![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Dolandırma...
Süslü gözlerde sokak şarkıları dinlemek gibi bir niyetim yoktu, üzerimdeki ağırlıktan kurtulmak için dışarı çıktığımda... Anlam zindanlarından kaçan duygularımla, müebbede mahkum suskunluğumu da almıştım yanıma. Bir ben varım sanıyordum evrenin merkezine bağdaş kurup oturmuş... Kader demek istemesem de bu çembere, anlatamıyordum yine de derdimi... Aslında ben de anlamıyordum. Beyazın içinde beyaz mı var, siyah karada ne arar karanlık neden kör düğüm çözemiyordum. Bir rüya mıydı bu, bedenimi yürüten ruhumsa sevgi bunun neresindeydi? Peki ya ölüm! Bu dünyada ölebilir miyim bilemiyordum. Sesimin içinde sanki bir ses var, ellerimdeki his... Gözümün ardındaki gözü neden göremiyordum... Onca yolu geçip gelmişim bile ofisin kapısına. Ya da iki dünya arasındaki uğrak yerime, hücreme... - Hoş geldiniz. Hoş gelmişim. Hoş bulmalıyım o zaman. Nasılsınız diye sormayacak biliyorum ama benim sormam gerek her türlü anlamsızlığına rağmen, birazdan ağzımdan benden habersiz çıkacak sözcükler... - Hoş buldum. Nasılsınız? Arayan soran var mı? (Kim arar seni ki!) Haklıydım evet kim arardı beni... Aramamıştı da zaten... Sessiz ve olaysız bir gün olacak diye gülümsemek istiyordum. Bir şey söyleyecek gibi duruyordu Gözde ve sanki kendi kendime konuştuğumun farkına varmıştı da lafımı bölmek istemiyordu. Sustum içimden... “Bir misafiriniz var” dedi. Bu saatte... Sabahın on buçuğunda kim ola ki? Bakışımdan anladı ve devam etti... “Baskıcımız... Hani kutuları bastırdığımız matbaadaki hanım...” Sevmediğimi biliyordu o şahsı. İsmini bildiği halde söylemek istemiyor ve tarif için uğraşıyordu. Anladığımı anlayınca sustu... Sanki o kadının gelmesinin suçu kendisindeymiş gibi utandı, yüzü kızardı ve hiç sesini çıkarmadan çay getirmek için mutfağa gitti... Hoş geldiniz Çiğdem hanım... Hoş buldum da! Hep böyle geç mi geliyorsunuz. Sana ne ki benim ne zaman geldiğimden... Geliş gidiş saatlerimin hesabını sana mı vereceğim... oldu olacak kapıya otur gelip gideni de say bari.. bak sıkıverdin canımı hemen.. demek istedim ama, daha beterini yaptım sanırım. Sustum... uzattığım elimi geri çeker gibi yaptım, uzandı ve parmaklarımın ucundan yakaladı... durumu kurtarmak için benimkide laf şimdi.. belki dışarıda işiniz vardı dedi. Çabasından dolayı, avucumu kıstım, baş parmağımı bükerek dar zamanlarda yapılan minik tokalaşmaya yakın bir şekilde elini sıktım. Yardımınız gerekiyor bir konuda dedi. Elbette hallederiz rahat olun dedim. Kastığı omuzları gevşedi, arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne attı. Masanın üzerinde duran sigara paketinden bir sigara aldı... Aceleci halinden eser kalmamıştı. Sigarasını yakmadan anlatmaya başladı. Sabah kartoncu ile kavga ettim ve biraz da sert atıştık. Malumunuz alacak verecek meselesi... Sigarasını yaktı... Benimle ne alakası var anlayamadım ama sesimi de çıkarmadım. Tüm hesabı bugün kapatacağımı söyledim kendisine. Bir iki yerden ödeme alacaktım. Kartoncu çıkar çıkmaz aradım firmaları. Ödeme günleri değilmiş. Bu adamı da konuşturmamak için bugün paranı almazsan konuş demiştim.. Sağ olsun bir arkadaş yol gösterdi de halledebileceğim. Tabi burada sizin yardımınız gerekli. Yardım edeceğim konusunda inandırmam gerek sanırım. Elimizden