PDA

Tam Sürümü Görüntüle : kardeş


Sayfa : 1 [2]

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:22 PM
Takıldı Kaldı

Sen beni arayıp hiç sormasan da,
Yüreğim adına takıldı kaldı.
Bu dünyadan göçsen hiç olmasan da,
Yüreğim adına takıldı kaldı.

Yıllar geçse hiç haberin almasam,
Hafızam silinse harfler bilmesem.
İçim kan ağlasa, ben hiç gülmesem,
Yüreğim adına takıldı, kaldı.

Vefasızlık ettin hiç aramadın,
Belki de utandın sen soramadın.
Aceleci oldun, sen duramadın,
Yüreğim adına takıldı kaldı.

Adını andıkça maziye dalıp,
Hayalen dudaktan bir buse alıp,
Aşkınla Mecnunu çöllere salıp,
Yüreğim adına takıldı kaldı.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:22 PM
Talancılar

Her gelen talan eyliyor,
talanlara doyduk yeter.
hepsi yalan söylüyorlar,
doğruluğa doyduk yeter,
aha bu iş burda biter..

sülük gibi kanım emdin,
seslenmedik hep sen bindin,
gökten zembille mi indin,
enayiysek bildik yeter,
aha bu iş burda biter..

demokrasi dedik amma,
demedikki bizi tınma.
kerhen bir oy verdik amma
bu oy'una kandık yeter,
aha bu iş burda biter..
İNCE derki sunduk yeter,
aha bu iş burda biter..

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:23 PM
Tatlı Rüyâlar

Bir akşam üstüydü geçmişteki bahçelerde,
Vedâ ediyordu hasretle güller hayata...
Küskündü çemenler ve çemenzâr kâinâta;
Kapanıyordu her yandan akşam perde perde...
Ve serin bir poyraz esiyordu bahçelerde...

Tasa bürümüştü bütünüyle çiçekleri,
Tülleniyordu bayrak gibi kasvetin tülü;
Kışa dâvetiyeler vardı, bahar örtülü;
Sihirli türküleriyle aldatan bir peri,
Aldatmıştı birer birer bütün çiçekleri...

Acı acı uğulduyordu her yanda rüzgâr,
Hazanla buruktu papatyalar, karanfiller...
İrem bağlarına denk o sihirli bahçeler;
Kalmamıştı bahçelerde tılsımlı lâleler,
Hep kâbus gibi esiyordu esince rüzgâr...

Kuğular, yaslı yaslı yüzüyordu sularda,
Çaylar sisle örtülmüş ve sis de dinmiyordu;
Kıyıda altın sesli kuşlar gezinmiyordu...
Hüzünlü ağıtlar "tın, tın" inlerken koylarda,
Bir ürperten yankı yükseliyordu sularda.

******* başıboş ve derinleşen saatler,
Çılgıncaydı o esnada karanlığın hızı,
Bitevî yarasaların keyfi gül kırmızı...
Ve derin hicrânlarla kıvranıyordum yer yer,
Aczimize göklerin açıldığı saatler.

Derken sabâ esmeye başladı bir aralık,
Diriliş kokusu geliyordu ötelerden:
Bir zaman güneşlerin kol gezdiği yerlerden;
Yırtılıyordu artık perde perde karanlık...
Ve gök kapılarında mübârek bir aralık...

Aralıktan ruhlarımıza doğan rüyâlar,
Mesajlarla rengârenkti mutlu gelecekten...
Neler bekledikse şimdiye kadar felekten,
Yoldaydı... bir bir gerçekleşiyordu hülyâlar
Ve hicrân dönemindeki en tatlı rüyâlar...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:23 PM
Uhrevî Esintiler

Hissediyorum yavaş yavaş ihtiyarlığı,
Çatladı artık hayat rüyâsının billûru...
Kirpiklerimin ucunda ötelerin nûru...
Bir başka aydınlık görüyorum yaşlılığı...

Gençlik tutkularından uzak, hep ötelerde,
Tülleniyor gözlerimde Sonsuz’un serhaddi.
Zaten bir zaman rûhumu saran hayâlimdi,
Şimdi gönlümde ağaran şeyler perde perde...

Artık ne şafak arzusu, ne akşam tasası;
Yok düşüncemde hiçbirinin o eski yeri;
Aynı şey bence dünyânın lezzeti-kederi,
Meltemi-sabâsı ve tûfânı-fırtınası...

Ne eski köşkler, ne yeninin gökdelenleri,
Ne kırların lâlesi, zambağı, papatyası;
Ne yokluğun acısı, ne varlığın safâsı;
Ne de dünün dillere destan ma’mûreleri...

Artık hiçbiri bir şey anlatmıyor kendince.
Felek devirdi hepsinin kâsesini bir bir...
Ve şimdi dalgalanıyor derûnumda tekbir:
"Allah bes bâki heves!" işte hayat bu, bence.

******* gündüzlerle içiçe ve aydınlık,
Yıllarca kaderden beklediğim buymuş meğer;
Uğrunda bin ömür fedâ edilmeye değer,
Bir dünyâ ki, yok hiçbir yöresinde karanlık...

