![]() |
Paradoks
Bir şarkı çalınır Bir şeyler gelir geçer ağırdan Suzinak makamında, Dökülür durur geçmişten Bu dağlara, Bir zamanlar sırtımızda parkalar, Ayağımızda bol bağcıklı postallarımız Bir nefes kalan sigaramızın ucunda tüten dumanıyla, Bakardık çok uzaklardan. Şimdi bu dağlarda Biz varız. Sırtımızda mavi tulumlarımız Başımızı ak baretlerimizle siper etmişiz Güneş’e Ağzımızda aynı türkü Bakarak çok uzaklara Bu dağlardan. Alevler sarmalasın Işıksız vadilerimiz, Aydınlıklarla kaplansın istiyorduk. Az kaldı Çevrimine Suyun. Işıklar, Nerdeyse parladı parlayacak! Sol döşümüzün altında aynı yaranın sancısı Değişmeyen, Aynı sevdadan dökülen coşkularını, Karıştırır durur birbirine. Düşünsen bir, Hangisi hangisinden Çıkacak aslında? Eğer ışıklar parıldayacaksa Geriye kalan, Bir yanılgı mıdır? Bu paradoksun, Çözülmesi zor Zamana meydan okuyan çıkrığında. Ali Arslan |
Pencerenin Önünde Bir Kız
Pencerenin önünde bir kız Oturmuş ağlıyor Yağmurla birlikte Her damlamasında camın iki yüzüne Beride geçmişi Öte yanda geleceği ağlıyor Serinliğin ve sıcaklığın duyusu aksederken Sanki buğulanan camda bir ömür ağlıyor... Pencerenin önünde bir kız Oturmuş ağlıyor... Yüreğini açamadı Ne kadar da ısrarlıydım Daha fazlasına kıyamadım Siyah iri gözleri vardı Omzuna dökülen siyah saçlarıyla Bence ne kadar da güzeldi Söyleyemedim Dudaklarından aldığım aşk tadından Islanmıştı gözlerim Hala ağlıyordu ben terkederken Camın önüne oturmuş. Pencerenin önünde oturmuş bu kız Yağmuru mu seviyordu Ağlamasını mı? Bilmiyorum Bildiğim tek şey: Onu o an Ne kadar da çok sevmiştim Söyleseydi belki İçindeki acı sevince döner miydi? Hiç bir şey Söyleyemedi. Pencerenin önündeki kız Bilmiyorum hala ağlıyor mu Her yağmur yağdığında Sanmıyorum hatırlasın beni Konuşmalarımız giden yağmur damlalarıyla yıkanmıştır kimbilir Sadece camda kaldı yazılanlar Kalınlaşan buğular şimdi onları Çoktan Anlamıyla tüketip Silmiştir tüm sözcükleri. Ne zaman bir kız görsem pencerenin önüne oturmuş Yağmur yağarken. Aklıma gelir İçimde bir hıçkırık birikir Söyleyemediklerim Söyleyemedikleri... Unutur giderim az sonra..... Bir daha yağdığında yağmur Ben pencerede başka Ağlayan bir kız arayana değin... Ali Arslan |
Pervin
Gök yüzüne her gece baktığımda Bir yıldız demetidirler çifter çifter gelirler Sarılan sarmaşıklar gibidirler, Pırıl pırıl bir gerdanlığı andırırlar. Onlar ki uzayın rakkaseleridir Oynaşır dururlar birbirleriyle. Güneşin saldığı her ışıkla süzülerek, Kendi tülleriyle kanatlanan bu yedi gelin. *******imin kör yalnızlığında, Devamlı yanarlar dururlar gök kubbemde. Bir muamma olurlar hep bana, Ay ‘ın küresine pervanedirler karışık, Ay ‘a dolaşık, Bir muhteşem Pervin! .. Ali Arslan |
Rayiha
Bende berrak Bir damla Çiy Demlenir. Erken gelen bir Baharın, Taze süt kokularıyla her sabah. Çimlenir içim kımıl kımıl. İçim Bir ben, Bir bakarsın sen Olur. Yeşerir yemyeşil Gittikçe ortasından beyazlaşan çizgilerim Boy verir sarılırlar usul usul, Boynu bükük her bir nazenin dalından, Derinlerine düşer bir tohum Köklenir yayılır püskül püskül, Büyür Büyür içinde kocaman tomurcuk Olur. Can suyuyla kabaran uçlarından Meyvesini, Dişlerken şehvetini bir bedenin; Dudaklarımda kavurgan Alev alev, Kızıl bir sevdanın yangını Amansızca tutuşur. İşte sevgili, Senden bana bu ateşin armağan, Hiç tükenmeden, Seni doyasıya koklayacağım bir rayihan Olur. Ali Arslan |
Renklerine Dokunamadığım Sen
Dudaklarıma usulca yanaş, Yavaş yavaş soy çıplaklığını. Kumsalda kimse bulmasın izlerimizi Yaladığında deniz bizi, Çekilirken geri geri, Çözül zülüflerinden, Süzül, Tülün inceliğinde. Ay düştüğünde karanlığa ve sonsuzluğun aralığında yürüyen geceye Ver, Kasıklarının arasında gülen karanfilinden sıcaklığını. Dalgaların içinde bir çırpıntı. Bilincim soluyor yapraklarında. Tarihi tutamıyorum ve sen an diyorsun buna. Yavaş yavaş olmuyor ölüm, Birden bire. Çektiğin yerlerde kalamıyor, Kayıyorum ben. Bir var bir yoksun. Attığın o bir adımla, Aralık bırakılan kapılarda renklerine dokunamadığım sen Ali Arslan |
Sakın Beni Düşürme
Sessizliğinin içine Müptelâsı olan bir mahkum gibiyim Sakın düşürme Her bir zerresinde gözyaşlarının Ben akarım Toprağına tutunan Her yeşilliğinde dallarının bir çiy damlasıyım Üşürüm Sakın düşürme Seninle çağlayan bir baharla O aşk Ne kadar kalsa bile geçmişte Ve ne kadar solsa da Yakana ilişmiş bir nazlı çiçek gibiyim Sakın düşürme Sakın beni düşürme! .. Ali Arslan |
Saklansak Mı? ..
