sana ölümü ve yokları!

Gülünce çöllerimde yeşil biter,
Üşüyen tenimde temmuz günleri ateşlenir,
Özlem ağrı dağını aşar, İstanbul’a gider...
Bedenim çok uzakta ruhum daima seninle!
Varsın ya,
Yaşıyorsun ya,
Böylece tesellin varlığıma siner!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Teşekkür ederim…

Düşünsene baharın geliyor
Üzerinde arılar, serçeler, kartallar…
Altında karıncalar, yılanlar...
Burnum her nefis şeyi kokluyor,
Gözlerim kapalı, başım heyecandan zonkluyor,
Şahanelik var… Alışılmadık şeyler!
Bu ortamdan hislerim çıkamıyor...
Sarıl bana bahar,
Sarıl ki... Kışı unutayım, unutayım ölümü...
Dünyanda yaşamayı ezberleyim!
Dans edeyim hoş doğanda rakslarla,
Seni bulmuşken doya, doya seyredeyim...

Ruhunda başlayan sancı bedene düşünce
Yaşadığın yer buna dayanır mı?
Yollar artık uzatılır mı?
Havasına düşer cemre aşkımın eylül gününde
Ölümü andıran soğuk, gülen güneşine kavuşur!
Koşar adımlarla sarılır sıcacık, ellerimde çiçekler
Yüreğim aşka susar, tenim yanar, kavrulur...

Nefesin tene değdiği böyle gece vakti
Gök gürültüsünü andırır mutluluk çığlıkları
Yere değer gibi aşkın kıvılcımı
Sonra, sokaktan gelen
Perdeden süzülen
Gözleri okşayan
Sade bir ışık süsler karyolayı...

Bitmesin istenilir anlar, bitmezde!
Gece tanık... Deniz tanık... Martılar tanık...
Güzel nemli havası yürekte azık...
Gece ay ile gel-git’ler yaşatır tanıdık!

Hoş eylül günü belki de...
Ya da kış günü şöminede,
Ateş hala görünmekte!
Hazlar krallığı hüküm sürer iki bedende…
Bire düşmeye hazır gecenin son deminde!

İstemez miyim?
İstemez misin?
Ah... Ah sevgili… Muhteşemsin!
Teşekkür ederim…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Tomurcuk…

Ruhum bahar tomurcuğuna özendi,
Doğdu ninnilerle yeşilin kollarında…

Uyudu dal kundağında,
Güneşi, toprağı, rüzgârı… Tanıdı yeşil renklerle!

Büyüdü ormanda, her baharda yenilendi.
Tütsülendi toprak gıdasıyla, serpildi.

Açtı her bahar yeniden tomurcuğunu
Gösterdi güzelliğini, anlattı özünü…

Derken bir gün,
Yeşil güneşle yanıp olgunlaşınca
Tomurcuk meyve verdi,
Kavuştu çekirdeğine!

Kabuğu kuruyunca,
Çekirdeği toprağa düşünce…
Derken başladı sürgün,
Düştü… Rüzgârın kollarına!

Öylesine şaşkın ve üzgün,
Boynu bükük, her şeyden yoksun
Bir süre uçtuktan sonra yavaş, yavaş…
Vardı yaprakları toprağın koynuna!

Ve gün geldi,
O gün vedalaştı zamanla,
Kazandıkları, arzuları, hırsları…
Karıştı toprağın sırlarına!

Artık ormanda matem vardı,
Toprak suskundu…
Güneş aramaktaydı, üzgün, üzgün
Soğuk öylesine inatçı
Kurumuş ağacı mahzundu…

Biliyordum… Sevmek yürekten yanmaktı,
O ruhumun gerçeğiydi, tomurcuk misali!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Töre Cinayeti...

Gözleri yaşlı, hem yüreği yaslı
Yitti sevdası, toprakta acısı…
Çiçekte adı, yemeğinde tadı,
Akşam güneşi son hatıra kaldı…

Düş sokağında umudu tükendi,
Tek geçmişine, toprağa uzandı…
Gelinlik giydi, sürdü son rujunu
Yiğit sevdası kanlara bulandı!

Töre cinayeti aldı intikamı,
Gökyüzü ağladı, yerler sallandı…
Gelinin kınası ele çıkmadı,
Ölüm son perde alkışlar çınladı!

Mevla Rahim’dir Rahman’dır yaşatır,
Hüküm Kuran’dadır, sünnet ahlaktır!
Töre deyip can almak nerde haktır?
Haddi aşmak cehennem narındandır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Trafik Kurbanı…

Yetmişli yıllarda vardı terörist kurşunu
Duyardık haberini o gün kimi vurdu?
O yüzden izlemek istemezdim haberleri…

Seksenli-doksanlı yıllarda PKK çıktı sahneye!
Ne görürse öldürüyor, yakıyor, alıyor,
Sırp Kasabından da fena!

İki bin yılından sonra trafik canavarı hortladı…
Her haber vahşet, yine her yer ölüm yolu!
Alkole bürünen,
Uykusuz araba kullanan,
Ralli kaldıramayacak trafikte heyecan arayan
Mirasyedi çocukları…
Her köşede aniden doğdu!

Para, trafikten men cezaları,
Olamadı caydırıcı…
Eğitim şart ama
Kim yaşatacak ki o terbiyeyi!

Doktor sigara içme der,
Dumana karışmış nefesi nasılda üfler…
Eğitici kısaca örnek olmalı ki,
Yaşayanı olsun Hakka nefer!

