![]() |
Yaşamın Kıyısında
Yaşamın kıyısında Ölümün kapısında Bekle dur Durdukça değişim olmaz Değişim için hareket etmen Haraketten varlığını Hissettirmen gerek Bir parça kıpırdanışta bile Nasılda hızlanacaktır Nabız atışların Nuray Yıldırım |
Yaz
yaz kalemle kağıda beyazlıkları şifrelercesine kömür tozuna sıvaşan parmak aralarında düz bir zemin bulduğunda bileklerine ağrılar girercesine illaki iz bırakacaksan yaz yaz güneşin sıcağında ter içinde tuz kristalleri buharlaşan aklının oyunlarında buz gibi suyu düşle bedenin geceye hasret yaz Nuray Yıldırım |
Yeryüzüne Hasretim
Yeryüzüne hasretim Ne varsa canlı niyetine Yakarım diye gelemem Kimi vakit dumanımı Salarım gökyüzüne Ayna niyetine Yansıyınca ta içerilerime Bakarım hasretim geçsin diye Ama volkan olmak kolay değil Sevdalanmak yeryüzüne Nuray Yıldırım |
Yıkım
Dünya süprizleriyle ağlatıyor çoğu zaman hangi yaş grubundan olduğunu sorgulamadan geriye yığınlarca soğuk anı yüklü taş binalar bırakmışken dünyayı öğrenmeye aday cahil yolcularız biz han yıkıldı hancı kayıp ne yiyecek kaldı ne yatacak kuru bir saman yer silkelendi derinden ne eser kaldı ne yol ne kervan kavga bitti yorgan gitti ne oldu ne bitti biz cahil kullar öğrenemedi dünyanın afetlerdeki öfkesini acıyın diyemezsin sen acıdın mı suyunu kuruturken kimyasal kuyularında ağacını keserken kör baltanın acımasızlığında kul olamadık ne bedene ne ruha kendi kör umursamazlığımızda adam sende boşversene diyen manasızlığımızda Nuray Yıldırım |
Yıldızlar
Kaçmayın görüyorum sizi yıldızlar biriniz sağımda biriniz solumda nasılda muzipsiniz bakışlarınızda Şen şakrak gülümseyerek gidiyorum kutuplara buzullar ülkesine en yakın orada bulurum bekli de dokunurum sizlere En yüce dağlara çıkarım belki bayrak olacak elimde sizin kadar parlak sizin kadar alımlı ihtişamınıza hayranken gizliden gizliye sizi kendime bağlayacağım Ve yeryüzüne gökkuşağından kayarak ineceğim belki en uzun nehirlere belki de okyanusta minik bir adacıkta soluklanacağız yıldızlarla Saçlarımızda bir yığın yıldız yağmuruyla deniz kabuklarından iyot yüklü mavilikleri taşıyacağız gökyüzüne Yıldızları maviliklerin derinliklerine indireceğiz ben düşlerimi gerçekleştirirken güzel güneş sakın ışıma İşim bittiğinde tüm ihtişamını ver maviliklere yıldızların pırıltısını denizin koyu mavisine güneşin sıcak sarısını denizin serin sularına Yerçekimi kaçsın buralardan birbirine girsin girift bir hal alsın güzelliğinde yıldız yağmurundan iyot yüklü dalgalar düşleri gündüze sal gerçeği düşlere Nuray Yıldırım |
Yoksulluk Günlerimde
Yoksulluk günlerimde Avuçlarım saklardı kendini İçi boş ama doluymuş gibi duran Ceplerimde sımsıcak kendini Yoksulluk günlerimde Dostlarımı bilirdim Öyle azı içten gülümserdi ki Bilirdim bir tas çorbasını Paylaşmaya hazır olduğunu Zaten işte o günlerimde Dost diye anımsadıklarım Benden farkı olmayanlardı Belki benim bir cebim vardı Onları sa elleri hep boşlukta Soğukta ve görünmez bir noktadaydı. Nuray Yıldırım |
Yormayın
Gereksiz bilgilerle yormayın Gereksiz isimlerle boğmayın Sizinle işim yok benim Ben beni daha çekip çıkaramamışsam Şu çılgınca akan sel suyundan Belki de sönmüş yanardağın gökyüzünü Kızıla boyayan ateş toplarından Beni kendinizdeki çelişkilerde Denklemleri çözüm bulmamış Girift hallerinizden sormayın Beni özneleştirip Siz gizli öznede kalıp Ne olacak demeden benliğimi kendiniz sanıp saçmalığınıza katmayın k a t ı ş t ı r m a y ı n Ne katalizörüm ne tepkimenin bir parçası fizik kimya biyoloji laboratuarlarında çekiştirip d u r m a y ı n Ders niyetine sınıflarda Münazaralarda sorup Daha fazla beni y o r m a y ı n Nuray Yıldırım |
Zaman
Ey yıpranmayan acımasız zaman Hep canlısın genç kız kadar Bir bir eritiyorsun acımadan önüne çıkanı Konuk oluyorsun sevimliliğinle Yaşamdan yaşamlara Seni incitmiyor en kanlı diktatörler Evlat sevgisinden mahrum soğuk kanlı bedenler Bunlar akılda sıralanınca korku veriyorsun Düşünen yada düşüncelerini ekmek teknesinde yoğuran Nice düşünürlere Güzel korkutur ama çeker tüm enerjisi ile Şimdi sıra bende belki şu dört duvar arasında Zaman benim misin bilemiyorum Bak yine sokulmuşsun odama Ardım sıra geliyorsun omuzlarımda nefesin Ne yapacağımı merak ediyorsun Kalem mürekkep damlatıyor Çizgiler bir yuvarlak bir keskin Neler yazıyor diye meraklanıyorsun Zaman düşlerimde duruyor film geri sarıyor Dün bugüne geliyor bugün bilmiyorum nereye Minik sevinçler yaşatıp ardından derin hüzünler salıp En büyük kötülük dostun sana yaptığıdır dedirtiyorsun Sen savunmasız sen tüm içtenliğinle zamanın kollarında Biliyorsun zaman içinde en zor yok edilen Kalemin kağıda aktardığıdır Canı yok ki alsın Azrail Yine yapsa yapsa en büyük kötülüğü İnsanoğlu yapar ya söyler yayar Ya ebediyen külünü savurur Gökyüzünden rüzgarsız ovalara Belki de gerek bile kalmadan İnsanın hoyratça harcadığı zamana Nuray Yıldırım |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:49 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.