![]() |
Hayatım!
Hayatım boşluğa gitmişsin üzgünmüş... Dünya sen doğarken de şimdiki gibi berbatmış... Pembe düşleri şeker gibi sunulmuş sonra.. Hayallerle yaşamak da güzelmiş... Senin bağrından çıkmış yudum yudum... Hayat gibi acı akide şekerlerin tadı... Hayatım yanılmış senin için üzgünmüş... Yıldızlarla gaflete düşürmüşsün ulaşılmazları... Kandıramamışsın birde inandırdığın yalanlarınla kendini... Dönme dolap gibi hep aynıymışsın hatta... Hayatım inandırmışsın cahil olduğuna insanlarını... Sana hayatı öğretmeye yeltendirmişsin onları... Hayatım komikmişsin güldürmüşsün... senin için üzgünmüş... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Herşey Bende Açık... -Can Yücel'e...-
Yerin dibine geçmek istedikçe ben Yer hep bağrından çıkardı beni Gökyüzünün tüm ağırlığını taşıyor olmak Yerde tutuyor inan beni.. Yerle gök arasında kaldım Ne kanatlarım işe yarıyor Ne de birilerinin beni görememesi... Yeryüzünün gökyüzünün ve arasındaki herşeyin Üzerinde tutma beni... Yaşamak mı bu İki dünya arasında gidip gelmek mi Sevgim bitti ömrüm neden var hala Mutluluktan umudum kalmadı Gülenyüzlü maskeler işe yaramaz oldu Herşeyin bitmesi birtek anlar beni.. Sevildiğimden çok sevdim hep Güneş her doğduğunda esir etti beni... İnsan değilmişim ben değersizmişim Yalanlar söyledim hep Güvenilmez kıldı hayat beni... Ne kendime güvendim ne de insanlara... Felaketler doğurmak sevindirdi beni... Unutmadım, ıslanmadım, ısınmadım Hep hasretler sardı sarmaladı beni... Yalnızlık bile yalnız bıraktı Tüm güzellikler düşman etti beni... Hayat mı bu? Yaşamak bu mu? Unutmak istiyorum herşeyi... Gül yüzlü güzel ölüm terketti beni... Simurg_b (P.D) Bülent Özdemir |
Hey İstanbulum...
HEY İSTANBULUM Zor umutlarım oldu hep Ve... Yaşarken imkansızdı aşkım /Bugün İstanbula sensiz yağdı kar/ Hey İstanbulum... Yaşamak dediğin nedir ki? Soluk alıp vermek neden gerekli... Zor olanla başetmek değil mi hayat... İmkansızken ölümü çağırmak mı farkında olmak... Nasıl bir varlık ki varlığını armağan edeceği başka bir varlığa muhtaç... Onun varlığından bir habere mecbur... Evet demesine müptela... Bu mudur soluk alıp vermenin anlamı... Evet Varlığım Varlığına armağan olsun diyebilmek içinmiş yaşanan herşey... Melekler kefene sardı İstanbulu... Kaderlerimizi örtercesine Gelin olup gidercesine... /Boğaz çamlıca tüm heryer keyifsiz/ Hey İstanbulum... Benim Sana kıyamadığım gibi, melekler de kar tanelerine mi kıyamıyor acaba? Peki benim seni bırakıp giderken kana bulandığımı da biliyorlar mı... Beyaz karlar için karalar da mı bağlamıyorlar.. Benim sevgim meleklerden daha mı yüce... Onların armağan edebilecekleri bir varlıkları yok mu yoksa... Senin gözlerinde bir ömür hapsolmak varken Sensiz bedenimde ruhum tutsak oldu hep... /Bugün İstanbul hem sensizdi hem meleksiz/ Hey İstanbulum... Binlerce yıllık ömrümü, tüm ölümlerimi ve yeniden tekrar tekrar yarattığım hayatımı sana emanet edebilirim ancak... Gözlerinden içeri bıraksam, en sevdiğin çiçeklerden kurdelalar yapsam ve değersiz bedenimden geriye kalan tek bir şeyi, bir damla göz yaşımı da o çiçeklerin üzerine serpsem bu emaneti kabul eder misin? Benim olduğunu bilip öpüp koklar mısın... Aşk acısı ne kadar sessiz yakıyormuş meğer Öldüğünü hissetmeden ölmek gibiymiş Yaşadığımı anlamadan yaşamışım