gelen yardımı yaparız Çiğdem hanım merak etmeyin. Nasıl? Bir arkadaşım hatır çeki verecek... Hıımmm... konu ilginç hale geliyor... Ama ben nakit söz verdiğim için o çeki paraya çevirmem gerekecek. Resmen tefeciye kırdıracaksın anladım orasını da beni neden katıyorsun işin içine onu anlamadım. Çek karşılığında parayı verecek olan factoring firmasının bir şartı var. Hamiline yazılı çek kabul etmiyor. Çeki alacağım arkadaş da, fatura olmadan firma adına yazamam çeki dedi... benim firmamda zaten sorunlu biliyorsunuz. Düşündüm eğer siz fatura keserseniz sizin firmanız adına doldurabiliriz çeki... Ve benim o çeki cirolamam gerekecek yasal olarak, sonra çek ödenmezse ben ödemek zorunda kalacağım... Çeki hangi firmaya kırdıracaksınız? Ortağımın babasının firmasına... Şimdi anlattığınız her şeye inandım. Ve size gerçekten yardım etmem gerek. Elimden gelenden daha fazlasını yapacağımdan emin olun der gibi baktım. Kendisine inandığıma inandı.. Çekin miktarı nedir peki... Beş bin dolar civarında... Hımm... Tam da yanlış yaptığımız işten dolayı sizin hesabınızdan kestiğimiz kadarmış, ne ilginç dimi dediğimi beni ikna ettiğini düşünerek girdiği rahatlık halinden dolayı görmedi bile... telefonu kaldırdım, dahili hattan Gözde yi aradım. Çiğdem Hanım’ın bizde olan tüm doküman, evrak, teklif vs. dosyalarını hazırlayıp gelmesini söyledim. Durun biraz daha bekleyin siz... Birkaç dakika sonra Gözde geldi ve ne yapacağını biliyordu... Buyurun Çiğdem Hanım bunlar dosyalarınız... Size çıkışa kadar eşlik edeyim dedi... Çıktılar... O ana kadar farketmediğim minicik bir not ilişti gözüme birden... “Dikkatli ol! ” Uyandım eşimin seslenmesiyle... İşe geç kalacaksın hadi kalk artık... Saate baktım ve hemen ofisi aradım... Çiğdem hanım geldi mi? Evet! .. Nerden bil.. Bugün gelmeyeceğimi söyle... Getirdiği çeki cirolama ve tüm evraklarını da kendisine ver. Bir daha çalışmayacağımızı söyle.. Ama nede.. Kapattım telefonu... O notu yazanın kim olduğunu biliyordum... kelimelerdeki izinden anlamıştım... Gözlerimi kıstım ve “Teşekkür ederim” dedim... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() “Ben’im” ve “Sen’in”...
Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme! .. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak... Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin... Tamam mı? .. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak... “Bana eşyanın hikmetini öğret! .” Sen içindeki “sen”den haberdar olmazsan... Ben bendeki “ben”i bilmezsem, etrafımızdaki “şey”lerin farkında olamayız! Farkında olmadığımızın ne anlama geldiğini de düşünecek değiliz elbette... Eşya... İşte o farkında olmadığımız dünyamız oluverir... Çepe çevre sarar bizi esir eder... Şefffaf zincirlerle bağlar kendine, biz bilinçsiz köleler güruhu... Oyun eğlencede... İran’lı sosyolog Ali Şeriati “İnsanın Beş Zindanı” isimli kitabında, şunları söyler: “İnsan doğduğu andan itibaren, farkında olmadan iç içe zindanlara girer. Bunlar: Tarih, coğrafya, kültür, aile ve kendi benliğidir.” İlk dördünü geçip konumuzla alakalı olan beşinci zindanımızı düşünelim... Benlik zindanı... Hemen hemen her kesin yaz-kış, bazen isteyerek severek, bazen de gayri ihtiyari olarak gece karanlık gökyüzüne ve yıldızlara baktığını bilirsin. Sen de bakıyorsundur