Her onlukta başka bela,
Çare yok şiddetle, ölüme…
Ezber yaşayan, kendini bilmez kalabalık
Düşünmez yarında gelecek sıra kendine!

Aklımızı başımıza alalım,
Bir trafik kurbanı olmayalım.
Eğer kurban olacaksak illaki…
Yapalım şu an gerçek hesabı!
İhlâsı nefsimize öğretelim…
Yoktur tövbe etmenin zamanı!

Toprak asırlarca tanık savaşlara, talanlara, haksızlıklara…
Sanki çiğ köfte yenmiş, acısının tadı kalır damağımızda!
Adı ne olursa olsun… Düşünmeden hazırız kurban olmaya,
Başınız sağ olsun kınalı kuzuların yetim kalmışlarına!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Tuvaller...

Olmam gereken resim belli aslında
Boyalar karışmış,
Tuval eskimeye alışmış,
Odasında sabır giysiler gardolabında!
Kapısı giren çıkandan aşınmış
Katlanır kırk üç yılın hatırına
Kim bilir birkaç yılın öncesinden göbek
Peydah olmuş boyanmış bölümde...
Ayna yansıtır kırışıklar öbek öbek
Işıklı ve sıcak parçalar toz hışmıyla
Giderek artar anla küçülerek...
Konu hep aynıdır aslında beklentiler hedefler
Değişir sadece araçlar malzemeler!

Öyle tuvaller vardır ki hiçbir zaman dolmaz boyaları,
Mirasyedi çocuklar kırar sanki oyuncakları,
Belki içine bir fırça olsun olur dokundurdukları,
Buda tuvalin namusudur bir nebze...

Boyası bitmiş tuvaller çınarlara benzer,
Asırlar zarafetine boyun eğerler,
Ne diklenen olur nede yenilenen sezinler,
Galerinin birinde ölüm hapishanesinde gizlerler
Bir ederi vardır ruhu atılır çöpe!

Ademden beri peygamber tuvalleri,
Her mesajı aynı sunar muhteşem yaşam kılavuzu!
Sadece bakılır haz veren masal suretinde,
Savaşlar katiller yanlış ihtilaller ve dahası,
İnsan dışına yansır gel-git suaresinde!

Sürecekte kişi kendini boyamadıkça
Boşluk tuvalinde!
Eşekler anırır şeytanlar gördükçe,
Eceli erken sarar insan bunu övdükçe,
Sonbahar yaprakları gibi döküldükçe,
Yaşanmamış tuvaller hep uçacak kışın soğuğunda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Türkiye’de Sevdamız...

Divriği’de Aşık Veysel’den,
Sivas ilinde Pir Sultan Abdal’dan,
Çukurova’da Karacaoğlan’dan,
Yunus Emre Mevla’na ruhundan...
Nağmenin adı belli,
Düğüm, düğüm halıda ilmiği...
Sıradağlar, Nemrut, Ağrı, Erciyes, Süphan
Ali Veli Haydar Mehmet Mustafa’dan
Erenlerden evliyalardan cemden camiden
Selam ederim sizi...

Kardeşiz dostuz komşuyuz,
Türkiye’de sevdamız ışığımız yolumuz,
Malazgirt'te İstanbul fethinde Çanakkale’de,
Kanlarımız ay yıldız, nefesimiz kokar buram, buram Anadolu aşkıyla
Bakir bozkırlarında...
Çadırlarda hala yanık türküler okuruz,
Kaçıncı modern asrı yaşarken kültürümüz!

Hangi memlekete gidersek gidelim gurbet olur ağdımız,
Parasıda batsın, kumaşıda... Ömrümüzü boşa harcarız!
Bulgur pilavıma ayran kat, yayık, tereyağı koy bal ile,
Yansın tandırım pişmiş ekmeğin tadı yok şehirde,
Dört duvara sinmiş yüreğimiz, Fırat'ta akar gibi ağlarız!

Sürmeden başka makyaj bilmezdi kadınlarımız,
Gözlerini açanlara sütçü imamla feda olurdu kanlarımız,
Namus şeref olmazsa olmazdı bikiniye girdi modamız,
Minicik bebeklere yaşlı ninelere sıçradı eyvah!
Taciz tecavüz hesap sorulmaz,
Yapanın yanına kar sazında notamız...

Birbirimizi tanıyacağız,
Tarihimizi zevkle yaşatacağız,
Ön yargı fesine kurşun sıkacağız,
Sazın nağmelerinde dost türküler çınlayacak yeniden!

Kardeşiz dostuz komşuyuz,
Türkiye’de sevdamız ışığımız yolumuz,
Malazgirt'te İstanbul fethinde Çanakkale’de,
Kanlarımız ay yıldız, nefesimiz kokar buram, buram Anadolu aşkıyla
Bakir bozkırlarında...
Çadırlarda hala yanık türküler okuruz,
Kaçıncı modern asrı yaşarken kültürümüz!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Türkiye’m…

Veysel Karani’nin çoban nefesinde,
Yürür ayaklarım yemen çöllerinde,
Peygamber hırkasına sinmiş imanı…
İmrendirir ruhumu öldüresiye!

Necip Fazıl’ın kaleminde incelir,
Sezai Karakoç öğütle çırpınır,
Mehmet Akif dizelerde yiğitlenir,
Acizim şiir’de sadece dinlerim!

Yunus Emre sevdasında gezgin âşık,
Kul Himmet’in sofrasında bulsam azık,
Pir Sultan Aptal gibi yüreğim yanık,
Sazımın emiri olsam da dinlesem!

