www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Ercan Cengiz (https://www.cakal.net/showthread.php?t=132453)

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

.Savaşı Durduruunn

başımı alıp gidiyorum
kurşun sıkmamak adına
ka.çı.yo.rum
ne ayaklarım bana yar
ne de ellerim
yüreğimin esiriyim

savaşın ortasındayım
kav.ga.nın
ne gün belli ne gece
bağırıyorum
bağırıyorum
sesimi çalıyor kuşlar
kanatlanıp gidiyorlar

bir başıma kalıyorum
kan revan içinde
dinle / eyy insanlık / duy beni
her nerdeysen / gel artık / gel
kurşun topluyor yüreğim

biliyorum / birazdan öleceğim
yüreğime yükleniyorum son kez
birbirinden ağır birkaç harf anca
toplanıp /dağılıyorlar /dilimin üstüne
.sa.va.şı dur.du.run.
.sa.va.şııı durr.duu.ruuunnn.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Kelaynak’

-benim kelaynak kötüdür
senin kelaynak iyi-
ne güzel öğretirler adama
ne güzel….sürünce kör dövüş

benim kelaynak sele karşı
sel ki yıkıp geçerken geçtiği yeri
ardına bırakırdı o kirli izi,
benimki taştan yapıyor duvarı
korusun diye tarlayı, bağı-bahçeyi …

senin kelaynak okuyor ezberden
vatan – millet derken
Sakarya’ya dayanır,
bir bir gençleri sürünce ateşe
kendisi uzak, tadını çıkarır yaşamın

benim kelaynak el açarken yağmura
bir nedeni de yıkansın diyedir toprağı
bulaşan o kiri söküp katsın diye sele…
senin kelaynak kinli, kibirli,
kiri kirle – kanı kanla
temizlemeye atıyor kendini

benim kelaynak aç, sefil
öte iklimleri tanımaz, bilmez yalanı
dili küçük anlatamaz derdini,
seninki sırta binmenin modasında
baba, dede mesleğini sürdürür

oturacağız seninle, oturacağız da
biz kadar kelaynaklarımız da farklı
yıldızların altında sırıtınca farklı yanımız
bir masada görünsek ilahi, sormazlar
kan alır götürür gövdeyi

benim dağım karlı
senin dağın tuzludur
kelaynak bilmez bu hattı

uyan, geldi gidiyor zaman
bağlasan durmaz saniye
sen – ben ölünce, onlar da ölür
kelaynaklar ölünce, al aynaklar çıkar
yan aynaklar çıkar...,
çıkar da çıkar kelaynak
bitmez bu kör dövüş,
bitmez kelaynak…
bitmez…
dinmedikçe gözyaşı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

AB'de Düğün

konuştular, koklaştılar sonunda
çekincelerini çantalarına katıp
el ele verdiler söz kesildi, sonra
davetiyeleri basıldı ucuz bir matbaada

kız kendi tarafına gitti
adam kendi tarafına
iki tarafta da dağıttılar
sınırlarında tel örgü
ve uzayıp giden mayın tarlası

salonun girişinde toplandılar
biribirine yabancı alttan süzen gözlerle
yüz yüze gelince bakıştılar kameralara
zoraki gülmeye çalışan yüzlerde
sırıtılmış ifadeleri kazındı gazetelere

iki şahidin huzurunda
nasipse nikahları kıyılacak
şahitlerin biri Amerika'dan gelmiş
diğeri İsrail'den
nikah memuru bizden
ayağının tozuyla oturmuş aralarına

kız davula vurunca tokmağı
salonda yankılandı sesi
kız çoktan hazır dediler çekemeyenler
adam zurnayı üfledi son nefesle
yanık yanık duyuluyordu sesi
kız tarafı dargın
zurnacıya gidiyor diye kızları
adam tarafı dargın
davulcuya gidiyor diye oğulları

ikisinin de yakınları yedekte var bir
bir asıl, bir yedekle oluyor bu işler
ayrı ayrı vurdular ellerini
ucuz davetiyelerle
çalınca kapıları
ayrı ayrı oynadılar
çiftetellide adamın tarafı
dansta kızın tarafı var
uyumsuz iki oyun
kim daha çabuk kavrarsa diğerini

takıları taktılar nihayet
bitmeyecek yarış bitti gibi
topluca resimler çekildi
ayrılıklar geride kaldı
kucaklaşınca ısındılar

kol kola girdiler
biri gelinse biri damat
şimdi oynamanın zamanı
çal davulcu döndürsünler göbeği
pistte yer kalmamış ama
zurnacının nefesi kesilmiş
ötmüyor zurna

