![]() |
Mektuplar-262 14/11/0001
Siyah önlüklü çocuklardık sıralarda mavi önlükler işleyen oyunlar oynardın saçların uzardı ben çamurlu yollarda büyümekten kaçardım Şimdi bütün yollar asfalt mavi önlükler atıldı yenileri işlenmeden sen sobelendiğin o oyundan çıkamıyorsun ben pasaportlu yollarda çocukluğuma koşmaktayım Şimdi ikimiz de önlüksüz oyunlarda ebe daha siyah önlüklerimizi arıyoruz Masum Elmas Gül |
Mektuplar-263 15/11/0001
Birazdan sen olacaksın yüzün gelecek gözlerin üstüne dökülen saçlarınla belki solgun belki en canlı haliyle yanakların olacak bakışlarında bu hayasız gurbetin sabrıyla gözlerin olacak birazdan başını hafifçe yana eğip geçeceksin karşıma birazdan Birazdan sen olacaksın bu tarihi aşkın ihtişamıyla o ezelden beridir hür yaşamış hür yaşamış yüreğinle sana dokunmama aciz bu camların ardında birazdan sen olacaksın Masum Elmas Gül |
Mektuplar-264 16/11/0001
Herkes kendi ölümüne alışmakta şimdi dışarıda alabildiğine yağmur alabildiğine gece yalnızlığa alıştırmaya çalışıyor bir şarkı herkes kendi uykusunda gece saat yine 'Sen yoksun' Hiçkimse giremiyor bir başka uykuya herkes kendi ölüsünde uyuyor biz 'Sen yoksun'a alışamamış kelimelerleyiz gece usanmadan geçiyor zaman 'Karanlık oyun oynuyor aklımla' üstünü hiçbir zaman örtemeyen o yorgana kızıp pire arıyorum üşümüşsün neye yarar şimdi Roma'yı yakmak bütün gurbetler kış butun yollar kar kapalı evime giden yolun uykuna girsem benimki boş kalıyor benimkine girsen seninki durmadan yağmur yağıyor burası İstanbul sen orda hareket saatim belli değil daha edindiğim hiçbir bilette tarih yazmıyor kendi bedenimde ölü buluyorum kendimi hiçbir sabahına uyanamadığım her gecede sürekli tekrarlayan bu şarkı gibi aynı dönüp duruyorum bu henüz hareketsiz yolunu Ne yağmur bizden ıslak ne de yangın böyle yakgın uzattıkça ayaklarımızı kısalıyor yorganımız uzadıkça yolumuz daha çok üşüyor ayaklarımız 'Karanlık oyun oynuyor aklıma şimdi sensizlik dolaşıyor çıkıp gittiğin bu yerde sensizlik benim canımı acıtan...' Hiçkimse giremiyor başkasının cesedine herkes kendi ölüsünde uyuyor gece ve yalnızlık yine gece ve yokluğun yani sadece yokluğun 'sensizlik benim canımı acıtan...' Masum Elmas Gül |
Mektuplar-265 17/11/0001
Gitmeye gelmiştin yine gitmek gibi çekildi tüm resimlerin baktığımız evler yürüdüğümüz yollar gezdiğimiz yediğimiz içtiğimiz o ******* sıcak tenin kokun gitmek niyetineydi yine güldüğümüz sevindiğimiz sarıldığımız Gitmeye geldin çaresiz gittin gitmeye gittin gittiğin yerden ve hiç bakmadım tarihe geleceğin daha erken gittiğinden Masum Elmas Gül |
Mektuplar-266 18/11/0001
Şimdi seni düşünüyorum düşünmesine de hep eksik kalıyor hatıralar hani 'ya hiç olmasaydı' da var da daha çok olabilirdin olabilir miydin olamadı işte hatıralar eksik kalmış kendimce bişeyler eklesem de geçmişe nafile o resimlerle hiç oynanmıyor oynanmamış hiçbir devirde nafile hani gelince eksik bırakmayız diyeceğim ama zaman hep eksik bu aralar gelecekte biryerlerde o eksik yerler belli ki şimdi değil nafile ikimiz tam olsak da şimdi Masum Elmas Gül |