Anadolu’mun her yanı aşklar kokar,
Dağlarında bin bir çiçekler söylenir,
Her narında pınar, şer ateş öldürür,
Doğaldır insanı, şiirim tadında…

Çerkez’im, Laz’ım, Gürcü’yüm, Türkmen’in… Der,
Düşmanı bilmez yüreğinde dost ezgiler,
Ermeni, Rum’da olsa misafir eder…
Şehit ruhu yaşar ecdat gözlerinde,
Aşığı da, toprağı da, mehter dinler!

İlk önce Müslüman’ız sonrada Türk’üz,
Elhamdülillah!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Uğurlar Olun...

Küskünüm
Doğru söylersen dinlenmezsin...
Yahu milletin keyfi kahyası mısın?
Boş yere ruhum sıkılır dişlerim ağrır,
Umursama bana ne acı çekermişsin!

Küskünüm
Yazmalı sanat için benlik ağacına,
Üfür tozlarını rahmetlinin keyfi tahtına,
Yansın cennetinde cehennem güller gülsün
Aldanma hıçkıran ağıtlarına...

Küskünüm
Kışa erer yeşillik soğuk can yakar,
Savurur fırtına karınca dinlenir yatar,
Onca yaz öten ağustos böceği dalgayla
Boyun büker yalvarır kapılar çalar!

Küskünüm
Ölsün gururum asla üzülmem,
Yanlış yoldaysam tokadı düşünmem,
Derviş eylerim gönlümü yalnızlık hicretinde
Amazonda ıslanır yıkanırım Akdeniz’de!

Küskünüm
Ellerim kelepçeli dost zindanlarında,
Ne güneş nede ay varmış ışıksız kalmakta,
Fikrim zikrimdir anlarsınız terazide haşr’da,
Kalp kırılır gönül yorulur uğurlar olun!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:03 PM
Uyumak Yok Bugün…

Kumsalına dokunur serseri duygular,
Tenimde coşar hazzın seyreder kumrular,
İçimde coşku çılgın müzik kulağımda
Düşlerimizi seyreder martılar kuşlar...

İyice sokul gir buz dağına dönmüş içime
Sarhoşluğun kokusu kalsın çılgınca tenimde
Ne içki ne sigara nede şarap keyfinde
Her şey doğal kalsın yaz günümüzde…

Dağlar aşsın beden aşsın ruhumuz sevişsin
Tutsun ellerin güneşimi ayım gözlerinde saçılsın
Tek vücut viraneleri unutsun sadece aşk sarsın
Cehennem alevlerin olsun sonsuz cennetim…

Yağmayan yağmurlar Fırat’ın izlerinde
Kurumuş dudaklarım çatlar çöl özleminde
Düşünmeyen aklım kaptan aşk seferinde
Yangınlar buram buram uyumak yok bugün!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Uyurum…

Özlem duvarlarına yansıyan ruh dalgalarını bilir misin?
Kışı başka acı, yazı başka… Aciz bırakır!
Uzaktan yıllanmış tesellinle neyi murat edersin?
Toprak bakır, deniz köpük… Yüreğime yağmıyor kar!

Donmuş bu kış suyunda aşkınla,
Uykuda sensiz Kehf mağarasında!
Yetim kâinat efendisinin gözyaşında,
Akar fıratın bulanmış sularında…

Çaresiz çöller, kervansız kalmış!
Susmuş kumlar, rüzgârsız kalmış!
At ölmüş, çadırlar toplanmış, insan uğramaz olmuş…
Tek anım yaban çiçeği ayakta, oda sahipsiz kalmış!

Gökyüzünde yakar özlem güneşin,
Yüreğim bulutsuz dudaklarım çatlar!
Mecnun toprağımda leyla anım kollarında,
Vuslat diye sözlerim inler, kefenim sararır!

Hayal bir an umut çölün serabında,
Koşar heyecanla görürde seni çok yakında!
Yaklaştıkça uzaklaşır ölüm tadında,
Kum olurum deve kuşunun başında,
Kehf mağarasında sensiz uyurum...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Üzülme…

İçtenliğimle yazdığım satırlarda saklı hüzün kiremitleri...
Şiir yazmaktan öte, bıraktım kendimi ruh aynana sevgili...
Kim de özlem yok ki, hem de neleri…
Üzülme... Acının içinde öyle bir haz vardır ki,
Çelişki bile olsa,
Bu simetri, yaratılışın içinde gizli...

Ağla,
Vur duvarlara,
Davula vurur gibi…

Her yağmurdan sonra gökkuşağı,
Gecesinde dökülür yıldız yağmuru!
Ruhum bedenden ayrılır böyle anlarda,
Cesedim yaşar bağ bozumu
Avuntu kumsalında…
Korku veren tsunami dalgaları,
Olur, duyulmayan çığlığımın sesi…

Değişimle başlayan, çıldırtan doğumun işareti
Acının son demi, yoktur aslında kıymeti
Aramak anlamsız geçmişten nedenleri,
Üzülme, inan! Benim gelen sana sevgi yolcusu…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Vay Anam...

Sahiplendim!
Armut ağacından düştüm...
Bir daha armut yemeyeceğime söz verdim,
En çok armut yediğime üzüldüm!

Susmaya söz verdim,
Gülmeyi azat ettim,
En şiddetli ağrılarımda
Dura, dura aczimi seyrettim...

Şimdi sağlık akıyor damarlarımda,
Sözlerimi Amerika'ya gönderdim...
Rahmetli olduğunu işittim Irakta!
Şeytan mı, nefis mi peşinde gönül eyledim...