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Acımı Bıraktım Dönüşü Olmayan Yollara

Acımı bıraktım dönüşü olmayan yollara
Kavşak kavşak
Yarası kaldı bende, ah çekmek neyime
Elinden tuttuğum çocukların gözlerine verdim
Güç bela büyüttüğüm sevgiyi
Silindi ayak izleri, çoktan eskidi yollar
Oyuncaksız büyüdü çocuklar
Ve ben yaşlandım erkenden

Artık gülemem o yabancı fıkralara
Baştan başa sızlarken omurgam
Sızı ki gebedir yarına
Diri tutar adamı

Seni anlatırım, seni birgün
Dilim döner de tutarsa elim
Kimsecikler olmasa bile
U dönüşsüz yollarda
Bu şehrin lambaları durur
Başıboş bombalar vurmamışsa eğer
Bir de köşedeki sokağın ismi okunur
Kavgaya sürülen nokta gibi
Avutur dururum kendimi
Karanlığı yardı diye önceden
Cigaramın ateşi

Vardır biryerlerde, vardır mutlaka
Bahar bahar yeşeren dikili bir ağaç
Ağırlayadursun göçmen kuşları
Varsın saklasın selamımı sabahımı
Ev değil ki kapısı olsun bir yerde
Kilitsiz açamadığında
Toslayıp da giresin

Anlarım, anlamaya yakın durduğumda
Yarım kalan bir hayatı senin elinden
Çekip alamam ne yazık

Söyler misin sevdiğim
Durmaksızın haykırmanın zamanı
Gökyüzünde gördüğün her yıldıza
Duyuruncaya sesini
Söyle, dün mü uzaktı bana
Yoksa yarın mı kaçıyor benden
Ben mi yoksa
Hoş, gün uzuyor bugün, gece uzuyor
Hiç yere zehir zemberek
Bir dünya dönüyor üzerimde

Şimdi ne yana baksam
Tülden duvarlar belirir, lekeli
Kırılmış sözlerle örülü, göbekli
Bir de arasında insanların, görürüm
Derisini yenileyen yılanın

Ürkmüyorum desem de aldırma boş söze
Görüyorsun yaşlanıyorum bir korkak gibi
Kim inanır ki bana
Bal gibi ürküyorum işte
O donuk gözlerden
Bir de soğukluğundan yılanın
...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Adın Yansın Eyy Zulüm

adın yansın eyy zulüm
cennetin cehennemdir senin, bilesin
adın batsın, her kimden aldıysan adını
her kiminle sürdürüyorsan bu saltanatını
her kime, her neye dayıyorsan sırtını
karanlığa gömülsün seninle yan yana

uçsuz bucaksız bir dünya
damar damara bindi,
bense bir taşı koyamadım duvarın üstüne
sendendir, sendendir bilesin
kaç mevsim geçti, kaç iklim değişti
sensiz kucaklamak için güneşi
bu kaçıncı vuruluşumdur, bu kaçıncı
zamansız, sorgusuz
inadına bu kaçıncı ayağa kalkışım

sormalı, gidip o adsız fırtınalara sormalı
sensiz kanat vurmak için gökyüzüne
bir kartal gibi
dağların zirvesine çıkıp da
senin yüzüne, yüzüne mi vurmalı

sen ki bir köstebek, farkında mısın bilemem
fark edilmeden ölür köstebekler
kendi ellerinle kendi mezarını kazıyorsun
bilesin ki bilesin
kendi üstüne atıyorsun toprağı
adın yansın ki yansın eyy zulüm
sıkı sıkıya sarıldığın bu karanlığa adın batsın, adın