Mektuplar-268 20/11/0001
Susmak birçok şeydir bazen Ki dudaklarında olunca ne çok şeydir senden olunca böyle ağırca bir sessizlik içinde az anlaşılır çok bişey Susmak ne çok şeydir dilinde dinledikçe çoğalan sustukça gizen çok çok bişey az bilinen çokça çok bişey Masum Elmas Gül |
Mektuplar-267 19/11/0001
Yollar birikmiş yine yüzüne birikmiş eskimiş azalmış yıkılmaya yüz tutmuş yollar yüzünde şimdi'den tez dileklerle umut direnç inanç binlerce bozulmaz yemin içinde yüzünde bizlerce hüzün Masum Elmas Gül |
Mektuplar-269 21/11/0001
Bakışların kaç asırlık o mahmur dağılmış saçların yüzündeki o zaman kaç asırlık kalbin Masum Elmas Gül |
Mektuplar-27 (M.S.) 27/12/2005
Kıyamet dindi. Gerçeklerin yüzü kızarmış. Utanıyor zaman. Yüzümüze bakamıyor yüzsüz hayat. Kaçıp gizlenmiş bir yerlere İstanbul. Utanası tutmuş ilk defa. Ve kırılmış şimdi bizi bilen tüm eşyalar. Adımlarını bilen yerler buz tutmuş. Gidişine ters dönmüş her şey. Gülüyoruz. Kalışıma kahkahalar sıralıyoruz. Gittin. “Gittin” demeyeceğim. Gittin. “Ardında koca bir kimsesizlik bıraktın” demeyeceğim. Ardında koca bir kimsesizlik bıraktın. Yalan dünyanın en büyük yalancılarıyız işte. Hiç kimseye “O “gitti” demeyeceğim. O gitti... Gittin. Bakışlarım yırtılıyor. Dudaklarım paramparça Ellerim un ufak. Kalbim çıldırmış. Sen gitmişsin. Hepçe batmışız yokluğuna. Ciğerlerimizde su kalmadı mavi kadın, kalmadı. Bütün denizleri kurudu martıların. Kaplumbağalar uçamıyor. Sabır oyalıyor bizi. Bize göre değil beklemek. Dön gel kadın. Dön gel. Durma ne olursun. Dön gel. Gel. Gel. Ge. g. ... Hatırlanıp yakan ne çok an döktün geçtiğin yerlere. Hiçbir yere bakılmıyor. Hiçbir yerde durulmuyor. Nesneler yarım. Her şey felaket olmuş. İstanbul hasta. Beyoğlu ölüyor. Odamızda zehirli bir ölüm var. Asırlarca seni ölmeliyim Çağlarca sarılmalıyız. Hiç gelmemiş gibi kalmamalıyız. Doymalı sana. Seni çoğalmalı. Seni daha çok olmalı. Dön gel. Gitme. Dur. Kal. Götür beni. Al. Götür beni de. Gitmediğin yere. Masum Elmas Gül |
Mektuplar-270 22/11/0001
Böyle her sabah gözlerinle açılmak yeni güne 'Günaydın' dilemek kalbinle yorganının altından çıkmak yeni güne ilk adımı döşeğinden düşürmek ekmeğe doğru emeğinle aynaya bakınca seni görmek yüzümü ellerinle yıkamak yüzünle kurulamak kokunla başlamak böyle yeni günden ilk nefeslere ilk umuda ilk yaşama sevincine Kahvenden bir yudum tostundan bir lokma bir sıcak gülüşün bir sıcak böyle her sabah seni uyanmak seni binlerce şükür binlerce şükür Masum Elmas Gül |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:01 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.