Ben akıllanmam ya!
Teneşir pakler, kefen nasipse!
Şimdi ağustos böceğinin konserine gidiyorum,
Vay anam... Vay halime!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Veda-Ayrılış

I.
MEKKE’DEN AYRILIŞ
Ruhumun üstüne çöktü hüzün kiremitleri,
Ayrılık zor...inerken sabrım direkleri,
Kabem penceresinden bakarken tavaf yapanları,
Ayaklarım dolaşır her yerinde,
Nasıl veda et, git derim şimdi...

Düş gibi burada yaşadıklarım,
İstemek yetmiyor, gerçekten gitmeli görmeye...
Kana, kana zemzem içince,
Havasını içime çekince
Davet etmiş yaradan evine
Unuttum her şeyi, bıraktığım geride!

Aldanmayın derlerse “kaybolursunuz, kaçırırlar...” diye
Mevla’nın evindesiniz, onun emanetinde...
Unutunca geçmişinizi birkaç gün geçince,
Gerçek huzur içinizi kaplar, tavafla dönünce!

Medine yolundayım şimdi,
Kabe çok uzakta kaldı,
Sağım solum çöl
Her yanımı hüzün, gözyaşı sardı...

Var mıydı böyle küs gibi ayrılmak
Her yanımda yara var sanki
Ruhum acıdı!

Hicret yolundayım sanki,
Bizi beklemekte Medine halkı...
Can resulün burukluğu mirastı,
Sevr’de aynı zahmet,
Dağlar, çöller der gibi sabret!
Ayrılıyorum Mekke’den
Geriye bakıyorum bir gün döneceğim der gibi!
Mevla nasip ederse görmeyi Mekke fethini...
Umuyorum!

Mekke uzakta kaldı, Kabe sende,
Tavaf yapıyorum hala,
Ruhum yemen köşesinde...
Hacer’ül Esved’e selam veriyorum “ Bismillahu Allahu Ekber! ”
Bilmem hangi şavtın heyecanı başladı dilimde...

İki deve ağacın gölgesinde serinliyor,
Kim bilir can Muhammed ve Ebu Bekir buralardan geçiyor!
Yol uzun geride Kabe’ye hasret,
İleride var yüce nebiye vuslat
Gönlüm ikisine de özlem dolu, heyhat
Mekan benim gibi faniyi şaşırtıyor...

Benden uzaklaşıyor gerçek murat,
Hüznüm şimdi kat, kat artıyor...
Şefaat nasip olursa eğer
İnşaallah, bu yolculuk cennete varıyor!

II.
MEDİNEDEN AYRILIŞ
Medine’yi Münevvere sahrasında
Dilimde salavatı şerife
Seyrediyorum yeşil kubbeyi...
Can Muhammed’in kokusu burnumda,
Hissediyorum çok yakınımda
Güzel cemalini!

Güneş yavaş, yavaş veda ediyor gök kubbeye,
Akın, akın insanlar geliyor,
Mermer avluda gürültüleri!

Elinde tespih molla giyimliler,
Film setini andıran kameralı çekimler,
Sağ yanımda susamış gibi zemzem içinler,
İstanbul hatırasını andıran fotoğraf çekenler!
Görüyorum...

Avluya çekilen bant, akşam ezanına hazır...
Oturan kadınlara son uyarı, isteksizce kalkıyorlar!
Yandı avlunun onlarca lambası şimdi!
Hangi asrı seyrediyorum, kafam karışıyor!

Kulağım akşam ezanında,
Yankılanıyor Bilal-i Habeş’inin sesiyle...
Gözlerim hala yeşil kubbede,
Birazdan can resul imam olacak önde,
Hissediyorum!

Ilık, ılık rüzgar geliyor tenime,
Sanki deniz dalgalarıyla,
Huzur buluyorum can resulün aşkıyla
Özlüyorum sahabenin görmediğim ruhunu,
Haram’ın mucizevi akşamında!
Sanki tavafta bedenim, Medine’de hazır namaza...

Selam veriyorum can Muhammed’e kabri başında
Madde bağımlısı gibi burada
Görüyorum yangınlık çeker insanlar...
Gözler ince deliklerden kabrini arar
Sanki ruhsuz demirden onu sorarlar!

Gerçekten anlamak lazım,
Görüntüden uzaklaşmak lazım,
Can Muhammedi yaşatmak için
Sünnetine sarılmak lazım!

Ah...ah! özledim, yine çok özledim,
Ayrılmak zor... dumanlı gözlerim!
Kabe’den ayrılmak,
Can Muhammet’ten ayrılmak,
Onlardan uzakta yaşamak
Daha Medine’deyim ama özledim.

Hoşça kal, Ey nurla yaşamış peygamber
Sahabenden birisi olmak isterdim, sana er...
Cemalini görerek yaşayan, yaşlanan
Duymak isterdim senden gerçek haber...

Nefes aldığın her anda olsaydın bana rehber
Olsaydın ruhumu saran kadife her an aklanan!
Çökseydi deven evimin önünde, olsaydın misafir
Varlığımda, ay nurunla her an parlayan!

Ah...Ah! ayrılmak çok zor!
Perişanım, gözlerim yaşar bu geceyi uykusuz sabahlayan...

Ya gelmeseydim demek teselli şimdi,
Gördüm ya yaşadığın yerleri...
Elhamdülillah!

Ruhum geçmek üzere başka tür yaşama
Yanımdasın, gidiyorum seninle Ankara’ya!
Sünnetlerini yaşarım umuyorum
Gerçek sevgiliye uçuyorum, Allah’a
İnşallah!