sanki /Bugün İstanbula sessiz yağdı kar/ Hey İstanbulum... Dağların sarıp sarmaladığı bir sevgili göl kıyısında öylesine acı vermişti ki gözlerinde gördüğüm gülümseme... Ben o zaman yanmaya başladı sanıyordum ama yanılmışım... Meğer o an yanıp bitmiş yüreğim aşkınla... Ve ruhum çoktan gitmiş maveraya da, ben ne öldüğümün farkındaymışım ne de o günden beridir yaşadığımın... Tüm herkesin ölümüne ağlamamak da neymiş? Sen varken ağlamamak zor olanmış... /Bugün İstanbula seninle geldi bahar.../ Hey İstanbulum... Kaç beden defnettim hatırlamıyorum, ne zaman hangi bir parçamı nerene bıraktım bilmiyorum. Herşeye rağmen ağlamamak kolaymış ama... Her ölüm mutlulukmuş meğer... Bir sen kalmıştın aslında... ardından ağlanmayacak tabut seninkiymiş.. Şimdi zor olan yapmak kaldı yine bana... Varlığına ağlamamalıyım... Hey İstanbulum... O narin gözlerine bakmasamıydım Dokunamadığım saçının bir tek teline Buram buram kokunu içime çekmesem Ruhunu ruhuma katmasamıydım... /Taşı toprağı her yanında artık hayat var/ Hey İstanbulum... Santim santim seni yaşamışım ben... Bu koca bedenle küçük bir çocuk saklamışım içimde... Dünyaları tersine çevirecek bir kudretle, sana bu kadar uzak olmaktansa sana dokunup varlığını hisseden küçük bir taş olmak istemişim ben... /Eridi karlar gülümsedi tüm bulutlar/ Hey İstanbulum... Sessizlik boğazıma hiç bitmeyecek bir ağıt gibi yapıştı sanki... Tekbir kelime bile söyleyemedim... Yüreğimin kanına aldırdığımdan değildi, olana bitene geçmişe baktığımdan da değildi... Sırf senin ve benim çaresizliğimdendi.... Ölüm çaresizliği gibi insanı saran içini yakan taaa en derinlerine kadar işleyen çaresizlikten.... Ne zaman ki İstanbula kan yağdı... Aşkın yine sessizce yaktı dağladı... Gözlerim her yerde seni aradı... Ve ne zaman ki kokunu duydum içimde... /Bugün seninle İstanbulda yeni bir hayat var.../ Sonunda İstanbulum... Yıktım yine önceden varlığımı adadığımı sandığım tüm dünyaları... Kahrettim kıyameti... Aşk oldum deliye çevirdim tüm insanlığı.... Sel oldum aldım götürdüm önüme gelen herşeyi... Rüzgar oldum herşeyi karıştırdım birbirine... Senin sessizliğine aldırmayacağım artık Öksüz kalsın yeryüzü banane Tüm yıldızlar dökülsün hatta semadan Artık güneşi görsem ne görmesem ne... /Bundan sonra İstanbul seninle hep bahar.../ Seninle İstanbulum... Yaşamak için o kadar az vakit kaldı ki... Sonrası hatıralar eşliğinde ölmek için çok uzun bir zaman... Ama İstanbulum! İmkansızı yaşıyorum seninle ya... varsın kısa olsun... inan her saniyesi bir ömre bedel benim için.... sanki sen bir meleksin ve ben bir kar tanesiyim... seninle ölüme gidişimin bir anı bile yok olmaya değer... Yapamadım İstanbulum! Affet... Varlığımla da yokluğumla da Durduramadım hayatımızı... /Bundan sonra İstanbulda hep hayat var.../ Hey İstanbulum... Söylenmeyen dert sessizce gelen aşk gibiymiş... Yiyip bitiriyormuş insanı sessiz ve derinden... söylenmeliymiş aşk... yaşanmak için söylenmeliymiş... aşık olup tüm dünyalardan vazgeçilmeliymiş... mutlulukmuş bu... varlık sebebiymiş... soluk alıp vermenin anlamıymış... Canım İstanbulum... Mutluyum biliyor musun inan buna Varlığım varlığına armağan olsun ki Senin için yaşıyorum ya İnan bana ben ilk kez Mutluyum... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Hiç Biri! ..