‘büyüklerimizden’ öğrendik ki öğreniriz öteden beri
yüzünü görmediğimiz tanrılara el açıp da şükretmesini
biz ki boynu bükük çaresiz bırakılmışız
ve bir ekmeğe muhtaç ele bakmışız
senin cennetin, cehennemse bize
bundandır ‘büyüklerimize’ o kusursuz saygımız,
bilesin ki bilesin

sönüp giden her hayatın arkasından
neden mumyalanmış bir ceset gibiyiz
her hayat bizden kopan bir parça oysa
bakar bakar ağlaşırız, neden
kurban olduğumuz toprağa
sırtımızı verdiğimiz dağlara
senin bulandırıp da bize içirdiğin bu suda
kaybolduğunda siluetimiz
arkamıza bakmaya korkarız

bir dünya ki başımızın tacı efendilerimiz
ve efendilerin efendisi sen eyy zulüm
zalimlere kurulu bir dünya, ve zalimce sürülürüz ordan oraya
üst üste vurulur, gömülürüz üst üste
kimse, ama hiç kimse bilemez ki senden başka
nasılda sarılmışız sahipsiz yattığımız bu kara toprağa



sen, sen ki kurnaz köylü,
'az olsun da benim olsun' diyen adam
doyursaydın ya çobanı
kuşkusuz çoban doyururdu koyunu
koyun kuzusunu
ve sen, ve ben…
ömrü uzasın diye bu karanlığın
ellerimizi açıp da boş yere
şükretmezdik elçilerine, şükretmezdik bilesin
o büyük büyük 'efendilerimize'

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Adır

Erxati amê

arara ravêr

adır vazenê

tersê mı

hêga nıçine

wesnenê.

k.01

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Adırbı Mıro Bo

adırbı mıro bo
adır mıro bo qı
bonê mı wesêno
xellê todı niyo

ciranina to qi
hentê to bena
adır qı mêro to ser
qê nê ricayi
düyê xo eno to ser

K-07

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Adsız Fırtınalar Doğuyor

büyümesin diye ayaklarım
o kınalı elleriyle ölçüp de bostana gömdüğü
kaçıncı çubuğuydu annemin
/
gün güne binmiş akıyor zaman
doğa sancılı / yeryüzünü sarmış
göz yaşartıcı bir hava
dolanıp vuruyor yüzüme
/
yer /gök / bilmeli ki onları
satılmış kalemleri besleyerek girdiler
teslim aldıkları topraklara…
zulüm üstüne zulüm ektiler / ekiyorlar
silah seslerini dinlettiler zoraki /
durmadan, doymadan dinletiyorlar hala
patlamaya hazır tomurcukların önünde
tecavüz ettikleri doğaya
/
ellerim büyüyüp de işe mi gelmişti ne
gençliğim mi uçmuştu yoksa
parmak izlerini alıyorlarsa eğer
işaret parmağımdan olmalı
neyine güvenip de dikilirmiş ki
devleşen / devşirmelerin önüne
/
ötede yükseliyormuş kat kat
kirlerini yutturdukları sahillerde
denize sıfır gökdelenlerle
doyumsuzluğunu kanıtlarcasına
/
görmeseler de / göreceklerdir bir gün
el ele verip de betonlarken toprağı
durmasını / doymasını bilmeyenler
denizi kaynattılar sonunda / yer, gök öfkeli
toprak ve deniz / kabında durmaz artık
birbirine besleyerek yükselen dalgalar
içinde barındırıyor o adsız fırtınaları
buzlar eriyor yattıkları yerde /
buzlar köpük köpük / köpürüyorlar
sahillerin üstünde bir başka mevsim
/
işte böyle bir günden önce olmalıydı
doğmuş gibi bir anadan / ve kardeşçesine
tertemiz duygularla sevmeliydik doğayı

demem o ki / dünden görmeliydik yarını
içimizdeki sevileri öldürdüğümüzde bir bir
kirlettiğimizde doğayı / kanattığımız her yüreği
ve ayaklarımız / dolaşmak yerine birbirine
yol alıp giderdi bugün / tam bir insan gibi