III.
ANKARA’DA
Bedenim yorgun,
Ruhumda hüzün,
Sanki her şey yabancı!
Yaşadığım mekan, insanlar... sanki edilmiş gibi sürgün!

Alışkanlıklarım ölmüş gibi,
Televizyon kumandası bana yabancı,
Cazip değil seyretmek dünya şampiyonası finalini
Unutmuşum sanki alış verişi...

Sanki sevgilim, sevdiklerim ölmüş gibi..
Yabacıyım kendi şehrimde yaşıyorum son matemi!
Ruhum Kabe’de,
Can peygamber şehrinde...

Ayrılmak istemiyorum bırakın beni!
Bağlamayın zincirlere yeniden ne olur...
Sarmasın dünya kabuğu bedenimi
Hevesler, karanlıklar, şeytan bırakmışken beni ne olur...

Ne olur....

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Vuslat Döngüsü...

Senelerden bin dokuz yüzler,
Atım üzerinde, Darüşşafaka’nın önünden geçerim.
Beyaz ipek elbise içinde süzülür,
Saçları demet, demet şapkasından uçuşur,
Narin güneşine ayım tutulur...
Atım şahlanır ben yularını bırakamam.
Şaşkınım, şok olmuş gibiyim.
Yanına gelemem,
Utangaçlığımı affet bir tanem!

İstanbul o gün başka yüreğimde,
Volkanik lavlarını akıttı ruhumda,
Savaşları unuttu acı çeken gözlerim
Aşkın sihrine kapıldı, düş havuzunda!
İlk kezdi bu başımda kavak yelleri…uçar gibi bulutlarda,
Koymadı aklımı başımda
Sanki hayallerimdeki efsanem…

Ankara’ya gidecekti o, öğrendim,
Sakarya’da savaşa dönecektim,
Ölmekte var dönmekte...
Tüm ayıpları unuttum, aşkımı söyleyecektim,
Elektrik direğinin altında!
Saatin saniyelerini sayıp seni gözledim
Körpe yüreğimde...

Yürüyüşünü izledim, ne kadar doğaldın,
Başın öne eğik süzülerek geliyordun...
Hey diyecek oldum... Sıkıldım, sen sıkıldın!
Gözlerimiz buluştu, okyanus sularında,
Seviştiler sanki temmuz sıcağında,
Mumyalandık firavun mezarında,
Heykelimiz dikilecek kadar ayakta kaldık sanki kutuplarda,
Neyse ki mendilin düştü yere ve gittin...
Bakakaldım, kokusunda burnum
El sallayamadım... Bunaldı ruhum!
Kim bilir ne zaman bir daha vuslat... Ne zaman!

Yaram acıdı inlerken karyolada,
Kaç ay geçmişti hatırası soluğumda,
Her iniltimde,
Dalgaların ittiği sessiz gemide…
Kuruyordu dudaklarım özlem acısından!
Hayaller, *******i gel git sesleri, yakamozlar…
İniltimi duyan yok, binlercesinin yanında!
Yalnızlık ve çaresizlik... Birde küllenen aşkından
Soluyordum günden güne!

Ölmezsem diyordum
Ölmezsem!
Ayaklarım yere basarsa diyordum
Koşarsam!
Seni göreceğim cennetinde diyordum
Esaret zincirimi çözersem…
Her saniye hayalinle,
Kesilmiş bacaklarımla,
Yaşama, sana... Bağlandım!
Sanalına bakıp, bakıp ağladım!

Benlik düşmeden yunmuş suyun üzerinde,
Göz kamaştırır hala güneşin yüreğimde!
Gölgeler aldanır…
Güneşler aldanır…
Düşler canlanır…
Neden kar yağmıyor ki yüreğine?
Belki erirdi baharımda,
severdi çiğdemini bir mart gününde…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Vuslatımı Beklerim....

Sevgi gerçek-ilahi aşka uzanan ince yoldur
Sevmek dediğimiz her şey hep semboldür
Mecnu'nun çölünde Leyla olmuştur
Sezar'ın gönlünde Kleopatra doğmuştur...
Acıdır, özlemdir, haykırıştır her solukta yeniden yoğrulmadır
Balçığın çömleğe-testiye dönüştüğü yumuşaklıktır yürekte!
Sabır ister bir temmuz güneşinde yakarken...
Titretir bir zemheri ayı ocak hava kararırken
Sararır başaklar ikindi güneşiyle kurşini renk alırken
Kan damarları dağlanır aşığın ozanın sevdalının bam telinde...

Ölüm kavuşmadır
Bir mevsim biter başkasına zaman gebedir
Yılanlar gibi sevgi gömlek değiştirir
Son aşka varana kadar!

Bende sevdalıyım, Allah yarim
Her gördüğümde o var...
Bu yüzden ne görsem sarılırım
Rahim Rahman dedikçe hazzın içinde zevkten bayılırım
Toprağa sarılırım
Vuslatımı beklerim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Yağ Yağmur…

Gözlerim yağmur bekler
Bulutlara seslendim haykırdım
Estikçe rüzgâr haber verir derler
Gözlerimi kapadım derin derin nefes aldım…

Yaz gelmeden sararmaya başlayan ekine,
Suları çekilen barajlara göllere nehirlere,
Çöl ateşi yakan güneşin sitemlerine,
Boynum bükmüş, üzülüyorum…

Yağmur gözlüm yoksa sen mi ilk önce dökecektin damlayı
Eğer sen kurursan dünyanın bir anlamı kalır mı?
Yozlaşan,
Tozlaşan,
Horlanan,
Henüz din değil ayaklar altında kıyamet habercisi…

Heyecanda var içinde yaşanan da, Allah aşkı
Kevgirden süzülür nur yüzlüler klonlayan
Ak’lara bürünür gül kokulu mehdi müjdesi…
İsa(A.S.) bir rivayet iner Şam’da Emevi camisine
Anlar huzur nedir ona sokulan!