Hiç biri! Yolunu kesemiyor Ölümün! Bir hiçlik yaşıyor yine Herbiri maveradan süzülen Kar tanelerinin getirdiği haberlerde... Nefret arıyor Sokakların sessiz ışıklarında Hiç biri işte Hiç biri! .. Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Hiç Ne Ki Hiç?
Hiç ne ki hiç Peki ya ardında bıraktığı Canlı cesetler Sönen umutlar Yaralı sevdalar Parçalanmış dağlar Savrulmuş bulutlar Kararan güneş Kan ağlayan yeryüzü Değer miydi peki Hiç kim ki hiç Fahişe ruhuyla Yalan sevdasıyla Aldatan bakışıyla Senaryosuz oyunuyla Acımasız bencilliği Kirlenmiş yüzüyle Hiç işte hiç... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
İçindekileri Çıkarmasan...
Körebe olmuşsun önceden Doğmadan bağlanmış gözlerin Açılmaz mı... Dokunduğuna aldırmadan Oynadığın bu oyun Bozulmaz mı... Nasıl anlatsam sana Gerçek değil göremediğin Bilerek oynayamam ben Adaletse ödül... Boşa gidiyor ebelediğin... Bir kör sen değilsin ama Yinede sayılmıyor yenildiğin... Bende gözlerini güneşe tuttum Belkısın... Sarayından bir tas su getirdi Cinlerim... Gelecek silah bırakmış Arasında savaşın... Gözleriyle börek açak cehalet Beceriksizlik alime misafir olmuş Sen miydin putlara küfreden Sirke sattığım sokaklarda Siper alsın duaların şimdi Camekanda... Bir yudum su Bir timtik tuz... Ruhunu çıkarmışlar hayatının Çivit katmışlar suyuna Çıksın diye günahtaki kan kokusu Seninde mirasın belli Çeyizinde gözün Yarattığın yüce dağlar adına Getirip götürdüğün Taştı sitem sebepleri Birazı bizden topraktı... Zorbalaşan her gün ve gecesinde Söylediğin o olsun Her sözün hecesinde... Bu sessizlik boğulur birgün Şarkılar da şenlenir Her yol boylu boyunca uzanır Beni düşündüren sensin Sende bir gün güler misin Kapının önünde yaşanacak hayatlar Cahil cennetler sonsuzluk arar Gerdanında ağaç besler bir kadın Varlığın başka yokluğun Aramıza hoş gelsin Yeni günahlar Aydınlığa çağırır seni... Savaşırım ben kelebek gölgeleriyle Sonsuzluğum dut yaprağında perişan Cevaplarımı sana saklarım Kıskanma kendinden garibi Hanımelleri toplarım sana Babilden Ölüm oruçlarım Kabil... Kitapsız sarnıçlar Ağıt yakar içinden Yediverenler secdede Çile çeker Doldurulan cam tesbihlerde... Bu serhoşluk iyi de Ah birde İçindekileri çıkarmasan... Simurg_b Bülent Özdemir |
İhanetin İsyan Değil! ..
Toprağın üzerindeki Her şeysin Gökyüzündeki hiç! .. Söz almıştın Gül takmış oynayan Şizofren çocuklardan Af dilerken Şahit olsunlar diye Gömdüğün tevbelerin Defalarca çürürken Ve sen utanmadan Yeni sözler verirken Aynı zamandasın Sürekli durmadan Geleceğe doğru Adımlar atarken Biliyorsun Sonunu gördün Toprağın Ruh gibi düşüp Kuruyan yaprağın Dağlar bile ayakta ölürken İhanetin isyan değil Cevapları ararken O hep sana hayat verirken... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
İki Dünya Arasında...