suyu, şerbeti, çiçeği, meyvesi…/ hayvanı…
böceğine varıncaya doyuran bu topraksa
kuşkusuz / ellerinin üstünde taşırdı bizi

kardeş olabilirdik ey insanoğlu
her neresinde yaşıyorsan bu dünyanın
doğurmasaydık eğer kendi ellerimizle
ve de beslemeseydik bir canavar gibi
sırtımızdan geçinip devleşemezdi bu keneler
yarınlarımızı karartamazlardı örneğin
diyeceğim o ki
unutsaydı bu toprak kalbine saplanan bunca ayıbı
utanmaz yüzlerine vursaydı onların
arada bir büyüklüğünü gösterseydi
insanlar insan olarak kalacaktı haliyle
savaşsız / ve de sömürüsüz olarak
ve güzelleştikçe yaşanılası bir dünya…
kimin gücü yeterdi ki dengesini bozmaya
ozon tabakasını delmeye / buzulları eritmeye
kapitalizmin dizginlenmeyen hırsından başka
kim katledebilirdi ki doğayı…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:14 AM

Ağaç Dikmeyin Dediler

ağaç dikmeyen adam
ne anlardı ki topraktan
sevdiğinden mi yakardı
yaprakların çatırtısına yalanırken
kuşların çırpınışına mı aldırırdı

ağaç dikmeyen adam
gözükara ormanı yakardı
çocukları var mıydı
sevgiden anlar mıydı

ağaç yetiştirmeyen adam
suyun sesini mi bilirdi
öyle bir vururdu ki baltayı
daha düşmeden biri
diğerine indirirdi darbeyi

eskiler topraklarından koparken
seslendiler evlerine konanlara
ağaç dikmeyin dediler
-toprağımıza girmeyin der gibi-
ağaç dikmeyin
boynunuza erdiğinde ağacın gövdesi
bir bir ölürsünüz

ağaç dikenlerin toprağından
ölenlerin toprağını ayırdılar
meyve kurudu dalında

artık topraklarında değillerdi
bir çoğu yollarda kaldı
gören olmadı değil
görenler dönemediler

köylüler ki, bizim bu köylüler
tavuğu giriyor diye tarlasına
komşusunun kafasını yarardı

eskidendi cemaatin toplanması
bağdaş kurup dara durması
eskidendi suçlunun toprağa batışı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL 07-27-2008 10:15 AM

Ağır Gelir Bu Yürek

Bugün de ayakta görmedim kimseyi
Ümitsizce uzandım yollara dün gibi
Ne kedi, ne köpek ne de tüten bacalar
Solmuş bir gül, kırılmış bir dal gibiyim
Uçaklarla dövülmüş yeşertilen topraklar
Nehirler bulanmış uçmuş köprüler
Yitip gitmiş anılar, bir bir silinmiş izleri
Sararmış yapraklarla kaplı her yer

Kekik kokan toprakta kurşunu eritip
Sevgiyi yüklemek istemiştim doğarken
Üşümeseydi o çıplak kalan ağaçlar
Ve göçmeseydi yarım ağız gülmeler de olsa
O kadar ağır gelmezdi bu yaralı yürek

Bir yanım dağa vermiş kendini kartal kanadı
Bir yanım denize girmiş kulaç atar durmadan
Ayrılmışım yar, ortasından iki parçaya ayrılmışım
Her parçaya bir el düşer, bir ayak bir göz bir kulak

Kazık da çaksan suya eğilir artık
Bundan böyle bu böyle biline yar
Böyleyse bu dünya var sen düşün bu ne zulüm
Kaç ömre bedeldir o **** izlerin çıkması
Ve ardından yeşermesi toprağın

Çifte duvar örüp kestiler yolumu
Balık mı olsam yar, kartal mı
Umudum yoksa yarına
Nasıl yaşarım yar, nasıl yaşarım
Hangi yüzle, hangi bendi aşarım
Ağır gelir bu yürek, ağır gelir insana...

Ercan Cengiz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:59 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.