mutlaka... Yıldızlar birer inci tanesi gibi işlenmiş ve dizilmiş yıldızlar... Uzaklıkları, büyüklükleri ve uzayın sonsuz denilen boşluğunu düşün... dünyamızın oralardan nasıl göründüğünü... Senin gördüğün yıldızlar gibi görünsün hadi o kadar bile değildir belki.. Peki ya sen... yıldızlardan baksan dünyadaki hemcinslerini görebilir miydin? Yok çok düşünülecek bir şey değil bu... Dünya bile görünmezken içindekiler nasıl görünsün dedin ve geçtin bu konuyu... Evrende ne kadar yer kapladığını düşündüğün zaman, hiçliğinin farkına varmışsındır umarım... Şimdi toparla kafanı... Aynada ilk gördüğün yüz... senin her zamanki yüzün... Bazen büyük çok büyük insan! Her şeyi yapabilen sen... Küçük dağları bile yaratmaya tenezzül etmeyen özel kişi... Süpersin... Ya da tam tersi... ulaşılmaz umutlar sahibi, içinden çıkılamayacak kadar çok dertlerle boğuşan muzdarip, zavallı kişi... Bir şeyler de sen ekleyebilirsin bunlara... Sonra... Biraz dalınca hafiften yabancılaşınca kendine, farkında olduğun kadar hissettiğin benliğini düşün... İçindeki “sen”i.. “Sen”in farkında olmadığın zaman hayatını saran ve seni içinde yok eden “êşya”yı... Kendi ellerinle, farkında olmadan kurduğun benlik zindanını... Biraz evvel “Bana eşyanın hikmetini öğret” diye bir şey demiştim hatırladın mı? Bir dua o... Ettiği hiçbir dua reddedilmeyen birisinin duası... biliyorsundur zaten kim olduğunu... Bilmiyorsan da öğrenirsin sanırım... Yada birazdan bitecek bu yazı, sen de boşver gitsin... Ama en azından şu kadarından eminim... Aynaya her baktığında beni hatırlayacaksın... Geleceğinden haber vereceğim demiştim ya... Geleceğin bu işte... Hep gelecek... Ha bir de! .. İyi bak o gözlere! .. Gelecek o gözlerden gelecek... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() 29 Harfli Kıyamet...
29 Harf ile... Acımasız insanlar anlamsız cümleler gibi yakar canını... Bocalar durursun zamanın içinde mekan cehennem olmuştur... Can mı ölmeli önce canan mı düşünüp durma miniciğim... Çok ölmek de yok az ölmek de ölümü öldürmek var artık... Denizler kan ağlayacaktır ölüm öldürülünce belki de... Elleriyle kanatacaktır rahimlerini tüm doğuracak kadınlar... Feryatlarını duyacaksın sebepsiz öldürülen çocukların... Geçmiş ve gelecek gibi ikiye yarılacak belki de yeryüzü.. Gezegenler yumuşak toplar gibi çarpışıp zıplayacaklar... Hakları bir bir okunacak saçları ağaran bebeklerin.. Irak ırak memleketlerdeki öldürülen çocuklarca İçin için yanmayacak artık şenlik için patlayacak volkanlar... Jaleler kıpkırmızı kan damlalarına dönüşecekler... Katranlı kuyular susayanların imdadına yetişecek.. Lalezar ağlayacak yanıp kavrulan laleler için... Mazeretler beyanlara karışacak aklı karışıklar için... Ne oluyor diyecek bilmeyenler olanlar için... Olacak olan oldu... Olacak olan oldu.. bilenler için... Ölüm öldü... Ölüm öldü... görenler için... Pişmanlıklar perişan etti yürekleri anlayanlar için... Rezillikleri ejderha oldu şimdi yaşayanlara... Senalar faydasız herşey yerle bir oldu kalanlara... Şahit olun dabbetül arza bakıp duranlara... Tiz sesli çığlıklar hala kulakları duyanlara... Uzun değil hayat bilenlere... Üzüntüyü hep içenlere... Ve Yaşadığından hızlı geçiyor Zaman düşünenlere... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ağlarım Diye Korkuyorum...