Elvedâ gece gazelhanlığına, elvedâ...!
Ve yarasalar yarasalarla kalsın artık.
Işık dalgaları içinde yüzerken varlık,
Karanlığa türkü söylemek bir kuru sevdâ...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:23 PM
Usandım

Kırkdört yıldır çile çeker ağlarım
bu çileyi çeke çeke usandım
kurudu yaprağım viran bağlarım
yapraklarım döke döke usandım

Gayrı felek ile alıp satamam
avcı olup bir av bile tutamam
çile gömleğimi yırtıp atamam
söküklerim dike dike usandım

Herdaim felekten yedim silleyi
ağlarım durmadan bilmem gülmeyi
hepşu insanlardan yedim çelmeyi
düşe kalka seke seke usandım

Gönül verdim bir vefasız güzele
kurudu yaprağım döndü gazele
sevgi saklanınca çıkmaz mesele
incegüller döke döke usandım

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:23 PM
Usanman Mı

Felekleri gezme gönül,
Alta alıp ezme gönül.
Başka güzel süzme gönül,
Hiç arlanman, usanman mı?

Dosttan gamı çekme gönül,
Keder, hüzün ekme gönül.
Hiç el ense çekme gönül,
Güreşip de yıkılman mı?

Ahu zarın nice gönül,
Kederliyim diye gönül?
Seni kurtlar yiye gönül,
Bir can içre duraman mı?

Destur deyip dur ha gönül,
Nefse bir gem vur ha gönül,
İNCE'm dosta var ha gönül,
O kapıda kalaman mı?

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:23 PM
Ustam

Aşık zavallı sazla söylüyor,
Söyleyip de ciğerimi dağlıyor.
TV başında herkes ağlıyor,
Bu kadar dertli de söyleme ustam.

Sazıyın telleri akord tutmuyor,
Dinleyelim diye herkes yatmıyor.
Allah diyor başka kelâm etmiyor,
Yârden başka yâri isteme ustam.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:24 PM
Usuldan Usuldan

Sabah oldu gün doğuyor usuldan,
Yine efkar bastı deli gönlümü...
Bıktım usanmadım ben bu fasıldan,
Boşa harcadım da bütün ömrümü...

Her seher her sabah böyle olurum,
Donar el ayağım öyle kalırım.
Ahdim kalmaz vallahi de alırım,
Koymam kapımada zalim ölümü...

Güneş doğdu amma geri batacak,
Hayal çarkı kimi ezip atacak..
Varı yoğu birbirine katacak,
Gene solduracak benim gülümü..

Yeni mi başladı nasıl bitecek,
Zaman suyu akıp nere gidecek.
Nasıl çevrilecek nere dönecek,
Başlayış mı sonu mu bu, önümü...

Zırvalama artık bırak kalemi,
Sen mi düşünürsün koca alemi.
Ayırt edemezsin çürük sağlamı,
İNCE gelir elbet günün dönümü...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:24 PM
Uyandığım Şafak

Uyandığımda ilk şafak, kar-kış başımdaydı,
Derken sabâ etrafa bahar muştusu yaydı.

Hicran demine denk bir lezzet çağı açıldı,
Ümît dünyâma rengârenk ışıklar saçıldı.

Gönlüm şahlanıp, rûhum büyülendi bu hazla,
Eğildim benliğimi saran hiss-i niyâzla. *

Fecir karanlığın önünde ilerliyordu,
Yâkûb’a Yûsuf’unun kokusu geliyordu...

Bir başka çark ediyordu tâliime felek,
Ufkumda Leylâ ümîdi Mecnûn’unkine denk...

Hayat fışkırıyordu, hava, su ve topraktan;
Kurtuluyorduk artık milletçe yok olmaktan...

Sımsıcak günlerin râyihasıyla yeniden,
Şahlandı vatan ve vatan evlâdı derinden.

Artık güller, çiçekler, çemenlerle beraber,
Her şeyde bu kutlu doğuştan bir sırlı haber...

Bu lâtif bahar örtüsü altında ölüler,
Şâd oldu... Şâd oldu gökler, yerler ve öteler.


* Cenâb-ı Hakk'a duâ arzusuyla

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:24 PM
Uyuttular

Uyu, uyu yat yat uyu
Diye diye uyuttular.
Pınarımda berrak suyu,
Taş doldurup kuruttular.

Alnıma bu mu yazılmış?
Yoksulluk resmi çizilmiş.
Ta yüreğime kazılmış,
Eğri diye doğrulttular.

Akıl, feraset koymayıp
Fikre, zikire uymayıp
İrfan kemiğim doğrayıp,
Kör kazanda kaynattılar.

Bizi fırka fırka bölüp,
Yırtıcı matkapla delip,
Düşmanlara "dosttur" deyip,
Morfinlerle bayılttılar.

İNCE'leyip sık dokudum
Gerçek kitabın okudum.
Bülbül olup da şakıdım,
Karga diye tanıttılar.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Var Mı Yaradan

Saçları ipek mi sırma mı sırma,
Aşkın zehirli ok kalbime vurma.
Gördüm ki katarla gidiyor turna,
Ne güzel yaratmış turnam yaradan,
Yeşil sunam şimdi geçti buradan.