Akıl yutkundu Taş yontan heykeltıraşlar gibi ömrü Yontan sularda. Bekleyen zaman Neyi alkışlardı Kimdi soluk alan her cümlesinde şiirin? .. Sen yıkan! .. Sen yont! .. Sen dökül kelimelere! .. Ömür sürüklüyor bizi bak istenilmeyen mecralara Hangi deniz, Hangi nehir, Ağız ağıza öpüşür gibi alıp verecekler birbirlerine Adı kavuşmak olan Bir hasretin dalgalarında? .. Şimdi bir şafak türküsüdür Çalınsın varsın. Aklın yontulan Yontuldukça yıkanan, Piramitlerinde şekillensin desek mi yaşam? .. Zirvede kalandan Bize bırakılan Bir öpüş, Bir gül Ve bir yudum su Kalsın. Damlasın içimize; Yutkunsak Yutkunsak Bir damlasına kansak Su olsak.. Hep Kaybolsak… Kaybolsak/Saklansak Koynunda şiirin Aşkla ağlaşsak Saklansak Mı? .. Ali Arslan |
Saklı
Fıkır fıkır bir aşk bu Kokusu Bir kahve fincanında köpüklenen Cümlelerin içinde Kelimelerin birbirine Her örülmesinde Bir farklı Farklı bir aşk bu Bir dudağın Bir dudağa Her yeniden buluşmasında renklenen Saklı Saklı bir aşk bu Çok uzağında bir yüreği Yakınına Dokunan bir yürek gibi alan *******in ıssızlığında birbirine sürüklenen Ali Arslan |
Savrun
Kışın bahara dönüşen yüzünde Ay karlarla, Karlarla kalkar düşer iner. Savrulur Savrun, Dik yamaçlarından akan sularla Oyuklarına kayaların, Saklanır. Maviye çalan mor renginde, Gülümseyen nehir çiçekleriyle Akar gider kendi yüreğiyle. Uykuya hasret yatağına, Ağlar cümle bedenini dolayarak. Ay karlarla üşür, Karlarla kalkar düşer iner. Savruna yaşlı bir çamdan kopan, Çürümüş kökler karışır gider. Kösepınarında hüzün neden *******i hep böyle dibe çöker? Kışın bahara dönüşen yüzünde Savrun karlarla, Karlarla kalkar düşer iner Akar gider bir hayat Çukurovaya. Ali Arslan |
Sel
Düşersem birbirine geçen halkalarına gözbebeğinin, Aşk kırılırsa parça parça olursa içim; Ben o taze baharınla yeniden sürgün veririm, Her seferinde kendime. Fışkıran her bir pırıltısında buğulanırsa şayet gözlerin, Sen bir su olursun Yeşeren her dalın ucunda damla damla dökülürsün içime. Farklı her bir yüzüne bakarken, Kalbim ne kadar da kırılgan bugün. Neden hüznün beni kahrederken her seferinde kendime Senin o başka başka yüzlerin düşer içime? .. Ne çok yüzün kaldı şimdi! .. Hayaller bile soluyor zamanla bak: Yaprak dökümü mü? .. Bir küçük esintiyle düşer altına için için tutuşan bir çınarın; Kavrulan kabuklarını saklar, /gün gelir/ gün gelir de Neler anlatır kalanlara sevgili. Senin yüzün gül ve aşk Seninle gülecekti hani? ../gülşeninde/ Şimdi ne taze bir bahar/ ne de yaşlı bir çınar /ağlamaklı düşer bu akşam / Yağmura yüklü gökyüzü içi kanar Düşer bir bir... /Anlaşılmak ne zor/ Sarılamamanın korkusu sardı her yanımızı Bu gün hangi bir yüzündü senin sahi küsen bana? .. Hangi yüzünün mahkumudur bedenim? .. Kemale ermek için yüz yıl mı beklemek gerek? /gerekse/ Yüz yıl senin her bir yüzünde ölmek /varsın olsun/ Sen çal yine de.. Sana acımak mı? .. /sevmek varken/ Seni bin yüzünle de olsa /sevmek/ Bence budur işte. İnce tellerindir senin neden çizmeden acıtır? .. Her kayışında bedenimden geçen bu yayı kemanının. /ruhumuza kıyarken/ Bu akşam bir yürek duruyor önünde /kanamalı/ Geldin… Kanattın… Yavaş yavaş darmadağın ettin /bıraktın tarumar/ Sen ey taşkını olan gönlümün Sel. Ali Arslan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:02 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.