Davetiye çıkartmış Üşüten kibirleriyle Bulutlar... Ottan çöpten bahaneler bulmuş Yüreğim... Öte yanda yerin bağrında Kaynayıp çağlayan Umutlar... Oysa ben bir çağrı beklerim Sakladığım gözyaşlarıma Yumruk olup durur Minicik eller boğazıma... Yutkunamam Boğulurum Şaşarım Bir anlık ölümü Nasıl bir ömür yaşarım.. Biter ama ölüm bile... Sonrasında soğuturum kanımı Örterim üstünü Görünmez duyguların Ve bilinmezin Merhametin... Kıskandığım gözyaşlarım Suya düşman etti beni yar... Yer gök çaresiz Bilinmez derdim Yük ettim sana bu zahmeti.. Aşkı Özlemi Ve kıyameti... Durmalıydı zaman Tutulmalıydı dilim Ecel bile gelirken Bir sebep ararken... Ben neden sır verdim bilmiyorum ama Gülümseyip gelirsen birgün Ağlarım diye korkuyorum... Simurg_b Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ağlayan Şeytan Gibiyim
Bir külçe ete döndüm bugün Ruhum yok ruhun da Bilinç de bu oyunda Nasıl olur nerdesiniz Gitmeden kayboldunuz Hayalde olsa söz müydü Vermeye çalışıp aldığın Yanına kalan kâr mıydı Bu kaçıncı oyun şeytanım Nefsim canım hayatım Bir dahaki ne zaman Ruhum bir parça can bırakıp nereye Neşeye zevke heyecana Şerefe güzel şeytana Bu et mi ayrılacak kemikten Cansız ve acımadan Savaşmadan kaçmadan Bir gece yarısı o an gelirde Ruhun oynarsa yerinden Bir deprem coşkusuyla İçinden çığlık geçer de Ağlayan ırmaklar Sele boğar odanı Tırnaklarında çamur parçaları Ve vicdanın kanar En derinden ta ruhundan... Acınası zevkleri ben yaratmadım Et de benim değil ruh da Ağlayan şeytan gibiyim şimdi Henüz her zevki tatmadım... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Akrep Ve Ateş
çepeçevre ateşi sen yaktın hayatımıza tüm ihtarlarıma rağmen körükledin birde bende gururumla yapmam gerekeni yaptım bir sen değilsin ölen iğne benimdi unutma… ben binkez öldüm şimdiye dek birkez de sen tad bakalım gerçek ölümü Simurg_b Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Amak-ı Hâyâl...
Nasıl mı geçiyor hayat? Yaşadığım ve yaşadığımı sandığım hiçbir anı unutmadan... Gözyaşı damlalarından kurduğum dünyada yaşayamadığım her şeyi yaşamaya çalışarak birde... Geçmişi canlandıracak yeni sahneler hayal ederek sonra... Sakladığım tüm ağıtlarımı sunabileceğim sım sıcak bağrını açmanı bekleyerek... Kaderimin verdiklerine ve aldıklarına aldırmadan sadece senin varlığını hissetmeye devam ederek... Yeryüzünü yüreğim bilip, her yanını kanatarak ve pişman olduğum gidişimden geri dönmeye çalışarak... Öldürdüğüm herkese yeniden hayat verebilmek için durmadan nefes alarak... Sen var olduğun sürece hayatta kalacağıma yeminler ederek... Yaşamı yeniden sevebilme cesareti dileyerek... Sonunu bildiğim halde çıkmaz yollar arayarak... Yani seninle, imkan aramakla, aşkla, mutlulukla, umutla, hayatla, samimiyetle, huzurla, merhametle, güvenerek, severek, üzülerek, gülümseyerek... Gerçek benliğimle, sessizce çığlık çığlığa gelen sevgimin ürpertisiyle... Gelen giden tüm günleri, tüm gel-gitlerimi, uykusuz uykularımı, güneşle kalkan bedenimin peşine düşmüş başıboş dolaşan ruhumu, sonlanmasını beklediğim savaşsız hayatımı, öldürdüğüm ölümlerimi, umutlarımla çattığım sırat köPage Rankingülerimi, özleyen bir yanımla ayakta durmaya