Gözlerin şavkıdı alemi tuttu,
Seni gören gözler dilini yuttu.
Olmaz amma bir hayaldi, umuttu,
Bu güzeli bana yazsa yaradan,
Gövel ördek yüzüp geçti buradan.

Gönlüm bir hoş oldu ateşe düştüm,
Cemalin görünce aklımı şaştım,
Gözlere bakınca kendimden geçtim,
Alemde bu güzel var mı yaradan,
İNCE ismin soramadım sunadan.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Varolma Sevinci

Varolma sevinci bizlerde büyük mutluluk,
Ölmezliğe, solmazlığa erdik bu îmânla...
Hasretle yanan sînelerin hasreti yokluk,
Geçmiş gidiyor en mes’ûd anları hicrânla...

Binbir tûfânın kol gezdiği iklimlerinde,
Ne bir şafak ağarır ne de bir güneş doğar...
İnkâra açık dünyâlarında perde perde;
Yeis nâralar atar, zulmet ışığı boğar...

Varlık acı bir hülyâ, ölüm korkulu rüyâ;
Bütün bir hayat boyu düşer, kalkar, sürünür...
Ve dörtbir yanıyla cehennem kesilen dünyâ,
Ölüm soluklar ruhlarına, ölüm üfürür...

Bizim ötelere açık sinelerimizde,
Ne tipi boran duyulur, ne de hazan ağlar.
Zamanın kesiksizleştiği uhrevî yüzde,
Her an ayrı bir bahar açar, neş'eler çağlar...

Guruplar, vuslat perdesini aralar geçer;
Şafaklar toyla, düğünle ağarır her gece...
Ruh bu hülyâlarla en sezilmezleri sezer;
Çözülür, çözülmeyen o bir yığın bilmece...

Duygular köpürdükçe yollar inişe döner,
İnsan kanatlanmış gibi tepelere inâd...
Her dönemeçte pırıl pırıl ayrı bir fener,
Sönmeyen ışık kaynağından ki, odur murad...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Veysel Gibi

Veysel gibi olmak için,
O gözlerle görmek gerek.
Veysel gibi görmek için,
Bir çift gözden olmak gerek.

Kara toprak sadık yari,
Sivralan koyü diyarı.
Aşk ile gezdi dağları,
Mis kokular almak gerek.

Dolandı yalan dünyada,
Kulak verdim o feryada.
Muradın aldı dünyada,
Aleme bir ün salmak gerek.

Sevgi kokusunu saçtı,
Hoşgörüye çok uğraştı,
Herşeyiyle o çağdaştı,
Çağdan çağa aşmak gerek.

İNCE Veysel'i yadetti,
O Tanrı’dan emanetti.
Görevini yaptı gitti
Hep ardından koşmak gerek.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Vuslat

Ömrünü bitevî Dost yolunda yaşayanlar,
Ruhlarında her lâhza bir başka zevk duyarlar.

Hülyâlarına akan binbir manâyla tutkun,
Bilmezler geceyi-gündüzü sanki hep meftûn.

Her mevsim bir bahar, her ses bir bülbül nağmesi,
Bu tatlı rüyâda her taraf Cennet bahçesi.

Yamaçları kar-kış bilmez, rengârenk çiçekler,
Yapraklarda cilve çakar, ötüşür böcekler.

Bu bitmeyen koroda başka şey işitilmez;
Burada güller solmaz, bu bahçe hazan bilmez.

Gökler pırıl pırıl, bir sonsuz ilmin hecesi,
Sevdâlı hülyaların büyülü bilmecesi.

İnsan bir kez bu ışık ikliminde yaşasa,
Esip Sonsuz’un meltemleri de rûhunu sarsa;

Sermest olur, O bilinmezin râyihasiyle,
Coşar ve nâra atar elinde kâsesiyle.

Hiç kanmayan meykeşler gibi içtikçe içer,
Rûhunu saran manâ ile kendinden geçer...

Duyduğu her yeni hazla bir başka hâl alır;
İnsan bu zevk için dünyada kalır.

Şevk onları coşturduğu demlerde öteden,
Cennet’e erer başları oldukları yerden.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Ya Ali

Ayrılık od'una yandım tutuştum,
Yanarım aşkına söndür ya Ali.
Gül cemalin için ummana düştüm,
Yönünü bize de döndür ya Ali.

Elestü bezminde ahdimiz vardı,
Yalansak pirime sordur ya Ali.
Medet ya Muhammed diye ağlardı,
Gözlerimden yaşı durur ya Ali.

Yedi iklim dört köşeyi aradım,
Gördüğüm Ademe sordum ya Ali.
On sekiz bin alemleri taradım,
Haydar'ım diye de sordum ya Ali.

İNCE'de yanmada aşkın narına ,
Ateşin cismimde kordur ya Ali.
Aşıkların, sadıkların nuruna,
Muhammed aşkına vardır ya Ali.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:25 PM
Ya Resulallah

Alemlere rahmetsin,
Nursun ya Resulallah.
Şefaatkani sensin,
Birsin ya Resulallah.

Evliyanın rehberi,
Pirsin ya Resulallah.
Kainatın önderi,
Sensin ya Resulallah.