Ben kıyımıyım neyim nerdeyim bilmiyorum ama... Vurgunum denize.... içindeki her şeye rağmen sevdalıyım ben ona... hem de öylesine ölümcül bir sevda ki öylesine acıtan kanatan bir sevda ki. Gel gör ki deniz yasak bana... hem her şeyi yasak... seni seni görmeden yaşamak ne mümkün gözlerine bakakalmadan parmaklarının inceliğine dalıp gitmeden dedim ya seni görmeden yaşamak mümkün değil ama sana görünmeden yaşamak hele bir de severek yaşamak çok zor bazen dokunur bana hafif dalgalandığında, neşelendiğinde belki belki kızdığında ama o dokunuşlarını bile hissetmem yasak... herkese yol veririm denize ulaşmaları için, basıp geçerler üzerime denize doğru giderler. Yol vermek istemem hiç, öldürüp içime alasım gelir ama yol vermemem de yasak... ağlarım için için biri beni ezip denize gitmek istediğinde dışardan ağlamam da yasak... kıskanırım çatlarım elimden gelse tüm yeryüzünü ikiye bölmek isterim ama yapamam... düşünsene bir kez seni seyrettiğimi sana hissettirmemeliydim ellerini, parmaklarını, bazen gel git yapar gideeerr ve gecikir gazaplanmak isterim tüm yeryüzünü boğmak isterim denizin içinde... ama geç de olsa geldimi kıyamam doyasıya bakamadığım gözlerini gördüğüm an çözülü veririm hemencik... üzerimdeki tüm dağları ağaçları ve onların verdiği tüm sıkıntıları unutturur o gül yüzünün bir kerecik gülümsemesi... ama en zoru da gözlerin gözlerine baktığımı hissettin mi ölü ölü baktığımı, hayran hayran baktığımı aşkla baktığımı ne hayallere daldığımı hissettiğin an ölümüm olurdu hele bir de gözlerinde gördüklerimi içime akıtmam gereken kan gözyaşlarına nasıl dönüştürdüğümü bir bilsen ... özlerim hep yanı başımdaki denizi kokusunu çekmek isterim içime ama o da yasak... yaklaştıkça uzaklaştığını bilmek.. ama peşinden gidememek öylesine zorlar ki bulunduğum yerde durmamı öylesine isyan ettirtir ki beni kıyı yapıp seni deniz yapana... ama nafile yakarışlar ne sen kurursun ne ben gidebilirim... sen denizsiiinn ben kıyı.... ahh bir anlasan öyle zor ki hem senle yaşamak hem gözlerindekiyle yaşamak hem seni özlemek hem kavuşamamak yanındayken bile hayallerindeki sen için senin hasretini çekmek senin kokunu duymak teninin kokusunu hissetmek saçının bir telini hissetmek ılık ılık içime almak isterken dokunamamak dokunduğun herşey olmak istemek çaresiz hayallere dalarım seninle... bağımsız kıyılarımın olduğunu düşünürüm... senin içinde bir ada olduğumu... tüm kıyılarımda senin olduğun her yanımda seni gördüğüm bir ada... bir tarafımdan gitsen bile öbür tarafımda gidemediğin... istediğin zaman içine alabileceğin... istediğin zaman içime girebileceğin bir ada... Simurg_b (A.D.) Bülent Özdemir |
İki Gözlü Bir Tabut
iki gözlü bir tabut meskeni olacak yine yüreğimin... Tek heceli bir de çatısı Aşk... ve iki sözlü bir kapısı... kucaklar dolusu dağlar saracak duvar olacak bedenler... Göz yaşları dökülecek kandan yol bulup dönecek yine yüreğe... bu kez yürekten yüreğe... için için ağlayacaksın yine biliyorsun sığmayacak hayat iki göz bir deliğe... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
İkiyüzlü Yüzüm
İkiyüzlü yüzüm İki yüzüm Yaşamım her anım Benim bildiğim yanım Anlık canım Zorlanan kanım Ve hayatım Gerçeğim varım Kandırmadan yaşarım Oyunum kurar bozarım Koyunum, kurdum, çakalım Gözlerim, çakarım Safa yatarım Dinler de bakarım Her şeyden anlarım Her telden çalarım Ne iş olsa yaparım Kendimi bile yakarım Boyar boyar satarım Bilmeden yazarım Hiç sormam atarım Sonra aşkla oynarım Offf der kaçarım Yüz çok ikiyüzlüyüm Başka maske takarım Her an yeniden başlarım İkiyüzler ararım. Bülent Özdemir. Bülent Özdemir |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:02 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.