Kirler,
On dört asırdır biriken pislikler
Din yıkmak adına şerli niyetler
Yıkansın yağ ne olur yağmur…
Yere insin her yıldıza sarılmış sahabeler!
Her yer Medine her yere kardeşlik yağar
Ebrehe perişan bir bir ölür güç sembolü filler
Tufan ol ruhumuza Nuh’un gemisinde misafir…
Rahmetinle ne olur yağ yağmur…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Yağmıyor...

Kar yağsın istiyorum
Ankara'ya,
Bizim gibi günahkarların üstüne
Lapa, lapa,
Uykum bölündü gecenin
yarısında,
bekliyorum yağmasını pencerenin
kenarında,

Ama yağmıyor...

Uykum gelmiyor bir türlü uzandığım
kanapede,
Ruhumu saran sıkıntı sürüyor televizyonda açtığım
her kanalda,
Aldığım kilolara yenisi ekleniyor içtiğim mercimek
çorbasında,
geçmişim gözümün önünde... çocukluk
yıllarında,

Yarım metre kar, ellerim üşüyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:04 PM
Yakma...

Dumanlı, dumanlı
Yakma ne olur yine sigara,
Başım ağrıyor...
Her nefeste nefes aldıkça,
Boğazımda boğum, boğum!
Öldürecek gibi,
Gözümden yaşlar akıtıyor...

Nereye baksam bozulmuş sular
Ara, ara gelen fırtına, rüzgar
Ve zaman çelişki dolu!
Gidiyorum yürüyen ben miyim?
Ayaklarım ilerliyor...
Bilinmeze mi,
Yoksa köşedeki süpermarkete mi?
Gidecek bilmem nereye kadar...

Doğum ile ölüm arasında büyük mücadele,
Ne çok düşünsekte,
Ne çok kafa yorsakta,
Bizleri sürüklüyor yanlışlara azar, azar...
Ve hastalık kötülük gibi,
Sağlıkla güzellik gibi,
Çelişki dolu zaman canavarının elinde!

Harun Reşit'in keşfindeki saflığı,
Mekanik dünyam saatime baka, baka kararıyor...

Aldırmadan delice tsunami gibi,
Nefsimizin elinde mahkum, prangalı gibi,
Süfyen çocuğa benzer saflıkta, kanıyoruz...

Ne yani, var mı başka mükemmel Mevla'nın sanatı gibi?
Güler buna sadece düşünmeyen boş insanların evreni!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yalnızım…

Haykıran benim deli gibi,
Öylesine yalnızım...
Bir hayalim sanki,
Her gördüğüm yabancı…

Bu kafeye neden geldim şimdi anlıyorum,
Geçmişim, ekmek gibi dilim dilim,
Dekore ediliyor duvarlarında tarihim!

Ey nefsim, ey yalancı yakarışım, bu ne surat
Anlayan yok seni işte, yersen anlarsın acı tokat
Dilek ağacına gitmek için bulsan da ne çok at
Bu fırtına sessiz,
Bu güverte sensiz,
Başımdaki bulanık bulutlar yağmursuz
Gönül yolum gelen gidensiz…

Hipodrum değil ki haykırsın seyirci, atla şahlansın sanat
Ayaklarım izsiz,
Perdenin arkası bensiz,
Duyan yok çaresiz…
Ölmemek için çırpınan gençliğim heyhat
Beyazlar saçılmış saçlarıma, tenimde kırışıklar… Bırakır neşesiz!

Haydi, ayağa kalk, heyecanla doğrul
Kendin için mutlu ol,
Kendin için yeniden yoğrul!
Her şey terk ediyor, ölüyor… Sahiplensem de
Yaşayan benim, yaşlanan da… Bitmez ne söylense söz
Kendi otağımı kurdum, ey nefsim umut tahtına kurul!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yanımdasın…

Seni hissetmek demek:
Kumların inceliğinde
Temmuz sıcaklığına gömülmek!
Dalgaların sesi sensin,
Rüzgârım ben…
Öyle sevişiyoruz ki,
İkili birliktelik sonsuz karede,
Teke düşmüş doğanın tuvalinde!
Başımız dönüyor, dönüyor...
Neremizde heyecan yok ki?
Almasın bizi cennetine hislerin akışı…
Cehenneminde aşk yangınları!

Hayal değil bu inan ki,
Gerçeğin ta kendisi...
Tulumbacıların yangından yangına koştuğu İstanbul’da,
Tarih tefekkür eder sanki…
İki sevgili doyasıya aşkı yaşarız,
Kış günlerini temmuzda tadarız!
Nefisler bayram eder,
Duygular martı çığlığı atar,
Sulu Kulede çingeneler göbek atar,
Açılır sır aşk definesinin anahtarı,
Hediye denir verilir!
Sarılır canımın içi koşarak,
Kelepçeler ellerimi…

O anlarda öyle çılgınlık vardır ki…
Roma’yı da yakarım diyen Neron’un çığlığı
Avsa adasında duyulur yankısı…
Sezar’ın Cleopatra’sı mısırda özlemle inler şimdi…

Güneş öğlen gibi dorukta, canlandı...
Gecesinde ay dolunaya sarıldı…
Eğer gelmezsen İstanbul matemde,
Diller makber şarkısını söylenecek,
Yakup Kadri bile şaşacak,
Kabrinde ağlayacak…
Geleceksin değil mi?