Her dertlerin dermanı,
Emsin ya Resulallah.
Yaradanın fermanı,
Mim'sin ya Resulallah.

Gönüllerin sultanı,
Sensin ya Resulallah.
Mü'minlerin hayranı,
Gülsün ya Resulallah.

Şu İNCE'nin mahbudu,
Olsun ya Resulallah.
İnsanlığın umudu,
Yolsun ya Resulallah.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:26 PM
Yakîn Gelinceye Dek

Ruha açılan kapı,
Ötede sırlı yapı;
Çileli yolun sonu,
Yolların en uzunu...
Her yanda mavilikler,
Her köşede şenlikler,
Üstüste göğe doğru,
Yolda ışık ve buğu.

Şimşekler oynar yer yer,
Rüzgâr öfkeyle eser...
Nurlar yağar ardından,
Nurlandırır Yaradan.
Bulutlanır semâlar,
Zikzaklaşır düz yollar.

Kararında kalmaz hiç,
Ne keder ne de sevinç:
Elemler, zevklere denk,
Yakîn gelinceye dek.

Bedenin yüzü yerde,
Rûhunki tâ göklerde...
O büyük gün ilerde,
Doğmakta perde perde...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:26 PM
Yananlar

Yananlar yanar durur, tıpkı ocaklar gibi,
Ateşi rûha vurur, her dalgası bir tipi...

Muzdarib olan ağlar, çağlayanlar utansın;
Dertli sînesin dağlar, ruhsuz ne sanar sansın!

Bahis açma gamsızdan, içime sis saçılır;
Nefes et kardan buzdan, gözüm gönlüm açılır...

Çoklarda yürek paslı, ölmeden ölüp gitmiş...
Bedende ruhlar yaslı, sanki işleri bitmiş.

İnâyet ola Hakk'tan, nabızda teklemeler;
Şapa oturduk çoktan, ruhlarda eklemeler...

Azme kemend vurulmuş, yiğitlikten yok eser;
Yorulmazlar yorulmuş, diri ölüden beter...

Başını yere koyup, inlesin inananlar;
Gönlünde Hakk'ı duyup, ağlasın uyananlar..!

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:26 PM
Yanarım

Senden selam gelmiş edna kuluna,
Kurban olam o Ahmed'in yoluna.
Sakın üzülmeyin dostlar halime,
Yitirdim Leyla'yı ona yanarım.

Ben bir zaif kulum O da yaradan,
"Kün" emri gelince yüce hüdadan.
Ademi horlayan o lain şeytan,
Kandırdı beni de ona yanarım.

Bilin geçen devran geri gelmiyor,
Yanıp kül olmadan insan olmuyor.
Korkak olan her deryaya dalmıyor,
Dalamam deryaya ona yanarım.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:27 PM
Yara Geldim

Yara geldim, yara geldim,
Denizleri yara geldim.
Dağlar aşıp, çöller geçip
Bilmediğim yar’a geldim.

Zâra geldim, zâra geldim,
Dü beş atıp zar’a geldim.
Dertlerimi yazsın diye,
Güçlü bir yazara geldim.

Sur’a geldim, sur’a geldim,
Aşılmaz bir sur’a geldim.
Halimi arz edem diye,
Hakime ku-sur’a geldim.

İnce koşup yâra geldim,
Ciğerimi yara geldim.
Bir leyla’nın aşkı ile,
Şu çölleri yar’a geldim.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:27 PM
Yaslı Dudaklarda Tebessüm

Her lâhza bir ayrı bahardır gönlüm
Sen’inle,Yüzüne nûr saçtığın gökkubbenin altında...
Güneşlere tâc giydiren o Kutlu Elinle,
Sır kapısını açtığından beri katında...

Yeryüzü tıpkı bir Cennet varlık harmanıyla;
Tekmil bezmine ermişlerin başları tutkun.
Dünkü şu köhne cihân dahi dörtbir yanıyla,
Sunduğu kadehin sermesti olmuş Sonsuz’un...

Yaslı dudaklarda beliren tebessümlerden,
Artık gök kapılarının açıldığı belli.
Meltemler esiyor amber kokulu günlerden;
Ay kadehini toprağın bağrına dökeli.

Gecenin kıvırcık saçları darmadağınık,
Aklın dizginleri semânın eline geçti...
Sözü Başbuğlar Başbuğu söylüyor uyandık,
Sevinin bir kasvet dolu devir daha geçti!

Geçti geçiyor bir bir önü-sonu olanlar;
Sonsuz’un boyasıyla boyananlarda huzûr...
Ölüm diyarında ölümsüzlüğü bulanlar,
İçlerinde aydınlık ve çevrelerinde nûr.

Onların hiç solmayan baharları yanında,
Sönük bir masaldan farksızdır irem bağları...
Ve gidip sonsuzla bütünleşen ruhlarında,
Birden duyar ve yaşarlar aydınlık çağları.

Eskiyen eskiyip gitti söz eskimeyende,
Ölenlere merasim kalanlara ta’ziye...
Ve artık boynunu kaptırdı ilhâd kemende,
Muştular geleceğe, selâm şânlı mâziye!

