Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Atam'ı Kimse Ağlatamaz...!!Ama Bu olaya yürek dayanmaz!!


KaRaYeL
03-24-2006, 02:41 PM
Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu’sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir’e gidip annesini görecek. Ve Latife’yi.

Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal’in ve bir türlü uyku tutturamıyor.

Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış karanlığı seyreder ken bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.

“Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.

İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak, giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: ‘Anamız öldü paşam!’ diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam, ‘Paşam sen sağ ol’ desem ‘Eyvah demez mi?’ ‘Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"

Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.

Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:

“Emret Paşam”.

Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:

“Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?”

“Uyku tutturamadım da Paşam”

“Annemden bir haber var mı?”

“Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.”

“Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.”

Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:

“Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah.”

Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.

“Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!..”

Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:

“Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!”

Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı.

“Ver onu” dedi. “Paşamız bekliyor.”

Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: “Sen sağol paşam” dedi.

“Millet sağ olsun.”

Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş “Ağlama paşam” diye yalvardı.

“Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da te selli bulurum. Benim için ikisi bir.”

İşte ben bunun için:

‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ diye cevap vermedim mi Namık Kemal’e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.

__________________
Che’nin eğitimi ve derin bilgisi onu onurlu bir mertebeye taşımıştır,insanların dış görünüşleriyle değerlendirip ithal kahramanlardan söz eden arkadaşlarımızın ne kadar ithal bir yaşam içerisinde oldukları ortada,tarihte saygıyla anılacak kahramanlarımız olmuştur şüphesiz ama bu bizim sömürge konumunda olan bir ülkede yaşadığımız gerçeğini değiştirmez değilmi? Kısacası Che’yi tanıtmak yada eleştirmek konusunda bir yeterliliğe sahip değiliz ama dünya halklarını onu hakkettiği mertebeye oturtmuştur.

Bostandere
03-24-2006, 02:45 PM
çok güzel paylaşım sağol............

eryilmaz
03-30-2006, 10:05 PM
teşekkürler

morgan_freeman
06-30-2006, 10:17 PM
oooooof of kanka bunları okudukça kendi kendime dövünüp duruyorum ben bu vatan için ne yaptım hadi onuda geçtim kendim için ne yaptım
şimdi Allaha ne hesap veririm? kısacası biz yanmışız
650 yıl süründürdüğümüz heriflere gidip bizide içeri alın diyoruz
herifler bizi ABD'ye alırmı sizce hadi buna cevap verim hepinizi öptüm

bluekeys™
06-30-2006, 10:21 PM
paylaşım için saol kötü oldum

CaKaLBoT
07-01-2006, 01:31 PM
teşekkürler kardeş

superman100
07-01-2006, 01:37 PM
ellerine sağlık kanka. muhteşem. Atamızı rahmetle ve özlemle anıyoruz.

CaKaLBoT
07-01-2006, 11:30 PM
teşekkür ederim

DJIN
07-14-2006, 04:30 PM
çok büyük adam yaa.