Yüreğimde ağıt varken canısı,
Kırağı yağdı kardan önce…
Aklar kapladı toprağı gölgenden böylece…
Eğer gelmezsen İstanbul matemde,
Makber söylenecek dillerde!

Boğazın suları durgunsa,
Vapurlarda sessizlik varsa,
Gece karanlık
Ruhun huzursuzsa,
Biliyorum bana koşacaksın...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yaşamak Buna Derim ya…

Görünce cennet dedikleri,
Biz erkekler için verilmiş hurileri…
Hayalinde yaşadığımız,
Kaçamak öbe,
Söbeleri…
Oyun içinde gerçeklerini
Yaşamak var ya!

Nefesinin hazzını,
Aşkının heyecanını,
Bedenime değer sıcacık,
Hayal meyal, hissederim azıcık!
Etli dudaklarının yaşattığını…

Düşer gölgeler ikindi vakti
Süslenir hayaller…
Gösterir gerçeğine kendini
Aç kurt gibi…
Sonra filmimiz başlar,
Tutkular, fanteziler sıralanır!
Yüzümde tebessüm, izlerim seni…

Elimde bal, şerbet, çikolata…
Yaşamak buna derim ya!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yaz...

Yenmeye doyulmayan İzmir üzümü gibisin,
Asma dalında olgunlaşır gibi sanalında özelsin,
Damak tadım değişti gözlerinin içine düştüm
Ruh salıncağından aydan dolunayı seyrettirirsin!

Kar üzerinde kayılacak kadar tenimdesin,
Dalgaların kumsalı okşaması gibi sarsarsın,
Kutuplarda buz dağlarını bir çırpıda eritirsin,
Yüreğimde kuraklığın dudaklarımı çatlatırsın!

Efelerin sevdalısı topraklarda yürürsün,
Aşk acısı bağlamanın telinde süzülürsün,
Kainat güzelinden güzelsin düşündürürsün,
İzmir'e gitmeliyim konakta çay içmeliyim martılarınla...

Şımartılmış ruhuna derviş perhizi yap da yaz bana,
Dokunsun sıcak sudan çıkmayan,
Yumuşacık ellerin klavyende canlansın,
Sevinsin yüzü gülmez içindeki baharın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yaza Özlem...

Muğla bir elimde Hakkâri diğerinde
Vatan her parçasında güzel verilmez kimseye
Özlerim her yerde özlem başka, deniz, yayla...
Belki çadır içinde belki şemsiye atında
Karpuzun tadı peynire karışınca
Derviş elbisem çıkar denize karışır utancım!

Özlem sevilen az görüldüğünden özlemdir
Bulunmaz nimettir en zengin ruh köşemdir
Ayrılmak hissi tedirginliktir ayakta tutar günlerce
Ele gelip kavuşunca ateşi hızlıca sönendir...

Marmaris Bodrum Dalyan Turgutreis Fethiye Ölüdeniz
İçimde yaşatır yazdan bir damla sıcak temmuz
Ayakları kardan çıkmayan, kaymaktan bıkan
Özgürlük ateşi yakan yakamozlar yürekte bırakır susuz!
Latin kıvraklığı oryantale karışır kumsalda karnaval gibi
Her çeşit insan dolaşır tanıdık gibi az buz...

Yandı çoktan meşale baharla içimde
Gelsinde görün kumsalda yazlık keyfime...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yeniden Doğacaksın…

Hayal kurmayı, yağmurda ıslanmayı severim...
Yağmur rahmettir!
Yağdığında toprak canlanır,
Gözümüzden akan yaş gibidir,
Kötülük adına ne varsa boşalır…
Eğer yağarsa yağmur,
Lütfen onunla paylaş sende ağla!
Sonbahar yapraklarının hışırtısı olsun yüreğinden çıkan hıçkırıklar...

Umursama üşümezsin ıslansan da,
Doğal olan şeyler dokunmaz insana!
Hatta doğa hiç ihanet de etmez,
Tufanlar, depremler, yangınlar... Olsa da!
Yenilenir her kötü denilen olayda doğa:
Tıpkı insan sinirlense,
Acıdan sızlansa,
Ümitsiz kalsa,
Yüreğinde yaşama ışık veren gelişler gibidir...

Bağlanmalısın yaratıcıya,
Tanımadan da olmaz aslında!
Bu kadar mucize içinde geçen gördüklerin
Bir kudrete sevdalı nasıl olmasın ya!

İşinde yaptığın planlar olmasa,
Özgürlük fişeği mermi hızıyla dışarı fırlatmasa,
Çocuğum dediğin bir hücreden insan doğmasa,
Bulutlar rüzgâra sarılıp bölük, bölük çoğalmasa…
Sabah uyandığında güneş göz kırpmasa,
Hatta bunları senin yapamadığını düşenen sen olsa!

Yaratıcıyı anlamak ne çok şey kazandırır bir bilsen...
Yalnızlık biter,
Omuzlar çürür,
Şeytanlar, kötüler, kötülük ölür...
Karanlık diye bir şey kalmaz!
Perdeler sökülür,
Işık görülür...
Dünya takıntısı,
Mars merakı,
Evrenin esrarı,
Tükeniverir atın eğerinden kurtuluşu gibi…
Belleğimizde ebediyen yaşamaz!