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:27 PM
Yavru Vatanım

Yüreğimin parçasısın canımsın
Sensiz olmak ölüm yavru vatanım
Damarımda akan taze kanımsın
Sensiz olmak ölüm yavru vatanım

Tarihim şerefim her şeyim sensin
Güzeller güzeli nazlı gelinsin
Ayyıldız bayrağım hep dalgalansın
Sensiz kalmak zulüm yavru vatanım

Şehit kanlarıyla suladım seni
Aşkınla Mecnuna dönderdin beni
Hatırla unutma şehit dedeni
Sensiz sormaz halım yavru vatanım

Akdenizde fenerimsin ay’ımsın
Ağbeyim kardeşim emmim dayımsın
Ecdadımdan denizlerde payımsın
Sensiz geçmez yolum yavru vatanım

Beş parmak dağlarım ovam yaylamsın
Sonsuza gidecek kutlu sevdamsın
İNCE bir sızımsın bitmez kavgamsın
Sensiz açmaz gülüm yavru vatanım

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:27 PM
Yaşıyor O

Veysel dünyada gülmedi,
Benzeri aşık gelmedi.
Bilin ki Veysel ölmedi,
Canda, tende yaşıyor o.

Aşkın deryasında gezdi,
Maddeyi, manada sezdi.
Kalp gözünden bade ezdi,
Bardaklardan taşıyor o.

Veysel çekilip oturmuş,
Ötelerden sır getirmiş.
Dertlere derman yetirmiş,
Telde şifa taşıyor o.

Her çiçekten balı almış,
Dünyaya bir Veysel gelmiş.
İnce'de gönülü vermiş,
Çağdan çağa aşıyor o.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:28 PM
Yesevi'de

Yesevi de Yesevi de,
Sevgi çağlar Yesevi de..
Pirim Hacı Bektaş Veli,
Pişti geldi Yesevi de..

Ahmed Yesevi nurunu,
Saçtı gitti Yesevi de.
Yüzyılların gururunu,
Taşıdım ben Yesevi de..

Türk alemi kültürünü,
Arar bulur Yesevi de...
Yüce İslam gururunu ,
Arar durur Yesevi de..

Yesevi'de, Yesevi'de,
Benliğim var Yesevi'de.
İNCE seller akar durur,
Bizim eller Yesevi'de..

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:28 PM
Yetmez Mi?

Halk müziği diye halka sunulan,
Saçmalardan usandık biz yetmez mi?
Allanıp pullanıp cama konulan
Özgün deyip özümüze el atan,

Söz bilmeyip sözümüze söz katan
Kazanç amacıyla klipler yapan
Uçmalardan usandık biz yetmez mi?


Arabeskle türklüğüme yan bakan
Kültürümü yakıp ocağım yıkan
Türküme çeşitli isimler takan
Picmalardan usandık biz yetmez mi?

Barağım, bozlağım, halayım barım,
Türkümde söylenir çilem efkarım
Gözlerimden çağlar o ağıtlarım
Tasmalardan usandık biz yetmez mi?

Fırat kenarında munzur dağında,
Ağıtlar yaktım ben Gesi bağında
Kopuzlar çalardım Tanrı dağında
Saçmalardan usandık biz yetmez mi?

İNCE ince karlar gibi yağardım
Yaylalarda gezer koyun sağardım
Veysel idim her gönüle sığardım
Coşmalardan usandık biz yetmez mi?

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:28 PM
İhale

Bizim dayre mal alacak,
İhale kimde kalacak.
Satınalmacı nolacak,
Gene bitti bir ihale.

Üç kişiden teklif yeter,
Teklife birine gider.
Başka teklifleri nider,
İşte bitti bu ihale.

Komisyona zarflar gelir,
Zarf üstüne şerh verilir.
Üyeye fikri sorulur,
Gene biter bir ihale.

Komisyonda dörtbeş kişi,
Mübayacı bilir işi.
Amir de imzalar fişi,
İşte bitti bir ihale.

İnce fazla karıştırma,
Suratları buruşturma.
Bilmeyeni alıştırma,
Böyle gider bu ihale..

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:28 PM
İnancın Atlas İklimi

İnançsızlık içinde bir gece garibliği,
Kapanıyor yüzlere kapılar perde perde.
Bir zifiri karanlık ki ruh mübtezelliği,
Kesmiş yolları kara delikler az ilerde...

Işığa balçık çalındığı yerde...
Hülyâ, zulmet içinde dönen bir dolap gibi,
Ne gelen biliniyor, ne gidenden haber var...
Yeis bir derince kuyu ki, bilinmez dibi,

Sâm gibi eser o iklimde esince rüzgâr...
Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr...
İnanca açık ruhlar gökyüzü gibi parlak,
Ve bir sırlı derinleşmekte “ân”lar, saatler...

Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak;
Üstüste yollar Cennetlere doğru ilerler.
Yollarda coşmuş gökçek yüzlü erler...
Tül tül bulutlar altında bitmeyen bir bahar,

Salar kendini ruh uyanılmaz bir uykuya;
Gönül yaydan boşalan ok, şikârını arar;
Gittikçe tüllenir karşı ufukta bir ziyâ...
Ve ilerde nâmütenâhî derya...