çalışarak... Sensizliğin anlamsızlığını anılarla aralamaya çalışmak ve hiç çıkmadığın aklımdan yüreğimden bana sanki yeni gelmişsin gibi seslenişini bekleyerek... Beklerim hep seni, bakışlarımı sana adadığım deli gözlerimle... Isınmak isteyen içini görmek için... Hadi gidelim kendi yurdumuza diyen bir bakışını yakalamak için gözlerimi gözlerinden ayırmadan... Her zerrene özlemimi katarım rüzgara, arzularımı yollarım sana... Soluk olur girerim içine taaa ruhunun en derinlerine... Bunu senden başka hisseden olmaz bilirim... Rüzgarla gelişimi, sana dokunuşumu, dudaklarını hissedişimi, tenini tenime katışımı, bir sen bilirsin ve sadece sen ürperirsin... Sıcak nefeslerimiz karışır birbirine... Yaşamak o andır işte.. Seninle yaşamak... Seni yaşamak... Senin nefesinle yaşamaktır asıl yaşamak... Bir güneş gibi sararım seni sarılırım sımsıkı... Tek bir vücut oluruz seninle.. Tek bir ten... Tek bir yürek... Sonra sen gittiğimi sanırsın... Yalnız hissedersin kendini kendinle kalmış sanırsın... Ruhundur ruhuma kattığım yalnızlığın ondandır... Bendedir ruhun ve dokunulmazdır... İkimizde varız bu ortak hayalde ruhlar aleminde... Ne hayal ne düş bir can var senin içinde benden... Tüm dünya bilse ne bilmese ne... İmkansızlık yok artık o can için... Yalnız bırakmam, geri de almam, kimsesiz büyütüyorum sanma sakın... Senin canın da büyüyor benim ruhumda... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Andolsun Kalem Yazmazsa...
Her gece başka bir gün Doğuyor güneşe... Büyüyen emirle... Üzülen yağmurla... En samimi yürekli Bir adı güzelle... Zor olanı düş’müş... Züleyhaya sevginin Yusufla imtihanın Uyurken zindanın Bu dünyada rüyanın Andolsun kalem yazmazsa Yaparsınız biliyorum Herşeyi yaparsınız Ve ağlarsınız... Önce yere Sonra göğe bakarsınız... Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına... aşkına... Cennetin toprağına taşına... güllerinin naşına... Çaresiz zaaflar yakıyor ateşi... Bir anne doğuyor onüçünde... Minik elleri yüreklerde... İki dünya arasında güneş... Takati yok gündüzlerde... Ruhun var güzel duaların ucunda... Yüzünde gözünde saçında.. Zor olanı düşmüş İsmaile vermenin İbrahime sözün Canın Yüreğin Özün Andolsun verirsiniz Ama bu kez Gülüm’ser’siniz... Önce yeri Sonra göğü öpersiniz... Kalbimin her atışında Akşamlarda güneşin batışında Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Anlam Zindanlarından...
Anlam zindanlarından Kaçan duygularımla Müebbete mahkum Suskunluğumla Çaresiz Bağdaş kurup oturmuşum Dünyanın merkezine Kader mi diyorsunuz adına Anlamıyorum Ben Derdimi Anlatamıyorum Beyazın içinde beyaz mı var Siyah karada ne arar Karanlık kör düğüm Çözemiyorum Nasıl bir rüyadayım O yürütüyor ruhumu Ben Canımla Gezemiyorum Sevgiden başka sevgi yok mu Aşk da acıda pişiyor Ben Zehire şerbet deyip İçemiyorum Ölüm nedir Ölsem dünya içinde Saatler kurulmuş KöPage Rankingüden geçemiyorum Sesimin içinde ses var Ellerimde his Gözümün ardındaki gözü Göremiyorum Sora sora buldum Cevabı Artık aramıyorum Melekleri şaşırtan isimler Şeytanın sonu Ben Bilmediğim bir şeyi Bilemiyorum... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aslında Birbirimizi Tanımıyoruz...