Yürü istersen yağmurun altında yine,
Ne olur ağla, içindeki sessizliğe...
Ve yap kutlama keşfetmenin şerefine!
Kendini ve yaratıcıyı yaşat evreninde!
Masallarında gezmek yerine
Gerçeğini hisset yüreğinde!

Ellerini aç yağmur damlalarına
Senin için verilene dokun, aşk suyuna
Yıkan duş alır gibi kasımın son günleri...
Öyle huzurlu olacaksın ki yatınca uykuya!
Yeniden doğacaksın sabahında...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yeniden, Hoş Geldiniz …

Hayat çok güzel, heyecan dağının ardında
Ormanla çevrilmiş, mis gibi kokar solunda ve sağında
Bir ceylan gibi süzülür sevgilim, çiçeklerin arasında
Güneş gibi ışıldar bir gölgenin arasında
Robin hood olurum alırım gizemli odama
Şarkılar dilimde, özlem biter yüreğimde...
Sarılırım, yüzyıllara şahit yeşilliğin gülüşünde..
Cennetim olur, hurim olur,
Şarhoş olurum mis kokan teninde
Karışırım aromasına, sıcak yaz *******inde
Kapımda aslan, ağaçta şahin gökyüzü dolunay...
Kapılırız sihrine sıkıntısız anlarda, çalar ney!
Nostaljik dansında hoş tatlar bırakır nefesimde!

Kuş kadar hafif, uçma vakit gelmiştir..
Yükselirken aşağıya bakmayı keşfetmişizdir
Aslan kükremekte, şahin uçmakta
Yüzyıllar aynı heyecanı her anımıza ışınlamıştır...
Donmuştur bulutlar şaşkınlıkla, uçaklar alçalmakta
Sevgimizin dilinde sonsuz an sevişmiştir!

Hasret gür akan çağlayanın ucunda bitmiştir
Ateşler sonsuz enerji veren yemek için yanmıştır
Otağlar kurulmuş törenler sona ermiştir
Temmuz *******inde aşkımızın şarkısı notalanmıştır!
Üzmek üzülmek sonsuz kere bitmiştir
Tek bedende iki ruh zinciri birleşmiştir
Doğa yeniden doğarken, biz koşarken
Çiçekler şahit, otlar şahit, akarsular şahit
Efsane olan aşkımızın destanı yazılmıştır...

Sen ey akan ırmak, kanım kadar olsan sıcak
Sen ey aysan, hayallerim kadar ak bak bize parlayarak
Sen ey avlanmaktan kurtulan ceylan dinlen artık!
Bize sütünden ver, bize ol arkadaş..
Biz senden parçayız, doğanın içinde olsa da binlerce böcek
Nice yırtıcı hayvan yada bunlara eş...
Biz bütünüz tarihimiz değişmez ve hep böyle sürecek!
Tüm canlılar aynı alanda süzülecek...
Yeniden hoş geldiniz, diyecek...diyecek...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yiğitler Direniyor…

Sahiplendik taşa toprağa, suya, paraya...
Benlerimizle yükseldi binalarımız bir anda,
Ad, Semud, Lut kavmine özendik ne fena!
Kulluk bitti başladı azgınlık, hırsızlık, zina…

Ebu cehiller oturmuş şeytanca gülüyor,
Ebu lehebler içten, içten kin güdüyor,
Sevr mağarasında nur, yola düşüyor,
Yesrip halkı ayakta, nasıl olmasın ki!
Nur Muhammed uzaktan görünüyor.

Lübnan’da ırak’ta şimdi Ebu süfyanlar
Öldürme yarışında Bedir’e ilerliyor!
Hamzalar, Aliler, Ömerler ön safta onları bekliyor…
Allah söz verdi mu’mine istikbalde zafer,
Şehit düşene cennet!
Ölümden kim korkar ki, yiğitler direniyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL
04-30-2009, 06:05 PM
Yola Düşte Gel, Sergi *******inde!

Zaman durmadan akıyor,
Yağmur düşüyor, yıldırım düşüyor, aklar düşüyor, düşüyor...
Dün ağaçta tomurcuk gördüm, bugün beyazı düşüyor
Dört duvar arasında aklım, gerçeklerim düşüyor
Bedenim nedensizce titriyor, üşüyor..

Bir geçmişim vardı
Neron yaktı...Fatih zaptetti!
Kimliğim kıvranıyor, ruhum kendinden geçti
Güneşi beklerdim dün, bugün bulutla saklandı
Neler saklandı....
Merak ettiklerim aklandı!
Zaman akıyor, su akıyor, yaşarken neler akıyor
heyecan duyacak çok az şeçenek kaldı!
Ölüm gerçek,
Ömrüm ömrü kelebek
Avcının elinde ya vurdu ya vurulacak...
Anne boyut farkına gebe düşecek,
Doğacağım, gelmekte zamanı!
Kaç ay kaç gün yapılır hesabı…
Ağlasam mı, gülsem mi?
Ne hissedeceğim yok ipucu...

Beklerim duygular tsunamisin’de
Kaç metre dalgalanacak yüreğim her keresinde
Yazmaz oldu klavyen sanki deprem kederinde
Özledim, gözledim, anlara seni sözledim...
Çöz beni kavuşabilme karesinde!
Doğa şahit, piknik çimenleri kanıt,
İnanman için illa dikilsin mi İzmir’e anıt,
Yola düşte gel sevgi dualarına,
Sergi *******inde...

Safet Kuramaz