Sonsuza yelken açarlar bu derin hülyâda,
Yeşerir düşler o binbir hâtıra zevkiyle...
Sonra vuslata ererler bu tatlı rüyâda,
Sînelerine dökülen sonsuzluk şevkiyle...
Rûhun bir düzine zaferleriyle...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:28 PM
İnkisar

Söyle ey dost! Sitemkâr hâlin nedir?
Her biri şikâyet makâlin nedir?
Küskünsün, bilmem ki melâlin nedir?
Bir anlasam gizli âmâlin nedir?

Hani sözün Hakk için söylemiştin;
Neyledinse O’nunçün eylemiştin;
Rûhun ile Cennet’i peylemiştin;
Ne bu öfke şimdi, celâlin nedir?

Hizmet deyip, hak deyip koştu isen,
Kanlı-dere, sarp-yokuş aştı isen,
Önce ham idin şimdi pişti isen,
Öyleyse bir göster kemâlin nedir?

Düşüncen milletse, nazlanmak kimden?
Hasbîlik der isen şikâyet neden?
Beklediğini beklerlerse senden,
Verebilir misin, mecâlin nedir?

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:29 PM
İnleyen Bir Nâyım

Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh!
Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh!

Umardım hep cemâl-i pâkinden tecellîler,
Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh!

İnlerken nây-ı kalbim ümîd-i feyzinle dâim,
Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh!

Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet,
Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh!

Ne şevkti tüterken bûyun herdem seherlerde,
Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh!

Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!
Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!

Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!
Bittim billahi; pür şekvâyım Yâ Resûlallâh!

Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın
Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:29 PM
İnsan Değil Mi Ki?

Hem karanlık, hem gecede,
Tüm dillerdeki hecede.
Çözülmeyen bilmecede,
Zaten sen değil misin ki?

Şarkılarda, ezgilerde,
Duygularda, gönüllerde.
Şiir, resim, çizgilerde,
Zaten sen değil misin ki?

Hem sevdalar, hem baharlar,
Veysel'deki ince yollar.
Yapraklar, çiçekler, dallar,
Zaten sen değilmisin ki?

Dönüp gelen o mevsimler,
Rengarenk açan çiçekler.
Gönülde öten bülbüller,
Zaten sen değil misin ki?

Yunus'daki bitmez sevgi,
Bulunmaz ki eşi dengi...
Rabbimin değer verdiği,
Sade insan değil mi ki?

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:29 PM
İnsan Olamaz

Her bedende can vardır ya
sevmeyen insan olamaz
suret beden insandır ya,
sevmeyen insan olamaz

okumuştur ilmi vardır
kar dediği hep zarardır
o aslında canavardır
sevmeyen insan olamaz.

sureti hakdan görünür
türlü libaslar giyinir
din, imanıyla övünür
sevmeyen insan olamaz

Hak kelamından dem vurur
her yanı kibirle gurur
sırça sarayda oturur
sevmeyen insan olamaz

İnce doğruları söyler
hani nerde gaddar beyler??
hal bilmeyen aşkı neyler
sevmeyen insan olamaz.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:29 PM
Yolları ve Yolumuz

Pür heyecân yollarda
Ümît, korku ardarda
Koşuyoruz durmadan
Bir lâhza ayrılmadan
Rengârenk hülyâlarla
Billûrdan rüyâlarla...

İnançla gerilerek
Kabre girinceye dek
Azmettik dönmemeye
Dönmektense ölmeye!
Dünyâyı terkederek
Ukbâdan vazgeçerek
Acz u fakr kanadıyla
Câna can Hak yâdıyla
Şevke açık sîneler
Bizler o tâlihliler...

Yığınlar sürünüyor
Düşe-kalka yürüyor
Başsız gövdeler hepsi
Ne fikri var ne hissi
Şeytanı çok, meleksiz
İlhâmları nesebsiz
Düşünce, düşürüyor
Hep boşluğa sürüyor
Sînesinde yok îmân
Bilgisi sırf bir gümân
Akla takılıp kalmış
Mantığıyla aldanmış...

İç âlemi sis duman
Zannınca koca ummân
Bir damlada boğulmuş
Yürümeden yorulmuş...

Senin hâlin bir ihsân
Yolun Hak yolu inan
Eğil rûhunu dinle
Yer-gök bütün seninle
İftihârda berâber
Haber veren peygamber...
Bak şu aydınlık yola
Nurlularla kolkola
Hep kendi kendimize
Yollar uzuyor öze...

Yer yer tozuyor yollar
Yollarda sâdık kullar
Korksalar da azıcık
Ümît kapısı açık
Düşer yine kalkarlar
Kalkar O'nu ararlar...
Bir yerde karışıklık
Olsa, gelir bir ışık
Karanlığı delerek
Teessüs eder âhenk...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:29 PM
Yoruldum

Şu fani dünyaya geldim geleli,
Bir sevda peşinde koştum yoruldum.
İnsan olup kendim bildim bileli,
Azgın seller gibi coştum duruldum.

Sevgi sevgi diye türküler yaktım,
Sevda ülkesinde ben bir duraktım.
Nem var nem yokise size bıraktım,
Sarmaşık misali açtım sarıldım.