Büyük şehirlerin olanca karanlığını aydınlatamayacak olmalarına rağmen yine de sabaha kadar o karanlığı biraz olsun aralayıp yol gösteren sokak lambalarından adres sorarak ilerleyen düşüncelerimin beni götüreceği yeri biliyordum... Ama yine de sessizce takip etmeyi tercih ettim. Bilmediğim bir yoldan gidiyordu çünkü... Ona göre kısa bana göre meçhul bir yol... Otobanın üzerinden hızla ilerledi... Ben aceleden aralarından geçtiğim arabaları fark etmedim bile... Bir ara gözlerim viyadüklerde kullanılan uzun beton blokları taşıyan tırlara takılsa da çok fazla önemsemedim... belki de yeni yapılan tüp geçitte kullanılacaklardır deyip kendimi karşıya atıverdim. Fatih Ormanlarında ilerleyip Ayazağa’ya vardığımda, o çoktan Maslak’a varmıştı. Burası önceden köydü demek... Köy... Köy meydanını, camiyi ve kahveyi göremesem de, az ilerideki plazaların stüdyo daire aidatlarıyla Anadolu’nun herhangi bir köyündeki insanların nasıl refah içinde yaşayabilecekleri gerçeğini fark etmem zor olmadı... Son üç hafta içinde dört kere değişen kapı numaralarına rağmen, Vedat’ın aslında olmayan evini bulmuştu... Evli değildi. Onun için hanımı açmadı kapıyı... Annesinin hemen arkasında beliren üniversite öğrencisi oğlu da yoktu ortalarda... Vedat’ın gerçekten yaşadığından bu evdeki küçük çocukların haberi olsa; ortanca kızı çok sevinirdi ve en küçük oğlu uykusu gelmiş gözleriyle yatmaya ikna edilebilirdi... Yatmıyordu çünkü.. Karısı ve çocukları gerçekten tanımıyordu Vedat’ı... Sırf o yüzden onun ailesi değillerdi. Benim tanıyor olmamın da bir önemi yoktu... Üzerinde her zaman gördüğüm kabanı, acaba kaç köşeli? Beşgen mi, altı mı sekiz mi diye aklımdan geçirip bir türlü sayamadığım... Ya da boşver sayınca ne olacak dediğim ve nerde görsem tanıyacağım kasketi askıdaydı ama... Evet... Onlar da Vedat’ın değildi... Muhtemelen şaşkın gözlerle bakan çocukların babasınındı... Hatta... Eee Daha ne duruyorsunuz der gibi duran kadının kocasınındı... Ah be Vedat! Keşke olsaydın... Gerçek varlığınla yaşasaydın... beceremeyeceğin halde kendini kandırmaya çalışmasaydın... ne güzel ailen olacaktı şimdi... Her şeye rağmen bir çayını içip giderdim... Çayında değilim aslında da çocuklara yazık olacak ona üzülüyorum... Olmayan babalarını hiç unutmayacaklar ve bundan sonra da seni kaybetmekten asla korkmayacaklar... Hayırdır! Ellerini diklemesine ceplerine sokup, omuzlarını öne doğru çıkartmışsın? .. Ne gelirken ki hızın kalmış ne de sokak lambalarını umursuyorsun.. Dağıtmışsın kendini... Yaptığın şey değildi yerdeki taşları tekmelemek... Üzgünüm... Bilirsin haklı olduğum zamanlarda konuşmak istemem... Aslında birbirimizi tanımıyoruz... Herkesi kendimiz gibi görme alışkanlığı içinde; zekice tasarlanmış bilim kurgu filmlerini aratmayacak oyunların kahramanı olduğumuzun farkına varmıyoruz... Sebebi her ne olursa olsun etrafımızdaki insanları aradığımız zaman, onlara gerçekten ihtiyaç duyduğumuz anlarda bulamıyoruz... Hiç dostu olmayan... Haklı olduğu zamanlarda konuşmayan bir dostum vardı... bir o farklıydı... (Allah rahmet etsin ona) Ölmeden önce öldürmüştü kendini ve herkesi ölü sanıyordu... Dahası yok sayıyordu... Dürüsttü... kendini kandırmıyordu... Özlüyorum kendisini ama biliyorum ki huzurlu... Çünkü o; büyük şehirlerin olanca karanlığını sevmiyordu... Semih Suat Yücelen Bülent Özdemir |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|