Bir güzel görünce figanım arttı,
Aşkın kantarına çıkarıp tarttı.
Kum tanesi gibi saçtı fırlattı,
Sevda çöllerinden aştım yoruldum.

Kırkbeşinde koca belim büküldü,
Saçlarım yolundu tel tel döküldü.
Umutlarım iplik iplik söküldü,
Buzdağları gibi dondum kırıldım.

Hayat penceresin kapayıp açtım.
İNCE bir han idi cok gelip geçtim.
Sevda ırmağından bir zerre içtim,
Vefasız bir yare taptım vuruldum.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:30 PM
İsterler

Aşık olmak kolay değil,
Hal içinde hal isterler.
Saz çalmak bir olay değil,
Her makamdan tel isterler.

Eğer gerçek aşık isen,
Hal ilminden dil isterler.
O sırdanla sırdaş isen,
Boş konuşmaz lal isterler.

Bu yolda kıvlü-kal olmaz,
Gönlü temiz bir isterler.
Mürşid-i Kamilsiz olmaz,
Yolda rehber, pir isterler.

Bu yola gireyim dersen,
Hak yolunda ser isterler.
Bülbül olmayı dilersen,
İNCE, hardan gül isterler

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:30 PM
Yuh Olsun..

Her gördüğün insan sanma,
Tatlı sözlere aldanma.
Alış verişine kanma,
Kanarsan, yuh olsun sana.

Canım cicim dese bile,
Kalbinde vardır bir hile.
Hileyi getirir şere,
Görmezsen yuh olsun sana.

Masumane boyun büker,
Ocağına incir diker.
Açarsan dişini söker,
Bilmezsen yuh olsun sana.

Kime yaran olur isen,
Onunla yola gidersen.
Eğer bir lokma yer isen,
Yutarsan yuh olsun sana.

Dinleyin garipler sözü,
Cahillerin kördür gözü.
Lağım çukurudur yüzü,
Gülersin yuh olsun sana.

Dinle İnce'nin sözünü,
Seyreyle sahte yüzünü.
Vallah çıkarır gözünü,
Verirsen yuh olsun sana.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:30 PM
Yüce Dağlar

Başı boz dumanlı ey yüce dağlar,
Siz de benim gibi yaşlı mısınız?
Yaylaya kurulan kutlu otağlar,
Ecdadım nerede söyler misiniz?

Yüce Erciyesim başın boran mı?
Nerde Dadaloğlum sana yaran mı?
Eşini dostunu yaren soran mı?
Sırdaşım ey dağlar bilirmisiniz?

Yaylalarda koyun, kuzu meleşir
Güllerin dalında bülbül söyleşir.
Yücesinde nazlı yarim eyleşir,
Söylen güzelleri severmisiniz?

Yaz gelince yaylalarım şenlenir,
Koyağında türkülerim dinlenir.
Gözyaşımla ne ağıtlar söylenir,
İNCE'ye de selam söyler misiniz?

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:30 PM
Zenginlik

Akıl en büyük zenginlik,
Kıymetini bilirsen sen.
Ne kötüdür bilgisizlik,
Bilmediğin bilir isen.

Edep büyük mirasındır,
Bırakıp gidebilirsen.
Sevgi senin parçandır,
Koparıp verebilirsen.

İlim maldan hayırlıdır,
Arayıp bulabilirsen.
İlim sana muhafızdır,
Bilgiyi sevebilirsen.

Mal vermekle azalır,
Kıyıp da verebilirsen.
İlim durmadan çoğalır,
Karını bilebilirsen.

Mal yenilir, insan biter,
Farkında olabilirsen.
İNCE dediklerin yeter,
Faydalı olabilirsen.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:30 PM
Zümrütten Tepeler

Yeryüzünü temâşa mevsimi tam,
Zümrüt tepelere yaslanmış bahar.
Her yörede şenlik, her yanda bayram,
Buhur buhur sihirli râyihalar...

Canlılık taşıyor akan sulardan,
Nağmeler yükseliyor, kuğulardan,
Vuslat arzusuyla yüksek dağlardan,
Çağıl çağıl denizlere ırmaklar...

Haliçeler gibi her yan rengârenk,
Âdeta bir hülyâ âlemi âhenk!
Ve rüyâlardaki Cennetlere denk,
Ovalar, obalar, altın çayırlar.

Göğe ser çekmiş ağaçlar salınır,
"Hû hû" nağmeleri heryanı alır;
Her gün başka güzellikle ağarır,
Hür maviliğiyle mahmûr sabahlar.

Hayat kesilmiş heryanıyla toprak,
Çiçeklerde tebessüm yaprak yaprak;
Neş’eyle dönüyor devreden bu çark,
Gamze çakıyor sevdâlı ufuklar.

Aşk u şevkin kaynaştığı bu yerde,
Vuslata açılır rûh perde perde;
Ayrı bir hazza erer her emelde,
Vicdanında her ân Hakk’ı duyanlar.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Öteler

Gelenler bu dünyâya gidiyor birer birer;
Her gün ruhlara çarpan kederli birkaç haber...

Öteye inanmayan sînelerde burkuntu;
Onlar için çılgınlık saklanacak tek kuytu.

Perişan dünyâlarında her şey mâlihülyâ;
Ruhlarında (ebediyet) bir karanlık rüyâ...

Nâsiyelerinde sopsoğuk yokluğun eli,
Hayat-ölüm iç içe çehrelerinden belli...

Bilginler, "Gitmek tabiîdir!" tesellîsinde,
Lâkayd olanlar, henüz bedenin pençesinde:

Birşey duymamak için (çakır-keyf) olmak gerek;
Zavallı! Bu hezeyanla eriyip gidecek...

Zaman durmadan öğütüyor ve durmuyor çark,
Çıkacak bir meçhûl an önlerine son durak...!

İlmin o iddialı huzur tesellîleri,
Avutamaz tımarhanedeki delileri...

Bize göre birdir ilk varoluş, son diriliş;
Bu kutlu yolculukta gâye, Sonsuz’a eriş.

Her şey bir başka, inancın pembe dünyâsında,
Beklenilen mutluluk ölümün verâsında...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Öteler İştiyâkı

Esip sarınca ruhları dört bir yandan hazan,
Yalnızlık ayrı bir dert, ülfet ayrı bir çile...
Göçmeye hazırlık var, sînelerde hafakan;
Vedâlaşma zamanı bundan böyle hepsiyle...

Dünyâ denen bu ise, tam ifritten bir azâp,
Gönüllerde burkuntu, dimağlarda bir sancı
Artık yaşamak dert, onu duymaksa ızdırâp,
Bilmem nasıl geçecek hiç dinmeyen bu acı...?

Yetiş ey ebedî dost, yetiş ki pek bunaldım!
Kılıcım kesmez oldu, terkeşimde tek ok var;
Aşılmaz bu tepeler Sen olmadan, inandım...
Ve inanç kuşağında yâr oldu bana ağyâr...

En tatlı hülyâlarla koşayım yollarında,
Anladım Sen’den gayri her şey aldatan serâp!
Noktalansın bu hayat ölümün kollarında,
Değil mi ki Sen’i buldum... buldum Sen’i ey Râb!

Yaşayıp doydum artık, doyulmayan dünyâdan,
İsterse hemen bitsin şu bitmeyen sonbahar;
Fırlasın bu son okum, fırlayıp çıksın yaydan,
Kanıma bedel olsun bakışı şehlâ şikâr...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Özleyeceğim

Yemyeşil dağlar,
Dumanlı dağlar.
Gurbet ellerde,
Nazlı yar ağlar.

Bekleyeceğim,
Özleyeceğim.
Senin yolunu,
Gözleyeceğim.

İNCE aşığım,
Sabır taşıyım.
Nerelerdesin,
Ay'ım ışığım.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Şafak Garipliği

*******in ardından bir şafak garipliği,
Sisli ufuk ve biz,

Durmuş gözlerken huzuru, neş'eyi, sevgiyi,
Hâlimizce sessiz.

Bora gibi zorlu esmeye başladı kader,
Yürekler temelsiz...

Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer
Sîneler pek hissiz...

Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister,
Sapasağlam eksiksiz...

Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter,
Hislerim direksiz.

Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken,
Dupduru lekesiz;

Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken...
Ve yollar hendeksiz...

Yürüyorduk, rüyâlı baharlara ardarda,
Mânisiz, engelsiz...

Her yanda kızaran erguvanlar arasında,
Pür-şevk, gösterişsiz...

Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda,
Nûrefşân tertemiz;

Zaman "vefâ, vefâ" diye inledi bir anda,
Acıklı, mecalsiz...

Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu,
Ölgün ve bedelsiz...

Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu,
Hicrânlı-tâli'siz...

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Şimşekler Gibi

Şimşekler gibi zuhûr etmiştik bir devirde,
Her yanda karanlığı delerek perde perde...
Işıklara binip yağmıştık çok ötelerde,
Tuna boylarında ve daha bir sürü yerde.

Her bucakta bir zafer tâkı, bizler de şendik,
Yıldırımlar gibi dünyânın bağrına indik...
Allah’a tevekkül olup Allah’a güvendik,
Zâlimleri te’dîb için gönderilen bizdik.

F.S.Mehmet1453
08-13-2007, 06:31 PM
Şunlar

Kayseriden Ankara'ya giderken,
otobüs koltuğun kursu sandı o
kulaklarım sessizliğe hasretken,
Bremende mızıkacı oldu o.

Birazcık okumuş ahkam kesiyor,
acı poyraz gibi çok sert esiyor
bir tek kendi müslümanca yaşıyor,
on üstünden tam bir sıfır aldı o..

bilenle bilmeyen bir olmaz dedi,
karşısındakine cahilsin dedi.
azıcık susarak tepki bekledi,
tv deki bir reytingci oldu o..

İslamın sözcüsü sandı kendini,
farkettimde tez anladım fendini,
allamei cihan etti kendini,
beşinci mezhebe imam oldu o.

Kalem diyor yaz şunların halini,
gönül diyor bağla şunun dilini
İNCE iyi bilir hakkın yolunu,
Şeriat bulunca sonu sandı o..